logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Mustafa Zeybek, B. No: 2020/16051, 24/11/2021, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MUSTAFA ZEYBEK BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/16051)

 

Karar Tarihi: 24/11/2021

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Basri BAĞCI

Raportör

:

Murat BAŞPINAR

Başvurucu

:

Mustafa ZEYBEK

Vekili

:

Av. Kamile ÖZBULUT

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; gözaltı ve tutuklama tedbirlerinin hukuki olmaması, tutukluluğun makul süreyi aşması, tutukluluğa ilişkin kararların bağımsız ve tarafsız olmayan sulh ceza hâkimliklerince karara bağlanması, tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılması, tahliye taleplerinin değerlendirilmemesi ve değerlendirme sonuçlarının tebliğ edilmemesi nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; soruşturma sürecindeki bazı uygulamalar nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 10/6/2020 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına ve adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

7. Başvuru formu ile eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:

A. İlgili Süreç

8. Türkiye 15 Temmuz 2016 gecesi askerî bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış, bu nedenle 21/7/2016 tarihinde ülke genelinde olağanüstü hâl ilan edilmesine karar verilmiştir. Kamu makamları ve soruşturma mercileri -olgusal temellere dayanarak- bu teşebbüsün arkasında Türkiye'de çok uzun yıllardır faaliyetlerine devam eden ve son yıllarda Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (PDY) olarak isimlendirilen bir yapılanmanın olduğunu değerlendirmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 12-25).

9. Darbe teşebbüsü sırasında ve sonrasında ülke genelinde darbe girişimiyle bağlantılı ya da doğrudan darbe girişimiyle bağlantılı olmasa bile FETÖ/PDY'nin kamu kurumlarındaki örgütlenmesinin yanı sıra eğitim, sağlık, ticaret, sivil toplum ve medya gibi farklı alanlardaki yapılanmasına yönelik olarak Cumhuriyet başsavcılıkları tarafından soruşturmalar yürütülmüş; çok sayıda kişi hakkında gözaltı ve tutuklama tedbirleri uygulanmıştır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 51).

10. Öğretmen olarak görev yapmakta olan başvurucu hakkında FETÖ/PDY ile bağlantılı olarak Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) tarafından soruşturma başlatılmış ve 6/1/2017 tarihinde başvurucu gözaltına alınmıştır.

11. Başvurucu 9/1/2017 tarihinde terör örgütüne üye olma suçundan adli kontrol istemiyle Ankara Sulh Ceza Hâkimliğine sevk edilmiştir.

12. Ankara 8. Sulh Ceza Hâkimliği aynı tarihte yaptığı inceleme sonucunda başvurucu hakkında yurt dışı çıkış yasağıyla birlikte ikametgâhına en yakın güvenlik biriminde belirlenen günlerde imza verme şeklinde adli kontrol tedbiri uygulanmasına karar vermiştir.

13. Başsavcılık tarafından hazırlanan 24/2/2017 tarihli iddianameyle başvurucu hakkında terör örgütüne üye olma suçlamasıyla kamu davası açılmıştır. 15 Temmuz 2016 tarihli darbe teşebbüsü ve FETÖ/PDY'ye ilişkin genel açıklamaların da yer aldığı iddianamede; başvurucunun FETÖ/PDY'nin gizli haberleşme programı olan ByLock'un kullanıcısı olduğu, 22/7/2016 tarihli ve 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname (667 sayılı KHK) ile kapatılan Aktif Eğitimciler Sendikasına üye olduğu, FETÖ/PDY ile iltisaklı kurumlardan Bank Asyada hesap hareketlerinin bulunduğu, ayrıca Asya Termal Tatil Köyü'nde kaldığının tespit edildiği belirtilerek FETÖ/PDY hiyerarşisi içinde yer aldığı ileri sürülmüş ve cezalandırılması istenmiştir.

14. Ankara 15. Ağır Ceza Mahkemesi 1/3/2017 tarihinde iddianamenin kabulüne karar vermiş ve E.2017/61 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır.

15. Ankara 15. Ağır Ceza Mahkemesi 24/10/2017 tarihli kararıyla başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 6 yıl 3 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgi kısmı şöyledir:

"...sanığın getirtilen internet trafik kaydına göre6 ay 27 gün de 2203 kez Bylock kullanımına tahsis edilen IP numaraları üzerinden bağlantı yaptığının, diğer bir deyişle programa giriş yaptığının tespit edilmesi, sanığın çocuklarını FETÖ/PDY müzahir okullara göndermesi ve 667 s. KHK ile kapatılan Aktif Eğitimciler Sendikasına üye olması hususları hep birlikte değerlendirildiğinde üzerine atılı silahlı terör örgütü üyeliği suçu sabit görülerek..."

16. Başvurucunun mahkûmiyet kararına karşı yaptığı istinaf başvurusu, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesinin 29/5/2018 tarihli kararıyla esastan reddedilmiştir.

17. Başvurucu, Ankara Bölge Adliye Mahkemesince hakkında verilen karara karşı 18/6/2018 tarihinde temyiz kanun yoluna başvurmuştur.

18. Dava, temyiz incelemesi için Yargıtayda derdesttir ve bu yargılama tutuksuz olarak devam etmektedir.

B. Başvuruya İlişkin Süreç

19. Başsavcılık tarafından FETÖ/PDY'ye ilişkin olarak başlatılan adalet teşkilatı mahrem hizmetler sınıfı soruşturması olarak bilinen yeni bir soruşturma başlatılmış, başvurucu bu soruşturma kapsamında gözaltına alınmış ve 26/2/2020 tarihinde terör örgütü kurma veya yönetme suçundan tutuklanması istemiyle Ankara Sulh Ceza Hâkimliğine sevk edilmiştir.

20. Başvurucunun sorgusu Ankara 3. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından aynı tarihte yapılmış, müdafii de sorgu esnasında hazır bulunmuştur. Başvurucu ifadesinde özetle iddia edilen operasyonel hattı kullanmadığını, aleyhinde beyanda bulunan kişileri de tanımadığını, daha önce örgüt üyeliği suçundan yargılandığını ve yargılama sonucunda kendisine 6 yıl 3 ay ceza verildiğini, anılan kararı temyiz ettiğini ve dosyasının hâlen Yargıtayda incelemede olduğunu ifade etmiştir. Ayrıca daha önceki soruşturma ve kovuşturma sırasında adli kontrole tabi tutulduğunu, yükümlülüklerini eksiksiz yerine getirdiğini, kaçma ve delilleri karartma şüphesinin de olmadığını belirtmiştir.

21. Sorgu sonucunda başvurucunun terör örgütü kurma veya yönetme suçundan tutuklanmasına karar verilmiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"Şüpheliler A.İ.G. ve Mustafa Zeybek'in üzerine atılı silahlı terör örgütü kurma veya yönetme suçunu işlediğine dair; şüphelilerin operasyonel hat kullandıkları yönündeki tespit, bu operasyonel hat ile örgüt mensuplarıyla yaptıkları görüşmelere ilişkin HTS kayıtları, bu kayıtlara yansıyan görüşme sayısı ve görüşmelerin kapsadığı tarih, şüpheli Mustafa Zeybek hakkında S.Ö., F.K., Y.E.T., A.U. ve B.A. isimli şahısların beyanları, ... ve tüm dosya kapsamı birlikte ele alındığında şüphelilerin atılı suçu işledikleri yönünde kuvvetli suç şüphesinin bulunduğu, delillerin henüz tam olarak toplanmadığı, bu nedenle şüphelilerin serbest bırakılması halinde delillere etki etme ihtimalinin bulunduğu, eylemin sabit görülmesi halinde almaları muhtemel ceza miktarı da dikkate alındığında kaçma şüphesinin bulunduğu dikkate alınarak, tutuklamanın ölçülü olduğu, adli kontrol kararının yeterli görülmemesi kanaatine varılması nedeniyle CMK 100 ve devamı maddeleri gereğince şüphelilerin ayrı ayrı TUTUKLANMALARINA, ... [karar verildi.]"

22. Başvurucunun eşi 2/3/2020 tarihinde tutuklama kararına itiraz etmiş, Ankara 4. Sulh Ceza Hâkimliği 6/3/2020 tarihinde itirazın kesin olarak reddine karar vermiştir.

23. Ankara 1. Sulh Ceza Hâkimliği 24/3/2020 tarihinde dosya üzerinden yapılan değerlendirmede başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...[suçun] vasıf ve mahiyeti, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren deliller, şüphelilerin saklanma veya kaçma şüphesini uyandıran somut olguların varlığı, fiilin kanunda karşılığı olan cezanın miktarı, suçun CMK'nın 100/3 maddesinde sayılan suçlardan olması ve tahliyeyi gerektirir yeni bir delil elde edilmemiş olması dikkate alınarak CMK. nun 108. maddesi yollamasıyla CMK'nun 100ve devamı maddeleri gereğince şüphelilerin tutukluluk hallerinin devamına... [karar verildi.]"

24. Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliği 17/4/2020 tarihinde dosya üzerinden yapılan değerlendirmede başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"...şüpheliler A.İ.G. ve Mustafa Zeybek hakkında dosyada mevcut bilgi belge ve araştırma tutanakları, arama ve el koyma tutanakları ile somut deliller uyarınca, silahlı terör örgütü olan FETÖ/PDY üyesi olduğuna dair kuvvetli suç şüphesinin var olduğu gibi anılan FETÖ silahlı örgütün bir kısım üyelerinin olaydan sonra kaçtıklarının tespit edilmesi ve şüphelilerin aynı şekilde kaçma ihtimalinin bulunması, delillerin henüz tam olarak toplanamayışı, şüphelinin delillere tesir ederek delilleri değiştirme ihtimalinin bulunması, AİHM'nin birçok kararında da belirtildiği üzere şüphelinin salıverilmesi halinde adaletin işleyişine zarar verecek faaliyetlerde bulunma tehlikesi, söz konusu terör örgütünün Türkiye Cumhuriyet tarihinde görülen en tehlikeli terör örgütü olup, diğer terör örgütlerini de yönlendirdiğinin değerlendirildiği, delilleri yok etme gizleme değiştirme ihtimalini gösteren olguların bulunması, atılı suçun CMK'nın 100/3 maddesinde öngörülen suçlardan oluşu ve atılı suç ile tutuklama tedbirinin orantılı bir tedbir niteliğini taşıması dikkate alınarak tutuklama nedenininde bulunduğu cihetle, şüphelilerin tutukluluk halinin devamına... [karar verildi.]"

25. Ankara 2. Sulh Ceza Hâkimliği 10/6/2020 tarihinde başvurucunun Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) yoluyla katıldığı duruşmada yapılan incelemede başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"... üzerine atılı suçun niteliği, kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve tutuklama nedeninin bulunması, şüphelilerin üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, suça dair yasada yazılı cezanın üst haddi dikkate alındığında CMK 108/1 maddesi uyarınca şüphelilerin tutukluluk hallerinin devamına... [karar verildi.]"

26. Başvurucu 27/3/2020 ve 11/4/2020 tarihlerinde tahliye talebinde bulunduğunu ve bu taleplerine henüz bir cevap verilmediğini belirterek 10/6/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

27. Soruşturma evresinde başvurucunun tutukluluk durumu UYAP kayıtlarına göre Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliğince 29/7/2020 ve 21/8/2020 tarihlerinde dosya üzerinden yapılan inceleme, Ankara 7. Sulh Ceza Hâkimliğince 21/9/2020 tarihinde başvurucunun SEGBİS yoluyla katıldığı duruşma, Ankara 4. Sulh Ceza Hâkimliğince 20/10/2020 tarihinde dosya üzerinden yapılan inceleme, Ankara 3. Sulh Ceza Hâkimliğince 26/11/2020 tarihinde dosya üzerinden yapılan inceleme, Ankara 3. Sulh Ceza Hâkimliğince 25/12/2020 ve Ankara 1. Sulh Ceza Hâkimliğince 26/1/2021 tarihlerinde başvurucunun SEGBİS yoluyla katıldığı duruşmalar, Ankara 3. Sulh Ceza Hâkimliğince 26/3/2021 tarihinde dosya üzerinden yapılan inceleme ve Ankara 1. Sulh Ceza Hâkimliğince 26/4/2021 tarihinde başvurucunun SEGBİS yoluyla katıldığı duruşma neticesinde yukarıda yazılı benzer gerekçelerle tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir.

28. Başsavcılıkça başvurucu ile birlikte toplam 71 şüpheli hakkında hazırlanan 28/4/2021 tarihli iddianameyle başvurucu hakkında silahlı terör örgütü kurma veya yönetme suçlamasıyla kamu davası açılmıştır. FETÖ/PDY'ye ilişkin genel açıklamaların da yer aldığı iddianamede ilk olarak FETÖ/PDY'nin hangi amaç ve saikle kurulduğuna, hangi alanlarda faaliyet gösterdiğine, hiyerarşik yapısına, hukuka aykırı hangi tür eylemlerde bulunduğuna ve şüphelilerin eylemlerine değinilmiştir. Başvurucu yönünden iddianamede suçlamaya esas alınan olgular şöyle özetlenebilir:

i. Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde öğretmen olarak görev yapmakta olan başvurucunun 15 Temmuz 2016 tarihinden sonra çıkarılan KHK ile görevinden ihraç edildiği belirtilmiştir.

ii. Başvurucunun adına kayıtlı 0505 240 ... numaralı hat ile FETÖ/PDY üyelerinin iletişim amaçlı kullandıkları ByLock isimli kriptolu haberleşme programını yüklediği ve kullandığı, ayrıca FETÖ/PDY ile irtibatlı Bank Asya A.Ş. nezdinde bulunan hesabında 31/12/2013 ile 24/12/2014 tarihleri arasında 7.647,78 TL artış olduğu, 667 sayılı KHK ile kapatılan Aktif Eğitimciler Sendikasına üye olduğu ve Asya Termal Tatil Köyünde konaklama kayıtlarının bulunduğu yönünde tespitlerin yapıldığı belirtilmiştir.

iii. Başvurucunun örgütsel hiyerarşik yapı içinde Sincan Kapalı Ceza İnfaz Kurumu sohbet sorumlusu konumunda yer aldığı, örgütsel gizliliği sağlamak ve deşifre olmayı engelleme amacıyla Mahmut ve Muhammet kod isimlerini kullandığı ileri sürülmüştür.

iv. FETÖ/PDY ile ilgili olarak Adalet Bakanlığı Merkez ve Taşra Teşkilatı personeline yönelik yürütülen adalet teşkilatı mahrem yapılanması soruşturması kapsamında başvurucunun F.B. adına kayıtlı 538023 ... numaralı GSM hattını operasyonel hat olarak kullandığı, mahrem sorumlular tarafından kullanılan ve sadece örgütsel görüşmelerde kullanılması yönünde örgütün talimat verdiği belirtilen bu operasyonel hat üzerinden başvurucunun Adalet Bakanlığı Merkez ve Taşra Teşkilatında görev yapan 34 personele ait 36 hat ile 1.264 kez irtibat kurduğunun tespit edildiği bildirilmiştir.

v. FETÖ/PDY adalet teşkilatı Mahrem Yapılanması içinde Sincan Kapalı Ceza İnfaz Kurumu sohbet sorumlusu olduğu iddia edilen başvurucunun, yine adalet teşkilatı mahrem yapılanması içinde mahrem sorumlu olarak faaliyet gösteren N.K., S.İ., M.E., H.İ.T., M.G., S.Ç. ve M.K. isimli şahıslar ile operasyonel hat üzerinden çok sayıda irtibatının bulunduğu, yapılan ortak baz çalışmasında hem şahsi hem de operasyonel GSM numarası ile Adalet Bakanlığı teşkilatı mahrem yapılanmasında görevli diğer mahrem sorumlular ile 2011-2014 yılları arasında Ankara'da ortak baz birlikteliklerinin bulunduğu ileri sürülmüştür.

vi. Başvurucu hakkında FETÖ/PDY ile irtibat ve iltisaklı olduğu ve bir kısmı yukarıda belirtilen faaliyetlerde bulunduğu yönünde haklarında yürütülen soruşturmalarda etkin pişmanlık kapsamında verilen tanık beyanları ile teşhis tutanaklarının yer aldığı belirtilmiştir.

29. İddianamede başvurucuya yöneltilen eylemlere ilişkin olarak haklarında yapılan soruşturmalarda alınan beyanların ilgili kısmı şöyledir:

- S.Ö. "...Bu sohbetler devam ederken bize abilik yapan Muhammet bizi bıraktı yerine ismini Mahmut olarak bildiğim abi bize abilik yapmaya başladı. ... Sincan Grubu olarak ayrıldıktan sonra evler müsait olmadığında Sincan ilçesinde bulunan Gülen Cemaatine ait bir yurtta toplanıyorduk. Bu yurdu gitsem bulurum. ... Bu cemaatin sıkıntı olduğunu fark ettiğimizden gitmeme kararı aldık. Daha sonraki tarihte Mahmut beni aradı, bende ben ve arkadaşların toplantılara katılmak istemediğimizi söyledim. Beni ikna etmeye çalıştı ancak kararlı olduğumu belirttim. Mahmut 2014 yılı Ocak ayında ısrarla beni arayarak görüşmek istediğini söylemesi üzerine Alnıaçıklar Market Kafeteryasında buluştuk. ... Daha sonraki tarihlerde beni değişik numaralar aradı ancak ben bu çağrıların hiçbirine gitmedim…" şeklinde beyanda bulunmuştur.

- F.K. "...hatırladığım kadarı ile sınf öğretmeni olan kendini Muhammet olarak tanıtan (1,75 boylarında, orta kiloda tahmini 38-40 yaşları arasında, hafif dalgalı saçlı, ten rengi açık olan yüz hatları yuvarlak, konuşması düzgün) kişide oluyordu, bu şahıs o dönem cemaat toplantılarını organize ederdi, bu şahıs toplantılarda çok aktif konuşmuyordu ancak bizleri bu şahıs arayarak cemaat toplantılarına çağırıyordu, bu toplantı da sınıf öğretmeni olarak bildiğim Muhammet olarak tanıdığım cemaat abisi fitre toplanacağının ve fitrenin öneminden bahsetti, bir toplantı dafitreden bahseder diğer toplantılarda kurban bağışından bahsederdi, yapılan cemaat toplantılarını yukarıda bahsettiğim yeni arkadaşlarla sabit olarak yapılıyordu ancak ben sıklıkla gitmiyordum. Sonradan sınıf öğretmeni olarak bildiğim ismini Muhammet olarak hatırladığım cemaat abisi olarak nitelendirilen kişi beni arayarak benden fitre istedi ayrıca benim rızam olup olmadığını sormadan sana kurban yazdım para vereceksin o dönem 400 ya da 450 TL yazdığını bunu da 4 ya da 5 taksitle ödemem gerektiğini söyledi. ... Bu arkadaş grubumun daha önceki sohbetlerine cemaat abiliği yapan ismini Muhammet olarak tanıdığım kişinin ne zaman ve kim aracılığı ile bu gruba abilik yaptığını bilmiyorum, … 2013 yılı 6. ayından o yılın Ekim-Kasım ayına kadar bu grubun toplantısına toplamda 4-5 kez gitmişimdir, bu toplantılar çok sık yapılmazdı. ... Kurban ve fitre toplamanın işleyişi ismini Muhammet olarak bildiğim cemaat abisi telefon ile arar miktarı bildirir ve kendisi gelerek rızan olsun ya da olmasın zorla isterdi. 2013 yılı Ekim-Kasım aylarında yukarıda bahsettiğim sohbet grubu arkadaşlarımla farklı olarak siyasi konulara girildi, bu toplantının hangi evde olduğunu hatırlamıyorum, bu siyasi konuyu açan kişi ve toplantı gündemini belirleyen kişi ismini Muhammet olarak tanıdığım kişi belirlerdi. ... Bu konuyu açtığı dönem cemaat dershanelerinin kapatılma dönemine denk geliyordu…" şeklinde anlatımda bulunmuştur.

- Y.E.T. "... Ben Sincan’da ikamet ettiğim için Sincan grubuna dahil oldum, bundan sonra bize sohbet abiliğini kod adını hatırlamadığım M.K. isimli şahıs yapmaya başladı. M.K.'nın toplantılara katılmadığı günlerde bize sohbet toplantılarında M.G. sohbet abiliği yapardı. Bildiğim kadarı ile en üstteki sohbet abisi M.G.'dir. Bir süre bu şekilde devam ettikten sonra ismini Yusuf (K) olarak bildiğim, ancak gözaltına alındıktan sonra nezarette gördüğüm ve ismini Mustafa Zeybek olduğunu öğrendiğim şahıs bize ders vermeye başladı. … Ben bu toplantılara katıldığım dönemde rutin olmamakla birlikte ara ara himmet adı altında para verdim. Bu paraları bizden yukarıda isimlerini sohbet abisi olarak beyan ettiğim A.Ç., M.K. ve Mustafa ZEYBEK elden toplardı. Bu toplanan paraların nereye ne şekilde aktarıldığı ilgili bir bilgim yoktur…" şeklinde ifade vermiştir.

- A.U. "...2012 yılı başında M.G. beni arayarak toplantılara katılmamı söyledi. Bende bu toplantıya katıldım katılan arkadaşlar aynı idi ancak sorumlu abi M.G. yerine öğretmen olduğunu söyleyen adını M. olarak bildiğim şahıstı. ... M. isimli şahsın abiliğinde birkaç toplantı yaptıktan sonra Mustafa ZEYBEK isimli şahıs bize abilik yapmaya başladı…" şeklinde beyanda bulunmuştur.

- M.B.A. "... Emniyet Müdürlüğü içerisinde gözaltına alındıktan sonra yapılan soruşturmalarda bana gösterilen fotoğraflardan daha önce gördüğümü söylediğim iki şahıs vardı. Bu şahıslar Mustafa Zeybek ve M.K. isimli şahıslardı. Diğer şahısları tanımıyorum. Mustafa Zeybek ve M.K. isimli şahısları E. isimli şahısla kaldığım 1-2 aylık dönemde tanıdım. Ben E. isimli şahısla o dönem kaldığım süre zarfında Ceza İnfaz Kurumu memuruydum. Vardiya sistemine göre çalışıyordum. Aynı zamanda Konya ilindeki üniversiteme gidip geliyordum. Bu evde fazla kalmadım. Kaldığım sürede de yukarıda ismini bahsettiğim şahısları 2–3 defa gördüm. Bu şahıslar ikamette kendi odamda kaldığım sürede E.'nin evine geldiklerinde ikametin salon kısmında misafir olarak bulunuyorlardı. Ben de hoş geldiniz demek için arada yanlarına gidiyordum. Bu şahıslardan soruşturma sırasında siz görevliler tarafından fotoğrafı gösterildiğinde kod adı Emin olarak kendisini bana tanıtan M.K.'yı hatırlıyorum. Diğer şahsın ismini siz görevlilerden öğrendim. Sadece simaen tanıyorum…" şeklinde anlatımda bulunmuştur.

30. Başvurucuya isnat edilen suça dayanak olan olgulara ilişkin hukuki değerlendirmeler iddianamede şöyle ifade edilmiştir:

"... şüphelinin, ke[n]disini gizlemek amacıyla Mahmut, Muhammet Kod adlarını kullandığı, örgütün sadece örgütsel görüşmelerde kullanılması amacıyla mahrem sorumlulara kullanmaları amacıyla verdiği operasyonel GSM hattını aldığı ve bu hat ile örgütsel görüşmeler gerçekleştirdiği, sonrasında ise örgütün gizlilik derecesini yükseltildiği için 2014 yılından itibaren operasyonel GSM hatlarının iade edilerek artık kullanılmaması, yine akıllı telefonların yaygınlaşması ile birlikte teknolojiden faydalanılarak örgüt yönetici ve üyelerince internet üzerinden görüşmeler yapılması yönündeki talimatlarına uyarak ByLock kriptolu haberleşme programını kullandığı, şüphelinin uzun süreden beri örgütün hiyerarşik yapısı içerisinde bulunduğu, Sincan Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Sohbet Sorumluluğu görevine kadar yükseldiği, FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü Adalet Teşkilatı Mahrem Yapılanmasında yönetici pozisyonunda olduğu değerlendirilen kişilerle yoğun irtibat kurduğu, bu haliyle şüphelinin mevcut konumu itibariyle silahlı terör örgütü yöneticisi konumunda bulunduğu ..."

31. Ankara 21. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 17/5/2021 tarihinde iddianamenin kabulüne karar vermiş ve E.2021/103 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır.

32. Mahkemece 21/5/2021 tarihinde yapılan tensip incelemesinde başvurucu hakkında devam eden ve daha önce başlatılmış bir kovuşturma bulunması da dikkate alınarak dosyanın ayrı bir esasa kaydı ile yargılamaya devam edilmek üzere tefrikine karar verilmiştir. Ayrıca başvurucunun tutukluluk halinin devamına da karar verilmiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Tutuklu sanıklar M.K., Mustafa Zeybek, A.İ.G.'nin üzerlerine atılı suçun niteliği, atılı suç için yasada öngörülen cezanın türü ve miktarı, dosya içerisinde bulunan Bylock tespit ve değerlendirme tutanakları, tanık beyanları, yazılı deliller ve tutuklama kararındaki gerekçeler ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, sanıklar yönünden kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin mevcut olması, sanıklara isnat edilen suçun CMK'nın 100/3-a maddesinin 11. alt bendi gereğince tutuklama sebebi varsayılan suçlardan olması, sanıkların tutuklu kaldığı süre ve cezasının üst sınırına göre sanıkların kaçma şüphesinin mevcudiyeti, bu aşamada adli kontrol hükümlerinin yetersiz kalacağı hususları birlikte nazara alınarak CMK 'nın 100. ve devamı maddeleri gereğince, sanık A.İ.G. müdafinin tahliye talebinin reddi ile sanıkların tutukluluk hallerinin devamına... [karar verildi.]"

33. Ankara 21. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2021/162 sayılı dosyası üzerinden devam eden yargılamada 24/6/2021 tarihinde ilk duruşma yapılmış, başvurucunun savunması alınmış ve duruşma sonunda adli kontrol tedbirleri uygulanmak suretiyle tahliyesine karar verilmiştir.

34. Bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla dava, Ankara 21. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2021/162 sayılı dosyasında derdesttir.

IV. İLGİLİ HUKUK

35. İlgili hukuk için bkz. Adem Türkel, B. No: 2017/632, 23/1/2019, §§ 24-39; Mustafa Özterzi [GK], B. No: 2016/14597, 31/10/2019, §§ 33-48; Yavuz Cengiz, B. No: 2019/37138, 15/6/2021, §§ 23-30.

V. İNCELEME VE GEREKÇE

36. Anayasa Mahkemesinin 24/11/2021 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar

1. Gözaltının Hukuki Olmadığına İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

37. Başvurucu; koşulları bulunmadan haksız olarak gözaltına alınmasının hukuka aykırı olduğunu, bu kararın matbu gerekçelerle verildiğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

38. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi şöyledir:

"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."

39. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."

40. Anılan Anayasa ve Kanun hükümlerine göre bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurulabilmesi için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013,§§ 16, 17).

41. Anayasa Mahkemesi, kanunda öngörülen gözaltı süresinin aşıldığı veya yakalama ve gözaltına alınmanın hukuka aykırı olduğu iddialarına ilişkin olarak bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak- 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Hikmet Kopar ve diğerleri [GK], B. No: 2014/14061, 8/4/2015, §§ 64-72; Hidayet Karaca [GK], B. No: 2015/144, 14/7/2015, §§ 53-64; Günay Dağ ve diğerleri [GK], B. No: 2013/1631, 17/12/2015, §§ 141-150; İbrahim Sönmez ve Nazmiye Kaya, B. No: 2013/3193, 15/10/2015, §§ 34-47).

42. Somut olayda başvurucu hakkında uygulanan gözaltı tedbirinin hukuka uygun olup olmadığı 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında açılacak davada incelenebilir. Nitekim Yargıtay uygulaması (Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 1/10/2012 tarihli ve E.2012/21752, K.2012/20353 sayılı kararı; Günay Dağ ve diğerleri, § 145) da bu kapsamdaki taleplerle ilgili olarak davanın esasının sonuçlanmasına gerek olmadığı yönündedir. Bu madde kapsamında açılacak dava yoluyla yakalama ve gözaltı tedbirlerinin hukuka aykırı olduğu tespit edildiğinde başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir.

43. Buna göre başvurucu yönünden gözaltı tedbirinin hukuki olmadığına ilişkin iddialarla ilgili olarak anılan kararlarda varılan sonuçlardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

44. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Tutuklamanın Hukuki Olmadığına İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

45. Başvurucu; kuvvetli suç şüphesi ya da kaçma şüphesinin varlığını gösteren somut deliller olmadan, hukuka aykırı gerekçelere dayanılmak suretiyle haksız olarak tutuklandığını öne sürmüştür. Başvurucu ayrıca daha önce aynı suç isnadıyla hakkında yürütülen soruşturmada adli kontrol kararıyla serbest kalmasına ve adli kontrol tedbirine uymasına karşın yeniden başlatılan bu soruşturma nedeniyle verilen tutuklama kararının koşullarının oluşmadığını belirtilerek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

46. Bakanlık görüşünde öncelikle5271 sayılı Kanun'un 141. maddesindeki tazminat yolunun tüketilmesi gerektiği belirtilmiştir. Bakanlık görüşünde ayrıca başvurucunun kuvvetli suç şüphesi ve bir tutuklama nedeni bulunmaksızın özgürlüğünden yoksun bırakıldığı şeklindeki şikâyetlerinin açıkça dayanaktan yoksun olduğu da ifade edilmiştir.

47. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru formundaki beyanlarına benzer iddialarda bulunmuştur.

b. Değerlendirme

48. Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrasının birinci cümlesi şöyledir:

"Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yok edilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir."

49. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Bu itibarla başvurucunun tutuklamanın hukuki olmadığına yönelen iddialarının Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası bağlamındaki kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.

i. Genel İlkeler

50. Genel ilkeler için bkz. Metin Evecen, B. No: 2017/744, 4/4/2018, §§ 47-52.

ii. İlkelerin Olaya Uygulanması

51. Somut olayda öncelikle başvurucunun tutuklanmasının kanuni dayanağının olup olmadığının belirlenmesi gerekir. Başvurucu, darbe teşebbüsünün arkasındaki yapılanma olduğu belirtilen FETÖ/PDY'nin yöneticisi olduğu iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında silahlı terör örgütü kurma veya yönetme suçlamasıyla 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesi uyarınca tutuklanmıştır. Dolayısıyla başvurucunun tutuklanmasının kanuni dayanağı bulunmaktadır.

52. Kanuni dayanağı bulunduğu anlaşılan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığı ve ölçülülüğü incelenmeden önce tutuklamanın ön koşulu olan suçun işlendiğine dair kuvvetli belirti bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekir.

53. Ankara 3. Sulh Ceza Hâkimliğinin tutuklama kararında, başvurucunun operasyonel hat kullandığı yönündeki tespite, bu hat ile örgüt mensuplarıyla yaptığı görüşmelere ilişkin HTS kayıtlarına ve tanık beyanlarına dayanılmıştır (bkz. § 21).

54. Başvurucu hakkında düzenlenen iddianamede ise başvurucunun 15 Temmuz 2016 tarihinden sonra çıkarılan KHK ile kamu görevinden ihraç edildiği, FETÖ/PDY üyelerinin iletişim amaçlı kullandıkları ByLock isimli kriptolu haberleşme programını kullandığı, FETÖ/PDY ile irtibatlı olduğu belirtilen Asya Katılım Bankasındaki hesabında artış olduğu, KHK ile kapatılan Aktif Eğitimciler Sendikası üyesi olduğu, yine FETÖ/PDY ile irtibatlı olduğu belirtilen Asya Termal Tatil Köyünde konaklama kayıtlarının bulunduğu, FETÖ/PDY örgütsel hiyerarşik yapısı içinde adalet teşkilatı mahrem yapılanması Sincan Kapalı Ceza İnfaz Kurumu sohbet sorumlusu konumunda yer aldığı ve örgütsel gizliliği sağlamak ve deşifre olmayı engellemek amacıyla Mahmut ve Muhammet kod isimlerini kullandığı, F.B. adına kayıtlı 538023 ... numaralı GSM hattını operasyonel hat olarak kullandığı, mahrem sorumlular tarafından kullanılan ve sadece örgütsel görüşmelerde kullanılması yönünde örgütün talimat verdiği belirtilen bu operasyonel hat üzerinden Adalet Bakanlığı merkez ve taşra teşkilatında görev yapan 34 personele ait 36 hat ile 1.264 kez irtibat kurduğu iddia edilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun kullandığı tespit edilen GSM hatlarının diğer örgüt mensuplarıyla gizli şekilde haberleşme amacıyla kullanıldığı ve diğer şüphelilerin operasyonel hatlarıyla da irtibatlı olduğu belirtilmiştir. Söz konusu haberleşmenin örgüt içi olduğu ve üst düzey gizliliğe sahip olduğu belirtilerek FETÖ/PDY hiyerarşisi içindeki konumu itibarıyla başvurucunun terör örgütü yöneticiliği suçunu işlediği iddia edilmiştir. Ayrıca FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlar nedeniyle haklarında yürütülen soruşturmalarda etkin pişmanlık kapsamında ifade veren bir kısım tanığın başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatlı olduğuna ilişkin ifadelerinin ve teşhis tutanaklarının bulunduğu belirtilmiştir (bkz. §§ 28, 29).

55. Soruşturma dosyasında, FETÖ/PDY üyesi olmakla suçlanan kişilerden S.Ö., F.K., Y.E.T., A.U., M.B.A.nın, haklarında yürütülen soruşturmalarda etkin pişmanlık kapsamında verdikleri beyanlarda başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatının olduğuna ve bu yapılanmaya mensup olduğuna yönelik anlatımlarda bulundukları ve başvurucuyu teşhis ettikleri görülmektedir (bkz. § 29). Bu kapsamda başvurucunun sohbet toplantılarında abilik yaptığını, kod ismi kullandığını, kendilerinden himmet adı altında örgüt için para topladığını ve örgüt evlerinde zaman zaman misafir olarak bulunduğunu açıkça ifade etmişler ve başvurucunun mesleğini de söyleyerek onu teşhis etmişlerdir. Tüm bu anlatımlar karşısında başvurucu yönünden suç şüphesini doğrulayan kuvvetli belirtilerin bulunduğu görülmektedir. Nitekim Anayasa Mahkemesi, Selçuk Özdemir ([GK], B. No: 2016/49158, 26/7/2017) başvurusunda FETÖ/PDY üyesi olmakla suçlanan bazı şüphelilerin ifadelerinde, hâkim olarak görev yapmakta olan başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatının olduğuna ve bu yapılanmaya mensup olduğuna yönelik anlatımlarını başvurucu yönünden suç şüphesini doğrulayan kuvvetli bir belirti olarak kabul etmiştir (Selçuk Özdemir, § 75; benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Metin Evecen, § 58; Mustafa Mendeş, B. No: 2018/1349, 30/10/2018, § 51; Hilmi Balta, B. No: 2016/51749, 7/11/2019, § 47).

56. Buradaki suçlamaya esas alınan diğer bir olgu da FETÖ/PDY imamlarının mahrem hizmetler sınıfındaki kişilerle -özellikle adalet yapılanmasındakilerle- olan iletişimlerini başkalarının üzerine kayıtlı olan ve operasyonel hat (patates hat) olarak ifade edilen hatlar ile gerçekleştirmiş olmalarıdır. FETÖ/PDY'ye yönelik yapılan yargılamalarda bu yönde alınan itirafçı (şüpheli veya sanık) beyanlarının olduğu da bilinmektedir. FETÖ/PDY adalet teşkilatı mahrem yapılanması içinde Sincan Kapalı Ceza İnfaz Kurumu sohbet sorumlusu olduğu iddia edilen başvurucunun F.B. adına kayıtlı 538023 ... numaralı GSM hattını operasyonel hat olarak kullandığı, mahrem sorumlular tarafından kullanılan bu operasyonel hat üzerinden Adalet Bakanlığı Merkez ve Taşra Teşkilatında görev yapan 34 personele ait 36 hat ile 1.264 kez irtibat kurduğu ve yine adalet teşkilatı mahrem yapılanması içinde mahrem sorumlu olarak faaliyet gösterdikleri ileri sürülen N.K., S.İ., M.E., H.İ.T., M.G., S.Ç. ve M.K. isimli şahıslar ile operasyonel hat üzerinden çok sayıda irtibatının bulunduğu yönündeki tespitlerin soruşturma makamlarınca başvurucu ile FETÖ/PDY arasındaki ilişkiyi ortaya koyan bir olgu olarak değerlendirilmesinin keyfî olduğu söylenemeyecektir.

57. Anayasa Mahkemesi, M.Ö. (B. No: 2019/38132, 18/11/2020) başvurusunda FETÖ/PDY üyesi olmakla suçlanan başvurucunun sivil imamlardan olduğu ifade edilen kişi ile devamlılık arz edecek şekilde operasyonel cep telefonu hatları ile irtibat kurmasına ilişkin olguyu -tanık beyanlarıyla birlikte değerlendirerek- başvurucu yönünden suç şüphesini doğrulayan kuvvetli bir belirti olarak kabul etmiştir (M.Ö, §§ 46, 47). Somut başvuruda, benzer mahiyetteki iddialara ilişkin olarak anılan kararda varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Alparslan Altan [GK], B. No: 2016/15586, 11/1/2018, §§ 134-136).

58. Başsavcılıkça başlatılan soruşturma sonucunda başvurucu hakkında terör örgütüne üye olma suçundan Ankara 15. Ağır Ceza Mahkemesinde kovuşturma açılmış ve özellikle ByLock kullanıcısı olduğu belirtilerek mahkûmiyet kararı verilmiştir (bkz. § 15). Belirtilen karar henüz kesinleşmeden çok sayıda şüphelinin dâhil olduğu adalet teşkilatı mahrem hizmetler sınıfı soruşturmasında başvurucunun aleyhinde yeni tanık beyanlarının ortaya çıkması, üst düzey gizliliğe sahip olduğu belirtilen ve örgüt içi haberleşmede kullanılan operasyonel hat kullandığı yönündeki tespitler, bu operasyonel hat ile adalet teşkilatı mahrem yapılanması içinde mahrem sorumlu oldukları ileri sürülen kişilerle irtibatına dair HTS kayıtları ve baz inceleme tutanaklarına dayanılarak başvurucunun da aralarında olduğu çok sayıda kişi hakkında terör örgütü kurma veya yönetme suçundan Başsavcılıkça yeni bir ceza soruşturması başlatılmış ve başvurucu hakkında tutuklama kararı (bkz. §§ 19-21) verilmiştir. İlk soruşturma kapsamında başvurucu hakkında terör örgütüne üye olma suçundan soruşturma yürütüldüğü ve açılan dava sonunda anılan suçtan başvurucunun mahkûmiyetine karar verildiği, ikinci soruşturma kapsamında ise başvurucu hakkında terör örgütü yöneticisi olma suçlamasıyla soruşturma yürütüldüğü ve anılan suçtan tutuklandığı görülmektedir. Başvurucu hakkında yürütülen ve başvuruya konu edilen ikinci soruşturma kapsamında her ne kadar ilk iddianamede yer verilen hususlara da değinilmiş ise de ikinci soruşturmaya konu edilen terör örgütü yöneticiliği suçlamasına yönelik (operasyonel hat kullanma, mahrem sorumlu olması ve diğer mahrem sorumlularla irtibat kurma ve tanık beyanları) yeni ve güçlü deliller ortaya konulmuştur. Bir kısım eylem aynı olmakla birlikte sonradan ortaya çıkan yeni deliller kapsamında daha önceki soruşturma ve kovuşturmaya konu edilmeyen eylemler yönünden daha ağır bir suç olan terör örgütü kurma veya yönetme suçlamasıyla yeniden soruşturma başlatılmış olması ve ulaşılan yeni deliller neticesinde yapılan değerlendirmede başvurucunun suç işlediğine dair kuvvetli belirti bulunduğu sonucuna varılmasının keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez.

59. Diğer taraftan başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin meşru bir amacının olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirmede tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar gözardı edilmemelidir.

60. Darbe teşebbüsü sonrasında teşebbüsle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı suçlara ilişkin soruşturmalarda, delillerin sağlıklı bir şekilde toplanabilmesi ve soruşturmaların güvenlik içinde yürütülebilmesi için tutuklama dışındaki koruma tedbirlerinin yetersiz kalması söz konusu olabilir. Yine FETÖ/PDY ile bağlantılı kişilerin teşebbüs sırasında veya sonrasında ortaya çıkan kargaşadan yararlanmak suretiyle kaçma imkânı ve bu dönemde delillere etki edilmesi ihtimali normal zamanda işlenen suçlara göre çok daha fazladır (Aydın Yavuz ve diğerleri, §§ 271, 272; Selçuk Özdemir, §§ 78, 79).

61. Başvurucunun tutuklanmasına esas alınan silahlı terör örgütü kurma veya yönetme suçu, Türk hukuk sistemi içinde ağır cezai yaptırımlar öngörülen suç tipleri arasında olup isnat edilen suça ilişkin olarak kanunda öngörülen cezanın ağırlığı kaçma şüphesine işaret eden durumlardan biridir (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Hüseyin Burçak, B. No: 2014/474, 3/2/2016, § 61; Devran Duran [GK], B. No: 2014/10405, 25/5/2017, § 66). Ayrıca anılan suç 5271 sayılı Kanun'un 100. maddesinin (3) numaralı fıkrasında yer alan ve kanun gereği tutuklama nedeni varsayılabilen suçlar arasındadır (Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, § 148).

62. Somut olayda Ankara 3. Sulh Ceza Hâkimliğince başvurucunun tutuklanmasına karar verilirken işlendiği iddia olunan silahlı terör örgütü kurma veya yönetme suçunun niteliğine, kanunda öngörülen yaptırımın ağırlığına, kaçma ve delilleri karartma ihtimalinin bulunmasına ve adli kontrol tedbirinin yetersiz kalacak olmasına dayanıldığı görülmektedir (bkz. § 21).

63. Dolayısıyla tutuklama kararının verildiği andaki genel koşullar ve somut olayın yukarıda belirtilen özel koşulları ile Ankara 3. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen kararın içeriği birlikte değerlendirildiğinde başvurucu yönünden özellikle -suçun ağırlığına atfen- kaçma ve delilleri etkileme şüphesine yönelen tutuklama nedenlerinin olgusal temellerinin olduğu söylenebilir.

64. Başvurucu hakkındaki tutuklama tedbirinin ölçülü olup olmadığının da belirlenmesi gerekir. Bir tutuklama tedbirinin Anayasa'nın 13. ve 19. maddeleri kapsamında ölçülülüğünün belirlenmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınmalıdır (Gülser Yıldırım (2), § 151).

65. Öncelikle terör suçlarının soruşturulması kamu makamlarını ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Bu nedenle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı, adli makamlar ve güvenlik görevlilerinin -özellikle organize olanlar olmak üzere- suçlarla ve suçlulukla etkili bir şekilde mücadelesini aşırı derecede güçleştirmeye neden olabilecek şekilde yorumlanmamalıdır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Süleyman Bağrıyanık ve diğerleri, B. No: 2015/9756, 16/11/2016, § 214; Devran Duran, § 64). Özellikle darbe teşebbüsüyle veya FETÖ/PDY ile bağlantılı soruşturmaların kapsamı ve niteliği ile FETÖ/PDY'nin özellikleri (gizlilik, hücre tipi yapılanma, her kurumda örgütlenmiş olma, kendisine kutsallık atfetme, itaat ve teslimiyet temelinde hareket etme gibi) de dikkate alındığında bu soruşturmaların diğer ceza soruşturmalarına göre çok daha zor ve karmaşık olduğu ortadadır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 350).

66. Somut olayda suçun işlendiği tarih ile tutuklama tedbirinin uygulandığı tarih arasında uzun bir süre geçmiş olmasına rağmen bu süre içinde soruşturma işlemlerinin devam ettiği, soruşturma makamlarının hareketsiz kalmadığı ve yeni deliller elde edildiği anlaşılmaktadır. Başvuru konusu olayın yukarıda belirtilen özellikleri dikkate alındığında Ankara 3. Sulh Ceza Hâkimliğinin isnat edilen suç için öngörülen yaptırımın ağırlığını, işin niteliğini ve önemini de gözönünde tutarak başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin ölçülü olduğu ve adli kontrol uygulamasının yetersiz kalacağı sonucuna varmasının (bkz. § 21) keyfî ve temelsiz olduğu söylenemez. Dolayısıyla süreç bakımından tutuklamanın gerekli olmadığını söylemek mümkün gözükmemektedir.

67. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutuklamanın hukuki olmadığı iddiasına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

3. Tutukluluğun Makul Süreyi Aştığına İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

68. Başvurucu; uzun süredir tutuklu olduğunu, tutukluluk süresini meşru gösteren bir sebep bulunmadığını ve tutukluluk süresinin makul olmadığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

69. Bakanlık görüşünde, başvurucuya isnat edilen suçlamanın niteliği, başvurucunun bağlantılı olduğu iddia edilen terör örgütünün (FETÖ/PDY) örgütlenme biçimi ve işleyişi, soruşturma/kovuşturma konusu edilen olayların özellikleri birlikte dikkate alındığında tutukluluğun devamı kararlarındaki gerekçelerin tutukluluğun devamının hukuka uygunluğunu ve tutulmanın meşruluğunu haklı gösterecek özen ve içerikte olduğu, dolayısıyla tutukluluk hâlinin devamına ilişkin bu gerekçelerin tutukluluk süresi itibarıyla ilgili ve yeterli olduğu değerlendirilmektedir. Bakanlık, başvurucunun tutukluluğun makul süreyi aştığı şikâyetinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ve Anayasa Mahkemesi içtihatları ile somut olayın kendine özgü koşulları bağlamında değerlendirilmesi gerektiği kanaatindedir.

70. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı cevabında başvuru formundakilere benzer beyanlarda bulunarak Bakanlık görüşünü kabul etmediğini ifade etmiştir.

b. Değerlendirme

71. Bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir kanun yoludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, §§ 16, 17).

72. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğun kanunda öngörülen azami süreyi veya makul süreyi aştığı iddiasıyla yapılan bireysel başvurular bakımından bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla başvurucu tahliye edilmiş ise asıl dava sonuçlanmamış da olsa -ilgili Yargıtay içtihatlarına atıf yaparak- 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Erkam Abdurrahman Ak, B. No: 2014/8515, 28/9/2016, §§ 48-62; İrfan Gerçek, B. No: 2014/6500, 29/9/2016, §§ 33-45; Ahmet Kubilay Tezcan, B. No: 2014/3473, 25/1/2018, §§ 24-27; Ekrem Atıcı, B. No: 2014/15609, 8/3/2018, §§ 27-30).

73. Somut olayda bireysel başvuruda bulunduktan sonra 24/6/2021 tarihinde tahliyesine (bkz. § 33) karar verilen başvurucunun tutukluluğun makul süreyi aştığına ilişkin iddiası, 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi kapsamında açılacak davada incelenebilir. Bu madde kapsamında açılacak dava sonucuna göre başvurucunun tutukluluğunun makul süreyi aştığının tespiti hâlinde görevli mahkemece başvurucu lehine tazminata da hükmedilebilecektir. Buna göre 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolu, başvurucunun durumuna uygun, telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yoludur ve bu olağan başvuru yolu tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesi bireysel başvurunun ikincillik niteliği ile bağdaşmamaktadır.

74. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutukluluğun makul süreyi aştığı iddiasına ilişkin olarak yargısal başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

4. Sulh Ceza Hâkimliklerinin Bağımsız ve Tarafsız Olmadığına İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları

75. Başvurucu; tutuklama ve tutukluluğa itirazın reddi kararlarını veren sulh ceza hâkimliklerinin bağımsız, tarafsız ve etkili bir başvuru mercii olmadığını, kapalı devre bir sistem içinde denetleme öngörülmesinin hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür.

b. Değerlendirme

76. Anayasa Mahkemesince sulh ceza hâkimliklerinin doğal hâkim güvencesini sağlamadığına, tarafsız ve bağımsız mahkeme olmadığına ve tutukluluğa itirazın bu yargı mercilerince karara bağlanmasının hürriyetten yoksun bırakılmaya karşı etkili bir itirazda bulunmayı imkânsız hâle getirdiğine ilişkin iddialar birçok kararda incelenmiş; bu kararlarda sulh ceza hâkimliklerinin yapısal özellikleri dikkate alınarak söz konusu iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olduğu sonucuna varılmıştır (Hikmet Kopar ve diğerleri, §§ 101-115; Mehmet Baransu (2), B. No: 2015/7231, 17/5/2016, §§ 64-78, 94-97).

77. Somut başvuruda aynı mahiyetteki iddialara ilişkin olarak anılan kararlarda varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

78. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun iddialarına ilişkin olarak bir ihlalin bulunmadığı açık olduğundan başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

5. Tutukluluk İncelemelerinin Hâkim/Mahkeme Önüne Çıkarılmaksızın Yapıldığına İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

79. Başvurucu; 26/2/2020 tarihinde tutuklandıktan sonra başvuru tarihine kadar henüz hâkim önüne çıkarılmadığını, hâkim önünde düzenli ve makul aralıklarla kendini ifade etme imkânı tanınmadığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

80. Bakanlık görüşünde; başvurucunun tutukluluk durumunun soruşturma aşamasında düzenli aralıklarla gözden geçirildiği, tutukluluk hâlinin gözden geçirilmesi ve tutukluluk kararına karşı yapılan her itirazda duruşma yapılmasının ceza yargılaması sistemini işlemez hâle getireceği, başvurucunun hakkında verilen kararlara karşı etkin bir şekilde itiraz edebildiği belirtilmiştir. Ayrıca Bakanlık AİHM ve Anayasa Mahkemesi içtihatları ile somut olayın kendine özgü koşulları gözönüne alınarak değerlendirme yapılması gerektiği kanaatindedir.

81. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı cevabında başvuru formundakilere benzer beyanlarda bulunarak Bakanlık görüşünü kabul etmediğini ifade etmiştir.

b. Değerlendirme

82. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası şöyledir:

"Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir."

83. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16). Somut olayda başvurucunun yargılamayı yapan Mahkemece tutukluluk durumunun uzunca bir süre dosya üzerinden incelenmesine karar verilmesi nedeniyle tutukluluğa ilişkin itirazlarını etkili şekilde ileri süremediğinden şikâyet ettiği anlaşılmaktadır. Bu itibarla başvurucunun şikâyetinin Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası bağlamında incelenmesi gerekir.

84. Anayasa'nın Anayasa Mahkemesinin görev ve yetkilerini düzenleyen 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi şöyledir:

"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."

85. 6216 sayılı Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:

"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."

86. Anılan Anayasa ve Kanun hükümlerine göre bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının anayasal ödevi olup bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Bu nedenle temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle derece mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından değerlendirilmesi ve bir çözüme kavuşturulması esastır. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir hak arama yoludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, §§ 16, 17).

87. Anayasa Mahkemesi Ulaş Kaya ve Adnan Ataman (B. No: 2013/4128, 18/11/2015) kararında olağan dönemde başvurucunun tutukluluk hâlinin 3 ay 17 gün boyunca duruşma yapılmaksızın, dosya üzerinden yapılan incelemeler sonucunda verilen kararlar ile devam ettirilmesinin Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasını ihlal ettiği sonucuna varmıştır (Ulaş Kaya ve Adnan Ataman, § 61).

88. Anayasa Mahkemesi Kadir Ayhan (B. No: 2020/20083, 10/3/2021) ve Yavuz Cengiz (B. No: 2019/37138, 15/6/2021) kararlarında ise aynı mahiyetteki şikâyetlere ilişkin yaptığı incelemelerde, başvurucunun inceleme tarihi itibarıyla hâkim/mahkeme önüne çıkarılmış olması hususunu nazara alarak verilecek bir ihlal kararının başvurucunun yeniden hâkim önüne çıkarılmasını sağlamayacağını ve serbest kalması sonucunu doğurmayacağını belirtmiş; bu durumda yalnızca kişinin uzun süre hâkim/mahkeme önüne çıkarılmamasıyla ilgili bir hak ihlalinin tespiti ve gerekiyorsa belli bir miktar tazminata hükmedilmesiyle yetinileceği sonucuna varmıştır.

89. Öte yandan Anayasa Mahkemesi anılan kararda bu tür ihlal iddiaları bakımından öncelikle aynı giderim imkânını sağlayan başvuru yollarının tüketilmesi ve bunlardan sonuç alınamaması hâlinde bireysel başvuruda bulunulması gerektiğini belirterek 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolunun başvurucunun durumuna uygun, telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yolu olduğu tespitini yapmış ve başvuru yollarının tüketilmediği sonucuna varmıştır.

90. Somut olayda başvurucunun soruşturma evresinde tutuklandığı 26/2/2020 tarihinden 3 ay 14 gün sonra 10/6/2020 tarihli duruşmada başvurucu ve müdafii mahkeme önüne çıkmış ve tutukluluğa yönelik itirazlarını etkili bir biçimde ileri sürme fırsatına sahip olmuştur (bkz. § 33). Dolayısıyla somut başvuru yönünden anılan karardan ayrılmayı gerektiren bir durum söz konusu değildir.

91. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapıldığına ilişkin iddiası ile ilgili olarak olağan başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

6. Tahliye Taleplerinin Değerlendirilmediğine ve Değerlendirme Sonuçlarının Tebliğ Edilmediğine İlişkin İddia

a. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

92. Başvurucu 27/3/2020, 11/4/2020 ve 18/5/2020 tarihlerinde yaptığı tahliye taleplerinin değerlendirilmediğini ve değerlendirme yapılmış ise sonucunda verilen nihai kararların kendisine tebliğ edilmediğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

93. Bakanlık görüşünde; sulh ceza hâkimlikleri tarafından başvurucunun tutuklanması kararı, tutukluluğunun gözden geçirilmesi ve tahliye taleplerine ilişkin incelemelerin usulüne uygun olarak süresinde ve yetkili mercilerce yapıldığı belirtilmiştir. Buna göre Bakanlık, verilen tutukluluk değerlendirme kararlarının kanuni bir dayanağının bulunduğu ve başvurucunun hakkında verilen kararlara karşı etkin bir şekilde itiraz edebildiği kanaatindedir.

94. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru formundaki iddialarını tekrarlayarak Bakanlık görüşünü kabul etmediğini ifade etmiştir.

b. Değerlendirme

95. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, §§ 16, 17).

96. 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (k) bendi yakalanan veya tutuklanan kişilere, yakalama ve tutuklama işlemine karşı kanunda öngörülen başvuru imkânlarından yararlandırılmamaları durumunda maddi ve manevi her türlü zararlarının tazminini isteyebilmelerine imkân sağlamaktadır. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğa itirazın geç değerlendirildiği ya da sürüncemede bırakıldığı şikâyetleri ile ilgili olarak bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla tahliyesine karar verilmiş veya hükümlü hâle gelmiş başvurucular yönünden asıl dava sonuçlanmamış da olsa 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (k) bendinde öngörülen yolun tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (tahliye olmuş başvurucular yönünden bkz. Cafer Yıldız, B. No: 2014/9308, 9/1/2018, §§ 37-40; Yaşar Saçlı, B. No: 2014/9311, 24/1/2018, §§ 37-40; hükümlü hâle gelmiş başvurucular yönünden bkz. Ali Efendi Peksak, B. No: 2017/29428, 17/7/2019, §§ 101-112; Özgür Arıbaş, B. No: 2015/2394, 31/10/2018, §§ 57-60). Somut olayda tahliyesine (bkz. § 33) karar verilen başvurucunun bu kapsamda kalan iddiaları bakımından anılan kararlardan ayrılmayı gerektiren bir durum mevcut değildir.

97. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının da diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları

98. Başvurucu; tutuklandıktan sonra dosyayı incelemek amacıyla yaptığı evrak taleplerine cevap verilmediğini, verilen kararların kendilerine tebliğ edilmediğini, konusu suç teşkil etmeyen eylemlerin kuvvetli suç sebebi olarak değerlendirildiğini belirterek mahkemeye erişim hakkı, savunma hakkı, suç ve cezada kanunilik ilkesi bağlamında Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

2. Değerlendirme

99. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16). Başvurucunun iddialarının adil yargılanma hakkının güvencelerinden olan savunma hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

100. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, §§ 16, 17).

101. Somut olayda, Anayasa Mahkemesince inceleme yapıldığı tarih itibarıyla başvurucu hakkındaki dava ilk derece mahkemesinde devam etmektedir. Başvurucunun hakkındaki soruşturma ve kovuşturma süreçlerinde yapılan uygulamalar nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkin şikâyetlerini yargılama sırasında, kanun yollarında ileri sürebilme ve ileri sürmüş ise şikâyetlerinin bu aşamalarda incelenme imkânı bulunmaktadır. Bu çerçevede başvurucu tarafından yargılama ve sonrasında istinaf/temyiz süreçleri beklenmeden ileri sürülen adil yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki şikâyetlerin bireysel başvuruya konu edildiği görülmüştür. Dolayısıyla olağan başvuru yolları tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincillik niteliği ile bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.

102. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Gözaltına almanın hukuka aykırı olması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Tutuklamanın hukuki olmaması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

3. Tutukluluğun makul süreyi aşması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

4. Sulh ceza hâkimliklerinin bağımsız ve tarafsız olmaması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

5. Tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

6. Tahliye taleplerinin değerlendirilmemesi ya da değerlendirme sonuçlarının tebliğ edilmemesi dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

7. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 24/11/2021 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Mustafa Zeybek, B. No: 2020/16051, 24/11/2021, § …)
   
Başvuru Adı MUSTAFA ZEYBEK
Başvuru No 2020/16051
Başvuru Tarihi 10/6/2020
Karar Tarihi 24/11/2021

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, gözaltı ve tutuklama tedbirlerinin hukuki olmaması, tutukluluğun makul süreyi aşması, tutukluluğa ilişkin kararların bağımsız ve tarafsız olmayan sulh ceza hâkimliklerince karara bağlanması, tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılması, tahliye taleplerinin değerlendirilmemesi ve değerlendirme sonuçlarının tebliğ edilmemesi nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; soruşturma sürecindeki bazı uygulamalar nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı Yakalama, gözaltı Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Tutukluluk (suç süphesi ve tutuklama nedeni) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Tutukluluk (süre) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Tutulan kişinin yargı merciine başvuru hakkı (hakim önüne çıkarılma) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Kanun yolu şikâyeti Başvuru Yollarının Tüketilmemesi

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 2
5237 Türk Ceza Kanunu 314
5235 Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun 12
10
3713 Terörle Mücadele Kanunu geçici 19
5
3
2
1
5237 Türk Ceza Kanunu 256
5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 100
5237 Türk Ceza Kanunu 96
5271 Ceza Muhakemesi Kanunu 161
160
142
141
108
104
101
2802 Hakimler ve Savcılar Kanunu 94
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi