logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Mehmet Özbey [1. B.], B. No: 2020/16935, 21/1/2025, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MEHMET ÖZBEY BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/16935)

 

Karar Tarihi: 21/1/2025

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

Muhterem İNCE

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Eren Can BENAKAY

Başvurucu

:

Mehmet ÖZBEY

Vekili

:

Av. Tolga KAYA

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru; borca yapılan itirazın iptali için açılan davada, davanın sonucuna etkili iddianın kararda karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu, borç olarak para gönderdiği N.Ö.nün (miras bırakan) borcunu ödememesi nedeniyle 1.412.850 TL'nin tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlatmıştır. Mirasçıların söz konusu takibe itiraz etmesi üzerine 25/3/2013 tarihinde itirazın iptali davası açmıştır. Dava dilekçesinde, miras bırakana gönderdiği borç için banka dekontlarının mevcut olduğu ve borcun ödendiğine dair herhangi bir bilgi bulunmadığı belirtilmiştir. Borcun miras bırakana verildiği ve borcun ödenmediğinin tanıklar ile ispatlanabileceği ifade edilmiştir.

3. İstanbul 7. Asliye Hukuk Mahkemesi (Mahkeme) 16/4/2015 tarihinde davayı reddetmiştir. Kararda, miras bırakanın vefatından sonra tarafların bir araya gelerek 8/10/2012 tarihli ibranameyi düzenlediği belirtilmiştir. Başvurucu tarafından miras bırakanın ve mirasçılarının ayrı ayrı gayrikabili rücu ibra edildiği ifade edilmiştir. İbraname altındaki imzanın başvurucu tarafından kabul edilmesi ve ibranamenin borcun sona erme hâllerinden biri olması nedeniyle davanın reddedilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.

4. Başvurucu karara karşı 10/7/2015 tarihinde temyiz kanun yoluna başvurmuştur. Temyiz dilekçesinde 8/10/2012 tarihli ibranamede, Sirkeci'de yer alan hanın, 32.400 USD'nin ve 2008 model aracın istisna olmak üzere borcun ibra edildiği ve söz konusu hususun davalılar tarafından kabul edildiği belirtilmiştir. İstisna tutulan hususlar, davalılar tarafından yerine getirilmediğinden ibranamenin hukuken geçerli olmadığı ifade edilmiştir. İbranamede istisna tutulan hususlar konusunda anlaşma sağlandığının dinlenecek tanıklar vesilesi ile kanıtlanabileceği ileri sürülmüştür. Hukuken geçerli bir ibranamenin kayıtsız, şartsız ve açık olmasının zorunlu olduğu aktarılmıştır.

5. Yargıtay 13. Dairesi (Yargıtay) 8/6/2017 tarihinde temyiz talebini reddederek Mahkeme kararını onamıştır. Başvurucu 14/7/2017 tarihinde kararın düzeltilmesini talep etmiştir. Karar düzeltme dilekçesinde, temyiz dilekçesinde belirtilen hususlar yinelenmiştir. Yargıtay 6/2/2020 tarihinde karar düzeltme talebini reddetmiştir.

6. Nihai karar, başvurucuya 10/3/2020 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu10/6/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Komisyon tarafından makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiası hakkında başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verildikten sonra başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

7. Başvurucu tarafından, ibranamede belirli hususların istisna olarak kararlaştırıldığı ve istisnalar bakımından davalıların yükümlülüklerini yerine getirmedikleri belirtilmiştir. Şarta bağlanan ibranamenin borcu sona erdirdiğinden bahsedilemeyecek olması nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği ifade edilmiştir. İbranamedeki şartların yer aldığının tanıklar ile ispatlanabilecek olmasına rağmen Mahkeme ve Yargıtay tarafından söz konusu delilin değerlendirilmemesi nedeniyle silahların eşitliği ilkesinin ve mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği ileri sürülmüştür. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

8. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucunun iddialarının adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkı yönünden incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

9. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkı, kişilerin hakkaniyete uygun bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve bu amaca uygunluk yönünden yargılamanın denetlenmesini amaçlamaktadır. Mahkeme kararlarının, davanın temel maddi ve hukuki sorunları ile taraflarca ileri sürülen ve davanın sonucunu etkileyen iddia ve itirazlar hakkında delillerle bağ kurulmak suretiyle yeterli gerekçe içermesi zorunludur. Uyuşmazlığın hukuki ve maddi sorunlarıyla ilgisiz değerlendirmelere kararda yer verilmesi de gerekçeli karar hakkıyla bağdaşmamaktadır. Karar gerekçesinin belirtilen unsurları taşıması, yargılamanın adil yargılanma hakkı güvencelerine uygun şekilde yürütülüp yürütülmediğinin taraflarca öğrenilmesini sağladığı gibi ayrıca demokratik bir toplumda kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gereklidir (bazı eklemeler ve farklılıklarla birlikte bkz. Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34).

10. Diğer taraftan kanun yolu incelemesi yapan merciin, yargılamayı yapan mahkemeyle aynı sonuca ulaşması ve bunu aynı gerekçeyi kullanarak veya aynı atıfla kararına yansıtması, kararın gerekçelendirilmiş olması bakımından yeterli görülebilir. Bununla birlikte ilk derece mahkemesince karşılanmayan veya ancak ilk defa kanun yolu merciine ileri sürülebilecek nitelikteki esaslı iddia ve itirazların kanun yolu merciince de değerlendirilmemesi gerekçeli karar hakkının ihlaline yol açabilir (bazı eklemeler ve farklılıklarla birlikte bkz. Mehmet Yavuz [1.B.], B. No: 2013/2995, 20/2/2014, § 51).

11. Başvurucu miras bırakana verdiği borcun kendisine ödenmemesi nedeniyle alacağının tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlatmıştır. Miras bırakanın mirasçıları olan davalılar borca itiraz etmesi üzerine başvurucu itirazın iptali davası açmıştır. Mahkeme davayı reddederken borç konusunda düzenlenen 8/10/2012 tarihli ibranameye vurgu yaparak ibranamenin başvurucu tarafından imzalanması sonucunda borcun sona erdiğini belirtmiştir. Karar, temyiz ve karar düzeltme aşamalarından geçerek kesinleşmiştir.

12. Yargılama makamlarınca gerçekleştirilen araştırma ve incelemeler neticesinde tespit edilen hususların, hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerini temin edecek ve keyfî uygulamaların önüne geçecek şekilde somut olayın özelliği dikkate alınarak gerekçeli kararda ortaya konulması gerekmektedir. Bu kapsamda sadece şeklî anlamda bir gerekçenin varlığı yeterli olmayıp gerekçenin aynı zamanda makul olması da aranmaktadır. Makul gerekçeden anlaşılması gereken mahkemelerin dava konusu maddi olay ve olguların kanıtlanmasını, delillerin değerlendirilmesini, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanmasını, uyuşmazlıkla ilgili vardığı sonucu, sonuca varılmasında kullandığı takdir yetkisinin sebeplerini ortaya koymasıdır.

13. Mahkeme; başvurucunun ibra sözleşmesini imzaladığını, bununla da borcun sona erdiğini belirterek davalıların borca itiraz etmesinde haklı olduğunu kabul etmiştir. Başvurucu, ibranamenin kendisi tarafından imzalanmadığını iddia etmemiştir. İbranamede bir şart bulunmamakta olup bazı istisnalar dışında her türlü alacak ve hakkın ibra edildiğinden mahkemeler itirazı kabul etmiştir. Mahkemeler vardığı sonuca hangi nedenle ulaştığını ve delillerin değerlendirilmesini başvurucu ve üçüncü kişiler tarafından objektif olarak anlaşılmasına imkân verecek yeterli gerekçe ile ortaya koymuştur.

14. Bu durumda başvurucunun ibranamenin şarta bağlı olarak yapıldığına, bu şartın gerçekleşmediğine ve söz konusu hususun dinlenecek tanıklar ile kanıtlanabileceğine dair iddialarının yargılamanın esasına tesir eder nitelikte olmadığı ve bu iddialar konusunda ayrı bir yanıt verilmemesinin gerekçeli karar hakkı ihlaline yol açmadığı değerlendirilmiştir. Dolayısıyla başvurucunun şikâyetinin açıkça dayanaktan yoksun olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

15. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

Selahaddin MENTEŞ bu görüşe katılmamıştır.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA Selahaddin MENTEŞ'in karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 21/1/2025 tarihinde karar verildi.

 

 

 

KARŞI OY

1. Anayasa Mahkemesi 1. Bölüm 2020/16935 esas sayılı dosyada, sayın çoğunluk başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edilmediğine karar verilmiştir.

2. Aşağıda açıkladığım gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun görüşüne katılmadım.

3. Olay ve olgular mahkemenin gerekçeli kararında özetlenmiştir.

4. Başvurucu; ibranamede belirli hususların istisna olarak kararlaştırıldığını, istisnalar bakımından davalıların yükümlülüklerini yerine getirmediklerini, şarta bağlanan ibranamenin borcu sona erdirdiğinden bahsedilemeyeceğini ileri sürerek adil yargılanma hakkının; ihbarnamede şartların yer aldığının tanıklar ile ispatlanabilecek olmasına rağmen Mahkeme ve Yargıtay tarafından söz konusu delilin değerlendirilmemesi nedeniyle silahların eşitliği ilkesinin ve mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.

5. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucunun iddialarının adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkı yönünden incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

6. Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsamaktadır (daha geniş değerlendirme için bkz. Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75). Nitekim Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır." denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma yükümlülüğü yüklenmiştir. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı yanıt vermesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak mahkemeler, kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilse de (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56) mahkemelerin davanın esas sorunlarını inceledikleri gerekçeli karardan anlaşılmalıdır. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği davanın niteliğine ve şartlarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte olması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, § 35). Aksi bir tutumla mahkemenin davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında ilgili ve yeterli bir yanıt vermemesi veya yanıt vermeyi gerektiren usul veya esasa dair iddiaları cevapsız bırakması hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, § 39).

7. Öte yandan istinaf/temyiz merciinin yargılamayı yapan mahkemenin kararını uygun bulması hâlinde bunu ya aynı gerekçeyi kullanarak ya da bir atıfla kararına yansıtması yeterlidir. Burada önemli olan husus istinaf/temyiz merciinin bir şekilde istinafta/temyizde dile getirilmiş ana unsurları incelediğini, derece mahkemesinin kararını inceleyerek onadığını ya da bozduğunu göstermesidir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Yasemin Ekşi, § 57). Ancak istinaf/temyiz incelemesi sırasında ayrı ve açık bir yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddiaların istinaf/temyiz merciilerince cevapsız bırakılması gerekçeli karar hakkının ihlaline neden olabilir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Caner Kandırmaz, B. No: 2013/3672, 30/12/2014, § 31).

8. Anayasa Mahkemesinin gerekçeli karar hakkı bağlamındaki görevi uyuşmazlığın esası yönünden önem taşıyan meselelere ilişkin olarak derece mahkemelerinin ilgili ve yeterli bir gerekçe ortaya koyup koymadıklarını incelemekten ibarettir. Anayasa Mahkemesinin derece mahkemesinin açıkça keyfî olmadığı veya bariz bir takdir hatası içermediği sürece gerekçelerini denetleme gibi bir görevi olmadığı gibi derece mahkemesi kararlarındaki hukuka aykırılıkları gidermek de Anayasa Mahkemesinin görevi değildir (Halit Kabadağ, B. No: 2019/3589, 23/11/2021, § 30).

9. Başvurucu miras bırakana verdiği borcun kendisine ödenmemesi nedeniyle alacağının tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlatmıştır. Miras bırakanın mirasçıları olan davalılar borca itiraz etmesi üzerine başvurucu itirazın iptali davası açmıştır. Mahkeme davayı reddederken borç konusunda düzenlenen 8/10/2012 tarihli ibranamenin düzenlendiği ve ibranamenin başvurucu tarafından imzalanması sonucunda borcun sona erdiğini belirtmiştir. Karar temyiz ve karar düzeltme aşamalarından geçerek kesinleşmiştir.

10. Yargılama makamlarınca gerçekleştirilen araştırma ve incelemeler neticesinde tespit edilen hususların, hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerini temin edecek ve keyfî uygulamaların önüne geçecek şekilde somut olayın özelliği dikkate alınarak gerekçeli kararda ortaya konulması gerekmektedir. Bu kapsamda sadece şeklî anlamda bir gerekçenin varlığı yeterli olmayıp gerekçenin aynı zamanda makul olması da aranmaktadır. Makul gerekçeden anlaşılması gereken mahkemelerin dava konusu maddi olay ve olguların kanıtlanmasını, delillerin değerlendirilmesini, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanmasını, uyuşmazlıkla ilgili vardığı sonucu, sonuca varılmasında kullandığı takdir yetkisinin sebeplerini ortaya koymasıdır.

11. Mahkeme başvurucunun ibra sözleşmesini imzaladığını, bununla da borcun sona erdiğini belirterek davalıların borca itiraz etmesinde haklı olduğunu kabul etmiştir. Ancak başvurucu dava dilekçesinde borcun kendisine ödenmediğine dair tanıkların bulunduğunu belirtmesine karşın Mahkeme söz konusu tanıkları neden dinlemediğini ve bu tanık deliline neden itibar etmediğini gerekçesinde belirtmemiştir.

12. Kural olarak mahkeme kararlarında esasa ilişkin hususlarda yeterli gerekçe bulunması hâlinde kanun yolu merciince bu karara atıf yapılarak değerlendirme yapılması makul görülebilir. Mahkeme kararlarında gerekçe bulunmadığı hâllerde ise kişilerin ileri sürdüğü esaslı itirazların kanun yolu mercii tarafından gerekçeli bir şekilde karşılanması gerekir.

13. Başvurucu temyiz ve karar düzeltme aşamalarında ısrarla kendisi tarafından imzalanan ibranamenin şarta bağlı olduğunu, birtakım mal varlıkların ibraname haricinde tutulduğunu ve bu durumun dinlenilecek tanıklar ile ispatlanabileceğini ileri sürmüştür. Ancak Yargıtay ne temyiz ne de karar düzeltme aşamasında ibranamenin şarta bağlı olarak yapılıp yapılmadığını değerlendirmemiştir. Başvurucu söz konusu iddianın tanık ile ispatlanabileceğini söylese de Yargıtay neden tanık delilini kabul etmediğini kararlarında açıklamamıştır.

14. Sonuç olarak gerekçeli kararda, başvurucunun ibranamenin şarta bağlı olarak yapıldığına, bu şartın gerçekleşmediğine ve söz konusu hususun dinlenecek tanıklar ile kanıtlanabileceğine dair yargılamanın esasına tesir eder nitelikteki iddia ve itirazlarının incelenmediği ve bu iddiaların karşılanmadığı görülmüştür. Bu nedenle yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmalıdır.

15. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

 

 

 

 

Üye

 Selahaddin MENTEŞ

 

 

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Mehmet Özbey [1. B.], B. No: 2020/16935, 21/1/2025, § …)
   
Başvuru Adı MEHMET ÖZBEY
Başvuru No 2020/16935
Başvuru Tarihi 10/6/2020
Karar Tarihi 21/1/2025

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, borca yapılan itirazın iptali için açılan davada, davanın sonucuna etkili iddianın kararda karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Gerekçeli karar hakkı (hukuk) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi