logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Hüseyin Atay [2.B.], B. No: 2020/15676, 7/2/2024, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

HÜSEYİN ATAY BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/15676)

 

Karar Tarihi: 7/2/2024

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

Raportör

:

Mehmet Yavuz YAŞAR

Başvurucu

:

Hüseyin ATAY

Vekili

:

Av. Cemşit TABAK

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, tazminat davasının esası incelenmeden reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkı kapsamındaki karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu Diyarbakır'ın Bismil ilçesi, Kamışlı Özel Tip Jandarma Komutanlığı emrinde askerlik görevini yapmakta iken 23/9/2013 tarihinde eğitim sırasında düşerek belini sakatlamıştır.

3. Başvurucunun Gülhane Askerî Tıp Akademisi (GATA) Hastanesinde tedavisine başlanmış, geçirdiği ameliyat sonrasında 11/10/2013 tarihinde hava değişimine gönderilmek kaydı ile taburcu edilmiştir.

4. Başvurucu 16/4/2014 tarihinde Millî Savunma Bakanlığına (İdare) başvuru yaparak idarenin kusuruna dayalı olarak fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere tazminat talebinde bulunmuştur. İdarenin cevap vermemesi üzerine 1.000 TL maddi tazminatın yasal faiziyle ödenmesine karar verilmesi talebiyle Diyarbakır 1. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır.

5. Mahkeme 18/5/2018 tarihli ara kararı ile başvurucunun maluliyet oranının belirlenmesi için Adana Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi (Hastane) aracılığıyla sağlık kurulu raporu aldırılmasına karar vermiş ve başvurucunun sevkini yapmıştır. Sevk işlemi üzere Hastane tarafından başvurucunun olay tarihli tıbbi evrakının gönderilmesi istenmiş ve istenen belgeler geldikten sonra rapor düzenlenebileceği belirtilmiştir. Eksik belgelerin temini sonrası başvurucu, Mahkemenin 16/1/2019 tarihli ara kararı ile Hastaneye yeniden sevk edilmiştir. Bu kez de yine Hastane tarafından başvurucuya ait sağlık kurulu raporu düzenlenebilmesi için olay tarihli tıbbi evrakın tamamının istendiği görülmüştür. Mahkeme bunun üzerine 17/4/2019 tarihli yazısı ile başvurucuya ait dosyada bulunan tüm tıbbi bilgi ve belgeleri temin ederek Hastaneye göndermiş ve 12/6/2019 tarihli son ara kararıyla bu bilgi ve belgeler incelenmek ve başvurucu da muayene edilmek suretiyle son durumu gösterir sağlık kurulu raporunun düzenlenmesini istemiştir. Ancak Hastanenin 30/7/2019 tarihli cevabi yazısında başvurucunun ara kararı gereği olarak Hastaneye müracaat etmediği için belirtilen sağlık raporunun düzenlenemediğinin belirtildiği görülmüştür.

6. Mahkeme 27/2/2020 tarihli kararıyla davayı kesin olarak reddetmiştir. Kararın gerekçesinde, başvurucunun maluliyet oranı hakkında sağlık kurulu raporu aldırılmasına karar verilmesine rağmen başvurucunun raporun düzenlenebilmesi için sevk edildiği Hastaneye müracaat etmediği, zararın başkaca bir delille de ispat edilemediği belirtilmiştir.

7. Nihai karar 22/4/2020 tarihinde başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucu 15/5/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

8. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

9. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Karar Hakkının İhlal Edildiği İddiası Yönünden

10. Başvurucu uyuşmazlığın açıkça hatalı yorumlandığını, Mahkemenin 12/6/2019 tarihli son ara kararının yalnızca Hastaneye tebliğ edildiğini, tarafına herhangi bir tebligat yapılmadığından Hastaneye gitmesi gerektiğini bilemeyeceğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

11. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Somut olayda başvurucunun temel iddiası; derece mahkemelerince uyuşmazlığın esası hakkında herhangi bir inceleme ve değerlendirme yapılmadan tazminat davasının reddedilmesidir. Bu nedenle başvurucunun iddialarının adil yargılanma hakkı kapsamındaki karar hakkı yönünden incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

12. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

13. Anayasa’nın 36. maddesinin ikinci fıkrasında, hiçbir mahkemenin görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamayacağı belirtilmiştir. Bu bağlamda Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı, kişilere davanın görüldüğü mahkemeden uyuşmazlığa ilişkin bir karar verilmesini isteme güvencesini de sağlar. Öte yandan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni (Sözleşme) yorumlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkeme hakkı şeklinde genel bir hakkı düzenlediğini kabul etmekte ve bu hakkın karar hakkını da içerdiğini ifade etmektedir (İbrahim Demiroğlu [GK], B. No: 2017/15698, 26/7/2019 § 54).

14. Demokratik bir toplumda vazgeçilmez bir hak niteliğindeki adil yargılanma hakkının güvencelerinden biri olan mahkeme hakkı uyuşmazlığın bir mahkeme önüne getirilebilmesini, dava konusu edilen uyuşmazlığa ilişkin esaslı iddia ve savunmaların yargı merciince incelenerek değerlendirilmesini ve bir karara bağlanmasını, ayrıca verilen kararın icra edilmesini gerektirir. Buna göre mahkeme hakkı; mahkemeye erişim hakkı, karar hakkı ve kararın icrası haklarını içerir. Karar hakkı genel itibarıyla mahkeme önüne getirilen uyuşmazlığın karara bağlanmasını isteme hakkını ifade eder. Zira dava hakkını kullanan bireyin asıl amacı uyuşmazlık konusu ettiği talebinin esasıyla ilgili olarak davanın sonunda bir karar elde edebilmektir. Bir başka ifadeyle dava sonucunda şayet bir karar elde edilemiyorsa dava açmanın da bir anlamı kalmayacaktır. Öte yandan karar hakkı bireylerin sadece yargılama sonucunda şeklî anlamda bir karar elde etmelerini güvence altına almaz. Bu hak aynı zamanda dava konusu edilen uyuşmazlığa ilişkin esaslı taleplerin yargı merciince bir sonuca bağlanmasını da gerektirir (bazı farklarla bkz. İbrahim Demiroğlu, § 55).

15. Mahkemenin önündeki uyuşmazlığı karara bağlarken taraflardan birinin iddia ve savunmasına bağlı kalarak buna karşı diğer tarafın öne sürdüğü esaslı itirazları tartışmadan yargılamayı sonuçlandırması hâlinde -ortada şeklî anlamda bir karar bulunsa bile- gerçek anlamda bir yargılama yapıldığından bahsedilemeyecektir. Bu durumda uyuşmazlığa karşı yargı yolunun teorik olarak açık olması pratikte bir anlam ifade etmeyecek, böylece karar hakkı ve dolayısıyla adil yargılanma hakkı bir yanılsamadan ibaret kalacaktır (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. (Berrin Baran Eker [GK], B. No: 2018/23568, 2/7/2020, § 56).

16. Mahkemenin önündeki uyuşmazlığın esasını incelememesi sadece adil yargılanma hakkını zedelemekle kalmaz, aynı zamanda davanın konusunu oluşturan medeni hakkın bağlantılı bulunduğu diğer (maddi) hak ve özgürlükler yönünden etkili başvuru hakkının ihlal edilmesine de yol açabilir. Yargısal başvuru yolları, çoğunlukla bir hak veya özgürlükle bağlantılı uyuşmazlıkların çözüme kavuşturulması amacıyla ihdas edilmiştir. Kişiler dava açmak suretiyle mahkemelerden hak ve özgürlükleriyle ilgili olarak yargısal koruma talep etmektedir. Bireylerin yargısal koruma taleplerine cevap vermek, bu bağlamda dava konusu uyuşmazlığın esasını inceleyerek iddia ve savunmaları değerlendirdikten sonra davayı karara bağlamak yargı mercilerinin anayasal yükümlülüğüdür.

17. Bununla birlikte öngörülen yükümlülüğün mutlak olmadığı da belirtilmelidir. Bu bağlamda karar hakkının görülmekte olan bir davanın yargılama usulü kuralları gereğince esasının incelenemeyeceği durumlara özgü olarak neticelenmiş olmasını da (düşme, açılmamış sayılma, karar verilmesine yer olmadığı, süre aşımı vb.) yasaklamadığı belirtilmelidir. Davanın usule ilişkin haklı bazı nedenlerle reddedilmesi, karar hakkı yönünden bir sorun oluşturmaz. Zira söz konusu hakkın sağladığı güvence bakımından önemli olan husus açıldığı sırada davanın -usule ilişkin sorunlar hariç- uyuşmazlığın esasını çözüme kavuşturma potansiyeline sahip olmasıdır (bazı farklarla bkz. İbrahim Demiroğlu, § 56).

18. Adil yargılanma hakkı davanın sonucuna yönelik bir güvence içermemektedir. Anılan hak yargılama sürecinin adil olarak yürütülmesini temin edecek birtakım usul güvenceleri sunmaktadır. Dolayısıyla bireysel başvuru incelemelerinde adil yargılanma hakkı kapsamında değerlendirme yapılırken davanın sonucuna ilişkin bir çıkarım yapılması mümkün değildir. Bununla birlikte adil yargılanma hakkı kapsamında karar hakkının gereği olarak mahkemelerin başvurucunun talepleri ile ilgili olarak etkili bir karar vermeleri zorunlu olup bireysel başvuru kapsamında bu husus irdelenecektir.

19. Olayda Mahkeme, başvurucunun maluliyet oranı hakkında sağlık kurulu raporu aldırılmasına karar verilmesine rağmen başvurucunun raporun düzenlenebilmesi için sevk edildiği Hastaneye müracaat etmediği ve zararın başkaca bir delille ispat edilemediği gerekçesiyle davayı esastan kesin olarak reddetmiştir.

20. Başvurucu, uyuşmazlığın açıkça hatalı yorumlandığından yakınmaktadır. Öncelikle başvurucunun açtığı tazminat davasında derece mahkemesinin uyuşmazlığın esasını karara bağlayıp bağlamadığı incelenmelidir. Somut olayda Mahkemenin gerekçeli kararında davanın esastan reddedildiği belirtilmiştir. Ancak Mahkemenin davayı esastan reddettiğini ifade etmesi gerçek anlamda uyuşmazlığın esasının çözümlendiği anlamına gelmez. Uyuşmazlığın esasının karara bağlandığından söz edilebilmesi için derece mahkemesinin tazminat hukuku hükümleri çerçevesinde başvurucunun tazminat hak edip etmediğini incelemiş olması gerekir.

21. Mahkemece başvurucunun maluliyet oranı hakkında sağlık kurulu raporu aldırılmasına karar verilmesine rağmen raporun düzenlenebilmesi için sevk edildiği Hastaneye müracaat etmediği gerekçesiyle davanın reddedildiği gözetildiğinde uyuşmazlığın esasının incelenmediği açıktır. Kaldı ki Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden yapılan incelemede Mahkemenin ret gerekçesinde belirtmiş olduğu 12/6/2019 tarihli ara kararının yalnızca Hastaneye tebligata çıkarıldığı, başvurucuya yönelik herhangi bir tebligat yahut bilgilendirmede bulunulmadığı görülmüştür.

22. Şu hâlde uyuşmazlığın esası hakkında gerekli inceleme ve değerlendirme yapılarak bir karar verilmediğinden başvurucunun karar hakkına bir müdahalede bulunulduğu kabul edilmelidir.

23. Somut olayda derece mahkemesi, adil yargılanma hakkının bir unsuru olan karar hakkı gereği tazminat şartlarının oluşup oluşmadığını incelemeden sonuca varmıştır. Başka bir ifadeyle derece mahkemesi yargısal fonksiyonun esasını oluşturan uyuşmazlığın içinde yer alan maddi ve hukuki sorunların bütünüyle ele alınması ve karara bağlanması işlevini yerine getirmemiş, gerçek anlamda bir yargısal faaliyet icra etmemiştir. Dolayısıyla hukuk düzeni tarafından başvurucuya tanınan tazminat istemine ilişkin yargı yolunun açık olması teorik olmaktan öteye geçememiştir. Bu durumda başvurucunun karar hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmaktadır.

24. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiği İddiası Yönünden

25. Başvurucu, davanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

26. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvurular ile benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK] B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında anılan şikâyetle ilgili olarak uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı neticesine varmıştır.

27. Somut başvuruda anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Dolayısıyla makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddia yönünden başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik kriterleri yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

28. Başvurucu; ihlalin tespiti ile yeniden yargılama yapılması ve 100.000 TL maddi, 100.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Başvuruda, tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100). İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Diyarbakır 1. İdare Mahkemesine (E.2018/192 K.2020/267) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,

E. 446,90 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.246,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 7/2/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Hüseyin Atay [2.B.], B. No: 2020/15676, 7/2/2024, § …)
   
Başvuru Adı HÜSEYİN ATAY
Başvuru No 2020/15676
Başvuru Tarihi 15/5/2020
Karar Tarihi 7/2/2024

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, tazminat davasının esası incelenmeden reddedilmesi nedeniyle adil yargılanma hakkı kapsamındaki karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Makul sürede yargılanma hakkı (idare) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Mahkemeye erişim hakkı (idare) İhlal Yeniden yargılama
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi