TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
S.S.Y.K. BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2020/19647)
|
|
Karar Tarihi: 25/3/2025
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
GİZLİLİK TALEBİ KABUL
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Recai AKYEL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
İrfan FİDAN
|
|
|
Yılmaz AKÇİL
|
Raportör
|
:
|
Sinan ARMAĞAN
|
Başvurucu
|
:
|
S. S. Y. K.
|
Vekili
|
:
|
Av. Şükrü ÖZBAĞCI
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru; sınır dışı etme kararı verilmesi nedeniyle kötü muamele yasağının ve eşitlik ilkesinin, sınır dışı etme davasında bazı usul güvencelerine riayet edilmemesi nedeniyle adil yargılanma hakkının, yakalama ve idari gözetim altına alınma işlemlerindeki hukuka aykırılıklar nedeniyle de kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2. Başvurucu, Irak Cumhuriyeti vatandaşı olan 1989 doğumlu bir erkektir. DAEŞ terör örgütü kapsamında yürütülen soruşturmada başvurucu 4/9/2019 tarihinde evinde polislerce yakalanmış; bu kapsamda bilgisi alınarak ertesi günAnkara İl Göç İdaresi Müdürlüğüne gönderilmiştir. Başvurucu hakkında bir soruşturma açıldığı tespit edilememiştir. Ankara Valiliği 6/9/2019 tarihinde -hakkında yabancı terörist savaşçı kapsamında işlem yapılması nedeniyle- 4/4/2013 tarihli ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu'nun 54. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (d) bendi uyarınca başvurucunun sınır dışı edilmesine ve bu maksatla idari gözetim altına alınmasına karar vermiştir.
3. Başvurucu, sınır dışı etme kararına karşı Ankara 1. İdare Mahkemesinde (İdare Mahkemesi) iptal davası açmıştır. Dava dilekçesinde ülkesindeki iç karışıklık ve mezhep çatışmalarından kaçarak dört yıl önce yasal olmayan yollardan Türkiye'ye geldiğini, eşinin kısa bir süre sonra doğum yapacağını, çocuğunun ve geçimini kendisinin sağladığı kardeşinin engelli olduğunu, Türkmen olması nedeniyle geri gönderildiği takdirde ülkesinde öldürülebileceğini veya kötü muamele görebileceğini iddia etmiştir. Başvurucu, yargılama aşamasında sunduğu 21/10/2019 tarihli dilekçede Sünni olup Telafer şehrinde yaşadığını, Irak'taki Türkmenlerin DAEŞ'in saldırıları nedeniyle tehlikede olduğunu, Irak'ın genel güvenlik durumunun kötü olmasından dolayı ülkesine geri gönderilemeyeceğini, 21/2/2020 tarihli dilekçede ise DAEŞ'in yaşadığı şehre hâkim olmasından sonra ülkesini terk ettiğini,son zamanlarda Haşdi Şabi'nin bu bölgeye hâkim olmaya çalıştığını, çeşitli terör örgütlerinin Sünni Türkmenleri hedef aldıklarını, infaz ettiklerini veya kötü muamelede bulunduklarını ileri sürmüştür.
4. İdare Mahkemesi 9/4/2020 tarihinde davayı kesin olarak reddederken gerekçesinde; başvurucunun ülkesine gönderilmesi durumunda gerçek bir risk altında bulunmadığını, Irak'ta güvenli bölgeler olduğunu, ülke içinde yer değiştirerek bu bölgelere yerleşebileceğini değerlendirmiştir.
5. 17/5/2020 tarihinde nihai kararı öğrenen başvurucu 13/7/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. 25/3/2020 tarihli ve 7226 sayılı Kanun ile COVID-19 pandemisi nedeniyle yargı alanındaki süreler 13/3/2020 tarihinden 15/6/2020 tarihine kadar durdurulduğundan başvurunun süresinde olduğu anlaşılmıştır.
6. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına, ayrıca Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü’nün 73. maddesi uyarınca başvurucu hakkındaki sınır dışı etme işleminin tedbiren durdurulmasına karar verilmiştir.
7. Başvurucunun idari gözetim kararı Çanakkele 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 13/12/2019 tarihli kararı ile kaldırılmış ve başvurucu, aynı gün serbest bırakılmıştır.
II. DEĞERLENDİRME
8. Ödeme gücünden yoksun olduğunu belirten başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir (yabancıların adli yardım talebinin değerlendirilmesinde esas alınan ölçütler için bkz. Nadali Agheli Kohne Shari, B. No: 2014/12633, 9/9/2015, §§ 17, 18).
A. Sınır Dışı Etme Kararı Nedeniyle Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
9. Başvurucu; Türkmen olması nedeniyle ülkesinde yaşamının, maddi ve manevi bütünlüğünün tehlikede olacağını, Irak'ta DAEŞ, PKK/PYD gibi terör örgütlerinin Türkmenleri hedef alıp öldürdüklerini, Türkmenlerin kötü muameleye uğradıklarını iddia etmiştir. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde başvurucu hakkında düzenlenen sınır dışı etme kararından bahsedilerek Anayasa Mahkemesinin daha önce benzer olaylarda belirlediği kriterlerin dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir. Bakanlık görüşüne karşı başvurucu, başvuru formunda belirttiği iddialarını yinelemiştir.
10. Başvuru, kötü muamele yasağı kapsamında incelenmiştir.
11. Sınır dışı etme işlemi sonucunda yabancının gönderileceği ülkede kötü muamele yasağının ihlal edileceğinin iddia edilmesi hâlinde idari ve yargısal makamlar tarafından söz konusu ülkede gerçek bir ihlal riskinin bulunup bulunmadığı ayrıntılı şekilde araştırılmalıdır. Bu yükümlülüğün ortaya çıkabilmesi için öncelikli olarak başvurucu iddia ettiği kötü muamele riskinin ne olduğunu makul şekilde açıklamalı, varsa bu iddiayı destekleyen bilgi ve belge sunmalı, bu iddialar belli bir ciddilik seviyesinde olmalıdır (A.A. ve A.A. [GK], B. No: 2015/3941, 1/3/2017, §§ 62, 63). Anayasa Mahkemesinin öncelikli rolü idari ve yargısal makamlar tarafından anılan yasak kapsamındaki usul güvencelerinin sağlanıp sağlanmadığını denetlemekten ibarettir. Usul güvencelerinin sağlandığı durumlarda ise geri gönderilen ülkede gerçek bir kötü muamele riskinin olup olmadığı ayrıca değerlendirilir (A.A. ve A.A., § 71).
12. Anayasa Mahkemesi N.S.M.M. (B. No: 2020/18122, 17/7/2024, § 33) başvurusunda Irak güvenlik güçlerinin 2017 Aralık'ta DAEŞ'i yenilgiye uğrattığını söylemiş; ayrıca henüz sınır dışı edilmeyen başvurucu için yapılacak değerlendirmede menşe ülkedeki güncel gelişmelerin dikkate alınacağını, buna göre Irak'ın genel güvenlik durumunun tek başına, geri gönderilmesi hâlinde bir kişi için kötü muamele yasağı kapsamında gerçek bir risk oluşturacak seviyede olmadığını, riskin gerçekliğinden bahsedilebilmesi için yabancının kişisel durumunun incelenmesi gerektiğini belirtmiştir. Diğer taraftan Y.M.C.F. ve diğerleri (B. No: 2019/33495, 11/12/2024, § 19) başvurusunda, kökenine başkaca unsurların da eşlik etmesi hâlinde bir Türkmen'in Irak'ta gerçek bir risk altında olduğundan bahsedebileceğini vurgulamıştır.
13. Somut olayda başvurucu, kendisine özgü bir durum nedeniyle terör örgütlerinin hedefinde olduğunu iddia etmemiştir. Diğer taraftan DAEŞ dışındaki terör örgütlerinin sebep olduğu tehdidi ilk kez bireysel başvuru formunda dile getirmiş; bu iddiayı öne sürerken de herhangi bir belgeye dayanmamıştır. Kaldı ki başvurucu, ülkesindeki terör tehdidi nedeniyle kötü muameleye maruz kalacağını iddia etmekte ise de Irak'ın genel güvenlik durumunun geri gönderilmesi hâlinde bir kişi için tek başına gerçek bir risk oluşturacak seviyede olmadığı görülmüştür. Son olarak kişisel durumuna bakıldığında başvurucunun Türkmen olması nedeniyle Irak'ta gerçek bir riske maruz kalacağının kabulü için bir sebep bulunmadığı anlaşılmıştır.
14. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Hukuka Aykırı Yakalama İddiası
15. Başvurucu, haksız yakalama nedeniyle özel hayata saygı, kişi hürriyeti ve güvenliği haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
16. Başvurucunun şikâyetinin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamındaincelenmesi gerekir.
17. Anayasa Mahkemesi, kanunda öngörülen gözaltı süresinin aşıldığı veya yakalama ve gözaltına alınmanın hukuka aykırı olduğu iddialarına ilişkin olarak bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla asıl dava sonuçlanmamış da olsa 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesinde öngörülen tazminat davası açma imkânının tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (Hikmet Kopar ve diğerleri, [GK], B. No: 2014/14061, 8/4/2015, §§ 64-72; İbrahim Sönmez ve Nazmiye Kaya, B. No: 2013/3193, 15/10/2015, §§ 34-47).
18. Somut olayda yakalama tedbirinin hukuki olmadığına ilişkin iddialarla ilgili olarak anılan kararlarda varılan sonuçlardan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
19. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. İdari Gözetim Kararıyla İlgili İddialar
20. Başvurucu, idari gözetim altına alınırken avukat yardımından faydalanamadığını ve yetkili bir makama itiraz etme hakkı tanınmadığını ileri sürmüştür.
21. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği, Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunulabilmesi için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini öncelikle yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmeli, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara sunmalı, bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermelidir (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17).
22. Başvurucu, bireysel başvuru yapılmasından önce tutulmakta olduğu geri gönderme merkezinden salıverilmiştir (bkz. § 7). Buna rağmen başvurucu, idari gözetim kararına ilişkin haksız uygulamaların tazmini için bireysel başvuru yapmadan önce tazminat davası açmamıştır (bu gereklilik yönünden benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. B.T. [GK], B. No: 2014/15769, 30/11/2017, §§ 45-58; A.A., B. No: 2014/18827, 20/12/2017, § 37). Bu bakımdan başvurucu; bireysel başvuruya konu ettiği şikâyetini öncelikle yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletme, sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara sunma, bu süreçte dava ve başvurusunu takip etme hususunda gerekli özeni göstermemiştir.
23. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
24. Başvurucu; hakkında sınır dışı etme kararı alınırken avukat ve tercüman yardımından faydalanamadığını, açtığı iptal davasının itiraz etme hakkı tanınmadan kesin olarak reddedildiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
25. Anayasa’nın 148. maddesinin üçüncü fıkrası ile 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 45. maddesinin (1) numaralı fıkrasına göre bireysel başvurunun incelenebilmesi için kamu gücü tarafından ihlal edildiği iddia edilen hakkın Anayasa’da güvence altına alınmış olmasının yanı sıra Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (Sözleşme) veya Türkiye’nin taraf olduğu Sözleşme'ye ek protokoller kapsamına da girmesi gerekir. Anayasa ve Sözleşme’nin ortak koruma alanı dışında kalan hak ihlali iddiasını içeren başvurular bireysel başvurunun kapsamında değildir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18).
26. Anayasa Mahkemesi sınır dışı etme işlemlerine ilişkin davaları medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili görmemektedir (Aıgul Mavlıanova, B. No: 2016/6293, 9/11/2017, § 27). Dolayısıyla sınır dışı etme işlemini konu alan uyuşmazlıkları içeren yargılamaların Anayasa'nın 36. ve Sözleşme'nin 6. maddesinde güvence atına alınan adil yargılama hakkının ortak koruma alanı kapsamında kalmadığının kabulü gerekir (Aıgul Mavlıanova, § 28).
27. Başvuru konusu olayda yukarıda da belirtildiği üzere başvurucunun adil yargılanma hakkına ilişkin iddialarının konusunun Anayasa'nın ve Sözleşme'nin ortak koruma alanı dışında kaldığı anlaşılmıştır.
28. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
D. Eşitlik İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
29. Başvurucu, Suriyeliler ülkelerine geri gönderilmezken kendisi hakkında sınır dışı etme kararı alınması nedeniyle eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
30. Ayrımcılık yasağının ihlal edilip edilmediğinin tartışılabilmesi için kural olarak kişinin hangi temel hak ve özgürlüğü konusunda, ayrıca hangi temele dayalı olarak ayrımcılığa maruz kaldığının tespiti gerekir. Ayrımcılık iddiasının ciddiye alınabilmesi için başvurucunun, kendisiyle benzer durumdaki başka kişilere yapılan muamele ile kendisine yapılan muamele arasında bir farklılığın bulunduğunu ifade etmesi yeterli olmayıp ayrıca bu farklılığın meşru bir temeli olmaksızın ırk, renk, cinsiyet, din, dil vb. bir ayrımcılık temeline dayandığını makul delillerle ortaya koyması gerekir (Adnan Oktar (2), B. No: 2013/514, 2/10/2013, § 46).
31. Somut olayda başvurucunun iddialarını temellendirecek somut bir bilgi ve kanıt sunmadığı, iddialarını soyut olarak ileri sürdüğü anlaşılmıştır.
32. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,
C. 1. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Kötü muamele yasağı ile eşitlik ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
D. Sınır dışı etme işlemine ilişkin verilen tedbir kararının SONLANDIRILMASINA,
E. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığı ile İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Başkanlığına GÖNDERİLMESİNE 25/3/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.