TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ASENA GÜNAL BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2020/18851)
|
|
Karar Tarihi: 4/2/2025
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Basri BAĞCI
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Rıdvan GÜLEÇ
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
Metin KIRATLI
|
Raportör
|
:
|
Ayşenur TUNCER
|
Başvurucu
|
:
|
Asena GÜNAL
|
Vekili
|
:
|
Av. Murat Deha BODUROĞLU
|
I. BAŞVURUNUN
ÖZETİ
1. Başvuru; yurt dışına çıkış yasağı öngören adli kontrol
tedbiri nedeniyle özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ve soruşturmanın
uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği
iddiasına ilişkindir.
A. Bireysel
Başvuruya Konu Süreç
2. Başvurucu hakkında Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini
ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme suçundan
soruşturma başlatılmıştır. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık)
tarafından 16/11/2018 tarihinde başvurucu hakkında adli kontrol kararı
verilmesi talep edilmiştir. Bu talep İstanbul 9. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından
kabul edilerek aynı tarihte 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi
Kanunu'nun 109. maddesinin (3) numaralı fıkrasının (a) bendi gereğince
başvurucunun yurt dışına çıkamaması şeklinde adli kontrol tedbiri
uygulanmıştır. Karar gerekçesinde; başvurucunun üzerine atılı suçun vasıf ve
mahiyeti, başvurucunun ifadesi, kolluk görevlilerince düzenlenmiş olan tutanak
içerikleri ile hazırlık soruşturması dosyasındaki tüm bilgi ve belgelere göre
delillerin henüz tam olarak toplanmadığı, ayrıca başvurucunun kaçma ve
delilleri karartma şüphesinin bulunduğu belirtilmiştir.
3. Başvurucu, çeşitli tarihlerde adli kontrol tedbirinin
kaldırılmasına yönelik taleplerde bulunmuştur. Sulh ceza hâkimliklerince
soruşturmanın hâlen devam ettiği ve delillerin henüz tam olarak toplanmadığı
belirtilip soruşturma konusu suçun kanunda yazılı cezasının alt ve üst sınırı
ile hazırlık dosyasının kapsamı gerekçe gösterilerek başvurucu hakkındaki adli
kontrol tedbirinin devamına karar verilmiştir.
4. Son olarak başvurucu 21/1/2020 tarihli dilekçesiyle
yurt dışına çıkma yasağı şeklindeki adli kontrol tedbirinin kaldırılmasını
talep etmiştir. Talep dilekçesinde başvurucunun ifadesini verdiği, haberleşme
materyallerine el konulduğu, telefon kayıtlarının da dosya içerisinde bulunduğu
bu nedenle delilleri karartmasının söz konusu olmadığı belirtilmiştir. Bunun
yanında soruşturmaya 2014 yılında başlandığı, başvurucunun ifadesinin
alınmasının üzerinden 14 ay geçtiği 16/11/2018 tarihinden itibaren anılan adli
kontrol tedbirinin devam ettiği vurgulanmıştır. Ayrıca başvurucunun sabit
ikametgâh sahibi olduğu, çalıştığı şirkette imza yetkilisi olduğu, şirketin
çalışma alanı ile ilgili uluslararası kurumlar ve sivil toplum kuruluşları
nezdinde şirketi temsil ettiği belirtilmiştir. Bu nedenle başka ülkelerden
sunum, konferans ve uluslararası çalışmalar için davet edildiği ancak hakkında
yurt dışı çıkış yasağı olduğu için bu davetlere katılamadığı ifade edilmiştir.
Başvuruya konu itiraz dilekçesi ekinde başvurucunun 6/3/2020-8/3/2020 tarihleri
arasında The WOW Foundation adlı kuruluş tarafından Londra'da düzenlenecek olan
"Londra Dünya Kadınları Festivaline" katılması için davet
edildiğine dair belge sunulmakla birlikte danışma kurulu üyesi olduğu bu
kuruluşun 2020 yılı sonunda İstanbul'da düzenlenecek festivalinin
organizasyonunu üstlendiği beyan edilmiştir.
5. Başvurucunun anılan sebeplere dayalı olarak ileri
sürdüğü yurt dışına çıkma yasağı şeklindeki adli kontrol tedbirinin
kaldırılması talebi, İstanbul 2. Sulh Ceza Hâkimliğince 17/2/2020 tarihinde
reddedilmiştir. Kararın gerekçesinde; başvurucunun üzerine atılı Türkiye
Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye
teşebbüs etme suçunun vasıf ve mahiyeti, üzerine atılı suçu işlediğine dair
kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin bulunduğu, muhakeme
işlemlerinde hazır bulunması için verilen adli kontrol kararının usul ve kanuna
uygun olduğu belirtilmiştir.
6. Anılan karara karşı başvurucu itirazda bulunmuştur.
İstanbul 3. Sulh Ceza Hâkimliği kararda usul ve kanuna aykırı bir husus
bulunmadığı gerekçesiyle 17/3/2020 tarihinde itirazın reddine karar vermiştir.
7. Başvurucu, nihai hükmü öğrendikten sonra süresinde
bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. Bireysel Başvuru Sonrası Süreç
8. Öte yandan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından
10/1/2022 tarihinde başvurucu hakkındaki adli kontrol kararı resen
kaldırılmıştır. Soruşturma dosyasının hâlen derdest olduğu ve başvurucu
hakkında henüz bir karar verilmediği tespit edilmiştir.
9. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin
Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
A. Özel Hayata
ve Aile Hayatına Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
10. Başvurucu; hakkındaki soruşturmanın hâlen devam
ettiğini, aynı soruşturma dosyasında yer alan bir kısım şüpheliler hakkında
iddianame düzenlendiğini ve yargılamada beraat kararı verildiğini, aynı dosyaya
dâhil olan bazı kişiler hakkında adli kontrol kararı verilmediğini veyahut
beraat kararıyla tedbirin kaldırılmış olduğunu belirtmiştir. Bunun yanında
başvurucunun adli kontrol tedbirinin kaldırılması taleplerinin sulh ceza
hâkimliklerince ilgili ve yeterli gerekçe ortaya konulmadan reddedildiği,
ayrıca başvurucunun işi ve akademik çalışmaları nedeniyle yılda birkaç defa
farklı ülkelere bilimsel ve kültürel konferanslar ile çalışmalara davet
edildiği ancak hakkında uygulanan tedbir nedeniyle bu davetlere katılamadığı
ifade edilmiştir. Başvurucu sayılan nedenlerle adli kontrol kararının cezalandırma
sonucuna yol açtığını belirterek özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının,
ifade özgürlüğünün ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri
sürmüştür.
11. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, başvurucu
hakkındaki soruşturmanın sonucunda kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi
nedeniyle adli kontrol kararının kaldırıldığı bildirilerek seyahat özgürlüğüne
yönelik iddiaların kişi ve konu bakımından yetkisizlik nedeniyle bireysel
başvuru kapsamında olmadığı vurgulanmıştır. Öte yandan dosya kapsamında adli
kontrol kararı verildiği tarih itibarıyla soruşturmanın devam ediyor oluşu,
soruşturma bittiğinde kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesi üzerine adli
kontrol kararının kaldırıldığı verilen tedbirin geçici nitelikte olduğu
gerekçesi değerlendirildiğinde başvurucunun adil yargılanma hakkı kapsamındaki
iddialarının konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğu
değerlendirilmiştir. Bunun yanında kararın geçerli olduğu süre zarfında
uluslararası toplantılara katılamamanın özel hayatına ne düzeyde olumsuz bir
etkisinin olduğunun başvurucu tarafından net bir şekilde ortaya konulup
konulmadığı ve ayrıca hakkındaki deliller itibarıyla verilen ve soruşturma
dosyası kapsamında konulan ve soruşturma neticelendiğinde kaldırılan yurt dışı
çıkış yasağı tedbirinin orantılı olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği
ifade edilmiştir. Sonuç olarak başvurucunun şikâyetlerinin incelenmesinde
Anayasa ve ilgili mevzuat hükümlerinin, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut
olayın kendine özgü koşullarının dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir.
Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanında bireysel başvuru formundaki
hususları tekrar etmiş olup hakkındaki soruşturmanın sona ermediğini
vurgulamıştır.
12. Başvuruya konu yurt dışına çıkış yasağı öngören adli
kontrol tedbirinin esas olarak yerleşme ve seyahat hürriyeti kapsamında kaldığı
açıktır. Anayasa Mahkemesinin daha önceki kararlarında, Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi'ne (Sözleşme) ek (4) No.lu Protokol’e Türkiye'nin taraf olmadığı
hatırlatılarak anılan protokolde yer alan "Serbest dolaşım
özgürlüğü"nün ortak koruma alanına girmediği açıklanmıştır (birçok
karar arasından bkz. Mehmet Takımsu, B. No: 2016/63712, 7/11/2013, §§
78-80; Sebahat Tuncel, B. No: 2012/1051, 20/2/2014, § 53; Fevzi
Doğaner, B. No: 2014/6453, 20/12/2017, § 14; Onur Can Taştan [GK],
B. No: 2018/32475, 27/10/2021, § 48). Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi,
bireysel başvuru kapsamında olmayan bazı hakların ortak koruma alanı içinde yer
alan temel haklarla esaslı şekilde ilişkili olması durumunda ilgili haklarla
bağlantı kurularak inceleme yapılmasının mümkün olduğunu da açıklamıştır (ifade
özgürlüğü bağlamında bkz. Özgür Sevgi Göral, B. No: 2014/12112,
4/10/2017; özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı bağlamında bkz. Şengül Tükel,
B. No: 2018/12456, 12/1/2022, § 40).
13. Nitekim Anayasa Mahkemesi Yağmur Erşan ve
Onur Can Taştan kararlarında, esasen seyahat özgürlüğü kapsamında kalan
pasaport iptalinin, Latife Akyüz ve Hakkı Gök kararlarında ise yurt
dışına çıkış yasağı öngören adli kontrol tedbirinin belirli şartların varlığı
hâlinde özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı kapsamında incelenebileceğini
kabul etmiştir (ayrıntılı açıklamalar için bkz. Yağmur Erşan [GK], B.
No: 2018/36451, 27/10/2021, §§ 39, 40, 47-51; Onur Can Taştan, §§ 39,
40, 47-51; Latife Akyüz, B. No: 2016/50822, 7/9/2021, 36-38 §§; Hakkı
Gök, B. No: 2017/33469, 3/11/2022, §§ 31-33). Bu bağlamda söz konusu
tedbirin de başvurucunun gelişimi ve sosyal, mesleki, ekonomik ve ailevi
ilişkileri yönünden olumsuz etkilerinin ortaya konulması hâlinde özel hayata ve
aile hayatına saygı hakkı kapsamında değerlendirilmesi mümkündür.
14. Somut olayda hakkında Türkiye Cumhuriyeti
Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme
suçundan başlatılan soruşturma kapsamında başvurucunun 16/11/2018 tarihinde
ifadesi alınmış ve aynı tarihte yurt dışına çıkış yasağı şeklinde adli kontrol
tedbiri altına alınmasına karar verilmiştir. Devam eden süreçte Başsavcılık
tarafından 10/1/2022 tarihinde başvurucu hakkındaki adli kontrol kararının
resen kaldırılmasına karar verilmiştir. Böylelikle başvurucu hakkındaki adli
kontrol tedbiri resen kaldırılması kararına kadar üç yılı aşkın süre devam
etmiştir. Başvurucunun aşamalarda müteaddit defa -yurt dışında toplantı ve
çalışmalara davet edildiğini vurgulayarak ve bu hususta belge sunarak- tedbirin
kaldırılmasını talep ettiği tespit edilmiştir.
15. Ancak başvurucu, aşamalarda mesleki ve akademik
faaliyetleri kapsamında uluslararası alanda ilişkileri bulunduğunu ileri
sürmesine rağmen ülkemizde bulunan bir şirkette çalıştığını beyan etmektedir.
Ayrıca çalıştığı şirketin faaliyet alanı hakkında bir açıklama yapmadığı gibi
uluslararası toplantılara katılamamanın mesleki ve akademik bağlamda özel
hayatına ne düzeyde olumsuz bir etkisinin olduğunu somut gerekçelerle ortaya
koyamadığı anlaşılmaktadır. Bunun yanında başvurucunun yurt dışıyla ilgili
ailevi bağları bulunduğu iddiası da ileri sürülmemiştir. Böylelikle yukarıda
yer verilen içtihatlar kapsamında yurt dışına çıkmama şeklindeki adli kontrol
tedbirinin başvurucunun özel hayata saygı hakkını ciddi şekilde etkilediğine ve
bu etkinin belirli bir ağırlık düzeyine ulaştığına ilişkin açıklamalarda
bulunma yükümlülüğünü yerine getirdiği söylenemez (benzer yöndeki değerlendirmeler
için bkz. Murat Çeşme, B. No: 2020/4579, 10/7/2024, § 15).
16. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça
dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi
gerekir.
Engin YILDIRIM bu görüşe katılmamıştır.
B. Makul Sürede
Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
17. Başvurucu, soruşturmanın uzun sürmesi nedeniyle makul
sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
18. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile
benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK] B. No: 2022/100837, 27/4/2023)
kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa
Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine
Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un
geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile
yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest
olan yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan
başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden
yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile
bağdaşmayacağı neticesine varmıştır. Somut başvuruda, anılan kararda açıklanan
ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
19. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer
kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının
tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal
edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle
KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA Engin YILDIRIM'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine
ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL
EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde
BIRAKILMASINA 4/2/2025 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY GEREKÇESİ
1. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya
görevini yapmasını engellemeye teşebbüs etme suçundan hakkında soruşturma
açılan başvurucuya İstanbul 9. Sulh Ceza Hâkimliğinin 16/11/2018 tarihli
kararıyla yurt dışına çıkış yasağı adli kontrol tedbiri uygulanmıştır. Karar
gerekçesinde; başvurucunun üzerine atılı suçun vasıf ve mahiyeti, başvurucunun
ifadesi, kolluk görevlilerince düzenlenmiş olan tutanak içerikleri ile hazırlık
soruşturması dosyasındaki tüm bilgi ve belgelere göre delillerin henüz tam
olarak toplanmadığı, ayrıca başvurucunun kaçma ve delilleri karartma şüphesinin
bulunduğu belirtilmiştir. Başvurucu hakkındaki adli kontrol kararı İstanbul
Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 10/1/2022 tarihinde resen kaldırılmıştır.
Soruşturma dosyasının halen derdest olduğu ve başvurucu hakkında henüz bir
karar verilmediği anlaşılmaktadır.
2. Başvurucu hakkında uygulanan adli kontrol kararının
cezalandırma sonucuna yol açtığını belirterek özel hayata ve aile hayatına
saygı hakkının, ifade özgürlüğünün ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini
ileri sürmüştür.
3. Yurt dışına çıkış yasağı adli kontrol tedbiri yerleşme
ve seyahat hürriyetine yönelik bir müdahale içermektedir. Mahkememiz yerleşik
içtihadına göre Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (Sözleşme) ek (4) No.lu
Protokol’e Türkiye'nin taraf olmadığı için söz konusu protokolde yer alan
“Serbest dolaşım özgürlüğü”nün ortak koruma alanına girmediği açıklanmıştır
(Örneğin, Bkz. Onur Can Taştan [GK], B. No: 2018/32475, 27/10/2021, §
48). Ancak, Mahkememiz bireysel başvuru kapsamında olmayan bazı hakların ortak
koruma alanı içinde yer alan temel haklarla esaslı şekilde ilişkili olması
durumunda ilgili haklarla bağlantı kurularak inceleme yapılmasını kabul
etmektedir (Şengül Tükel, B. No: 2018/12456, 12/1/2022, § 40).
4. Anayasa Mahkemesi, yurt dışına çıkış yasağı öngören
adli kontrol tedbirinin belli koşulların gerçekleşmesi hâlinde özel hayata ve
aile hayatına saygı hakkı kapsamında değerlendirebileceğini belirtmiştir (Latife
Akyüz, B. No: 2016/50822, 7/9/2021, 36-38 §§; Hakkı Gök, B. No:
2017/33469, 3/11/2022, §§ 31-33). Anılan tedbir, başvurucunun gelişimi ve
sosyal, mesleki, ekonomik ve ailevi ilişkileri yönünden olumsuz etkilerinin
ortaya konulması durumunda özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı kapsamında
incelenebilmektedir.
5. Toplamda üç yıl iki aya yakın bir süre başvurucu yurt
dışına çıkamamıştır. Bu süre zarfında başvurucu çeşitli ülkelerden sunum,
konferans ve uluslararası çalışmalar için davet almasına rağmen hakkında yurt
dışı çıkış yasağı olduğu için bunlara katılma imkânı bulamamıştır. Başvurucunun
işi ve akademik kariyeri nedeniyle yurt dışında düzenlenen toplantı, etkinlik
ve çalışmalara davet edildiği ve bu durumu belgelendirdiği dikkate alındığında
yurt dışına çıkış yasağı öngören adli kontrol tedbirinin başvurucunun kişisel,
sosyal ve mesleki ilişkilerine olumsuz etkisi olmadığı söylenemez.
6. Anılan adli kontrol tedbirinin başvurucunun özel
hayatını ciddi şekilde etkilemesi belirli bir ağırlık eşiğini geçtiğinden
başvurunun kabul edilebilir bulunması gerekmektedir.
7. Başka ülkelerde bulunan kurum ve kuruluşlardan
toplantı ve çalışmalara katılması hususunda davet alan başvurucu hakkında yurt
dışına çıkış yasağı şeklinde adli kontrol tedbiri uygulanması özel hayata ve
aile hayatına saygı hakkına müdahale oluşturmaktadır. Kanuni dayanağı olan ve
meşru amaç taşıyan müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine ve
ölçülülük ilkesine uygun olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
8. 5271 sayılı Kanun'un 109. maddesinde, aynı Kanun'un
100. maddesinde belirtilen tutuklama sebeplerinin varlığı hâlinde tutuklama
yerine adli kontrol kararı verilebileceği düzenlenmiştir. Bu durumda adli
kontrol kararı verilebilmesi için kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren
somut delillerin ve bir tutuklama nedeninin bulunması gerekir. Elbette uygulanan
tedbirin hukuka uygun olduğunu söyleyebilmek için öncelikle suç şüphesinin ve
uygulanma nedeninin denetime elverişli olacak şekilde yeterli bir gerekçeyle
ortaya konulması gerekir (Aret Demirci, B. No: 2018/30446, 8/2/2024, §
17).
9. Mahkememiz herhangi bir tedbirin ilanihaye veya
herhangi bir kriterden bağımsız olarak süreklilik arz eder biçimde
uygulanmasının mümkün olmadığının altını çizmiş; süregelen bir koruma
tedbirinin durumun gerektirdiğinden daha uzun sürdüğünün anlaşıldığı durumlarda
tedbir nedeniyle müdahale edilen anayasal hakların ihlalinin söz konusu
olabileceğine dikkat çekmiştir (Latife Akyüz, §§ 48-51, 58; Hakkı Gök,
§§ 44-47, 54).
10. Anayasa Mahkemesi, mahkemelerin koruma tedbiri
kararlarında lehte ve aleyhte ileri sürülen bütün delilleri incelemek ve temel
hak ve özgürlüklere yapılan müdahaleye katlanmayı gerektirecek nitelikte kamu
yararını haklı kılan gerçek bir ihtiyacın varlığını göstermek zorunda
olduklarını, süregelen koruma tedbirlerinin devamına ilişkin olarak verilen
kararlarda da tedbirin devamını haklı kılan gerekçelerin gösterilmesi ve
çatışan menfaatler arasında adil dengenin korunması gerektiğini ifade etmiştir
(Latife Akyüz, §§ 49-52, 56; Hakkı Gök, §§ 51, 52).
11. Bu çerçevede, yurt dışına çıkış yasağı şeklinde adli kontrol
tedbirine ve devamına karar verilirken kişinin yurt dışındaki ailevi, kişisel
ve mesleki bağları ile kişiye isnat edilen suçun niteliği, delil durumu ve
mahkûmiyet hâlinde alacağı cezanın ağırlığı birlikte değerlendirilerek, adli
kontrol tedbirinden beklenen kamusal menfaat ile başvurucunun menfaatleri
arasında adil bir dengenin kurulması ve bu durumun yeterli gerekçeyle
açıklanması gerekmektedir. Ayrıca yurt dışına çıkış yasağının belirsiz bir süre
uzaması ve uzun süre uygulanması hâlinde öngörülen sınırlandırmanın özel hayata
ve aile hayatına etkilerinin zamanla ağırlaşacağı ve gözetilmesi gereken
kamusal yarar ile bireyin kişisel yararı arasındaki dengenin birey aleyhine
bozulacağının kabulü gerekir (Hakkı Gök, § 51).
12. Başvurucuya isnat edilen suçun kolluk görevlilerince
düzenlenmiş olan tutanaklara ve başvurucunun ifadesine dayandığının
belirtildiği ve başvurucunun 16/11/2018 tarihinde ifadesinin alındığı
gözetildiğinde, verilen kararlarda başka hangi delillerin toplanması gerektiği
ile başvurucu hakkındaki adli kontrol tedbirinin soruşturmaya ne gibi bir
faydası olacağının açıklanmadığı anlaşılmaktadır. Bunun yanı sıra tedbir kararı
ile tedbirin devamına ilişkin kararlarda başvurucunun yurt dışında işi ve
akademik çalışmaları nedeniyle aldığı davetlere ilişkin kişisel ve mesleki
bağlarına yönelik itirazları değerlendirilmemiş tekrar içeren, genel,
basmakalıp ve soyut gerekçelerle taleplerin reddedildiği, müdahale konusu
tedbire alternatif olabilecek tedbirlerin tartışılmadığı görülmüştür. Bütün bu
anılan hususlar adil yargılanma hakkının ihlal edilmesi anlamına gelmektedir.
13. Başvurucunun özel hayatına ve aile hayatına yönelen
müdahalenin olumsuz etkilerini azaltacak şekilde hızlı ve özenli bir ceza
soruşturması yapılmadığını da gözetirsek 3 yılı aşkın süren yurt dışı çıkış
yasağı şeklindeki müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine ve
ölçülülük ilkesine uygun olmadığı açıktır.
14. Çoğunluk, başvurucunun mesleki ve akademik
faaliyetleri kapsamında uluslararası alanda ilişkileri bulunduğunu ileri
sürmesine rağmen ülkemizde bulunan bir şirkette çalıştığını, bu şirketin
faaliyet alanı hakkında bir açıklama yapmadığını, hakkında uygulanan tedbir
nedeniyle uluslararası toplantılara katılamamasının mesleki ve akademik
bağlamda özel hayatına ne düzeyde olumsuz bir etkisinin olduğunu somut
gerekçelerle ortaya koyamadığını belirterek başvurunun açıkça dayanaktan yoksun
olduğu sonucuna ulaşarak, kabul edilemezlik kararı vermiştir.
15. Başvurucu, başvuru dilekçesinin 10. sayfasında atıf
yaptığı başvuruya ek ek açıklamaların 3. başlığında akademik kimliği, yaptığı
ve çalıştığı şirket hakkında bilgiler vermektedir. Bu bilgilerden anlaşıldığı
kadarıyla başvurucu kültür ve yayın alanında faaliyet gösteren bir şirkette
yönetici konumundadır. Dolayısıyla, çoğunluğun başvurucunun şirketin faaliyet
alanı hakkında açıklama yapmadığı iddiası boşa düşmektedir.
16. Akademisyen kimliğe sahip başvurucunun kültür ve
yayın alanında faaliyette gösteren bir şirkette yönetici olarak çalışması ve bu
bağlamda yurt dışında gerçekleşen ve başvurucunun mesleği ve işi ile bağlantılı
olan etkinliklere davetli olarak katılmasının mesleki faaliyetleri ve özel
hayatının gelişmesi açısından taşıdığı önem yadsınamaz. Başvurucunun
katılamadığı her bir yurt dışı etkinliğin mesleği üzerinde ne gibi olumsuz
etkiler yarattığını somut olarak ortaya koyması, tabir caizse “ispat yükünü”
orantısız bir şekilde başvurucuya yüklemektedir.
17. Akademisyen kimliği olan ve kültür-yayın sektöründe
çalışan bir kişinin alanıyla ilgili her yıl birkaç kere çeşitli ülkelerde
gerçekleştirilen uluslararası etkinliklere hakkında getirilen yurt dışına çıkış
yasağı nedeniyle üç yıl iki aya yakın bir süre, ki hiç de kısa sayılamayacak
bir zaman dilimidir, katılamamasının mesleki faaliyetleri ve kişisel gelişimi
ile ilişkileri üzerinde olumsuz etkilere neden olmayacağını söylemek mümkün
gözükmemektedir. Dolayısıyla, yurt dışına çıkmama şeklindeki adli kontrol
tedbirinin başvurucunun özel hayata saygı hakkını ciddi şekilde etkilediği ve
bunun belirli bir ağırlık düzeyine ulaştığının kabulü gerekir.
18. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 20.
maddesinde güvence altına alınan özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı ile
36. maddede korunan adil yargılanma hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaştığımdan
çoğunluk kararına katılmıyorum.