logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Yüce Alkas Tarım Reklamcılık Medikal Tur. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti. [1. B.], B. No: 2020/1422, 12/6/2025, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

YÜCE ALKAS TARIM REKLAMCILIK MEDİKAL TUR. İNŞ. SAN. ve
TİC. LTD. ŞTİ. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/1422)

 

Karar Tarihi: 12/6/2025

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Olcay ÖZCAN

Başvurucu

:

Yüce Alkas Tarım Reklamcılık Medikal Tur. İnş. San. ve Tic.

 

 

Ltd. Şti.

Vekili

:

Av. Durmuş ÖZDEMİR

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, mantar üretim tesisine girişin ve kuyudan su kullanımının engellenmesi ile meydana gelen zararların karşılanmaması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkindir.

2. Başvurucu Şirket ile M.K. arasında 1/2/2008 tarihli kira sözleşmesi imzalanmıştır. Buna göre Adana'nın Yüreğir ilçesi Akkuyu köyünde bulunan iki ayrı tarla ve bina vasıflı parsel M.K. tarafından sekiz yıl süreyle mantar üretim tesisi olarak kullanılmak üzere başvurucuya kiralanmıştır. Kira sözleşmesinde tarla ve binada yapılacak tadilatların ve eklerin kira süresinin bitiminde mal sahibine ait olacağı ifade edilmiştir.

3. M.K., başvurucu ve yetkilisi R.Y. aleyhine icra takibi başlatmış ve ardından da ödeme emri 22/11/2010tarihinde tebliğ edildiği hâlde başvurucunun borcunu ödemediği gerekçesiyle temerrüt sebebiyleaktin feshi ve tahliye talebiyle Adana 1. İcra Mahkemesinde (İcra Mahkemesi) dava açmıştır. İcra Mahkemesi davayı kabul ederek başvurucunun taşınmazlardan tahliyesine karar vermiş ve bu karar yasal yollardan geçerek 27/2/2013 tarihinde kesinleşmiştir.

4. Başvurucu anılan icra takibi sırasında kendisi adına ödeme emrini tebliğ alan S.Ç. adında çalışanı bulunmadığını belirterek S.Ç. ve posta dağıtım görevlisi F.B. hakkında 1/7/2011 tarihinde Adana Cumhuriyet Başsavcılığına şikâyette bulunmuş ve yapılan soruşturma sonucunda bu kişiler hakkında ceza davası açılmıştır. 10. Asliye Ceza Mahkemesi 8/4/2013 tarihinde S.Ç.nin başvurucunun çalışanı olmadığı hâlde posta dağıtım görevlisini çalışanmış gibi yanıltıp tebligatı başvurucu adına tebliğ aldığını ve posta dağıtım görevlisinin de gerekli araştırmayı yapmadan S.Ç.ye tebliğ yaptığını belirterek S.Ç.nin 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı TebligatKanunu ve posta dağıtım görevlisi F.B.nin de 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu hükümleri uyarınca cezalandırılmasına karar vermiştir. Karar itiraz edilmeksizin kesinleşmiştir.

5. Başvurucu, ceza yargılaması üzerine 12/6/2013 tarihinde tahliye kararı veren İcra Mahkemesine başvurmuş veyargılamanın yenilenmesini talep etmiştir. İcra Mahkemesi 19/11/2013 tarihinde ceza yargılamasındaki tespitlere yer vererek icra dosyasında ödeme emrinin usulsüz tebliğ edildiğini belirtmiş ve davanın kabulüne, önceki kararın kaldırılmasına ve icra dosyası kararının icrasının durdurulmasına karar vermiştir.

6. Bireysel başvuruya konu edilen yargılamada ise başvurucu 24/5/2011 tarihinde M.K. aleyhine açtığı el atmanın önlenmesi davasında kiralanan alanda faaliyetinin engellediğini, parsellerin çevresinin tel örgü ile çevrilmesi, nizamiye kapısı konularak ürünün ekili olduğu binaya girişe ve su kuyusunu kullanmasına mani olunması suretiyle zarara uğratıldığını ileri sürmüştür. Bu davada başvurucu tazminat hakkını saklı tutmuştur.Başvurucu 26/7/2012 tarihinde K. İnş. Yapı Mimarlık Mühendislik San. ve Tic. Ltd. Şti. ile A.K.K. aleyhine aynı gerekçelerle başka bir el atmanın önlenmesi ve zararlarının tazmini talebiyle dava açmış, davalıların M.K. ile birlikte hareket ettiğini ileri sürmüştür.Tazminat talebini yeniden ürün ekiminin imkânsız hâle getirilmesi ve kullanımdan yoksun kalması olarak açıklamıştır. Davalılar ise suyun ve binanın kullanımına engel olunmadığını, başvurucu tarafından inşa edilen tesisteki ortamın anılan mantarın üretilmesine elverişli olmadığını iddia etmiştir. Her iki dava Adana 5. Asliye Hukuk Mahkemesinde (Asliye Hukuk Mahkemesi) birleştirilmiştir.

7. 31/5/2011 tarihinde yapılan keşif sonrası alınan ziraat mühendisi bilirkişi raporunda, 195 m²lik mantar üretim tesisi niteliğinde bina inşa edildiği, üretimi yapılan mantarların beş katlı galvanizli tel-sac malzemesi ile yapılmış ünitelerin dört tanesinin birleştirilmesi ile oluşan platformlardaki raflar içerisine yerleştirildiği, bahçe etrafının tel örgüyle çevrilmiş olduğu, binanın da bulunduğu bu alana sadece bir kapıdan giriş yapılabildiği, taşınmaz içerisinde bir adet su kuyusunun bulunduğu ve tesisin uzun zamandır (tahminen 3-4 ay) kullanılmamakta olduğunun anlaşıldığı ifade edilmiştir. Mantar yetiştirmenin en önemli unsurunun nemin sağlanması için sulama yapılması olduğu, ortamın rutubetinin ayarlanması için sulama sisteminin bulunduğu ancak suyun kullanılamaması nedeniyle mantarların önemli kısmının zarara uğradığı ve kalan kısmın da kısa bir süre içinde olumsuz etkilenmesiyle birlikte 12.000 adedin tamamının zarara uğrayacağı belirtilmiştir. Ayrıca üretim zinciri bozulup üretim yapılamaması nedeniyle tesisin yıllık ortalama gelirinden işletme sermayesi düşüldüğünde mahrum kalınan yıllık net gelirin 588.000 TL olacağı ve tesisin eski hâline gelmesi için 138.092 TL'ye ihtiyaç olduğuifade edilmiştir. Yargılama sırasında başvurucu bilirkişi raporu ile belirlenen zarar bedelini esas aldığını ifade etmiş ve davayı ıslah ederek dava değerini 588.000 TL'ye yükseltmiştir.

8. 3/12/2013 tarihinde yapılan keşif sonrası bir ziraat mühendisi ve bir biyoloji mühendisi bilirkişi tarafından düzenlenen 6/6/2014 tarihli raporda ise çatının çinko malzemesi nedeniyle izolasyonu sağlamakta yetersiz olduğu ve bunun da sıcaklık ve nemi ayarlamakta sorun yarattığı, önceki ziraat bilirkişi raporunda belirtilen klima sayısının istenilen ekolojik koşulları sağlamak için yeterli olmadığı ve pencerelerin de hava girişini engellenmediği ifade edilmiştir. Ayrıca mantarların ışık ihtiyacını karşılayacak aydınlatma bulunmadığı, gün ışığının ise kontrolsüz olup homojen dağılım sağlamayacağı, fotoğraflardananlaşılacağı üzere misel sarılımının da homojen olmadığı ve toprakla temas kesilmediğinden hijyenin sağlanmasının mümkün olmadığı belirtilmiştir. Fotoğraflar incelendiğinde torbaların üzerinde sporların olduğu ve bunun da bir önceki hasadın geç yapıldığını gösterdiği ifade edilmiştir. Sonuç olarak nemi sağlamak içinbinanın mantar yetiştiriciliğinin ticari üretimi için yeterli olmadığı, çok iptidai koşullarda hazırlanan tesis olduğu ve burada üretim yapmanın ancak tesadüfen gerçekleşebileceği belirtilmiştir. Başvurucu, bu rapora karşı itirazında üç yıl sonra davalıların tesisi kullanılamaz hâle getirdikten sonra yeniden yapılan keşif sonrası düzenlenen raporun hatalı olduğunu ve önceki raporun dikkate alınmadığını ileri sürmüştür.

9. Asliye Hukuk Mahkemesi 7/5/2015 tarihinde asıl ve birleşen davayı reddetmiş ancak kararda gerekçe kısmına yer verilmemiştir.

10. Yapılan temyiz talebini inceleyen Yargıtay 3. Hukuk Dairesi (Yargıtay) 25/4/2017 tarihinde gerekçeli kararda hükmedilen sonuca nasıl varıldığı konusunda herhangi bir açıklama yapılmadığı, yasanın aradığı anlamda gerekçeli bir hükmün mevcut olmaması ve ortada denetlenebilecek gerekçeli bir karar bulunmaması nedeniyle kararı bozmuş ve bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına karar vermiştir.

11. Bozmaya uyan Asliye Hukuk Mahkemesi 7/11/2017 tarihli ilk duruşmada yeniden asıl ve birleşen davanın reddine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; dosya kapsamı, alınan bilirkişi raporu ve yapılan inceleme sonunda yapının ticari bir üretim yapmak için yeterli olmadığı, istisnai koşullarda hazırlanan mantar üretim tesisi olduğu, müdahalenin davacının su kuyusu kullanmasına mani olma kastı taşımadığı ve müdahalenin meni talep etme koşullarının davacı lehine gerçekleşmediği ifade edilmiştir.

12. Başvurucu tarafından yapılan temyiz talebini değerlendiren Yargıtay 13/11/2018 tarihinde vekâlet ücreti dışındaki temyiz itirazlarının reddine, vekâlet ücreti yönünden de kararın düzelterek onanmasına karar vermiştir. Düzelterek onama kararında Asliye Hukuk Mahkemesi kararının uygun bulunduğu ifade edilmiştir. Başvurucu karar düzeltme talebinde bulunmuş ve daha sonra sunduğu 31/10/2019 tarihli dilekçesinde dava konusunun kira alacağı olmadığını, taşınmaz üzerine yaptığı inşaatın kullanılmasının engellenmesi, ektiği ürünlerin hasat zamanında mahsule zarar verilmesi ve toplanmasına engel olunması sonucu uğradığı zararların tazmini talebi olduğunu ifade etmiştir. Yargıtay karar düzeltme talebini 14/11/2019 tarihinde karar düzeltme sebepleri bulunmadığı gerekçesiyle reddetmiştir.

13. Başvurucu, nihai kararı 27/11/2019 tarihinde öğrenmiş ve 27/12/2019 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvuru, süresi içinde yapılmıştır.

14. Birinci Bölüm Üçüncü Komisyon 20/12/2023 tarihinde adil yargılanma hakkı kapsamında makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna, mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasının kabul edilebilirlik hususunun karara bağlanması Bölüm kararını gerektirdiğinden başvurunun Bölüme gönderilmesine karar vermiştir.

II. DEĞERLENDİRME

15. Başvurucu, bina yapımı ve mantar üretimi için gerekli belge ve ruhsatları aldığını, bu belgeve izinlere istinaden ekim yaptığını ve su kuyusundan irtibat sağlanarak sulama sistemi yapıldığını belirtmiştir. Tesiste meydana gelen zararın ilk keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporuyla belirlendiğini, kullanımın engellenmesi suretiyle sekiz yıl önce tesisin çürütüldüğünü ve ilk bilirkişi raporu irdelenmeden ve dava tarihinden üç yıl sonra tesis çürüdüğü sırada yapılan keşif sonrası düzenlenen ikinci bilirkişi raporuna dayanılarak davanın reddedilmesinin haksız olduğunu ileri sürmüştür. Yapılan müdahale nedeniyle ürünlere erişemediğinden gelir, pazar ve ticari itibar kaybına uğradığını iddia etmiştir. İnşa ettirdiği binaya ve kullanıma ilişkin haklarının ortadan kaldırıldığını belirterek adil yargılanma ve mülkiyet haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.

16. Başvuru mülkiyet hakkı kapsamında incelenmiştir.

17. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğinden şikâyet eden bir kimse, önce böyle bir hakkının var olduğunu kanıtlamak zorundadır. Bu nedenle öncelikle başvurucunun Anayasa'nın 35. maddesi uyarınca korunmayı gerektiren mülkiyete ilişkin bir menfaate sahip olup olmadığı noktasındaki hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekir (Cemile Ünlü, [2. B.], B. No: 2013/382, 16/4/2013, § 26; İhsan Vurucuoğlu [1. B.], B. No: 2013/539, 16/5/2013, § 31). Somut olayda başvurucu tarafından inşa edilen tesis ve içerisinde bulunan mantarların mülk teşkil ettiği açıktır.

18. Anayasa'nın 35. maddesiyle güvence altına alınan mülkiyet hakkı kapsamında devletin pozitif yükümlülükleri ile negatif yükümlülükleri arasında kesin bir sınırın tanımlanması mümkün olmamakla birlikte uygulanacak ilkeler benzerlik taşımaktadır. Somut olayda özel hukuk kişileri arasında bir uyuşmazlık söz konusudur. Bu bağlamda eldeki başvurunun devletin mülkiyet hakkına ilişkin pozitif yükümlülükleri kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

19. Özel kişiler arasındaki uyuşmazlıklarda olayda tarafların birbirleriyle çatışan menfaatleri bulunmaktadır. Dolayısıyla tarafların karşı karşıya gelen menfaatlerini gözeterek mülkiyet hakkını korumakla yükümlü bulunan devletin maddi ve usule ilişkin pozitif yükümlülüklerini yerine getirip getirmediği dikkate alınarak sonuca varılmalıdır. Bu bağlamda ilk olarak devletin etkili bir hukuksal mekanizma oluşturma yükümlülüğü çerçevesinde belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir bir kanun hükmünün mevcut olup olmadığı irdelenmelidir (Novartis Ag [1. B.], B. No: 2015/11867, 14/11/2018, § 76).

20. İkinci olarak başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahaleye etkin bir biçimde itiraz edebilme, savunma ve iddialarını yetkili makamlar önünde ortaya koyabilme olanağının tanınıp tanınmadığı incelenmelidir. Anayasa'nın 35. maddesi usule ilişkin açık bir güvenceden söz etmemektedir. Bununla birlikte mülkiyet hakkının gerçek anlamda korunabilmesi bakımından bu madde, Anayasa Mahkemesinin çeşitli kararlarında da ifade edildiği üzere mülk sahibine müdahalenin kanun dışı veya keyfî ya da makul olmayan şekilde uygulandığına ilişkin savunma ve itirazlarını sorumlu makamlar önünde etkin bir biçimde ortaya koyabilme olanağının tanınması güvencesini kapsamaktadır. Bu değerlendirme ise uygulanan sürecin bütününe bakılarak yapılmalıdır (benzer yöndeki kararlar için bkz. Bekir Yazıcı [GK], B. No: 2013/3044, 17/12/2015, § 71; Züliye Öztürk [1. B.], B. No: 2014/1734, 14/9/2017, § 36).

21. Mülkiyet hakkının usule ilişkin güvenceleri hem özel kişiler arasındaki mülkiyet uyuşmazlıklarında hem de taraflardan birinin kamu gücü olduğu durumlarda geçerlidir. Bu bağlamda mülkiyet hakkının korunmasının söz konusu olduğu durumlarda usule ilişkin güvencelerin somut olayda yerine getirildiğinden söz edilebilmesi için derece mahkemelerin kararlarında konu ile ilgili ve yeterli gerekçe bulunmalıdır. Ayrıca belirtmek gerekir ki bu zorunluluk davacının bütün iddialarına cevap verilmesi anlamına gelmemekle birlikte mülkiyet hakkını ilgilendiren davanın sonucuna etkili esasa ilişkin temel iddia ve itirazların yargılama makamlarınca özenli bir şekilde değerlendirilerek karşılanması gerekmektedir (Kamil Darbaz ve GMO Yapı Grup End. San. Tic. Ltd. Şti. [2. B.], B. No: 2015/12563, 24/5/2018, § 53).

22. Son olarak ise mülkiyet hakkını koruyacak ve yeterli güvenceler sağlayacak hukuksal mekanizmaların oluşturulup oluşturulmadığı incelenmelidir. Özel kişilerin mülkiyet haklarının çatıştığı bu gibi durumlarda bunlardan hangisine üstünlük tanınacağının takdiri, kanun koyucuya ve somut olayın koşulları gözönünde bulundurularak derece mahkemelerine ait bir yetkidir. Bununla birlikte her iki tarafın menfaatlerinin mümkün olduğunca dengelenmesi ve sürecin taraflardan biri aleyhine ölçüsüz bir sonuca da yol açmaması gerekir. Menfaatler dengesinin kurulmasında taraflardan biri aleyhine bireysel olarak aşırı ve olağan dışı bir külfetin yüklenmesi, pozitif yükümlülüklerin ihlali sonucunu doğurabilir. Buna göre olayın bütün şartları ve taraflara tanınan tüm imkânlar ile tarafların tutum ve davranışları gözönünde bulundurularak menfaatlerin adil bir şekilde dengelenip dengelenmediği değerlendirilmelidir (Faik Tari ve Sultan Tari [2. B.], B. No: 2014/12321, 20/7/2017, § 52).

23. Başvurucu; 2008 yılında kiraladığı taşınmaz üzerine inşa ettiği mantar üretim tesisinin inşası ve faaliyete geçmesi için gerekli izinleri aldığını, sulama için de sistem kurduğunu ancak davalıların tesise girmesine ve suyukullanmasına engel olmak suretiyle müdahalede bulunduklarını iddia etmiştir. Ayrıca tesise girişinin ve kuyudan su kullanımının engellenmesi sonucunda tesiste bulunan mantarların zarara uğradığından yakınmıştır. Bu gerekçelerle açtığı dava sırasında başvurucu tazminat talebini yeniden ürün ekiminin imkânsız hâle getirilmesi ve kullanımdan yoksun kalması olarak açıklamıştır. İlk bilirkişi raporunda mahrum kalınan yıllık net gelirin 588.000 TL olacağı ifade edilmiştir. Başvurucu da bilirkişi raporu ile belirlenen zarar bedelini esas aldığını ifade etmiş ve davayı ıslah ederek dava değerini 588.000 TL'ye yükseltmiştir.

24. Başvurucu, keşif sonrası alınan ilk bilirkişi raporunda zararlarının hesaplandığını ancak üç yıl sonra yeniden yapılan keşif sonucu düzenlenen ikinci bilirkişi raporunda ise ilk bilirkişi raporunun dikkate alınmadığını ve üç yıl sonra yapılan tespitlere göre hatalı değerlendirme yapıldığını ileri sürmüştür.

25. Somut olay incelendiğinde başvurucu, davacı sıfatıyla yer aldığı yargılamada iddia ve itirazlarını ileri sürmüş; kendisini avukat ile temsil ettirmiş ve karara karşı kanun yoluna başvurabilmiştir. Başvurucunun iddiaları yönündeniki kez keşif yapılmış ve bilirkişi raporları alınmıştır. Ayrıca başvurucu 31/10/2019 tarihli dilekçesinde dava konusunun kira alacağı olmadığını, taşınmaz üzerine yaptığı inşaatın kullanılmasının engellenmesi, ektiği ürünlerin hasat zamanındamahsule zarar verilmesi ve toplanmasınaengel olunması sonucuuğradığı zararların tazmini talebi olduğunu ifade etmiştir. Dolayısıyla başvurucunun mahsulüne gelen zarar nedeniyle talepte bulunduğu ve buna uygun şekilde tesisin yıllık net geliri 588.000 TL üzerinden davayı ıslah ettiği anlaşılmaktadır. Her ne kadar ilk bilirkişi raporunda mahrum kalınan yıllık net geliri 588.000 TL olarak hesap edilmiş ise de, ikinci bilirkişi raporunda, çatının çinko malzemesi nedeniyle izolasyonu sağlamakta yetersiz olduğu ve bunun da sıcaklık ve nemi ayarlamakta sorun yarattığı, önceki ziraat bilirkişi raporunda belirtilen klima sayısının istenilen ekolojik koşulları sağlamak için yeterli olmadığı ve pencerelerin de hava girişini engellenmediği, mantarların ışık ihtiyacını karşılayacak aydınlatma bulunmadığı, gün ışığının ise kontrolsüz olup homojen dağılım sağlamayacağı, fotoğraflardan anlaşılacağı üzere misel sarılımının homojen olmadığı ve toprakla temas kesilmediğinden hijyenin sağlanmasının mümkün olmadığı belirtilmiştir. Dolayısıyla ikinci bilirkişi raporunda anılan tesisten ürün elde edilmesinin mümkün olmadığı belirtilerek neden ürün elde edilemeyeceğine ilişkin somut gerekçelere yer verildiği görülmektedir. Asliye Hukuk Mahkemesi de ikinci bilirkişi raporunu esas alarak davayı sonuçlandırmıştır. Yapılan yargılama sonunda davanın sonucuna etkili olabilecek tüm iddia ve itirazların tartışıldığı, kararda hükme esas alınan bilirkişi raporuna atıf yapıldığı anlaşılmıştır. Öte yandan mahkeme kararlarının bariz bir takdir hatası veya açık keyfîlik içerdiği söylenemeyecektir.

26. Dolayısıyla devletin pozitif yükümlülükleri kapsamında başvurucunun mülkiyet hakkının korunmasına ilişkin etkin ve yeterli güvencelerin mevcut olduğu görülmüştür. Sonuç olarak tüm bu hususlar birlikte gözetildiğinde mülkiyet hakkının korunmasına yönelik devletin pozitif yükümlülüklerinin yerine getirildiği ve mülkiyet hakkına yönelik bir ihlal bulunmadığının açık olduğu anlaşılmıştır.

27. Açıklanan gerekçelerle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

Hasan Tahsin GÖKCAN ve Yusuf Şevki HAKYEMEZbu görüşe katılmamıştır.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA Hasan Tahsin GÖKCAN ve Yusuf Şevki HAKYEMEZ 'in karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 12/6/2025 tarihinde karar verildi.

 

 

 

KARŞIOY GEREKÇESİ

1. Çoğunluk gerekçesinde, başvuranın davada iddialarını ileri sürme ve karşı tarafın iddialarına cevap verme imkanına sahip olduğu, mahkemenin de alınan bilirkişi raporları doğrultusunda karar verdiği, ikinci bilirkişi raporunda başvuranın kurduğu tesisin teknik özellikleri nedeniyle burada mantar ürününün elde edilmesinin mümkün olmadığı belirtilmiş, kararda keyfilik veya bariz hata da bulunmadığından mülkiyet hakkına yönelik bir ihlalin bulunmadığının açık olduğu görüşüyle açıkça dayanaktan yoksunluk sonucuna ulaşılmıştır. Buna karşılık incelenen olayda mahkemenin mülkiyet hakkının gerektirdiği pozitif yükümlülüklere uygun ve özenli bir yargılama yapmadığı görülmektedir.

2. İncelenen olayda başvurucu şirket ile arsa sahibi arasında sekiz yıl süreyle mantar üretim tesisi olarak işletilmek üzere bir kira sözleşmesi düzenlenmiştir. Başvurucu mülk sahibinin arazinin girişine yaptığı engeller nedeniyle tesise giriş çıkışın ve suyun kullanımının engellendiğini, bu nedenle ürün ekiminin imkânsızlaştırıldığını ve kullanımdan yoksun kaldığını ileri sürmüştür. Başvurucu bu süreçte 2011 yılında el atmanın önlenmesi, 2012 yılında ise başka bir el atmanın önlenmesi ve zararlarının tazmini için davalar açmıştır. Yapılan ilk keşifte suyun kullanılamaması nedeniyle mantarların önemli kısmının zarar gördüğü, üretim zincirinin aksamaya uğradığı için mahrum kalınan gelirlerin olduğu tespit edilmiştir. Mahkemece 3/12/2013 tarihinde yapılan ikinci keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporunda ise tesisin çok iptidai koşullarda hazırlandığından bahisle üretim yapılamayacağı ifade edilmiştir. Buna karşın başvurucu ilgili mevzuat kapsamında yapı kullanma izin belgesi ile uzman biyolog denetiminde mantar üretim tesisi olarak gayrisıhhi müessese ruhsatını aldığının gözetilmediğini ileri sürmüştür.

3. Mahkemece alınan ikinci bilirkişi raporunda ve mahkeme kararında üretim yapılan tesisin keşif tarihindeki güncel koşullarının mı yoksa tesisin yapıldığı veya zarara uğradığı döneme dair mi inceleme yapıldığı anlaşılamamaktadır. Hâlbuki bu husus doğrudan uyuşmazlığın sonucunu etkileyen önemli bir unsurdur. Nitekim bilirkişi raporunun sonuç kısmındaki “mantar yetiştiriciliği amacıyla kullanılan bina ticari bir üretimi yapmak için yeterlidir” ifadeleri uyuşmazlığı aydınlatmaya yeterli gözükmemektedir. Hâlbuki mahkemece başvurucunun aldığı izin ve ruhsatlar, tesisin yapıldığı tarihteki koşullar araştırılarak sonradan kullanılamaz hâle gelip gelmediği, kullanılamaz hâle geldiyse kimin kusurunun olduğu hususlarının açıklığa kavuşturulması gerekirdi.

4. Esasen başvurucu kullanımının önlenmesi nedeniyle tesiste mevcut mantarlarının zarara uğradığından söz etmiştir. Başvurucunun belirttiği gibi ilk bilirkişi raporunda başvurucunun zarara uğradığı tespit edilerek bir zarar miktarı da hesaplandığına göre ikinci bilirkişi raporuyla ilk rapor arasında çelişki bulunmaktadır. Ayrıca ikinci raporda incelenmeyen hususlar da yer almaktadır. İlk derece mahkemesi ikinci rapora itibar etmekle birlikte raporlar arasındaki çelişkiye de değinmemiş, niçin ikinci raporu esas aldığını başvurucunun iddia ve itirazlarını karşılamak suretiyle gerekçelendirmemiştir. Dolayısıyla başvurucunun uyuşmazlığın sonucuna doğrudan etkili iddia ve itirazları mahkemelerce ilgili ve yeterli bir gerekçe ile karşılanmamıştır. Bu durumda hakkın pozitif yükümlülükleri kapsamında usul güvenceleri somut olayda yerine getirilmediği için mülkiyet hakkının ihlal edildiği görüşündeyim.

 

 

 

 

 Başkan

Hasan Tahsin GÖKCAN

 

 

 

KARŞIOY GEREKÇESİ

1. Mantar üretim tesisine girişinin ve kuyudan su kullanımının engellenmesi ile meydana gelen zararların karşılanmaması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddiasıyla yapılan bireysel başvuruda Mahkememiz çoğunluğunca ulaşılan başvurunun açıkça dayanaktan yoksunluk nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerektiği şeklindeki sonuca katılmamaktayım.

2. Somut bireysel başvuruya konu olayda başvurucu Şirket ile M.K. arasında 1/2/2008 tarihli kira sözleşmesi imzalanmış ve bu kapsamda Adana'nın Yüreğir ilçesi Akkuyu köyünde bulunan iki ayrı tarla ve bina vasıflı parsel M.K. tarafından sekiz yıl süreyle mantar üretim tesisi olarak kullanılmak üzere başvurucuya kiralanmıştır. Ancak temerrüt sebebiyle icra takibi başlatılmış ve başvurucu taşınmazlardan tahliye edilmiştir.

3. Bu süreçte başvurucu el atmanın önlenmesi ve uğradığı zararlar nedeniyle davalar açmıştır. Açılan davalar dolayısıyla ilgili yerde keşifler de yapılmıştır. Yürütülen yargılama süreçleri sonucunda başvurucunun talepleri reddedilmiştir.

4. Başvurucu bina yapımı ve mantar üretimi için gerekli belge ve ruhsatları aldığını, bu belgeve izinlere istinaden ekim yaptığını ve su kuyusundan irtibat sağlanarak sulama sistemi yapıldığını, tesiste meydana gelen zararın ilk keşif sonucu düzenlenen bilirkişi raporuyla belirlendiğini, kullanımın engellenmesi suretiyle sekiz yıl önce tesisin çürütüldüğünü ve ilk bilirkişi raporu irdelenmeden ve dava tarihinden üç yıl sonra tesis çürüdüğü sırada yapılan keşif sonrası düzenlenen ikinci bilirkişi raporuna dayanılarak davanın reddedilmesinin haksız olduğunu ve yapılan müdahale nedeniyle ürünlere erişemediğinden gelir, pazar ve ticari itibar kaybına uğradığını iddia ederek, inşa ettirdiği binaya ve kullanıma ilişkin haklarının ortadan kaldırıldığı gerekçesiylemülkiyet hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

5. Mahkememiz çoğunluğu ise yaptığı incelemede yargılama safahatine yer verdikten sonra yürütülen yargılama sürecinde devletin pozitif yükümlülükleri kapsamında başvurucunun mülkiyet hakkının korunmasına ilişkin etkin ve yeterli güvencelerin mevcut olduğunu, dolayısıyla mülkiyet hakkının korunmasına yönelik devletin pozitif yükümlülüklerinin yerine getirildiğini belirterek mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşmıştır. (§§ 25-27).

6. Oysa yürütülen yargılama sürecinde kiralanan yer, bu yerin kullanımı, şirketin tahliyesi ve tesisin başka amaçlarla kullanımı konularında başvurucunun ileri sürdüğü bazı iddiaların bilirkişi raporunda ve mahkeme kararlarında yeterince karşılanmadığı görülmektedir.

7. Dolayısıyla, dosyanın içeriğinde ulaşılan sonuçtan bağımsız olarak ifade etmek gerekir ki özellikle de davanın reddi kararında esas alınan ikinci bilirkişi raporunda uyuşmazlığın sonucunu doğrudan etkileyen hususların yeterince karşılanmadığı görülmektedir. Ek olarak, başvurucunun temel iddiaları karşısında farklı yönde sonuçlara ulaşılan iki bilirkişi raporundan mahkemece neden ikinci bilirkişi raporunun esas alındığına ilişkin tatminkar bir açıklamaya da mahkeme kararında yer verilmiş değildir.

8. Sonuç olarak devletin pozitif yükümlülükleri bağlamında yapılan incelemede başvurucunun mülkiyet hakkına yönelik yargısal makamlarca gerçekleştirilen müdahalede uyuşmazlığın esasını etkileyen konularda temel iddia ve itirazların mahkeme kararlarında ilgili ve yeterli gerekçe ile karşılandığını söyleyebilmek mümkün değildir.

9. Sıralanan gerekçelerle mülkiyet hakkına yönelik müdahalede yargılama makamlarının gerekli olan usul güvencelerini yeterince karşılayamamaları nedeniyle somut başvuruda başvurucunun Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle çoğunluğun kararına katılmamaktayım.

 

 

 

 

Üye

 Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Yüce Alkas Tarım Reklamcılık Medikal Tur. İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti. [1. B.], B. No: 2020/1422, 12/6/2025, § …)
   
Başvuru Adı YÜCE ALKAS TARIM REKLAMCILIK MEDİKAL TUR. İNŞ. SAN. ve TİC. LTD. ŞTİ.
Başvuru No 2020/1422
Başvuru Tarihi 27/12/2019
Karar Tarihi 12/6/2025

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, mantar üretim tesisine girişin ve kuyudan su kullanımının engellenmesi ile meydana gelen zararların karşılanmaması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Mülkiyet hakkı Özel hukuk ilişkileri Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi