TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
P.T. BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2020/22319)
Karar Tarihi: 18/4/2024
RESEN GİZLİLİK KARARI
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
İrfan FİDAN
Yılmaz AKÇİL
Raportör
Mustafa Erdem ATLIHAN
Başvurucu
P.T.
Yasal Temsilcisi
A.T.
Vekili
Av. Damla İLTER ÇELİK
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, çocuğun cinsel istismarı suçuyla ilgili olarak etkili soruşturma yürütülmemesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucunun yasal temsilcisi olan anne, olay tarihinden yaklaşık iki yıl önce eşi U.T.den boşanmış, ortak çocukları olan 20/8/2015 doğumlu P.T.nin velayeti anneye verilmiş, küçüğün haftanın belli günleri ve saatlerinde baba yanında kalması şeklinde baba ile çocuk arasında kişisel ilişki kurulmuştur.
3. 7/4/2019 tarihinde baba U.T.nin yanından dönen P.T. canının yandığını söyleyerek tuvalet ihtiyacını gidermek istememiş ve yasal temsilcinin annesine, babasının özel bölgelerine dokunduğunu işaretle göstermiştir. Bunun üzerine yasal temsilci, P.T.yi Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesine götürmüş; muayene sonrasında düzenlenen 7/4/2019 tarihli genel adli muayene raporunda "Genital Bölge: dış genital bakısında hafif kızarıklık ve ödem mevcut." tespiti yapılmıştır. Hastanede olayın adli vaka olduğu söylenerek başvurucu kolluğa yönlendirilmiştir.
4. Yasal temsilcinin polis merkezine başvurması üzerine nöbetçi Cumhuriyet savcısının talimatıyla başlatılan soruşturma kapsamında onun ve yasal temsilcinin annesi C.B.nin, şüpheli sıfatıyla baba U.T. ile annesi S.T.nin adli kollukta ifadeleri alınmıştır. Yasal temsilci 8/4/2019 tarihli ifadesinde; mahkeme kararı gereğince, boşanma sonrası velayeti kendisine verilen küçük kızının belirli günlerde boşandığı eşinin yanına gittiğini, olay tarihinden yaklaşık üç hafta önce eşinin evine giden kızının dönüşte annesine çişini yaparken canının yandığını söylediğini ancak durumdan şüphelenmediğini, daha sonra 7/4/2019 tarihinde yine babasının evinden dönen kızının canının yanması nedeniyle tuvaletini yapmak istemediğini ve annesine, bir daha babasının yanına gitmek istemediğini çünkü babasının özel bölgelerine parmağıyla dokunduğunu söylemesi üzerine kızını muayene ettirmek için hastaneye götürdüğünü, hastane çalışanlarının yönlendirmesi üzerine hastaneden aldığı raporla kolluğa başvurduğunu, eski eşinden şikâyetçi olmadığını, küçük kızına genital ve anal muayene yapılmasını istemediğini belirtmiştir.
5. 8/4/2019 tarihinde küçüğün psikolog ile yaptığı görüşmeye ilişkin görüşme raporuna "Mağdur çocuk P.T. polise ifade verecek yaşta olmadığından; anne ve kendisi ile yaptığımız görüşmede babasının evine gittiğinde, babasının parmakla dokunduğunu fakat bunu tuvalette tuvaletini yaptığı esnada olduğunu beyan etti. Babanın mağdur çocuğa herhangi bir istismarının olup olmadığı kanaati oluşmadığından yapılan doktor muayenesinde göz önünde bulundurularak işlem yapılması uygun olacağı düşünülmüştür." kaydı düşülmüştür.
6. Küçüğün annesi olan yasal temsilcinin verdiği CD'deki iki video kolluk görevlileri tarafından izlenip 8/4/2019 tarihli Görüntü İzleme Tutanağı'nı düzenlenmiş; tutanakta, videolarda babanın parmağı ile küçüğün vücudunun özel bölgelerine nasıl dokunduğunu/bastırdığını tarif ettiğine ilişkin görüntüler olduğu belirtilmiştir.
7. Yasal temsilcinin annesi olan C.B.nin adli kollukta bilgi veren sıfatıyla ifadesi alınmıştır. C.B. ifadesinde kızı ile eski eşinin boşanmasından sonra torununa kendisinin baktığını, U.T.nin mahkeme kararı gereğince on beş günde bir küçüğü evine götürdüğünü, 7/4/2019 günü U.T.nin torununu saat 15.00 sıralarında getirdiğini, torununun babasının yanına tekrar gitmek istemediğini ve babasının kendisine parmağıyla dokunduğunu ifade ettiğini, babasının ona nasıl dokunduğunu göstermesini torunundan istediğinde parmağını bacağına birkaç kez bastırarak "İşte böyle yapıyor?" dediğini ve "Başka nerene yapıyor?" diye sorduklarında torununun parmağını genital ve anal bölgelerine de bastırarak "Buralara da yapıyor, buralara yaptıktan sonra da kakamı ve çişimi yaparken acıyor." dediğini ve torununun özel bölgelerini kontrol ettiğinde genital bölgesinde kızarıklık gördüğünü ifade etmiştir.
8. U.T. 8/4/2019 tarihinde kollukta verdiği ifadede iddiaların doğru olmadığını, eski eşi olan yasal temsilci ile annesinin kızıyla irtibatını kesmek için bu iddiayı ileri sürdüğünü, annesi S.T. ile yaşadığını, 7/4/2019 günü kızına gün boyunca annesinin baktığını, onun da tanık olarak ifadesine başvurulmasını istediğini, öz kızına karşı böyle iğrenç bir davranışta bulunmadığını belirtmiştir. U.T 2/5/2019 tarihinde Cumhuriyet savcısınca alınan ifadesinde de ilk ifadesine benzer şekilde iddiaları yalanlamıştır. Baba U.T.nin annesi olan S.T. adli kollukta verdiği ifadesinde olay günü küçüğün hep yanında olduğunu, oğlunun küçüğe karşı herhangi bir olumsuz davranışı olmadığını dile getirmiştir.
9. Yasal temsilci 9/5/2019 tarihinde Cumhuriyet savcısı huzurunda verdiği ifadesinde; önceki beyanında bir arkadaşının şikâyeti olmasa da soruşturmanın yürütüleceği, şikâyetçi olması hâlinde ileride kendi aleyhine tazminat davası açılabileceği şeklinde verdiği bilgiye istinaden ve henüz olay netleşmeden şikâyetçi olmak istemediğini, kızının muayenesi yapıldığı için tekrar genital ve anal muayenesinin yapılmasını istemediğini, olay nedeniyle eski kocasından şikâyetçi olduğunu ifade etmiştir.
10. Cumhuriyet Başsavcılığının (Başsavcılık) talebi üzerine Adli Tıp Kurumu İstanbul Anadolu Adli Tıp Şube Müdürlüğü 15/5/2019 tarihli bir rapor düzenlemiştir. Bu raporda “P.T.'nin şubemizde yapılan muayenesinde; ana kucağında iken diz-dirsek pozisyonunda yapılan anal muayenede anal bölgede herhangi bir ekimoz görülmediği, anal sfınkter tonusu normal görünümde olduğu, Hymen muayenesinde; hymen annüler yapıda olup fevhası 0,3-0,4 cm olduğu görüldüğüne; Sonuç: Çocuğun yaşının küçük olması ayrıca babası tarafından cinsel istismara uğradığı iddiası olması nedeniyle vakanın çocuk psikiyatristi tarafından değerlendirilmesinin uygun olduğu, sorulan husus cevaplandırılabilmesi için çocuğun dava dosyası ile birlikte muayene olmak üzere Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulu'na gönderilmesinin uygun olduğu" belirtilmiştir.
11. Bünyesinde iki ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanı ve bir çocuk ve ergen ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanı bulunan Adli Tıp Kurumu Adli Tıp 6. İhtisas Kurulunun 19/7/2019 tarihli raporunda sonuç olarak küçük P.T.de anksiyete belirtileri tespit edildiği ancak bu psikiyatrik bulguların iddia edilen cinsel istismar olayı ile ilişkili olup olmadığı hususunda küçüğün yaşı nedeniyle Kurulca kesin karara varılamadığının oybirliği ile mütalaa olunduğu görülmüştür.
12. Başsavcılıkça toplanan bilgi ve belgelerden müştekinin soyut iddiası dışında şüphelinin yüklenen suçu işlediğini gösterir dava açmaya yeterli kanıt ve emare bulunmadığı anlaşıldığından 25/9/2019 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir.
13. Yasal temsilcinin bu karara karşı yaptığı itiraz Sulh Ceza Hâkimliğince reddedilmiş, yasal temsilci bu kararı 11/3/2020 tarihinde öğrendikten sonra COVID-19 tedbirleri kapsamında sürelerin durdurulduğu dönemi dikkate alarak 9/7/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
II. DEĞERLENDİRME
14. Yasal temsilci, boşanma kararı neticesinde Mahkemece verilen karar sebebiyle boşandığı eski eşiyle görüşen küçüğün babasının cinsel istismarına uğradığını, bu olay nedeniyle başlatılan soruşturmanın ise küçüğün Çocuk İzleme Merkezine yönlendirilmek suretiyle gözlenmesi ve olayı aydınlatabilecek şekilde ifadesi alınması gerekirken bunun yapılmaması, babaanne S.T.nin Amasra'da ikamet ettiğinin yasal temsilci tarafından biliniyor olması karşısında S.T.nin ifadesinde verdiği olay günü küçüğün hep yanında olduğu, oğlunun küçüğe karşı herhangi bir olumsuz davranışı olmadığı bilgisinin denetlenmesi için S.T.nin HTS kayıtlarının alınmaması, küçüğün genital muayenesinin ancak bir buçuk ay sonra yapılması ve Adli Tıp Kurumu Adli Tıp 6. İhtisas Kurulu tarafından küçükte tespit edilen anksiyete belirtilerinin sebebinin sorgulanmaması nedenleriyle etkili şekilde yürütülmeyerek baba hakkında ceza davası açılmadığını belirtmiş; adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
15. Başvuru, kötü muamele yasağının usul boyutu kapsamında incelenmiştir.
16. Anayasa’nın 17. maddesi -“Devletin temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddesindeki genel yükümlülükle birlikte yorumlandığında- bir kimsenin devlet görevlilerinin 17. maddenin üçüncü fıkrasını ihlal eden bir muamelesine uğradığına ilişkin savunulabilir bir iddiada bulunması hâlinde etkili bir soruşturma yürütülmesini gerektirir. Bu usul yükümlülüğü, iddianın savunulabilir olması şartıyla, devlet görevlisi olmayan kişilerin kötü muamele teşkil eden eylemleri yönünden de geçerlidir (bazı değişiklilerle bkz. Özlem Tuncel Kaya, B. No: 2013/8868, 10/3/2016, § 35). Kötü muamelenin kasten yapıldığının ileri sürüldüğü durumlarda iddia hakkında ivedilikle bir ceza soruşturması başlatılmalıdır. Soruşturmada olayı aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek tüm deliller toplanmalıdır. Dahası soruşturma süreci, gerektiği ölçüde kamu denetimine ve mağdurun erişimine açık olmalı; mağdur soruşturmaya etkili şekilde katılabilmeli; soruşturmada makul bir özen ve süratle hareket edilmelidir. Ayrıca yetkililer, soruşturmayı sonlandırmak için aceleci davranmamalı ve temelden yoksun sonuçlara dayanmamalıdır (Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, §§ 101-103; S.D., B. No: 2013/3017, 16/12/2015, §§ 111-114; Veli Saçılık (2), B. No: 2018/24614, 18/10/2022, § 16).
17. Yasal temsilci olan anne, olay tarihinde üç buçuk yaşında olan küçüğün basının yanından dönüşünde tekrar babasının yanına gitmek istememesi ve babasının parmağıyla cinsel bölgelerine dokunduğunu ifade etmesi nedeniyle kızının cinsel istismara uğradığından şüphelenmiştir. Şüphe üzerine küçük kızını götürdüğü hastanede muayene edilmesi neticesinde genital bölgesinde kızarıklık ve ödem tespit edilmiştir. Hastanedeki görevli personelin yönlendirmesi ile kızının cinsel istismara uğradığını düşünerek karakola başvurmuş ancak bir arkadaşının tavsiyesi üzerine olayın vahameti nedeniyle şikâyetçi olmasa da soruşturma yapılacağından ve ileride kendisi aleyhine bir tazminat davası açılabileceğinden eski eşinden şikâyetçi olmamıştır. Yasal temsilci daha sonra Cumhuriyet savcısı huzurunda verdiği ifadesinde şikâyetçi olduğunu ifade etmiştir (bkz. § 9).
18. Yasal temsilcinin şikâyeti üzerine Başsavcılıkça derhâl soruşturma başlatılmış, mağdur küçüğün psikologla görüştürülerek ifadesi alınmaya çalışılmış, soruşturma kapsamında yasal temsilcinin ve tanık gösterdiği annesinin ifadeleri detaylı şekilde dinlenmiştir (bkz. §§ 7, 9). Yine şikâyet edilen U.T.nin hem adli kollukta hem de Başsavcılıkta savunma ve iddiaları kayıt altına alınmış, U.T.nin dinlenilmesini istediği annesi S.T.nin de tanıklığına başvurulmuştur (bkz. § 8).
19. Olayın aydınlığa kavuşturulabilmesi için suçun mağduru olduğu iddia edilen küçük P.T. ilk olarak psikologla görüştürülmüş, sonrasında Adli Tıp Kurumu İstanbul Anadolu Adli Tıp Şube Müdürlüğünden rapor alınmıştır. Bu raporda "...vakanın çocuk psikiyatristi tarafından değerlendirilmesinin uygun olduğu..." kanaatine varılması nedeniyle Başsavcılıkça Adli Tıp Kurumu Adli Tıp 6. İhtisas Kurulundan tekrar bir rapor alınmıştır. Buna göre soruşturma kapsamında alınan bilirkişi raporlarının varılan yargısal kanaatte etkili olduğu söylenebilir. Dolayısıyla Başsavcılıkça etkili bir soruşturmanın gereği olarak makul bir sürat ve özenle delillerin toplandığı görülmüştür.
20. Yukarıda da bahsi geçen uzman ve bilirkişi raporları uyarınca Başsavcılıkça -yasal temsilcinin iddiasının aksine- çocuğun cinsel istismarına ilişkin herhangi bir eylemin bilimsel olarak doğrulanamadığı sonucuna varılmıştır.
21. Öte yandan yasal temsilcinin etkili bir soruşturma yapılmadığını savunurken toplanması gerektiği hâlde Başsavcılıkça toplanmadığını ifade ettiği deliller, küçüğün Çocuk İzleme Merkezine yönlendirilmek suretiyle olayı aydınlatabilecek şekilde ifadesinin alınması gerekirken bunun yapılmaması, şüpheli babanın annesi ile birlikte yaşadığı iddiasına ilişkin olarak anne S.T.nin HTS kayıtlarının alınmaması, küçüğün genital muayenesinin ancak bir buçuk ay sonra yapılmasıdır (bkz. § 14).
22. Küçüğün psikologla görüşmesi sonrasında, bünyesinde iki ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanı ile bir çocuk ve ergen ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanı bulunan Kurul tarafından olaya ilişkin ifadelerinin dinlenildiği görülmüştür. Ayrıca küçüğün ilk olarak gittiği Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesinde düzenlenen 7/4/2019 tarihli genel adli muayene raporu da dosya içine alınmıştır. Küçüğün babaannesi S.T.nin olayın yaşandığı iddia edilen gün küçüğün yanında olduğuna ilişkin ifadesi sorgulanmasına rağmen bu ifadeye ilişkin bir itirazda ya da yalan tanıklık suçunun işlendiği iddiası ile şikâyette bulunulduğuna dair bir iddia, bilgi ya da belge de mevcut değildir.
23. Bu noktada belirtmek gerekir ki Anayasa’nın 17. maddesi gereğince yürütülecek soruşturmalarda soruşturma makamlarının olayın gelişimine ve delillerin elde edilmesine ilişkin olarak ileri sürülen her türlü iddiayı ve talebi karşılama zorunluluğu bulunmamaktadır. Soruşturma kapsamında yürütülecek soruşturma işlemlerinin belirleyicisi, yetkili soruşturma makamlarıdır (Yavuz Durmuş ve diğerleri, B. No: 2013/6574, 16/12/2015, § 62; Mahpulah Özarslan, B. No: 2016/12544, 15/9/2020, § 62).
24. Sonuç olarak başvuru konusu olayda başvurucu, gerektiği hâlde Başsavcılıkça toplanmayan herhangi bir delilin varlığını ortaya koyamamıştır. Başvurucunun suç ihbarı üzerine derhâl başlatılan ceza soruşturması sürecine etkili bir şekilde katılımı sağlanmıştır. Dolayısıyla Başsavcılık tarafından makul özenle deliller toplanmış, olayın aydınlatılması bakımından ciddiyetle araştırma yapılmıştır. Bu bağlamda elde edilen delillerin hukuki olarak yorumlanmasında Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında korunan hakkı zedeleyecek mahiyette bir değerlendirme yapılmadığını ya da soruşturmanın etkili şekilde yürütülmediğini gösterir herhangi bir bulguya rastlanmamıştır.
25. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının etkili soruşturma yükümlülüğüne ilişkin usul boyutuna yönelik bir ihlalin olmadığı açık olduğundan başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun (küçüğün) ve temsilcisinin kimliğinin RESEN GİZLİ TUTULMASINA,
B. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 18/4/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.