TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
YUNUS USLUER VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2020/24122)
|
|
Karar Tarihi: 22/1/2025
|
|
İKİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Basri BAĞCI
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
Kenan YAŞAR
|
|
|
Ömer ÇINAR
|
Raportör
|
:
|
Ayşenur TUNCER
|
Başvurucular
|
:
|
Yunus USLUER ve diğerleri [bkz. ekli tablo (C) sütunu]
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru; koronavirüs salgınına yönelik tedbirler kapsamında ceza infaz kurumundaki görüşlerin kısıtlanması nedeniyle aile hayatına saygı hakkının, aynı dönemde spor faaliyetlerinin kısıtlanması nedeniyle maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkı ile eşitlik ilkesinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2. Başvuru tarihinde başvurucular ceza infaz kurumunda bulunmaktadır. Başvurucular, koronavirüs (Covid-19) salgını döneminde bulundukları ceza infaz kurumuna başvurarak görüşlere getirilen kısıtlamaların kaldırılması talebinde bulunmuştur. Kurumun İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığı Covid-19 salgını nedeniyle alınan tedbirler kapsamında hem hastalığın bulaşma riskini hem de kurum şartlarını gerekçe göstererek başvurucuların görüşme taleplerinin reddine karar vermiştir.
3. Başvurucular, aileleriyle ve yakınlarıyla görüşme yapmalarına izin verilmemesi nedeniyle mağdur olduklarını vurgulayarak İnfaz Hâkimliğine şikâyette bulunmuştur. İnfaz Hâkimliği kararlarında; ceza infaz kurumlarının toplu olarak yaşanan yerler olduğu ve bulaşıcı hastalıklar açısından risk oluşturduğu, hükümlü ve tutukluların kapalı görüşlere gelecek olan aile bireylerinin sayısının fazla olması hâlinde ziyaretçi kabul mahallinde görevliler ve ziyaretçiler arasındaki temasın artacağından dolayı şikâyete konu edilen uygulamaların hükümlülerin sağlığı ile kamu yararı gözetilerek usule ve kanuna uygun bulunduğu belirtilmiştir. Ayrıca Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulunun tavsiye kararları doğrultusunda hazırlanan Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün (Genel Müdürlük) yazısı gereğince görüşlerin kısıtlanmasına ilişkin uygulama yapıldığı vurgulanarak başvurucuların şikâyetleri reddedilmiştir.
4. Başvurucuların bu kararlara yönelik itirazları, İnfaz Hâkimliği kararında usule ve kanuna aykırı bir husus bulunmadığı gerekçesiyle ağır ceza mahkemelerince reddedilmiştir.
5. Başvurular, süresi içinde yapılmıştır.
II. DEĞERLENDİRME
6. Ekli listenin (B) sütununda gösterilen dosyaların konu yönünden hukuki irtibatı bulunması nedeniyle 2020/24122 numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmesine ve incelemenin 2020/24122 numaralı bireysel başvuru dosyası üzerinden yürütülmesine karar verilmesi gerekir.
7. Talebi olan ve ödeme gücünden yoksun olduğunu belirten başvurucuların adli yardım taleplerinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
A. Aile Hayatına Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
8. Başvurucular, açık ve kapalı görüş hakkının aileleri ve yakınlarıyla olan ilişkilerini sürdürebilmeleri açısından önemli olduğunu ancak Covid-19 döneminde görüşlerin kısıtlanması nedeniyle mağdur olduklarını belirterek aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, başvurucuların şikâyetlerinin incelenmesinde Anayasa ve ilgili mevzuat hükümlerinin, Anayasa Mahkemesi içtihadı ile somut olayın kendine özgü koşullarının, ayrıca Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünden temin edilen görüş ve ilgili belgelerin dikkate alınması gerektiğini ifade etmiştir.
9. Başvuruların bu kısmı, aile hayatına saygı hakkı kapsamında incelenmiştir.
10. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan ziyaret hakkının kısıtlanması nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
11. Başvurucuların şikâyeti, yakınlarıyla görüş hakkının kısıtlanması nedeniyle ailesini yeterli şekilde görememesidir. Anayasa Mahkemesi 11/3/2020 tarihinden sonraki süreçte Covid-19 salgını nedeniyle ceza infaz kurumlarında uygulanan açık ve kapalı görüş hakkına yönelik kısıtlamaların aile hayatına saygı hakkına müdahale oluşturduğunu kabul etmiştir (Yunus Bulut, B. No: 2020/38826, 20/7/2023, § 42). Somut olayda da bu sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum olmadığı görülmüştür.
12. Anayasa’nın 20. maddesinin birinci fıkrasında güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkı madde gerekçesi de dikkate alındığında resmî makamların özel hayata ve aile hayatına müdahale edememesi ile kişinin ferdî ve aile hayatını kendi anladığı gibi düzenleyip yaşayabilmesi gereğine işaret etmektedir (Murat Atılgan, B. No: 2013/9047, 7/5/2015, § 22; Marcus Frank Cerny [GK], B. No: 2013/5126, 2/7/2015, § 36).
13. Hükümlü ve tutukluların özel ve aile hayatına saygı gösterilmesi hakkı, ceza infaz kurumu idaresinin hükümlü ve tutukluların ailesi ve yakınlarıyla temasını devam ettirecek önlemleri almasını zorunlu kılmaktadır (Mehmet Zahit Şahin, B. No: 2013/4708, 20/4/2016, § 36). Ancak ceza infaz kurumunda bulunmanın doğal sonucu olarak idarenin tutuklu ve hükümlülerin anılan hakkına müdahalesi konusunda takdir yetkisinin daha geniş olduğu gözetilmelidir (Mehmet Koray Eryaşa, B. No: 2013/6693, 16/4/2015, § 89).
14. Bu durumla birlikte temel hak ve özgürlüklere getirilen sınırlamalar Anayasa'nın 13. maddesinde yer alan kanunilik ölçütünün karşılanması için öncelikle şeklî anlamda bir kanuna dayanmalıdır (Mehmet Akdoğan ve Diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 31; Bülent Polat [GK], B. No: 2013/7666, 10/12/2015, § 75; Fatih Saraman [GK], B. No: 2014/7256, 27/2/2019, § 65; Turgut Duman, B. No: 2014/15365, 29/5/2019, § 66). Bununla birlikte şeklî bir kanunun varlığı yeterli olmayıp aynı zamanda kanun, sınırlamanın erişilebilirliğini, öngörülebilirliğini ve kesinliğini ortaya koymalıdır (Halime Sare Aysal [GK], B. No: 2013/1789, 11/11/2015, § 63; Fatih Saraman, § 67; Turgut Duman, § 68; Mustafa Ceyhan, B. No: 2020/13362, 19/10/2023, § 27). Bu kapsamda hak ya da özgürlüğe müdahale eden kural takdir alanını belirli ölçülerde elbette uygulayıcıya bırakabilir. Fakat bu takdir alanının sınırlarının da yeterli açıklıkta belirlenmesi ve kuralın öngörülebilirliği sağlayacak şekilde asgari bir kesinlik içermesi zaruridir (Halime Sare Aysal, § 65; Fatih Saraman, § 69; Turgut Duman, § 70; Tamer Mahmutoğlu [GK], B. No: 2017/38953, 23/7/2020, § 107).
15. Aile hayatına saygı hakkına yönelik bir müdahalenin de Anayasa'nın öngördüğü güvencelere uygun kabul edilebilmesinin ilk ve temel şartı müdahalenin kanuni dayanağının bulunmasıdır. Hak ve özgürlüğü kısıtlayıcı bir kanunun kapsamını genişletici yorum ve uygulamalar, kanun koyucunun getirmediği bir sınırlandırmanın idari ve yargısal makamlarca ihdas edilmesi sonucunu doğurabilir. Bu açıdan hak ve özgürlükleri sınırlandıran kurallara ilişkin yorum ve uygulamaların kuralın kapsamını genişletici nitelikte olmaması ve öngörülebilir sınırlar içinde kalması önem taşımaktadır (M.B. [GK], B. No: 2018/37392, 23/7/2020, § 104; Mehmet Çetinkaya ve D.K. [GK], B. No: 2018/27392, 15/4/2021, § 45).
16. Hükümlülerin ziyaret ya da görüş hakkı 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 83. maddesinde düzenlenmiştir. Anayasa Mahkemesi somut başvuruya konu olan tedbirleri Yunus Bulut kararında kanunilik ölçütü bağlamında incelemiştir. Anayasa Mahkemesi, yukarıda belirtilen kanuni düzenlemenin mahpusların ziyaret hakkının ortadan kaldırılması ya da engellenmesi konusunda idari makamlara açık ve genel bir yetki vermediğini, aile hayatına saygı hakkına yapılan bu müdahalenin salt idari makamların kararlarına dayandığını tespit ederek müdahalenin kanuni dayanağının olmadığına karar vermiştir (Yunus Bulut, §§ 55, 57, 58).
17. Somut başvurulara konu edilen süreçte de Genel Müdürlük tarafından gönderilen yazı doğrultusunda 14/3/2020 tarihinden itibaren mahpusların açık ve kapalı görüş haklarına kısıtlamalar getirilmiş ve farklı tarihlerde yinelenen yazılarla kısıtlamalar 29/4/2022 tarihine kadar uygulanmıştır. Başvurucular, Covid-19 tedbirleri kapsamında görüş hakkına getirilen kısıtlamaların aile hayatlarını olumsuz etkilediğinden yakınmaktadır. Ziyaret hakkının idare tarafından kısıtlanmasına imkân veren açık bir düzenleme bulunmamasına rağmen söz konusu tedbirin uygulandığı görüldüğünden Yunus Bulut kararında varılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum olmadığı, müdahalenin kanuni temelinin bulunmadığı değerlendirilmiştir (benzer yönde kararlar için bkz. Süleyman Kurt (2), B. No: 2020/30704, 7/3/2024; Murat Kılıç ve Diğerleri, B. No: 2020/25564, 7/3/2024; Mehmet Ata Kızılçınar, B. No: 2020/29397, 6/6/2024).
18. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Maddi ve Manevi Varlığın Korunması ve Geliştirilmesi Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
19. Birinci başvurucu Yunus Usluer ayrıca Covid-19 salgını gerekçe gösterilerek ceza infaz kurumunda spor faaliyetlerinin kısıtlanması nedeniyle spor hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
20. Bakanlık görüşünde; hak ihlali bulunup bulunmadığı hususunda inceleme yapılırken Anayasa, ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihadı ve somut olayın kendine özgü koşullarının dikkate alınması gerektiği değerlendirilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
21. Başvurunun bu kısmı, söz konusu iddia ceza infaz kurumundaki iyileştirme programları kapsamında spor alanlarından yararlanma faaliyetine ilişkin olduğundan Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkı kapsamında incelenmiştir.
22. Hükümlü veya tutuklular, Anayasa’nın 19. maddesi kapsamında hukuka uygun olarak kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkından mahrum bırakılabilirken (İbrahim Uysal, B. No: 2014/1711, 23/7/2014, §§ 29-33) genel olarak Anayasa ve Sözleşme’nin ortak alanı kapsamında kalan diğer temel hak ve hürriyetlere sahiptir. Bununla birlikte ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi ceza infaz kurumunda güvenliğin sağlanmasına yönelik kabul edilebilir, makul gerekliliklerin olması durumunda sahip olunan haklar sınırlanabilir (Turan Günana, B. No: 2013/3550, 19/11/2014, § 35).
23. Anayasa Mahkemesi İbrahim Kaptan (B. No: 2017/30510, 18/7/2018) kararında, ceza infaz kurumunda tutulmanın kaçınılmaz sonucu olarak suçun önlenmesi ve disiplinin sağlanması gibi kurumda güvenliğin sağlanmasına yönelik kabul edilebilir, makul gerekliliklerin bulunduğu hâllerde iyileştirme faaliyetlerinde geçici süreyle kısıtlamalar yapılabileceğine karar vermiştir. Somut olayda sağlığın korunması için alınan tedbirler kapsamında spor faaliyetlerinde yapılan kısıtlamaların geçici tedbir mahiyetinde olduğu görülmektedir. Ayrıca 5275 sayılı Kanun ve 31083 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yönetmelik (Yönetmelik) hükümleri birlikte incelendiğinde, iyileştirme programları kapsamında spor alanlarından yararlanma faaliyetine katılabilecek hükümlülerin belirlenmesi hususunda idare ve gözlem kurulu tarafından karar alınması gerektiği anlaşılmaktadır.
24. Başvuru konusu olayda ise başvurucunun sağlık durumu da gözetilerek spor yapabileceğine dair kurul tarafından bir karar alındığına dair açıklaması ve iddiasının olmadığı görülmüştür. Bunun yanında Yönetmelik'e göre mahpusların koğuşlarda bireysel spor yapma olanağı mevcut olduğu gözetildiğinde başvurucunun bireysel spor yapamadığına ya da engellendiğine dair bir iddia da ileri sürmediği tespit edilmiştir. Ayrıca başvurucunun geçici bir süre toplu spor faaliyetine katılamamanın kendisi üzerindeki olumsuz etkilerini de ortaya koymadığı anlaşılmıştır.
25. Bu bağlamda başvurucu, ihlal iddiasına ilişkin delillerini sunma ve temel hak ve özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin açıklamalarda bulunma yönündeki yükümlülüğünü yerine getirmemiştir. Başvurucunun iddialarının doğruluğunu destekleyecek ve ortaya koyacak nitelik ve yeterlilikte bilgi ve belge sunmadığı da gözönüne alındığında söz konusu iddialarını temellendirmediği sonucuna ulaşılmıştır.
26. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
C. Diğer İhlal İddiaları
27. Başvuruculardan Yunus Usluer ve Sadık Benli ayrıca eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
28. Anayasa'nın 10. maddesinde düzenlenen eşitlik ilkesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 14. maddesinde düzenlenen ayrımcılık yasağının ihlal edildiğine yönelik iddiaların soyut olarak değerlendirilmesi mümkün olmayıp mutlaka Anayasa ve Sözleşme kapsamında yer alan diğer temel hak ve özgürlüklerle bağlantılı olarak ele alınması gerekir (Onurhan Solmaz, B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 33).
29. Ayrımcılık iddiasının incelenebilmesi için başvurucunun kendisiyle benzer durumdaki kişilere yönelik farklı uygulamaların meşru bir temeli olmaksızın ırk, renk, cinsiyet, din, dil vb. ayrımcı bir nedene dayandığını makul delillerle ortaya koyması gerekir (Adnan Oktar (3), B. No: 2013/1123, 2/10/2013, § 50).
30. Somut olayda başvurucuların kendisiyle aynı durumda olanlardan farklı bir uygulamaya maruz kaldığına ilişkin bir açıklama yapmadığı gibi eşitlik ilkesinin ihlaline ilişkin somut bir bilgi ya da belge sunmadığı görülmüştür. Dolayısıyla başvurucular tarafından ileri sürülen iddiaların temellendirilemediği sonucuna ulaşılmıştır.
31. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının daaçıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
32. Başvurucuların tümü; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ve tazminat talebinde bulunmuştur.
33. Başvurucular bulunduğu ceza infaz kurumundan tahliye edilmiş olup aynı zamanda Covid-19 salgını dönemindeki kısıtlamalar ortadan kalktığından ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için tüm başvurucular bakımından yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır.
34. Eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin sonuçlarının bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için başvuruculara manevi zararları karşılığında net 34.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerektiği kanaatine ulaşılmıştır. Maddi tazminat talep eden başvurucular bakımından ise maddi zarara ilişkin olarak bilgi/belge sunmadıklarından maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvuruların BİRLEŞTİRİLMESİNE,
B. Talepte bulunan başvurucuların adli yardım taleplerinin KABULÜNE,
C. Ekli tablonun (H) sütununda belirtilen ve gizlilik talep eden başvurucu bakımından kamuya açık belgelerde bu başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,
D. 1. Aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Başvurucu Yunus Usluer yönünden maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Başvurucular Yunus Usluer ve Sadık Benli yönünden diğer ihlal iddialarının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
E. Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
F. Başvuruculara net 34.000 TL manevi tazminatın AYRI AYRI ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
G. Ekli tablonun (E) sütununda belirtilen harcın ilgili başvurucuya ÖDENMESİNE,
H. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
İ. Kararın bir örneğinin bilgi için ekli tablonun (D) sütunundaki ilgili hâkimliklere ve Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 22/1/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.