logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(A.Ş. [2.B.], B. No: 2020/15369, 9/2/2023, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

A.Ş. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/15369)

 

Karar Tarihi: 9/2/2023

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

GİZLİLİK TALEBİ KABUL

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Çağlar ÖNCEL

Başvurucu

:

A.Ş.

Vekili

:

Av. Vedat ÖZKAN

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, haksız arama ve gözaltı tedbiri dolayısıyla ödenen tazminatın yetersiz olması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu hakkında 25/7/2015 tarihinde ihbarda bulunulması nedeniyle Adana Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) silahlı terör örgütüne (PKK/KCK) üye olma suçundan soruşturma başlatılmıştır. Anılan ihbarda; aralarında başvurucunun da bulunduğu belirtilen kişilerin Adana'nın Denizli Mahallesi'nde oturdukları ve bu kişilerin mahallede polisleri taşladıkları, havai fişek atıp yolu kapattıkları, çocukları eylemlere götürdükleri yönünde bilgiler verilmiştir. Bu soruşturma kapsamında başvurucunun evinde yapılan aramada altı adet av tüfeği fişeği bulunması üzerine bu fişeklere el konulmuştur. Ayrıca başvurucu hakkında 25/7/2015 ile 28/7/2015 tarihleri arasında üç gün süre ile gözaltı tedbiri uygulanmıştır.

3. Başvurucu soruşturmada alınan ifadesinde; ihbarda geçen hususları kabul etmeyerek herhangi bir şekilde eyleme katılmadığını, eyleme katılanları yönlendirmediğini ve terör örgütüyle ilgisinin bulunmadığını beyan etmiştir. Savcılık soruşturma sonucunda kovuşturmaya yer olmadığı kararı (KYOK) vermiştir. 22/10/2015 tarihli kararda; ihbar dışında başvurucunun eylemlere katıldığına dair delil bulunmadığı, dolayısıyla başvurucu hakkında kamu davasının açılmasını gerektirir delil elde edilmediği belirtilmiştir. Anılan karar itiraz edilmeksizin kesinleşmiştir.

4. Başvurucu, bu kararı müteakip hukuka aykırı arama ve gözaltı tedbiri dolayısıyla tazminat davası açmıştır. Dava dilekçesinde; arama ve gözaltı tedbirlerinin soyut bir ihbara dayandığı, yeterli şüphe oluşmadan işlem tesis edildiği, gözaltı süresinin uzun olduğu, anılan işlemlerin hukuka aykırı olduğu belirtilerek 5.000 TL manevi tazminat talep edilmiştir.

5. Mahkeme; başvurucu hakkındaki arama ve gözaltı tedbirlerinin hukuka uygun olmasına karşın bu soruşturma sonucunda kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiğini, bu kararın kesinleştiğini, bu nedenle gözaltında kaldığı süre yönünden başvurucunun manevi zarara uğradığını belirtmiş ve başvurucuya 600 TL manevi tazminat ödenmesine karar vermiştir.

6. Başvurucu, manevi tazminatın oldukça düşük olduğunu belirterek temyiz talebinde bulunmuştur. Yargıtay 10/2/2020 tarihinde hükmün onanmasına karar vermiştir.

7. Nihai kararın tebliğ edildiğine ilişkin bir kayda rastlanmamıştır. Başvurucu 8/5/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

8. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Adli Yardım Talebi Yönünden

9. Ödeme gücünden yoksun olduğunu belirten başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir (Mehmet Şerif Ay, B. No: 2012/1181, 17/9/2013).

B. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

10. Başvurucu, hukuka aykırı arama ve gözaltı tedbirleri nedeniyle açtığı tazminat davasında hükmedilen manevi tazminat miktarının düşük olduğunu belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

11. Başvurucunun şikâyetinin Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü, beşinci ve dokuzuncu fıkraları kapsamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı yönünden incelenmesi gerekir.

