TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
MUSTAFA SAYAR BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2020/22875)
Karar Tarihi: 20/9/2023
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
Engin YILDIRIM
Rıdvan GÜLEÇ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Kenan YAŞAR
Raportör
Ali Erdem ŞAHİN
Başvurucu
Mustafa SAYAR
Vekili
Av. Filiz AY ERDAL
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, kamu görevlisi başvurucunun işyerinde kullandığı ifadeler nedeniyle disiplin cezası ile cezalandırılmasının ifade özgürlüğünü ihlal ettiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu, başvuruya konu olayların yaşandığı tarihte Kula Adliyesinde yazı işleri müdürü olarak görev yapmaktadır.
3. Somut olay, alınan bir karar üzerine Adliyede bulunan tuvaletlerden birinin hâkim ve savcıların kullanımına tahsis edilmesi etrafında şekillenmiştir. Başvurucu, ilgili kararı öğrendikten sonra konu hakkında sırasıyla Cumhuriyet Savcısı C.Ç. ve Hâkim S.P. ile görüşmüştür. Başvurucu daha sonra C.Ç. tarafından makam odasına çağrılmış ve tuvaletin hâkim ve savcıların kullanımı haricinde kullanıma kapatıldığı kendisine yeniden bildirilmiştir. Taraflar arasında kararın gerekçesi ve hukuka uygunluğu üzerine geçen kısa bir konuşma neticesinde C.Ç. başvurucunun odadan çıkmasını istemiş, bu esnada aynı odada bulunan Cumhuriyet Savcısı M.A.nın da aynı şeyi istemesi üzerine başvurucu; -savcılar tarafından hazırlanan tutanağa göre "Ben savcı beyle konuşuyorum senle değil.", kendi beyanına göre ise "Ben savcı bey ile konuşuyorum, bana bağıramazsınız." şeklinde cevap vermiştir.
4. Anılan ifadeler nedeniyle başvurucu hakkında disiplin soruşturması başlatılmıştır. Soruşturma neticesinde, kullanılan ifadelerin 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125. maddesinin birinci fıkrasının (C) bendinin (e) alt bendinde belirtilen "görev sırasında amirine sözle saygısızlık etmek" kapsamında kaldığı gerekçesiyle başvurucunun aylıktan kesme cezası ile cezalandırılmasına ancak başvurucunun başarı belgesinin bulunması nedeniyle aynı maddenin üçüncü fıkrasında yer alan "Geçmiş hizmetleri sırasında çalışmaları olumlu olan veya iyi veya çok iyi derecede sicil alan alan memurlar için verilecek cezalarda bir derece hafif olanını uygulanabilir." uyarınca kınama cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiştir.
5. Başvurucu, hakkında tesis edilen disiplin cezasının iptali talebiyle idare mahkemesine başvurmuştur. İlk derece mahkemesi, tarafsızlığı konusunda şüphe bulunan kişi muhakkik olarak görevlendirilmek suretiyle yapılan disiplin soruşturması sonucunda dava konusu işlemin tesis edildiğini belirterek davanın kabulüne karar vermiştir.
6. Davalı idare, anılan karara karşı istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Bölge idare mahkemesi, dava dosyasına muhakkikin tarafsız olmadığı hususunda somut bir bilgi ve belge sunulmadığından bu yöndeki itirazların yerinde olmadığını belirterek "adliyede yazı işleri müdürü olarak görev yapan davacının amiri olduğu açık ve tereddütsüz olan Cumhuriyet savcısına karşı sübut bulan bu eylemin,..., disiplin suçu kapsamında kaldığı" gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine kesin olarak karar vermiştir.
7. Başvurucu, nihai kararı 10/6/2020 tarihinde öğrendikten sonra 7/7/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
8. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
9. Başvurucu; somut olayda Cumhuriyet savcısının amir sıfatı bulunmadığını, görevlendirilen muhakkikin tarafsız olmadığını, tuvaletin sadece belirli kişilere tahsis edilmesinin keyfî olduğunu ve bu duruma gösterdiği yasal tepkinin cezalandırılmasının ifade özgürlüğünü, suç ve cezalarının kanuniliği ilkesini, eşitlik ilkesini, etkili başvuru ve adil yargılanma haklarını ihlal ettiğini ileri sürmüştür. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; mevcut başvuruda başvurucunun adil yargılanma hakkının ve ifade hürriyetinin ihlal edilip edilmediği konusunda inceleme yapılırken ilgili ulusal ve uluslararası mevzuat hükümleri ile somut olayın kendine özgü koşullarının da dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında bireysel başvuru formunda ileri sürdüğü iddiaları yinelemiştir.
10. Başvurucu, kullandığı bazı sözler nedeniyle cezalandırılmıştır. Başvuru, ifade özgürlüğü kapsamında incelenmiştir.
11. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir nedeni de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
12. Yukarıda anılan müdahale Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı müddetçe Anayasa’nın 26. maddesinin ihlalini teşkil edecektir. Anayasa’nın 13. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Temel hak ve hürriyetler, ...yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, ...demokratik toplum düzeninin ... gereklerine ... aykırı olamaz.”
13. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanunlar tarafından öngörülme, Anayasa’nın ilgili maddesinde belirtilen nedenlere dayanma ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygunluk koşullarını sağlayıp sağlamadığının belirlenmesi gerekir. Buna göre somut olayda öncelikle müdahalenin kanuni dayanağının bulunup bulunmadığı incelenecektir.
14. Hak ya da özgürlüklere bir müdahale söz konusu olduğunda Anayasa'nın 13. maddesinin emredici hükmü gereğince öncelikle tespiti gereken husus, müdahaleye yetki veren bir kanun hükmünün mevcut olup olmadığıdır (kanunilik şartına çeşitli bağlamlarda dikkat çeken kararlar için bkz. Tuğba Arslan [GK], B. No: 2014/256, 25/6/2014, § 82; Halk Radyo ve Televizyon Yayıncılık A.Ş. [GK], B. No: 2014/19270, 11/7/2019, § 35; Sevim Akat Eşki, B. No: 2013/2187, 19/12/2013, § 36; Hayriye Özdemir, B. No: 2013/3434, 25/6/2015, §§ 56-61).
15. Anayasa Mahkemesine göre başvuru konusu olayda olduğu gibi temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılmasına ilişkin kanunların şeklen var olması yeterli görülemez, aynı zamanda kanunların niteliğine de bakılmalıdır (Tuğba Arslan, § 89). Bu anlamıyla kanunilik ölçütü, sınırlamaya ilişkin kuralın erişilebilirliği ve öngörülebilirliği ile kesinliğini ifade eden belirliliğini garanti altına alır (Metin Bayyar ve Halkın Kurtuluş Partisi [GK], B. No: 2014/15220, 4/6/2015, § 56; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 55; Halk Radyo ve Televizyon Yayıncılık A.Ş., § 37; Ersin Basın ve Yayıncılık San. ve Tic. Ltd. Şti. ve diğerleri, § 54).
16. Temel hak ve özgürlüklere yapılan müdahalenin kanunilik şartını karşılaması ancak eylem ile müdahalenin dayanağı kural arasında hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık, net, anlaşılır nitelikte objektif bir ilişkinin varlığının ortaya konulmasıyla mümkün hâle gelir. Gerçekten de bireylerin hak ve yükümlülüklerini öngörerek hangi davranış veya olgulara hangi hukuksal sonuçların bağlanacağını ve bu bağlamda kamusal makamlar için nasıl bir müdahale yetkisinin doğacağını anlayabilmesi söz konusu koşula bağlıdır (bireysel başvuruda belirliliğin değerlendirildiği çok sayıda karar arasından bkz. Hayriye Özdemir, §§ 56, 57; Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri, § 56; Halk Radyo ve Televizyon Yayıncılık A.Ş., § 38;Ersin Basın ve Yayıncılık San. ve Tic. Ltd. Şti. ve diğerleri, § 55; norm denetimine ilişkin kararlarda belirliliğe ilişkin açıklamalar için çok sayıda karar arasında ikisi için bkz. AYM, E.2009/51, K.2010/73, 20/5/2010; AYM, E.2011/18, K.2012/53, 11/4/2012).
17. Somut olayda yazı işleri müdürü olan başvurucu, Cumhuriyet Savcısı M.A.ya karşı sarf ettiği sözlerin idarece görev sırasında amirine sözle saygısızlık olarak nitelendirilmesi nedeniyle cezalandırılmıştır (bkz. §§ 3, 4). Kamu adına soruşturma yürüten ve kovuşturma aşamasında iddia makamını temsil eden Cumhuriyet savcılığı gerek bu konumu gerekse adaletin kendisinin ve dağıtılmasının toplumdaki öneminin bir yansıması olarak toplum hayatında önemli bir görevi yerine getirmektedir (Keleş Öztürk, B. No: 2014/15001, 27/12/2017, § 53). Şüphesiz bu önemli görevin yerine getirilmesinde yazı işleri (kalem) personeli ile bağlı bulundukları savcılar arasında yakın bir çalışma ilişkisi bulunur. Bu itibarla anılan personelden savcılara karşı tutum ve davranışlarında, iş ve işlemlerin sağlıklı bir biçimde yürütülebilmesi adına son derece özenli olmaları ve kamu hizmetinin sürekliliğini sekteye uğratabilecek eylemlerden kaçınmaları beklenir.
18. Başvuru dosyasına göre başvurucu Kula Adliyesinin hem asliye ceza hem de sulh hukuk mahkemesinin yazı işleri müdürü olup savcılık makamı ile hiyerarşi temelli bir ilişki içinde değildir. Nitekim konuya ilişkin mevzuatta da aksi yönlü bir kural veya değerlendirmeye rastlanmamıştır. Bununla birlikte somut olayın koşulları gözetildiğinde eylemin dolaylı olarak dahi sunulan adalet hizmetiyle ilgisinin ve kamu hizmetinin sürekliliğine herhangi bir etkisinin de bulunmadığı görülmüştür. Buna göre sarf edilen sözlerin -içeriğinden bağımsız olarak- başvurucunun mevcut göreviyle ilgili bir konuda olduğunu veya amiri olarak nitelendirilebilecek bir kimseye karşı söylendiğini kabul etmek son derece güçtür.
19. Bu bağlamda başvurucuyu cezalandıran idarenin ve cezanın hukuka uygunluğunu denetleyen yargı mercilerinin gerekçeleri dikkatli bir şekilde ele alınmıştır. İdare, eylemin görev sırasında amire karşı yapıldığını, nihai kararı veren bölge idare mahkemesi ise Savcı M.A.nın açık ve tereddütsüz bir şekilde başvurucunun amiri olduğunu belirtmenin dışında eylemin hangi bağlam ve kapsamda ilgili kurala özgülendiğine yönelik herhangi bir açıklamada bulunmamıştır. Dolayısıyla şu hâlde eylemin yöneldiği taraf ile söz konusu kural arasında yukarıda belirtilen bağlamlarda açık, net, anlaşılır, objektif bir ilişkinin bulunduğu söylenemez (bkz. § 16). Sonuç olarak başvurucuya uygulanan disiplin cezası şeklindeki müdahalenin kanunilik şartını sağlamadığı kanaatine ulaşılmıştır.
20. Öte yandan yukarıda yer verilen değerlendirmelerin yalnızca disiplin cezasının dayanağı kuralın somut olaya uygulanıp uygulanamayacağı ile ilgili olduğunu, devlet memurlarına verilecek disiplin cezaları ile her bir disiplin cezasını gerektiren fiil ve hâllerin 657 sayılı Kanun'un 125. maddesinde fiilin niteliğine göre beş bölümde düzenlendiği gözetildiğinde somut olayda varılan sonucun yasal süreler dâhilinde idarece yeniden bir değerlendirme yapılmasına engel teşkil etmeyeceğini de vurgulamak gerekir.
21. Açıklanan gerekçelerle başvuruya konu müdahalenin kanunilik şartını taşımaması nedeniyle Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünü ihlal ettiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
22. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ve 50.000 TL tazminat talebinde bulunmuştur. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği mahkemece yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100). Eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin sonuçlarının bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için başvurucuya manevi zararları karşılığında net 18.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. İfade özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin ifade özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Manisa 1. İdare Mahkemesine (E.2019/187, K.2019/854) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucuya net 18.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
E. 446,90 TL harç ve 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.346,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 20/9/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.