logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Enver Kaya (3) [2.B.], B. No: 2020/20482, 6/9/2023, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ENVER KAYA BAŞVURUSU (3)

(Başvuru Numarası: 2020/20482)

 

Karar Tarihi: 6/9/2023

R.G. Tarih ve Sayı: 5/12/2023 - 32390

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Şeyda Nur ÜN

Başvurucu

:

Enver KAYA

Vekili

:

Av. İsmail YILMAZ

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, müşteki hakkında yapılan bir haber nedeniyle başvurucu aleyhine tazminata hükmedilmesinin ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddialarına ilişkindir.

2. Başvurucu 1967 doğumlu olup olay tarihinde Sözcü gazetesinin sorumlu yazı işleri müdürüdür.

3. Sözcü gazetesinin 30/5/2015 tarihli nüshasında "Twitter jurnalcisi Fuat Avni’den 7 Haziran için şok iddia: 3.5 Milyon Oy Çalınacak" başlığı altında "…Ak-Hırsızlar…hırsızlık çalışmalarına başlayacak. Ak-Hırsız çetesinin başında … E. A.… var." şeklinde bir haber yapılmıştır.

4. Anılan haber nedeniyle müşteki tarafından suç duyurusunda bulunulmuş ve başvurucu hakkında Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığının 14/8/2018 tarihli iddianamesi ile kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret suçundan dava açılmıştır. Yapılan yargılama sonucunda Küçükçekmece 2. Asliye Ceza Mahkemesi (Asliye Ceza Mahkemesi) tarafından başvurucunun anılan suçtan 7.080 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:

"Sanığın Sözcü Gazetesinin sorumlu yazı işleri müdürü olduğu, 30/05/2015 tarihli Sözcü Gazetesinde yayınlanan haberde; 'Twitter Jurnalcısı Fuat Avni 'den 7 Haziran İçin Şok İddia: 3.5 Milyon Oy Çalınacak' başlığı altında '... AK-Hırsızlar ... hırsızlık çalışmalarına başlayacak. ... AK-Hırsız çetesinin başında ... [E.A.] ... Var.' şeklinde bir takım iddialarda bulunduğu görülmektedir.

Sanık ve müdafi savunmalarında; Fuat Avni mahlaslı kişinin twitter da yazmış olduğu yazıların kamuoyu ilgisine sahip olduğunu bu nedenle 7 haziran seçimleri öncesi kamuoyu ilgisi nedeniyle sanık tarafından adı geçen şahsın twitter hesabında yazdığı yazıya yer hangi bir ekleme yapmaksızın aynen alınarak haber yapıldığını belirterek eylemin basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinden bahisle beraatini savunmuş ise de;

Sanığın, FETÖ/PDY Silahlı Terör Örgütü' nün, sosyal medya aracılığıyla, toplumda algı yönlendirmesi yapmak ve propaganda faaliyetlerini gerçekleştirmek amacıyla oluşturduğu Fuat Avni mahlaslı sosyal medya hesabında yayınlanan iddia konusu sözleri, haberin gerçekliği konusunda her hangi bir araştırma yapmaksızın aynen alarak haberleştirdiği değerlendirilmiştir.

Adı geçen bu silahlı terör örgütünün, devlet içerisinde çeşitli kademelerde örgütlenmiş terör unsurları aracılığıyla elde ettiği bilgileri haksız, tamamiyle yanlı ve terör faaliyetlerine hizmet edecek şekilde yazılı ve sözlü basın ile sosyal medya hesaplarında etkin bir şekilde kullanmaya çalıştığı, özellikle 17-25 Aralık sürecinden sonra bu faaliyetlerini arttırarak devam ettirdiği, suç tarihi itibariyle de Fuat Avni isimli sosyal medya hesabının bu amaçlar doğrultusunda FETÖ/PDY' ye hizmet eden bir sosyal medya hesabı olarak oluşturulduğu ve bu durumun kamuoyunca dahi bilindiği anlaşılmaktadır.

Buna göre sanığın iddia ettiği olaylarla ilgili olarak, katılan hakkında herhangi bir açılmış kamu davasının yada soruşturmanın bulunmaması nazara alındığında, soyut suçlamanın yazıyı hukuka aykırı duruma getirdiği, yukarıda yer alan içtihatlara göre haberin gerçekliği konusunda delil getirilemediği gibi haberin iddiadan öteye geçmediği gerçeklik unsuru taşımadığı, özle biçim arasındaki dengenin ... şeklinde ifade edilen sözlerle sanık aleyhine bozulduğu, haberin aktarılması ifade için zorunlu olmayan gereksiz yakıştırmaların basın hürriyeti kapsamında kalmayacağı, bu sözleri asıl söyleyen sosyal medya hesabını kullanın şahsın hakaret ve bunu aktaran sanığın da basın yoluyla hakaret suçunu işlediği,

Henüz iddianameye dahi konu edilmeyen bir aşamada, kişilerin itibar ve onurlarını zedeleyici onları kamuoyu önünde hedef haline getirip masumiyet karinesi de ihlal edilmek suretiyle toplum önünde kişileri baştan suçluymuş gibi haklarında hüküm kurucu mahiyetteki haber ve yayınların basın özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilemeyeceği,

AİHM içtihatlarına bakıldığında, kişilik haklarına tecavüz söz konusu olduğu durumlarda, toplum tarafından bilinen özellikle kamuoyunda gözönünde bulunan siyasetçilerin diğer kişilere oranla eleştirilere daha fazla katlanmakla yükümlü oldukları belirtilmiş ise de, kamu görevlilerinin gerçek olmayan iddia ve suçlamalara karşı da korunması gerektiği, bu bakımdan Anayasa Mahkemesinin çeşitli kararlarında yer alan iddia konusu yazının 'olgusal ifade' ya da 'değer yargısı' olup olmadığının tespiti gerektiği, bu kapsamda sanığın yazmış olduğu yazının herhangi bir nesnel iddiayla desteklenmeyip Fethullahçı Terör Örgütünün internet yoluyla sızdırılmış tamamiyle yaklaşan genel seçimleri manüpile etmeye ve seçim üzerinde şaibe oluşturmaya yönelik bir kısım iddialarına dayandırıldığı, bu bakımdan evrensel bir ilke olan masumiyet karinesinin de katılan aleyhine ihlal edilmiş olduğu görülmektedir.

Son olarak Türkiye Gazeteciler Cemiyeti tarafından kabul edilmiş 'Türkiye Gazetecilere Hak ve Sorumluluk Bildirgesinin 5.maddesindeki gazeteci; temel bilgileri yok edemez, görmezlikten gelemez ve metinlerle belgeleri değiştiremez, tahrif edemez. Yalnış, yanıltıcı ve tahrif edilmiş yayın malzemesi kullanmaktan uzak durur ve yine 10. Maddesindeki gazeteci çalıntı, iftira, hakaret, lekeleme, saptırma, manipülasyon, dedikodu ve dayanıksız suçlamalardan kesinlikle uzak durur.' şeklinde belirtilen gazetecilik mesleğinin bir takım kurallarına da iddia konusu yazının uygun olmadığı, basın kartı taşıyan gazetede sorumlu yazı işleri mevkiinde bulunan sanığın terör örgütlerinin değil toplumun sözcüsü olması gerektiği değerlendirilmektedir.

Yukarıda açıklanan nedenlerle yazının hukuka uygunluk nedenlerinden yararlanamayacağı değerlendirilmiş bu şekilde sanığın kamu görevlisine karşı görevinden dolayı alenen hakaret suçunu işlediği kanaatine varılmıştır."

5. Kararın istinaf edilmesi üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 23. Ceza Dairesinin 30/1/2017 tarihli kararıyla istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilerek başvurucu hakkındaki hüküm kesinleşmiştir (Başvurucu söz konusu davaya yönelik olarak Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunmuş ve Anayasa Mahkemesi 2018/123 sayılı dosyasında yaptığı incelemede başvurunun süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar vermiştir.

6. Müşteki, bahsi geçen haber nedeniyle kişilik haklarının zedelendiği iddiasıyla başvurucu aleyhine ayrıca tazminat davası açmıştır. Davanın görüldüğü Ankara 14. Asliye Hukuk Mahkemesi davanın kısmen kabulüne karar vermiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:

"Küçükçekmece 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2015/345 Esas, 2016/436 Karar sayılı dosyasının örneği uyap sisteminden dosyamız içine kazandırılmış, tetkikinde katılanın [E.A.], sanığın Enver Kaya, suçun sesli yazılı veya görüntülü bir ileti ile hakaret olduğu, suç tarihinin 30/05/2015 olduğu, sanığın hakaret suçundan netice olarak 7.080,00-TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği, kararın 31/05/2017 tarihinde kesinleştiği görülmüştür.

BK 53 ve TBK 74. maddesi gereği ceza mahkemesince belirlenen maddi olgular hukuk hakimi yönünden de bağlayıcıdır. Manevi tazminat gerçek anlamda bir zarar değildir, kişinin mal varlığının aktifinde bir azalma, pasifinde çoğaltma meydana getirmez, Ancak insanın kişilik değerlerine, maddi benliğine, onuruna, şerefine yapılan saldırılara denir. Bu saldırıların karşılığında manevi tazminata hükmedilir. Manevi tazminat miktarının belirlenmesinde hakim takdir hakkını kullanırken, haksız eylemin ağırlığı, ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumu, paranın satın alma gücü, tarafların kusur oranı, olayın ağırlığını göz önünde tutarak, hükmedilecek tutarın davacıyı zenginleştirmeyecek davalıyı fakirleştirmeyecek ancak manevi tatmin duygusu yanında, caydırıcılık uyandıran oranda olması gerektiğini gözönüne alınmalıdır. Bu ilkeler gözönüne alındığında suç tarihi ve bu tarihten itibaren işleyecek faiz de dikkate alınarak manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurmak gerekmiştir"

7. Kararın istinaf edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 25. Hukuk Dairesi 12/2/2020 tarihinde istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:

"Dava konusu edilen yayın nedeniyle davacının şikayeti üzerine yapılan soruşturma sonucunda davalı/sanık Enver Kaya hakkında Küçükçekmece Asliye Ceza Mahkemesine açılıp 2015/345 Esas sayılı dosya üzerinden görülen kamu davasının yapılan yargılaması neticesinde;

'...' [bu kısım Küçükçekmece 2.Asliye Ceza Mahkemesinin 2015/345 Esas, 2016/436 Karar sayılı kararının gerekçesini içermektedir (bkz. § 4)] gerekçesiyle adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği... anlaşılmıştır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2013/4-1008 Esas, 2014/490 Karar sayılı ve 09/04/2014 tarihli kararında da belirtmiş olduğu üzere, ceza mahkemesince verilen beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların hukuk hâkimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır. Ancak, hemen belirtilmelidir ki, gerek öğretide ve gerekse Yargıtay'ın yerleşmiş içtihatlarında, ceza hâkiminin tespit ettiği maddi olgularla ve özellikle "fiilin hukuka aykırılığı" konusuyla hukuk hâkiminin tamamen bağlı olacağı kabul edilmektedir. Diğer bir anlatımla, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır. Yargıtay'ın yerleşik uygulamasına ve öğretideki genel kabule göre, maddi olgunun tespitine dair ceza mahkemesi kararı hukuk hâkimini bağlar. Ceza dosyası içeriğinden, davalının davacıya yönelik olarak basın yolu ile hakaret eylemini gerçekleştirdiği sabit olup, davacı lehine manevi tazminat ödetilmesi koşulları oluşmuştur.

Her ne kadar davalı vekili istinaf dilekçesinde 5187 sayılı Yasa’nın 13. maddesi uyarınca müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini savunmuş ise de, dava konusu yayında herhangi bir muhabir isminin bulunmadığı, bu durumda yazı işleri müdürü olan davalının muhabir konumunda olduğu ve Basın Kanunu uyarınca sorumluluğunun bulunduğu kanaatine ulaşıldığından davalı tarafın bu yöne ilişkin istinaf itirazlarına itibar edilmemiştir."

8. Başvurucu, nihai kararı 8/3/2020 tarihinde öğrendikten sonra 18/6/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

9. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

10. Başvurucu; derece mahkemeleri tarafından usule ilişkin itirazlarının (husumet) değerlendirilmediğini ve ceza mahkemesi kararının gerekçe gösterilerek hakkında tazminata hükmedildiğini, bu hususların hukuka aykırı olduğunu belirtmiştir. Ayrıca başvurucu; dava konusu haberde yorum ve eleştiriden uzak bir şekilde fuatavni olarak bilinen sosyal medya (Twitter) kullanıcısının paylaşımlarının yayımlandığını, kendisinin haberin yapımında görev almadığını, bununla birlikte söz konusu haberin basın özgürlüğü kapsamında kaldığını ve anılan haberde yer alan paylaşımlara erişimin herkese açık olduğunu, bu nedenlerle de ifade ve basın özgürlüğü ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir. Bakanlık görüşünde; Anayasa Mahkemesinin içtihatları doğrultusunda, yargılama makamları tarafından özel hayata saygı hakkı ile ifade özgürlüğü arasında makul bir denge sağlanıp sağlanmadığının, başvuranın şeref ve itibarının korunması hakkının ihlal edilip edilmediğinin Anayasa Mahkemesi tarafından takdir edilmesi gerektiği belirtilmiştir.

11. Başvurucunun iddiaları ifade özgürlüğü kapsamında incelenmiştir.

12. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

13. Somut başvuruda ulusal yayın yapan Sözcü gazetesinde yayımlanan bir haber nedeniyle müştekinin açtığı davada başvurucunun 5.000 TL manevi tazminat ödemesine karar verilmiştir. Söz konusu mahkeme kararı ile başvurucunun ifade özgürlüğüne yönelik bir müdahalede bulunulmuştur. Müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk şartlarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir. Bu kapsamda söz konusu müdahale yönünden 11/1/2011 tarihli ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 49. maddesinin kanunla sınırlama ölçütünü karşıladığı, müdahalenin başkalarının şöhret veya haklarının korunmasına yönelik önlemlerin bir parçası olduğu ve meşru bir amaç taşıdığı sonucuna varılmıştır. O hâlde mevcut başvuruda söz konusu müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk şartını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir. İfade özgürlüğüne yönelik bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun kabul edilebilmesi için zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşılaması ve orantılı olması gerekir (Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 53-55; Mehmet Ali Aydın [GK], B. No: 2013/9343, 4/6/2015, §§ 70-72; AYM, E.2007/4, K.2007/81, 18/10/2007).

14. Anılan denetim sırasında Anayasa Mahkemesi temel hak ve özgürlüklere yapılan müdahalenin gerekçesine odaklanır. Kamu makamlarının temel hak ve özgürlüklere -zorunlu bir toplumsal ihtiyaca karşılık geldiğini ve orantılı olduğunu- ilgili ve yeterli bir gerekçe ile ortaya koymadan yaptıkları müdahalelerin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olarak kabul edilebilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla ifade özgürlüğüne gerekçesiz olarak veya Anayasa Mahkemesince ortaya konulan kriterleri karşılamayan bir gerekçe ile yapılan müdahaleler Anayasa'nın 26. maddesini ihlal edecektir (Kemal Kılıçdaroğlu, B. No: 2014/1577, 25/10/2017, § 58; Bekir Coşkun, § 56; Tansel Çölaşan, B. No: 2014/6128, 7/7/2015, § 56; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, B. No: 2018/17635, 26/7/2019, § 120).

15. Anayasa Mahkemesi mevcut başvuruya benzer başvurularda, başvurucunun müdahale edilen ifade özgürlüğü ile başvurucunun ifadeleri nedeniyle davacının müdahale edilen şeref ve itibar hakkının korunması arasında adil bir dengenin gözetilip gözetilmediğini değerlendirmiştir (Nilgün Halloran, B. No: 2012/1184, 16/7/2014, § 27, 41, 52; Ergün Poyraz (2) [GK], B. No: 2013/8503, 27/10/2015 § 49; İlhan Cihaner (2), B. No: 2013/5574, 30/6/2014, § 49; Kemal Kılıçdaroğlu, §§ 56-58)). Bu, soyut bir değerlendirme değildir. Çatışan bu haklar arasında dengeleme yapılırken kullanılması gereken ölçütler genel olarak şunlardır:

i. İfadelerin kim tarafından dile getirildiği ile tarafların toplumsal konumları (Nihat Zeybekci, B. No: 2015/5633, 8/5/2019, § 29; Kemal Kılıçdaroğlu, § 59)

ii. Hedef alınan kişinin kim olduğu, ünlülük derecesi ile önceki davranışları, katlanması gereken, kabul edilebilir eleştiri sınırlarının sade bir vatandaş ile karşılaştırıldığında daha geniş olup olmadığı (hedef alınan kişinin kamusal yetki kullanan bir görevli olması nedeniyle yapılan değerlendirmelerin bulunduğu kararlar için bkz. Ali Suat Ertosun (7), B. No: 2014/1416, 15/10/2015, § 36; Zübeyde Füsun Üstel ve diğerleri, § 128, 129; Nilgün Halloran, § 45; İlhan Cihaner (2), § 82; Kadir Sağdıç [GK], B. No: 2013/6617, 8/4/2015, §§ 60-66; hedef alınan kişinin siyasetçi olması nedeniyle yapılan değerlendirmelerin bulunduğu kararlar için bkz. Bekir Coşkun, §§ 66, 67; Ergün Poyraz (2) § 56; Kemal Kılıçdaroğlu, §§ 59- 61)

iii. Haberin konusu ve yayımlanma şartları, kullanılan ifadelerin türü, yayının içeriği, şekli ve sonuçları (Kayseri Yeni Haber Radyo Televizyon Gazetecilik Matbaacılık ve Yayıncılık Sanayi Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2019/21340, 22/2/2022, § 39; Güneş Basım Yayım Organizasyon ve Ticaret Ltd. Şti., B. No: 2018/24677, 28/1/2021, §36; Kadir Sağdıç, §§ 65,66)

iv. İfadelerin genel yarara ilişkin bir tartışmaya katkı sağlayıp sağlamadığı, kamu ile diğer kişilerin düşünce açıklamaları karşısında sahip oldukları hakların ağırlığı (Bekir Coşkun, § 69; Çetin Doğan (2) [GK], B. No: 2014/3494, 27/2/2019, § 62; Ergün Poyraz (2), § 56; Kadir Sağdıç, §§ 60-66; İlhan Cihaner (2), §§ 66-73; Nihat Zeybekci, § 32)

v. Kamuyu bilgilendirme değeri, toplumsal ilginin varlığı ve konunun güncel olup olmadığı (Seray Şahiner Özkan, B. No: 2016/6439, 9/6/2021, § 44; İbrahim Okur (2), B. No: 2018/12363, 26/5/2021, § 28)

vi. Müştekinin kendisine yöneltilen ifadelere cevap verme imkânı olup olmadığı (Temel Coşkun, B. No: 2017/1632, 29/1/2020, § 33; Şaban Sevinç (2), B. No: 2016/36777, 26/5/2021, § 42; Nihat Zeybekci, § 39)

vii. İfadelerin kullanıldığı bağlamdan koparılıp koparılmadığı (Nilgün Halloran, § 52; Bekir Coşkun, §§ 62, 63; Önder Balıkçı, B. No: 2014/6009, 15/2/2017, § 45, Nihat Zeybekci, § 36)

viii. Basın özgürlüğünün korumasından faydalanan kişilerin meslek ahlakına saygı gösterip göstermedikleri, doğru ve güvenilir bilgi verecek şekilde ve iyi niyetli hareket edip etmedikleri (İbrahim Özden Kaboğlu [GK], B. No: 2015/18503, 30/5/2019, § 43; Ali Suat Ertosun (12), B. No: 2016/14295, 3/11/2020, § 34; Hacı Yakışıklı ve diğerleri, B. No: 2019/13768, 26/5/2021, §39; İleri Yayımcılık Tanıtım ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2017/30756, 1/7/2020, § 41)

ix. İfadelerin hedef alınan kişinin hayatına etkisi (Şaban Sevinç (2),§38; Bilal Uçar, B. No: 2019/10122, 21/9/2022, § 14)

16. Anayasa Mahkemesi başvurunun şartlarına göre bazıları yukarıda sayılan kriterlerin gerektiği gibi değerlendirilip değerlendirilmediğini denetler (Nilgün Halloran, § 44; Ergün Poyraz (2), § 56; Kadir Sağdıç, §§ 58-66; İlhan Cihaner (2), §§ 66-73). Başvurucunun ifade özgürlüğüne gerekçesiz olarak veya Anayasa Mahkemesince ortaya konulan kriterleri karşılamayan bir gerekçe ile müdahale edilmesi Anayasa'nın 26. maddesini ihlal edecektir.

17. Somut olayda başvurucunun yazı işleri müdürü olduğu Sözcü gazetesi, fuatavni isimli bir sosyal medya hesabının paylaşımını aktararak bir haber yapmıştır. Davaya konu haber metni Anayasa Mahkemesine sunulmamıştır. Anayasa Mahkemesi eldeki belgelerden hem haberin hem de fuatavni isimli sosyal medya hesabındaki paylaşımın orjinalinin (3) numaralı paragrafta alıntılanan kısımdan ibaret olup olmadığı konusunda tereddütte kalmıştır. Bununla birlikte başvurucu, ne yargılama esnasında ne de bireysel başvuru formunda söz konusu haberin yargılamaya konu paylaşımdan ibaret olduğunu iddia etmiştir. O hâlde Anayasa Mahkemesi, kendisine sunulan bilgi ve belgelerle sınırlı bir inceleme yapacak; paylaşımın ve haberin yukarıda geçtiği şekilde olduğu kabulünden hareket edecektir.

18. Söz konusu paylaşıma dayanan haber esas itibarıyla 7/6/2015 tarihli 25. Dönem Milletvekili Genel Seçimi'nden kısa bir süre önce yapılmış olup içerik itibarıyla da seçimlerde iktidar partisinin oy hırsızlığı yapacağına ve bu kişilerin başında da İçişleri Bakanı'nın olduğu iddiasına ilişkindir. İlk derece mahkemesi gerekçesinde; söz konusu haber nedeniyle başvurucunun ceza mahkemesinde yargılandığını, kesinleşmiş ceza hükmü bulunduğunu ve bu hükmün ilgili kanun gereği maddi olguların tespiti yönünden hukuk mahkemesini bağlayıcı olduğunu belirtmekle yetinerek devamında tazminata yönelik değerlendirme yapmıştır. Bölge Adliye Mahkemesi ise gerekçesinde Ceza Mahkemesinin gerekçesine, bu gerekçenin ilgili kanunlar ve içtihatlar gereği hukuk mahkemesini bağlayıcı olduğuna yer vererek benzer gerekçelerle istinaf başvurusunu esastan reddetmiştir.

19. Mevcut başvurunun şartlarında ceza mahkemelerince verilen kesin hükümlerin hukuk mahkemeleri yönünden bağlayıcı olup olmadığına ilişkin bir değerlendirme yapmanın başvurunun esasının çözümüne bir katkı sunmayacağı kanaatine varılmıştır. Somut başvuruya konu olayda hukuk mahkemeleri yalnızca Asliye Ceza Mahkemesinin gerekçesine dayanmış ve olay hakkında bir değerlendirme yapmamıştır. Bu nedenle Asliye Ceza Mahkemesinin gerekçesi ile başvuruya konu davanın görüldüğü hukuk mahkemelerinin gerekçelerinin bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.

20. Asliye Ceza Mahkemesi davalı gazetede yer alan haberin toplumu yönlendirmek amacıyla terör örgütü tarafından oluşturulmuş bir sosyal medya hesabından alıntılanarak yapıldığını, haberin gerçekliği konusunda hiçbir araştırma yapılmadığını, habere konu paylaşımın alındığı sosyal medya hesabından FETÖ/PDY'nin amaçları doğrultusunda paylaşımlar yapıldığını ve bunun kamu tarafından bile bilindiğini belirtmiştir. Devamında Mahkeme; haberdeki iddialara yönelik müşteki hakkında herhangi bir soruşturma ve kovuşturma olmadığını, haberin içeriğinde soyut bir suçlamanın yer aldığını, haberin gerçekliği konusunda bir delil getirilmediğini ve gerçeklik unsuru bulunmadığını, özle biçim arasındaki dengenin müşteki aleyhine bozulduğunu belirtmiştir. Neticeten Asliye Ceza Mahkemesi, anılan haberin olgusal bir temelinin bulunmadığı ve gazetenin mesleki sorumluluğunu yerine getirmediği sonucuna ulaşarak başvurucunun adli para cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Söz konusu mahkûmiyet kararına yönelik olarak Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuru süre aşımı nedeniyle kabul edilemez bulunmuştur.

21. Somut başvuruya konu tazminat yargılamasına dönülecek olursa ilk olarak mahkemelerin başvurucunun manevi tazminat ödemesine konu edilen haberdeki ifadeleri olgusal isnat olarak nitelendirdiği anlaşılmıştır. Mahkemelere göre, başında o tarihlerde İçişleri Bakanı olan bir hırsız çetesinin parlamento seçimlerinde oy çalacaklarının ileri sürülmesi olgusal bir iddiadır. Değer yargısı ifade eden görüş ve yorumlar kanıtlanmaya elverişli değilken kişilik haklarına saldırı niteliğindeki olgulara dayanan iddiaların desteklenmesi için güvenilir delillerin sunulması gerekir (benzer değerlendirmeler için bkz. Nihat Durmuş ve Durmuş Ofset Gaz. Bas. Yay. Mat. Kül. ve Spor Etk. ve Tic. Ltd. Şti., B. No: 2014/5761, 10/5/2018, § 54; Çetin Doğan (2), § 63; Mehmet Doğan Uğurlu ve diğerleri, B. No: 2015/954, 12/9/2018, § 54; Uğurlu Gazetecilik Basın Yayın Matbaacılık Reklamcılık Ltd. Şti. (2) [GK], B. No: 2016/12313, 26/12/2019, § 51).

22. Başvuruya konu haberde paylaşımları haberleştirilen fuatavni isimli sosyal medya hesabının FETÖ/PDY'nin sosyal medyadaki en bilinen propaganda araçlarından biri olduğu hususunda tereddüt bulunmamaktadır. Yargıtay 16. Ceza Dairesi 5/7/2019 tarihli ve 2019/521 Esas sayılı kararında, fuatavni isimli sosyal medya hesabının FETÖ/PDY'nin amaçları doğrultusunda propaganda faaliyetleri için kullanılan bir sosyal medya hesabı olduğunu ifade etmiştir. Anılan hesap üzerinden özellikle FETÖ/PDY'nin illegal yönünün kamuca bilinirlik kazanmaya başladığı süreçte (7 Şubat MİT krizi, 17 ve 25 Aralık soruşturmaları, MİT tırlarının durdurulması gibi olaylar sürecinde ve sonrasında) sistematik şekilde örgütsel mesajlar paylaşılmıştır. Buna karşılık mesajların binlerce kişi tarafından beğenme veya retweet yoluyla yaygınlaştırıldığı, ayrıca bu mesajların çeşitli yayın organlarında ve internet sitelerinde haber konusu edildiği bilinmektedir (Muhammet Sait Kuloğlu, B. No: 2018/3295, 4/11/2020, §§ 56-58; Ayşenur Parıldak, B. No: 2017/15375, 28/11/2018, § 59). Başvuruya konu haberin yapıldığı tarihlerde ve sonrasında söz konusu hesabın kullanıcısı/kullanıcılarının tespiti amacıyla devlet tarafından uzun süre araştırma ve incelemeler ile operasyonlar yapılmış, yine hesabın kullanıcısının/kullanıcılarının tespiti bugüne kadar süren davalara konu olmuştur.

23. Söz konusu hesabın FETÖ/PYD'nin medya yapılanması olduğu, bu hesaptan örgütün amaçları doğrultusunda ve kamuda algı yaratmak amacıyla sistematik şekilde paylaşımlarda yapıldığı, paylaşımların bir kısmının devlete ait gizli bilgilerden oluştuğu ve anılan hesaptan sızdırıldığı, bir kısmının ise örgüt faaliyetleri çerçevesinde algı oluşturmak üzere kurgulanarak servis edildiği, bu hususların haberin yapıldığı tarihte de kamuca bilindiği anlaşılmaktadır. Bununla birlikte hesabın aktif olarak kullanıldığı dönemde büyük bir takipçi kitlesine sahip olduğu, hesaptan yapılan paylaşımların kamu nezdinde büyük bir ilgi gördüğü ve çeşitli basın yayın organlarında haber olarak servis edildiği de açıktır (benzer yönde bir karar için bkz. Muhammet Sait Kuloğlu, §§ 56-58). İlave olarak Anayasa Mahkemesi söz konusu hesaptan yapılan paylaşımların hem kamunun ilgisini çekmesi hem de süregiden tartışmalara ilişkin olması nedeniyle haber değerinin bulunduğunun da farkındadır. Yine de tüm bunlar basının ödev ve sorumluluklarını ortadan kaldırmaz. Söz konusu hesabın ardında o tarihlerde dahi organize bir örgütün amaçlarına hizmet eden kişilerin bulunduğunun herkesçe bilindiği gözetildiğinde anılan hesaba dayanılarak yapılan haberlerde haberin içeriğinin denetlenmesi ve haberi desteklemek için güvenilir delil sunulması büyük önem taşımaktadır.

24. Hâl böyleyken başvurucunun, söz konusu hesaptan yapılan ve müştekinin bir hırsızlık çetesinin başı olarak parlamento seçimlerine etki etmek amacıyla oyları çalacağı şeklinde bir olgu isnat eden paylaşımı, paylaşımda geçen iddianın doğruluğunu bir gazeteci olarak üzerine düşen ödev ve sorumluluklar çerçevesinde hiçbir araştırma yapmadan haber konusu yaptığı görülmektedir. Söz konusu sosyal medya hesabının herkese açık olması manipülatif açıklamaları daha fazla yaymak için yeterli gerekçe olamaz. Çünkü başvurucu kendi platformundan aynı şeyi paylaşarak yalnızca temelsiz iddiaların yayılmasına hizmet etmemiş, aynı zamanda sıradan okuyucunun gözünde iddialara belirli derecede inandırıcılık katmıştır.

25. Bunun yanı sıra haberinde fuatavni isimli sosyal medya hesabının adını açıkça zikretmesi başvurucunun haberin kaynağına ilişkin sorumluluğunu yerine getirdiğini kabul etmek için yeterli görülemez. Nitekim olayların meydana geldiği tarihte fuatavni isimli hesabın arkasındaki kişiler bilinmemektedir. Anonim bir isimden oluşan, devlet içinde mücadele eden bir örgütün medya yapılanmasına ait bir araç ve o tarihte dahi yanlış ve maksatlı bilgilerin yayılması için kullanılan bir mecra olduğu bilinen bir sosyal medya hesabı, yayılan bilgiler nedeniyle sorumlu tutulabilecek bir haber kaynağı olarak nitelendirilemez. Diğer yandan başvurucu, doğruluğunu ve güvenilirliğini teyit edecek başka bir kaynakla da haberini desteklememiştir.

26. Haberlerin gerçeğe uygunluğu kişilerin şeref ve itibar hakkına verebileceği zararlar gözönüne alınarak iyi niyetle sorgulanmalıdır. Somut olayda başvurucu, kaynağı belli olmayan ve bir suç örgütüne ait olduğunda kuşku bulunmayan bir açıklamayı yayımlandığı andaki görünür gerçekliğe uygun olduğu yönünde yeterli veriye sahip olduğunu gösterebilmiş değildir. Başvurucunun olguların doğruluğuna dair başka hiçbir delil sunmadan yalnızca başvuruya konu paylaşımın fuatavni hesabından yapıldığını söylemesi ispat yükümlülüğü çerçevesinde yeterli kabul edilemez. Akisine bir kabul basına tamamen söylentiye dayalı, suç isnadı içeren haberler yapabilme yetkisi tanındığı anlamına gelecek; suç örgütlerine ait olduğu bilinen sosyal medya hesaplarından ve diğer internet mecralarından yapılan dayanaksız ve suç oluşturan bilgilerin sorumsuz bir biçimde yapılan bu tür haberler aracılığıyla yayılmasının meşru görülmesine neden olacaktır (Uğurlu Gazetecilik Basın Yayın Matbaacılık Reklamcılık Ltd. Şti. (2), § 54).

27. Diğer yandan "twitter jurnalcisi Fuat Avni’den 7 Haziran için şok iddia: 3.5 Milyon Oy Çalınacak" başlığı ile verilen söz konusu haberde, haber kaynağının doğruluğuna ilişkin olarak gazetenin hiçbir şüphesi bulunmadığı algısı yaratılmasını sağlayacak derecede kesin bir dil kullanıldığı görülmüştür (bkz. § 3). Anayasa Mahkemesi daha önce birçok kararında basının ne şekilde haber yapacağını ve kullanacağı dili belirlemenin yargı mercilerinin görevi olmadığını vurgulamıştır (İlhan Cihaner (2), § 59; Nihat Özdemir [GK], B. No: 2013/1997, 8/4/2015, § 48; Kadir Sağdıç, § 52 ). Öte yandan gazetecinin başvuru konusu olayda olduğu gibi ileri sürdüğü olgusal isnatlarla ilgili olarak araştırma yükümlülüğünü yerine getirip getirmediğinin değerlendirildiği durumlarda, olayın diğer şartlarıyla birlikte haberde kullanılan dilin de gözönüne alınması gerekir.

28. Doğrulanmamış ve/veya yanlış bilgilerin yayılmasının kamunun haber alma hakkı bulunduğu gerekçesiyle haklı çıkarılamayacağı belirtilmelidir. Dolayısıyla doğru ve güvenilir bilgi verecek şekilde hareket etmek için çabaladığını ortaya koyamayan (Mehmet Ali Yılmaz, B. No: 2019/21052, 15/3/2022, § 37) başvurucunun ifade özgürlüğüne yönelik müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyaca karşılık geldiği ve başvurucu aleyhine verilen tazminat miktarı da gözönüne alındığında orantılı olduğu, bu hâliyle derece mahkemelerinin çıkarları dengelerken sahip oldukları takdir paylarını aşmadıkları sonucuna ulaşılmıştır.

29. Sonuç olarak başvurunun bütün şartları gözönünde tutulduğunda başvurucu aleyhine hükmedilen manevi tazminat ile Anayasa'nın 26. maddesinde koruma altında olan ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereği olarak zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı ve orantılı olduğu sonucuna varılmıştır.

30. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 6/9/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal Olmadığı)
Künye
(Enver Kaya (3) [2.B.], B. No: 2020/20482, 6/9/2023, § …)
   
Başvuru Adı ENVER KAYA (3)
Başvuru No 2020/20482
Başvuru Tarihi 18/6/2020
Karar Tarihi 6/9/2023
Resmi Gazete Tarihi 5/12/2023 - 32390

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, müşteki hakkında yapılan bir haber nedeniyle başvurucu aleyhine tazminata hükmedilmesinin ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
İfade özgürlüğü İfade özgürlüğü - şeref ve itibar dengesi İhlal Olmadığı
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi