logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Umut Mahmut Taner [1.B.], B. No: 2020/20939, 19/10/2023, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

UMUT MAHMUT TANER BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/20939)

 

Karar Tarihi: 19/10/2023

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Muammer TOPAL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

Raportör

:

Hasan HÜZMELİ

Başvurucu

:

Umut Mahmut TANER

Vekili

:

Av. Ziya ÇELİK

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, birden fazla kişi ile birlikte afiş asma eylemi nedeniyle idari para cezası uygulanmasının başvurucunun ifade özgürlüğü ile suçta ve cezada kanunilik ilkesini ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucunun da aralarına olduğu bir grup 28/4/2020 tarihinde, İstanbul'un Kartal ilçesinde bulunan Marmaray Tren İstasyonu kolonlarına bir siyasi partinin 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü ile işçilerin ekonomik ve sosyal haklarına ilişkin ifadelerin yer aldığı pankartlar asmıştır.

3. Kolluk görevlileri, ikiden fazla kişiyle çevrede afiş yapıştırmak kabahatinin gerçekleştirilmesi nedeniyle başvurucu hakkında 24/4/1930 tarihli ve 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu'nun 282. maddesi uyarınca 1.000 TL idari para cezası uygulamıştır.

4. Başvurucunun idari yaptırım kararına yönelik itirazını hâkimlik, kesin olarak reddetmiştir. Kararda, "1593 Sayılı Umumi Hıfzısıhha Kanununa Muhalefet 282. maddesinin ihlali, sabit bulunan eylemin oluşturduğu kabahat nedeni ile hakkında idari yaptırım kararı düzenlenen idari yaptırımın yasa ve usule uygun olduğu" gerekçesine dayanılmıştır.

5. Başvurucu, nihai hükmü öğrendikten sonra -süresinde- 3/7/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

6. Bireysel başvuru sonrası -mahalli mülki amirce onaylanmış olan- aynı İdari Yaptırım Tutanağı başvurucuya tebliğ edilmiştir. Başvurucunun anılan tutanağa itirazı, bu sefer de bir başka hâkimlikçe incelenmiş ve 27/4/2021 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir. İtirazın reddine ilişkin kararda "1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu'nun 282. maddesi gereği idari para cezasıyla cezalandırılan itiraz edenin salgın hastalığa karşı 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 13. maddesi uyarınca 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 3,4 ve 1 ile 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu'nun 27, 72 ve 77. maddesinin verdiği kanuni yetkiyle alınan idari tedbiri, iki kişiden fazla kişi ile çevrede afiş yapıştırmak yasağını ihlal ettiği" gerekçesine dayanılmıştır.

7. Başvurucu, nihai hükmü 17/5/2021 tarihinde öğrendikten sonra 20/5/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. 2021/27135 numaralı bireysel başvurunun mevcut başvuru ile birleştirilmesine Komisyon tarafından karar verilmiştir. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

A. Suçta ve Cezada Kanunilik İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

8. Başvurucu, yaptırım uygulanan yasal düzenlemenin belirsiz olması nedeniyle Anayasa'nın 38. maddesinin ihlal edildiğinden yakınmıştır. Adalet Bakanlığı (Bakanlık), uygulanan idari para cezası miktarının kişisel ve anayasal öneme sahip olmadığı, dolayısıyla kabul edilemez olduğu görüşünü bildirmiştir. Ayrıca Bakanlık, suçun ve uygulanan cezanın kanuni dayanağı olduğunu belirtmiş, buna dayanak olarak Yargıtayın bir kararına atıf yapmıştır.

9. Başvuru suçta ve cezada kanunilik ilkesi kapsamında incelenmiştir. Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu Mustafa Karakuş (B. No: 2020/34781, 17/1/2023) kararında, sokağa çıkma yasağının ihlal edilmesi nedeniyle -1593 sayılı Kanun'un 282. maddesine dayanılarak- uygulanan yaptırımın suçta ve cezada kanunilik ilkesini ihlal edip etmediğini incelemiştir. Anayasa Mahkemesi, 1593 sayılı Kanun'un 282. maddesinde "kanunda yazılı yasaklara aykırı hareket etme" veya "zorunluluklara uymama" unsurlarının yer aldığını belirtmiş ve yaptırım uygulanacak eylemlerin Kanun'da açık şekilde düzenlenmesi gerektiğine karar vermiştir. Bahsi geçen kararda başvuruya konu eylemin, Umumi Hıfzıssıhha Meclisi tarafından COVID-19 salgını ile mücadele kapsamında alınan tedbirlerden olmakla birlikte 1593 sayılı Kanun'da öngörülen tedbirler arasında sokağa çıkma kısıtlamasının sayılmadığına dikkat çekilmiştir. Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi, yaptırım uygulanan eyleminin 1593 sayılı Kanun'da yazılı olan bir yasağa veya zorunluluğa karşılık gelmediğini değerlendirerek, suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiği sonucuna varmıştır (Mustafa Karakuş [GK] B. No: 2020/34781, 17/1/2023, §§76-85).

Kararın ilgili bölümü şöyledir:

"76. 1593 sayılı Kanun'un 23. maddesine uygun olarak oluşturulan il umumi hıfzıssıhha meclisleri aynı Kanun'un 27. maddesi gereğince "mahallin sıhhi ahvalini daima nazarı dikkat önünde bulundurarak şehir ve kasaba ve köyler sıhhi vaziyetinin ıslahına ve mevcut mahzurların izalesine yarayan tedbirleri" almaya yetkilidir. Anılan hükümde kamu sağlığının korunmasına yarayan tedbirlerin neler olduğu belirtilmemiş ve bu meclisler tarafından alınabilecek tedbirlerin kapsam ve koşulları bakımından belirli bir çerçeve çizilmemiştir.

77. Bununla birlikte hükmün "Sari ve salgın hastalıklar hakkında istihbaratı tanzim, sari ve içtimai hastalıklardan korunmak çareleri ve sıhhi hayatın faideleri hakkında halkı tenvir ve bir sari hastalık zuhurunda hastalığın izalesi için alınan tedbirlerin ifasına muavenet eylerler." şeklindeki ikinci cümlesinde bu meclislerin bulaşıcı ve salgın hastalıklara ilişkin görevleri daha açık ve sınırlı bir şekilde düzenlenmiştir. Buna göre il ve ilçe umumi hıfzıssıhha meclisleri öncelikle bulaşıcı ve salgın hastalıklar hakkında istihbaratı düzenlemekle görevlidir. Kanun'un yürürlüğe girdiği dönemin iletişim ve ulaşım koşulları gözönüne alındığında bu türden hastalıkların ortaya çıkışına dair bilgi akışının hastalıkla mücadeledeki öneminin bilincinde olan kanun koyucunun istihbaratın tanzimini anılan meclislere açık bir görev olarak yüklediği ifade edilebilir. Hıfzıssıhha meclislerine yüklenen ikinci görev bulaşıcı ve yaygın hastalıklardan korunma yolları ve sağlıklı yaşamın faydaları hakkında halkı bilinçlendirmektir. COVID-19 örneğinde de görülebileceği üzere alınabilecek basit tedbirler ile hastalığın yayılım hızının düşürülmesi mümkün olduğundan halkın hastalıktan korunma yolları hakkında bilgilendirilmesi salgın dönemlerinde hayati önem taşımaktadır. Kanun hükmünün ikinci cümlesi ile hıfzıssıhha meclislerine yüklenen diğer bir görev ise bir sari hastalık zuhurunda hastalığın izalesi için alınan tedbirlerin ifasına yardım etmektir. Bulaşıcı ve salgın hastalıklardan birinin ortaya çıkışı hâlinde alınabilecek tedbirler Kanun'un 72. maddesinde düzenlenmiştir. Kanun koyucunun alınabilecek tedbirlerin uygulanmasına yardım etmekle görevlendirdiği il ve ilçe umumi hıfzıssıhha meclislerinin Kanun'un ilgili hükmünde sınırlı sayıda sayılan tedbirler arasında yer almayan sokağa çıkma yasağı tedbirini alma yetkisine sahip olduğunun kabulü mümkün görünmemektedir. Kanun'un 27. maddesi bir bütün olarak değerlendirildiğinde il ve ilçe umumi hıfzıssıhha meclislerinin görev ve yetkilerine ilişkin ikili bir ayrım yapıldığı anlaşılmıştır. Buna göre olağan dönemlerde Kanun'un 26. maddesi gereğince her ay düzenli olarak toplanan umumi hıfzıssıhha meclisleri, kamu sağlığının korunmasına yarayan ancak temel hak ve özgürlüklere müdahale etmeyen tedbirleri alabilir; buna karşın temel hak ve özgürlüklere müdahale mahiyetindeki tedbirlerin alınmasını gerektirebilecek bulaşıcı ve salgın hastalık dönemlerinde ancak Kanun'da yazılı tedbirlerin uygulanmasına yardımcı olabilir.

78. 1593 sayılı Kanun'un "Memleket dahilinde sari ve salgın hastalıklarla mücadele" kenar başlıklı "İkinci Fasıl"ında yer alan 72. maddede, Kanun'un 57. maddesinde zikredilen hastalıklardan birinin ortaya çıkması veya ortaya çıktığından şüphelenilmesi durumunda uygulanabilecek tedbirlere yer verilmiştir. Kanun'un 57. maddesinde -bir kısmı günümüzde genel sağlık açısından tehlikeliliğini yitirmiş olan- bazı hastalıklar tahdidî olarak sayılmıştır. Yeni bir tür bulaşıcı hastalık olan COVID-19, 1930 yılında yürürlüğe giren Kanun'da sınırlı olarak sayılan bu hastalıklar arasında -doğal olarak- yer almamaktadır. Ancak Kanun'un "57 nci maddede zikredilenlerden başka her hangi bir hastalık istilai şekil aldığı veya böyle bir tehlike baş gösterdiği takdirde ... o hastalığa karşı bu kanunda mezkür tedabirin kaffesini veya bir kısmını tatbika Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekaleti salahiyettardır." şeklinde düzenlenen 64. maddesi uyarınca 57. maddede sayılan hastalıklar ile mücadele kapsamında alınabilecek tedbirlerin tümünün veya bir kısmının COVID-19 salgını ile mücadele kapsamında da alınabileceği sonucuna ulaşmak mümkündür.

79. 1593 sayılı Kanun'un 72. maddesinde, Anayasa'da düzenlenen bir kısım temel hak ve özgürlüğe müdahale teşkil eden ve yukarıda belirtildiği üzere COVID-19 salgını ile mücadele kapsamında da alınması mümkün olan bazı tedbirler yer almaktadır. Maddenin (1) numaralı bendinde "hasta olanların veya hasta olduğundan şüphe edilenlerin ve hastalığı neşrü tamim eylediği tetkikatı fenniye ile tebeyyün edenlerin" belli bir süre ile sınırlı olmak üzere ikametgâhlarında veya sıhhi ve fenni şartları haiz mahallerde tecrit ve gözetimi düzenlenmektedir. Yine maddenin (7) numaralı bendinde “sari ve salgın hastalıklardan birinin zuhur etmesi” hâlinde hastalığın ortaya çıktığı “umumi mahallerin tehlike zail oluncaya kadar set ve tahliyesi”ne imkân veren bir tedbire yer verilmektedir. Maddenin (1) numaralı bendinde belirli kişiler yönünden uygulanabilen tedbirin bir benzeri (7) numaralı bentte "içinden bulaşıcı ve salgın hastalığa yakalanmış biri çıkan umumi yerlerin tehlike geçinceye kadar kapatılması ve boşaltılması" olarak belirli yerler yönünden düzenlenmiştir. Maddenin (1) numaralı bendinde belirtilen kişilerin tecrit edilmesi ve gözlem altına alınması ile (7) numaralı bendinde belirtilen yerlerin kapatılması ve boşaltılması şeklindeki tedbirlerin -bazı istisnalar dışında- tüm vatandaşlar yönünden uygulanan ve genel nitelikte bir önleyici tedbir olan sokağa çıkma kısıtlamasından kapsam ve mahiyetleri itibarıyla farklı olduğu hususunda kuşku bulunmamaktadır. Dolayısıyla Kanun'un 72. maddesi de sokağa çıkma yasağı tedbirini kapsamamaktadır.

...

82. 1593 sayılı Kanun'un "Vilayetler ve kazalar umumi hıfzıssıhha meclisleri" kenar başlıklı "Beşinci Fasıl"ındaki 23-28. maddeleri ile diğer hükümlerinde, il ve ilçe umumi hıfzıssıhha meclisleri tarafından alınan tedbirlere uygun davranmanın bireyler açısından mecburi olduğuna ilişkin herhangi bir hüküm bulunmamaktadır.

83. Somut olayda başvurucunun İstanbul İl Umumi Hıfzıssıhha Meclisi kararında öngörülen bir zorunluluğa uymadığı hususunda tartışma bulunmamaktadır. Ancak söz konusu kuralda işaret edilen zorunluluk, 1593 sayılı Kanun'da yazılı zorunluluktur. Kuraldaki açık ifade karşısında Kanun'un verdiği yetkiye dayanılarak kamu otoritelerince ihdas edilen zorunluluklara uymama şeklindeki eylemlerin 282. madde kapsamında değerlendirilerek faillerinin cezalandırılması mümkün değildir. Aksinin kabulü, kapsamı kanun koyucu tarafından bilinçli olarak dar tutulan ceza hükmünün kamu otoritelerinin düzenleyici işlemleri ile sınırları öngörülemeyecek ve keyfî cezalandırmaya imkân tanıyacak şekilde genişletilmesine neden olacaktır.

...

85. Başvurucunun eyleminin 1593 sayılı Kanun'un 282. maddesi hükmünde düzenlenen "bu Kanunda yazılı olan yasaklara aykırı hareket etmek veya zorunluluklara uymamak" kapsamında yer aldığı kabul edilmiştir. Somut olaya uygulanan kuralın işaret ettiği (1593 sayılı Kanun'da yazılı) yasak veya zorunluklara temas etmemesine rağmen başvuruya konu eylem öngörülmesi mümkün olmayan bir yorum ile kural kapsamına dâhil edilerek ayrı bir kabahat ihdas edilmiştir. Bu şekilde bir cezalandırmada bireylerin hukuki yardım almak suretiyle dahi hangi eylem ve kusurların kendilerine atfedilebileceğini, suçlu duruma düşebileceklerini bilebilmeleri mümkün değildir. Kamu makamlarının söz konusu yorumunun anılan hükmün amacını aşan ve öngörülemez bir yorum olduğu sonucuna ulaşılmıştır."

10. Somut olayda, idari yaptırıma dayanak olan çevrede afiş yapıştırmak eyleminin anılan kuraldaki yasaklara aykırı hareket etme veya zorunluluklara uymama hükmü kapsamına girmediği gözetildiğinde Mustafa Karakuş kararında açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

11. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 38. maddesinde güvence altına alınan suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

B. İfade Özgürlüğünün İhlal Edildiğine İlişkin İddia

12. Başvurucu, yaptırım konusu olan afişlerin bir siyasi partiye ait olduğunu, propaganda yapma serbestîsinin bulunduğunu, dolayısıyla siyasi bir faaliyet kapsamında olan afişlerin asılması nedeniyle uygulanan yaptırımın ifade özgürlüğünü ihlal ettiğini ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca adil yargılanma hakkı kapsamında bazı iddialarda da bulunmuştur. Bakanlık, koronavirüs salgın hastalığının ülkemizde yaşanan sürecine ilişkin açıklamalar yapmış; 1593 sayılı Kanun'un 1., 27. ve 282. maddelerinin müdahalenin "kanunilik" ölçütünü karşıladığı görüşünü bildirmiştir.

13. Somut olayda başvurucu, bir siyasi partinin 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü ile işçilerin ekonomik ve sosyal haklarına ilişkin ifadeler içeren afişini asması nedeniyle hakkında idari para cezası uygulanmıştır. Başvuru, ifade özgürlüğü kapsamında incelenmiştir.

14. Anayasa Mahkemesi pek çok kararında hak ya da özgürlüklere bir müdahale söz konusu olduğunda öncelikle tespiti gereken hususun müdahaleye yetki veren bir kanun hükmünün mevcudiyeti olduğunu açıklamıştır (kanunilik şartına başka bağlamlarda dikkat çeken kararlar için bkz. Sevim Akat Eşki, B. No: 2013/2187, 19/12/2013, § 36; Tuğba Arslan [GK], B. No: 2014/256, 25/6/2014, § 82; Hayriye Özdemir, B. No: 2013/3434, 25/6/2015, §§ 56-61; Halk Radyo ve Televizyon Yayıncılık A.Ş. [GK], B. No: 2014/19270, 11/7/2019, § 35). Buna göre Anayasa’nın 26. maddesi kapsamında yapılan bir müdahalenin kanunilik şartını sağladığının kabul edilebilmesi için müdahalenin kanuni bir dayanağının bulunması zorunludur.

15. Başvurucu hakkındaki idari para cezası, 1593 sayılı Kanun'un 282. maddesine göre tesis edilmiştir. Üst başlıkta da detaylı açıklandığı üzere (bkz. §§ 9,10) başvuruya konu eylem, somut olaya uygulanan kuralın işaret ettiği yasak veya zorunluklara temas etmemesine karşın idare ve yargı merciince öngörülmesi mümkün olmayan bir yorum ile kural kapsamına dâhil edilerek ayrı bir kabahat ihdas edilmiştir. Bu kapsamda, suç ve cezaların kanuniliği ilkesi başlığı altında yapılan değerlendirmelerden ayrılmayı gerektirir bir yön bulunmaması nedeniyle başvurucunun ifade özgürlüğüne yapılan müdahalenin kanunla öngörülmediği kanaatine ulaşılmıştır.

16. Açıklanan gerekçelerle, Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

17. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ve 20.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

18. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

19. Yeterli giderim sağlandığından başvurucunun manevi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. 1. Anayasa’nın 38. maddesinde güvence altına alınan suçta ve cezada kanunilik ilkesinin İHLAL EDİLDİĞİNE,

2. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin suçta ve cezada kanunilik ilkesi ve ifade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul Anadolu 8. Sulh Ceza Hâkimliğine (2020/3173 D. İş sayılı kararı) ve Anadolu 6. Sulh Ceza Hâkimliğine (2020/4432 D. İş sayılı kararı) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminata ilişkin taleplerinin REDDİNE,

E. 446,90 TL ve 487,60 TL harç ile 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam19.734,50 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 19/10/2023 tarihinde karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Umut Mahmut Taner [1.B.], B. No: 2020/20939, 19/10/2023, § …)
   
Başvuru Adı UMUT MAHMUT TANER
Başvuru No 2020/20939
Başvuru Tarihi 20/5/2021
Karar Tarihi 19/10/2023
Birleşen Başvurular 2021/27135

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, birden fazla kişi ile birlikte afiş asma eylemi nedeniyle idari para cezası uygulanmasının başvurucunun ifade özgürlüğü ile suçta ve cezada kanunilik ilkesini ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Suç ve cezaların kanuniliği ilkesi Suç ve cezada kanunilik İhlal Yeniden yargılama
İfade özgürlüğü Diğer İhlal Yeniden yargılama
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi