TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
MEHMET ÖZGAN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2020/2302)
Karar Tarihi: 19/7/2023
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
Engin YILDIRIM
M. Emin KUZ
Rıdvan GÜLEÇ
Basri BAĞCI
Raportör
Duygu KALUKÇU
Başvurucu
Mehmet ÖZGAN
Vekili
Av. Ufuk ÖZTÜRK
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, güven ilişkisinin bozulduğu gerekçesine dayanılarak iş akdine son verilmesi üzerine açılan işe iade davasında adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 16/1/2020 tarihinde yapılmıştır.
3. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE OLGULAR
5. Başvuru formu ve eklerinde, yargılama sürecindeki dava dosyalarında ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden elde edilen bilgi ve belgelerde yer aldığı şekliyle olaylar özetle şöyledir:
A. İşe İade Davasına İlişkin Süreç
6. 1973 doğumlu olan başvurucu, Akyurt Tarım Kredi Kooperatifi (Kurum) bünyesinde müdür olarak görev yapmakta iken 25/7/2016 tarihinde başvurucunun iş akdi feshedilmiş; 26/7/2016 tarihinde de Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) başvurucu hakkında suç duyurusunda bulunulmuştur. Fesih bildiriminde geçen ifadeler şöyledir:
"Merkez Birliği Yönetim Kurulumuzun 23.07.2016 tarih ve 216 sayılı Kararı gereğince;
15 Temmuz 2016 tarihinde, Türkiye Büyük Millet, Meclisini ve Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini kısmen veya tamamen yapmasını engellemeye, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya ve bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye, halkı, Türkiye Cumhuriyeti hükümetine karşı silahlı isyana tahrik ve Cumhurbaşkanı'na suikaste teşebbüs eden Fethullahçı Terör Örgütü'nün ve bu terör Örgütüne ait yapılanmanın üyesi ve sempatizanı veya halen bu örgütle doğrudan ya da dolaylı ilişkide olduğunuz ve Milli güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen Fetullahçı terör örgütüne (FETÖ/PDY) irtibatınız belirlendiğinden iş sözleşmenizin haklı nedenle bildirimsiz ve tazminatsız feshedilmesi uygun görülmüştür."
7. Başvurucu, feshin geçersizliğinin tespitine ve işe iadesine karar verilmesi talebiyle Kurum aleyhine 29/7/2016 tarihinde dava açmıştır. Ankara 39. İş Mahkemesine (Mahkeme) sunduğu dava dilekçesinde başvurucu; feshin usul ve yasaya uygun olarak yapılmadığını, feshe dayanak somut bir gerekçe sunulmadığını ileri sürmüştür. Davalı Kurum cevap dilekçesinde; başvurucunun devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunan yapı ve oluşumlarla irtibatlı ve iltisaklı olduğu değerlendirildiğinden iş sözleşmesinin yönetim kurulu kararıyla, haklı nedenle bildirimsiz ve tazminatsız olarak feshedildiğini, ayrıca başvurucu hakkında suç duyurusunda bulunulduğunu belirtmiştir.
8. Mahkeme tarafından Başsavcılığa hitaben yazılan müzekkere ile soruşturmanın akıbeti hakkında bilgi istenmiş; bu kapsamda gönderilen cevabi yazıda soruşturmanın devam ettiği belirtilerek başvurucu hakkındaki tespitlere ilişkin tutanak dosyaya gönderilmiştir. 15/2/2017 tarihli tutanakta başvurucunun oğlunu2011-2015 yılları arasında, kızını ise 2009-2010 yılları arasında Fethullahçı Terör Örgütü ve/veya Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) ile iltisaklı okullara gönderdiği, Bank Asya'da hesap kaydının bulunduğu, 2013 yılı Aralık ayı sonrası hesabında artış olduğu, Beypazarı Memurları ve Çalışanları Kültür ve Dayanışma Derneğinde üyelik kaydının bulunduğu açıklanmıştır. Öte yandan Başsavcılık tarafından yapılan araştırma neticesinde Bank Asya hesap hareketlerine ilişkin olarak dosyaya gönderilen 22/7/2017 tarihli tutanakta başvurucunun 11/8/2008-3/2/2014 tarihleri arasında Bank Asya hesabını aktif şekilde kullandığı ancak şüpheli bir işlem bulunmadığı tespiti yapılmıştır. Mahkeme ayrıca çeşitli tarihlerde açtığı duruşmalarda davacı tanıklarını dinlemiştir.
9. Mahkeme, 28/11/2017 tarihli kararıyla mevcut delil durumuna göre başvurucunun iş akdinin haklı nedenle feshedildiği, bu kapsamda işe iade talebinde bulunulamayacağı gerekçesiyle davanın reddine hükmetmiştir. Başvurucunun talebi üzerine yapılan istinaf incelemesinde davanın eksik inceleme ve yazılı gerekçe ile reddedilmesinin hatalı olduğu belirtilerek kararın kaldırılmasına ve dosyanın mahkemeye iadesine hükmedilmiştir.
10. Dosya kendisine gelen Mahkeme; Başsavcılığa, Ankara İl Emniyet Müdürlüğüne (Emniyet), Bank Asya'ya, Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu ile Jandarma Genel Komutanlığına ayrı ayrı müzekkere yazarak başvurucu hakkında bilgi ve belge toplama yoluna gitmiştir. Gelen müzekkere cevaplarında başvurucu hakkında 29/6/2018 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildiği bilgisi iletilmiş ve karar dosyaya gönderilmiştir. Gerekçenin ilgili kısmı şöyledir:
"Yapılan soruşturma kapsamında şüphelinin Tarım Kredi kooperatifinde müdür olarak görev yaptığı, şüpheli Mehmet Özgan'ın bürosundan yapılan aramada herhangi bir suç ve suç unsuruna rastlanılmadığı...şahsın FETÖ/PDY örgütüyle bağlantısına ilişkin tanıklık yapabilecek kişi ya da kişiler araştırılmış ise de bulunamadığı, şüphelinin FETÖ/PDY örgütü ile irtibatının örgüt üyesi olup olmadığının konu ile ilgili bilgisi ve belgesi olan tanık ya da tanıklar idaremiz dahilinde aranmış ise de bulunamadığı, 25 Aralık 2013 tarihinden sonra FETÖ/PDY terör örgütünün finansal kuruluşu olan Bank Asya'ya destek mahiyetinde para yatırıp yatırmadığı konusunda Organize Şube Müdürlüğü ile yapılan yazışmada şahsın Bank Asya hesabında 31/12/2013 ile 24/12/2014 tarihleri arasında 'para artışı olan/yeni hesap açtıran şahıslar' listesinde olmadığı ancak şüpheli Mehmet Özgan'ın Bank Asya isimli bankanın Etlik ve Sincan şubelerinde YTL-TL-XAU cinsinden hesap bilgisinin olduğu, hesap hareketlerinin kart borcu ödeme, döviz alımı, hurda altın alım vb şeklinde olduğu, şüpheli Mehmet Özgan'ın özellikle kamuoyunda bilindiği üzere Bank Asya'ya destek mahiyetinde (özellikle 25 Aralık 2013tarihinden sonra) para yatırıp yatırmadığının tespitine yönelik hesap hareketi incelendiğinde şüpheli bir hesap hareketinin görülmediği, şahsın sosyal medya hesapları ile ilgili yapılan harici araştırmada herhangi bir bilgi ve belgeye ulaşılamadığı, şahsın BYLOCK-EAGLE ve bunun gibi kapalı devre sistemle çalışan iletişim programlarını kullanıp kullanmadığı yönünde yapılan araştırmada şahsın BYLOCK kullanıcısı olduğu değerlendirilen şahıslardan olmadığı, şahsın 15/07/2016 tarihi öncesi veya sonrasında FETÖ/PDY terör örgütüne ilişkin kayıtlardan yapılan araştırmada hakkında başkaca soruşturma olmadığı, şüphelinin FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne himmet veya başka isimler altında yardım yapıp yapmadığına ve yardım toplanmasına aracılık edip etmediği hususunda yapılan harici araştırmada bilgi ve belgeye ulaşılamadığı, şüphelinin FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün sohbet ya da başka isimle yaptığı toplantılara katılıp katılmadığı hususunda yapılan harici araştırmada şahsın sohbet ya da toplantılara katılıp katılmadığının tespit edilemediği, konu ile ilgili olarak herhangi bir ihbarcının bulunmadığı, şüphelinin FETÖ/PDY silahlı terör örgütü ile iltisaklı şüpheli şirketlerde ve kurumlarda SGK kaydının olmadığı,
Ankara Valiliği İl Dernekler Müdürlüğü ile yapılan yazışmada gelen cevabı yazı ekinde bulunan dernek Gelirleri Alındı Belgeleri Listesi incelendiğinde şüphelinin 'Kimse Yok Mu' isimli derneğe yardım yaptığına dair herhangi bir bilgi ve belgeye ulaşılamadığının anlaşıldığı,
...
Şüpheliye ilişkin ileride tespit edilecek delillerin varlığı halinde yeniden soruşturmaya geçilmesinde herhangi bir engel bulunmadığından şüpheli hakkında kamu adına KOVUŞTURMA YAPILMASINA YER OLMADIĞINA..."
11. Mahkeme 21/2/2019 tarihinde davanın kabulüne, başvurucunun işe iadesine hükmetmiştir. Gerekçenin ilgili kısmı şöyledir:
"Mahkememizce Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesinin kaldırma kararı doğrultusunda davalı Türkiye Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliğine, Ankara İl Emniyet Müdürlüğüne, Jandarma Genel Komutanlığına, Bilgi İletişim ve Teknoloji Kurumuna, Bank Asya Genel Müdürlüğüne ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına yazılar yazıldığı, gelen yazı cevapları incelendiğinde Jandarma Genel Komutanlığının 05/12/2018 tarih 24443587-3080-4827487/TEM D.Ter.Oly.Şb sayılı yazısı ile Mehmet Özgan isimli şahıs hakkında tanzim edilen tutanağın ekte gönderildiğini ve 04 Aralık 2018 tarihi itibari ile herhangi bir bilgi ve belgeye rastlanılamadığını bildirmiş olduğu, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 29/06/2018 tarih 2018/102941 soruşturma 2018/74391 karar numaralı kararı ile 'şüphelinin örgütle organik bağının bulunmadığı, dosyanın yapılan incelemesinde ve tüm soruşturma evrakı kapsamından anlaşılmakla şüpheli hakkında kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığı' yönünde karar verilmiş olduğu, bu kovuşturma yapılmasına yer olmadığı yönünde verilen karar içeriğine göre davacı Mehmet Özgan hakkında ayrıntılı inceleme yapılmış olduğu, davalı işverenlikçe davacının iş akdinin haklı neden iddiası ile fesh edilmiş olduğu, mahkememizce Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesinin kaldırma kararı doğrultusunda yapılan inceleme ve toplanan delillere göre davalı tarafın haklı nedenle fesih iddiasını ispatlayamadığı anlaşıldığından davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir."
12. Davalı Kurum, istinaf talebinde bulunmuş; iş akdinin 23/7/2016 tarihli ve 29779 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 667 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname (KHK) kapsamında feshedildiğini, fesih yönünden mahkeme dosyasına gelen bilgiler de dikkate alındığında somut sebeplerin bulunduğunu, bu kapsamda davanın reddi gerektiğini ileri sürmüştür. Başvurucu ise cevap dilekçesinde, kovuşturmaya yer olmadığı kararına değinerek hakkında örgütle irtibatına yahut iltisakına dair somut bir tespit olmadığını, Bank Asya kaydı olmakla birlikte örgüt liderinin talimatı doğrultusunda para yatırmadığını, bahsedilen Derneğin KHK'lar ile kapatılan dernekler arasında olmadığını, kaldı ki 2011 yılından itibaren bu Dernekle ilişkisini kestiğini, okulun ikametine yakın olması nedeniyle çocuğunu buraya gönderdiğini, okulun verdiği eğitimden memnun kalmayınca da çocuğunun kaydını başka yere aldığını belirtmiştir.
13. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesi 29/11/2019 tarihinde istinaf talebinin kabulüne, gerekçeli kararın kaldırılmasına ve davanın reddine hükmetmiştir. Gerekçenin ilgili kısmı şöyledir:
"Dosya kapsamına göre davacı hakkında Ankara 18. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/88 E. sayılı dosyasında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan açılan kamu davasında yargılamanın halen devam ettiği ve davacının Bank Asya da hesabı bulunduğu dikkate alındığında davalı işverenin iş sözleşmesini feshinin şüphe feshi niteliğinde olduğu, işverenden iş ilişkisini sürdürmesinin beklenemeyeceği, feshin geçerli nedene dayandığı anlaşılmış, davalı tarafın istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilerek davanın reddine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur."
14. Nihai karar 18/12/2019 tarihinde başvurucu vekiline tebliğ edilmiştir.
15. Başvurucu 16/1/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. Ceza Yargılamasına İlişkin Süreç
16. Beypazarı Kaymakamlığı, Beypazarı Beyza Eğitim Kültür ve Dayanışma Derneği ile Beypazarı Memurları ve Çalışanları Kültür ve Dayanışma Derneğinin FETÖ/PDY'ye müzahir olabileceğine dair suç ihbarında bulunmuştur. Bunun üzerine Beypazarı Cumhuriyet Başsavcılığı ilçede faaliyet gösteren FETÖ/PDY yapılanmasını incelemeye almış, bu Derneklerin kurucuları ve üyeleri hakkında soruşturma başlatmıştır. Beypazarı Memurları Kültür ve Dayanışma Derneğine Beypazarı'nda görev yapan erkek kamu görevlilerinin üye olduğu, bu kamu görevlilerinin çoğunun darbe girişiminden sonra terör örgütüyle bağlantıları sebebiyle görevlerinden uzaklaştırıldığı veya ihraç edildiği, Beyza Eğitim Kültür ve Dayanışma Derneğinin kurucu ve üyeleri incelendiğinde ise bu Derneğe sadece kadınların üye yapıldığı, çoğu üyenin ev hanımı olduğu, bu üyelerin bir kısmının eşi hakkında FETÖ/PDY'ye üye olma suçundan soruşturma yürütüldüğü, bu derneklerin 2006 yılından 2015 yılına kadar birçok faaliyette bulunduğu, kadınların genellikle el işi ve gıda kermesi yaptığı, erkeklerin ise Kutlu Doğum Haftası, Öğretmenler Günü toplantısı, piknik gibi birtakım etkinlik düzenlediği tespit edilmiştir.
17. Kaymakamlıktan temin edilen belgelere göre sadece Beyza Eğitim Kültür ve Dayanışma Derneğinin yaptığı kermeslerden gelir elde edildiği, Dernek başkanının beyanına göre bu gelirin Beypazarı Samanyolu Okullarında muhasebeci olduğu bildirilen Y.B.ye gönderildiği, bu kişinin parayı alıp tasarrufta bulunduğu tespit edilmiştir. Y.B.nin FETÖ/PDY'ye yakınlığı ile bilinen Federation of Balkan American Assocıations isimli derneğe havale işlemi yaptığı, Bylock kullandığı gerekçesiyle hakkında FETÖ/PDY'ye üye olma suçundan soruşturma yürütüldüğü, bu şahsın aynı zamanda başvurucu ile birlikte Beypazarı Memurları Kültür ve Dayanışma Derneğinin kurucu üyeleri arasında yer aldığı görülmüştür. Başvurucunun Derneğin kurucu üyesi olmasının yanı sıra başkanlığını da yaptığı, 14/12/2005 tarihinde kurulan Derneğin 30/12/2015 tarihli Genel Kurul Toplantısı'nda feshedilmesine karar verildiği, bu tarihe kadar düzenlenen 5/3/2011 ve 18/2/2012 tarihli Genel Kurul Toplantılarına başvurucunun da katıldığı tespit edilmiştir.
18. Başvurucu; soruşturma aşamasında alınan ifadesinde Beypazarı Memurlar ve Çalışanları Kültür Yardımlaşma ve Dayanışma Derneğine kuruluş aşamasında üye olduğunu, yaklaşık iki yıl dernek başkanı olarak görev yaptığını, daha sonra tayininin çıkması nedeniyle Dernekten 2011 yılında istifa ederek ayrıldığını, bu tarihten sonra da adı geçen Dernek ile herhangi bir ilgisinin olmadığını beyan etmiştir. Derneğe üye olduğu süre zarfında himmet ya da başka bir isim altında para toplanmadığını belirten başvurucu; Bank Asya'da altın hesabının bulunduğunu, 2016 yılı Şubat ayında söz konusu hesaptaki parayı çekerek hesabı kapattığını belirtmiştir.
19. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından örgütün Beypazarı ilçe yapılanmasına ilişkin yukarıda yer verilen tespitler ışığında 10/4/2017 tarihli iddianame hazırlanmıştır. İddianamede başvurucuya yönelik olarak Bank Asyadaki hesabında 2014 yılı Ocak ayı itibarıyla para yokken 2014 yılı Şubat ayı itibarıyla 3.305,13 TL olduğu, devam eden aylarda ciddi bir artış bulunmadığı tespitine yer verilmiştir.
20. Ankara 18. Ağır Ceza Mahkemesi (Ceza Mahkemesi) nezdinde başvurucunun da dâhil olduğu bir kısım şüpheliler hakkında yargılama başlatılmıştır.
21. İncelemede Enes kod adını kullanan ve 2009-2011 yılları arasında Beypazarı imamı olduğu iddia edilen E.C. isimli kişinin başvurucu hakkındaki beyanına ulaşılmıştır. E.C., Beypazarı Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen soruşturmada alınan ifadesinde “...Ben Beypazarındayken Beypazarı Memurları ve Çalışanları Kültür Dayanışma Derneği'nin başkanı Mehmet Özgan'dı, kendisi beni bu derneğin toplantılarına da çağırdı, kendisi o sıra Beypazarı'nın Anadolu Ajansı ve Cihan Haber Ajansının temsilcisiydi. Ben Beypazarı'nda FETÖ yapılanmasında Mehmet Özgan'ı kuvvetli görüyordum..." şeklinde beyanda bulunmuştur.
22. Ceza Mahkemesi, başvurucu da dâhil tüm sanıklar hakkında Bank Asya hesap hareketlerine ilişkin bilirkişi raporu hazırlatmıştır. Bu kapsamda başvurucuya yönelik tespitlerde hesap açılış tarihinin 15/10/2007 olduğu, 7/4/2010-3/2/2014 tarihleri arasında hesapta bir hareketlilik bulunmadığı, 3/2/2014 tarihinde 34,96 gram hurda altın alımı yaptığı, 11/3/2016 tarihinde altını4.041,03 TL üzerinden bozdurduğu belirtilmiştir.
23. Başvurucu; yargılama sürecinde yaptığı savunmasında bahsi geçen Derneğin sadece sosyal faaliyet amacıyla kurulduğunu, burada yaklaşık dört yıl yöneticilik yaptığını, Dernek'ten 2011 yılında istifa ettiğini, bu tarihten itibaren de Dernek ile bir irtibatının bulunmadığını belirtmiştir. Bank Asya ile ilgili olarak ise bilirkişi raporunun lehine olduğunu, nitekim daha önce de bu hususa yönelik hakkında yürütülen soruşturmada takipsizlik kararı verildiğini ifade eden başvurucu, aleyhine beyanda bulunan E.C.nin yargılandığı mahkemede tüm ifadelerini baskı altında verdiğini ve ifadelerini geri çektiğini belirttiğini, ayrıca kendisiyle ilgili ifadelerinin çelişkili olduğunu ileri sürmüştür.
24. Ceza Mahkemesi 19/11/2020 tarihinde başvurucunun beraatine hükmetmiştir. Gerekçenin ilgili kısmı şöyledir:
"Sanık Mehmet Özgan'ın silahlı terör örgütü FETÖ/PDY'ye üye olduğu iddiası ile mahkememize açılan davada örgüt üyeliğinin delilleri olarak;... tanık beyanında sanığın örgütle bağını gösterir bir beyan bulunmaması, sanığın Bank Asya'daki hesap hareketlerinin Bankaya TMSF tarafından el konulduktan sonraki tarihlerde gerçekleşmesi, Yargıtay 16. Ceza Dairesi'nin 2018/7044 Esas, 2019/3314 Karar sayılı 09.05.2019 tarihli kararında yerel dernek üyelik ve başkanlıklardan ibaret faaliyetlerde bulunan sanıkların silahlı terör örgütü üyesi olarak kabul edilmelerine yasal olanak bulunmadığı yönündeki kararı da değerlendirildiğinde başka deliller ile sanığın örgüt üyeliğinin ispatlanması gerektiği, bunların dışında sanığın örgütün herhangi bir faaliyetine iştirak ederek, örgütün hiyerarşisine dahil olduğuna dair bir delilin dosya kapsamında mevcut olmadığı, silahlı örgüte üyelik suçunun oluşabilmesi için 17-25 Aralık sürecinden sonra gerekli örgütle organik bağ kurulması, süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren eylem ve faaliyetlerin bulunmadığı anlaşılmakla sanığın aksi kanıtlanamayan savunmasına itibar edilerek üzerine atılı bulunan FETÖ/PDY silahlı terör örgütü üyeliği suçunu işlediği yönünde, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinden, 'şüphe sanık lehine yorumlanır' şeklindeki Ceza Hukuku Genel Prensibi de gözetilerek, sanığın 5271 Sayılı CMK'nun 223/2-e maddesi gereğince beraatine karar verilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulması cihetine gidilmiştir."
25. Karar istinaf incelemesinde olup henüz kesinleşmemiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
A. İlgili Mevzuat
26. İlgili mevzuat için bkz. Berrin Baran Eker [GK], B. No: 2018/23568, 2/7/2020, §§ 20-25.
B. Yargıtay Kararları
27. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 22/10/2007 tarihli ve E.2007/16878, K.2007/30923 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Davalı işveren, davacının geçmişten gelen sabıkası ve özellikle yasadışı örgütle bağlantısı nedeni ile güvenlik önlemi olarak iş sözleşmesini feshetmiştir. Bu fesih Alman Hukukunda ve Alman Federal Mahkemelerinde şüphe feshi olarak adlandırılmaktadır. Böyle bir fesihte, işverenin işçisine karşı duyduğu şüphe, aralarındaki güven ilişkisinin zedelenmesine yol açmaktadır. İşverenden katlanması beklenemeyecek bir şüpheden dolayı, işçinin iş ilişkisinin devamı için gerekli olan uygunluğu ortadan kalktığından, güven ilişkisinin sarsılmasına yol açan şüphe, işçinin kişiliğinde bulunan bir sebeptir. Ciddi, önemli ve somut olayların haklı kıldığı şüphe, güven potansiyeline sahip olmaksızın ifa edilemeyecek iş için işçinin uygunluğunu ortadan kaldırdığından, şüphe feshi, işçinin yeterliliğine ilişkin fesih türü olarak gündeme gelecektir. Davacının geçmişte yasadışı örgüt üyesi olması, davacının görev yaptığı bölgede terör olaylarının artması ve demiryolu ulaşımının da hedefte bulunması, davalı işveren açısından iş ilişkisinin devamı için gerekli olan güvenin sarsıldığı, elverişli objektif olay ve vakıalara dayanan güçlü bir şüphenin bulunduğu anlamına gelmektedir. Davacının iş sözleşmesinin feshinin geçerli nedenle yapıldığı kabul edilmelidir. Davanın reddi yerine yazılı şekilde kabulü hatalıdır."
28. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15/11/2018 tarihli ve E.2015/22-2715, K.2018/1720 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"... şüphe feshinin söz konusu olabilmesi için iş ilişkisinin devamı için gerekli olan güveni yıkmaya elverişli, objektif olay ve vakıalara dayanan güçlü bir şüphe mevcut olması ve ayrıca olayın aydınlatılması için işverenin kendisinden beklenebilecek bütün çabaları göstermesine karşın eylemin gerçekleştiğinin kanıtlanamaması gerektiğinden, somut uyuşmazlıkta davacının sabit olan, doğruluk ve bağlılığa uymayan nitelikteki eyleminin şüphe feshi teşkil etmediği de açıktır..."
29. Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 26/11/2018 tarihli ve E.2018/11097, K.2018/25472 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Taraf iradesine öncelik verilmesi sadece davanın açılmasında değil, yargılama sırasında taraflara ait bir çok usul işleminde de kendisini gösterir...Yani, yargılamada esas olan, dava malzemelerinin taraflarca toplanması ve mahkemeye sunulması olarak tanımlayabileceğimiz 'taraflarca hazırlama (getirilme) ilkesi' dir. Bu ilkenin geçerli olduğu davalarda, dava malzemelerinin mahkemeye tam olarak getirilmemesinin sorumluluğunu taraflar üstlenmiş olup; hakim, kural olarak tarafların ileri sürmediği vakıaları ve belirli bir delili kendiliğinden araştıramaz ve taraflara hatırlatamaz. Diğer yandan, kamu düzenini ilgilendiren davalarda, irade serbestisinin ve taraf iradesine tanınan üstünlüğün bir sonucu olan 'taraflarca hazırlama ilkesi' yerine, kendiliğinden (resen) araştırma ilkesinin uygulanması esastır. Kendiliğinden araştırma ilkesinin uygulandığı davalarda; hâkim, davanın ispatı için gereken bütün delillere kendiliğinden başvurur; taraflar da yargılama bitinceye kadar delil gösterebilirler. Bu davalarda bir bakıma, dava ile ilgili olguların hazırlanmasında, tarafların yanında, hakimin de görevli olması söz konusudur.
Bu açıklamalar karşısında kamu ya da özel hukuk tüzel kişiliği de olsa işçinin terör örgütleri ile irtibatının bulunması halinde bu durumun hem kamu güvenliğini hem de özel güvenliği tehdit edeceği açıktır. Bu nedenle davalı tarafın cevap dilekçesi ile davacının iş akdinin .../... bağlantısı bulunduğuna dair kuvvetli şüphe duyulması sebebi ile feshedildiğini belirttiği görülmekle; eldeki davada taraflarca hazırlama ilkesi yerine istisnai nitelikteki kendiliğinden araştırma ilkesinin uygulanması gerekmektedir."
30. Yargıtay 22. Hukuk Dairesinin 24/4/2018 tarihli ve E.2018/3002, K.2018/9593 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Davacının iş akdi, hakkında .... C.Savcılığı tarafından bylock kullanıcısı olduğu iddiasıyla soruşturma başlatılmış olması, hakkında yurt dışı çıkış yasağı ve adli kontrol kararı verilmesi akabinde, davalı işyerinin faaliyet alanı bakımından stratejik önem taşıyan durumu gözetilerek çalıştırılmasında sakınca bulunduğu gerekçesiyle İş K. 25/II e-h-ı maddeleri gereğince haklı neden iddiasıyla feshedilmiştir. İlk Derece Mahkemesi ise feshin şüphe feshi olduğu ve davalının özel durumu gözetilerek geçerli nedene dayalı olduğu kabulüyle davanın reddine karar verilmiş olup, davacı tarafın istinaf başvurusu Bölge Adliye Mahkemesi taralından da aynı gerekçelerle esastan reddetmiştir.
Davacının hakkında derdest bulunan ecza yargılamasında, 'mor beyin' uygulaması kapsamında davacı ...'ın kullandığı telefona ait gsm hattının iradesi dışında bylock IP'lerine yönlendirilmiş olduğunun bilirkişi raporuyla tespit edildiği gerekçesiyle beraat kararı verildiği, isnat edildiği üzere terör örgütü ile bağlantısı bulunduğunu gösterir aleyhine başkaca somut bir delil de olmadığı anlaşılmakla, 4857 sayılı Kanun'un 20. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, hükmün bozulmak suretiyle ortadan kaldırılması..."
31. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 8/4//2019 tarihli ve E.2019/1352, K.2019/7992 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Somut uyuşmazlıkta davalı işveren tarafından yapılan fesih bildiriminde, fesih nedeni olarak davalı işverene ait fabrikada 04/02/2015 tarihi ve öncesinde davacı ile bir kısım çalışanların işyerinde üretilen rakıları çaldıkları ve çalışan işçilerden ...'in hırsızlık suçuna yardım ettikleri iddiasının feshe gerekçe gösterildiği ve davacının iş akdinin davalı şirkette çalışırken 17/03/2015 tarihinde ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller ve benzeri nedenle feshedildiği anlaşılmıştır.
...2. Asliye Ceza Mahkemesi'nin 2015/257 esas 2015/777 karar sayılı dosyası kapsamına göre davacının hırsızlık olayından mahkum olan ... ile aynı fabrikada çalışıp, işyerinde servis bulunmaması nedeniyle aynı kişinin aracı ile muhtelif zamanlarda iş yerinden ayrıldığı, davacının sırf bu kişinin aracına binmesinin ve araçtaki alkol kokusunu farketmemesinin feshe dayanak yapılamayacağı, rakı dinlenme bölümünde çalışan davacının aynı araçta bulunan ve hırsızlığa konu olan rakının ... tarafından araçta taşındığına ilişkin bilgi sahibi olamayacağı, işverenin davacının bu hırsızlık olayından haberdar olduğu yönündeki şüphesinin makul ve objektif bir şüphe olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı anlaşılmakla, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken aksi gerekçeler ile reddine karar verilmesi hatalıdır."
32. Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 18/4/2013 tarihli ve E.2012/32147, K.2013/12471 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"Somut olayda bir şüphe feshi söz konusudur. Bu tür fesihte, işverenin işçisine karşı duyduğu şüphe, aralarındaki güven ilişkisinin zedelenmesine yol açmaktadır. İşverenden katlanması beklenemeyecek bir şüpheden dolayı, işçinin iş ilişkisinin devamı için gerekli olan uygunluğu ortadan kalktığından, güven ilişkisinin sarsılmasına yol açan şüphe, işçinin kişiliğinde bulunan bir sebeptir. Ciddi, önemli ve somut olayların haklı kıldığı şüphe, güven potansiyeline sahip olmaksızın ifa edilemeyecek iş için işçinin uygunluğunu ortadan kaldırdığından, şüphe feshi, işçinin yeterliliğine ilişkin fesih türü olarak gündeme gelecektir.
Davalı işyerinde fesih bildirgesinde anılan olayın davacı tarafından gerçekleştirildiği ceza yargılaması sonucunda da ispatlanmamış, davacı hakkında delil yetersizliğinden beraat kararı verilmiştir. Ancak davacının kendi kredi kartının sorgulanması ile bilgisi olmaksızın kredi kartından alışveriş yapılan müşterinin kredi kartının sorgulanmasının zamanlama yönünden iç içe geçmesi ve sorgulamanın yapıldığı terminalin aynı olması dikkate alındığında, bu hususun iş ilişkisinin devamı için gerekli olan güveni ortadan kaldırmaya elverişli bir şüphe olup, davacı ile işveren arasındaki güven ilişkisinin sarsıldığı kabul edilmelidir. Bu durumda davalı işverenin artık işçiyi çalıştırması mümkün değildir. Bu sebeple iş sözleşmesinin feshi haklı sebebe dayanmasa da, feshin geçerli nedene dayandığı kabul edilmelidir. İşverence yapılan fesih geçerli nedene dayandığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile kabulü hatalı olmuştur."
V. İNCELEME VE GEREKÇE
33. Anayasa Mahkemesinin 19/7/2023 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
34. Başvurucu; iş akdinin gerekçesiz bir şekilde feshedildiğini, somut bir bilgi ve belge olmaksızın keyfî şekilde işten çıkarıldığını, FETÖ/PDY ile hiçbir bağlantısı olmadığını, işe iade edilmesi talebiyle başlattığı yargılama neticesinde varılan sonucun hakkaniyete aykırı olduğunu belirtmiştir. Şayet ceza yargılamasının sonucu beklenseydi işe iade davasının lehe sonuçlanabileceğini ileri süren başvurucu; hakkında yürütülen soruşturma neticesinde takipsizlik kararı verildiğini, ceza yargılaması sonucunda da beraatine hükmedildiğini, bu kapsamda derece mahkemelerince yapılan değerlendirmenin ve varılan sonucun hatalı olduğunu, eksik inceleme neticesinde davanın reddedildiğini, iddia ve itirazlarının incelenmediğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
35. Bakanlık görüşünde, taraflar arasındaki iş ilişkisinin devamı için gerekli olan güvenin sarsıldığı, geçerli nedenle feshin söz konusu olduğu gerekçesiyle ilk derece mahkemesi tarafından davanın reddine karar verildiği ve anılan kararın kanun yollarından geçerek kesinleştiği hatırlatılmış; hukuk kurallarını yorumlama yetkisinin derece mahkemelerine ait olduğu, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik oluşturan bir durum olmadığında ihlal iddialarının kanun yolu şikâyeti mahiyetinde kalacağı hususlarında değerlendirmeler içeren Anayasa Mahkemesi kararlarına yer verilerek başvuru incelenirken bu hususların gözönünde bulundurulması gerektiği belirtilmiştir.
B. Değerlendirme
36. Somut olayda başvurucunun temel iddiası; iş akdinin somut bir gerekçe gösterilmeden feshedilmesi, buna ilişkin açılan davanın da iddia ve itirazları karşılanmadan reddedilmesidir. Bu kapsamda başvurunun adil yargılanma hakkı kapsamındaki iddialarının gerekçeli karar hakkı yönünden incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
37. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
a. Genel İlkeler
38. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı maddi adaleti değil şeklî adaleti temin etmeye yönelik güvenceler içermektedir. Bu bakımdan adil yargılanma hakkı davanın taraflardan biri lehine sonuçlanmasını garanti etmemektedir. Adil yargılanma hakkı temel olarak yargılama sürecinin ve usulünün hakkaniyete uygun olarak yürütülmesini teminat altına almaktadır (M.B. [GK], B. No: 2018/37392, 23/7/2020, § 80).
39. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrasında herkesin yargı organlarına davacı ve davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal sonucu olarak da iddia, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır. Anılan maddeyle güvence altına alınan hak arama özgürlüğü -kendisi bir temel hak niteliği taşımasının ötesinde- diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir. Bu bağlamda Anayasa’nın bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılmasını ifade eden 141. maddesinin de hak arama hürriyetinin kapsamının belirlenmesinde gözetilmesi gerektiği açıktır (Vedat Benli, B. No: 2013/307, 16/5/2013, § 30).
40. Anılan kurallar uyarınca ilke olarak mahkeme kararlarının gerekçeli olması, adil yargılanma hakkının bir gereğidir. Derece mahkemeleri dava konusu maddi olay ve olguların kanıtlanmasını, delillerin değerlendirilmesini, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanmasını, uyuşmazlıkla ilgili vardığı sonucu, sonuca varmada kullandığı takdir yetkisinin sebeplerini makul bir şekilde gerekçelendirmek zorundadır. Bu gerekçelerin oluşturulmasında açık bir keyfîlik olmaması ve makul bir gerekçe gösterilmesi hâlinde adil yargılanma hakkının ihlalinden söz edilemez (İbrahim Ataş, B. No:2013/1235, 13/6/2013, § 23).
41. Makul gerekçe; davaya konu olay ve olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak, olay ve olgular ile hüküm arasındaki bağlantıyı gösterecek nitelikte olmalıdır. Zira tarafların o dava yönünden hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri için ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta olan bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur (İbrahim Ataş, § 24).
42. Kararların gerekçeli olması, davanın taraflarının mahkeme kararının dayanağını öğrenerek mahkemelere ve genel olarak yargıya güven duymalarını sağladığı gibi, tarafların kanun yoluna etkili başvuru yapmalarını mümkün hâle getiren en önemli faktörlerdendir. Gerekçesi bilinmeyen bir karara karşı gidilecek kanun yolunun etkin kullanılması mümkün olmayacağı gibi bahsedilen kanun yolunda yapılacak incelemenin de etkin olması beklenemez (Vesim Parlak, B. No: 2012/1034, 20/3/2014, § 34).
b. İlkelerin Olaya Uygulanması
43. Somut olayda, başvurucunun iş akdi terör örgütüyle irtibatlı/iltisaklı olduğu şüphesiyle 25/7/2016 tarihinde feshedilmiş; başvurucu, iş akdinin geçerli bir nedene dayanmadan feshedildiğini belirterek işveren aleyhine işe iade talebiyle dava açmış, istinaf aşamasında davanın reddine hükmedilmiştir.
44. Şüphe feshinin mahiyeti gereği ispatı beklenemese de -Yargıtay içtihadında da belirtildiği üzere- şüphenin işçinin kişiliğinden kaynaklanan bir sebebe dayanması, bu sebebin de ciddi, önemli ve somut nitelikte objektif olay ve vakıalar ile desteklenmesi gerekmektedir (bkz. §§ 27,28). Aksi hâlde hukuk devletinin bir gereği olan hukuki güvenlik ilkesine aykırı şekilde keyfî uygulamaların gündeme gelmesi söz konusu olabilecektir.
45. Derece mahkemelerince gerçekleştirilen araştırma ve incelemeler neticesinde tespit edilen hususların hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerini temin edecek ve keyfî uygulamaların önüne geçecek şekilde somut olayın özelliği dikkate alınarak gerekçeli kararda ortaya konulması gerekmektedir. Bu kapsamda sadece şeklî anlamda bir gerekçenin varlığı yeterli değildir, aynı zamanda gerekçenin makul olması şartı aranmaktadır. Makul gerekçeden anlaşılması gereken mahkemelerin dava konusu maddi olay ve olguların kanıtlanmasını, delillerin değerlendirilmesini, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanmasını, uyuşmazlıkla ilgili vardığı sonucu, sonuca varmasında kullandığı takdir yetkisinin sebeplerini ortaya koymasıdır (bkz. §§ 38-42).
46. Şüphe feshi gerekçesiyle iş akdinin sonlandırıldığı davalarda fesih sonucunu doğuran durum veya olayın/vakıanın -Yargıtay içtihadında da değinildiği gibi- doğrudan işçinin şahsından kaynaklanması, millî güvenliği tehdit eden yapı veya oluşum ile işçi arasında güncel ve kişisel bir bağlantıyı ortaya koyabilecek nitelikte olması gerekir. Yine bu noktada derece mahkemelerince söz konusu bağlantının nasıl kurulduğunun detaylı bir şekilde gerekçelendirilmesi keyfîliğin önüne geçilebilmesi adına önem arz etmektedir.
47. Tüm bu açıklamalar kapsamında başvurucu hakkında yargılama dosyasına gelen ve gerekçeli karara yansıyan bilgilerden şüphe feshi için FETÖ/PDY'ye üye olma suçundan ceza yargılaması yürütüldüğü ve başvurucunun Bank Asya kaydının olduğu yönündeki tespitlere yer verildiği anlaşılmıştır.
48. Aynı somut olaya ilişkin ceza mahkemeleri ile hukuk mahkemeleri tarafından yapılan yargılama sonucu verilen kararların birbiri yönünden mutlak surette bağlayıcı olduğunu söylemek mümkün değildir. Zira bu durumda derece mahkemeleri önlerine gelen uyuşmazlığı kendi açılarından ele almakta, ilgili mevzuat kapsamında farklı değerlendirme ve nitelendirmelere tabi tutmaktadır. Bu kapsamda Yargıtay kararlarında hem olağanüstü hâl dönemi için hem de olağanüstü hâl harici dönemler için işçi hakkında verilen bir beraat yahut takipsizlik kararının şüphe feshi noktasında nasıl değerlendirilmesi gerektiği ana hatlarıyla ortaya konmuştur. Yargıtay, beraat kararını işçi lehine değerlendirme eğilimi göstermekle birlikte yine de kararın içeriğindeki olay ve olguların fesih için yeterli olup olmadığını ayrıca incelemiştir (bkz. §§ 30-32).
49. Somut olayda, Bölge Adliye Mahkemesinin başvurucu hakkında devam ettiğini belirttiği ceza davasına dair gerekçeli kararda bir değerlendirme yapmadığı, ceza dosyasında yer alan ve başvurucuya isnat edilen eylemleri, bilgi ve belgeleri şüphe feshi açısından tartışmadığı; öte yandan bahsi geçen ceza yargılamasının da beraat ile neticelendiği görülmüştür. Ceza yargılamasında yer alan bilgi ve belgelere ulaşılarak söz konusu verilerin iş akdinin feshine olan etkisinin değerlendirilmesinin önünde -masumiyet karinesine uygun olmak koşuluyla- herhangi bir engel bulunmamaktadır. Dolayısıyla isnat edilen eylemlerin şüphe feshi yönüyle işe iade davasında ayrıca tartışılması gerekliliği noktasında başvurucu hakkında ceza davası olduğu yönündeki tespitin fesih için yeterli gerekçeyi oluşturduğunu söylemek mümkün görünmemektedir.
50. Başvurucu hakkındaki bir diğer tespit de Bank Asya hesabına ilişkindir.
51. Bank Asyanın FETÖ/PDY liderinin ve yöneticilerinin çağrıları üzerine örgüt üyelerinin yatırdığı paralar üzerinden gelir elde ettiği, bu suretle örgüt faaliyetlerine mali yönden kaynak sağladığı ve örgütün finans merkezi olduğu hususu yargı kararlarıyla tespit edilmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, § 35; Metin Evecen, B. No: 2017/744, 4/4/2018, § 59; Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 20/12/2017 tarihli ve E.2017/1862, K.2017/5796 sayılı kararı). Aynı zamanda mutat hesap hareketlerinin örgütsel faaliyette bulunma ya da örgüte yardım etme kapsamında değerlendirilemeyeceği de Yargıtay tarafından kabul edilmiştir (Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 25/6/2020 tarihli ve E.2020/1974, K.2020/3079 sayılı kararı). Her durumda iş sözleşmesinin Bank Asyaya para yatırılarak FETÖ/PDY ile irtibat veya iltisak içinde olunduğu, bu suretle işçi-işveren arasındaki güven ilişkisinin bozulduğu gerekçesine dayanılarak feshedilebilmesi için yukarıda açıklanan ilkelere uygun şekilde hareket edilmesi gerektiği açıktır (Ayla Demir İşat [GK], B. No: 2018/24245, 8/10/2020, § 137).
52. Başvuruya konu olayda başvurucu, Bank Asya hesap hareketlerine ilişkin talimat üzerine işlem yapıldığı iddiasını reddetmiş; bilirkişi raporlarının lehine olduğunu, bu kapsamda hakkında Başsavcılık tarafından yapılan değerlendirmede takipsizlik kararı verildiğini belirtmiş; nitekim Ceza Mahkemesi tarafından mevcut durum gözetilerek rutin hesap hareketlerinin dışında bir durum tespit edilemediği için beraat kararı verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi ise ceza yargılamasının yanı sıra başvurucu hakkında Bank Asya hesap hareketlerinin bulunduğunu belirterek gerekçeli kararın kaldırılmasına ve davanın reddine hükmetmiş ancak özellikle takipsizlik kararı ile ceza yargılaması kapsamında ortaya konulan hesap hareketlerinin -Yargıtayın yerleşik içtihadı da gözetildiğinde- şüphe feshi kapsamında nasıl değerlendirilmesi gerektiği konusunda bir açıklama yapmamıştır.
53. Sonuca varmadan önce belirtmek gerekir ki derece mahkemeleri, kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda değildir. Ancak ileri sürülen iddialardan biri kabul edildiğinde bunun davanın sonucuna etkili olması hâlinde mahkeme, bu hususa belirli ve açık bir yanıt vermek zorunda olabilir (Yasemin Ekşi, B. No: 2013/5486, 4/12/2013, § 56).
54. Başvuruya konu olaya ilişkin yukarıda yapılan tüm incelemeler neticesinde -ilgili mevzuat, Yargıtay ve Anayasa Mahkemesi içtihadı da dikkate alındığında- başvurucunun iddia ve itirazlarının yargılamanın esasına temas eden ve davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte olduğunu söylemek mümkündür. Bu kapsamda derece mahkemelerinden beklenen, başvurucu ile terör örgütleri arasındaki bağlantıyı gösteren somut, kişisel ve güncel sebepleri gerekçeli kararda ayrıntılı bir şekilde ortaya koymak, kendisini davanın reddi sonucuna götüren sebepleri net bir şekilde karara yansıtmaktır.
55. Dolayısıyla gerekçeli kararda; işveren yönünden başvurucu ile işveren arasındaki güven ilişkisinin sarsılmasına neden olan olay ve olgulara dair yeterli inceleme ve araştırma yapılmadığı, başvurucunun yargılamanın esasına tesir eder nitelikteki iddia ve itirazlarının incelenmediği ve bu iddiaların karşılanmadığı görülmüştür. Bu nedenle yargılama süreci bir bütün olarak değerlendirildiğinde başvurucunun gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği sonucuna varılmıştır.
56. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
C. 6216 Sayılı Kanun'un 50. Maddesi Yönünden
57. Başvurucu; ihlalin tespiti, yargılamanın yenilenmesi ve tazminat talebinde bulunmuştur.
58. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
59. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
60. Dosyalardaki belgeden tespit edilen 446,90 TL başvuru harcı ile 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.346,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 8. Hukuk Dairesine (E.2019/1986) iletilmek üzere Ankara 39. İş Mahkemesine (E.2018/323) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
E. 446,90 TL başvuru harcı ile 9.900 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 10.346,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 19/7/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.