logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Arif Polat [1.B.], B. No: 2020/20052, 28/2/2024, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ARİF POLAT BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/20052)

 

Karar Tarihi: 28/2/2024

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Eren Can BENAKAY

Başvurucu

:

Arif POLAT

Vekili

:

Av. Rıfat KARADAĞ

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru işverenle güven ilişkisinin bozulduğu gerekçesiyle iş sözleşmesinin feshedilmesi üzerine açılan işe iade davasında davanın sonucuna etkili iddianın kararda karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu, 28/1/2013 tarihinden itibaren Türk Telekom'a bağlı TT International Telekomünikasyon Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi (Şirket) bünyesinde strateji ve pazarlama direktörü olarak çalışmaktadır.

3. Şirket, noter vasıtasıyla gönderdiği 22/9/2016 tarihli yazıyla başvurucunun iş sözleşmesini feshetmiştir. Fesih bildirimi ''İş sözleşmeniz, İnsan Kaynakları Yönetiminden sorumlu Kurumsal Gelişim Başkanlığı'nın 22/9/2016 tarihli kararı neticesinde, şirket ile güven ilişkisinin zedelenmesi dolayısıyla, İş Kanunu madde 25/II-e hükmüne göre derhal feshedilmiştir.'' şeklindedir.

4. Başvurucu, feshin geçersizliğinin tespitine ve işe iadesine karar verilmesi talebiyle 14/10/2016 tarihinde dava açmıştır.

5. İstanbul 23. İş Mahkemesi (Mahkeme) 3/10/2018 tarihinde davayı reddetmiştir. Karar gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Somut olayda, davalı işverenliğin Türk Telekom'a bağlı olarak kurulduğu, davacının davalı iş yerinde Strateji ve Pazarlama Direktörü olarak görev yaptığı, pozisyon itibariyle davacının davalı iş yerinde stratejik bşr konumunun bulunduğu, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 28.03.2017 tarih 2017/19203 Esas 2017/5147 Karar sayılı kararında açıklandığı üzere terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olduğu değerlendirilerek kanun hükmünde kararname tarafından verilen yetki ile işçinin iş akdinin yasal düzenleme kapsamında sona erdirilmesi durumunda 4857 sayılı İş Kanunu'nun 18 ve devamı maddeleri uyarınca geçersizlik koşulları aranmayacağı hususunun belirtildiği, dosya kapsamında mevcut belgelere göre davacının FETÖ ile iltisaklı banka olan Bank Asya nezdinde hesaplarının bulunduğu, bu hesaplar otomatik ödeme talimatlarının verildiği, davacının iş yerindeki konumu, Bank Asya hesabı ve tüm dosya birlikte değerlendirildiğinde davalı işveren ile davacı işçi arasındaki güven ilişkisinin sarsıldığı, iş akdinin devamının işverenden beklenemeyeceği anlaşıldığından davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur."

6. Başvurucu, karara karşı 10/9/2019 tarihinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur.

7. İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 31. Hukuk Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi) 27/12/2019 tarihinde istinaf başvurusunu esastan kesin olarak reddetmiştir.

8. Nihai karar başvurucuya 14/3/2020 tarihinde tebliğ edilmiş olup başvurucu 17/6/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. 25/3/2020 tarihli ve 7226 sayılı Kanun ile COVID-19 pandemisi nedeniyle yargı alanındaki süreler 13/3/2020 tarihinden 15/6/2020 tarihine kadar durduğundan başvurunun süresinde olduğu değerlendirilmiştir.

9. Başvurucu hakkında 2016 yılında Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasına (FETÖ/PDY) üye olma suçundan soruşturma başlatılmıştır. Söz konusu soruşturmaya ilişkin olarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 9/12/2021 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Kararda, başvurucunun ByLock kullanıcısı olmadığı ve FETÖ/PDY kapsamında değerlendirilen dernek ve sendikalarda kaydı olmadığı, örgüt tepe yönetimi ile irtibatı bulunmadığı, başvurucu hakkındaki tek tespitin Bank Asyada hesabının bulunması olduğu belirtilmiştir. Söz konusu hesaplar incelendiğinde 2013 yılından itibaren başvurucunun hesap bakiyesinin azaldığı, son olarak 2014 yılında 150 euro para yatırma işlemi yaptığı, bu işlem dışında Bank Asyanın yoğun likidite krizi yaşadığı dönemde hesaba para yatırmadığı ve yeni hesap açtırmadığı, yaptığı işlemlerin rutin bankacılık işlemi olduğu ifade edilmiştir.

10. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

II. DEĞERLENDİRME

11. Başvurucu; davasının haksız ve hukuka aykırı şekilde reddedildiğini ve yeterli inceleme yapılmadığını, Bank Asyada hesabı olmasının tek başına terör örgütü ile irtibat yönünde için yeterli delil olmadığını, karar gerekçesinde yer alan otomatik ödeme talimatının eşinin cep telefonu ödemesine ilişkin olduğunu, 10/2/2015 tarihinde Bank Asyadaki hesabını kapattığını iddia ederek adil yargılanma hakkının ihlal edildiği ileri sürmüştür.

12. Bakanlık görüşünde, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği, başvurucunun terör örgütü ile irtibatına veya iltisâkına ilişkin bir kısım tespitlerde bulunularak iş sözleşmesinin feshedildiği ve mahkemelerce yapılan feshin hukuka uygun olup hukuk kurallarını yorumlama yetkisinin olağan yargı yerlerine ait olduğu ve mahkemelerin iş hukukundan kaynaklanan uyuşmazlıklarda hangi nedenlerin haklı ve geçerli fesih nedeni oluşturduğuna ilişkin yorum ve değerlendirmesinin mevzuata uygun olup olmadığını denetlemenin Anayasa Mahkemesinin görevinde olmadığı belirtilmiştir.

13. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanında bireysel başvuru formunda belirttiği hususları tekrar etmiştir.

14. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurunun adil yargılanma hakkının güvencelerinden biri olan gerekçeli karar hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

15. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

16. Anayasa’nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı gerekçeli karar hakkı güvencesini de kapsamaktadır (daha geniş değerlendirme için bkz. Abdullah Topçu, B. No: 2014/8868, 19/4/2017, § 75). Nitekim Anayasa'nın 141. maddesinin üçüncü fıkrasında “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır.” denilerek mahkemelere kararlarını gerekçeli yazma yükümlülüğü yüklenmiştir. Mahkemelerin anılan yükümlülüğü, yargılamada ileri sürülen her türlü iddia ve savunmaya karar gerekçesinde ayrıntılı yanıt vermesi gerektiği şeklinde anlaşılamaz. Ancak mahkemeler, kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değilse de (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56) mahkemelerin davanın esas sorunlarını inceledikleri gerekçeli karardan anlaşılmalıdır. Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği davanın niteliğine ve şartlarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte olması hâlinde davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, § 35). Aksi bir tutumla mahkemenin davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında ilgili ve yeterli bir yanıt vermemesi veya yanıt vermeyi gerektiren usul veya esasa dair iddiaları cevapsız bırakması hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, § 39).

17. Somut olayda Şirket nezdinde 2013 yılından itibaren strateji ve pazarlama direktörlüğü görevini yerine getiren başvurucunun iş sözleşmesi, terör örgütüyle irtibatı bulunduğu şüphesiyle feshedilmiştir. Başvurucu, feshin geçersizliğinin tespit edilmesi ve işe iadesi talebiyle dava açmıştır. Mahkeme, başvurucunun Bank Asyada birden fazla hesabı olması ve bu hesaptaki hareketlere yönelik tespitleri, görevinin niteliğini ve Şirketin sahip olduğu önemi gözönünde tutarak değerlendirme yapmış; yapılan fesih işleminin temeli olması nedeniyle davayı reddetmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi de aynı görüşü paylaşarak istinaf başvurusunu reddetmiştir.

18. Şüphe feshinin mahiyeti gereği ispatı beklenemese de Yargıtay içtihadında kabul edildiği üzere şüphe, işçinin kişiliğinden kaynaklanan bir sebebe dayanmalı; bu sebep de ciddi, önemli ve somut nitelikte objektif olay ve vakıalar ile desteklenmelidir (çok sayıda karar arasından bkz. Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 3/10/2018 tarihli ve E.2018/10430, K.2018/20956 sayılı; 26/11/2018 tarihli ve E.2018/11097, K.2018/25472 sayılı kararı). Aksi hâlde hukuk devletinin bir gereği olan hukuki güvenlik ilkesine aykırı şekilde keyfî uygulamaların gündeme gelmesi söz konusu olabilecektir.

19. Bu itibarla şüphe feshi gerekçesiyle iş akdinin sonlandırıldığı davalarda, özellikle işvereni fesih sonucuna götüren hususların aydınlatılması önem arz etmektedir. Bu kapsamda şüpheye neden olan durum veya olayın/vakıa -Yargıtay içtihadında da değinildiği gibi- doğrudan işçinin şahsından kaynaklanmalı; millî güvenliği tehdit eden yapı veya oluşum ile işçi arasında güncel ve kişisel bir bağlantıyı ortaya koyabilecek nitelikte olmalıdır. Yine bu noktada mahkemelerce söz konusu bağlantının nasıl kurulduğunun detaylı bir şekilde gerekçelendirilmesi, keyfîliğin önüne geçilebilmesi adına önemlidir. Söz konusu kriterlerin -özellikle millî güvenlik ile ilgili hususlarda- esnek değerlendirilebileceği düşünülse dahi bu durumda da makul ve hakkaniyetli bir şekilde mevzunun ele alınması, hem işçi yönünden hem işveren yönünden adil bir denge kurulması gerekir.

20. Somut olayda Mahkeme, başvurucunun Bank Asyada birden fazla hesabı olmasını ve bu hesaplardaki hareketleri gözönünde bulundurarak fesih işleminin hukuka aykırı olmadığına kanaat getirmiştir. Ancak söz konusu hesap hareketlerinin neler olduğu mahkeme kararında yer almadığı gibi bu hesap hareketlerinin olağan bankacılık işleminden farkı da ortaya konulmamıştır. Başvurucu hakkında verilen takipsizlik kararında; başvurucunun Bank Asyadaki hesaplarında 2013 yılından itibaren hesap bakiyesinin azaldığının, son olarak 2014 yılında 150 euro para yatırdığının, bu işlem dışında Bank Asyanın yoğun likidite krizi yaşadığı dönemde hesaba para yatırmadığının ve yeni hesap açtırmadığının, yapılan işlemlerin rutin bankacılık işlemi olduğunun belirtilmesi karşısında (bkz. § 9), Mahkemece hesap hareketlerinin neden fesih işlemini hukuka uygun hâle getirdiğinin daha açık ve anlaşılır bir şekilde ortaya konulmadığı, öte yandan Bank Asyadaki hesapların ve hesaplardaki hareketlerin başvurucunun yapacağı göreve olan olumsuz etkisinin de değerlendirilmediği anlaşılmaktadır.

21. Kural olarak mahkeme kararında esasa ilişkin hususlarda yeterli gerekçe bulunması hâlinde istinaf merciince bu karara atıf yapılarak değerlendirme yapılması makul görülebilir. İlk derece mahkemesi kararında gerekçe bulunmadığı hâllerde ise başvurucuların ileri sürdüğü esaslı itirazların istinaf mercii tarafından gerekçeli bir şekilde karşılanması gerekir. Somut olayda başvurucunun temel iddiaları ilk derece mahkemesince kararda tartışılmamış, gerekçe oluşturulmamış, başvurucunun esaslı iddiaları Bölge Adliye Mahkemesince de karşılanmamıştır.

22. Sonuç olarak gerekçeli kararda, işveren yönünden başvurucu ile işveren arasındaki güven ilişkisinin sarsılmasına neden olan olay ve olgulara dair yeterli inceleme ve araştırma yapılmadığı, başvurucunun yargılamanın esasına tesir eder nitelikteki iddia ve itirazlarının incelenmediği, bu iddiaların karşılanmadığı görülmüştür. Bu nedenle yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.

23. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

24. Başvurucu, ihlalin tespitine ve yeniden yargılama yapılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Başvurucunun tazminat talebi bulunmamaktadır.

25. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 23. İş Mahkemesine (E.2016/478, K.2018/475) GÖNDERİLMESİNE,

D. 446,90 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.246,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 28/2/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Arif Polat [1.B.], B. No: 2020/20052, 28/2/2024, § …)
   
Başvuru Adı ARİF POLAT
Başvuru No 2020/20052
Başvuru Tarihi 17/6/2020
Karar Tarihi 28/2/2024

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru işverenle güven ilişkisinin bozulduğu gerekçesiyle iş sözleşmesinin feshedilmesi üzerine açılan işe iade davasında davanın sonucuna etkili iddianın kararda karşılanmaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Gerekçeli karar hakkı (hukuk) İhlal Yeniden yargılama
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi