logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Hanım Özpınar ve Mehmet Özpınar [1.B.], B. No: 2020/23585, 18/4/2024, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

HANIM ÖZPINAR VE MEHMET ÖZPINAR BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/23585)

 

Karar Tarihi: 18/4/2024

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Soner GÖÇER

Başvurucular

:

1. Hanım ÖZPINAR

 

 

2. Mehmet ÖZPINAR

Vekili

:

Av. Tevrat DURAN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; mahpusun infaz kurumunda hastalığa yakalanması ve akabinde sağlık hizmetine erişiminde ihmal gösterilmesi nedeniyle ölmesi ve bu olayda ihmali bulunan kamu görevlileri hakkında etkili bir soruşturma yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının, açılan tam yargı davasının ise kısmen reddedilmesi nedeniyle de adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 13/7/2020 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.

4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.

III. OLAY VE OLGULAR

6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

7. Başvurucuların yakını M.T.Ö. 9/4/2012 tarihinde tutuklanarak Bakırköy Metris 1 No.lu T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna konulmuştur. Daha sonra sırası ile 19/6/2012 tarihinde Silivri 5 No.lu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna, 6/4/2016 tarihinde Silivri Açık Ceza İnfaz Kurumuna, 27/4/2016 tarihinde Emirdağ Açık Ceza İnfaz Kurumuna ve son olarak 4/6/2016 tarihinde Edirne Açık Ceza İnfaz Kurumuna nakledilmiştir.

8. M.T.Ö.nün Silivri 5 No.lu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutulduğu sırada yapılan verem taraması sonrasında Beşiktaş Verem Savaş Derneğinin 28/9/2015 tarihli raporu ile kendisinin verem şüphesi ile hastaneye sevk edilmesi gerektiği rapor edilmiş; M.T.Ö. bu doğrultuda 19/10/2015-22/10/2015 tarihlerinde arasında Çatalca Verem Savaş Dispanseri Verem Savaş Polikliniğine sevk edilmiş, yapılan muayenede balgam numunesi üzerinde yapılan inceleme sonucunda başvurucunun verem olmadığı tespit edilmiştir.

9. M.T.Ö.nün farklı infaz kurumlarında kaldığı dönemlerde ayrıca;

i. Diş problemi nedeniyle 24/3/2014 ve 18/8/2015 tarihleri arasında defaatle infaz kurumu diş hekimi tarafından muayene edildiği, devlet hastanesine veya ağız ve diş sağlığı hastanesine sevkinin ve tedavisinin sağlandığı,

ii. 4/7/2015 tarihinde rahatsızlanması nedeniyle acil olarak devlet hastanesine sevkinin ve tedavisinin sağlandığı,

iii. Karın ağrısı şikâyeti nedeniyle 21/12/2015 ve 23/2/2016 tarihleri arasında defaatle infaz kurumu hekimi tarafından muayene edildiği, devlet hastanesine veya eğitim ve araştırma hastanesine sevkinin sağlandığı, hastaneye yatışının yapıldığı ve nihayetinde eğitim ve araştırma hastanesinde ileus (bağırsak tıkanması) tanısı ile ameliyatı yapıldığı, ameliyat sonrası patolojik bulgu saptanmaması üzerine 23/2/2016 tarihinde taburcu edildiği,

iv. 3/3/2016 tarihinde devlet hastanesi genel cerrahi polikliniğine sevk edildiği, süturları alındığı, akut patoloji olmadığı tespit edildiği, 8/3/2016 ve 30/3/2016 tarihleri arasında defaatle devlet hastanesinin beyin cerrahisi ve enfeksiyon hastalıkları polikliniklerine sevkinin sağlandığı, nihayetinde Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Nöroşirurji Polikliniğine sevkinin uygun görülmesi üzerine 30/3/2016 tarihinde bahsi geçen hastaneye ve polikliniğe sevkinin sağlandığı, oradan mahkûm koğuşu olan bir merkeze sevk edilmesinin uygun görüldüğü anlaşılmıştır.

10. M.T.Ö.nün İnfaz Kurumu Müdürlüğüne yazdığı dilekçe ile Kurum idaresinin devamlılık arz etmeyen iç hizmetlerinde ücretsiz çalışmayı talep etmesi üzerine 10/11/2015 tarihinde alınan İdare ve Gözlem Kurulu kararı ile talebine istinaden gönüllü çalışmasına karar verilmiş; bir süre sonra tekstil atölyesinde çalışmayı istemesi üzerine 12/11/2015 tarihinde alınan İdare ve Gözlem Kurulu kararıyla isteğine istinaden atölyede çalışmasına karar verilmiştir. Aile Hekimliğinin 6/4/2016 tarihinde düzenlediği, kendisinin infaz kurumunda herhangi bir iş kolunda çalıştırılmasının sağlığı açısından sakıncası olmadığı yönündeki raporu uyarınca önce 7/6/2016 tarihinde mutfak hizmetlerinde çalıştırılmasına karar verilmiş; kendisinin iş değişikliği talep etmesi üzerine 14/6/2016 tarihinde Kurumun temizlik hizmetlerinde çalışmasına karar verilmiştir.

11. M.T.Ö.nün Edirne Açık Ceza İnfaz Kurumunda cezası infaz edilmekte iken 26/7/2016 tarihinde rahatsızlanması üzerine 112 Acil Servis ambulansı ile Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine yatışı yapılmış, M.T.Ö. 15/8/2016 tarihinde hastanede vefat etmiştir. Ölüm belgesinde ölüm sebebi "pnömoni" (zatürre) olarak belirtilmiştir.

A. Ölüm Olayı Hakkında Resen Başlatılan Ceza Soruşturması Süreci

12. M.T.Ö.nün ölümü üzerine Edirne Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) resen ceza soruşturması başlatmıştır.

13. 15/8/2016 tarihinde yapılan ölü muayene ve otopsi işlemi neticesinde kesin ölüm sebebi tespit edilememiş, Cumhuriyet Başsavcılığınca kesin ölüm nedenine ilişkin mütalaası istenen Adli Tıp Kurumu Edirne Adli Tıp Şube Müdürlüğü 8/2/2017 tarihli raporunda ölüm sebebini akciğer tüberkülozu (verem) olarak bildirmiştir.

14. Başsavcılık 9/2/2017 tarihinde bahsi geçen adli tıp raporu doğrultusunda "...ölümün akciğer tüberkülozu neticesinde gelişmiş olduğu...başka birisine yüklenebilecek kast, kusur ve tesire rastlanmadığı, kimseye atfedilebilecek suç ve suç unsuru bulunmadığı..." gerekçesi ile kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar vermiştir.

15. Karar, M.T.Ö.nün yakını E.Ö.ye 25/4/2017 tarihinde tebliğ edilmiş fakat E.Ö. karara itiraz etmemiştir.

B. Başvurucuların Suç Duyurusu Üzerine Yürütülen Ceza Soruşturması Süreci

16. M.T.Ö.nün diğer yakınları olan başvurucular, avukatları aracılığıyla Başsavcılığa verdikleri 10/4/2017 tarihli şikâyet dilekçesiyle M.T.Ö.nün ölümünde sorumlulukları olan Ceza İnfaz Kurumu ve sağlık personelinin cezalandırılması için kamu davası açılmasını talep etmiştir.

17. Başsavcılık 18/4/2017 tarihinde özetle ölüm olayına ilişkin olarak daha önce kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, bu karara tarafların sulh ceza hâkimliği nezdinde itiraz edebileceği, soruşturmanın mükerrer olduğu gerekçesiyle itiraz yolu açık olmak üzere kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar vermiştir.

18. Karar 29/6/2017 tarihinde başvurucular vekiline tebliğ edilmiş, başvurucular karara itiraz etmemiştir.

C. Disiplin Soruşturması Süreci

19. Vefat olayı ile ilgili olarak idari yönden soruşturma açılmıştır. Ceza İnfaz Kurumu müdürü hakkında açılan soruşturmada Edirne Cumhuriyet Başsavcılığı Disiplin Amirliği 18/9/2017 tarihinde soruşturmaya yer olmadığına, infaz koruma memurları ve sağlık memuru hakkında açılan soruşturmada ise Kurum Disiplin Amirliği 12/4/2018 tarihli kararlarıyla soruşturmaya yer olmadığına karar vermiştir.

D. Tam Yargı Davası Süreci

20. Başvurucular 8/5/2017 tarihinde Edirne İdare Mahkemesi (İdare Mahkemesi) nezdinde, Bakanlık aleyhinde özetle M.T.Ö.nün Ceza İnfaz Kurumundayken verem mikrobu kaparak hastalandığını, hastalığın devamı sırasında mevzuata aykırı olarak ve zorla pis ortamlarda çalıştırıldığını, kendisinin ve ailesinin taleplerine rağmen Ceza İnfaz Kurumu yönetimince hastaneye sevk edilmediğini, bu nedenle hastalığının teşhis edilemediğini, bunun neticesinde de hayatını kaybettiğini, idarenin M.T.Ö.nün hastalığı kapmasında, hastalığın ilerlemesinde, teşhis ve tedavi edilememesinde kusuru bulunduğunu belirterek maddi ve manevi zararlarının tazmini için tam yargı davası açmıştır.

21. İdare Mahkemesi, M.T.Ö.nün ceza infaz kurumunda kalması ve çalıştırılmasının hastalığına ve ölüm olayına etkisi ile teşhis ve tedavi süreçlerinin değerlendirilerek idarenin hizmet kusurunun bulunup bulunmadığının tespit edilmesi için dosyanın Adli Tıp Kurumuna gönderilmesine karar vermiştir.

22. Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 8. Adli Tıp İhtisas Kurulu tarafından hazırlanan 20/3/2019 tarihli mütalaada şu sonuca varılmıştır.

"...[D]üzenli zaman aralıkları ile Beşiktaş Verem Savaş Derneği tarafından yapılan verem taraması sonrasında Beşiktaş Verem Savaş Derneğinin 28/09/2015 tarih ve 78/2015 sayılı raporunda hükümlünün verem şüphesi ile hastaneye sevk edilmesi gerektiği rapor edildiği, 19/10/2015-22/10/2015 tarihlerinde arasında Çatalca Verem Savaş Dispanseri Verem Savaş polikliniğine sevk edilen hükümlünün yapılan muayene sonucunda P.P.D.:20 SKOR:1 olarak tespit edildiği, balgam sonuçları incelendiğinde sonuçların negatif(-) olduğu...

...

...Şüpheli madde alım öyküsü ile bilinç kapalı olarak hastaneye götürülen kişinin daha önce çekilen akciğer grafisi, mikrofilminin dosyada olmaması nedeniyle incelenememekle birlikte Akciğer tüberkülozu kronik bir hastalık olup akut ölüme sebep olmayacağı ancak hemoptizi, asfiksi, tbc menenjit ve peritonit gibi komplikasyonları ile ölüm gerçekleşebileceği, kişinin otopsisinde bu bulgular tespit edilmediğinden ölümün tüberküloz sonucu meydan geldiğini gösterir tıbbi belge olmadığı cihetle mevcut belgelerle kesin ölüm sebebi ve mekanizmasının bilinemediği...

...

...PPD taraması sırasında 20 mm endürasyon ölçülen kişide balgam da ARB istendiği, ARB negatif geldiği, mikobakteri ve basil görülmediği, tüberküloz açısından gerekenlerin yapılmış olduğu, torakolomber bölgede tespit edilen şüpheli soğuk abse odağından biyopsi alınarak inceleme yapıldığına dair dosyada tıbbi belge olmadığından bu abse şüphesi lezyonun tüberkülozddan kaynaklanıp kaynaklanmadığı hususunda değerlendirme yapılamadığı ancak bu lezyonun akut ölüme yol açmayacağı, şikayetlerine uygun olarak tanısı konulup tedavi edildiği... ayaktan birden fazla kez poliklinik hizmeti aldığı... şikayetleri doğrultusunda ceza infaz kurumu tarafından revirde ve de ilgili hastanelerin polikliniklerine sevk edilerek tedavi edildiği dikkate alındığında Cezaevi infaz kurumu yetkililerinin uygulama hatası bulunmadığı oy birliği ile mütalaa olunur..."

23. Yargılama sonucunda İdare Mahkemesi 26/6/2019 tarihli kararı ile maddi tazminat talebinin reddine, manevi tazminat talebinin ise kısmen kabulüne (20.000 TL'lik kısmının kabulüne, kalan 80.000 TL'lik kısmının ise reddine) karar vermiştir. Kararın gerekçesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Davanın maddi tazminat istemi yönünden incelenmesi;

...

Olayda, dava dosyası içerisinde yer alan tüm bilgi ve belgeler ile bilirkişi incelemesi neticesinde hazırlanılan Adli Tıp raporunda yer verilen tespitler birlikte değerlendirildiğinde...(M.T.Ö.nün)...şikayetleri doğrultusunda ceza infaz kurumu tarafından revirde ve de ilgili hastanelerin polikliniklerine sevk edilerek tedavi edildiği, bu bağlamda, Cezaevi infaz kurumu yetkililerinin...yaptığı tüm işlemlerin tıp kurallarına uygun olduğuna dair anılan bilirkişi raporu ve aksini ortaya koyan başkaca somut bir bilgi belgenin sunulamaması dikkate alındığında, maddi tazminat isteminin reddi gerekmektedir.

Davanın manevi tazminat istemi yönünden incelenmesi;

...

Bakılan davada, Edirne Adli Tıp Kurumu Şube Müdürlüğü'nün 08/02/2017 tarihli,2017/120 sayılı raporunda, 'ölümün akciğer tüberkülozu (verem) neticesinde gelişmiş olduğu' tespitine yer verildiği anlaşılmıştır. Tıp biliminin ilerlediği günümüz koşullarında tüberkülozdan ölümlerin son derece azalmış olduğu bilinen bir gerçektir. Hal böyle iken..(M.T.Ö.nün)...davalı idarenin denetim ve gözetiminde ceza evinde bulunmakta iken, ölümünün akciğer tüberkülozu (verem) neticesinde gelişmiş olmasının, dolayısıyla ölüm şeklinin, müteveffanın anne-babası olan davacıların acı ve ızdırabını artıracağı, yaşama gücünün ve sevincinin azalmasına yol açacağı ortada olup, olayın yarattığı travmatik etki, hissedilecek acı ve üzüntü nazara alındığında, manevi açıdan keder ve ıstırap yaşayan anne-baba için ayrı ayrı 10.000,00 TL manevi tazminatın hakkaniyete uygun olduğu ve anılan tutarın da davalı idarece tazmin edilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır."

24. Taraflar karşılıklı olarak karara karşı istinaf yoluna başvurmuştur. İstanbul Bölge İdare Mahkemesi Dokuzuncu İdare Dava Dairesi 2/7/2020 tarihinde istinaf başvuruların reddine kesin olarak karar vermiştir.

25. Karardan 9/7/2020 tarihinde haberdar olan başvurucular 13/7/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

26. Anayasa Mahkemesinin 18/4/2024 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Yaşam Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü

27. Başvurucular, yakınlarının Ceza İnfaz Kurumunda iken hastalık kapıp ölmesinde kamu görevlilerinin ihmali olmasına rağmen olayla ilgili etkili bir soruşturma yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvuruculara göre yakınları, Ceza İnfaz Kurumundayken verem mikrobu kaparak hastalanmış, hastalığın devamı sırasında mevzuata aykırı olarak ve zorla pis ortamlarda çalıştırılmış, kendisinin ve ailesinin taleplerine rağmen Ceza İnfaz Kurumu yönetimince hastaneye sevk edilmemiş, bu nedenle hastalık teşhis edilememiş, neticede de yakınları hayatını kaybetmiştir. Başvurucular, kendilerinin ifadelerine dahi başvurulmaksızın kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini, olaya ilişkin etkili bir ceza soruşturması yürütülmediğini iddia etmiştir.

28. Bakanlık görüşünde; başvurucuların kovuşturmaya yer olmadığına dair karar aleyhine itiraz kanun yoluna başvurmamalarını başvuru yolunun tüketilip tüketilmediği noktasında, kabul edilebilirlik incelemesi sırasında değerlendirilmesi gerektiği, şikâyetin esasına ilişkin olarak ise başvurucuların yakınının sağlık hizmetlerinde düzenli olarak yararlanma imkânı olduğu, Kurum tarafından ölüm sebebi olan verem hastalığının tespiti için dönemsel olarak hükümlülerin sağlık taramasından geçirildiği hususlarının dikkate alınması gerektiği yönünde görüş bildirmiştir.

2. Değerlendirme

29. Kasıtlı olmayan fiiller nedeniyle meydana gelen ölüm olaylarında kamu makamlarının muhakeme hatası veya dikkatsizliği aşan bir kusuru olduğu veya olası sonuçların farkında olmasına rağmen kendilerine verilen yetkiler kapsamında tehlikeli bir faaliyet nedeniyle oluşan riskleri bertaraf etmek için gerekli ve yeterli önlemleri almadığı durumlarda ilgililer diğer hukuk yollarına başvurmuş olsalar dahi kişilerin hayatının tehlikeye girmesine neden olanlar hakkında bir ceza soruşturması yürütülmesi gerekir (T.A. [GK], B. No: 2017/32972, 29/9/2021, § 129). Bu yaklaşım özgürlüğünden yoksun bırakılan kişilerin ceza infaz kurumu görevlilerince sağlık hizmetlerine erişimden mahrum bırakılması sonucu ölmeleri hâlinde de geçerlidir (Ahmet Canpolat ve diğerleri, B. No: 2018/10959, 27/7/2022, § 71). Anayasa Mahkemesi daha önce benzer bir yaklaşımla infaz kurumunda meydana gelen intiharın engellenmesi noktasında ihmal gösterilmesi hâlinde de yaşam hakkının ihlal edildiği yönündeki şikâyeti ceza soruşturması üzerinden incelemiştir (pek çok karar arasından bkz. Abdulbaki Sanlav ve diğerleri, B. No: 2018/31589, 31/3/2022).

30. Başvurucular yaşam hakkı bakımından yakınmalarını, yakınlarının infaz kurumunda iken hastalık kapıp ölmesinde kamu görevlilerinin ihmali söz konusu olmasına rağmen olayla ilgili etkili bir soruşturma yürütülmemiş ve nihayetinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesine dayandırmıştır. Başvuruculara göre yakınları, ceza infaz kurumunda bulunurken verem mikrobu kaparak hastalanmış, hastalığın devamı sırasında mevzuata aykırı olarak ve zorla pis ortamlarda çalıştırılmış, kendisinin ve ailesinin taleplerine rağmen infaz kurumu yönetimince hastaneye sevk edilmemiş, bu nedenle hastalık teşhis edilememiş ve neticesinde yakınları hayatını kaybetmiştir.

31. Başvurucuların şikâyetleri, yakınlarının infaz kurumunda iken hastalık kapıp ölmesinde ihmal gösterildiği temelindedir. Yukarıda da ifade edildiği gibi kasıtlı olmayan fiiller nedeniyle meydana gelen ölüm olaylarında kamu makamlarının muhakeme hatası veya dikkatsizliği aşan bir kusuru olduğu durumlarda ilgililer hakkında bir ceza soruşturması yürütülmelidir (T.A., § 129). Kısacası somut olay bakımından yaşam hakkı şikâyetinin Anayasa Mahkemesi huzurunda dile getirilmesinden önce tüketilmesi gereken yol ceza soruşturmasıdır.

32. Ölüm olayı üzerine Başsavcılıkça resen başlatılan ceza soruşturması neticesinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği gibi (bkz.§ 14) başvurucuların şikâyeti üzerine ikinci kez kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir (bkz. § 17). Başvurucular, kovuşturmaya yer olmadığına dair iki karara sulh ceza hâkimliği nezdinde itiraz yolu açık olmasına rağmen itiraz etmemiştir. Başvurucuların şikâyeti üzerine verilen ikinci kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda (bkz. § 17) ölüm olayına ilişkin olarak daha önce kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, bu karara tarafların sulh ceza hâkimliği nezdinde itiraz edebilecekleri, soruşturmanın mükerrer olduğu gerekçesine dayanılmıştır. Bu durumda yaşam hakkının korunmadığına ilişkin şikâyetler yönünden başvuru yolunun bireysel başvuru yapılmadan önce tüketildiğinden söz edilemeyecektir.

33. Açıklanan gerekçelerle yaşam hakkının ihlal edildiğine yönelik iddianın diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden ayrıca incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Adil Yargılanma Hakkı Kapsamında Gerekçeli Karar Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucuların İddiaları ve Bakanlık Görüşü

34. Başvurucular, İdare Mahkemesince hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu 8. Adli Tıp İhtisas Kurulunun raporunun Adli Tıp Kurumu Edirne Şube Müdürlüğünün raporu ve benzer doğrultudaki Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi raporuyla kesin ölüm sebebi noktasında çelişmesine rağmen bu çelişki giderilmeden hüküm kurulduğunu, kaldı ki Adli Tıp Kurumunun tam yargı davasının karşı tarafı olan Bakanlığa bağlı olması nedeniyle tarafsız olarak rapor düzenleyemeyeceğini ileri sürmüştür. Başvuruculara göre üniversitelerin göğüs hastalıkları ana bilim dallarında görev yapan öğretim üyelerinden oluşturulacak bir bilirkişi heyetinden rapor alınması doğru olacaktır. İnfaz kurumuna sağlıklı şekilde giren yakınları, kaptığı hastalık ve neticesinde gelişen olaylar nedeniyle öldüğünden ispat yükü tam yargı davasının karşı tarafı olan Bakanlığa yüklenmelidir.

35. Bakanlık görüşünde; tam yargı davasında başvurucular lehine manevi tazminata hükmedilmesinin mağdur sıfatının devam edip etmediği noktasında değerlendirilmesi gerektiği, şikâyetin esasına ilişkin olarak ise başvurucuların yakınının sağlık hizmetlerinden düzenli olarak yararlanma imkânı olduğu, ölüm sebebi olan verem hastalığının tespiti için Kurumun dönemsel olarak hükümlüleri sağlık taramasından geçirdiği hususlarının dikkate alınması gerektiği bildirilmiştir.

2. Değerlendirme

36. Anayasa’nın 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."

37. Anayasa’nın 141. maddesinin üçüncü fıkrası şöyledir:

"Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır."

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

38. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Genel İlkeler

39. Anayasa Mahkemesi, Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı birçok kararında ilgili hükmü Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 6. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle Sözleşme'nin lafzi içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen gerekçeli karar hakkı ve silahların eşitliği ilkesi gibi ilke ve haklara Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermiştir (Güher Ergun ve diğerleri, B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 38).

40. Hakkaniyete uygun yargılamanın bir unsuru olan gerekçeli karar hakkı, Anayasa’nın 141. maddesinin birinci fıkrası uyarınca mahkemelerin uyması gereken bir yükümlülük olarak düzenlenmiştir. Bir muhakemede usule ilişkin koruma sağlayan adil yargılanma hakkının önemli unsurlarından biri olan gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamaktadır (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, § 31).

41. İnsan haklarına ilişkin güvenceler soyut ve teorik olarak değil uygulamada ve etkili bir şekilde sağlanmalıdır. Buna göre mahkemelerin ileri sürülen iddia ve savunmalara şeklen cevap vermiş olması yeterli olmayıp iddia ve savunmalara verdiği cevapların dayanaksız olmaması, mantıklı ve tutarlı olması da gerekir. Diğer bir ifadeyle mahkemelerce belirtilen gerekçeler, davanın şartları dikkate alındığında makul olmalıdır (Sencer Başat ve diğerleri, § 36).

ii. İlkelerin Olaya Uygulanması

42. Somut olayda başvurucular, açtıkları tam yargı davasıyla maddi ve manevi zararlarının tazminini talep etmiştir.

43. Dosya kapsamındaki iki rapordan biri olan Adli Tıp Kurumu 8. Adli Tıp İhtisas Kurulunun raporunda, ölümün tüberküloz sonucu meydan geldiğini gösterir tıbbi belge olmadığı, kesin ölüm sebebinin tespit edilemediği ifade edilmişken; Adli Tıp Kurumu Edirne Şube Müdürlüğünün raporunda ölüm sebebi akciğer tüberkülozu (verem) olarak mütalaa edilmiştir.

44. Yargılama neticesinde İdare Mahkemesi (bkz. § 23) maddi tazminat talebini -Adli Tıp Kurumu 8. Adli Tıp İhtisas Kurulunun raporunda yer verilen tespitleri dikkate alarak- ceza infaz kurumu yetkililerinin ihmali bulunmadığı gerekçesi ile reddetmiş ancak manevi tazminat talebini Adli Tıp Kurumu Edirne Şube Müdürlüğünün raporu dikkate alarak başvurucuların yakınının Ceza İnfaz Kurumunda denetim ve gözetim altında iken akciğer tüberkülozu (verem) neticesinde öldüğü gerekçesiyle kısmen kabul etmiştir.

45. İdare Mahkemesi, maddi ve manevi tazminat taleplerinden birisini reddedip diğerini kabul ederken iki farklı raporu hükmüne esas almıştır. İhtisas Kurulunun raporunda ölümün tüberküloz sonucu meydan geldiğini gösterir tıbbi belge olmadığı mütalaa edilmiş iken, Şube Müdürlüğünün raporunda ölüm sebebi akciğer tüberkülozu (verem) olarak mütalaa edilmiştir. Manevi tazminat talebi, başvurucuların yakınının Ceza İnfaz Kurumunda denetim ve gözetim altında iken akciğer tüberkülozu (verem) neticesinde öldüğü kabulü ile -kısmen- kabul edilmiş iken maddi tazminat talebinin reddedilmesinin makul ve ikna edici gerekçeleri ortaya konulmamıştır.

46. Anayasa'da güvenceye bağlanan tüm temel hak ve özgürlüklerin yorumunda gözetilmesi gereken temel bir ilke olarak düzenlenen hukuk devleti ilkesi, yargı organlarının aynı maddi veya hukuki olgularla ilgili olarak çelişkili kararlar vermekten mümkün olduğunca kaçınmasını gerekli kılar. Aynı maddi veya hukuki vakıalarla ilgili olarak farklı kararlar verilmesi hukuk devleti ilkesini zedeleyebileceği gibi kişilerin hukuka olan inancını da zayıflatabilir. Bu nedenle bir maddi veya hukuki vakıa ile ilgili olarak başka bir yargı mercii tarafından bir kimse lehine karar verildiği, ancak diğer bir yargı merciinin aynı olgu hakkında farklı bir sonuca ulaştığı durumlarda bunun gerekçesinin belirtilmesi gerekir. Yargı merciinin bu gibi durumlarda gerekçe gösterme yükümlülüğü, kişilerin hukuka olan güvenlerinin sarsılmaması için hayati öneme sahiptir (Mehmet Okyar, B. No: 2017/38342, 13/2/2020, § 29).

47. Açıklanan gerekçelerle, adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

V. GİDERİM

48. Başvurucular, ihlalin tespiti ve yargılamanın yenilenmesinin yanında maddi ve manevi tazminat talebinde de bulunmuştur.

49. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan ([GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

50. Öte yandan ihlalin niteliğine göre yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucuların tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin gerekçeli karar hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Edirne İdare Mahkemesine (E.2017/838, K.2019/769) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucuların tazminat taleplerinin REDDİNE,

E. 446,90 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.246,90 TL yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 18/4/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Hanım Özpınar ve Mehmet Özpınar [1.B.], B. No: 2020/23585, 18/4/2024, § …)
   
Başvuru Adı HANIM ÖZPINAR VE MEHMET ÖZPINAR
Başvuru No 2020/23585
Başvuru Tarihi 13/7/2020
Karar Tarihi 18/4/2024

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, mahpusun infaz kurumunda hastalığa yakalanması ve akabinde sağlık hizmetine erişiminde ihmal gösterilmesi nedeniyle ölmesi ve bu olayda ihmali bulunan kamu görevlileri hakkında etkili bir soruşturma yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının, açılan tam yargı davasının ise kısmen reddedilmesi nedeniyle de adil yargılanma hakkı kapsamında gerekçeli karar hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Yaşam hakkı Koruma yükümlülüğünün ihlal edildiğine ilişkin diğer iddialar Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Gerekçeli karar hakkı (idare) İhlal Yeniden yargılama
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi