TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
MEHMET ENİS DEMİRCİOĞLU BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2020/8388)
Karar Tarihi: 18/4/2024
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
İrfan FİDAN
Yılmaz AKÇİL
Raportör
Özge ULUKAYA
Başvurucu
Mehmet Enis DEMİRCİOĞLU
Vekili
Av. Gülüzar ARISOY
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru; kesinleşen icra takipleri ve mahkeme kararları neticesinde varlığı kabul edilen Sabah Yayıncılık A.Ş.den olan alacağın, bu Şirketin yönetim ve denetimine el koyan Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun uygulamaları sonucunda ortaya çıkan kamu alacağının önceliği gereğince tahsil edilememesi nedeniyle mülkiyet hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle de makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2. Kiralayan sıfatıyla M.A.Ş. ve kiracı sıfatıyla Sabah Yayıncılık A.Ş. (borçlu Şirket) arasında sözleşme başlangıç tarihi 1/1/2000, sözleşme süresi 15 yıl olacak şekilde 19/8/1999 tarihli taşınmaz kira sözleşmesi akdedilmiştir. Devam eden süreçte başvurucu, M.A.Ş. ile borçlu şirket arasında 19/4/2001 tarihli ek sözleşme imzalanmış, sözleşmede başvurucunun 19/8/1999 tarihli kira sözleşmesinin tüm hükümlerini kabul ettiği belirtilmiş, borçlu Şirket tarafından ek sözleşmede belirtilen brüt kira bedelinin yarısına tekabül eden 125.000 Amerikan dolarının M.A.Ş.ye, kalan kira bedeli olan 125.000 Amerikan dolarının ise başvurucuya ödeneceği açıklanmıştır.
3. Başvurucu, 2003 yılında borçlu Şirketten kira sözleşmesi kapsamında 2000, 2001 ve 2002 yıllarına ait aylık kira bedellerini tahsil etmek amacıyla 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümleri uyarınca çok sayıda takip başlatmıştır. Başvuru formu ve eklerinde yer alan belgelerden 2004 sayılı Kanun hükümleri kapsamında başlatılan bu takipler neticesinde çok sayıda haciz işlemi yapıldığı anlaşılmıştır.
A. Borçlu Şirkete El Konulması Süreci
4. Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurulunun (BDDK) 27/10/2000 tarihli ve 86 sayılı kararıyla Etibank A.Ş.nin (Banka) temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetimi 18/6/1999 tarihli ve 4389 sayılı mülga Bankacılık Kanunu'nun 14. maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkraları uyarınca Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna (TMSF/Fon) devredilmiştir. TMSF 11/8/2003 tarihli ve 476 sayılı Kurul kararıyla, borçlu Şirketin içerisinde bulunduğu Medya Grubuna dâhil şirketlerin mevcut alacakların, takip ve tahsil edilmesinde ihtiyati haciz de dâhil olmak üzere 28/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanmasına karar verilmiştir. 19/10/2005 tarihli ve 5411 sayılı Bankacılık Kanunu'nun geçici 11. maddesinin verdiği yetkiye istinaden 4389 sayılı mülga Kanun'un 15. maddesinin (7) numaralı fıkrasının (a) bendi ve 5411 sayılı Kanun'un 134. maddesi gereğince TMSF tarafından 11/6/2004 tarihli ve 291 sayılı Kurul kararıyla aralarında borçlu Şirketin de bulunduğu şirketlerin denetim kurullarına denetçi atanmıştır. Akabinde 30/3/2007 tarihli ve 2007/138 sayılı Kurul kararıyla, söz konusu şirketlerin temettü hariç ortaklık hakları ile yönetim ve denetiminin TMSF tarafından devralınmasına karar verilmiştir.
5. TMSF tarafından 5411 sayılı Kanun'un 134. maddesi hükümleri doğrultusunda Merkez Grubu şirketleri ile aralarında borçlu Şirketin de bulunduğu şirketlerin 6183 sayılı Kanun hükümleri doğrultusunda haczedilen mal, hak ve varlıklarından ATV-Sabah Ticari ve İktisadi Bütünlüğü oluşturulmuş ve oluşturulan bütünlüğün satışına karar verilmiştir. 5/12/2007 tarihinde gerçekleştirilen ihale ile bütünlük, 1.100.000.000 Amerikan doları üzerinden ihale edilmiş, ihale bedelinin 22/4/2008 tarihinde tahsil edilmesi ile birlikte bütünlük 24/4/2008 tarihinde alıcısına devir ve teslim edilmiştir.
6. İhale bedeline ilişkin olarak bütünlük içerisinde mal, hak ve varlıkları bulunan borçlu şirketlerin kamu kurum ve kuruluşlarından talep edilen borç bilgileri toplanarak 5411 sayılı Kanun'un 134. ve 136. maddeleri ile 21/11/2006 tarihli ve 26353 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu Tarafından Ticari ve İktisadi Bütünlük Oluşturulan Mahcuzların Satışına İlişkin Yönetmelik (Yönetmelik) hükümleri kapsamında ihale bedelinin ne şekilde paylaştırılacağına dair ATV-Sabah Ticari ve İktisadi Bütünlüğü sıra cetveli hazırlanarak 2/12/2008 tarihli ve 27072 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanmıştır. Sıra cetvelinde TMSF alacağı 13.099.695.404 TL olarak belirtilmiş, başvurucunun alacağı sıra cetvelinde gösterilmemiştir.
7. Devam eden süreçte, bütünlüğe dâhil şirketlerin vergi borçları nedeniyle sıra cetveli tadil edilmiş ve tadil işlemleri 2/4/2011 tarihli ve 27893 sayılı Resmî Gazete ile 14/7/2011 tarihli ve 27994 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanmıştır.
8. Bilgin Grubu ile TMSF arasında 28/11/2008 tarihinde, TMSF alacaklarına isabet edecek satış bedelinin Dinç Bilgin Grubunun TMSF'ye olan borçlarına mahsubuna ve yasal dağılımın hukuken kesinleşmesi, bu çerçevede protokol konusu TMSF alacaklarının tahsil edilmesi hâlinde Dinç Bilgin Grubunun münhasıran protokol kapsamında belirlenen borçlarından ibrasına yönelik hükümleri düzenleyen bir protokol imzalanmıştır. Protokole konu borç indirimli faiz oranları üzerinden hesaplanarak 966.186.287 Amerikan doları olarak tespit edilmiştir. İlgili protokol, sıra cetvelinin başvuru konusu davaların reddedilmesi ile birlikte 2020 yılında kesinleşmiş ve TMSF'nin 10/12/2020 tarihli ve 2020/422 sayılı Kurul kararıyla yürürlüğe girmiştir. Anılan protokol kapsamında mahsup işlemleri yapılarak ihale bedelinden kalan bakiyenin tamamı TMSF alacaklarına mahsup edilmiş, böylece ilgili gruba ve bu gruptan alacaklı olan kişilere iade edilecek bir tutar bulunmadığı tespit edilmiştir.
B. Taşınmazın TMSF'ye Devrine İlişkin Süreç
9. Üsküdar 1. İcra Müdürlüğü tarafından satışa çıkarılan İstanbul'un Üsküdar ilçesi Hacı Hesna Hatun Mahallesi'nde bulunan 1310 ada ve 146 parsel sayılı taşınmaz borçlu Şirketin aralarında bulunduğu şirketler grubu tarafından 24/4/2000 tarihinde ihale neticesinde satın alınmıştır. Akabinde bu ihalenin feshi talebiyle dava açılmıştır. TMSF ilgili Tapu Müdürlüğüne gönderiği 3/3/2004 tarihli yazıyla anılan taşınmazın Medya Grubu şirketlerince tescili talep edildiğinde, tapu kütüğünün beyanlar hanesine şerh konulması ve TMSF lehine haciz şerhinin işlenmesi gerektiğini bildirmiştir. Tapu Müdürlüğünce 10/3/2004 tarihli ve 1670 sayılı yevmiye numaralı işlem ile taşınmazın tapu kaydına TMSF lehine haciz şerhi işlenmiştir.
10. TMSF 21/7/2005 tarihli ve 295 sayılı Kurul kararıyla anılan taşınmazın mülkiyetinin edinildiği tarihin, hisseleri Fona intikal eden Etibank A.Ş.den ilk kredinin ve/veya banka kaynağının kullanılma tarihinden sonra ve Etibank A.Ş.nin Fona intikal tarihinden önce olması sebebiyle 4389 sayılı mülga Kanun'un 15. maddesinin (7) numaralı fıkrasının (b) bendi gereğince taşınmazın banka kaynağı kullanılmak suretiyle edinildiğini kabul etmiş ve Fonun alacaklarına ve/veya Etibank A.Ş.nin Fon tarafından devralınan zararlarına mahsuben taşınmazın Fon adına devir ve tesciline karar vermiştir. Akabinde TMSF 26/12/2005 tarihli ve 52104 sayılı işlemiyle ilgili tapu müdürlüğünden 5411 sayılı Kanun'un 140. maddesi gereğince söz konusu taşınmazın üzerindeki hacizler dâhil olmak üzere tüm takyidatından arındırılarak TMSF adına tescil edilmesini talep etmiştir.
11. Başvurucunun borçlu Şirketten olan alacağını tahsil etmek amacıyla Şişli 6. İcra Müdürlüğünde başlattığı takip neticesinde belirtilen taşınmaz üzerine 22/2/2006 tarihli ve 1725 yevmiye numaralı ve 3/4/2006 tarihli ve 3348 yevmiye numaralı işlemlerle haciz şerhi işlenmiştir. Taşınmaz 8/6/2006 tarihinde üzerindeki hacizler terkin edilmek suretiyle TMSF adına tescil edilmiştir. TMSF taşınmaz üzerindeki payını 23/11/2007 tarihinde üçüncü kişiye devretmiştir.
C. Başvurucu Tarafından Açılan Davalara İlişkin Süreç
12. Başvurucu, İstanbul 3. İdare Mahkemesinde (İdare Mahkemesi) 1/4/2010 tarihinde TMSF'ye karşı açtığı davada yapılan başvuruya rağmen alacağının sıra cetvelinde yer almaması sebebiyle sıra cetvelinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir. İdare Mahkemesi 18/6/2010 tarihinde davanın sıra cetvelinin Resmî Gazete'de yayımlandığı tarihten itibaren işlemeye başlayan süre içinde açılmadığından süre aşımı nedeniyle reddine karar vermiştir. Başvurucu tarafından temyiz edilen karar Danıştay Onüçüncü Dairesinin (Daire) 27/6/2011 tarihli kararı ile onanmıştır. Başvurucunun karar düzeltme talebinde bulunması üzerinde Daire 20/6/2013 tarihinde karar düzeltme talebini kabul ederek onama kararını kaldırmıştır. Kararda öncelikle İdare Mahkemesinin dava açma süresinin sıra cetvelinin Resmî Gazete'de yayımlandığı tarihten itibaren başladığı yönündeki kabulünün hatalı olduğu açıklanmıştır. Kararın devamında başvurucunun sıra cetvelinden TMSF'ye başvuru yaptığı 15/1/2010 tarihi itibarıyla haberdar olduğu gözetildiğinde davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar verilmesinde isabetsizlik bulunmadığı belirtilerek anılan gerekçeyle İdare Mahkemesi kararının onanmasına karar verilmesi gerektiği ifade edilmiştir.
13. Başvurucu 1/4/2010 tarihinde İstanbul 9. İdare Mahkemesinde (9. İdare Mahkemesi) İstanbul'un Üsküdar ilçesi Hacı Hesna Hatun Mahallesi 1310 ada ve 146 parsel sayılı taşınmazın üzerindeki haciz şerhleri terkin edilmek suretiyle TMSF'ye devredilmesine ilişkin TMSF'nin 26/12/2005 tarihli ve 52104 sayılı işlemin iptali istemiyle dava açmıştır. 9. İdare Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir. Kararda, taşınmaz üzerine başvurucu lehine haciz konulduğu tarihten önce Fon tarafından taşınmazın Fon adına devir ve tesciline karar verildiği, bu işleme dayanak teşkil eden 4389 sayılı mülga Kanun'un 15. maddesinin (7) numaralı fıkrasının (b) bendine göre taşınmazın devir ve tesciline ilişkin kararın başka bir işleme gerek kalmaksızın uygulanması gerektiği belirtilmiştir. Kararda yine belirtilen düzenleme kapsamında banka kaynağı kullanılmak suretiyle edinildiği ve/veya edindirildiği kabul edilen para, her türlü mal, hak ve alacaklar üzerinde ilk kredinin ve/veya banka kaynağının kullanıldığı tarihten sonra üçüncü kişilere yapılan satış, devir ve temlik, sınırlı ayni hak tesisi gibi işlemler ile üçüncü kişiler lehine tesis edilen ayni ve şahsi tüm hakların Fona karşı hüküm ifade etmeyeceğinin belirtildiği, buna göre başvurucunun şahsi hak niteliğinde olan alacak hakkı için taşınmaza konulan haciz şerhinin Fona karşı hükümsüz kalacağının açık olduğu açıklanmıştır. Başvurucunun temyiz talebinde bulunması üzerine Daire 25/6/2019 tarihinde 9. İdare Mahkemesi kararının onanmasına karar vermiş, başvurucunun karar düzeltme talebi Dairece 8/1/2020 tarihinde reddedilmiştir.
14. Başvurucu 14/2/2014 tarihinde TMSF aleyhine İstanbul 1. İdare Mahkemesinde (1. İdare Mahkemesi) açtığı davada, ATV-Sabah Ticari ve İktisadi Bütünlüğü satış bedeline dair sıra cetvelinin TMSF'nin alacağı olan miktarın değişmesi nedeniyle artakalan miktarın kendisinin de dâhil olduğu alacaklılara dağıtılması istemiyle sıra cetvelinin yeniden düzenlenmesine ilişkin başvurusunun reddine ilişkin işlemin iptaline karar verilmesini talep etmiştir. 1. İdare Mahkemesi 26/12/2014 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Kararda, TMSF tarafından gönderilen belgelerden anlaşıldığı üzere belirtilen ticari ve iktisadi bütünlüğün satışından elde edilen meblağın dağıtımı için öngörülen sıra cetvelinde belirtilen alacak miktarlarında bir değişiklik olmadığı açıklanmıştır. Kararda mevcut hâliyle elde edilen meblağın Fonun alacağını karşılamaya yetmediği, dolayısıyla sıra cetvelinde Fonun alacağından sonra gelen başvurucunun alacağının anılan sıra cetveli uyarınca tahsil edilme imkânı bulunmadığı vurgulanmıştır. 1. İdare Mahkemesine göre alacak miktarlarında bir değişiklik olmaması nedeniyle sıra cetvelinin yeniden düzenlenmesini gerektirecek bir durum bulunmadığından başvurucunun sıra cetvelinin yeniden düzenlenmesi yönündeki talebinin reddedilmesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Başvurucu tarafından temyiz edilen 1. İdare Mahkemesi kararı Dairece 27/6/2019 tarihinde onanmış, başvurucunun karar düzeltme talebi 8/1/2020 tarihinde reddedilmiştir.
15. Başvurucu, TMSF'ye karşı 3/7/2010 tarihinde İstanbul 2. İdare Mahkemesinde (2. İdare Mahkemesi) açtığı davada 2/4/2011 tarihli ve 27893 sayılı ile 14/7/2011 tarihli ve 27994 sayılı Resmî Gazete'lerde yayımlanan sıra cetvelinde yapılan tadil işlemlerinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir. 2. İdare Mahkemesince 29/1/2016 tarihinde davanın reddine karar verilmiştir. Kararda, sıra cetveli tadilatlarının 13/2/2011 tarihli ve 6111 sayılı Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılması ile Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Diğer Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun kapsamında ATV-Sabah Ticari ve İktisadi Bütünlüğünün satışından elde edilen ihale bedelinden öncelikli alacaklılara ödemekle yükümlü olduğu mali borçlarının yeniden yapılandırılması neticesinde yapıldığı, söz konusu ticari ve iktisadi bütünlüğün satışından elde edilen meblağın dağıtımı için dava konusu sıra cetvelinde belirtilen alacak miktarlarında bir miktar değişiklik olsa bile mevcut hâliyle elde edilen meblağın TMSF'nin alacağını karşılamaya yetmediği belirtilmiştir. 2. İdare Mahkemesine göre sıra cetvelinde TMSF'nin alacağından sonra alacaklı sırasında bulunan başvurucunun alacağına ilişkin ayrılan bir payın olmaması sebebiyle sıra cetveline ilişkin tadil işlemlerinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Anılan karar, başvurucunun temyiz talebinde bulunması üzerine Dairenin 27/6/2019 tarihli kararıyla onanmış, başvurucunun karar düzeltme talebi Dairece 8/1/2020 tarihinde reddedilmiştir.
16. Sonuç olarak başvurucu, sıra cetvelinde kendisinden önce yer alan kamu alacağı sebebiyle başvuru tarihi itibarıyla yaklaşık yirmi yıldır alacağını tahsil edememiştir.
17. Başvurular süresi içinde yapılmıştır.
18. Komisyonca 2020/8913 ve 2020/9084 numaralı başvuruların 2020/8388 numaralı başvuru ile birleştirilmesine karar verilmiştir. Komisyonca başvuruların kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
D. Bireysel Başvuru Sonrası Süreç
19. Başvurucu 17/3/2020 tarihinde 3. İdare Mahkemesinde TMSF'ye karşı kira alacağı ile bu alacakla bağlantılı diğer alacaklarının karşılığı olarak 40.441.253,83 TL'nin kendisine ödenmesi talebiyle yaptığı başvurunun zımnen reddine dair işlemin iptali istemiyle dava açmış, 3. İdare Mahkemesince 30/11/2021 tarihinde davanın reddine karar verilmiş, başvurucunun istinaf başvurusu İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 10. İdari Dava Dairesi tarafından 13/11/2023 tarihinde reddedilmiştir. İnceleme tarihi itibarıyla kararın temyiz incelemesinde olduğu anlaşılmıştır.
II. DEĞERLENDİRME
A. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
20. Başvurucu;
i. Borçlu Şirketten mahkeme kararları ile kesinleşen alacağının, devam edilen icra takiplerine rağmen 4389 sayılı mülga Kanun ve 5411 sayılı Kanun hükümlerinin TMSF'ye verdiği olağanüstü yetkilerle yapılan müdahaleler sonucunda tahsil edilemediğini ileri sürmüştür.
ii. Borçlu Şirketin çeşitli tarihlerde yapılan protokollerle hiçbir ilgilisi olmamasına rağmen Bankanın borçlarının ve kamu borçlarının kefili hâline getirildiğini, böylece kira alacağı için teminat niteliğinde olan borçlu Şirketin mal varlığının TMSF'ye devredildiğini açıklamıştır.
iii. Kira alacağının 5411 sayılı Kanun'un 134. maddesi gereği sıra cetveline dâhil edilerek öncelikli olarak ödenmesi gerekirken kendisine ödeme yapılmadığını dile getirmiştir.
iv. Kesinleşmiş mahkeme kararları ile tespit edilen alacağının tahsil edilme imkânının TMSF'nin müdahalesi ile imkânsız hâle getirilerek kararların icrası hakkının ihlal edildiğinden yakınmıştır.
v. Açılan davalarda mahkemelerce dayanağı olup olmadığı araştırılmaksızın sadece TMSF'nin gönderdiği bilgi ve belgelere göre değerlendirme yapılarak karar verildiğini, aksi yöndeki iddialarının karşılanmadığını belirtmiştir.
vi. Bu gerekçelerle mülkiyet, adil yargılanma ve mahkeme kararlarının icrası haklarının ve silahların eşitliği ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
21. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, inceleme yapılırken Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü koşullarının dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında esas itibarıyla başvuru formundaki iddialarını tekrarlamıştır.
22. Başvuru, mülkiyet hakkı kapsamında incelenmiştir.
23. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
24. Anayasa Mahkemesi Tasfiye Hâlinde Cemtur Seyahat ve Turizm Ltd. Şti. kararında başvurucunun 2004 sayılı Kanun hükümleri uyarınca borçlu şirket hakkında başlatmış olduğu takibin, 4389 sayılı mülga Kanun ve 5411 sayılı Kanun'un verdiği olağanüstü yetkilere dayanılarak TMSF ve TMSF yönetimindeki borçlu şirketin müdahaleleri ile sonuçsuz bırakıldığına işaret etmiştir. Öte yandan Anayasa Mahkemesi aynı kararda; TMSF’nin kendisine ayrıcalık tanıyan mevzuat hükümlerine dayanarak devletin alacağını garanti almak amacıyla yaptığı müdahalenin mülkiyetin kullanımının kontrolü ya da mülkiyeti düzenleme yetkisi kapsamında olduğu tespitini de yapmıştır (Tasfiye Hâlinde Cemtur Seyahat ve Turizm Ltd. Şti. [GK], B. No: 2013/865, 1/3/2016, §§ 115, 122, 123).
25. Anayasa Mahkemesi anılan kararında 5411, 6183 ve 2004 sayılı Kanunların ilgili hükümlerinin alacakların dağıtımı bakımından ayrı ayrı sıralama yapmaya imkân verdiği, sıralamada önceliğin belirlenmesi inisiyatifinin tamamen TMSF’de olduğu ve bu belirlemeyi yapan TMSF’nin aynı zamanda alacaklı da olması sebebiyle kendi lehine fakat başvurucu aleyhine olacak şekilde sıra cetvelini düzenleyebileceği anlaşılıyor ve bu husus hukuki öngörülebilirliği zorlaştırıyor ise de kanunilik yönünden bir sorun bulunmadığı tespitinde bulunmuştur. Anayasa Mahkemesi oluşan kamu zararının tahsilini amaçlayan müdahalenin meşru bir amaca hizmet ettiğini de ayrıca belirtmiştir (Tasfiye Hâlinde Cemtur Seyahat ve Turizm Ltd. Şti, §§ 135, 142).
26. Anayasa Mahkemesi son olarak ölçülülük yönünden yaptığı değerlendirmede; alacaklının bankacılık faaliyetleriyle ilgisi bulunmayan alacağını tahsil etmesinin TMSF tarafından borçlu şirkete el konması sonrasında mevzuat hükümlerinin geçmişte doğmuş borç-alacak ilişkilerine etkili olacak şekilde uygulanarak yapılan müdahaleler ile engellendiğini ve borçlu şirketin tüm varlıklarının TMSF tarafından satılıp elde edilen gelirin tamamının diğer kamu alacakları ile TMSF’nin el konulan banka kaynaklı alacaklarına karşılık olarak ayrıldığını, bu süreçte iyi niyetli üçüncü kişi olduğu anlaşılan alacaklının haklarının gözetilmemesinin devletin denetim ve gözetiminden sorumlu olduğu, batan banka nedeniyle oluşan banka zararının dolaylı olarak alacaklılar üzerinde bırakılmasına yol açtığı tespitinde bulunmuştur. Anayasa Mahkemesi, alacaklı aleyhine meydana getirilen hukuki belirsizlik gözönünde bulundurulduğunda batan bankanın kamu tarafından üstlenen zararlarının karşılanması şeklindeki kamu yararı amacıyla karşılaştırıldığında alacaklının üzerinde aşırı bir yüke sebep olunduğu ve mülkiyet hakkı ile kamu yararı arasında gözetilmesi gereken adil dengenin kişiler aleyhine bozulduğu kanaatiyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna varmıştır (Tasfiye Hâlinde Cemtur Seyahat ve Turizm Ltd. Şti, § 170).
27. Başvurulara konu somut olayda başvurucu tarafından borçlu Şirket ile akdedilen kira sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsili amacıyla 2003 yılından itibaren çok sayıda takip başlatılmış, kesinleşen takipler neticesinde haciz işlemleri gerçekleştirilmiştir. TMSF 11/6/2004 tarihli Fon Kurulu kararıyla aralarında borçlu Şirketin de bulunduğu şirketlerin denetim kurullarına denetçi atamış, akabinde 30/3/2007 tarihli Fon Kurulu kararıyla borçlu Şirket dâhil olmak üzere ilgili şirketlerin yönetim ve denetimine el koymuştur. Devamında borçlu Şirket dâhil olacak şekilde oluşturulan ticari ve iktisadi bütünlük 1.100.000.000 Amerikan doları ihale bedeli ile satılmış, ihale bedelinin paylaştırılmasına ilişkin hazırlanan sıra cetvelinde ihale bedelinin Fon alacağını karşılamaya yetmemesi sebebiyle başvurucunun alacağına yer verilmemiştir.
28. Başvurucu, alacağını taşınmaz kira sözleşmesine dayandırmaktadır. Sözleşmenin içeriği ve niteliği dikkate alındığında, başvurucu ve borçlu Şirket arasında kurulan hukuki ilişkinin bankacılık faaliyetleri ile ilgisinin olmadığı açıktır. Nitekim TMSF tarafından gruba ait banka kayıtlarını başvurucunun kullandığına dair bir iddia ileri sürülmemiştir. Bu sebeple başvurucu ve borçlu Şirket arasında mevcut olduğu anlaşılan kira ilişkisin ötesinde muvazaalı bir ilişkinin var olduğunun kabulünü gerektirir bir neden bulunmamaktadır. Bu durum başvurucunun iyi niyetli üçüncü kişi olarak değerlendirilmesini gerektirmektedir.
29. İyi niyetli başvurucunun borçlu Şirket ile aralarında kira ilişkisinden kaynaklı alacağını tahsil etmek amacıyla başlattığı ve haciz aşamasına getirdiği anlaşılan icra takiplerine ilişkin sürecin devamının TMSF'nin 5411 sayılı Kanun ve Yönetmelik hükümleri kapsamında müdahalesi ile engellendiği anlaşılmaktadır. Bu kapsamda başvurucunun açtığı davada iptalini talep ettiği TMSF'nin 26/12/2005 tarihli işlemi ile borçlu Şirketin hak sahibi olduğu anlaşılan taşınmaz üzerinde başvurucu lehine konulan haciz şerhleri terkin edilerek taşınmaz TMSF adına tescil edilmiştir. Böylece başvurucu, alacağının en azından bir kısmını borçlu Şirketten tahsil etme olanağına sahip iken TMSF'nin bu müdahalesi sonucunda bu imkân ortadan kalkmıştır.
30. Başvurucu ile borçlu Şirket arasındaki kira sözleşmesi ve bu sözleşmeye göre kiralanan taşınmazın borçlu Şirketçe kullanılmasına rağmen kira bedellerinin ödenmediğinin iddia edildiği döneme ilişkin tarihler dikkate alındığında başvurucunun borçlu Şirkete 5411 sayılı Kanun ve ilgili Yönetmelik hükümleri uyarınca dâhil olduğu grubun bankacılık faaliyetinden kaynaklanan kamu zararı nedeniyle TMSF tarafından el konabileceğini, bu Şirket hakkında olası icra takiplerinin aynı hükümlere dayanılarak sonuçsuz bırakılabileceğini ve TMSF ile diğer kamu alacaklarının kendi alacağının önüne geçeceğini öngörmesi beklenemez.
31. Sonuç olarak borçlu Şirketten olan bankacılık faaliyetleriyle ilgisi bulunmayan ve tahsil etme aşamasına getirildiği anlaşılan alacağın tahsilinin borçlu Şirkete TMSF tarafından el konulması sonucunda ortaya çıkan kamu alacağının öncelikli tahsili sebebiyle engellenmesi, borçlu Şirketin tüm varlıklarının TMSF tarafından başvurucunun sürece dâhil edilmeden satılarak elde edilen gelirin TMSF’nin el konulan Banka kaynaklı alacaklarına karşılık olarak ayrılması nedenleriyle başvurucu aleyhine hukuki belirsizlik meydana getirildiği görülmektedir. Nitekim bu süreçte iyi niyetli üçüncü kişi olduğu anlaşılan başvurucunun haklarının gözetilmeyerek alacağını tahsil etme imkânı ortadan kaldırılmıştır. Bu kapsamda devletin denetim ve gözetiminden sorumlu olduğu Banka nedeniyle oluşan banka zararının dolaylı olarak başvurucuya yüklenmesi de bu belirsizliği artırmıştır. Bu belirsizlik dikkate alındığında batan Bankanın kamu tarafından üstlenilen zararlarının karşılanması şeklindeki kamu yararı amacıyla karşılaştırıldığında dahi başvurucunun üzerine aşırı bir yüke sebep olunduğu ve bu itibarla başvurucunun mülkiyet hakkı ile kamu yararı arasında gözetilmesi gereken adil dengenin başvurucu aleyhine bozulduğu sonucuna ulaşılmıştır.
32. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 35 maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
33. Başvurucu, 2020/8388 numaralı bireysel başvuruda yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
34. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK], B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı neticesine varmıştır. Somut başvuruda, anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
35. Açıklanan gerekçelerle 2020/8388 numaralı başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
36. Başvurucu, ihlalin tespiti, maddi ve manevi tazminat ile yargılanmanın yenilenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
37. Başvurularda mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
38. Öte yandan ihlalin niteliğine göre yeniden yargılama yapılmasının yeterli giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucunun tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
39. Dosyadaki belgelerden tespit edilen 1.340,70 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 20.140,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere İstanbul 1. İdare Mahkemesi (E.2014/345, K.2014/2419), İstanbul 2. İdare Mahkemesi (E.2014/1387, K.2016/212) ve İstanbul 9. İdare Mahkemesine (E.2010/589, K.2011/655) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. 1.340,70 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 20.140,70 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 18/4/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.