TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
İBRAHİM SAĞLAM BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2020/16648)
|
|
Karar Tarihi: 4/2/2025
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Basri BAĞCI
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
Metin KIRATLI
|
Raportör
|
:
|
Murat BAŞPINAR
|
Başvurucu
|
:
|
İbrahim SAĞLAM
|
Vekili
|
:
|
Av. Ahmet DUYAN
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, beyanları belirleyici ölçüde hükme esas alınan tanıkların sanık tarafından sorgulanmasına imkân verilmemesi nedeniyle tanık sorgulama hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir. Başvuruda başkaca temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddiaları da bulunmaktadır.
2. Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık), Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) üyesi olduğu şüphesiyle o tarihte astsubay olarak görev yapan başvurucu hakkında soruşturma başlatmış ve aynı suçtan sevk edildiği Mardin 1. Sulh Ceza Hâkimliği de 17/7/2018 tarihinde hakkında tutuklama tedbiri uygulamıştır.
3. Soruşturma neticesinde Başsavcılık, başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılması talebiyle 1/8/2018 tarihli iddianame düzenlemiştir. İddianamede; başvurucunun HTS kayıtlarına göre kendisi gibi asker olan İ.E., F.Ç. G.Z. ve F.C. ile ardışık olarak "sorumlu mahrem imamlar tarafından sabit hatlardan ardışık olarak 31 kez olmak üzere toplamda 58 kez" arandığı , mahrem imam olarak faaliyet gösterdiği belirtilen M.S.A.nın yer gösterme işlemi yaptığı sabit hattan arandığı, asker jandarma hususi hizmetler yapılanması içinde Salim kod adlı örgüt abisine bağlı öğrenci olarak faaliyet yürüttüğü,örgütsel toplantı ve görüşmelere katıldığına dair tanıklar G.Z. ve M.S.A.nın beyanlarının bulunduğu belirtilerek üzerine atılı suçu işlediği iddia edilmiştir.
4. İddianamenin kabulü ile açılan dava, Mardin 3. Ağır Ceza Mahkemesince (Mahkeme) 2018/263 Esas sayılı dosyaüzerinden görülmeye başlanmıştır. Ayrıca başvurucu hakkında 1/11/2018 tarihli iddianameyle aynı Mahkemenin 2018/389 Esas sayılı dosyasında açılan dava da yukarıda belirtilen esas üzerinde birleştirilmiştir.
5. Mahkemece 10/8/2018 tarihinde duruşma hazırlığı işlemleri yapılmıştır. Tensip Tutanağı'nda diğerler işlemlerin yanında tanık beyanlarının alınması için gerekli işlemlerin yapılmasına, ardışık aramada isimleri bulunan kişiler hakkında ilgili Cumhuriyet başsavcılıklarına ve Mahkemelere yazı yazılarak iddianame ve tutanakların gönderilmesinin istenmesine karar verilmiştir. Ayrıca Mahkemece başvurucunun kullandığını kabul ettiği 0 543 ... 25 numaralı hatlara ait 1/1/2013-5/7/2018 tarihleri arasındaki HTS kayıtlarının istenmesine ve sanığın çalıştığı illerde belirtilen tarihlerde ardışık aranıp aranmadığı, aranmışsa hangi tarihlerde hangi askerî personelle kaç kez arandığına ilişkin tespit tutanaklarının istenmesine karar verilmiştir. Buna göre Mahkemenin yargı çevresi dışında ikamet eden tanıklarla ilgili olarak istinabe yoluyla dinlenilmesi için talimatlar yazılmıştır.
6. Duruşma, dört celsede bitirilmiştir. İlk celsede, tanıklar F.Ç, G.Z. ve M.S.A.nın istinabe yoluyla alınan beyanları başvurucuya okunmuş; diyecekleri sorulmuştur. Tanık F.Ç.; Mardin'de görev yaptığı dönemde sabit hatlardan bu yapıya mensup Saim kod isimli şahıs tarafından arandığını, bu şahsın kendisiyle birlikte Z.G. ve İ.V. isimli astsubaylara ayda bir sohbet verdiğini, başvurucuyu ise tanımadığını belirtmiştir. Tanık G.Z.; 2014-2016 yılları arasında Şırnak'ta çalıştığını, Mardin'deki M.S.A. ve M.E. isimli mahrem imamların kendisine dört isim verdiğini, bunların içinde başvurucunun da olduğunu ve "Bunlara selamımı söyle, onlar anlarlar." dediğini, mahrem imamlararadığında bazen telefonu açmadığını ve onların da başvurucuyu arayıp kendisiyle irtibata geçmesini söylemeleri üzerine başvurucunun yanınagelerek "Mardin'e selam yolladıklarını, telefonunu bir daha aradıklarında açarsın." dediğini, kendisiyle herhangi bir sohbet ortamında bir araya gelmediğini beyan etmiştir. Tanık M.S.A. ise başvurucuyu isminden dolayı tanıdığını 2014-2015 yılları arasında başvurucuyu sabit hatlardan arayarak Mardin'e geldiğinde kendisine uğrayıp daha sonra memleketine veya görev yerine dönmesini istediğini, hatırladığı kadarıyla iki veya üç defa başvurucuyu sabit hatlardan aradığını ancak kaç defa yüz yüze görüştüklerini hatırlamadığını, simalarını ve isimlerini hatırladığı şahısları emniyette ve savcılıkta teşhis ettiğini ifade etmiştir.
7. Aynı celsede huzurda dinlenen tanık F.C. 2015-2016 yıllarında sabit hatlardan arandığında karşıdaki kişinin konuşmadığını ve bunun üzerine kendisinin de telefonu kapattığını, bu dönem içinde yüz yüze görüşme veya bir yere davet edilme şeklinde herhangi bir aranmasının olmadığını, 2013-2014 yıllarında da bu şekilde arayan olmadığını, huzurda bulunan başvurucuyu da tanımadığını beyan etmiştir. Tensip Tutanağı ile istenen ardışık aranmaya ilişkin kişilerle ilgili gelen belgeler ve HTS kayıtları okunmuş, başvurucuya diyecekleri sorulmuştur.
8. Mahkeme, başvurucunun M.S.A. tarafından fotoğrafla teşhisinin tespiti ve yeniden beyanının alınması için yazılan talimat cevabını ikinci celsede başvurucuya okumuştur. Tanık M.S.A; bu kez de başvurucunun asker olarak Şırnak'ta görev yaptığını, ayrıca irtibat kurduğu şahıslardan biri olduğunu ifade etmiş ve fotoğraftan başvurucuyu teşhis etmiştir.
9. Üçüncü celsede tanık C.I.nın talimatla alınan beyanı, başvurucuya okunmuştur. Tanık C.I.; başvurucuyu 2011-2012 yılları arasında İzmir'de bir cemaat evinde tanıdığını, M.B.nin de bu ortamda olduğunu, bu eve adını H. olarak bildiği cemaatte görev yapan bir şahsın çağırdığını, sadece muhabbet edildiğini, dinî konular ya daFETÖ/PDY ile ilgili bir konuşma geçmediğini, başvurucunun örgütsel eylemine ve söylemine de şahit olmadığını, sonradan başvurucu ve M.B.nin astsubay olduğunu öğrendiğini ve bir daha da herhangi bir iletişiminin olmadığını belirtmiştir.
10. 8/5/2019 tarihli son celsede iddia makamı esas hakkında mütalaasını sunmuştur. Mahkeme, aynı celse başvurucu ve müdafiinin esas hakkındaki mütalaaya karşı beyanlarını aldıktan sonra başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 7 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve tutukluluk hâlinin de devamına karar vermiştir. Kararda, istinabe yoluyla dinlenen tanıklar M.S.A., G.Z. ve C.I.nın beyanları, HTS kayıtları birlikte değerlendirilerek Mahkemece delil olarak hükme esas alınmıştır. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:
"...Sanık savunmalarında üzerine atılı suçlamaları kabul etmemiş, FETÖ silahlı terör örgütüyle herhangi bir irtibatının olmadığını beyan etmiş ise de FETÖ silahlı terör örgütü asker mahrem yapılanması içerisinde astsubaylarla olan irtibatı sağlayan ve bu amaçla sabit hatlardan bu yapıyla bağlantılı askerleri aradığını beyan eden [M.S.A.nın] sanıkla ilgili olarak 2014-2015 yılları arasında FETÖ silahlı terör örgütü askeri yapılanması içerisinde sabit hatlardan kendisine ulaşarak ilgilendiği ve yüzyüze görüştüğü şahıslardan olduğuna dair beyanı, tanık [G.Z.], [M.A.S.] ile görüştükten sonra bu şahıslar tarafından kendisine yine örgüt içerisinde olduğu söylenen şahıslar arasında sanık İbrahim'in de olduğuna dair beyanları ile tanık [C.I.], sanığın daha önce bu terör örgütüne ait evlerde kaldığına dair beyanı ve HTS kayıtları birlikte değerlendirildiğinde sanığın bu savunmalarına itibar edilmemiştir.
Bu şekilde sanık ile FETÖ silahlı terör örgütü arasında organik bağın oluştuğu, sanığın FETÖ silahlı terör örgütü mahrem asker yapılanması içerisinde askerlerden sorumlu mahrem imam olarak tabir edilen örgüt üyelerinin talimatlarına uygun olarak hareket ettiği ve böylelikle örgüt hiyerarşisi içerisine girdiği ve atılı suçu işlediği kabul edilerek eylemine uyan TCK'nın 314/2.fıkrası uyarınca cezalandırılmasına karar verilmiştir. "
11. Başvurucu, istinaf ve temyiz dilekçelerinde -diğerlerinin yanı sıra- hükme gerekçe yapılan tanıkların mahkeme huzurunda dinlenmediğini ve soru sorma hakkının kullandırılmadığını ileri sürmüştür. Hüküm, kanun yolu denetiminden geçerek 19/12/2019 tarihinde kesinleşmiştir. Başvurucu, kesinleşen cezasının infazı kapsamında ceza infaz kurumundan 16/2/2023 tarihinde tahliye edilmiştir.
12. Başvurucu, nihai hükmü 16/3/2020 tarihinde öğrendikten sonra COVID-19 sebebiyle duran sürelerde ve yasal başvuru süresi içinde 29/5/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
13. Komisyon; başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasının gerekmesi nedeniyle kabul edilebilirlik hususu karara bağlanmadan, şikâyetlerin kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına 24/4/2024 tarihinde karar vermiştir.
II. DEĞERLENDİRME
14. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
A. Tanık Sorgulama Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
15. Başvurucu, beyanları mahkȗmiyet hükmüne belirleyici ölçüde esas alınan tanıkların duruşmada dinlenmemesi nedeniyle tanığa soru sorma imkânı elde edemediğini belirterek tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
16. Adalet Bakanlığı görüşünde; öncelikle 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu Ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun ve İçtüzük'te belirtilen kabul edilebilirlik şartlarının karşılanıp karşılanmadığının incelenmesi gerektiği, kabul edilebilirlik şartlarının karşılandığı değerlendirildiği takdirde başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal edildiği şikâyetlerinin esasına ilişkin olarak Anayasa Mahkemesinin birçok kararında tanık kavramını sanığa isnat edilen fiil hakkında bilgi veren herhangi bir kişi şeklinde özerk olarak yorumladığı ve tanık sorgulama hakkı ile ilgili ilkelerinin belirlendiği belirtilmiştir. Anayasa Mahkemesince belirtildiği üzere başvurucunun iddialarıyla ilgili olarak öncelikle adil yargılanma hakkının bireylere dava sonucunda verilen kararın değil, yargılama sürecinin ve usulünün adil olup olmadığını denetletme imkânı verdiği ve başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal edilip edilmediği konusunda Anayasa Mahkemesi tarafından yapılacak incelemede Anayasa ve mevzuat hükümleri doğrultusunda somut olayın kendine özgü koşullarının gözönüne alınması gerektiği ifade edilmiştir.
17. Bakanlık görüşü, başvurucu vekiline tebliğ edilmiş olup bu görüşe karşı herhangi bir beyanda bulunulmamıştır.
18. Başvurucunun iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkı yönünden incelenmiştir.
19. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun bu kısmının kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
20. Anayasa Mahkemesi, birçok kararında tanık kavramını sanığa isnat edilen fiil hakkında bilgi veren herhangi bir kişi şeklinde özerk olarak yorumlamış ve tanık sorgulama hakkı ile ilgili ilkeleri belirlemiştir (Atila Oğuz Boyalı, B. No: 2013/99, 20/3/2014; Selçuk Demir, B. No: 2014/9783, 22/1/2015; AZ. M., B. No: 2013/560, 16/4/2015; Baran Karadağ, B. No: 2014/12906, 7/5/2015; Orhan Güleryüz, B. No: 2019/30221, 28/12/2021). Buna göre bir ceza yargılamasında sanığın aleyhine olan tanıkları sorguya çekme veya çektirme hakkı vardır. Hakkında gerçekleştirilen ceza yargılaması sürecinde sanığın tanıklara soru yöneltebilmesi, onlarla yüzleşebilmesi ve tanıkların beyanlarının doğruluğunu sınama imkânına sahip olması adil bir yargılamanın yapılabilmesi bakımından gereklidir (AZ. M., § 55). Diğer yandan bir mahkûmiyet -tek veya belirleyici ölçüde- sanığın soruşturma veya yargılama aşamasında sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı bir kimse tarafından verilen ifadelere dayandırılmış ve dengeleyici güvenceler sağlayan bir usul öngörülmemiş ise sanığın hakları Anayasa'nın 36. maddesindeki güvencelerle bağdaşmayacak ölçüde kısıtlanmış olur (Orhan Güleryüz, § 35).
21. Anayasa Mahkemesi, tanık sorgulama hakkıyla ilgili olarak verdiği kararlarında somut bir yargılama öncesinde veya haricinde elde edilen tanık beyanlarının delil olarak kabulünün yargılamanın adilliğine zarar verip vermediğini değerlendirmek için üç aşamalı bir test uygulanması gerektiğini ifade etmektedir. Buna göre ilk olarak tanığın mahkemede hazır edilmemesi geçerli bir nedenin mevcudiyetine dayanmalıdır. İkinci olarak sanığın sorgulama veya sorgulatma imkânı bulamadığı tanık tarafından verilen beyanın mahkûmiyetin dayandığı tek veya belirleyici delil olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Sorgulama veya sorgulatma imkânı tanınmayan tanığın beyanının tek veya belirleyici delil olduğunun tespit edilmesi durumunda ise üçüncü aşama olarak savunma tarafının maruz kaldığı bu olumsuzluğun telafi edilmesi amacıyla yeterli düzeyde karşı dengeleyici güvenceler sağlayan bir usulün yürütülüp yürütülmediği ortaya konulmalıdır (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Abdurrahim Balur, B. No: 2013/5467, 7/1/2016, § 80; Onur Urbay, B. No: 2014/6222, 6/3/2019, §§ 36, 40; Zekeriya Sevim, B. No: 2018/18989, 16/6/2021, §§ 44, 51). Bu kapsamda, hükme ulaşılırken sorgulanmamış tanığın beyanını destekleyen başka doğrulayıcı delillere dayanılması telafi edici güvencelerden biri olarak kabul edilebilir (Orhan Güleryüz, § 39). Mahkemenin yargı çevresi dışındaki tanıkların -sanığın da onlara soru sormasına imkân sağlayacak ve sorulan sorulara verdikleri cevaplar hakkında kişisel izlenim edinme fırsatı elde edecek şekilde- Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) gibi vasıtalarla dinlenmesi telafi edici bir güvence olabilir (bazı değişikliklerle birlikte Uğur Özcan, B. No: 2021/12137, 26/7/2022, § 40). Sorgulanmayan tanığın beyanının güvenilirliğinin ve doğruluğunun saptanması amacıyla savunma tarafına sağlanabilecek bir diğer telafi edici güvence ise sanığa olayın kendi versiyonunu anlatma ve delillerini sunma imkânının tanınmasıdır (Orhan Güleryüz, § 40).
22. Başvuru konusu olayda incelenmesi gereken ilk sorun, beyanı delil olarak kabul edilen tanıkların duruşmada dinlenmemesinin geçerli bir nedene dayanıp dayanmadığıdır. Somut olayda Mahkemece, konutu yargı çevresi dışında bulunan tanıkların duruşmaya getirilmesinin zor olup olmadığıyla ilgili bir değerlendirme yapılmamış; tanıkların konutunun yargı çevresi dışında olması istinabe yoluyla dinlenmesi için yeterli bir sebep sayılmıştır. Başvurucunun söz konusu tanıklara soru sormasına imkân sağlayacak şekilde Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) gibi vasıtalarla neden dinlenmediği de belirtilmemiştir. Dolayısıyla başvurucunun tanık sorgulama imkânından yararlandırılmamasının gerekçelendirilmesi yükümlülüğü somut olayda kamu makamları tarafından yerine getirilmemiştir. Ancak buna ilişkin bir nedenin ortaya konulmamış olması, tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğinin kabul edilmesi için yeterli değildir.
23. Mahkeme, mahkȗmiyet kararında başvurucunun kendisi gibi asker olan olan G.Z., mahrem imam olduğu belirtilen M.S.A. ve C.I.nın birbirleriyle tutarlı beyanları ile sabit hatlardan ardışık olarak arandığını gösteren HTS kayıtlarına dayanmıştır.
24. Somut olayda Mahkemece; tanık G.Z., M.S.A ve C.I.nın başvurucu aleyhindeki istinabe yoluyla alınan beyanları başvurucu ve müdafiine okumuştur. İlgili duruşma tutanakları ve gerekçeli kararda da tanıkların Mahkemede hazır edilememesinin hangi geçerli nedene dayandığına ilişkin bir açıklamaya yer verilmemiştir. Ancak buna ilişkin geçerli bir nedenin ortaya konulmaması, tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğinin kabul edilmesi için yeterli değildir. İkinci olarak hükmün tek başına veya belirleyici ölçüde başvurucunun sorgulama veya sorgulatma imkânına sahip olmadığı bir tanık/tanıklar tarafından verilen ifadeye dayalı olup olmadığı ortaya çıkarılmalıdır.
25. Testin ikinci aşaması uygulanırken delilin tekliğinden o delilin sanık aleyhine yegane delil olması, delilin belirleyiciliğinden ise davanın sonucunu ağırlıklı olarak etkileme eğilimi olan delil anlaşılmalıdır (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Baran Karadağ, § 65).
26. Duruşmada sorgulanmayan tanığın ifadesinin tek veya belirleyici delil olup olmadığı hususu öncelikle mahkûmiyet gerekçesine bakılarak tespit edilir. Bu açıdan mahkemenin sorgulanmamış tanığın ifadesinin ağırlık derecesini gerekçeli kararda tartışmış olması beklenir. Ancak gerekçeli kararda bu tartışmanın yapılmadığı veya mahkemenin yaptığı değerlendirmenin bariz takdir hatası veya açık keyfîlik içerdiği hâllerde Anayasa Mahkemesinin kendisi bu değerlendirmeyi yapacaktır. Başvurucu hakkındaki gerekçeli karar incelendiğinde duruşmada dinlenmeyen tanıkların başvurucu aleyhine verdikleri beyanların ve diğer delillerin ağırlığı hususunda da Mahkemece herhangi bir değerlendirmede bulunulmadığı görülmektedir.
27. Anayasa Mahkemesi Murat Albayrak başvurusunda telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin tespitine ilişkin kayıtların hukuka aykırı şekilde elde edilmesi ve mahkûmiyet kararında tek veya belirleyici delil olarak bu verilere dayanılması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasını değerlendirmiştir. Anılan başvuruda mahkeme, HTS kayıtlarına göre Batman'da bulunan ankesörlü hatlarla başvurucuya ait GSM hattının 3/3/2012 ile 19/6/2015 tarihleri arasında arandığı bu aramalardan 24'ünün ardışık arama, 46'sının da tekil arama niteliğinde olduğu, bu hususun örgüt içi haberleşme yöntemi olduğunu kabul ederek mahkûmiyet kararı vermiştir. Yargıtay hükmü onamıştır. Murat Albayrak kararında Anayasa Mahkemesi, telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin tespitine ilişkin kayıtların mahkûmiyet kararında tek veya belirleyici delil olarak kullanılmasında adil yargılanma hakkına yönelik bir ihlalin bulunmadığının açık olduğuna karar vermiştir (Murat Albayrak, §§ 124-146).
28. Somut olayda ardışık arama olarak dayanılan kayıtların, Yargıtay tarafından ilkesel olarak ortaya konulan çerçeve kapsamında mahkûmiyete esas alındığı anlaşılmaktadır. Mahkeme kararından ayrıca birbiriyle örtüşen tanık beyanlarının da başvurucunun örgütsel bağını ortaya koyan HTS kayıtlarını desteklediği görülmektedir. Bu noktada belirtmek gerekir ki Mahkeme gerekçesinde, asker mahrem yapılanması içinde astsubaylarla olan irtibatı sağlayan ve bu amaçla sabit hatlardan bu yapıyla bağlantılı askerleri aradığını beyan eden M.S.A.nın başvurucuyla ilgili olarak 2014-2015 yılları arasında FETÖ askerî yapılanması içinde sabit hatlardan kendisine ulaşarak ilgilendiği ve yüz yüze görüştüğü şahıslardan olduğuna dair beyanına ve teşhisine, tanık G.Z.nin, M.S.A. ile görüştükten sonra bu şahıslar tarafından kendisine yine örgüt içinde olduğu söylenen şahıslar arasında başvurucu İbrahim'in de olduğuna dair beyanıyla ile tanık C.I.nın başvurucunun daha önce bu terör örgütüne ait evlerde kaldığına dair beyanına ve bunlarla birlikte HTS kayıtlarına dayanıldığını vurgulanmıştır (bkz. § 10). Ayrıca, bahse konu tanıkların istinabe suretiyle alınan beyanları da başvurucuya okunarak diyecekleri sorulmuştur. Başvurucu bu sayede olayın kendi versiyonunu anlatma ve delillerini sunma imkânı bulmuştur. Mahkeme gerekçesinde özü itibarıyla, astsubay olan başvurucunun çeşitli tarihlerde askerî mahrem yapıya özgü şekilde sabit hattan arandığı, askerî mahrem yapı içinde yer aldığı ve mahrem örgüt sorumlusu ile gizlilik esasına dayalı örgütsel içerikli görüşmeler yaptığı hususlarına dayanmıştır. Karar, istinaf ve temyiz incelemesinden geçerek kesinleşmiştir.
29. Bu kapsamda Mahkemece itibar edilen telekomünikasyon yoluyla yapılan iletişimin tespitine ilişkin kayıtlara ve HTS kayıtlarına göre duruşmada sorgulanamayan tanıkların beyanlarının mahkûmiyet kararına götüren tek veya belirleyici nitelikte delil olduğunun kabulü mümkün görünmemektedir. Başvurucunun sorgulama veya sorgulatma imkânı bulmadığı tanıkların beyanının tek veya belirleyici delil olarak mahkûmiyette kullanılmadığının tespit edilmesi nedeniyle tanık sorgulama hakkıyla ilgili uygulanan testin üçüncü aşamasıyla ilgili bir inceleme yapılmamıştır.
30. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
31. Başvurucunun ayrıca; suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiği iddiasının Adnan Şen ([GK], B. No: 2018/8903, 15/4/2021) kararı, hukuka aykırı delillerle mahkum edilmesi nedeniyle hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasının Ahmet Sağlam ([2. B.], B. No: 2013/3351, 18/9/2013, §§ 43-46); Jakop Gabriel ([1. B.], B. No: 2013/2392, 15/4/2015) kararları, tarafsızlık ve bağımsızlık ilkelerine aykırı mahkemece yargılama yapıldığı iddiasının Hikmet Kopar ve diğerleri ([GK], B. No: 2014/14061, 8/4/2015) kararı, gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasının Abdullah Topçu ([1. B.], B. No: 2014/8868, 19/4/2017) kararı, savunma hakkının kısıtlandığını iddiasının Erol Aydeğer ([1. B.], B. No: 2013/4784, 7/3/2014) kararı, silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiasının Yüksel Hançer ([1. B.], B. No: 2013/2116, 23/1/2014) kararı ve non bis in idem ilkesinin ihlal edildiği iddiasının ise Ünal Gökpınar ([GK], B. No: 2018/9115, 27/3/2019) kararı doğrultusunda açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Diğer İhlal İddiaları
32. Tutuklama tedbirinin hukuki olmaması tutukluluğun makul süreyi aşması nedenleriyle kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiasının Fırat İşgören (B. No: 2014/6425, 17/11/2016, § 34) kararı doğrultusunda süre aşımı nedeniyle;gözaltı süreci ile ceza ve infaz kurumundaki uygulamalar nedeniyle kötü muamele yasağının, eğitim hakkının, özel hayata ve aile hayatına saygı haklarının ihlal edildiği iddialarının ise bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği İsmail Buğra İşlek (B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17); Ömer Aktaş, (B. No: 2014/14915, 21/9/2016, §§ 38-39) kararları doğrultusunda başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. 1. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Adil yargılanma hakkının diğer bir kısım güvenceleri ile suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Diğer ihlal iddialarının kabul edilebilirlik kriterlerini karşılamaması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki tanık sorgulama hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
D. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 4/2/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.