logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Abdurrahman Dede [2. B.], B. No: 2020/25079, 25/6/2025, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ABDURRAHMAN DEDE BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/25079)

 

Karar Tarihi: 25/6/2025

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Ömer ÇINAR

Raportör

:

Olcay ÖZCAN

Başvurucu

:

Abdurrahman DEDE

Vekili

:

Av. Seher ACAR ERTÜRK

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, imar mevzuatına aykırı olduğundan bahisle yapının yıkılması ve bedelinin ödenmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu İstanbul ili, Pendik ilçesi, Çamlık Mahallesi'nde bulunan 44.100 m² yüz ölçümlü ve tarla vasıflı taşınmazın 18/2400 hissesini 1994 yılında satın almıştır. Pendik Belediyesi (Belediye) 27/6/1994 tarihinde taşınmaz üzerine zemin artı iki kat ruhsatsız yapı inşa edildiğini tespit etmiş ve yapı tatil zaptı düzenleyerek inşaatı mühürlemiştir. Daha sonra 16/8/1994 tarihinde encümen kararı ile bu inşaatın yıkımına ve yapı sahibi başvurucuya idari para cezası verilmesine karar vermiştir.

3. Belediyenin 16/5/1996 tarihinde yaptığı denetimde, daha önce düzenlenen yapı tatil zaptı ile mühürlenen yapıda inşai faaliyete devam edilerek üç artı dört normal kat ilave yapıldığı tespit edilmiştir. Bu tespite istinaden 26/5/1996 tarihinde encümen kararı ile 16/8/1994 tarihli encümen kararından sonra inşa edilen kısımların yıkımına ve başvurucuya idari para cezası verilmesine karar verilmiştir.

4. Belediye Encümeni 4/11/1997 tarihinde 1/1000 ölçekli uygulama imar planı ile 1/5000 ölçekli nazım imar planına dayanarak taşınmazın bulunduğu alanda parselasyon işlemi yapmıştır. Başvurucunun açtığı iptal davası kabul edilmiş ve başvurucunun parseli yönünden bu işlemler iptal edilmiştir. Karar onanmış ancak karar düzeltme talebinin karara bağlanıp bağlanmadığı hakkında bir tespit yapılamamıştır.

5. Başvurucunun taşınmazının bulunduğu alanı kapsayan bölgede İstanbul Büyükşehir Belediyesince (Büyükşehir Belediyesi) kamulaştırma kararı alınmıştır. Başvurucu aleyhine 2007 yılı içinde açılan kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili davası sırasında başvurucunun kamulaştırma işleminin ve imar planlarının iptali için dava açtığı ve bu dava kabul edildiğinden bedel tespiti ve tescil davasının reddine karar verildiği anlaşılmıştır. Ancak kararda kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili davasına konu taşınmazın Pendik ilçesi, Yenişehir Mahallesi'nde bulunan 42 No.lu yapıya ilişkin olduğu ifade edilmiştir. Anılan dosyadaki bilirkişi raporu incelendiğinde ana taşınmazın aynı parsel ancak adresin bireysel başvuruya konu yapının adresinden farklı olduğu anlaşılmıştır.

6. Belediye 9/1/2009 tarihinde yaptığı denetimlerde ruhsatsız olarak ahşap sundurma çatı ve bahçe duvarı yapıldığına ilişkin aynı tarihli yapı tatil zaptı düzenlemiştir. Belediye Encümeni 27/1/2009 tarihinde tespite konu ruhsatsız faaliyetlerin yıkımına ve idari para cezası verilmesine karar vermiştir.

7. 2012 ve 2013 yıllarında yapılan 1/5000 ölçekli nazım imar planı ile 1/1000 ölçekli uygulama imar planının iptali talebiyle başvurucunun açtığı dava kabul edilmiş ve imar planları iptal edilmiştir. Ayrıca taşınmazı da kapsayan alanda yapılan parselasyon işlemi sonucu taşınmazın fonksiyonunun değiştirilmesine ilişkin Belediye Encümen kararı ile dayanağı 1/1000 ölçekli Şeyhli Bölgesi Uygulama İmar Planı ve 1/5000 ölçekli Pendik İlçesi Şeyhli Bölgesi Nazım İmar Planının iptali talebiyle başvurucunun açtığı davada, Belediye Encümeni kararına ilişkin kısmın iptaline, 2012 ve 2013 yıllarında yapılan 1/5000 ölçekli nazım imar planı ile 1/1000 ölçekli uygulama imar planının iptali talebinin reddine karar verilmiştir. Kararların kesinleşip kesinleşmediğine ilişkin bireysel başvuru dosyası ve eklerinde bir bilgi bulunmamaktadır.

8. Belediye 10/2/2015 tarihinde başvurucuya ilmühaber göndermiş ve 16/8/1994, 26/5/1996 ile 27/1/2009 tarihli encümen kararları uyarınca yıkım işlemi yapılacağından taşınmazın 15 gün içinde tahliyesini istemiştir.

A. İptal Davası Süreci

9. Başvurucu 8/6/2015 tarihinde ilmühabere konu encümen kararlarının ve yıkım işleminin iptali istemiyle Belediye aleyhine İstanbul 7. İdare Mahkemesinde (7. İdare Mahkemesi) dava açmıştır. 7. İdare Mahkemesi 28/4/2016 tarihinde davayı reddetmiştir. Kararın gerekçesinde, Belediye tutanakları ile yapının 3/5/1985 tarihli ve 3194 sayılı İmar Kanunu'nun 5. maddesi anlamında yapı niteliğine haiz olması nedeniyle inşasının ruhsata tabi olduğu ancak başvurucunun hisseli maliki olduğu taşınmaz üzerine inşa edilen beş katlı binanın özel parselasyon izni ile yapıldığını ileri sürdüğü hâlde Belediyeden yapı ruhsatı aldığına ilişkin bir bilgi ve belge sunmadığı belirtilmiştir. Yapılan temyiz başvurusunu inceleyen Danıştay Altıncı Dairesi (Altıncı Daire) 15/11/2019 tarihinde kararı onamış ve karar düzeltme talebini de 9/7/2020 tarihinde reddetmiştir.

B. Tam Yargı Davası Süreci

10. Uyuşmazlık konusu yapının 25/2/2016 tarihinde yıkıldığı anlaşılmıştır. Başvurucu 6/4/2016 tarihinde Belediye aleyhinde İstanbul 4. İdare Mahkemesinde (4. İdare Mahkemesi) tam yargı davası açmıştır. Başvurucu bu davada yapının yıkılmasının hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek yıkım nedeniyle uğramış olduğu 1.210.000 TL maddi zararın yıkım tarihi olan 25/2/2016 tarihinden itibaren en yüksek banka mevduat faizi ile, 100.000 TL manevi zararın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ödenmesini talep etmiştir.

11. 4. İdare Mahkemesi 9/3/2017 tarihinde davayı reddetmiştir. Kararın gerekçesinde, taşınmazın kamulaştırılması işlemine karşı başvurucunun açtığı davanın kabul edilmesi sonucu kamulaştırma işleminin iptaline karar verildiği ve Belediye Encümeninin yıkıma ilişkin kararları aleyhine açılan davanın da reddedilerek kesinleştiği belirtilmiştir. 24/1/2017 tarihli ara kararıyla başvurucudan yapıya ait yapı ruhsatı, yapı kullanma izin belgesi, mimari projesi, tapu kaydı, tadilat ruhsatı ve projesine ilişkin belgelerin istenildiği ancak sunulan tapu belgesinin taşınmazın üzerindeki binaya ait olmayıp arsaya ilişkin olduğu ifade edilmiştir. Ayrıca başvurucu tarafından parselini kapsayan alanda imar planı ve imar uygulaması olmadığı iddia edilmekteyse de Belediyenin 2/6/2016 tarihli yazısına göre parseli kapsayan alanda 1/1000 ölçekli 15/2/2013 tasdik tarihli Şeyhli Bölgesi Uygulama İmar Planının mevcut olduğu ve taşınmazın söz konusu planda yol alanında kaldığı belirtilmiştir. Dava konusu parsel üzerinde inşa edilen binada hak sahibi olunduğunu gösteren tapu veya yapı ruhsatı gibi bir belgenin bulunmadığı, 3194 sayılı Kanun uyarınca tesis edilen yıkım işlemine karşı açılan davanın reddedildiği ve dolayısıyla da Belediyeye atfedilecek bir hizmet kusurunun bulunmadığı sonucuna varıldığından tazminat talebinin kabulüne olanak bulunmadığı ifade edilmiştir. Karara karşı yapılan istinaf başvurusu İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 5. İdari Dava Dairesince 8/5/2019 tarihinde reddedilmiştir. Bu karar aleyhine yapılan temyiz başvurusu ise Altıncı Daire tarafından 29/6/2022 tarihinde reddedilmiş ve karar onanmıştır.

C. Tespit Edilen Diğer Hususlar

12. Başvurucu tarafından sunulan belgeler içerisinde emlak ve çevre temizlik vergilerinin ödendiğine ilişkin 2002-2008 dönemlerine ait makbuzların olduğu, başvurucunun 1998-1999 dönemi ile 2005 döneminde anılan parsel üzerinde bulunan yapıya dair emlak beyannamesi verdiği ve 2005 yılında Belediyenin emlak vergisi yoklama fişi düzenlediği ve taşınmaz üzerinde başvurucuya ait beş katlı bina olduğunun ifade edildiği görülmüştür. Ancak bu belgelere konu yapının uyuşmazlığa konu yapı olup olmadığı hakkında net bir bilgiye rastlanmamıştır.

13. Başvurucu tarafından sunulan bir şirkete ait 2005 başlangıç yıllı vergi levhası incelendiğinde aynı yer 2/A adresine ilişkin olduğu görülmüş ancak adresin uyuşmazlığa konu yapı olup olmadığı anlaşılamamıştır. Ayrıca başvurucunun sunduğu işyeri ruhsatı incelendiğinde 2/4/2013 tarihinde İstanbul Valiliği (İdare) tarafından anılan taşınmazın bulunduğu adresteki yapının bir ve ikinci katındaki işyerine özel öğretim kurumu işyeri ruhsatı verildiği anlaşılmıştır.

14. Başvurucu; iptal davası süreci sonunda verilen nihai hükmü 23/7/2020 tarihinde öğrendikten sonra 24/8/2020 tarihinde, tam yargı davasına ilişkin dava sonunda verilen nihai hükmü 20/7/2022 tarihinde öğrendikten sonra 17/8/2022 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvurular süresi içinde yapılmıştır.

15. Tam yargı davasına ilişkin yapılan bireysel başvuruda Birinci Bölüm Birinci Komisyon 20/9/2024 tarihinde adil yargılanma hakkı kapsamındaki makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna, mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasının kabul edilebilirlik hususunun karara bağlanması Bölüm kararını gerektirdiğinden başvurunun Bölüme gönderilmesine karar vermiştir.

16. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

17. 2022/80852 numaralı bireysel başvuru dosyasının kişi yönünden hukuki irtibat nedeniyle 2020/25079 numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmesine karar verilmesi gerekir.

18. Başvurucu; hukuka aykırı yıkıma ilişkin iddialarının usulüne uygun incelenmediğini ve gerekçelendirilmediğini, söz konusu yapının kamulaştırılması gerektiğine ilişkin Büyükşehir Belediyesi ve Belediye yazılarının bulunduğunu belirtmiştir. 1994 yılında özel parselasyon yapılması sonucunda inşa ettiği, bu tarihten beri Belediye altyapı hizmetlerinden faydalanan ve vergileri ödenen yapının yirmi bir yıl önce alınan ve tebliğ edilmeyip hukuken uygulanma imkânı olmayan encümen kararına istinaden yıkılmasının hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüştür. Aynı güzergâhtaki aynı durumdaki yapıların kamulaştırılmasına rağmen sadece kendisine ait yapı hakkında yıkım kararı alındığını iddia etmiştir. İmar planlarının mahkeme kararıyla iptal edildiğini, yapıyla ilgili açılan kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili davasının imar planları iptal edildiğinden konusuz kaldığı gerekçesiyle karar verilmesine yer olmadığı kararı ile sonuçlandığını ifade etmiştir. Beş katlı işyeri ve konut olarak kullanılan yapının ruhsata bağlanabilir durumda olduğunu ve İdarece ruhsat verildiğini, mahkemece keşif ve bilirkişi incelemesi yapılsaydı durumun ortaya konmasının mümkün olduğunu dile getirmiştir. Yapının bedeli ödenmeksizin yıkılmasının hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüş ve adil yargılanma hakkı ile mülkiyet hakkının ihlal edildiğinden şikâyet etmiştir.

19. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; iddiaların kanun yolu şikâyeti niteliğinde olup olmadığı hususunun da dikkate alınması gerektiği, binanın yapımından hemen sonra ve kamulaştırma kararından önce bina hakkında iki kez yıkım kararı alındığı ve dolayısıyla yıkım işleminin uygulanabileceğinin öngörülebilir nitelikte olduğu ifade edilmiştir.

20. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı sunduğu cevabında önceki iddialarını tekrar etmiştir.

21. Başvuru, mülkiyet hakkı kapsamında incelenmiştir.

A. Yapının Yıkılması Nedeniyle Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

22. Anayasa Mahkemesi, ruhsatsız yapıların yıkılmasına ilişkin Mehmet Memiş ([2. B.], B. No: 2015/5380, 30/10/2018) ve Beyhan Polat ve Mehmet Polat ([2. B.], B. No: 2016/6635, 4/4/2019) kararlarında başvurucuların yıkılan yapıların kullanımı yönünden Anayasa'nın 35. maddesi uyarınca mülkiyet hakkı kapsamında korunması gereken bir menfaatlerinin olduğunu kabul etmiştir (Mehmet Memiş, § 37; Beyhan Polat ve Mehmet Polat, § 27).

23. Bireysel başvuru dosyası ve eklerinde uyuşmazlığa konu yapının ne zaman inşa edildiğine ilişkin bir bilgi ve belgeye rastlanmamakla birlikte Belediye ilk kez 27/6/1994 tarihinde taşınmaz üzerine zemin artı iki kat ruhsatsız yapı inşa edildiğini tespit etmiştir. Dolayısıyla yapının bu tarihten önce inşa edildiği değerlendirilmiştir. Belediye 27/6/1994 tarihinde ruhsatsız yapı için yapı tatil zaptı düzenleyerek inşaatı mühürlemiş ve inşaatın yıkımına ve yapı sahibi başvurucuya idari para cezası verilmesine karar vermiştir. Ancak yıkım işlemi gerçekleştirilmemiştir. Bu defa 16/5/1996 tarihinde yapılan denetimde daha önce düzenlenen yapı tatil zaptı ile mühürlenen yapıda inşai faaliyete devam edilerek üç artı dört normal kat ilave yapıldığı tespit edilmiştir. Bu tespite istinaden yeni inşa edilen kısımların yıkımına ve başvurucuya idari para cezası verilmesine karar verilmiştir. Söz konusu tespit ve kararlar sonrasında da Belediyenin yıkım işlemini gerçekleştirmediği, 9/1/2009 tarihinde yapılan denetimde ise başvurucunun ilave olarak ruhsatsız ahşap sundurma çatı ve bahçe duvarı yaptığı tespit edilmiş ve yapı tatil zaptı düzenlenerek yıkım kararı ile idari para cezası verilmiştir. Ancak 2/4/2013 tarihinde anılan yapıda bulunan işyerine ilişkin olarak İdarece ruhsat verildiği, 10/2/2015 tarihinde gönderilen ilmühaber sonrasında da yıkım işleminin 25/2/2016 tarihinde gerçekleştirildiği görülmektedir. Dolayısıyla anılan yapı yönünden başvurucunun Anayasa'nın 35. maddesi uyarınca mülkiyet hakkı kapsamında korunması gereken ekonomik bir menfaatinin olduğu kabul edilmiştir.

24. Durali Gümüşbaş ([2. B.], B. No: 2015/6427, 10/10/2018) kararında başvurucu adına kayıtlı tapulu taşınmaz üzerindeki ruhsatsız binanın Belediye tarafından yürütülen yol açma çalışması sırasında yıkılması nedeniyle kamu makamlarının doğrudan yürütmekte olduğu bir faaliyet sırasında başvurucunun mülkiyet hakkına yönelik bir müdahale meydana geldiği ifade edilmiştir. Söz konusu müdahalenin niteliği sebebiyle mülkiyetten barışçıl yararlanmaya ilişkin genel kural çerçevesinde incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir (Durali Gümüşbaş, §§ 40-42). Somut olayda da başvurucunun mülkiyet hakkı yönünden şikâyet ettiği temel husus, taşınmaz üzerindeki yapının bedeli ödenmeksizin yıkılmasına ilişkindir. Dolayısıyla bu ilkelerden ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmadığı değerlendirilmiş ve başvurunun mülkiyetten barışçıl yararlanma hakkına saygıya ilişkin genel kural çerçevesinde incelenmesi uygun bulunmuştur.

25. Başvuruya konu olayda başvurucunun taşınmazı üzerindeki ruhsatsız yapı 3194 sayılı Kanun'un 32. maddesi uyarınca yıkılmıştır. Dolayısıyla yıkımın kanuni dayanağının bulunduğu ve söz konusu yapının ruhsatı olmadığı gerekçesiyle yıkılmasının kamu yararına dayalı meşru bir amacının olduğu değerlendirilmiştir.

26. Son olarak kamu makamlarınca başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahaleyle gerçekleştirilmek istenen amaç ile bu amacı gerçekleştirmek için kullanılan araçlar arasında makul bir ölçülülük ilişkisinin olup olmadığı değerlendirilmelidir.

27. Ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2014/176, K.2015/53, 27/5/2015; E.2016/13, K.2016/127, 22/6/2016, § 18; Mehmet Akdoğan ve diğerleri [1. B.], B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38).

28. Orantılılık ilkesi gereği kişilerin mülkiyet hakkının sınırlandırılması hâlinde elde edilmek istenen kamu yararı ile bireyin hakları arasında adil bir dengenin kurulması gerekmektedir. Bu adil denge, başvurucunun şahsi olarak aşırı bir yüke katlandığının tespit edilmesi durumunda bozulmuş olacaktır. Müdahalenin orantılılığını değerlendirirken Anayasa Mahkemesi; bir taraftan ulaşılmak istenen meşru amacın önemini, diğer taraftan da müdahalenin niteliğini, başvurucunun ve kamu otoritelerinin davranışlarını gözönünde bulundurarak başvurucuya yüklenen külfeti dikkate alacaktır (Arif Güven [2. B.], B. No: 2014/13966, 15/2/2017, §§ 58, 60; Osman Ukav [1. B.], B. No: 2014/12501, 6/7/2017, § 71).

29. Somut olayda yargı mercileri başvurucu tarafından inşa edilen yapının ruhsatsız olduğunu ve inşa edildiği değerlendirilen 1994 yılından yapının yıkıldığı 2016 yılına kadar da bu eksikliğin giderilmediğini tespit etmiştir. Ruhsata uygun inşa edilmeyen binanın uzun süre yıkılmamış olması bir sorun teşkil etmekle birlikte çevre güvenliği, düzenli kentleşme ve kamu menfaati uyarınca yıkılmasının dayandığı kamu yararı amacı ile karşılaştırıldığında mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin başvurucuya aşırı bir külfet yüklemediği değerlendirilmiştir.

30. Açıklanan gerekçelerle ruhsata aykırı yapının yıkılmasından kaynaklanan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Yapı Bedelinin Ödenmemesi Nedeniyle Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

31. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan yapının bedeli ödenmeksizin yıkılması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

32. Başvurucuya ait yapının mülkiyet hakkı kapsamında ekonomik bir menfaat teşkil ettiği, müdahalenin mülkiyetten barışçıl yararlanma hakkına saygıya ilişkin genel kural çerçevesinde incelenmesi gerektiği, yıkımın kanuni dayanağının bulunduğu ve söz konusu yapının ruhsatı olmadığı gerekçesiyle yıkılmasının kamu yararına dayalı meşru bir amacının olduğu yukarıda (bkz. §§ 22-25) belirtilmiştir.

33. Anayasa Mahkemesi İrfan Öztekin ([1. B.], B. No: 2014/19140, 5/12/2017), Rifat Algan ([2. B.], B. No: 2014/19138, 22/2/2018), Durali Gümüşbaş, Abbas Özçelik ve diğerleri ([1. B.], B. No: 2016/3193, 29/5/2019) kararlarında yargı mercilerinin sadece binanın ruhsatsız olduğu olgusundan hareket edip olayın gelişiminde kamu makamlarının edilgen tutumunu dikkate almamalarının bütün zarara tek başına başvurucuların katlanması sonucuna yol açtığını belirterek başvuruculara şahsi olarak aşırı ve olağan dışı bir külfet yüklendiği sonucuna ulaşmıştır.

34. Anayasa Mahkemesinin Halim Alper ve Ömer Alper ([2. B.], B. No: 2015/7448, 10/10/2018) kararına konu olayda, Belediye tarafından başvurucuların taşınmazı üzerine inşa ettikleri ruhsatsız yapı hakkında 1999 yılı içinde idari para cezası düzenlenmiş ve kaçak yapının yıkımına karar verilmiştir. 2009 yılında yapılan denetimde yapıya ilave bir kat daha inşa edildiği tespit edilmiş, yapının yıkımına karar verilmiş ve idari para cezası düzenlenmiştir. Yol sahası içinde kalan yapının 2011 yılında Belediye tarafından yıkıldığı, ayrıca yapının elektrik ve su aboneliklerinin yapılmış olduğu, Belediye tarafından bu binaya ilişkin emlak vergisi bildirimlerinin düzenlendiği anlaşılmıştır. Başvurucular tarafından açılan tazminat davası kaçak olarak inşa edilen yapının yıkımının 3194 sayılı Kanun'un 32. maddesi kapsamında idare açısından bir hak ve sorumluluk olduğu gerekçesiyle reddedilmiştir. Anayasa Mahkemesi, başvurucuların binanın kullanımı yönünden Anayasa'nın 35. maddesi uyarınca mülkiyet hakkı kapsamında korunması gereken bir menfaatlerinin mevcut olduğunu, kamu makamlarınca binanın ruhsatsız olduğu tespit edilmesine rağmen yıkım işleminin makul bir sürede gerçekleştirilmediğini ancak binanın yapımından hemen sonra ve kamulaştırma kararından önce bina hakkında iki kez yıkım kararı alındığını ve malikler hakkında idari para cezaları uygulandığını ifade etmiştir. İdare tarafından yıkım kararı ve para cezalarının başvuruculara tebliğ edildiğini, başvurucular yönünden yıkım işleminin uygulanabileceğinin öngörülebilir nitelikte olduğunu, heyelan bölgesinde olup ruhsata bağlanması da mümkün olmayan yapının yıkımı nedeniyle yapılan müdahalenin belirtilen kamu yararı amacı ile başvurucuların mülkiyet haklarının korunması arasında olması gereken adil dengeyi başvurucular aleyhine bozmadığını belirtmiş ve mülkiyet hakkının ihlal edilmediğine karar vermiştir.

35. Somut olayda, başvurucu tarafından ruhsatsız olarak inşa edilen yapının ilave katlar yapılmak suretiyle 2016 yılına kadar kullanılması, uzun süre yıkılmamış olması ve yapıya ilişkin 2013 yılında düzenlenen işyeri açma ruhsatının kamu makamlarının tutumları açısından bir sorun oluşturduğu açıktır. Ancak Belediye 27/6/1994 tarihinde ruhsatsız yapı için yapı tatil zaptı düzenleyerek inşaatı mühürlemiş ve inşaatın yıkımına ve yapı sahibi başvurucuya idari para cezası verilmesine karar vermiştir. Daha sonra başvurucunun inşaat faaliyetine devam etmesi üzerine bu defa 16/5/1996 tarihli denetimi yapmış ve daha önce düzenlenen yapı tatil zaptı ile mühürlenen yapıda inşai faaliyete devam edilerek üç artı dört normal kat ilave yapıldığını tespit etmiştir. Bu tespite istinaden yeni inşa edilen kısımların yıkımına ve başvurucuya idari para cezası verilmesine karar verilmiştir. Bu iki tespit ve karara rağmen başvurucu, yapıya ilave ruhsatsız ahşap sundurma çatı ve bahçe duvarı inşa etmiştir. Belediye 9/1/2009 tarihinde yaptığı denetimde bu kısımlar için yeniden yıkım kararı almış ve idari para cezası düzenlemiştir. Daha sonra ise yıkıma ilişkin 10/2/2015 tarihli ilmühaberi göndermiş ve 25/2/2016 tarihinde yıkım işlemini gerçekleştirmiştir.

36. Yapının inşa edildiği ve yıkıldığı dönem arasında Belediye tarafından farklı tarihlerde mühürleme, yıkım ve idari para cezası verildiği dikkate alındığında kamu makamlarının edilgen tutumda bulunduklarından söz edilemeyecektir. Dolayısıyla somut olay bu açıdan İrfan Öztekin, Rifat Algan, Durali Gümüşbaş ve Abbas Özçelik ve diğerleri kararlarına konu olaylardan farklılaşmaktadır. Halim Alper ve Ömer Alper kararında da ifade edildiği üzere kamu makamlarınca binanın ruhsatsız olduğu tespit edilmesine rağmen yıkım işleminin makul bir sürede gerçekleştirilmediği anlaşılmakla birlikte, farklı tarihlerde başvurucu aleyhine mühürleme, yıkım ve idari para cezaları düzenlendiği, dolayısıyla kamu makamları edilgen bir tutum sergilemediği gibi başvurucu açısından ruhsatsız şekilde inşa edilen yapının yıkılacağı da öngörülebilir niteliktedir. Ayrıca Belediyenin farklı tarihlerde mühürleme, yıkım ve idari para cezası işlemleri yapmasına rağmen başvurucunun inşaat faaliyetlerini sonlandırmadığına, ruhsata uygun olmayan yapıyı kullanmaya devam ettiğine ve bununla kalmayıp ruhsata aykırı yeni ilaveler inşa ettiğine de vurgu yapmak gerekir.

37. Dolayısıyla yapının yıkılarak bedelinin ödenmemesi nedeniyle başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin taşıdığı kamu yararı amacıyla karşılaştırıldığında, başvurucuya aşırı ve olağan dışı bir külfet yüklemediği ve kamu yararı ile başvurucunun mülkiyet hakkı arasında olması gereken adil dengeyi başvurucu aleyhine bozmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

38. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

Engin YILDIRIM ve Kenan YAŞAR bu sonuca katılmamıştır.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvuruların BİRLEŞTİRİLMESİNE,

B. 1. Yapının yıkılması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

2. Yapı bedelinin ödenmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA OYBİRLİĞİYLE,

C. Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının yapı bedelinin ödenmemesi nedeniyle İHLAL EDİLMEDİĞİNE Engin YILDIRIM ve Kenan YAŞAR'ın karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

D. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 25/6/2025 tarihinde karar verildi.

 

 

 

KARŞIOY GEREKÇESİ

1. Başvuru, başvurucuya ait taşınmaz üzerinde imar mevzuatına aykırı olduğu gerekçesiyle gerçekleştirilen yıkım işlemi ile bu işlem sonucunda uğranıldığı ileri sürülen zararın tazmin edilmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Mahkememiz çoğunluğu, başvurucunun mülkiyet hakkının ihlal edilmediğine karar vermiştir. Aşağıda açıklanan gerekçeler doğrultusunda bu sonuca iştirak edilmemiştir.

3. Başvurucu, İstanbul ili Pendik ilçesi Çamlık Mahallesi’nde bulunan tarla vasıflı taşınmazın 18/2400 hissesini 1994 yılında edinmiştir. Pendik Belediyesi tarafından aynı yıl içinde ruhsatsız olarak inşa edilen yapıya ilişkin yapı tatil tutanağı düzenlenmiş; sonrasında encümen kararlarıyla söz konusu yapının yıkılmasına ve başvurucu hakkında idari para cezası uygulanmasına karar verilmiştir. 1996 ve 2009 yıllarında da ruhsatsız yapı faaliyetleri nedeniyle yeni tespitler yapılmış ve ek encümen kararları alınmıştır.

4. Başvurucunun taşınmazına ilişkin olarak yapılan parselasyon işlemi hakkında açtığı iptal davası, parsel bazında kabul edilmiş; ancak bu işlemden sonra da taşınmazın bulunduğu bölgeye ilişkin yeni imar planları hazırlanmış ve kamulaştırma kararı alınmıştır. Söz konusu kamulaştırma işleminin ve imar planlarının iptali için açılan davalardan bazıları kabul, bazıları ise reddedilmiştir.

5. Yıkım işlemi 25/2/2016 tarihinde gerçekleştirilmiş, başvurucu bu işleme karşı hem iptal hem de tam yargı davası açmıştır. İptal davası, yapının ruhsatsız olması ve yapı ruhsatı ibraz edilmemesi gerekçesiyle reddedilmiş; tam yargı davası da hizmet kusuru bulunmadığı ve yapıya ilişkin hak sahipliğini kanıtlayan belge sunulmadığı gerekçesiyle kabul edilmemiştir. Anılan kararlar sırasıyla temyiz ve istinaf incelemelerinden geçerek kesinleşmiştir.

6. Başvurucu, yıkım işlemi nedeniyle uğradığı maddi ve manevi zararların tazmini istemiyle yaptığı başvurunun reddedilmesini takiben bireysel başvuruda bulunmuştur.

7. Başvurucu; uyuşmazlığa konu yapının hukuka aykırı biçimde yıkıldığını, bu işleme karşı ileri sürdüğü iddiaların derece mahkemelerince usule ve hukuka uygun şekilde değerlendirilmediğini, gerekçesiz karar verildiğini belirtmiştir. Yapının kamulaştırılması gerektiğine dair hem Büyükşehir Belediyesi hem de ilçe belediyesi tarafından düzenlenen resmi yazıların bulunduğunu, ayrıca yıkımın dayanağını oluşturan encümen kararının 1994 yılında alınmasına rağmen kendisine tebliğ edilmediğini, bu haliyle hukuki sonuç doğuramayacağını ifade etmiştir.

8. Başvurucu, özel parselasyonla inşa edilen beş katlı yapının uzun yıllar boyunca Belediye tarafından fiilen tanındığını, yapı için vergi ödemeleri yapıldığını, kamu hizmetlerinden yararlanıldığını ve hatta aynı bölgedeki benzer yapıların kamulaştırıldığını ancak yalnızca kendi yapısına yönelik yıkım kararı alındığını ileri sürmüştür.

9. Ayrıca imar planlarının mahkeme kararıyla iptal edildiğini, bu nedenle yapının kamulaştırılmasına ilişkin daha önce açılmış davanın da konusuz kaldığı gerekçesiyle esasa girilmeden reddedildiğini belirtmiştir. Yapının ruhsata bağlanabilir nitelikte olduğunu ve geçmişte yapı için ruhsat verildiğini, bu hususun mahkemece yapılacak keşif ve bilirkişi incelemesiyle ortaya konulabileceğini ileri sürmüştür.

10. Başvurucu, yirmi bir yıl önce alınan bir karara dayanarak bedel ödenmeden yıkım yapılmasının mülkiyet hakkına aykırı olduğunu, bu süreçte etkin yargısal denetim sağlanmadığını ve bu nedenlerle Anayasa’nın 35. maddesi kapsamında güvence altına alınan mülkiyet hakkı ile 36. maddede düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

11. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan İrfan Öztekin [1. B.] (B. No: 2014/19140, 5/12/2017), Rifat Algan [2. B.] (B. No: 2014/19138, 22/2/2018), Durali Gümüşbaş [2. B.] (B. No: 2015/6427, 10/10/2018) ve Abbas Özçelik ve diğerleri [1. B.] (B. No: 2016/3193, 29/5/2019) kararlarında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir.

12. Anayasa Mahkemesi bu kararlarda her ne kadar yapının ruhsatsız olduğu sabit olsa da, kamu makamlarının uzun yıllar boyunca herhangi bir yıkım işlemi gerçekleştirmemesi, yapı üzerinden vergi alınması, kamu hizmetlerinden faydalanmasına izin verilmesi ve hatta bazı kısımlarına ruhsat verilmesi gibi fiilî davranışlarının başvurucuda yıkıma karşı meşru bir beklenti oluşturduğunu ve bu durumun ekonomik bir değer teşkil ettiğini kabul etmiştir.

13. Anayasa Mahkemesi, yine bu kararlarda yargı mercilerinin sadece binanın ruhsatsız olduğu olgusundan hareket edip olayın gelişiminde kamu makamlarının edilgen tutumunu dikkate almamalarının bütün zarara tek başına başvurucuların katlanması sonucuna yol açtığını belirterek başvuruculara şahsi olarak aşırı ve olağan dışı bir külfet yüklendiği sonucuna ulaşmıştır.

14. Başvurucu tarafından ruhsatsız olarak inşa edildiği ve daha sonra ilave kat yapılarak kullanılmaya devam edildiği anlaşılan yapı hakkında 1994 ve 1996 yıllarında alınan yıkım kararlarının 25/2/2016 tarihine kadar uygulanmaması başvurucuda bu yapının yıkılmayacağı yönünde bir beklentiye yol açmıştır.

15. Başvurucunun yapının yıkılması nedeniyle uğradığını ileri sürdüğü zararların karşılanması için açtığı dava ise yapının ruhsatsız olduğu gerekçesiyle reddedilmiştir. Somut olay yönünden İrfan Öztekin, Rifat Algan, Durali Gümüşbaş ve Abbas Özçelik ve diğerleri kararlarından ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

16. Somut olayda, yargı mercilerinin sadece yapının ruhsatsız olduğu olgusundan hareket edip olayın gelişiminde kamu makamlarının edilgen tutumunu dikkate almamaları, bütün zarara tek başına başvurucunun katlanması sonucuna yol açmış ve başvurucuya şahsi olarak aşırı ve olağan dışı bir külfet yüklemiştir. Bu nedenle başvurucunun yapısının tazminat ödenmeksizin yıkılması suretiyle mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin ölçülü olmadığı anlaşılmaktadır.

17. Açıklanan gerekçelerle, yapı bedelinin tazmin edilmemesi yönünden Anayasa’nın 35. maddesi kapsamında güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiği kanaatiyle, aksi yöndeki Mahkeme kararına katılmıyoruz.

 

Üye

Engin YILDIRIM

Üye

Kenan YAŞAR

 

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal Olmadığı)
Künye
(Abdurrahman Dede [2. B.], B. No: 2020/25079, 25/6/2025, § …)
   
Başvuru Adı ABDURRAHMAN DEDE
Başvuru No 2020/25079
Başvuru Tarihi 24/8/2020
Karar Tarihi 25/6/2025
Birleşen Başvurular 2022/80852

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, imar mevzuatına aykırı olduğundan bahisle yapının yıkılması ve bedelinin ödenmemesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Mülkiyet hakkı İmar Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
Tazminat (kamu kurumlarının tarafı olduğu uyuşmazlıklar) İhlal Olmadığı
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi