TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
VİNNELLBROWN AND ROOT LİMİTED LİABİLTY CORPORATİON BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2020/22712)
Karar Tarihi: 8/1/2025
Başkan
:
Basri BAĞCI
Üyeler
Yıldız SEFERİNOĞLU
Kenan YAŞAR
Ömer ÇINAR
Metin KIRATLI
Raportör
Fatma Gülbin ÖZTÜRK
Başvurucu
Vinnellbrown and Root Limited Liabilty Corporation
Vekili
Av. Mustafa Hakan ÇINAR
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, benzer durumdaki davalarda uygulanan ispat külfetinin mevcut uyuşmazlıkta dikkate alınmadan karar verilmesi nedeniyle hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu Şirket, İncirlik Askerî Üssü'nde üs bakım müteahhitliği hizmeti verdiğini belirterek bu kapsamda üsteki bakım, onarım, iaşe işlemleri kapsamında Türk işçi istihdam ettiğini ifade etmektedir.
A. Başvurucunun Davalı Olarak Yer Aldığı Hizmet Tespiti ve İşçilik Alacağı Yargılamalarına İlişkin Bazı Kararlar
3. Başvurucunun davalı olarak yer aldığı hizmet tespiti davasında Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 23/1/2020 tarihli ve E.2018/6557, K.2020/509 sayılı bozma ilamının ilgili kısmı şöyledir:
"Hizmet akdi ile bir veya birden fazla işveren tarafından çalıştırılanların hizmetlerin tespitine ilişkin davalar, kamu düzenine ilişkindir. Bu nedenle özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmesi zorunludur. Bu çerçevede hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, bu tür davalarda tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyerek, gerekli araştırmaların re'sen yapılması ve kanıtların toplanması gerektiği göz önünde bulundurulmalıdır. 6100 sayılı HMK m. 119/1-e gereğince davacının, iddiasının dayanağı olan bütün vakıaların sıra numarası altında açık özetlerini bildirmek, m. 194 gereğince de taraflar, dayandıkları vakıaları, ispata elverişli şekilde somutlaştırma yükümlülüğü vardır. Tarafların, dayandıkları delilleri ve hangi delilin hangi vakıanın ispatı için gösterildiğini açıkça belirtmeleri zorunludur. Bir davada haklı çıkabilmek için soyut veya genel hatlarıyla bir iddiayı ortaya koymak yeterli değildir. Aynı zamanda bu iddiaların, ispata elverişli hale getirilerek zaman, mekân ve içerik olarak somutlaştırılması gerekir. En azından iddianın araştırılabilmesine yönelik somut bilgi ve açıklamaların sunulması gerekir. İddia somutlaştırıldıktan sonra hâkim ve karşı taraf, bunun üzerinden savunma ve yargılama yapabilecektir. Soyut iddialar ve vakıalar üzerinden değerlendirme yapılması mümkün değildir.
Somutlaştırma yükü, genel anlamda tarafların açıklama ödevinin bir parçası ve layihalar teatisi aşamasındaki tezahür şeklidir. Somutlaştırma yükü, basit yargılama ve kendiliğinden araştırma ilkesinin uygulandığı davalarda da geçerlidir. HMK madde 31 gereğince, Hâkim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir. Davaya konu talebin somutlaştırılmaması halinde önce hâkim, m. 31 ve 119/1-e gereğince davayı aydınlatma ödevi ve ön incelemedeki görevi gereği, somut olmayan hususların belirlenmesini davacıdan istemeli, gerekirse tarafa açıklattırma yaptırmalı, bu eksiklik giderildikten sonra yargılamaya devam etmelidir.
Hizmet tespiti davalarının amacı hizmetlerin karşılığı olan sosyal güvenlik haklarının korunmasıdır. Hizmet akdine dayalı çalışma olgusunun ispatında delil sınırlandırması yoksa da davacının Kurum sicil dosyası, işyeri özlük dosyası temin edilip işyerinin kanunun kapsamında veya kapsama alınacak nitelikte bulunup bulunmadığı eksiksiz bir şekilde belirlendikten sonra iddia edilen çalışmanın başlangıç ve bitiş tarihleri, hangi işyerinde ne iş yapıldığı, işyerinin kapsam, kapasite ve niteliği, prime esas kazanca tabi ücretin ne olduğu, çalışmanın sürekli, kesintili, mevsimlik olup olmadığı eksiksiz bir şekilde açıklığa kavuşturulmalıdır.
Taraf tanıklarının sözleri değerlendirilirken bunların inandırıcılığı üzerinde durulmalı, verdikleri bilgilere nasıl vakıf oldukları, işveren ve işçiyle, iş yeriyle ilişkileri, bazen uzun yılları kapsayan bilgilerin insan hafızasında yıllarca eksiksiz nasıl taşınabileceği düşünülmeli ve tanıklar buna göre dinlenilmeli, re’sen araştırma kapsamında sadece taraf tanıkları ile yetinilmeyip mümkün oldukça o işyerinde çalışan öteki kişiler ile o iş yerine komşu ve yakın işyerlerinde bu yeri bilen ve tanıyanlar dahi dinlenerek tanık beyanlarının sağlığı denetlenmeli ve çalışma olgusu böylece hiç bir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde belirlenmelidir.
Eldeki dava dosyası incelendiğinde, davacının çalışma olgusunun tam olarak aydınlatılamadığı ve davaya konu talebin somutlaştırılmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, talebe konu 1997 yılından 2003 yılına kadar çalışmanın başlangıç ve bitiş tarihleri, özellikle 1997 yılında hangi tarihte işe başladığı, çalışmasının tam zamanlı olup olmadığı, hangi kişilerin yanında hangi yıllarda ne iş yaptığı, aralarda çalışılmayan zamanlar olup olmadığı, olmuş ise ne kadar ara verildiği eksiksiz bir şekilde açıklığa kavuşturulacak şekilde davacıya açıklattırılarak talebi somutlaştırılmalıdır. Bunun yanında 2003 yılından itibaren talep sonuna kadarki dönem açısından Hava Kuvvetleri Komutanlığı 10. Tanker Üs Komutanlığı İncirlik Üssüne giriş çıkış kayıtları irdelenerek çalışma süresi hesaplanmalı ve bu sayede uyuşmazlık konusu husus, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip; deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek, varılacak sonuca göre bir karar verilmelidir. Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir."
4. Başvurucunun davalı olarak yer aldığı işçilik alacağı davasında Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 24/10/2017 tarihli ve E.2017/31827, K.2017/22751 sayılı bozma ilamının ilgili kısmı şöyledir:
"Mahkemece, davacının çalışma süresi, davacı tanıkları anlatımlarına dayanılarak belirlenmiş ise de, tanıkların bordro tanığı olup olmadıkları dosya kapsamından anlaşılamamakta olup, davacının çalışma süresini bilmeleri muhtemel süre noktasında bir denetleme yapılamamaktadır. Diğer taraftan davacı taraf delilleri arasında, hava üssüne giriş çıkış kayıtlarına da dayanmış olup, mahkemece, dava dışı ilgili makamdan söz konusu kayıtlar istenilmemiştir. Bu halde eksik inceleme ve araştırmayla çalışma süresinin belirlenmesi hatalı olmuştur.
Anılan sebeple, öncelikle, davacı tarafın hizmet tespit davası açıp açmadığı araştırılmalı, açılmış bir hizmet tespiti davası bulunması halinde, söz konusu davanın neticelenmesi bekletici mesele yapılmalıdır. Hizmet tespit davası açılmamış olması halinde ise; davacı tarafın delilleri arasında gösterdiği, hava üssüne giriş çıkış kayıtları dava dışı ilgili makamdan celp edilerek incelenmelidir. Davacı tanıklarının, davacının çalışma süresini bilmeleri muhtemel süre noktasında da, tanıkların hizmet döküm cetvelleri celp edilerek incelenmeli ve tanık beyanları bir denetlemeye tabi tutulmalıdır. "
B. Davacı C.A. Tarafından Başvurucuya Karşı Açılan Hizmet Tespitine İlişkin Davayla İlgili Süreç
5. C.A. (davacı) 1/1/1979-16/7/2008 tarihleri arasındaki çalışma sürecinin Sosyal Güvenlik Kurumuna (SGK) bildirilmediği ve sigorta primlerinin ödenmediği iddiasıyla 15/7/2013 tarihinde Adana 2. İş Mahkemesinde hem başvurucu hem de SGK aleyhine hizmet tespiti davası açmıştır. C.A. açtığı davada başvurucu Şirketin İncirlik Hava Üssü'ndeki Amerikan personeli ile ailelerine sivil hizmetler sunduğunu, başvurucu Şirket tarafından ev ve çocuk bakıcısı olarak çalıştırıldığını ve sigortasının yapılmadığını ileri sürmüştür.
6. Adana 2. İş Mahkemesi 11/1/2016 tarihli kararla başvurucu Şirketin İncirlik Hava Üssü'nün bakım ve onarım işini yaptığını, davacının İncirlik Üssü'nde görev yapan Amerika Birleşik Devletleri (ABD) personelinin evlerinde çocuk bakıp ev işleri yaptığını, bu işlere karşılık ücretini de evinde çalıştığı personelden aldığını, davalı Şirketle herhangi bir alakasının bulunmadığını belirterek davanın usulden reddine karar vermiştir. Kararı C.A. temyiz etmiştir. Yargıtay 21. Hukuk Dairesi temyiz incelemesi neticesinde 9/6/2016 tarihli ve E.2016/6872, K.2016/9421 sayılı ilamıyla kararı bozmuştur. Bozma kararında; iş sözleşmesinin unsurları olan bağımlılık ve devamlılığın taraflar arasındagerçekleştiği, her ne kadar başvurucunun davacıya ödediği ücretin askerî personel tarafından ödendiği savunulmuş ise de ücretin üçüncü kişi tarafından ödenmiş olmasının taraflar arasındaki iş sözleşmesini ortadan kaldırmayacağı belirtilmiş ve Mahkemece işin esasına girilerek karar verilmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
7. Bozmadan sonra yapılan yargılamada Adana 2. İş Mahkemesinin 26/7/2018 tarihli kararıyla davacının başvurucu Şirkette 31/12/1979 ile 11/7/2008 tarihleri arasında aralıksız olarak asgari ücretle hizmet akdiyle çalıştığı tespit edilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Adana 2. İş Mahkemesinin 26/7/2018 tarihli kararının gerekçesinde; davacının 31/12/1979 tarihinden itibaren başvurucu Şirkette bağımlılık, devamlılık ve ücret unsurları birlikte olmak üzere iş akdiyle çalıştığı, üsse düzenli olarak günlük giriş çıkış yaptığı, işe alımını başvurucu Şirketin yaptığı, askerî personelin tayininin çıkması gibi hâllerde oluşan boşluklarda, davacının aynı hizmeti sunmaya hazır şekilde başvurucu Şirketin talimatını beklediği ve yeni gelen personelle irtibatını yine başvurucu Şirketin sağladığı, davacının hizmet ettiği askerî personelin dönem dönem değişmesine karşın iş ilişkisinin devam ettiği, bu süreçte muhatabının başvurucu Şirket olduğu, hizmet akdinin aralıksız olarak 11/7/2008 tarihine kadar devam ettiği belirtilmiştir. Karar, Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 23/12/2019 tarihli ve E.2019/8600, K.2019/24045 sayılı ilamı ile onanarak kesinleşmiştir.
C. Başvuruya Konu İşçilik Alacaklarına İlişkin Dava Süreci
8.C.A., başvurucuya karşı Adana 4. İş Mahkemesinde (Mahkeme) 15/7/2013 tarihinde işçilik alacağı davası açmıştır. C.A.; başvurucu Şirketin İncirlik Hava Üssü'ndeki Amerikan personeli ve ailelerine sivil hizmetler de sunduğunu, başvurucu Şirket tarafından ABD'li personelin yanında ev işleri yaptığını ve çocuk bakıcısı olarak çalıştırıldığını ve hava üssünde yapılan soruşturma neticesinde iş akdine sigortasız olarak çalıştırılması sebebiyle haksız şekilde son verildiğini ileri sürmüştür.
9. Cevap dilekçesinde başvurucu, davacı ile aralarında iş akdi bulunmadığını ileri sürmüş ve ev hizmetlerinde çalışanların iş kanunu kapsamı dışında olduğunu da belirterek davanın reddini talep etmiştir.
10. Yapılan yargılama sonucunda Mahkeme 16/7/2014 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Mahkeme gerekçeli kararında; başvurucu Şirketin ABD Kontrat Subaylığı ile arasında düzenlenen Türkiye Üs Bakım Anlaşması kapsamında faaliyet gösterdiğini, Amerikan askerleri ile ev hizmetinde çalışan kişiler arasında iletişim sağlayıp işçi temin etmek şeklinde başvurucunun yürüttüğü aracılık faaliyetinin anlaşma kapsamında bulunmadığını değerlendirmiştir.
11. Davacının temyiz ettiği karar, Yargıtay 7. Hukuk Dairesi tarafından 23/10/2014 tarihinde bozulmuştur. Bozma kararında; başvurucu Şirkete karşı açılan diğer iş davalarına yönelik temyiz incelemesinin de aynı gün yapıldığı ve diğer dosyalardaki delillerin de dikkate alındığı belirtilerek davacının başvurucu Şirketin görevlendirmesiyle askerî personele hizmet verdiği, askerî personelin tayini vb. durumlarda oluşan boşluklarda işçilerin hizmet sunmaya hazır şekilde işverenin talimatını beklediği değerlendirilmiştir. Başvurucu ile davacı arasında belirsiz süreli iş akdi bulunduğu gözetilerek esasa ilişkin yargılama yapılması ve alınacak bilirkişi raporu kapsamında karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
12. Bozmadan sonra uyma kararı verilerek yapılan yargılamada tanık beyanları ve bilirkişi raporu dikkate alınarak 22/12/2016 tarihinde davanın kabulüne karar verilmiştir. Başvurucu, kararı temyiz etmiştir. Yargıtay 22. Hukuk Dairesi tarafından yapılan temyiz incelemesi neticesinde 24/10/2017 tarihinde; eldeki yargılamada davacının çalışma süresinin tanık beyanları dikkate alınarak belirlendiği, bununla birlikte UYAP'tan yapılan sorgulamada, davacının açtığı hizmet tespiti davasının derdest olduğunun anlaşıldığı ve bu davanın bekletici mesele yapılması gerektiği belirtilerek bozma kararı verilmiştir.
13. Mahkeme 24/10/2017 tarihli bozma kararının ardından 21/3/2019 tarihinde davanın kabulüne karar vermiştir. Gerekçeli kararında; taraflar arasında Adana 2. İş Mahkemesinde görülen hizmet tespiti davasında davacının 31/12/1979 ile 11/7/2008 tarihleri arasında asgari ücretle çalıştığının tespit edildiğini ve Adana 2. İş Mahkemesi kararının Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin E.2018/6552, K.2019/280 sayılı kararıyla onanarak kesinleştiğini belirtmiştir. Başvurucunun kıdem tazminatı, fazla çalışma ve yıllık izin taleplerinin kabulüne karar vermişse de bozmadan sonra ıslah yapılamayacağını belirterek davacının ıslahını dikkate almamıştır.
14. Kararı başvurucu ve davacı temyiz etmiştir. Temyiz dilekçesinde başvurucu; diğer temyiz nedenleriyle birlikte Adana 4. İş Mahkemesi tarafından benzer dosyalar yönünden yapılan yargılamalarda Yargıtay 22. Hukuk Dairesi tarafından verilen bozma kararlarında davacının çalışma süresinin tespiti bakımından tanık beyanlarından değil İncirlik 10. Tanker Üs Komutanlığının üsse giriş çıkış kayıtlarına itibar edilmesi gerektiğine işaret edildiğini belirterek anılan delilin değerlendirilmediğini ileri sürmüştür.
15. Yargıtay 22. Hukuk Dairesi tarafından karar, 5/11/2019 tarihinde bozulmuştur. Bozma kararında; davanın belirsiz alacak davası olduğu, bu bağlamda davacı tarafından yapılan işlemin talep artırımı olduğu gözetilmeden ıslah olarak nitelendirilmesinin hatalı olduğu belirtilmiş; talep arttırımı dikkate alınarak karar verilmesi gerektiği değerlendirilmiştir. Yine karara esas alınan bilirkişi raporunda kesinleşen hizmet tespiti davasındaki kararın dikkate alınmadığı, hizmet tespiti davasında davacının başvurucuya ait işyerinde 31/12/1979 ile 11/7/2008 tarihleri arasında aralıksız çalıştığının kabul edildiği belirtilerek dava konusu alacakların hesaplanmasında bu durumun dikkate alınması gerektiğine işaret edilmiş, tarafların diğer temyiz itirazları reddedilmiştir.
16. Mahkeme 28/1/2020 tarihinde davanın kabulüne karar vermiştir. Mahkeme gerekçeli kararında; davacı hakkında Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin E.2018/6552, K.2019/280 sayılı ilamıyla onanan Adana 2. İş Mahkemesinin E.2016/252, K.2018/495 sayılı kararıyla davacının 31/12/1979 ile 11/7/2008 tarihleri arasında asgari ücret üzerinden çalıştığının tespit edildiğini ve resen yapılan işçilik alacağı hesaplamasının ilgili ilam dikkate alınarak yapıldığını belirtmiştir.
17. Başvurucu, karara karşı temyiz isteminde bulunmuştur. Temyiz dilekçesinde başvurucu; diğer temyiz nedenleriyle birlikte benzer dosyalar yönünden yapılan yargılamalarda Yargıtayın 10. Hukuk Dairesinin de çalışma süresinin tespiti bakımından başvurucunun İncirlik 10. Tanker Üs Komutanlığının üsse giriş çıkış kayıtlarına itibar edilmesi gerektiğini belirttiğine işaret ederek anılan delilin değerlendirilmediğini ileri sürmüştür.
18. Yargıtay 22. Hukuk Dairesi tarafından yapılan temyiz incelemesi neticesinde karar 10/6/2020 tarihinde onanmıştır. Başvurucunun karar düzeltme isteminin ise 13/10/2020 tarihinde reddine karar verilmiştir.
19. Nihai kararı 19/7/2020 tarihinde öğrenen başvurucu 12/8/2020 tarihinde bireysel başvuru yapmıştır.
20. Komisyon, oybirliği sağlanamaması nedeniyle başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
II. İLGİLİ HUKUK
21. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 9/10/2019 tarihli ve E.2016/6868, K.2019/17783 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...Mahkemece kayıt dışı dönemdeki çalışma ve salt o dönem açısından ücret yönünden bağlayıcılığı sözkonusu olan hizmet tespiti davasının sonucu beklemeden karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir."
22. Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 2/10/2019 tarihli ve E.2017/24376, K.2019/17964 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...Kural olarak kişi hizmet tespiti davası açmaya zorlanamaz. Ancak açılmış olan bir hizmet tespiti davası olduğundan, hizmet tespitine ilişkin davanın sonucu ücret alacakları isteklerini içerir davayı etkileyeceğinden, tespit davası bekletici mesele yapılarak neticesine göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup sair yönler incelenmeksizin kararın bozulması gerekmiştir."
III. DEĞERLENDİRME
23. Başvurucu, kendisine karşı açılan iş davalarında Yargıtay 10. ve 22. Hukuk Dairelerinin bozma kararları ile belirleyici delil sayılan İncirlik 10. Tanker Üs Komutanlığının üsse girişçıkış kayıtlarının başvuru konusu yargılamada dikkate alınmadan karar verildiğini belirtmektedir. Bu durumun kendisine karşı seri nitelikte açılan davalar yönünden içtihat birliğini bozduğunu ileri süren başvurucu, adil yargılanma hakkının ve eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini iddia etmiştir.
24. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucunun iddiaları başvuruya konu yargılamada başvurucuya karşı açılan diğer iş davalarından farklı bir ispat usulü benimsenerek içtihat farklılığı yaratan şekilde karar verilmesine yöneliktir. Başvurucununbu iddiası adil yargılanma hakkının güvencelerinden olan hakkaniyete uygun yargılanma hakkı kapsamında incelenecektir.
25. Anayasa'nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında, kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlık konusunda varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (konuya ilişkin birçok karar arasından bkz. Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013).
26. Ancak temel hak ve özgürlüklere müdahalenin söz konusu olduğu durumlarda yargı mercilerinin takdir ve değerlendirmelerinin Anayasa'daki güvencelere etkisini nihai olarak değerlendirecek merci Anayasa Mahkemesidir. Bu itibarla Anayasa'da öngörülen güvenceler dikkate alınarak bireysel başvuru kapsamındaki temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilip edilmediğine ilişkin herhangi bir inceleme kanun yolunda gözetilmesi gereken hususun incelenmesi olarak nitelendirilemez (Şahin Alpay (2) [GK], B. No: 2018/3007, 15/3/2018, § 53).
27. Somut olayda başvurucu, kendisine karşı açılan diğer davalarda dikkate alınan üs giriş çıkış kayıtlarının başvuruya konu yargılamada dikkate alınmadan karar verilerek başvuru konusu yargılamada delil standardının değiştirilmesi suretiyle Yargıtay 10. ve 22. Hukuk Dairelerinin aynı konuya ilişkin içtihatları ile çelişki yaratıldığından şikâyet etmektedir (bkz. §§ 3, 4).
28. Başvuruya konu yargılamanın işçilik alacağı davası olduğu anlaşılmaktadır. Mahkeme 16/7/2014 tarihli kararıyla taraflar arasında istihdam ilişkisinin bulunmadığı sonucuna ulaşarak davanın usulden reddine karar vermişse de Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 23/10/2014 tarihli kararıyla bu karar bozulmuş ve bozmanın ardından Mahkemece esasa yönelik yargılama yapılmıştır. Yapılan yargılama neticesinde tesis edilen 28/1/2020 tarihli nihai karar ise bozma kararları doğrultusunda taraflar arasında Adana 2. İş Mahkemesinde görülen hizmet tespiti davası sonucunda tesis edilen ve Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 21/1/2019 tarihli ve E.2018/6552, K.2019/280 sayılı ilamı ile onanarak kesinleşen karar dikkate alınarak verilmiştir (başvurucunun açtığı hizmet tespiti davasına yönelik bilgi için bkz. §§ 5-7).
29. Eldeki yargılamada Yargıtay 22. Hukuk Dairesi tarafından 24/10/2017 tarihinde verilen bozma kararıyla, davacı tarafından başvurucuya karşı açılan hizmet tespiti davası ile başvuru konusu yargılama bağlantılı kabul edilmiştir. Yargıtay kararlarında, her iki dava arasında bağlantı bulunduğu, işçilik alacağını konu olan yargılamayla eş zamanlı olarak görülmekte olan hizmet tespiti davasının bekletici mesele yapılması gerektiği vurgulanmıştır (bkz. § 12).
30. Bu bağlamda başvurucu her ne kadar başvuru konusu yargılamada kendisine karşı açılan diğer iş davalarından farklı olarak davacıya ait üs giriş çıkış kayıtlarının değerlendirmeye alınmadan karar verilerek davacıya ispat kolaylığı sağlandığını ileri sürmüşse de hizmet tespiti davası sonucunda verilen nihai karar -yerleşik Yargıtay içtihadına uygun olarak- dikkate alınarak karar verildiği, diğer bir ifadeyle başvuru konusu yargılamada davacıya ispat kolaylığı sağlandığının söylenemeyeceği görülmektedir.
31. Tüm bu açıklamalar ışığında başvuru konusu yargılamada delil standardı yönünden içtihat farklılığı bulunduğu ortaya konulabilmiş değildir. Bu nedenle başvurucunun iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu değerlendirilmiştir.
32. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 8/1/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.