TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
DİLEK EMRE VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2020/9694)
Karar Tarihi: 18/12/2024
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Selahaddin MENTEŞ
Yılmaz AKÇİL
Raportör
Duygu KALUKÇU
Başvurucular
1. Dilek EMRE
2. Ömer KARATEMİZ
3. Sadettin BUDAK
4. Serkan TULAY
Vekil
Av. Muhammet BULUT
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, istinaf kanun yolu açık olduğu hâlde kararın kesin olarak verilmesinden dolayı kanun yoluna başvuru imkânının ortadan kaldırılması nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucular, 2019 yılı Ocak ayından sonra çeşitli tarihlerde yönetim kurulu kararı ile kayyım marifetiyle yönetilen ve kamu yararına çalışan dernek statüsünde olan İstanbul Esnaf Hastanesi Koruma ve Yardım Derneğine (Dernek) üye olmuştur.
3. Dernek Denetim Kurulu tarafından yapılan inceleme neticesinde 1/1/2019 tarihinden sonra üye kabul ve kayıt işlemlerinde birtakım usulsüzlüklerin yapıldığı yönünde rapor düzenlenmiş ve olağanüstü genel kurul toplantısı için çağrı yapılmış ise de bu talep yönetim kurulu tarafından reddedilmiştir. Bunun üzerine dernek üyelerinden K.K. 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 75. maddesi uyarınca üç üyeyi genel kurulu toplantıya çağırmakla görevlendirmesi için İstanbul 17. Sulh Hukuk Mahkemesine (Mahkeme) başvurmuştur. 17/10/2019 tarihli dava dilekçesinde Dernek Yönetim Kurulu tarafından yapılan usulsüz üye kayıt işlemlerinin kabul veya reddinin oylanması gündeminden ibaret olmak üzere ve üyeliği oylanacak yeni kaydedilen üyelerin katılımı olmaksızın gerçekleşecek olağanüstü genel kurul çağrısı yapmak üzere üç üyenin ivedilikle görevlendirilmesi talep edilmiştir.
4. Mahkeme 17/12/2019 tarihli karar ile dava dilekçesinde yer alan talepleri kabul etmiş ve genel kurulun olağanüstü toplantıya çağrılması için üç üye görevlendirmiştir. 4721 sayılı Kanun'un 82. maddesine atıf yapan Mahkeme hiçbir dernek üyesinin dernek ile kendisi, eşi, üst soyu ve alt soyu arasındaki bir hukuki işlem veya uyuşmazlık konusunda alınması gereken kararlarda oy kullanamayacağını belirterek talep doğrultusunda söz konusu toplantının usulsüz kaydedilen üyelerin katılımı olmaksızın yapılmasına hükmetmiştir.
5. Başvurucular, gerekçeli karara karşı istinaf talebinde bulunmuşlardır. İstinaf dilekçesinde mevcut kararın kendilerini doğrudan etkilediğini ifade eden başvurucular, Mahkemenin mevcut hüküm ile kanunen kendisine tanınan yetki sınırlarını aştığını ve bir noktada üye kayıtlarının usulsüz olduğu kanaatini uyandıran bir sonuca ulaştığını, öte yandan bu sonuca ulaşırken hiçbir inceleme de yapmadığını, davacının taleplerini olduğu gibi kabul etmekle yetindiğini belirtmişlerdir. 4721 sayılı Kanun'un 82. maddesinin hatalı yorumlandığını ileri süren başvurucular, anılan madde gereği sadece kendileri ile ilgili konularda oy kullanamayacaklarını, toplantıda görüşülen diğer meselelerde oy kullanmalarına bir engel bulunmadığını, toplantıya katılmalarına da sınırlama getirilemeyeceğini ifade etmişler ve üyeliklerinin usulüne uygun yapıldığını iddia ederek davanın reddini talep etmişlerdir.
6. Mahkeme 6/2/2020 tarihli kararı ile başvurucuların istinaf talebini değerlendirmiş ve 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 65. maddesi uyarınca hüküm verilinceye kadar müdahale talebinde bulunmayan başvurucuların istinaf talebinin kesin olmak üzere reddine hükmetmiştir.
7. Başvurucular, nihai hükmü 7/2/2020 tarihinde öğrendikten sonra 5/3/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
II. DEĞERLENDİRME
8. Başvurucular; normal şartlarda müdahil olmalarını gerektirmeyecek bir yargılamanın hükmün kurulma şekli, gerekçesi ve sonucu itibarıyla aleyhe olacak şekilde ve doğrudan kendilerini etkiler hâle geldiğini, öte yandan gerekçeli kararı haricen öğrendiklerini ve her ne kadar yargılamanın tarafı olmasalar da mevcut durum nedeniyle istinaf talebinde bulunduklarını belirtmiştir. Başvurucular; yokluklarında verilen ve kesinleştirilen kararın hakkaniyete aykırı olduğunu, zira aleyhe sonuç doğuran yargılamaya katılamadıklarını, karşı tarafın sunduğu delillerden haberdar edilmediklerini, bunlara etkili şekilde itiraz etme imkânı bulamadıklarını, iddia ve delillerini ileri süremediklerini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmişlerdir. Ayrıca istinaf talebinin reddine dair kararın da kesin nitelikli olarak verilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirten başvurucular, mevzuata aykırı bir şekilde hak arama hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
9. Başvurucuların şikâyetleri mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmiştir.
10. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara sunması ve bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).
11. Anayasa'nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 45. maddesinin (2) numaralı fıkrasında bireysel başvuruda bulunulmadan önce ihlal iddiasının dayanağı olan işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş olan idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının tüketilmiş olması gerektiği belirtilmiştir. Temel hak ihlallerini öncelikle derece mahkemelerinin gidermekle yükümlü olması, kanun yollarının tüketilmesi koşulunu zorunlu kılar (Necati Gündüz ve Recep Gündüz, B. No: 2012/1027, 12/2/2013, §§ 19, 20; Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 26).
12. Başvurucular, 6/2/2020 tarihli istinaf başvurusu değerlendirme kararına ilişkin olarak istinaf talebinin ilk derece mahkemesince yapılan değerlendirme neticesinde kesin olarak reddedilmesi nedeniyle hak arama hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüşlerdir.
13. Anayasa Mahkemesi Umut Öztürk [GK] (B. No: 2017/37079, 29/9/2021) kararında, istinaf yolu açık olduğu hâlde ilk derece mahkemesinin kararı kesin olarak tefhim ederek kanun yoluna başvuru imkânını ortadan kaldırması nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasını incelemiştir. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun "İstinaf yoluna başvurulabilen kararlar" kenar başlıklı 341. maddesi uyarınca ilk derece mahkemelerinin kesin olarak verdikleri kararlara karşı istinaf dilekçesi sunulması ve bu dilekçenin reddi hâlinde ret kararına karşı kanunlarda öngörülen süre içinde kanun yoluna müracaat edilmesinin mümkün olduğunun altı çizilmelidir. Böylelikle kanun yolu mercii, bir alt derece mahkemesinin kararının kesinliğine dair tespitinin usul kanunlarına uygun olup olmadığını inceleyecek ve alt derece mahkemesinin değerlendirmesini isabetli görmediği takdirde ret kararını kaldırarak kanun yolu başvurusunun esasını inceleyebilecektir. Anayasa Mahkemesi de anılan kararda, ilk derece veya istinaf mahkemesince kesin olduğu belirtilerek verilen kararlara karşı kanun yolunun açık olduğu iddia edilerek yapılan şikâyetlerin öncelikli olarak kanun yolu nezdinde (istinaf/temyiz) dile getirilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Bu çerçevede kesin olarak verilen kararlara karşı kanun yoluna başvuru hakkının engellendiği iddiasıyla doğrudan Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Başvurucunun kararın kesin olmadığı iddiasının öncelikle istinaf/temyiz merciinde tartışılması gerekmektedir. İlk derece/istinaf mahkemesinin kesin kararlarına karşı -kararın kesin olduğu belirtilsin veya belirtilmesin- kanun yoluna başvurulması kural olarak bireysel başvuru süresini etkilemez. Bununla birlikte karara karşı üst kanun yollarına başvurmada tartışmalı durumların söz konusu olduğu hâllerde yani başvurucunun üst kanun yoluna başvurmasının kabul edilebilir nedenlerinin bulunması durumunda başvuru süresi kanun yolu merciinin kararının öğrenilmesinden itibaren başlayacaktır (Umut Öztürk, §§ 25-36).
14. Sonuç olarak başvurucuların Mahkemece kesin olarak verildiği belirtilen karara karşı istinaf kanun yolunun açık olduğu iddiasıyla söz konusu kanun yoluna başvurma imkânı olmasına rağmen bu yola başvurmadan ihlal iddialarını doğrudan bireysel başvuruda dile getirdiği, dolayısıyla hukuk sisteminde mevcut ve etkili yargı yolunu tüketmeksizin bireysel başvuruda bulunduğu anlaşılmıştır.
15. Öte yandan başvurucular 17/12/2019 tarihli tespit davasına yönelik karara ilişkin olarak da aleyhe neticelenen yargılamaya katılımlarının engellendiğini ve kararın ilgili mevzuata aykırı olmak üzere verildiğini, bu kapsamda kendilerini ilgilendiren sonuçlar doğuran karara karşı istinaf kanun yoluna başvurabileceklerini şikâyetleriyle ihlal iddialarında bulundukları görülmekle birlikte, istinaf taleplerine ilişkin olarak yukarıdabelirtilen başvuru usulünü işletmeyen başvurucuların belirtilen ihlal iddiaları açısından da başvuru yollarını usulüne uygun olarak tüketerek bireysel başvuruda bulunduklarını söylemek mümkün değildir.
16. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 18/12/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.