12. Başvurucu, tazminat davası açarken salt hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesine dayanmamış; arama ve gözaltının neden hukuka aykırı olduğuna ilişkin açıklamalarda bulunmuştur. Başvurucu açtığı tazminat davasını sadece 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (e) bendine dayandırmamıştır. Başvurucu tazminat davası açarken uzun gözaltı süresi bağlamında 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendine (kanuni gözaltı süresi içinde hâkim önüne çıkarılmamayı düzenleyen) de atıfta bulunmuştur. Bu nedenle başvuru yollarının tüketildiği sonucuna varılmıştır. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

13. Anayasa Mahkemesi tazminat davası yolu tüketildikten sonra Anayasa'nın 19. maddesinin -üçüncü fıkrasıyla bağlantılı olarak- dokuzuncu fıkrasının ihlal edildiği iddiasıyla yapılan başvurularda nasıl bir inceleme yapılacağının ilkelerini Hicret Aksoy (B. No: 2021/2107, 13/4/2022, §§ 48-51) kararında ortaya koymuştur. Buna göre Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasının uygulanabilmesi için başvurucunun anılan maddenin diğer fıkralarında belirtilen esaslar dışında bir işleme tabi tutulup tutulmadığının derece mahkemelerince ya da Anayasa Mahkemesince tespit edilmesi gerekir. Kişinin Anayasa'nın 19. maddesinin ilk sekiz fıkrasında belirtilen esaslara aykırı bir işleme tabi tutulduğu derece mahkemeleri tarafından tespit edilmişse Anayasa Mahkemesinin yapacağı inceleme tazminat miktarının yeterli olup olmadığını belirlemekle sınırlı olacaktır. Derece mahkemesince bir tespit yapılmamışsa bu tespit Anayasa Mahkemesince yapılacak, varılan sonuca göre tazminat hakkının ihlal edilip edilmediği incelenecektir. Gözaltının hukukiliğinin değerlendirmesinde dikkate alınacak genel ilkeler ise Hasan Akboğa ([GK], B. No: 2016/10380, 27/3/2019, §§ 43-56) kararında ortaya konulmuştur. Buna göre gözaltının kanun tarafından öngörülme, suç işlendiğine dair somut belirtinin varlığı, hâkim kararı olmadan yakalanma söz konusuysa suçüstü hâlinin veya gecikmesinde sakınca bulunan hâlin varlığı, anayasal açıdan meşru bir amaca dayanma ve ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Gözaltı süresinin makullüğünün değerlendirilmesinde dikkate alınacak ilkeler de Emre Soncan (B. No: 2016/73490, 11/3/2020, §§ 54-61) kararında ortaya konulmuştur.

14. Somut olayda derece mahkemesi, yalnızca başvurucu hakkındaki arama kararının ve evinde yapılan aramanın usulüne uygun olduğunu, keyfî ve ölçüsüz olmadığını belirtmiştir. Buna karşın Mahkemece gözaltı işleminin hukukiliği kapsamında bir değerlendirme yapılmaksızın başvurucu hakkında üç gün süre ile gözaltı tedbiri uygulandığı ancak soruşturma sonucunda KYOK verilmesi nedeniyle gözaltının haksız hâle geldiği ifade edilmiştir. KYOK verilmesi dolayısıyla gözaltı tedbirinin haksız olduğu şeklinde bir tanımlama, tedbirin hukuka aykırı olduğu anlamına gelmemektedir. Bu nedenle derece mahkemesince gözaltının hukuka uygun olup olmadığı yönünde bir belirlemede bulunulmadığı sonucuna varılmıştır. Bu durumda başvurucu hakkındaki gözaltı tedbirinin Anayasa'nın 19. maddesindeki esaslara uygun olup olmadığının Anayasa Mahkemesince değerlendirilmesi gerekmektedir.

