TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
PABUÇ GİYİM SAN. VE TİC. A.Ş. VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2020/20920)
|
|
Karar Tarihi: 4/10/2023
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Muammer TOPAL
|
|
|
Recai AKYEL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
İrfan FİDAN
|
Raportör
|
:
|
Mahmut ALTIN
|
Başvurucular
|
:
|
1. Pabuç Giyim San. ve Tic. A.Ş.
|
|
|
2. Nimet SAKAREİSOĞLU
|
|
|
3. Zeyyin SAKAREİSOĞLU
|
|
|
4. Mehmet Ali SAKAREİSOĞLU
|
|
|
5. Muhsine Ahsen ÖZCAN
|
Başvurucular Vekili
|
:
|
Av. Tarık Said GÜLDİBİ
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, terör örgütüne üye olma suçundan başlatılan bir ceza soruşturması sırasında verilen kayyım atama kararı nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
A. Soruşturma Süreci
2. Bartın Cumhuriyet Başsavcılığının (Başsavcılık) 3/6/2016 tarihli iddianamesi ile müteveffa başvurucu Osman Sakareisoğlu'nun oğlu başvurucu Zeyyin Sakareisoğlu dâhil olmak üzere birden fazla şüpheli hakkında silahlı terör örgütüne üye olma (FETÖ/PDY) suçundan cezalandırılmaları istemiyle Bartın Ağır Ceza Mahkemesinde (Ağır Ceza Mahkemesi) kamu davası açılmıştır.
3. Zeyyin Sakareisoğlu, başvurucu Şirketin eski yöneticisi ve ortağı olup Şirketi babası Osman Sakareisoğlu'na devretmiştir. 3/6/2016 tarihli iddianamede Zeyyin Sakareisoğlu tarafından terör örgütü lehine yapılan para transferleri dâhil pek çok delile yer verilmiştir. İddianamede özellikle tanık beyanlarına ve bir tanığın ajandasındaki yazılı bilgilere dayanılarak; Zeyyin Sakareisoğlu'nun FETÖ/PDY'nin etkili isimlerden biri olarak mütevelli heyetinin içerisinde yer alarak aktif rol aldığı, himmet toplantıları ve sohbetlere katıldığı, il imamının talimatları doğrultusunda hareket ederek himmet adı altında para topladığı, FETÖ/PDY için arsa ve daire alım satımı yaptığı, birçok kez farklı şekillerde para yardımında bulunduğu belirtilmiştir. Osman Sakareisoğlu hakkında iddianamede herhangi bir suç isnadı bulunmamakla birlikte başvurucu Şirket, Zeyyin Sakareisoğlu tarafından babası Osman Sakareisoğlu'na devredilmiş olduğundan, söz konusu devrin muvazaalı olabileceği belirtilmiştir. Ağır Ceza Mahkemesi 22/7/2016 tarihinde Zeyyin Sakareisoğlu dâhil olmak üzere diğer sanıkların tüm gayrimenkul, taşınmaz hak ve alacaklarına, tüm mevduat hak ve alacaklarına, tüm kara ve deniz araçlarına ve son olarak tüm Şirket paylarına, üçüncü kişilere devrin ve temlikin önlenmesi amacı ile 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 128. maddesi uyarınca tedbir konulmasına karar vermiştir.
B. Kayyım Atanması ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'na (TMSF) Devir Süreci
4. Ağır Ceza Mahkemesince 29/7/2016 tarihinde başvurucu Şirkete kayyım atanmıştır. Kararın gerekçesinde, isnat edilen suçun vasıf ve mahiyeti ile darbe girişimi sonrası örgüt mensubu kişilerin üzerlerine kayıtlı, menkul, gayrimenkul, ticari işletmeleri çeşitli şekillerde paraya dönüştürerek sermayeyi kaçırma girişiminde bulundukları yönündeki ihbari çalışmalar olduğu vurgulanmıştır. Bu doğrultuda sanıkların mal varlıklarını kaçırmaları hususunda kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığı dikkate alınarak 5271 sayılı Kanun'un 128. maddesi de gözönünde bulundurulmak suretiyle kayyım atanmasının yasal koşullarının oluştuğu belirtilmiştir. Bu minvalde kayyım atanacak Şirketin hacmi, Şirket kapsamında işlendiği iddia edilen suçların niteliği ve yoğunluğu değerlendirilerek yönetim organının kararlarını denetlemek üzere kayyım atanması yeterli görülmeyerek Şirket yönetim organının yetkilerini tümü ile devredileceği kayyım atanmasına karar vermek gerektiği izah edilmiştir. Netice itibarıyla 5271 sayılı Kanun'un 133. maddesinin birinci fıkrası uyarınca başvurucu Şirketin yönetim organının yetkilerinin tümüyle devredildiği kayyım atanmasına karar vermek gerektiği açıklanmıştır.
5. Ardından Ağır Ceza Mahkemesi 8/9/2016 tarihli kararıyla 1/9/2016 tarihli ve 69818 sayılı 2. mükerrer Resmî Gazete'de yayımlanan 674 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin (674 sayılı KHK) 19. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca başvurucu Şirket, TMSF'ye devredilmiştir.
6. Başvurucu Osman Sakareisoğlu 8/4/2020 tarihinde başvurucu Şirket üzerindeki kayyım tedbirinin kaldırılmasını talep etmiştir. Ağır Ceza Mahkemesi 9/6/2020 tarihinde talebin reddine karar vermiştir. Bu karara karşı yapılan itiraz da Karabük Ağır Ceza Mahkemesince 7/7/2020 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir.
7. Ağır Ceza Mahkemesinde Zeyyin Sakareisoğlu hakkında yürütülen yargılama derdest olup sanık Zeyyin Sakareisoğlu'nun kaçak olduğu, hakkındaki yakalama emrinin devam ettiği, ifadesinin alınamadığı anlaşılmaktadır.
8. Başvurular süresi içinde yapılmıştır. Başvurucu Osman Sakareisoğlu başvurunun devamı sırasında vefat etmiş, mirasçıları başvuruya devam etmek istediklerini bildirmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
9. 2020/29477 numaralı başvurunun 2020/20920 numaralı başvuru ile birleştirilmesine karar verilmesi gerekir.
A. Başvurucu Şirket Yönünden
10. Başvurucu Şirket, kayyım atanmasından yakınmıştır.
11. Başvuru, mülkiyet hakkı kapsamında incelenmiştir.
12. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkına sahip olanlar" kenar başlıklı 46. maddesinin (1) numaralı fıkrasında, bireysel başvurunun ancak ihlale yol açtığı ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal nedeniyle güncel ve kişisel bir hakkı doğrudan etkilenenler tarafından yapılabileceği belirtilmiş; (2) numaralı fıkrasının ikinci cümlesinde ise özel hukuk tüzel kişilerinin sadece tüzel kişiliğe ait haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle bireysel başvuruda bulunabilecekleri ifade edilmiştir. 6216 sayılı Kanun'un "Esas hakkındaki inceleme" başlıklı 49. maddesinin (7) numaralı fıkrasında, bireysel başvuruların incelenmesinde, bu Kanun ve İçtüzükte hüküm bulunmayan hâllerde ilgili usul kanunlarının bireysel başvurunun niteliğine uygun hükümlerinin uygulanacağı hükme bağlanmıştır. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "Davada kanuni temsil" başlıklı 52. maddesinde tüzel kişilerin yetkili organları tarafından temsil edilecekleri belirtilmiştir.
13. Tüzel kişi adına yapılan bir başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilebilmesi için tüzel kişi başvurucuyu temsile yetkili olduğunu iddia eden temsilcinin hukuken geçerli bir temsil yetkisinin olduğunu ispat etmesi gerekir. Somut olayda başvurucu Osman Sakareisoğlu Şirketi oğlundan devralmış ise de 29/7/2016 tarihinde başvurucu Şirkete yönetim kayyımı atanmış ardından da 8/9/2016 tarihinde başvurucu Şirket, TMSF'ye devredilmiştir. Buna göre başvuru tarihi itibarıyla başvurucu Osman Sakareisoğlu'nun Şirketi temsile yetkili olmadığı anlaşılmıştır.
14. Açıklanan nedenlerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Diğer Başvurucular Yönünden
15. Başvurucular, evvela suç ve cezaların şahsiliği ve geriye yürümezlik ilkelerine aykırı olarak Zeyyin Sakareisoğlu hakkında kesinleşmiş bir karar olmamasına rağmen açılan dava gerekçe gösterilerek Şirkete kayyım atanmasından yakınmıştır. Başvurucular kayyım atanması kararının savunma alınmadan ve muvazaa iddiasına ilişkin bir araştırma yapılmaksızın verildiğini ileri sürmüştür. Öte yandan kayyım atanması kararının kaldırılması talebine ilişkin derece mahkemesi kararlarının gerekçesiz olduğunu öne sürmüştür. Başvurucular ayrıca kayyım atanması kararının kanuni dayanağının ve meşru amacının olmadığını ve ölçüsüz bir müdahale olduğunu iddia etmiştir. Bakanlık görüşünde başvurucuların kabul edilemezlik nedenleri belirtildikten sonra esas yönden yapılacak incelemede de müdahalenin orantılı olduğu vurgulanmıştır. Başvurucular Bakanlık görüşüne karşı cevabında; şirketi temsile ve bireysel başvuruda bulunmaya yetkili olduklarını, mağdur statülerinin devam ettiği belirtilerek diğer kabul edilmezlik iddialarının da yersiz olduğu savunulmuştur. Ayrıca yedi yılı aşkın zamandır süren tedbirin ağır külfet yüklediği ifade edilmiştir.
16. Başvuru, mülkiyet hakkı kapsamında incelenmiştir.
17. Anayasa Mahkemesi, kayyım atanması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin benzer şikâyetleri Hamdi Akın İpek (B. No: 2015/17763, 24/5/2018) başvurusunda incelemiştir. Anılan kararda; ceza soruşturması kapsamında verilen, Şirketlere kayyım atama kararının kanuni dayanağı ve meşru bir amacının bulunduğu, FETÖ/PDY gibi bir yapının karmaşık mali yapısı ve örgütlenmesi dikkate alındığında kayyım atama tedbirinin uygulanmasının suçla mücadele ve muhtemel bir müsaderenin sonuçsuz kalmaması için elverişli ve gerekli bir tedbir olduğu açıklanmıştır. Söz konusu başvuruda kayyım atama kararını veren sulh ceza hâkimliğinin, kolluk kuvvetlerinin raporu dışında ayrı bir bilirkişi raporu aldığı, avukatla kendisini temsil ettiren başvurucunun bilirkişi raporuna ve tedbire karşı itirazlarını ileri sürebildiği, itirazları inceleyen sulh ceza hâkimliğinin ayrıntılı bir inceleme yaptığı ve bu hâliyle başvurucuya etkin bir itiraz hakkı imkânı sağlandığı değerlendirilmiştir. Bahsi geçen başvuruda; tedbir kararının keyfî veya öngörülemez olmadığı, olayın karmaşıklığı karşısında suçtan elde edilen gelirlerin tespitinin belli bir zaman alacağı, iddianamede suçtan elde edildiği ileri sürülen tutarlar kıyaslandığında açık bir orantısızlık bulunmadığı ve ayrıca atanan kayyımların işlemlerine karşı başvurucunun dava açabilme imkânına sahip olduğu belirtilmiştir. Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi, Hamdi Akın İpek kararında başvurucuya şahsi olarak aşırı ve olağan dışı bir külfet yüklenmediğinden Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edilmediğine karar vermiştir.
18. Somut olayda da Şirkete kayyım atanması yoluyla başvurucuların mülkiyet hakkına müdahale edilmiştir. Müdahalenin 5271 sayılı Kanun'un 133. maddesi ile öngörüldüğü ve suçla mücadele edilmesi meşru amacını taşıdığı anlaşılmaktadır. Mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin takip edilen meşru amacı gerçekleştirmeye elverişli ve gerekli olduğu değerlendirilmiştir. Orantılılık yönünden yapılacak incelemede ise suçla mücadelede seçilecek araçta kamu makamlarının geniş bir takdir yetkisini haiz olduğu hatırlatılmalıdır.
19. Başvuruculardan Zeyyin Sakareisoğlu'nun FETÖ/PDY'nin hiyerarşik yapısı içerisinde mütevelli heyetinden olduğu ve il imamının talimatları doğrultusunda hareket ettiği, himmet toplantılarına katıldığı ve himmet adı altında para topladığı, FETÖ/PDY için arsa ve daire alım satımı yaptığı, birçok kez farklı şekillerde para yardımında bulunduğu iddianamede iddia edilmiştir. Özellikle Zeyyin Sakareisoğlu'nun FETÖ/PDY ile ilişkisine dair tanık beyanlarına ve bir tanığın ajandasındaki yazılı bilgilere dayanılarak hazırlanan iddianamedeki somut veriler ile Şirketin daha sonra Osman Sakareisoğlu'na devredilmesi ve Zeyyin Sakareisoğlu'nun hâlen kaçak olması birlikte değerlendirildiğinde; Ağır Ceza Mahkemesinin kaçak olan Zeyyin Sakareisoğlu ve Şirketin yürütülen soruşturmayla olan ilişkisi ile hangi nedenlerle kayyım atanması yoluna gidildiği hususlarında ilgili ve yeterli bir gerekçe ortaya koyduğu görülmektedir. Bu hâliyle alınan koruma tedbirine dayanak olarak kuvvetli bir suç şüphesinin bulunduğu ve yargısal makamların vermiş olduğu kararların keyfî olmadığı açıktır (bkz. §§ 3, 4).
20. Bunun yanında yargılama sürecine bir bütün olarak bakıldığında kayyım atama kararına karşı başvuruculara etkin bir itiraz imkânı sağlandığı görülmektedir. Öte yandan 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ve 29/6/1956 tarihli ve 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre kayyımın işlemlerine karşı başvurucular, her zaman dava açabilecek ve yine 5271 sayılı Kanun'un 142. ila 144. maddeleri uyarınca devlet aleyhine tazminat davası yoluna gidebilecektir.
21. Dolayısıyla örgütlü suçlarla mücadele alanında kamu makamlarının sahip olduğu geniş takdir yetkisinin bulunduğu ve somut olayda şikâyet edilen tedbirin niteliği ile bu tedbire ilişkin olarak başvuruculara sağlanan güvenceler dikkate alındığında müdahalenin şahsi olarak aşırı ve olağan dışı bir külfet yüklemediği değerlendirilmiştir. Bu sebeple başvuruya konu müdahalenin kamu yararı ile başvurucuların mülkiyet hakkının korunması arasında olması gereken adil dengeyi bozmadığı ve ölçülü olduğu sonucuna varılmıştır.
22. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Başvurucu Şirket yönünden mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kişi bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Diğer başvurucular yönünden mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 4/10/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.