logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Kemal Polat [1. B.], B. No: 2020/27204, 19/11/2024, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

KEMAL POLAT BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/27204)

 

Karar Tarihi: 19/11/2024

R.G. Tarih ve Sayı: 28/7/2025 - 32969

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Recai AKYEL

 

 

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportörler

:

Mahmut ATEŞ

 

 

Murat İlter DEVECİ

Başvurucu

:

Kemal POLAT

Vekili

:

Av. Murat Mert ÖZKAN

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, kolluk görevlilerinin silahlı güç kullanması sonucu meydana gelen ölüm olayı ve bu olay hakkında yürütülen ceza soruşturmasının etkisizliği nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. 19/3/2019 tarihinde gündüz saatlerinde Kocaeli’nin Gebze ilçesinde devriye görevi yapan motosikletli polis ekipleri, içinde dört kişinin bulunduğu park hâlindeki otomobilden şüphelenmiş ve otomobildeki kişilerden inceleme için araçtan inmelerini talep etmiştir. Bu sırada aracın arka kapısından elinde silahla inen bir kişi havaya ateş ederek kaçmaya başlamıştır. Silahtan çıkan mermi, yakındaki bir binanın ikinci kat pencere camına isabet etmiştir. Adli sicil ve arama kayıtları olması nedeniyle kaçan kişinin başvurucunun oğlu Ş.P. olduğu tespit edilmiş ve yakalanması amacıyla takip edilmiştir.

3. Olay hakkında düzenlenen tutanaklara göre görevliler Ş.P.ye silahını atıp teslim olması konusunda defalarca ikaz yapmış, Ş.P. ise silahını görevlilere doğrultup “Yaklaşmayın, ateş ederim!” diyerek kaçmaya devam etmiştir. Ş.P. kaçarken otomobilini park etmek için yavaşlayan T.G. adlı sivil kişiyi silahla tehdit ederek araçtan indirmiş ve otomobili gasbederek kaçmaya çalışmıştır. Otomobilin kendiliğinden durması üzerine araçtan inen Ş.P.ye teslim olması konusunda yapılan çağrılar devam ederken Ş.P. bir kez daha silahını görevlilere doğrultarak “Yaklaşmayın, ateş ederim!” şeklinde tehditte bulunmuştur.

4. Takibe motosikleti ile katılan polis memuru M.Ç., Ş.P.nin kaçtığı sokağın ön tarafına gitmiş; motosikletinden inip yolu kesmiş, bu sırada yaya olarak takibe katılan polis memuru H.A. da sokağa girmiştir. Ş.P. bu sırada her iki görevli tarafından teslim olması yönünde yapılan çağrılara rağmen görevlileri hedef alarak silahıyla ateş etmeye başlamış; sokağa giren ve içinde iki sivil olan bir otomobili gasbetmeye çalışmıştır. M.Ç. ve H.A.nın ateş ederek karşılık vermesiyle yaşanan silahlı çatışmada Ş.P. başına mermi isabet etmesi sonucu yaralanmış, kaldırıldığı hastanede vefat etmiştir.

5. Olayla ilgili olarak derhâl başlatılan soruşturmada telsiz kayıtlarının çözümü yapılmış, çevredeki birçok işyerinin güvenlik kamerası görüntüleri izlenerek içerikleri hakkında tutanak düzenlenmiştir. Tutanakta görüntü kayıtlarından elde edilen ve olayın seyrini gösteren fotoğraflara da yer verilmiştir. Ayrıca olay günü takibe katılan görevlilerin, çevrede bulunan ve olayları gören sivil kişilerin, Ş.P.nin gasbetmeye çalıştığı otomobillerin sahiplerinin ve Ş.P.nin inerek kaçmaya başladığı araçtaki kişilerin beyanları Asayiş Büro Amirliğinde alınmıştır. Tüm bu delillerden olayın yukarıda özetlendiği şekilde gerçekleştiği, yaklaşık sekiz dakika sürdüğü, olay yeri ve saati itibarıyla çevrede çocuklar dâhil çok sayıda sivil şahsın olduğu anlaşılmıştır.

6. Olayın gerçekleştiği gün olay yerinde Cumhuriyet savcısının katılımıyla keşif yapılarak deliller toplanmış, fotoğraf çekimi yapılmış ve olay yerinin krokisi çizilmiştir. Olay yeri incelemesi sonucunda düzenlenen tutanaklara göre Ş.P.nin vurulduğu yer ile M.Ç. ve H.A.nın ateş ettikleri yer arasındaki mesafe 27 metredir. Ş.P.nin vurulduğu yerde içinde dört fişek olan şarjörü takılı bir tabanca, içinde sekiz fişek olan yedek bir şarjör bulunmuştur. Ş.P.nin üzerinden 88 hap ele geçirilmiştir. Ayrıca olayın gerçekleştiği alanda yapılan çalışmalarda 15 boş kovan, bir deforme mermi çekirdeği ve bir mermi çekirdeği gömleği parçası elde edilmiştir.

7. Ş.P. ile silahlı çatışmaya giren M.Ç. ve H.A.nın yanı sıra polis memuru H.A.nın şüpheli olarak ifadesi olay günü Asayiş Büro Amirliğinde alınmıştır. Ayrıca Cumhuriyet savcısı ertesi gün M.Ç. ve H.A.nın ifadesini almıştır. M.Ç. ve H.A. olayın yukarıda anlatıldığı şekilde gerçekleştiğini beyan ederek meşru müdafaa şartları altında silah kullandıklarını ve öldürme kasıtları olmadığını ifade etmiştir. H.Ar. ise takip sırasında havaya ateş ettiğini, ölüme neden olan silahlı çatışma sırasında silah kullanmadığını beyan etmiştir.

8. Elde edilen deliller üzerinde kriminal incelemeler yapılmıştır. Bu incelemeler sonucu düzenlenen raporlara göre;

i. Olay yerinde bulunan boş kovanlardan üçü Ş.P.nin kullandığı silahtan, beşi H.Ar.ın silahından, ikisi H.A.nın silahından, geriye kalan beşi ise M.Ç.nin silahından atılmıştır.

ii. Deforme mermi çekirdeği H.A.nın, mermi çekirdeği gömleği parçası ise H.Ar.ın silahından atılmıştır.

iii. Ş.P.ye ait silahın üzerinde kan lekesine rastlanmamıştır. Silah üzerinden alınan örneklerden mukayeseye elverişli DNA profili elde edilememiştir.

iv. Ş.P.nin pantolonunun sağ paçasında uzak atış mesafesinden yapılmış atışlara ait iki mermi giriş deliği tespit edilmiştir.

v. M.Ç. ve H.A. ile Ş.P.nin ellerinden alınan örneklerde atış artığına rastlanmamıştır. H.A.nın montunun sol kol cep ağız bölümünden alınan örneklerde atış artığı tespit edilmiştir.

vi. Ş.P.den ele geçirilen haplar uyuşturucu etken maddesi içermektedir.

9. Ş.P.nin cesedi üzerinde yapılan otopsi işleminde alın orta hat frontal saçlı deri çizgisi altında 1,5x1 cm ebadında ateşli silah mermi çekirdeği giriş yarası, oksipital saçlı deri üst ortada 2x2 cm ebadında ateşli silah mermi çekirdeği çıkış yarası tespit edilmiştir. Ş.P.nin cesedinde mermi çekirdeği bulunmamıştır. Düzenlenen otopsi raporunda kanında uyuşturucu ve uyarıcı maddeler tespit edilen Ş.P.nin ölümünün ateşli silah mermi çekirdeği yaralanmasına bağlı beyin kanaması ve parankim hasarı sonucu meydana geldiği, atışın uzak atış mesafesinden yapıldığı açıklanmıştır.

10. Soruşturma sonucunda polis memurları H.A., M.Ç. ve H.Ar. hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir. Kararın gerekçesinde uyuşturucu madde etkisi altındaki Ş.P.nin kaçarken ateşli silahla sivil kişilerin ve polis görevlilerinin can ve mal güvenliğini tehlikeye soktuğu, teslim olmasına yönelik çağrılara ve uyarı ateşlerine rağmen teslim olmayıp görevlilere öldürme maksadıyla ateş ettiği, gerek kendilerinin gerek vatandaşların can güvenliğini sağlamak için yasal yetkilerini kullanan polis memurlarının eylemlerinin meşru müdafaa sınırları içinde kaldığı açıklanmıştır.

11. Başvurucunun anılan karara yaptığı itiraz, sulh ceza hâkimliğince 11/2/2020 tarihinde reddedilmiştir.

12. Başvurucu, nihai kararı öğrenmesinin ardından 29/7/2020tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

13. Komisyon tarafından başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

14. Başvurucu; Ş.P.nin kolluk görevlilerinin orantısız güç kullanımı sonucu hayatını kaybettiğini, ölüm olayıyla ilgili olarak bazı tanıkların ifadelerinin kolluk görevlileri tarafından alındığını, bazı tanıkların ifadelerinin ise alınmadığını ifade ederek yaşam hakkının maddi ve usul boyutunun, aynı gerekçelerle de adil yargılanma hakkının da ihlal edildiğini iddia etmiştir. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; başvurucunun yakının ölümüne ilişkin olarak etkili bir soruşturma yürütülerek olayın hangi koşullar altında meydana geldiğinin tespit edildiği, Ş.P.nin kanun hükmünü yerine getirme ve meşru savunma hakkı kapsamında etkisiz hâle getirilmesinin yaşam hakkının ihlali olarak değerlendirilemeyeceği, olayda güvenlik güçlerinin Ş.P.nin eylemlerine orantısız şekilde yanıt verdiği ya da meşru savunmanın sınırlarını aştığını gösteren herhangi bir durum olmadığı belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında olaya müdahale eden polis ekiplerinin özel eğitimli olduklarını, olayın seyrinde Ş.P.nin hayatını tehlikeye sokmayacak bölgelerine ateş etme imkânları olmasına rağmen öldürme kastıyla başına ateş ederek meşru savunma sınırını aştıklarını öne sürmüştür.

15. Başvuru, yaşam hakkının öldürmeme yükümlülüğüne ilişkin maddi boyutu ile etkili soruşturma yürütme yükümlülüğüne ilişkin usul boyutu kapsamında incelenmiştir.

16. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan yaşam hakkının öldürmeme yükümlülüğüne ilişkin maddi boyutu ile etkili soruşturma yürütme yükümlülüğüne ilişkin usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

A. Yaşam Hakkının Maddi Boyutu Yönünden

17. Yaşam hakkını güvence altına alan Anayasa’nın 17. maddesi, devletin temel amaç ve görevlerini düzenleyen Anayasa’nın 5. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde devlete birtakım negatif ve pozitif yükümlülükler yükler (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 50; Fatma Akın ve Mehmet Eren [GK], B. No: 2017/26636, 10/11/2021, § 82). Bu yükümlükleri kapsamında devlet; bireylerin yaşamına kasıtlı ve hukuka aykırı olarak son vermeme (negatif yükümlülük) ve yetki alanındaki bireylerin yaşamlarını kamu görevlileri ile diğer bireylerin eylemlerinden hatta kişilerin kendi eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı korumak için gerekli tedbirleri alma (pozitif yükümlülük) ödevi altındadır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 51). Negatif yükümlülük, öldürme kastının olmadığı ancak güç kullanımının ölümle sonuçlandığı hâlleri de kapsamaktadır (Cemil Danışman, B. No: 2013/6319, 16/7/2014, § 44; Fatma Akın ve Mehmet Eren, § 83).

18. Anayasa’nın 17. maddesinin son fıkrasında meşru müdafaa hâli, yakalama ve tutuklama kararlarının yerine getirilmesi, bir tutuklu veya hükümlünün kaçmasının önlenmesi, bir ayaklanma veya isyanın bastırılması veya olağanüstü hâllerde yetkili merciin verdiği emirlerin uygulanması sırasında silah kullanılmasına kanunun cevaz verdiği zorunlu durumlarda yaşam hakkına yapılan müdahalenin hukuka uygun olduğu belirtilmiştir. Bu hüküm temel hak ve hürriyetlerin sınırlanmasını düzenleyen Anayasa’nın 13. maddesi ile birlikte düşünüldüğünde kamusal bir yetkiyle güç kullanan görevlilerin ancak Anayasa’da belirtilen amaçlara ulaşmak adına başka bir çarenin kalmadığı mutlak zorunlu durumlarda veorantılı bir biçimde silahlı güç kullanabilmelerine izin verildiği söylenebilir (Cemil Danışman, § 50; Fatma Akın ve Mehmet Eren, § 85). Dolayısıyla Anayasa’nın 17. maddesinin son fıkrası esas itibarıyla bir kişinin kasten öldürülmesine izin verilen durumları değil istenmeyen bir sonuç olarak ölüme sebep olan silahlı güç kullanımına izin verilen durumları açıklamaktadır (Narin Kurt [GK], B. No: 2018/2540, 1/12/2022, § 87).

19. Kolluk kuvvetlerinin silah kullanımını düzenleyen kanunlar yaşam hakkına ancak mutlak bir zorunluluk altında ve orantılı olarak müdahale edilebileceğini düzenlemeli; ayrıca gücün kötüye kullanılmasına, keyfîliğe ve belirli bir ölçüde de olsa kazalara karşı koruma sağlayabilecek düzeyde yeterli ve açık kurallar içermelidir (Gazal Kolanç ve diğerleri [GK], B. No: 2017/37897, 5/7/2022, § 336).

20. Yaşam hakkının sağladığı korumanın önemi dikkate alındığında ölümcül güç kullanımının söz konusu olduğu hâllerde, kullanılan gücün gerekliliği ve orantılılığı Anayasa Mahkemesince çok sıkı bir şekilde denetlenmelidir (İpek Deniz ve diğerleri, B. No: 2013/1595, 21/4/2016, § 117; Fatma Akın ve Mehmet Eren, § 87). Yapılacak değerlendirmede kamu gücünü kullanan görevlilerin eylemleri, bu görevlilere uygun talimatın ve kullanılan silahlar konusunda yeterli eğitimin verilip verilmediği ve eylemlerin planlanması ile kontrolü de dâhil olmak üzere olayı çevreleyen tüm koşullar gözetilmeli; kendisine karşı güç kullanılan kişinin önceki eylemleri ve kendisinin yarattığı tehlike hesaba katılmalıdır (Cemil Danışman, § 63; Turan Uytun ve Kevzer Uytun, B. No: 2013/9461, 15/12/2015, § 62; Fatma Akın ve Mehmet Eren, § 86).

21. Devletin bir bireyin ölümünden sorumlu tutulabilmesi için o kişinin devlet görevlileri tarafından öldürüldüğünün makul şüphenin ötesinde ispat edilmesi gerekir. İdari gözetim, gözaltı veya tutukluluk gibi bireyin devletin kontrolü altında bulunduğu sırada meydana gelen ölüm olaylarında olayın nasıl meydana geldiğine ilişkin bilgiler çoğunlukla yetkili makamların erişiminde olduğundan meydana gelen ölüm olayına ilişkin tatmin edici ve inandırıcı bir açıklama getirme yükümlülüğü yetkili makamların üzerindedir. Eğer devletin ölüm olayından sorumlu olduğu makul şüphenin ötesinde kanıtlanmışsa öldürme olayının Anayasa’nın 17. maddesinin son fıkrasında izin verilen istisnai durumlardan birinin kapsamına girdiğini ispat yükümlülüğü devlete geçer (İpek Deniz ve diğerleri, § 121; Gazal Kolanç ve diğerleri, § 325).

22. Son olarak ifade etmek gerekir ki Anayasa Mahkemesinin ilgili soruşturma ve kovuşturma makamlarının yerine geçerek ölüm olayına ilişkin delilleri değerlendirmesi söz konusu olamaz. Bu konudaki yetki ve sorumluluk ilk elden olayları inceleyen yetkili mercilerindir. Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi, ikna edici bulgulara dayanarak farklı bir değerlendirmede bulunabilir (Cemil Danışman, § 58; Fatma Akın ve Mehmet Eren, § 88).

23. Başvuruya konu ölüm olayı hakkında yürütülen ceza soruşturması sonunda verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda Ş.P.nin güvenlik güçlerinin silahlı güç kullanımı sonucunda öldüğü kabul edilmiştir. Bu durumda incelenmesi gereken husus; ölümcül güç kullanılmasının gerekçelendirilip gerekçelendirilmediği, bir başka ifadeyle silah kullanımının mutlak zorunlu bir durumda ve orantılı bir şekilde kullanılıp kullanılmadığıdır.

24. Somut olayda devriye görevi yapan motosikletli polis ekipleri, olduğu Ş.D'yle birlikte içinde dört kişi bulunan park hâlindeki bir otomobili şüpheli bulmuş ve içindeki kişilerden inceleme için araçtan inmelerini talep etmiştir. Bu sırada aracın arka kapısından elindeki silahla inen Ş.P. havaya ateş ederek kaçmaya başlamış vesilahtan çıkan mermi yakındaki bir binanın ikinci kat pencere camına isabet etmiştir (bkz. § 2). Olayın devamında Ş.P. iki sivil şahsın içinde olduğu otomobili silah zoruyla gasbetmeye çalışmış ancak başarılı olamamıştır. Çocuklar dâhil sivil şahısların yoğun olarak bulunduğu şehir merkezinde ve gündüz saatlerinde gerçekleşen, polis takibi ile sıkıştırılan Ş.P.nin bu kez silahını kolluk görevlilerine doğrultarak ateş ettiği kriminal inceleme raporları ve tanık beyanlarıyla belirlenmiştir. Olay bir bütün hâlinde değerlendirildiğinde kolluk görevlilerinin kanunla kendilerine verilen görevin ifası kapsamında kendilerinin ve çevrede bulunan diğer kişilerin hayat ve sağlığını korumak için meşru müdafaa şartlarında hareket ettiklerinde tereddüt bulunmamaktadır.

25. Somut olayın planlı bir polis operasyonu olmadığının, aksine Ş.P.nin rutin bir polis denetimi sırasında silahla ateş ederek kaçmaya başlaması üzerine aniden geliştiğinin altı çizilmelidir. Dolayısıyla kolluk görevlileri, yoğun bir sivil kalabalığın olduğu şehir merkezinde gerçekleşen olaydaki hareket tarzlarına olayın seyrine göre ve olay anında karar vermek zorunda kalmıştır. Soruşturma dosyasına yansıyan delillere göre takip sırasında Ş.P.ye müteaddit kere silahını bırakıp teslim olması konusunda uyarıldığı tartışmasızdır. Ş.P. ise bu uyarılara silahını görevlilere doğrultup “Yaklaşmayın, ateş ederim!” şeklindeki tehditlerle karşılık vermiştir. Olayın devamında kolluk görevlileri havaya uyarı atışı yaparak Ş.P.nin teslim olması konusundaki uyarılarını tekrarlamıştır. Kriminal inceleme sonucunda düzenlenen raporda Ş.P.nin pantolon paçasında uzak atış mesafesinden yapılmış iki mermi giriş deliği tespit edildiği belirtilmiştir. Ayrıca otopsi raporunda atışın uzak atış mesafesinden yapıldığı açıklanmıştır. Bu hususlar kolluk görevlilerinin amacının Ş.P.yi öldürmek değil aksine sağ ele geçirmek olduğunu göstermektedir.

26. Somut olayın açıklanan koşulları altında ölümcül güç kullanımının mutlak zorunlu olduğu, kendilerinin ve başkalarının hayatlarını koruma amacına kolluk görevlilerinin daha hafif bir sınırlama ile ulaşmalarının mümkün olmadığı, kullanılan silahlı gücün ortaya çıkan tehlikeye nispeten orantılı olduğu sonucuna varılmıştır.

27. Açıklanan gerekçelerle yaşam hakkının öldürmeme yükümlülüğüne ilişkin maddi boyutunun ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

B. Yaşam Hakkının Usul Boyutu Yönünden

28. Yaşam hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülükleri çerçevesinde devlet, yaşam hakkını korumak için oluşturulan yasal ve idari çerçevenin gereği gibi uygulanmasını ve bu hakka yönelik ihlallerin durdurulup cezalandırılmasını sağlayacak etkili bir yargısal sistem kurmakla da yükümlüdür. Bu usul yükümlülüğü şüpheli her ölüm olayının sorumlularının belirlenmesini ve gerekiyorsa cezalandırılmasını sağlayabilecek etkili bir soruşturma yürütülmesini gerektirir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, §§52, 54; Cemil Danışman, §§43, 95; Fatma Akın ve Mehmet Eren, § 97).

29. Kolluk görevlilerinin güç kullanması sonucu meydana gelen ölüm olayları hakkında yürütülmesi gereken soruşturma, şüphesiz ceza soruşturmasıdır (Okan Göçer, B. No: 2017/29596, 13/1/2021, § 58). Bu tür soruşturmanın Anayasa’nın 17. maddesinin gerektirdiği şekilde etkili olduğunun kabul edilebilmesi için soruşturma makamlarının resen harekete geçerek ölüm olayını aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek bütün delilleri tespit etmesi, soruşturma makamlarının olaya karışan kişilerden bağımsız olması, soruşturmanın makul bir özen ve süratle yürütülmesi, soruşturmanın veya sonuçlarının gerektiği ölçüde kamu denetimine açık olması ve meşru menfaatlerini korumak için ölen kişinin yakınlarının soruşturma sürecine gerekli olduğu ölçüde katılabilmesi gerekir. Ayrıca soruşturma sonucunda alınan karar; soruşturmada elde edilen tüm bulguların kapsamlı, nesnel ve tarafsız bir analizine dayanmalı ve kullanılan gücün gerekliliği ve orantılılığı hususunda değerlendirme içermelidir (Serpil Kerimoğlu, §§ 57, 58; Cemil Danışman, §§ 98-100; Fatma Akın ve Mehmet Eren, § 99). Sözü edilen soruşturmanın temel amacı, yaşam hakkını koruyan mevzuat hükümlerinin etkili bir şekilde uygulanmasını ve vuku bulan ölüm olayında sorumlular ile sorumlulukları tespit etmektir (Cemil Danışman, § 97; Narin Kurt, § 91).

30. Somut olayda Ş.P.nin ölümü üzerine resen ve derhâl bir ceza soruşturması başlatılmıştır. Cumhuriyet savcısı olay yeri incelemesi, ölü muayenesi ve otopsi gibi işlemleri bizzat yürütmüştür. Cumhuriyet savcısı ayrıca Ş.P. ile çatışmaya giren M.Ç. ve H.A.nın ifadeleri olayın hemen ertesi günü almıştır.

31. Yürütülen soruşturma kapsamında olay yeri krokisi çizilmiş, olay yerinin fotoğrafları çekilmiş, telsiz kayıtlarının çözümü yapılmış, çevrede bulunan birçok işyerinin güvenlik kamerası görüntüleri izlenerek içerikleri hakkında tutanak düzenlenmiş ve bu tutanakta görüntü kayıtlarından elde edilen olayın seyrini gösteren fotoğraflara yer verilmiştir. Kullanılan silahlar ve bu silahlardan çıkan mermi çekirdekleri ile kovanlar, tanık ve şüpheli beyanları, adli tıp ve kriminal inceleme raporları ivedilikle toplanmıştır. Soruşturma makamlarının Ş.P.ye ait olduğunu değerlendirdikleri silah üzerinde parmak izi incelemesi yapılmasa da soruşturmada toplanan diğer deliller (özellikle kamera kayıtları ve tanık anlatımları) silahın Ş.P.ye ait olduğunu ortaya koymuştur. Ayrıca başvurucunun soruşturma dosyası ve delillere erişimine herhangi bir kısıtlama getirilmemiş, soruşturma bir yıldan daha kısa bir sürede ve toplanan delillerin nesnel bir değerlendirmeye tabi tutulmasıyla sonuçlandırılmış, başvurucu da Başsavcılıkça verilen karara itiraz edebilmiştir. Dolayısıyla yürütülen soruşturmanın etkililiğinden şüphe etmek için bir neden bulunmamaktadır.

32. Açıklanan gerekçelerle yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Yaşam hakkının maddi boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Yaşam hakkının usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. 1. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının maddi boyutunun İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

2. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının usul boyutunun İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 19/11/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal Olmadığı)
Künye
(Kemal Polat [1. B.], B. No: 2020/27204, 19/11/2024, § …)
   
Başvuru Adı KEMAL POLAT
Başvuru No 2020/27204
Başvuru Tarihi 29/7/2020
Karar Tarihi 19/11/2024
Resmi Gazete Tarihi 28/7/2025 - 32969

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, kolluk görevlilerinin silahlı güç kullanması sonucu meydana gelen ölüm olayı ve bu olay hakkında yürütülen ceza soruşturmasının etkisizliği nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Yaşam hakkı Güvenlik güçlerinin ölümcül güç kullanması İhlal Olmadığı
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi