Başkan
|
:
|
Basri BAĞCI
|
Üyeler
|
:
|
Engin YILDIRIM
|
|
|
Yıldız SEFERİNOĞLU
|
|
|
Kenan YAŞAR
|
|
|
Ömer ÇINAR
|
Raportör
|
:
|
Kemal ÖZEREN
|
Başvurucu
|
:
|
Niyazi KILIÇ
|
I. BAŞVURUNUN
KONUSU
1. Başvuru, denetçi belgesine konulan takyidatın
kaldırılması talebinin reddi nedeniyle özel hayata saygı hakkının ihlal
edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU
SÜRECİ
2. Başvuru 14/7/2020 tarihinde yapılmıştır. Komisyon,
başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar
vermiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet
Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir.
Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
III. OLAY VE
OLGULAR
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve
Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla ulaşılan bilgi ve
belgelere göre ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Başvurucu, İstanbul Üniversitesi Mühendislik Fakültesi
Elektrik - Elekronik Mühendisliği Bölümünde öğretim görevlisi olarak görev
yapmakta iken 15/8/2016 tarihli ve 672 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Kamu
Personeline İlişkin Alınan Tedbirlere Dair Kanun Hükmünde Kararname (672 sayılı
KHK) uyarınca kamu görevinden çıkarılmıştır. Bununla birlikte Çevre ve
Şehircilik Bakanlığının (İdare) 16/4/2018 tarihli kararı kapsamında
başvurucunun yapı denetim denetçi belgesine takyidat konulmuştur.
6. Başvurucu, denetçi belgesine konulan takyidatın
kaldırılması talebiyle 2/10/2018 tarihinde İdareye başvurmuştur. Başvurucunun
talebi, İdarenin 10/10/2018 tarihli işlemiyle reddedilmiştir. İşlemde ilgili
mevzuata değinilerek kamu görevinden çıkarılanların dolaylı da olsa kamu
hizmetinde görevlendirilemeyeceği, yapı denetim faaliyetinin de kamu hizmeti
niteliğinde olduğu belirtilmiştir.
7. Başvurucu, anılan işlemin iptali talebiyle dava
açmıştır. Dava dilekçesinde başvurucu, isminin Resmî Gazete'de yayımlanmak
suretiyle kamu görevinden çıkarıldığını, bu nedenle özel sektörde iş bulmasının
oldukça zor hâle geldiğini vurgulayarak belli bir eğitim sonucunda elde ettiği
denetçi belgesinin iptali ile bu durumun daha da zorlaştığını belirtmiş; bu
durumun anayasal haklarını da ihlal ettiğini ileri sürmüştür.
8. Ankara 23. İdare Mahkemesi (İdare Mahkemesi)
24/10/2019 tarihinde dava konusu işlemin iptaline karar vermiş; karar
gerekçesinde, ilgili mevzuatı değerlendirerek yapı denetim kuruluşlarında
istihdam edilen mimar ve mühendislerin kamu hizmetinde istihdam edilmiş
sayılamayacağı ve işlemin hukuka aykırı olduğu sonucuna varmıştır.
9. İdare, bu karara karşı istinaf kanun yoluna
başvurmuştur. İstinaf dilekçesinde yapı denetim faaliyetinin kamu hizmeti
olduğunu belirten İdare, dava konusu işlemin hukuka uygun olduğunu ve İdare
Mahkemesi kararının kaldırılması gerektiğini ileri sürmüştür.
10. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 6. İdari Dava Dairesi (Daire)
25/2/2020 tarihinde İdare Mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine
karar vermiştir. Kararın gerekçesinde yapı denetim faaliyetinin kamu hizmeti
niteliği taşıdığı belirtilerek 672 sayılı KHK ile kamu görevinden çıkarılan
başvurucu hakkında tesis edilen işlemin hukuka aykırı olmadığı sonucuna
varılmıştır.
11. Nihai karar 14/4/2020 tarihinde başvurucu tarafından
öğrenilmiştir.
IV. İLGİLİ
HUKUK
A. İlgili
Mevzuat
12. 672 sayılı KHK'nın "Kamu personeline ilişkin
tedbirler" başlıklı 2. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Terör örgütlerine veya Milli
Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna
karar verilen yapı, oluşum veya gruplara ... iltisakı yahut bunlarla irtibatı
olan;
a) Ekli (1) sayılı listede yer alan
kişiler kamu görevinden,
...
başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın
çıkarılmıştır. ...
(2) Birinci fıkra gereğince kamu
görevinden ... çıkarılan kişilerin, mahkûmiyet kararı aranmaksızın, rütbe
ve/veya memuriyetleri alınır ve bu kişiler görev yaptıkları teşkilata yeniden
kabul edilmezler; bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemezler, doğrudan veya
dolaylı olarak görevlendirilemezler; ...
(3) Birinci fıkra kapsamında kamu
görevinden çıkarılanlar, varsa uhdelerinde taşımış oldukları büyükelçi, vali
gibi unvanları ve müsteşar, kaymakam ve benzeri meslek adlarını ve sıfatlarını
kullanamazlar ve bu unvan, sıfat ve meslek adlarına bağlı olarak sağlanan
haklardan yararlanamazlar."
13. Bahse konu düzenlemeler 6/2/2018 tarihli ve 7080
sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Kamu Personeline İlişkin Alınan Tedbirlere
Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul Edilmesine Dair Kanun'un 2. maddesi ile
aynen kabul edilmiştir.
14. 29/6/2001 tarihli ve 4708 sayılı Yapı Denetimi
Hakkında Kanun'un "Amaç, kapsam ve tanımlar" başlıklı 1.
maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Bu Kanunun amacı; can ve mal
güvenliğini teminen, imar plânına, fen, sanat ve sağlık kurallarına,
standartlara uygun kaliteli yapı yapılması için proje ve yapı denetimini
sağlamak ve yapı denetimine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.
...
Bu Kanunun uygulanmasında;
...
l) Denetçi mimar ve mühendis :İlgili
mühendis ve mimar meslek odalarına üyeliği devam eden ve Bakanlıkça denetçi
belgesi verilmiş mühendis ve mimarları,
...
ifade eder."
15. 4708 sayılı Kanun'un "Yapı denetim
kuruluşları ve görevleri" başlıklı 2. maddesinin ilgili kısmı
şöyledir:
"Bu Kanun kapsamına giren her türlü
yapı; Bakanlıktan aldığı izin belgesi ile çalışan ve münhasıran yapı denetimi
ile uğraşan tüzel kişiliğe sahip yapı denetim kuruluşlarının denetimine
tabidir. Yapı denetim hizmeti; yapı denetim kuruluşu ile yapı sahibi veya
vekili arasında akdedilen hizmet sözleşmesi hükümlerine göre yürütülür. ...
Yapı denetim kuruluşları; denetçi mimar
ve mühendisler ile yardımcı kontrol elemanları istihdam eder.
..."
16. 4708 sayılı Kanun'un "Sorumluluklar ve
yapılamayacak işler" başlıklı 3. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
" ...
(Ek cümle: 15/2/2018-7099/15 md.) Yapı
denetim kuruluşları öncelikle risk bazlı denetim yapar. Yapı denetim
kuruluşları, denetçi mimar ve mühendisler, proje müellifleri, laboratuvar
görevlileri ve yapı müteahhidi ile birlikte yapının ruhsat ve eklerine, fen,
sanat ve sağlık kurallarına aykırı, eksik, hatalı ve kusurlu yapılmış olması
nedeniyle ortaya çıkan yapı hasarından dolayı yapı sahibi ve ilgili idareye
karşı, kusurları oranında sorumludurlar. Bu sorumluluğun süresi; yapı kullanma
izninin alındığı tarihten itibaren, yapının taşıyıcı sisteminden dolayı on beş
yıl, taşıyıcı olmayan diğer kısımlarda ise iki yıldır."
17. 4708 sayılı Kanun'un "Diğer hükümler ve
yönetmelikler" başlıklı 12. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"Bu Kanunda hüküm bulunmayan
hallerde 3194 sayılı İmar Kanunu ve ilgili mevzuat hükümleri uygulanır.
(Değişik ikinci fıkra:14/2/2020-7221/28
md.) ... denetçi belgesi verilmesine ilişkin usul ve esaslar ile yapı denetim
ve laboratuvar kuruluşlarında görev alacak personelde aranacak nitelik, tecrübe
ve bunların istihdam şartları ile görev ve sorumlulukları; diğer yapı sorumlularının
nitelikleri, görevleri ile çalışma usul ve esasları; ... Bakanlıkça hazırlanan
yönetmeliklerle düzenlenir."
18. 5/2/2008 tarihli ve 26778 sayılı Resmî Gazete'de
yayımlanarak yürürlüğe giren Yapı Denetimi Uygulama Yönetmeliği'nin
(Yönetmelik) "Denetçi ve yardımcı kontrol elemanının görev ve
sorumlulukları" başlıklı 6. maddesi şöyledir:
"(1) (Değişik:RG-14/4/2012-28264)
Proje ve uygulama denetçisi mimar ve mühendisler tarafından, proje
müelliflerince hazırlanan projelerin mevzuata, Ek-3’te gösterilen Form-1 ile
belirlenmiş asgari kriterlere uygunluğu ve detay ve hesapların doğruluğu,
kontrol edilir. Var ise, eksiklik ve hataların giderilmesi sağlanır. Eksikliği
ve hatası bulunmayan projeler, ilgili denetçi mimar ve denetçi mühendis
tarafından onaylanır.
(2) Yapı ruhsatının alınmasını
müteakiben, yapı denetim kuruluşunun ilgili denetçileri, yapı sahibi, yapı
müteahhidi veya yapı müteahhidi adına şantiye şefi tarafından işyeri teslim
tutanağı tanzim edilerek ilgili idarenin onayına sunulur.
(3) İşyeri teslimi yapıldıktan sonra,
ihtisas alanlarına göre ilgili denetçiler, (Değişik
ibare:RG-29/12/2018-30640)(4) denetçiler ve yardımcı kontrol elemanları
tarafından, temel bölümünün inşası sırasında gerekli denetim ve gözetimler
yapılır; temel kalıp ve donatı imalatı kontrol tutanağı, temel topraklaması
kontrol tutanağı ve temel beton döküm tutanağı tanzim edilerek, yapılan
işlemlerin uygunluğu onaylanır.
(4) Yapının taşıyıcı sistem bölümünün
imalatı sırasında, beton kalıbı, demir teçhizatı ve gerekli diğer tesisat
kontrol edildikten sonra ek-8’de gösterilen form-6’ya uygun tutanak tanzim
edilir. Uygulama denetçisi inşaat mühendisi veya (Değişik
ibare:RG-29/12/2018-30640)(4) ilgili yardımcı kontrol elemanı gözetiminde beton
dökümüne izin verilir. Beton dökümünü müteakiben, ek-9’da gösterilen form-7’ye
uygun tutanak tanzim edilir. Yapıda gerçekleştirilecek her bir beton döküm işi
için bu tutanaklar ayrı ayrı hazırlanır.
(5) Yapının çatı örtüsü, dolgu
duvarları, kapı ve pencere kasaları ile tesisatlara ait imalatların tamamlanıp
sıvaya hazır hâle gelmesi ve iş bitimine kadar olan son bölümünde ise bodrum,
zemin, asma, normal kat ve çatı katlarının dış duvarları ve iç duvarları
kontrol tutanakları, elektrik tesisatı duvar boruları kontrol tutanağı,
elektrik kablo çekimi ve tali pano kontrol tutanağı, çatı konstrüksiyonu, ısı
yalıtımı, su yalıtımı ve çatı örtüsü kontrol tutanağı, temiz su boru tesisatı
hidrolik basınç testi kontrol tutanağı, pis su boru tesisatı sızdırmazlık testi
kontrol tutanağı, yapının sıvaya hazır duruma geldiğini belirten tutanak,
elektrik ana pano kontrol tutanağı ve mekanik tesisat montaj tutanağı tanzim
edilir.
(6) Maddede sayılan işlemler, ihtisas
konusuna göre ilgili (Değişik ibare:RG-29/12/2018-30640)(4) denetçi ve yardımcı
kontrol elemanlarının denetiminde sürdürülür."
19. Yönetmelik'in "Yapı denetim kuruluşunda görev
alacak teknik personelin deneyim ve nitelikleri" başlıklı 14.
maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
"(1) Yapı denetimi kuruluşu,
denetimini üstlendiği proje ve yapım işlerinde, Kanun ve bu Yönetmelik
hükümleri ile belirlenmiş görevlerini denetçi mimar ve denetçi mühendisler
eliyle yürütür. Denetçi mimar ve denetçi mühendis olarak görev yapabilmek için,
ilgililerin (Değişik ibare:RG-5/2/2013-28550) Merkez Yapı Denetim Komisyonuna
başvurarak, ek-17’de gösterilen form-15’e uygun denetçi belgesi almaları
zorunludur.
(2) Denetçi belgesi,
a) Proje inceleyecek ve inşaat denetimi
yapacak olan mimar için 'proje ve uygulama denetçisi',
b) Proje inceleyecek ve inşaat denetimi
yapacak olan inşaat mühendisi için 'proje ve uygulama denetçisi',
c) İnşaat denetimi yapacak inşaat
mühendisi için 'uygulama denetçisi',
ç) Proje inceleyecek ve inşaat denetimi
yapacak olan makine ve elektrik mühendisleri için 'proje ve uygulama
denetçisi',
...
(3) (Değişik:RG-8/7/2019-30825
Mükerrer) Denetçi belgesi aşağıdaki şartları taşıyan mimar ve mühendislere
verilir:
a) Türkiye Cumhuriyeti tâbiiyetinde
olması.
b) (Değişik:RG-23/12/2022-32052) Denetçi
adaylarından; şantiye mahallinde yapının denetim görevini yapacak mimar ve
mühendisler 75 yaşını doldurmamış olmalı ve şantiyelerde iş görebileceklerine
ilişkin olarak, görevini devamlı olarak yapmaya engel bir durumu olmadığı
ilgili sağlık kurum veya kuruluşunca belirlenmeli, diğer mimar ve mühendislerin
ise yalnızca görevini devamlı olarak yapmaya engel bir durumu olmadığı ilgili
sağlık kurum veya kuruluşunca belirlenmeli.
c) Mimar veya ilgili mühendis olması.
ç) İlgili meslek odasına kayıtlı olması.
d) T. C. kimlik numarasına sahip olması.
e) Devletin güvenliğine karşı suçlar,
Anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlar, zimmet, irtikâp, rüşvet,
hırsızlık, dolandırıcılık, sahtecilik, güveni kötüye kullanma, hileli iflas,
ihaleye fesat karıştırma, edimin ifasına fesat karıştırma, suçtan kaynaklanan
malvarlığı değerlerini aklama veya kaçakçılık suçlarından adli sicil kaydının
bulunmaması.
f) Mesleğinde fiilen en az beş yıl
çalıştığına ilişkin olarak ilgili kurum ve kuruluşlardan alınacak belgeler.
g) (Mülga:RG-11/12/2020-31331)
ğ) Proje ve uygulama denetçisi inşaat
mühendisleri için beş yıllık fiili meslek süresinin en az üç yılında proje
hazırlanması ya da incelenmesi konularında fiilen görev yaptığına dair ilgili
kurum ve kuruluşlardan alınacak belgeler.
(4) (Değişik:RG-8/7/2019-30825 Mükerrer)
Başvuru tarihi itibariyle bir kamu kuruluşunda çalışmakta olan mimar ve
mühendislerin sahip oldukları mesleki deneyimleri, çalıştıkları mesleki ihtisas
alanları ve çalışma süreleri belirtilecek şekilde görev yaptıkları kurumlardan
alınacak belgeler ile belgelendirilir.
(5) (Değişik:RG-8/7/2019-30825
Mükerrer) Serbest olarak veya özel sektörde çalışan mühendis ve mimarların,
mesleki deneyimleri ve çalışma süreleri, çalıştıkları özel kuruluşlardan alınan
ve çalışma alanı ile ilgili kamu kurum ve kuruluşları veya kamu kurumu
niteliğindeki meslek kuruluşlarınca onaylanan belge ile belgelendirilir.
Ayrıca, özel kuruluşlarda yapılan çalışmalar ilgili sosyal güvenlik kurumundan
teyit edilir.
(6)(Değişik:RG-22/8/2015-29453) Verilen
ya da yenilenen denetçi belgeleri beş yıl için geçerlidir. Bu sürenin sonunda
vize edilmeyen denetçi belgesinin kullanımına izin verilmez.
(7) (Mülga:RG-5/2/2013-28550)
(8) (Ek:RG-23/12/2022-32052) Denetçi
adaylarından üçüncü fıkranın (f) ve (ğ) bentleri ile dördüncü ve beşinci fıkralara
istinaden istenilen belgelerden ilgililerin yurt dışı çalışmalarına ilişkin
olanları Bakanlıkça belirlenen esaslara göre sunulur.
(9) (Ek:RG-23/12/2022-32052) 75 yaşını
dolduran veya yalnızca görevini devamlı yapmaya engel durumu olmadığını ilgili
sağlık kurum ve kuruluşunca belgelendiren mimar ve mühendisler için bu
maddedeki diğer şartları sağlamaları koşuluyla talepleri halinde Bakanlıkça
proje ve uygulama denetçisi belgesi düzenlenir. Ancak bu kişilerin şantiye
mahallinde yapının denetimi görevini yürütmesine izin verilmez.
(10) (Ek:RG-23/12/2022-32052) Sağlık
durumundaki değişiklik nedeniyle denetim görevi kapsamında düzenleme
yapılmasını isteyen proje ve uygulama denetçisi belgesine sahip kişiler, sağlık
durumuna ilişkin değişiklikleri öncelikle Bakanlığa bildirir ve bu
değişiklikler Bakanlıkça yapılır."
20. İdarenin 16/4/2018 tarihli ve 67634 sayılı "FETÖ
ve PDY soruşturması neticesinde yapı denetim görevlilerinin durumu" konulu
yazısının ilgili kısmı şöyledir:
" ...
Yukarıda yapılan açıklamalar ile
belirtilen hüküm ve görüşler doğrultusunda, Kanun Hükmünde Kararnamelerin
ekinde bulunan listelerde isimleri yer alan ve 4708 sayılı Kanun kapsamında
denetçi mimar ve mühendis, kontrol elemanı, yardımcı kontrol elemanı, yapı
denetim kuruluşu ve laboratuvar kuruluşu ortakları ile şirket müdürlerinin ve
hâlihazırda yapı denetim faaliyeti içinde belirtilen türde görev yapmakta olan
kişilerin faaliyetlerinin, ilgili kurumlardan bilgilerinin temin edilmesi
sonrasında (T.C.Kimlik No) engellenerek görevlerinin sonlandırılması, söz
konusu listelerde yer alan kişilerin bundan sonra denetim faaliyeti yapmalarına
izin verilmemesi ve bu yönde yapılacak başvuruların reddedilmesi, ayrıca bu
hususa ilişkin olarak 81 İl Valiliği'nin (Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğü)
talimatlandırılması hususlarında,
Olur Emirlerinize arz ederim."
B. Yargı
Kararları
21. Anayasa Mahkemesinin 4708 sayılı Kanun'un bazı
maddelerinin iptali talebiyle açılan davaya ilişkin 26/6/2002 tarihli ve
E.2001/377, K.2002/59 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...
Dava konusu kurallarla, 3194 sayılı İmar
Kanunu'nda yer alan fenni mesul müessesesinin yerine tüzelkişiliğe sahip 'yapı
denetim kuruluşları' ikame edilmektedir. Bu kuruluşlar merkezi yönetimden
aldıkları izin belgesi ile faaliyet gösterecekler, faaliyetleri merkezi yönetim
tarafından denetlenecektir. Kamu güvenliği ve kamu yararı amacıyla yapılan bu
düzenleme ile yapı denetim kuruluşlarına yerel yönetimlerin yerine geçme ve
karar alma yetkisi verilmemiş, mahalli nitelikteki müşterek ihtiyaçların
karşılanması için teknik destek sağlanmış, 3194 sayılı İmar Kanunu'nda var olan
yapı denetim yetkileri de kaldırılmamıştır.
Anayasa'nın 128. maddesinin birinci
fıkrasında, Devletin, kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzelkişilerinin
genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin
gerektirdiği asli ve sürekli görevlerin, memurlar ve diğer kamu görevlileri
tarafından yerine getirileceği belirtilmiştir.
İmar kolluğu faaliyetleri içinde yer
alan ve yapı ruhsatı verme, vermeme ya da yapıyı durdurma, yıkma işlemleri
yerel yönetimlerin yetkisinde olup, dava konusu düzenlemeyle yapı denetim
kuruluşlarına idari işlem yapma yetkisi verilmiş değildir. Başka bir anlatımla,
yapı denetim kuruluşları, kamu gücü kullanmadan teknik inceleme yapmak ve bu
konuda ilgili yerlere rapor, görüş ve bilgi vermekle görevlendirilmişlerdir.
Buna göre, yapı denetim kuruluşlarının
hizmetleri Devletin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü olduğu asli
ve sürekli görevler arasında bulunmamaktadır.
..."
22. Danıştay Altıncı Dairesinin 15/2/2023 tarihli ve
E.2021/7262, K.2023/1533 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
" ...
Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler
Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamelerin yukarıda bahsedilen
hükümlerinin, 4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun kapsamında denetçi mimar
ve mühendis, kontrol elemanı, yardımcı kontrol elemanı, yapı denetim kuruluşu
ve laboratuvar kuruluşu ortakları ile şirket müdürlerinin ve halihazırda yapı
denetim faaliyeti içinde belirtilen türde görev yapmakta olan kişilerin
görevlerinin sonlandırılmasını gerektirip gerektirmediği ve bundan sonra da
denetim faaliyeti yapmalarına engel teşkil edip etmediği hususu bakılan
uyuşmazlığın esasını teşkil etmekte olup, konuya açıklık kazandırılabilmesi
için, belirtilen görevlerin kamu hizmeti mahiyetinde olup olmadığının tespit
edilmesi gerekmektedir.
4708 sayılı Yapı Denetimi Hakkında
Kanunun genel gerekçesinde; 17 Ağustos ve 12 Kasım 1999 tarihlerinde yaşanan
depremler sonrasında meydana gelen can ve mal kayıplarının, denetimsiz yerleşme
ve yapılaşmaların yol açabilecekleri zararları bütün açıklığı ile gözler önüne
serdiği, ülkemizde yerleşme ve yapılaşmalara, 3194 sayılı İmar Kanunu ve ilgili
yönetmelik hükümleri ile getirilen denetime ilgili idarelerce uyulmadığı,
yapılan araştırmalarda, proje denetimi aşamasında dahi projelerin %9'unda
tasarım, hesap ve çizim hataları olduğu, uygulamanın ise hiç denetlenmediği ve
şantiyelerin % 90'nında yönetmelik ve standartlara aykırı beton döküldüğü ve
beton mukavemet değerlerinin projesinde öngörülenden ortalama olarak %40 daha
az olduğunun tespit edildiği, bu araştırmalar ve yaşanan son depremlerin, 3194
sayılı Kanun'da yapım işlerinde rol alan teknik uygulama sorumlusunun (fenni
mesul); yapı projelerini ve uygulamalarını denetlemekle sorumlu olan
belediyeler ve valiliklerin; uygulamayı hiç denetleyemediklerini ortaya
koyduğunu, ülkemizdeki yapı denetim sistemi ve yapım aşamasında görev alan
fenni mesullerin sorumluluklarını yeniden düzenlemek ve kağıt üzerinde
denetlenmiş gibi görülen, ancak hemen hemen hiç denetlenmeyen yapıların teknik
uygulama sorumlusu fenni mesullere verilecek cezalar ile ilgili yeni bir kanuni
düzenleme getirmek zorunluluğu olduğunun belirtildiği anlaşılmaktadır.
Yukarıda yer alan mevzuat hükümlerinin
birlikte değerlendirilmesinden; yapı denetimi sisteminin; denetimsiz yerleşme
ve yapılaşmaların yol açabilecekleri zararların önlenmesi, imar mevzuatı
kapsamında denetim ve uygulama sorumluluğu bulunan kişi ve idarelerin
görevlerini yerine getirmedeki eksiklik ve aksaklıklardan kaynaklanan ve
özellikle yaşanan depremler sonrasında meydana gelen can ve mal kayıpları,
denetimsiz yerleşme ve yapılaşmaların yol açabilecekleri zararların önlenmesi,
can ve mal güvenliğini teminen, imar plânına, fen, sanat ve sağlık kurallarına,
standartlara uygun kaliteli yapı yapılması ve kamusal bir ihtiyacın
karşılanması amacıyla getirildiği, 'ortaklarının tamamı mimar ve mühendislerden
oluşan tüzel kişi' olarak tanımlanan yapı denetim kuruluşlarının, Bakanlıktan
aldığı izin belgesi ile münhasıran yapı denetimi görevini yaptığı ve bu Kanunun
uygulanmasında imar mevzuatı uyarınca öngörülen fennî mesuliyeti ilgili idareye
karşı üstlendiği, bu nedenle, idarenin gözetim ve denetimi altında yürütülen
yapı denetimi faaliyetinin, kuruluş ve işleyişi bakımından kamu hizmeti
niteliği taşıdığı ve denetçi belgesi verilmiş mühendis ve mimarların da kamu
hizmeti yürüttüğü sonucuna varılmıştır.
..."
23. Danıştay Altıncı Dairesinin anılan kararının temyiz
incelemesi sonucunda Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu 2/5/2024 tarihli ve
E.2023/2671, K.2024/957 sayılı kararla, temyizen incelenen kararın usule ve
hukuka uygun olduğunu, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddiaların kararın
bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediğini belirterek temyiz isteminin
reddine karar vermiştir.
24. Ayrıca Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ilgili
kararları için bkz. Tamer Mahmutoğlu [GK], B. No: 2017/38953, 23/7/2020,
§§ 54-67).
V. İNCELEME VE
GEREKÇE
25. Anayasa Mahkemesinin 22/1/2025 tarihinde yapmış
olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Adli Yardım
Talebi Yönünden
26. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun
adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir (Mehmet Şerif Ay, B.
No: 2012/1181, 17/9/2013).
B. Başvurucunun
İddiaları ve Bakanlık Görüşü
27. Başvurucu; sahip olduğu uygulama ve proje denetçi
belgesini belli koşulları sağlamak suretiyle hak ettiğini, bunun iptal edilmesi
sonucunda özel sektörde dahi mühendislik yapmasının engellendiğini belirterek
mülkiyet hakkının, eğitim hakkının ve maddi ve manevi varlığın korunması ve
geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
28. Bakanlık görüşünde; ilgili mevzuat ve içtihatlar
hatırlatıldıktan sonra bu kapsamda başvurucunun özel hayata saygı hakkına
müdahale edilip edilmediğinin değerlendirilmesi gerektiği belirtilmiştir.
Bununla birlikte somut olayın Anayasa'nın 15. maddesi kapsamında incelenmesi
gerektiği, yapılacak incelemede ilgili mevzuat hükümleri ile birlikte somut
olayın kendine özgü koşullarının da değerlendirilmesi gerektiği bildirilmiştir.
C. Değerlendirme
1. Uygulanabilirlik
Yönünden
29. Anayasa’nın "Özel hayatın gizliliği"
başlıklı 20. maddesinin birinci fıkrasının ilgili kısmı şöyledir:
"Herkes, özel hayatına ... saygı
gösterilmesini isteme hakkına sahiptir. Özel hayatın ... gizliliğine
dokunulamaz."
30. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından
yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki
tavsifini kendisi takdir eder. Mesleki hayata yönelik tedbirlerin ya da
müdahalelerin hangi durumlarda özel hayat kapsamında görülmeye uygun
olduğu veya başvuru konusu edilen uyuşmazlıkların hangilerinin bu bağlamda
uygulanabilir kabul edileceği hususlarında ölçütler belirlenmesi ve bu ölçütler
dikkate alınarak değerlendirmeler yapılması gerekir (C.A. (3) [GK], B.
No: 2018/10286, 2/7/2020, § 88). Somut başvurunun da bu yönüyle ele alınması ve
yapılacak değerlendirmeler neticesinde özel hayata saygı hakkının uygulanabilir
olduğu sonucuna ulaşılması durumunda başvurucunun tüm iddialarının özel hayata
saygı hakkı bağlamında incelenmesi gerektiği değerlendirmiştir.
31. Anayasa Mahkemesi önceki birçok kararında özel hayata
ilişkin herhangi bir nedene dayanılmaksızın mesleki hayata yönelen
müdahalelerin özel hayata saygı hakkı kapsamında değerlendirilebilmesi için
gerekli olan koşulların neler olduğuna ilişkin detaylı değerlendirmelerde
bulunmuştur. Bu çerçevede özel hayata ilişkin herhangi bir nedene
dayanılmaksızın mesleki hayata yönelen müdahalelerin ya da tedbirlerin özel
hayata saygı hakkı kapsamında değerlendirilebilmesi için muhataplarının özel
hayatlarını etkilemesi veya bu düzeyde bir etkinin doğmasının muhtemel olması
gerekir (söz konusu koşullar için bkz. C.A. (3), §§ 97-101; Tamer
Mahmutoğlu, §§ 84-90; Ayla Demir İşat [GK], B. No: 2018/24245,
8/10/2020, §§ 106-110; Enis Aras [GK], B. No: 2018/36485, 14/12/2022, §§
39-49).
32. Başvurucunun denetçi belgesine konulan takyidatın
kaldırılması talebinin reddine ilişkin işlem, özel hayata saygı hakkının
otomatik olarak uygulanabilirliğini sağlamamakla birlikte mevcut başvurudaki
müdahalenin başvurucunun mesleki faaliyetlerinin aksamasına neden olduğu
görülmüştür. Bununla birlikte başvurucunun talebinin reddedilmesinin Fetullahçı
Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) ile iltisak ve irtibatının
olduğu gerekçesiyle kamu görevinden çıkarılmasına dayandığı dikkate alındığında
bahse konu işlemin başvurucunun sosyal ve mesleki ilişkileri ile kişisel ve
mesleki itibarını etkilediği, bu etkinin ciddi olduğu ve belirli bir ağırlık
düzeyine ulaştığı değerlendirilmiştir. Nitekim mühendis olan ve kamu görevinden
çıkarılan başvurucunun kamu kurumlarında çalışma imkânı olmadığı, bahse konu
denetçi belgesinin de özel sektörde çalışabilmeyi mümkün kılan bir niteliği
bulunduğu anlaşılmıştır.
33. Başvurucunun iddiaları da dikkate alındığında
başvurunun özel hayata saygı hakkı kapsamında incelenebilir olduğu kanaatine
varılmış ve başvurucunun iddiaları bir bütün hâlinde anılan hak kapsamında
değerlendirilmiştir.
2. Kabul
Edilebilirlik Yönünden
34. Başvurucu, bireysel başvuru öncesi yargılama
safahatına ilişkin nihai karar olan 25/2/2020 tarihli Daire kararını 14/4/2020
tarihinde öğrendikten sonra COVID-19 salgını nedeniyle yasal sürelerin
13/3/2020 ile 15/6/2020 tarihleri arasında durmasına dair düzenlemeden istifade
etmek suretiyle 14/7/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuş; başvurucunun
bireysel başvuruyu süresinde yaptığı görülmüştür.
35. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul
edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı
anlaşılan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul
edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
3. Esas
Yönünden
36. Özel hayata saygı hakkına yönelik negatif ve pozitif
yükümlülükler arasındaki sınırların kesin biçimde tanımlanması ve birbirinden
ayrılması her zaman mümkün değildir. Devlet için öngörülen negatif
yükümlülükler, her durumda özel hayata saygı hakkına keyfî surette müdahaleden
kaçınmayı gerekli kılar. Pozitif yükümlülükler de özel hayata saygı hakkının
korunmasını ve bireyler arası ilişkiler alanında olsa da özel hayata saygının
güvencelerini sağlamaya yönelik olaya özgü tedbirlerin alınmasını zorunlu kılar
(benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Adnan Oktar (3), B. No:
2013/1123, 2/10/2013, § 32; Ömür Kara ve Onursal Özbek, B. No:
2013/4825, 24/3/2016, § 46; Tamer Mahmutoğlu, § 98).
37. Başvurucunun denetçi belgesine konulan takyidatın
kaldırılması talebinin reddedilmesi sonucunda bu işlemin iptali talebiyle
açtığı davanın reddine karar verilmiş, istinaf başvurusu da reddedilmiştir.
Başvurucunun özel hayata saygı hakkına yönelik müdahalenin kamu gücünü kullanan
idari ve yargısal makamların kararlarından kaynaklandığı dikkate alındığında
başvurunun devletin negatif yükümlülükleri bağlamında incelenmesi gerektiği
değerlendirilmiştir.
a. Müdahalenin
Varlığı
38. Başvurucunun denetçi belgesine konulan takyidatın
kaldırılması talebinin reddedilmesinin mesleki faaliyetlerinin aksamasına neden
olması ve bu durumun sosyal ve mesleki ilişkileri ile kişisel ve mesleki
itibarını olumsuz şekilde etkilemesi nedeniyle özel hayata saygı hakkına
müdahalede bulunulduğu sonucuna varılmıştır.
b. Müdahalenin
İhlal Oluşturup Oluşturmadığı
39. Anayasa’nın 13. maddesi şöyledir:
"Temel hak ve hürriyetler, özlerine
dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere
bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın
sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine
ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."
40. Yukarıda belirlenen müdahale, Anayasa’nın 13.
maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı takdirde Anayasa’nın 20.
maddesini ihlal edecektir. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde
öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, meşru
amaç taşıma, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine
aykırı olmama kriterlerine uygun olup olmadığının belirlenmesi gerekir (Halil
Berk, B. No: 2017/8758, 21/3/2018, § 49; Süveyda Yarkın, B. No:
2017/39967, 11/12/2019, § 32; Şennur Acar, B. No: 2017/9370, 27/2/2020,
§ 34; R.G. [GK], B. No: 2017/31619, 23/7/2020, § 82).
i. Genel
İlkeler
41. Anayasa uyarınca temel hak ve özgürlüklere yönelik
müdahaleler öncelikle kanuna dayanması gerekir. Anayasa Mahkemesinin yerleşik
içtihadına göre de Anayasa'nın 13. maddesinde yer alan kanunilik ölçütünün
karşılanması için müdahale şeklî anlamda bir kanuna dayanmalıdır (Mehmet
Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 31; Bülent Polat [GK],
B. No: 2013/7666, 10/12/2015, § 75; Fatih Saraman [GK], B. No:
2014/7256, 27/2/2019, § 65; Turgut Duman, B. No: 2014/15365, 29/5/2019,
§ 66; Tamer Mahmutoğlu, § 103; Ayşe Ortak [GK], B. No:
2018/25011, 6/1/2022, § 72).
42. Bununla birlikte temel hak ve hürriyetlere müdahaleye
izin veren kanunların şeklen var olması yeterli değildir. Kanunilik ölçütü aynı
zamanda maddi bir içeriği de gerektirmekte olup bu noktada kanunun niteliği
önem kazanmaktadır. Kanunla sınırlama ölçütü sınırlamanın erişilebilirliğini,
öngörülebilirliğini ve kesinliğini ifade etmekte; böylece uygulayıcının keyfî
davranışlarının önüne geçtiği gibi kişinin hukuku bilmesine de yardımcı
olmakta; bu yönüyle hukuk güvenliği teminatı sağlamaktadır (Halime Sare
Aysal [GK], B. No: 2013/1789, 11/11/2015, § 62; Fatih Saraman, § 66;
Turgut Duman, § 67; Tamer Mahmutoğlu, § 104; Ayşe Ortak, §
73).
43. Kanunun bu gerekliliklere uygun olduğunun
söylenebilmesi için yeterince ulaşılabilir olması, vatandaşların belirli bir
olaya uygulanabilir nitelikteki hukuk kurallarının varlığı hakkında yeterli
bilgiye sahip olabilmesi, ayrıca ilgili normun keyfîliğe karşı uygun bir koruma
sağlaması, yetkili makamlara verilen yetkinin genişliğini ve icra edilme
biçimlerini yeterli bir netlikte tanımlaması gerekir (Halime Sare Aysal,
§ 63; Fatih Saraman, § 67; Turgut Duman, § 68; Tamer
Mahmutoğlu, § 105; Ayşe Ortak, § 74).
44. Hukukun kendisi -beraberinde getireceği idari
pratiğin dışında- söz konusu işlemin meşru amacını da gözönünde tutarak keyfî
müdahalelere karşı bireyi korumak için yetkili makamlara bırakılan takdir
yetkisinin kapsamını yeterince açık şekilde göstermelidir. Diğer bir anlatımla
hukuk sistemi, kamu makamlarına hangi koşullarda ve hangi sınırlar içinde
müdahalelerde bulunma yetkisinin verildiğini açık ifadelerle ortaya koyacak
nitelikte olmalı ve bu bağlamda ilgili müdahalenin muhataplarına müdahaleye
zemin hazırlayan koşullar ile müdahalenin sonuçları açısından bir öngörüde
bulunabilmeleri imkânı tanımalıdır (Halime Sare Aysal, § 64; Fatih
Saraman, § 68; Turgut Duman, § 69; Tamer Mahmutoğlu, § 106; Ayşe
Ortak, § 75).
45. Öte yandan her ihtimale çözüm getiremeyecek olan
yasal mevzuatın sağladığı koruma seviyesi, büyük ölçüde ilgili metnin
düzenlediği alan ve içeriğiyle birlikte muhataplarının niteliği ve sayısıyla
yakından bağlantılıdır. Bu nedenle kuralın karmaşık olması ya da belirli
ölçülerde soyutluk içermesi ve buna bağlı olarak hukuki yardım ile tam olarak
anlaşılabilir hâle gelmesi tek başına hukuken öngörülebilirlik ilkesine aykırı
görülemez. Bu kapsamda hak ya da özgürlüğe müdahale eden kural belirli
ölçülerdeki takdir alanını elbette uygulayıcıya bırakabilir. Fakat bu takdir
alanının sınırlarının da yeterli açıklıkta belirlenmesi ve kuralın
öngörülebilirliğini sağlayacak şekilde asgari bir kesinlik içermesi zaruridir (Halime
Sare Aysal, § 65; Fatih Saraman, § 69; Turgut Duman, § 70; Tamer
Mahmutoğlu, § 107; Ayşe Ortak, § 76).
46. Nihayetinde söz konusu koşulların yerine getirilip
getirilmediğini denetleyecek merci olan yargı organları; müdahalelere dayanak
olarak gösterilen kanuni düzenlemelerin erişilebilir, öngörülebilir ve kesin
nitelikte olup olmadığını irdelemekle, en başta da ilgili kanuni düzenlemeleri
önlerine gelen davalarda anılan çerçevede kalarak uygulamakla yükümlüdür (Tamer
Mahmutoğlu, § 108; Ayşe Ortak, § 77).
ii. İlkelerin
Olaya Uygulanması
47. Somut olaya konu olan ve idari ve yargısal makamlarca
verilen kararlardan kaynaklanan müdahalede 672 sayılı KHK'nın 2. maddesinde yer
alan Millî Güvenlik Kurulunca devletin millî güvenliğine karşı faaliyette
bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara iltisakı yahut bunlarla
irtibatı olduğu gerekçesiyle kamu görevinden çıkarılmış kişilerin bir daha kamu
hizmetinde istihdam edilemeyeceğine, doğrudan veya dolaylı olarak
görevlendirilemeyeceğine ilişkin düzenlemeye dayanıldığı anlaşılmıştır.
48. 672 sayılı KHK'nın 2. maddesinde yer alan bahse konu
hüküm 7080 sayılı Kanun'un 2. maddesi ile kanunlaşmıştır. Dolayısıyla
müdahalenin şeklî anlamda bir kanuna dayandığı söylenmelidir. Fakat tekrar
vurgulamak gerekir ki müdahaleye dayanak olan kanunun şeklen var olması,
kanunilik ölçütünün karşılandığının kabulü için tek başına yeterli değildir.
Kanunilik şartının sağlanması için şeklî anlamda bir kanunun var olması
gerekliliği ile birlikte bunun müdahaleye imkân sağlayacak şekilde maddi
içeriğinin bulunması, sınırlamanın erişilebilirliğini, öngörülebilirliğini ve
kesinliğini içermesi gerekir (Tamer Mahmutoğlu, § 110).
49. Somut olayda İdarenin 10/10/2018 tarihli işleminde
yapı denetim hizmetinin bir kamu hizmeti olduğu ve başvurucunun 672 sayılı KHK
ile kamu görevinden çıkarıldığı vurgulandıktan sonra anılan KHK'da yer alan "Kamu
hizmetinde dolaylı olarak görevlendirilemezler." şeklindeki hükmünden
hareketle başvurucunun denetçi belgesine konulan takyidatın kaldırılamayacağı
belirtilmiştir. İdare Mahkemesi tarafından verilen iptal kararını kaldıran ve
davanın reddine hükmeden Dairenin 25/2/2020 tarihli kararında da aynı şekilde
ilk olarak yapı denetiminin bir kamu hizmeti olduğu tespiti yapılmış ve "Kamu
hizmetinde dolaylı olarak görevlendirilemezler." hükmü kapsamında
başvurucunun talebinin reddedilmesinin hukuka uygun olduğuna karar verilmiştir.
Netice itibarıyla idari ve yargısal makamlarca yapı denetim hizmetinin bir kamu
hizmeti olduğu ortaya konulmuş, yapı denetim hizmeti yürüten kişilerin de
dolaylı olarak kamu hizmetinde görev alan kişiler olduğu sonucuna varılmıştır.
50. Kamu hizmeti; geniş tanımıyla devlet ya da diğer kamu
tüzel kişileri tarafından veya bunların denetimi ve gözetimleri altında, ortak
gereksinimleri karşılamak ve kamu yararını sağlamak için topluma sunulmuş
bulunan sürekli ve düzenli etkinliklerdir. Kamu hizmetlerinin bir kısmının
genel idare esaslarına göre yürütülmesi zorunlu iken bu zorunluluğu taşımayan
kamu hizmetlerinin devletin gözetimi ve denetimi altında, belli yasal usullerle
özel kişilere yaptırılabilmesi mümkündür. Bir kamu hizmetinin genel idare
esaslarına göre yürütülmesi, o kamu hizmetinde kamusal yönetim usullerinin
geçerli olmasını ifade etmektedir. Bu kapsamda kamusal yönetim usullerinin
geçerli olduğu asli ve sürekli bir kamu hizmetinin memurlar ve diğer kamu
görevlileri eliyle yürütülmesi zorunludur (AYM, E.2019/27, K.2019/56,
26/6/2019, §§ 6, 7).
51. Öncelikle yukarıda aktarılmış olan gerek 4708 sayılı
Kanun'da ve Yönetmelik'te yer alan düzenlemeler gerekse Danıştayın kararları
(bkz. §§ 14-19, 22,23) gözönüne alındığında yapı denetim hizmetinin bir kamu
hizmeti olduğu hususunda herhangi bir tereddüt bulunmamaktadır. Bununla
birlikte yapı denetim hizmetinin genel idare esaslarına göre yürütülmesi
gereken kamu hizmetlerinden olup olmadığı hususunda ise Anayasa Mahkemesi daha
önce bir belirleme yapmıştır. Bu bağlamda yapı denetim kuruluşlarının
hizmetlerinin devletin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü olduğu
asli ve sürekli görevler arasında bulunmadığına karar verilmiştir. (bkz. § 21).
Nitekim yapı denetim hizmetinin genel idare esaslarına göre yürütülmesi gereken
asli ve sürekli hizmetlerden sayılması hâlinde zaten bu hizmetin Anayasa'nın
128. maddesi gereğince memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle yürütülmesi
gerekliliğinin doğacağını belirtmek gerekir. Oysa somut olay özelinde belli
nitelikleri haiz olarak yapı denetim belgesine sahip mimar ve mühendisler
ilgili mevzuat kapsamında yapı denetim kuruluşlarında görev yapmaktadır.
52. Diğer yandan somut olaydaki müdahalenin kanuni
dayanağı olarak gösterilen "dolaylı olarak kamu hizmetinde
görevlendirilememe" ibaresi ayrıca incelenmelidir. Kapsamı yoruma açık
ve geniş olan kamu hizmeti kavramı yukarıdaki açıklamalardan da hareketle genel
idare esaslarına göre yürütülmesi zorunlu kamu hizmeti ve genel idare
esaslarına göre yürütülmesi zorunlu olmayan kamu hizmeti olarak temelde ikili
bir ayrıma tabi tutulabilir. Bu bağlamda 7080 sayılı Kanun'la kanunlaşmış olan
672 sayılı KHK'nın 2. maddesindeki "bir daha kamu hizmetinde istihdam
edilememe, doğrudan veya dolaylı olarak görevlendirilememe" şeklindeki
düzenlemede yer alan "kamu hizmetinde dolaylı olarak görevlendirilememe"
kavramının sınırlarının çizilmesi gerekmektedir.
53. Kamu hizmeti kavramı ortak gereksinimleri karşılamak
ve kamu yararını sağlamak için topluma sunulan sürekli ve düzenli bütün
etkinlikleri kapsamaktadır ki sosyal hayattaki birçok faaliyetin bu kapsama
girme kabiliyeti bulunmaktadır. Bu çerçevede bir kişi örneğin millî güvenliğin
sağlanması için üretilen bir kamu hizmetinde dolaylı olarak görevlendirilmiş
olabileceği gibi belediyelerin yürüttüğü peyzaj düzenlemeleriyle ürettiği kamu
hizmetinde de hizmet alınan bir şirkette çalışmak suretiyle dolaylı olarak
görev alabilir. Dolayısıyla 672 sayılı KHK'daki hükmün lafzından hareketle kamu
hizmeti kavramını, genel idare esaslarına göre yürütülmesi zorunlu olan
hizmetler şeklinde yorumlamak daraltıcı olabileceği gibi bunun bütün kamu
hizmetlerini kapsadığını söylemek ise son derece genişletici ve makul olmayan
bir yorumun ortaya çıkmasına sebep olacaktır. İdari ve yargısal makamların
üzerine düşen ise olağanüstü hâl dönemi düzenlemelerinin getiriliş amacına da
uygun olarak "kamu hizmetinde dolaylı olarak görevlendirilememe"
şeklindeki hükmü bu minvalde makul bir yoruma tabi tutmaktır.
54. Somut olayda ise idari ve yargısal makamlar
tarafından bu yönde bir inceleme ve değerlendirme yapılmaksızın anılan hükmün
makul olmayacak biçimde genişletici ve öngörülemez bir yoruma tabi tutulduğu
değerlendirilmiştir. Neticede başvurucunun denetçi belgesine konulan takyidatın
kaldırılması talebinin reddedilmesi suretiyle gerçekleştirilen müdahalenin
kanuni dayanağının bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
55. Yukarıda yer verilen tespitler uyarınca başvuruya
konu müdahalenin kanunilik şartını sağlamadığı anlaşıldığından söz konusu
müdahale açısından diğer güvence ölçütlerine riayet edilip edilmediğinin ayrıca
değerlendirilmesine gerek görülmemiştir.
56. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa'nın 20.
maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiği
sonucuna ulaşılmıştır.
VI. GİDERİM
57. Başvurucu; ihlalin tespit edilmesine, yeniden
yargılama yapılmasına ve 60.605 TL maddi, 10.000 TL manevi tazminat ödenmesine
karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
58. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının
ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki
yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerinin
yapması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa
Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında
belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216
sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un
50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü
yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için
bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül
Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri
Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
59. Diğer yandan ihlalin niteliğine göre yeniden yargılama
yapılmasının yeterli giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucunun tazminat
talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
VII. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. Özel
hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR
OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel
hayata saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin özel hayata saygı hakkının
ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak
üzere Ankara Bölge İdare Mahkemesi 6. İdari Dava Dairesine (E.2019/2815,
K.2020/348) iletilmesi için Ankara 23. İdare Mahkemesine (E.2019/71,
K.2019/2638) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucunun tazminat talebinin REDDİNE,
F. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına
GÖNDERİLMESİNE 22/1/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.