TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
EMRE ERDEM BAŞVURUSU (2)
(Başvuru Numarası: 2020/28378)
Karar Tarihi: 6/9/2023
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
Engin YILDIRIM
Yıldız SEFERİNOĞLU
Basri BAĞCI
Kenan YAŞAR
Raportör
Volkan ÇAKMAK
Başvurucu
Emre ERDEM
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, ceza infaz kurumları arasında sağlık koşulları gerekçe gösterilerek gerçekleştirilen nakil talebinin reddedilmesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu, silahlı terör örgütüne üye olma suçundan hükümlü olarak İzmir T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda (Kurum) tutulduğu dönemde, engelli olması ve vertigo rahatsızlığı bulunması nedeniyle Kurum içinde rahat hareket edemediğini, ciddi sıkıntılar yaşadığını belirterek kendisi için daha uygun şartları olan (koğuş içinde merdiven olmayan, yükseklik farkı içermeyen) rahat hareket imkânı bulacağı bir ceza infaz kurumuna (L veya R tipi) nakil talebinde bulunmuştur. Başvurucunun başvuru formuna ek olarak sunduğu, 2014, 2017 ve 2018 yıllarında düzenlenmiş sağlık raporlarında sağ kalça ve sağ ayağından ameliyat geçirdiği, sol ayak bileğinde kırık öyküsü ve açılı kaynama bulunduğu, sol bacağının diğerinden daha kısa kaldığı, sol uyluğunda körelme/küçülme tespit edildiği, sağ gözünde görme problemi olduğu ve her raporda farklı (%64, %74, %71) belirtilmekle beraber yaklaşık %70 oranında engelli olduğu görülmüştür.
3. Başvurucu 25/6/2019 tarihli nakil talebini içeren dilekçesi üzerine durumunun tespit edilmesi adına sağlık kurumuna sevk edilmiştir. Hakkında düzenlenen 6/12/2019 tarihli raporda başvurucunun ağır hastalığının olmadığı, hayatını ceza infaz kurumunda sürdürebileceği ancak merdiven, yükselti ve engebeli ortamdan arındırılmış düz zeminde kalmasının uygun olduğu, R (rehabilitasyon) tipi ceza infaz kurumuna nakledilmesine gerek olmadığı ifade edilmiştir.
4. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü 24/12/2019 tarihli yazı ile başvurucunun nakil talebinin uygun görülmediğini bildirmiştir. Başvurucu takip eden süreçte yeniden nakil talebinde bulunmuş ise de Bakanlık 18/2/2020 tarihli yazı ile sağlık evrakının yetersiz olduğunu, yeniden alınacak sağlık raporuna göre bir değerlendirme yapılacağını bildirmiştir. Başvurucu 27/7/2020 tarihinde, merdiveni olan bir odada barındırıldığı gerekçesiyle İzmir Cumhuriyet Başsavcılığına şikâyet dilekçesi sunmuştur. Başsavcılık 26/8/2020 tarihli yazı ile Kurum uygulamalarının mevzuata uygun olduğunu başvurucuya bildirmiştir.
5. Başvurucu, Başsavcılığın söz konusu kararını 30/8/2020 tarihinde öğrenmesi üzerine 11/9/2020 tarihinde tedbir talebiyle bireysel başvuruda bulunmuştur.
6. Komisyon tarafından başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
7. Anayasa Mahkemesi 16/9/2020 tarihinde başvurucunun sağlık koşullarına uygun imkânların sağlanması için gerekli tedbirlerin alınması yönünde tedbir kararı vermiştir. Söz konusu kararı takiben başvurucunun 24/9/2020 tarihinde Silivri 5 Numaralı L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna nakli sağlanmıştır. Aynı kararla başvurucunun adli yardım talebi de kabul edilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
8. Başvurucu; merdivenli, engebeli ortamda bulunmaması gerektiği yönünde sağlık raporu olmasına karşın uygun bir ceza infaz kurumuna nakledilmediğini, tutulduğu Kurumun koşullarının kendisini zorladığını, olumsuz yönde etkilediğini, bulunduğu ortamın koşulları nedeniyle birçok kez düşmek suretiyle yaralandığını, bu durumun kötü muamele yasağını ihlal ettiğini ileri sürmüştür. Konuya ilişkin süreci ve insan hakları yargısı içtihadını sunan Bakanlık, başvurucunun sağlık hizmetine erişiminin sağlandığını, kendisine Kurum içinde alternatifler önerildiğini belirterek kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiası için aranan asgari eşiğin aşılmadığını beyan etmiştir. Başvurucu; Bakanlık görüşüne karşı cevabında, tedbir kararı sonrası nakledildiği L tipi ceza infaz kurumunda sıkıntı yaşamadan, düşme korkusu olmadan rahatça barınabildiğini ancak nakil öncesi yaşadıklarının kötü muamele teşkil ettiğini ileri sürmüştür.
9. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan maddi ve manevi varlığı koruma ve geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü öncelikle negatif yükümlülük olarak kamu otoritelerinin kişilerin fiziksel ve ruhsal olarak zarar görmelerine neden olmamalarını gerektirdiği gibi ayrıca pozitif yükümlülük olarak devlete kişilerin işkence ve eziyete ya da insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir ceza veya muameleye maruz bırakılmalarını engelleyecek tedbirler alma ödevi yüklemektedir (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013). Mahpusların barındırılması, bedensel ve ruhsal sağlıklarının korunması gibi temel konularda ceza infaz kurumlarınca gerçekleştirilen işlem/eylem ya da ihmaller doğrudan mahpusların barınma koşullarını, dolayısıyla yaşam standartlarını etkilediğinden ceza infaz kurumlarındaki uygulamaların temel hak ve hürriyetlere müdahale teşkil ettiğine dair ileri sürülecek iddiaların esasının incelenmesine imkân sağlayan, ilgili ve yeterli gerekçeler sunan ve gerektiğinde uygun bir telafi imkânı sunan etkili hukuk yollarının mevcudiyeti ilgililere etkili başvuru hakkının sağlanması bakımından açık bir gerekliliktir(benzer yöndeki değerlendirme için bk. Meral Danış Beştaş (3), B. No: 2017/34087, 13/10/2020, §§ 39, 40). 16/5/2001 tarihli ve 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu uyarınca, mahpusların ceza infaz kurumundaki tutulma koşullarından kaynaklı olarak uğradıklarını ileri sürdükleri hak ihlalleriyle ilgili uyuşmazlıklarda infaz hâkimliklerinin çözüm üretecek, değerlendirme yapacak makamlar olduğu izahtan varestedir. Diğer taraftan ceza infaz kurumları arası nakil işlemlerinde Bakanlığın yetkili olduğu ve bu işlemlerin bir yargı faaliyeti olarak değil idari işlem veya eylem olarak yürütüldüğü açık olduğundan söz konusu taleplerin değerlendirilmesine dair işlemlerin iptali için idari yargı kolunda dava açılması mümkündür. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının uyması gereken bir ilke olup bu ilkeye uygun davranılmadığı takdirde ortaya çıkan ihlale karşı öncelikle ilgili hukuk sisteminin koruma mekanizmalarının işletilmesi şarttır. Bu nedenle ihlal iddialarına ilişkin olarak öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi gerekmektedir (ilgili normlara ilişkin detaylar için bkz. Y.Ş., B. No: 2017/37742, 18/6/2020, §§ 25-35).
10. Yukarıda aktarılan ilkeler uyarınca mahpusların ceza infaz kurumunun koşullarına/uygulamalarına ilişkin şikâyetleri için infaz hâkimlikleri nezdinde, ceza infaz kurumları arası nakil taleplerine dair işlemler için de idari yargı kolu nezdinde iptal davası yoluyla haklarını aramaları, iddialarını dile getirmeleri mümkün olup bu kapsamdaki ihlal iddialarının bireysel başvuruya konu edilebilmesi için öncelikle anılan hak arama yollarının tüketilmesi şarttır.
11. Somut süreç bu bağlamda ele alındığında başvurucunun nakil öncesi tutulduğu ceza infaz kurumunun koşullarına yönelik iddiaları için infaz hâkimliğine, nakil talebinin yerine getirilmemesi nedeniyle de idare mahkemesine başvurmadığı anlaşılmıştır. Özetle başvurucunun ileri sürdüğü iddialar için etkili ve pratik olan, çözüm sunma şansı ihtiva eden hukuk yollarını işletmediği, sonuç olarak kötü muamele yasağının ihlal edildiği şikâyeti yönünden başvuru yollarını tüketmediği görülmüştür.
12. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 6/9/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.