TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
AYDEMİR MEMİŞOĞLU BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2020/23719)
Karar Tarihi: 14/1/2025
Başkan
:
Basri BAĞCI
Üyeler
Engin YILDIRIM
Kenan YAŞAR
Ömer ÇINAR
Metin KIRATLI
Raportör
Ferhat YILDIZ
Başvurucu
Aydemir MEMİŞOĞLU
Vekili
Av. Candan DUMRUL KADIYORANOĞLU
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, işveren ile arasındaki güven ilişkisinin bozulduğu gerekçesiyle başvurucunun iş sözleşmesinin feshedilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkının ve Bölge Adliye Mahkemesince duruşma yapılmadan ve başvurucunun savunma yapamadığı yeni bir delile dayanılarak karar verilmesi nedeniyle silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2. Başvuruya konu olayların meydana geldiği süreçteki olağanüstü hâl (OHAL) koşullarına, OHAL ilanına ve uygulanan tedbirlere ilişkin genel bilgiler için bkz. C.A. (3) [GK], B. No: 2018/10286, 2/7/2020, §§ 10-18; Ayla Demir İşat [GK], B. No: 2018/24245, 8/10/2020, §§ 10-18.
3. Başvurucu 1/4/2005 tarihinden itibaren Havelsan Hava Elektronik Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi (işveren) bünyesinde mühendis olarak çalışmaktayken işveren tarafından 16/10/2017 tarihinde iş sözleşmesi feshedilmiştir. Fesih yazısında Fetullahçı Terör Örgütü ve Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) ile irtibatı veya iltisakı olan kişilerin tespiti için kurumlarca çalışmalar yapıldığı, ülkenin içinde olduğu koşullar ve şirketin haiz olduğu stratejik önem nedeniyle başvurucunun şirket nezdinde görevine devam etmesinin uygun bulunmadığı ifade edilmiştir.
4. Başvurucu, feshin geçersizliğinin tespiti ve işe iade talebiyle 24/10/2017 tarihinde Ankara 32. İş Mahkemesinde (Mahkeme) dava açmıştır. Mahkeme; başvurucu hakkında soruşturma, Bank Asyada hesap, FETÖ/PDY ile bağlantılı şirket, dernek ve sendika üyeliği, ByLock kullanımı bilgileri bulunmadığı gerekçesiyle 9/10/2019 tarihinde davanın kabulü ile başvurucunun işe iadesine karar vermiştir.
5. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi) 11/3/2020 tarihinde işveren vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; başvurucu hakkında ceza soruşturmasının devam ettiğini, kullandığı telefon hattının mahrem imamların kullandığı operasyonel hat olduğu şüphesinin bulunduğunu, bu nedenlerle feshin geçerli nedene dayandığını belirtmiştir.
6. Başvurucu, nihai hükmü 13/4/2020 tarihinde öğrendikten sonra 14/7/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
7. Başvurucu hakkındaki işe iade davasında verilen ret kararlarının gerekçesinde yer alan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca silahlı terör örgütüne üye olma suçundan yürütülen soruşturmanın hâlen devam ettiği, başvurucu hakkında operasyonel hat kullandığı iddiasının yer aldığı tespit edilmiştir.
8. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
II. DEĞERLENDİRME
A. Özel Hayata Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
9. Başvurucu; hiçbir delil veya gerekçe olmadan iş sözleşmesinin feshedildiğini, fesih sebebinin açık olarak belirtilmediğini, devam ettiği belirtilen soruşturma dosyasının getirilip delillerin değerlendirilmediğini, bunun dışındaki tek delilin teyide muhtaç istihbari nitelikteki bilgiler olduğunu, bu nedenlerle adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Hayatı boyunca terörle ilişkilendirilecek eylemler içinde olmadığını, istihbari bilgiye ve savunmasının alınmadığı bir soruşturmaya dayanılarak fesih işleminin gerçekleştirildiğini ifade eden başvurucu masumiyet karinesinin ihlal edildiğini iddia etmiştir.
10. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, başvurucu hakkında yürütülen soruşturmada başvurucunun örgütün bilişim yapılanmasında yer aldığının değerlendirildiği, örgütün bilişim imamı olan ve firari durumdaki S.Y. ile telefon irtibatının bulunduğu, bu nedenlerle soruşturma dosyasında şüpheli olarak yer aldığı belirtilerek süreçte verilen kararlara, konuyla alakalı içtihada ve yargılamaların tarafı olan işverenin sunduğu görüş ile ilgili belgelere yer verilmiş; başvuruya konu olan kararın OHAL döneminde alınması nedeniyle inceleme esnasında Anayasa'nın 15. maddesinin de dikkate alınmasının faydalı olacağı ifade edilmiştir. Ayrıca başvurucunun iddaları konusunda Anayasa Mahkemesi tarafından yapılacak incelemede görüşteki tespit ve değerlendirmelerin dikkate alınmasının faydalı olacağı vurgulanmıştır. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı cevabında bireysel başvuru formundaki iddialarını tekrar etmiştir.
11. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Bu bağlamda başvurucunun anılan iddiaları özel hayata saygı hakkı kapsamında incelenmiştir.
12. Başvurucunun iş sözleşmesinin feshedilmesine yönelik işlem, özel hayata saygı hakkının otomatik olarak uygulanabilirliğini sağlamamakla birlikte mevcut başvuruda mesleki hayata yönelik müdahalenin başvurucunun özel hayatını ciddi şekilde etkilediği ve bu etkinin belirli bir ağırlık düzeyine ulaştığı değerlendirildiğinden başvuru özel hayata saygı hakkı yönünden uygulanabilir bulunmuş ve bu kapsamda incelenmiştir (benzer şekildeki değerlendirmeler için bkz. (C.A. (3), §§ 97-101; Ayla Demir İşat, §§ 106-110).
13. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
14. Anayasa Mahkemesi, olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemlerde alınan tedbirlere ilişkin bireysel başvuruları incelerken Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin güvence rejimini dikkate alacağını belirtmiştir (Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017, §§ 187-191). Olağanüstü yönetim usullerinin uygulandığı dönemde alınan tedbiri konu edinen somut başvuruda Anayasa'nın 15. maddesinde ortaya konulan temel hak ve özgürlüklere ilişkin güvence rejimi dikkate alınacaktır (Mustafa Önal, B. No: 2018/9808, 9/2/2022, § 14).
15. Anayasa'nın 15. maddesine göre yapılacak inceleme; müdahalenin Anayasa'daki çekirdek haklarla ilgili olup olmadığının, anılan maddenin ikinci fıkrasında sayılan hak ve özgürlüklere dokunup dokunmadığının, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülüklere aykırılık teşkil edip etmediğinin ve durumun gerektirdiği ölçüde olup olmadığının tespitiyle sınırlı olacaktır (Ayla Demir İşat, § 146).
16. Anayasa'nın 15. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan dokunulması yasaklanan çekirdek haklar arasında özel hayata saygı hakkı yer almamaktadır. Ayrıca somut olaydaki tedbirin milletlerarası hukuktan kaynaklanan diğer herhangi bir yükümlülüğe aykırı olduğu da saptanmamıştır (Ayla Demir İşat, §§ 147, 148). Anayasa'nın 15. maddesi uyarınca yapılacak son inceleme, müdahalenin durumun gerektirdiği ölçüde olup olmadığının belirlenmesine ilişkin olacaktır.
17. Başvurucunun iş sözleşmesinin feshedilmesine ilişkin tedbirin ve bu kapsamda yargı mercilerince sonuca bağlanan uyuşmazlığın Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında durumun gerektirdiği ölçüde olduğunun söylenebilmesi için öncelikle keyfî olmaması gerekir. Diğer taraftan söz konusu tedbirin ölçülü olup olmadığı değerlendirilirken elbette ülkemizde OHAL ilanına sebebiyet veren durumun özellikleri ve OHAL ilanı sonrasında ortaya çıkan şartlar dikkate alınmalıdır (Aydın Yavuz ve diğerleri, § 349).
18. Ancak işçi tarafından sadakat yükümlülüğünün ihlal edildiği, dolayısıyla işçi ve işveren arasındaki güven ilişkisinin bozulduğu gerekçesine dayanılarak alınacak tedbirler bakımından basit bir şüphenin yeterli olmayacağı, bu durumun somut olgularla desteklenmesi gerektiği açıktır. Gerek işveren gerekse yargı organları tarafından açıklanan nedenlerin işveren ile işçi arasındaki güven ilişkisinin zedelendiğini ortaya koyacak ve ikna edecek yeterlilikte olması gerekir (C.A. (3), § 125; Ayla Demir İşat, § 133).
19. Şüphe feshinin mahiyeti gereği ispatı beklenmese de Yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere (benzer yöndeki Yargıtay kararları için bkz. C.A. (3), §§ 46-56; Ayla Demir İşat, §§ 52-62) şüphenin işçinin kişiliğinden kaynaklanan bir sebebe dayanması, bu sebebin de ciddi, önemli ve somut nitelikte objektif olay ve vakıalar ile desteklenmesi gerekmektedir. Aksi hâlde hukuk devletinin bir gereği olan hukuki güvenlik ilkesine aykırı bir şekilde keyfî uygulamaların gündeme gelmesi söz konusu olabilecektir (Delil Metin, B. No: 2019/1419, 18/1/2023, § 32).
20. Öte yandan 23/7/2016 tarihli ve 29779 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan 667 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirlere İlişkin Kanun Hükmünde Kararname dayanak alınarak uygulanan somut tedbirin başvurucu üzerinde doğuracağı etki de gözönüne alındığında özellikle yargılama sürecinde devletten beklenen yükümlülüklerin OHAL şartlarında da yerine getirilmesi gerektiği değerlendirilmiştir. Bu anlamda takdir yetkisinin öngörülen sınırlar dâhilinde kullanılması ve nedenlerinin ikna edici şekilde ortaya konulması OHAL şartlarında da yerine getirilmesi gereken yükümlülüklerdendir. Dolayısıyla terör örgütleriyle irtibatı ya da iltisakı olduğu konusunda çalışandan duyulan şüphenin ciddi, güçlü ve objektif olduğuna ilişkin ikna edici gerekçeler ortaya konulmaması hâlinde alınan tedbirin Anayasa'nın 15. maddesi bağlamında da söz konusu yükümlülüklere uygun olmadığı değerlendirilebilecektir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Ayla Demir İşat, § 161).
21. Özel hayata saygı hakkı, üçüncü kişiler tarafından da olsa hakkın öngördüğü güvencelere keyfî şekilde müdahale edilmesini yasaklamaktadır. Öngörülen yükümlülüklerin yerine getirilmesi, kişilerin kendilerinin, ailelerinin geleceğini ve itibarını etkileyen mesleki hayata yönelik tedbirlerin keyfî olmaması, bu kapsamda doğan uyuşmazlıkların özel hayata saygı hakkının gereklilikleri bağlamında çözümlenmesi olağanüstü yönetim usullerinin benimsendiği dönemlerde de geçerli olan temel güvencelerdir (Ayla Demir İşat, § 150). Öte yandan darbe teşebbüsü ve terör örgütlerinin özellikleri gözönüne alındığında devletin ve kişilerin güvenliği ile kamu düzeninin korunması amacıyla yasal düzenlemeler yapılmasının ve sakıncalı görülen kişilerin mesleklerinden uzaklaştırılmasına yönelik işlemler tesis edilmesinin gerçek bir ihtiyaçtan kaynaklandığı açıktır. Ancak söz konusu tedbirlerin muhataplarının sakıncalı olduğu değerlendirilen kişilerden olması ve alınan tedbirlerin durumun gerektirdiği ölçüde olması gerekir (Ayla Demir İşat, § 159). Ayrıca belirtildiği üzere temel hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden tedbirin süresi, kapsamı ve ağırlığının ölçülülüğün belirlenmesinde dikkate alınması, kişilerin ölçüsüz veya keyfî müdahalelere karşı koyabilecekleri usule ilişkin güvencelerden yararlandırılması gerekir (Ayla Demir İşat, § 160).
22. Bununla birlikte somut başvuruda kurumun millî savunma bakımından son derece kritik bir önemi haiz olduğu şüphesizdir. Dolayısıyla çalışacak personelin seçiminde daha hassas davranılması makul olduğu gibi idareye bu açıdan geniş bir takdir yetkisi de tanınmalıdır. Ancak idarenin bu husustaki takdir yetkisi sınırsız olmayıp keyfî olarak da kullanılmamalıdır. Bu bağlamda idari işlemi denetleyen yargı mercilerinin özel hayata saygı hakkı bağlamında keyfîliği önleyecek şekilde usul güvencelerini sağlayıp denetim yaparak konu ile ilgili ve yeterli gerekçeler ortaya koyması gerekir (benzer yönde değerlendirmeler için bkz. Ferman Solmaz, B.No: 2019/42794, 10/1/2024, § 39).
23. Başvuruya konu olayda feshin gerekçesi, terör örgütleriyle irtibatlı veya iltisaklı olduğu konusunda başvurucudan duyulan şüphe ve bu şüphe nedeniyle güven ilişkisinin ortadan kalkmasıdır. Bununla birlikte yargılamayı gerçekleştiren mahkemelerce başvurucu hakkında devam eden bir soruşturma bulunduğu ve istihbari bilgiye göre başvurucunun kullandığı telefon hattının mahrem hizmetlerde kullanılan operasyonel hat olduğu tespitlerine yer verilmiştir.
24. Somut olayda başvurucunun FETÖ/PDY ile irtibatı veya iltisakı olduğu yönünde elde edilen ve yargı mercilerince açıklanan bilgiler dikkate alındığında güven ilişkisinin zedelendiği konusunda başvurucudan duyulan şüphenin ciddi, güçlü ve objektif olarak nitelendirilmeye uygun hâle geldiği anlaşılmıştır. Bu bağlamda başvurucudan duyulan şüphenin taraflar arasındaki güven ilişkisini ortadan kaldırmaya elverişli olduğu ve iş sözleşmesinin feshedilmesini gerekli kıldığı konusunda başvurucu özelinde bireyselleştirmenin yapıldığını söylemek mümkündür. Dolayısıyla somut başvurunun şartlarında benimsenen yaklaşımın kamu gücüyle donatılan ve üstlendiği görev itibarıyla kritik öneme sahip işverenin takdir yetkisinin kapsamında olduğu, keyfîlik içermediği ve gerçekleştirilen müdahaleyle takdir yetkisinin sınırlarının aşılmadığı değerlendirilmiştir.
25. Bu açıklamalar doğrultusunda FETÖ/PDY ile irtibatlı veya iltisaklı olma olgusunun işçi-işveren arasındaki güven ilişkisini zedeleyen bir unsur olarak kabul eden idari ve yargısal kararların müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı ve orantılı olduğu konusunda somut olay ve olgulara dayanan ilgili ve yeterli gerekçeleri içerdiği değerlendirilmiştir.
26. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edilmediği sonucuna ulaşılmıştır.
B. Silahların Eşitliği ve Çelişmeli Yargılama İlkelerinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia
27. Başvurucu Bölge Adliye Mahkemesince dayanılan yeni delille ilgili savunmasının alınmadığını, bu delilin kendisine bildirilmeden karar verildiğini,bu nedenle silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
28. Anayasa’nın 36. maddesinde mündemiç olan silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerine uygun yürütülmeyen bir yargılamanın hakkaniyete uygun olmasından bahsedilmesi imkânsızdır (Mehmet Fidan, B. No: 2014/14673, 20/9/2017, § 38).
29. Silahların eşitliği ilkesi davanın taraflarının usule ilişkin haklar bakımından aynı koşullara tabi tutulması, taraflardan birinin diğerine göre daha zayıf bir duruma düşürülmeksizin iddia ve savunmalarını makul bir şekilde mahkeme önünde dile getirme fırsatına sahip olması ve yargılamaya etkin katılımlarının sağlanması anlamına gelir (Yaşasın Aslan, B. No: 2013/1134, 16/5/2013, § 32).
30. Silahların eşitliği ilkesinin tamamlayıcısı olan çelişmeli yargılama ilkesi, kural olarak bir hukuk ya da ceza davasında tüm taraflara, gösterilen kanıtlar ve sunulan görüşler hakkında bilgi sahibi olma ve bunlarla ilgili görüş bildirebilme imkânı vermektedir. Bu çerçevede başvurucuların bilirkişi raporunun sonucuna itiraz edememesi ya da delillerle ilgili görüş bildirmelerine fırsat verilmemesi çelişmeli yargılama ilkesinin ihlali olarak değerlendirilebilmektedir (Hüseyin Sezen, B. No: 2013/1793, 18/9/2014, § 38).
31. Öte yandan ilk derece mahkemeleri önünde duruşmalı yargılama yapılıp karar verildikten sonra kanun yolu incelemesinin duruşmasız yapılması hâlinde adil yargılanma hakkı ihlal edilmiş olmaz (Nevruz Bozkurt, B. No: 2013/664, 17/9/2013, § 32; Feyyaz Bayram, B. No: 2014/7822, 16/11/2016, §§ 84-86).
32. Somut olayda, Bölge Adliye Mahkemesinin yeni bir delile dayanmadığı, ilk derece mahkemesince toplanan ancak kararına yansıtılmayan birtakım bilgilere yer vererek davanın kesin olarak reddine karar verdiği anlaşılmaktadır. Nitekim, ilk derece mahkemesinin yaptığı araştırmadan başvurucu hakkındaki soruşturma dosyasında yetkisizlik kararı verildiği, soruşturmanın hâlen devam ettiği anlaşılmaktadır. Öte yandan ilk derece mahkemesince kolluk birimlerinden bilgi talebinde bulunulmuş, başvurucunun mahrem hizmetlerde kullanılan operasyonel hat kullandığına dair belge dosya içerisine alınmış ve duruşmada okunmuştur. Bölge Adliye Mahkemesince ise bu bilgi ve belgelere dayanılarak davanın kesin olarak reddine karar verilmiştir. Sonuç olarak bireysel başvuru formu, dayanaklar ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) ortamından temin edilen diğer bilgi ve belgelerden bu ilkelerin ihlal edildiğine dair herhangi bir kanıt bulunmadığı böylece silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkeleri yönünden bir ihlal bulunmadığının açık olduğu değerlendirilmiştir.
33. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine dair iddiası açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez bulunmuştur.
C. Diğer İhlal İddiaları
34. Başvurucu sosyal hayat etkinliklerinin izlenmesi, bunların ayrıca istihbari kayıt hâline getirilerek kamu makamlarına sunulması ve kullanılması nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca fesih gerekçesinin sosyal güvenlik kayıtlarında yer aldığını, bu nedenle Türkiye'de iş bulamadığını, hâlen Hollanda'da çalıştığını belirterek ülkesinde iş bulamaz hâle gelmesi ve mal varlığının sürekli azalması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğinden yakınmıştır.
35. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 47. maddesinin (3),48. maddesinin (1) ve (2) numaralı fıkraları uyarınca bireysel başvuruda, kamu gücünün neden olduğu iddia edilen ihlale dair olaylarda bireysel başvuru kapsamındaki hakların ne şekilde ihlal edildiği ve buna ilişkin gerekçeler ve deliller açıklanmalıdır.
36. İhlal iddiasına ilişkin delilleri sunma ve temel hak ve özgürlüğün ihlal edildiğine ilişkin açıklamalarda bulunma yönündeki yükümlülüğün yerine getirilmediği, dolayısıyla iddiaların temellendirilmediği durumlarda kabul edilemezlik kararı verilebilir (Cemal Günsel [GK], B. No: 2016/12900, 21/1/2021).
37. Başvurucu hangi etkinliklerinin izlendiğine, kamu makamlarına sunularak kullanıldığına, bu durumdan nasıl zarar gördüğüne yönelik açıklamada bulunmamıştır. Öte yandan Hollanda'da çalıştığını belirten başvurucu Türkiye'de iş bulamaması nedeniyle mal varlığının ne şekilde zarar gördüğünü somutlaştırmamıştır. Sonuç olarak başvurucu bahsi geçen ihlal iddialarına ilişkin delillerini sunma yönündeki yükümlülüğünü yerine getirmemiştir. Bu nedenle söz konusu iddiaların temellendirilmemiş şikâyet kapsamında kabul edilmesi gerekmektedir.
38. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkelerinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Diğer ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 14/1/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.