15. Başvurucu hakkında uygulanan gözaltı tedbirinin kanuni dayanağı bulunmaktadır. Gözaltı tedbirinin ön koşulu olan başvurucunun suç işlediğine dair somut belirtilerin bulunup bulunmadığının irdelenmesi gerekir. Somut olayda başvurucunun gözaltına alınmasına dayanak oluşturan olgunun kimliği belirlenemeyen bir kişi tarafından yapılan ihbar olduğu görülmektedir. Kovuşturmaya yer olmadığı kararından anlaşılacağı üzere 25/7/2015 tarihli ihbar içeriğinde; aralarında başvurucunun da bulunduğu belirtilen kişilerin Adana'nın Denizli Mahallesi'nde oturdukları ve bu kişilerin mahallede polisleri taşladıkları, havai fişek atıp yolu kapattıkları, çocukları eylemlere götürdükleri yönünde bilgiler verilmiştir.

16. Başvurucu her ne kadar soruşturmada alınan ifadesinde ihbarda geçen hususları kabul etmeyerek herhangi bir şekilde eyleme katılmadığını, eyleme katılanları yönlendirmediğini ve terör örgütüyle ilgisinin bulunmadığını belirtmiş ise de -yakalama/gözaltı için gerekli olan şüphenin derecesinin tutuklama tedbirine nazaran daha hafif olduğuna ilişkin kabul (Hasan Akboğa [GK], B. No: 2016/10380, 27/3/2019, § 52) ve ihbar içeriğinde yer alan somut bilgiler gözetildiğinde- sayılan olguların ilk bakışta gözaltı tedbiri açısından suçun işlendiğine dair somut belirti olarak kabul edilmesinin temelsiz ve keyfî olduğu söylenemeyecektir (tutuklama tedbiri yönünden benzer değerlendirmeler için bkz. Ali Şeker, B. No:2016/68962, 20/9/2018, § 60; Metin Evecen, B. No: 2017/744, 4/4/2018, § 59; Ali Biray Erdoğan, B. No: 2016/16189, 18/4/2018, § 40).

17. Diğer taraftan gözaltı tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirmede gözaltı kararının verildiği andaki genel koşullar göz ardı edilmemelidir.

18. Başvurucunun gözaltına alınmasına karar verilen silahlı terör örgütü üyesi olma suçu, Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (tutuklama tedbiri açısından benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç, 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasındadır (Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, § 148).

19. Dolayısıyla gözaltı kararının verildiği andaki genel koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden özellikle -suçun ağırlığına atfen- kaçma şüphesine yönelen gözaltı nedenlerinin olgusal temellerinin olduğu söylenebilir.

20. Başvurucu hakkındaki gözaltı tedbirinin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir gözaltı tedbirinin Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır.

21. Terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 214; Devran Duran, § 64).

22. Somut olayın yukarıda belirtilen özellikleri ile gözaltı süresi dikkate alındığında başvurucu hakkında uygulanan gözaltı tedbirinin ölçülü olmadığı söylenemez.

23. Bu durumda başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yapılan müdahalenin Anayasa'nın 19. maddesindeki esaslara aykırı olmadığı sonucuna varılmıştır.

24. Diğer yandan Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrası bağlamındaki tazminat hakkı ancak maddenin ilk sekiz fıkrasındaki esaslara aykırı bir durumun varlığı hâlinde söz konusu olabileceğinden ve somut olayda başvurucu bakımından bu yönde bir tespit bulunmadığından Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrası yönünden ayrıca farklı bir değerlendirme yapılması gerekmemektedir.

25. Açıklanan gerekçelerle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,

B. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,

C. Arama ve gözaltı tedbirinin hukuka aykırı olması ve bu tedbirler için ödenen tazminatın yetersizliği nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

D. Arama ve gözaltı nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına ilişkin olarak Anayasa'nın 19. maddesinin dokuzuncu fıkrasının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

E. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 9/2/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal Olmadığı)
Künye
(A.Ş. [2.B.], B. No: 2020/15369, 9/2/2023, § …)
   
Başvuru Adı A.Ş.
Başvuru No 2020/15369
Başvuru Tarihi 19/5/2020
Karar Tarihi 9/2/2023

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, haksız arama ve gözaltı tedbiri dolayısıyla ödenen tazminatın yetersiz olması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Yakalama, gözaltı İhlal Olmadığı
Tutma nedeniyle tazminat hakkı İhlal Olmadığı
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi