TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
TARIK ÇAKIR BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2020/29346)
Karar Tarihi: 27/2/2025
Başkan
:
Basri BAĞCI
Üyeler
Engin YILDIRIM
Rıdvan GÜLEÇ
Kenan YAŞAR
Metin KIRATLI
Raportör
Muhammed Nuri ÖZGÜR
Başvurucu
Tarık ÇAKIR
Vekili
Av. Yusuf Sait PEKGÖZ
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, terör örgütü üyeliği suçuyla ilgili olarak yapılan yargısal yorumların öngörülebilir olmaması ve mahkûmiyet kararında suç oluşturmayan bazı eylemlere de dayanılması nedeniyle de suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2. Başvuru konusu olayların gerçekleştiği tarihte Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) silahlı terör örgütüne üye olma suçundan hakkında yakalama kararı bulunan ve aranmakta olan C.G. sahte kimlikle Antalya'da yakalanmıştır. Yakalanması akabinde alınan ifadesinde C.G., firari örgüt üyeleri ile kaldığı gaybubet evini kolluk görevlilerine göstermiş, bu adreste yapılan aramada herhangi bir suç unsuruna rastlanmamıştır.
3. Kolluk görevlileri tarafından yapılan araştırmada C.G.nin gösterdiği gaybubet evinin başvurucu tarafından kiralandığı tespit edilmiştir. Bunun üzerine Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı başvurucu hakkında FETÖ/PDY üyesi olduğu şüphesiyle soruşturma başlatmıştır. Soruşturma kapsamında başvurucu FETÖ/PDY üyeleri tarafından kullanılan adreslere ilişkin soruşturma makamlarına bilgi vermiştir. Bu adreslerde de adli arama yapılmış, adreslerden birinde başvurucunun parmak izine rastlanmıştır.
4. Soruşturma sürecinde başvurucudan ele geçen cep telefonu üzerinde sulh ceza hâkimliği kararına istinaden yapılan incelemede, telefonda "zulme boyun eğmeyen zaman okurlarına ithafen özel klip" isimli örgütsel nitelikte video bulunduğu, terör örgütü lideri Fetullah Gülen hakkında internet sitelerinde aramalar yapıldığı, EAGLE programının yüklenmiş olduğu tespit edilmiştir. Başvurucu; müdafii eşliğinde alınan ifadesinde etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak istediğini beyan ederek üç yıl süreyle örgütle bağlantılı dershaneye gittiğini, 2015 yılı Eylül ayından itibaren örgüt evinde kalmaya başladığını ve "ev abiliği" yaptığını belirtmiş, örgüte katılış sürecine ve örgütün faaliyetlerine ilişkin bilgi vermiştir. Başvurucu, örgüt tarafından ByLock uygulamasının telefonuna yüklenmek istendiğini ancak buna karşı çıktığını, darbe teşebbüsünden sonra örgüt içinde gizli haberleşmeyi sağlamak amacıyla kullanılan Eagle isimli şifreli iletişim uygulamasını kullanmaya başladığını, örgütün ailesiyle ilgili olarak kendisini tehdit etmesi nedeniyle örgütle bağını koparamadığını beyan etmiştir. Başvurucu ayrıca; 2017 yılı Mart ayında örgüte ait evde bulunduğu sırada eve gelen ve önceden tanımadığı C. isimli şahsın bu evin gaybubet evi olarak kullanılacağını bu nedenle yeni bir ev kiralamalarını söylediğini, bunun üzerine evde yaşayan diğer kişiler ile yeni bir ev kiraladıklarını ifade etmiştir. C.nin zaman zaman bu yeni eve gelerek örgütte daha üst konumda bulunan kişilerden temin ettiği erzak ve paraları bıraktığını söyleyen başvurucu, tüm bunların yanında örgüte üye olan birçok kişi hakkında hiyerarşik konumlarını da belirterek bilgi vermiştir.
5. Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı, başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan tutuklanmasını talep etmiştir. Sulh ceza hâkimliğindeki sorguda müdafii hazır bulunan başvurucu son olarak ikamet ettiği örgüte ait evin "ev abiliğini" yaptığını, önceki ifadesinin geçerli olduğunu ancak örgüt üyeliği suçunu kabul etmediğini beyan etmiştir. Başvurucu 15/6/2017 tarihinde tutuklanmıştır.
6. Soruşturma sonucunda başvurucunun FETÖ/PDY'ye üye olma suçundan cezalandırılması talebiyle iddianame düzenlenmiştir. İddianamede başvurucunun Antalya ilinde örgüt evlerinde kaldığı, Uluslararası Antalya Üniversitesinde öğrenci olduğu, Adana'da örgüte müzahir Işık Dershanesine üç yıl süreyle gittiği belirtilmiştir. İddianamede ayrıca başvurucunun telefonuna bir örgüt üyesi tarafından ByLock yüklenmek istenmesine rağmen karşı çıkması üzerine bu uygulamanın yüklenmediği ancak beyanına göre darbe girişiminden sonra örgüt içinde gizli haberleşmeyi sağlayan Eagle uygulamasının başvurucu tarafından kullanıldığı vurgulanmıştır. Ayrıca başvurucunun telefonunun incelenmesinde terör örgütü lideri F.G. ile ilgili aramaların yapıldığı ve örgütsel video bulunduğunun tespit edildiği ifade edilmiştir.
7. Antalya 5. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) iddianameyi kabul ederek yargılamaya başlamıştır. Yargılama iki celsede bitirilmiştir. Duruşmanın ilk celsesinde Mahkeme duruşmada müdafii ile birlikte hazır bulunan başvurucunun savunmasını tespit etmiştir. Başvurucu; baskı altında ifade vermesi nedeniyle soruşturma aşamasındaki ifadesini kabul etmediğini, örgüte ait evlerde kalmadığını, örgüt üyesi olmadığını beyan etmiştir. Bu celsede iddia makamı esas hakkındaki mütalaasını açıklamıştır. Esas hakkındaki mütalaada iddia makamı; başvurucunun darbe girişiminden sonra firari örgüt üyelerinin kullandıkları örgüte ait evlerde kalmaya devam ettiğini, ayrıca FETÖ/PDY üyeleri arasında gizli haberleşmeyi sağlayan Eagle isimli uygulamayı kullandığını belirterek silahlı terör örgütüne üye olma suçundan cezalandırılmasını talep etmiştir. Mahkeme savunmasını hazırlaması için başvurucuya süre vererek duruşmayı ertelemiştir.
8. Duruşmanın son celsesinde, duruşmada müdafii ile birlikte hazır bulunan başvurucu esas hakkındaki mütalaaya karşı savunmasını yapmıştır. Duruşma sonunda Mahkeme, başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyetine karar vermiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:
"Sanık Tarık ÇAKIR'ın Uluslararası Antalya Üniversitesinde öğrenci olduğu, sanığın silahlı terör örgütüne üye olma suçundan hakkında soruşturma başladığı, sanığın FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne müzahir evlerinde ve yurtlarında kaldığı, sanığın örgüte müzahir Işık Dershanesine gittiği, sanığın soruşturma aşamasındaki ifadesinde [A.T.K.] isimli örgüt mensubunun sanığın telefonuna bylock programını yüklemek istediği, ancak sanığın kabul etmemesi üzerine programın yüklenmediği, sanığın kendi beyanına göre 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminden sonra örgüt üyelerinin EAGLE programını kullanmaya başladıklarının anlaşıldığı, sanıktan ele geçirilen sony marka cep telefonunu incelenmesinde FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensupları tarafından kullanılan kriptolu EAGLE programını kullandığının anlaşıldığı, ayrıca bu telefonda yapılan diğer incelemede örgüt lideri Fetullah Gülen ile ilgili Web sitelerinden arama yapıldığının tespit edildiği, telefona takılı hafıza kartında ise 'Zulme boyun eğmeyen Zaman okurlarına ithafen... özel klip' isimli bir videonun ele geçirildiği sanığın bu suretle üzerine atılı suçu işlediği sabit olmakla inkara yönelik savunmasına itibar edilmeyerek, Fetullahçı Terör Örgütü Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) Silahlı Terör Örgütünün hiyerarşik yapısına örgüt üyesi olarak dahil olduğu anlaşıldığından, eylemine uyan TCK'nın 314/2, 3713 sayılı Terörlü Mücadele Kanununun 5/1. TCK'nun 62 ve 58/9. Maddeleri gereğince cezalandırılmasına [karar verilmiştir.]"
9. Başvurucu mahkûmiyet kararına karşı kanun yolu başvuru dilekçelerinde -diğerlerinin yanı sıra- Eagle isimli uygulamayı kullanmadığını belirtmesine rağmen bu hususun araştırılmadığını, örgütle bağlantılı dershaneye 2008-2009 yıllarında gitmesi ve örgüt evinde kalmamasına rağmen bu delillere dayanılarak karar verildiğini ileri sürmüştür. Mahkûmiyet kararı istinaf ve temyiz kanun yolu denetiminden geçerek 23/6/2020 tarihinde kesinleşmiştir.
10. Başvurucu, nihai kararı 10/8/2020 tarihinde öğrendikten sonra 2/9/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
11. Komisyon adli yardım talebinin kabulüne, kişi hürriyeti ve güvenliğine ilişkin şikâyetin kabul edilemez olduğuna, adil yargılanma hakkı kapsamındaki hakkaniyete uygun yargılanma hakkı ile suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin şikâyetin kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
II. DEĞERLENDİRME
12. Başvurucu; örgüte ait evlerde kaldığı, örgüte müzahir dershaneye gittiği, Eagle isimli uygulamayı kullandığı gerekçelerine dayanılarak ve ceza kanunları geniş yorumlanarak suç teşkil etmeyen eylemleri nedeniyle mahkûmiyetine karar verildiğini belirtmiştir. Başvurucu dinî sohbetlere katılmanın suç kabul edilemeyeceğini, örgüte müzahir dershaneye 2008-2009 yıllarında gittiğini, talebine rağmen Eagle uygulamasının kullanılmasına ilişkin dijital materyallerin incelenmediğini ifade etmiştir. Başvurucu ikamet ettiği evi arkadaşları ile kiraladığı, örgüte ait olduğu belirtilen evleri bildiğine ilişkin olarak düzenlenen tutanağın kendisine zorla imzalatıldığını, tüm bu nedenlerle suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
13. Adalet Bakanlığı (Bakanlık); mahkûmiyet kararında hükme esas alınan delillerin ve başvurucunun eylemlerinin ilişkilendirildiğini, kanun yolu incelemesinde de Mahkemenin kararının hukuka uygun bulunduğunu belirtmiştir. Bakanlık açık bir keyfîlik nedeniyle yargılamanın hakkaniyetinin temelden sarsıldığı ve usule ilişkin güvencelerin anlamsız hâle geldiği bir durum bulunmadığının altını çizmiş; iddianameye konu eylemler ve dosyada bulunan deliller hakkında yeterli bilgiye sahip olan başvurucunun lehine olan hususları ileri sürebildiğini, aleyhine olan delillere karşı çıkma imkânına sahip olduğunu vurgulamıştır. Bakanlık ayrıca; terör örgütüne üye olma suçunun işlendiği gerekçesiyle verilmiş olan hapis cezasının kanuni dayanağının bulunduğu görüşünü paylaşmış, kanun maddelerinin mahkûmiyete karşı etkili önlemler sağlayacak şekilde yorumlanarak uygulandığı sonucuna varılan Anayasa Mahkemesi kararlarından söz etmiştir. Bakanlık görüşüne karşı işkence ile elde edilen delillerin yargılamaya esas alındığını belirten başvurucu, başvuru formunda belirttiği iddialarını yinelemiştir.
14. Başvurucunun şikâyetleri suçta ve cezada kanunilik ilkesi kapsamında incelenmiştir.
15. Suçta ve cezada kanunilik ilkesi hukuk devletinin kurucu unsurlarındandır. Kanunilik ilkesinin genel olarak bütün hak ve özgürlüklerin düzenlenmesinde temel bir güvence oluşturmanın yanı sıra suç ve cezaların belirlenmesi bakımından özel bir anlamı ve önemi olup bu kapsamda kişilerin kanunen yasaklanmamış veya yaptırıma bağlanmamış fiillerden dolayı keyfî bir şekilde suçlanmaları ve cezalandırılmaları önlenmekte; buna ek olarak suçlanan kişinin lehine olan düzenlemelerin geriye etkili bir şekilde uygulanması sağlanmaktadır (Karlis A.Ş. [1. B.], B. No: 2013/849, 15/4/2014, § 32; Adnan Şen [GK], B. No: 2018/8903, 15/4/2021, § 104; Bilal Celalettin Şaşmaz [1. B.], B. No: 2019/20791, 18/10/2022, § 60; Yahya Turgut [GK], B. No: 2021/43694, 9/10/2024, § 44).
16. Anayasa’nın 38. maddesine koşut olarak 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2. maddesinde de düzenlenen ilke, yasaklanan eylemlerin ve bu yasak eylemlere verilecek cezaların hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak biçimde kanunda gösterilmesini, kuralın açık, anlaşılır ve sınırlarının belli olmasını gerektirmektedir. Kişilerin yasak eylemleri önceden bilmeleri düşüncesine dayanan bu ilkeyle temel hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması amaçlanmıştır (Fikriye Aytin ve diğerleri [1. B.], B. No: 2013/6154, 11/12/2014, § 51; AYM, E.2010/69, K.2011/116, 7/7/2011; AYM, E.2019/9, K.2019/27, 11/4/2019, § 13; Bilal Celalettin Şaşmaz, § 61; Yahya Turgut, § 45).
17. Ceza verme yetkisinin keyfî ve hukuk dışı amaçlarla kullanılmasının önlenebilmesi kanunilik ilkesinin katı bir şekilde uygulanmasıyla mümkün olabilir. Bu kapsamda yargı organlarınca yapılacak yorumun ceza normlarının özüyle çelişmemesi ve öngörülebilir olması gerekir. Yargı organları, terör suçları da dâhil olmak üzere tüm suçlar bakımından suça veya cezaya ilişkin olguları değerlendirirken, özellikle fiillerin bir suça karşılık gelip gelmediğini belirlerken suçta ve cezada kanunilik ilkesini anlamsız kılacak şekilde öngörülemez bir yaklaşımda bulunmamalıdır (Mehmet Emin Karamehmet ve diğerleri [2. B.], B. No: 2017/4902, 28/1/2020, § 47; Adnan Şen, § 107; Bilal Celalettin Şaşmaz, § 62). Bu kapsamda somut olayda değerlendirilmesi gereken, terör örgütüne üye olma suçunun kapsamının öngörülemez şekilde sanığın aleyhine olarak genişletici bir yoruma tabi tutulup tutulmadığıdır (Ahmet Aslan [1. B.], B. No: 2021/23949, 6/10/2022, § 68; Bilal Celalettin Şaşmaz, § 62). Bu nedenle suçta ve cezada kanunilik ilkesinin denetlenmesinde normun mevcut deliller çerçevesinde somut olaya uygulanış biçiminin yasal düzenlemeyle bağdaşmaz ve öngörülemez bir sonuca yol açıp açmadığı incelenmelidir (Bilal Celalettin Şaşmaz, § 62; Yahya Turgut, § 46).
18. Başvuruya konu mahkûmiyet hükmünün kanuni dayanağı 5237 sayılı Kanun'un 314. maddesidir. Yargı mercilerine göre bir suç örgütü, baştan itibaren suç işlemek üzere kurulmuş yasa dışı bir yapı olabileceği gibi yasal olarak faaliyet göstermekte olan bir sivil toplum örgütünün sonradan suç örgütüne hatta terör örgütüne dönüşmesi de mümkündür (Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26/9/2017 tarihli ve E.2017/16.MD-956, K.2017/370 sayılı kararı).
19. Bir kişinin yasa dışı örgüt üyeliği suçundan cezalandırılabilmesi için henüz bir suç işlemiş olması gerekmez. Örgüt üyeliği başlı başına cezalandırılan bir suçtur. Bu itibarla örgüt üyesinin faaliyetinin mutlaka örgüt tarafından gerçekleştirilen suçlara katılma şeklinde olması da gerekmez. Terör örgütüne üye olma suçu, üye ve hatta örgüt henüz bir suç işlememiş olsa dahi örgütün toplum için yarattığı tehlikeyi cezalandıran ve bu yönüyle bir yandan da örgüt faaliyetleri kapsamında suç işlenmesini engelleme amacı taşıyan bir suç türüdür (Metin Birdal [GK], B. No: 2014/15440, 22/5/2019, §§ 60, 61; Yahya Turgut, § 48).
20. Bir oluşumun terör örgütü olduğuna dair kesinleşmiş yargı kararının suçun unsurlarından biri olmadığının altını önemle çizmek gerekir. Örgütün niteliklerinin mahkemece belirlenmesi bir tespit kararıdır (Bilal Celalettin Şaşmaz, § 14). Aksinin kabulü, hakkında kesinleşmiş yargı kararı bulunmayan terör örgütlerinin eylemlerinin unsur yokluğu nedeniyle cezalandırılamaması sonucunu doğurur. Yukarıda alıntılanan Yargıtay içtihatlarının da gösterdiği gibi bir oluşumun terör örgütü olarak tespitine dair kesinleşmiş yargı kararının bu suç özelinde en önemli fonksiyonu, terör örgütüne hukuki varlık kazandırması ve bu bağlamda yapının bir terör örgütü olduğunu bilinebilecek hâle getirmesidir. Dolayısıyla henüz terör örgütü olduğuna dair yargı kararlarının bulunmadığı, dolayısıyla herkesçe bir terör örgütü olarak bilinebilir hâle gelmediği sırada bir örgüt ile irtibatlı ve iltisaklı olan kişilerin kasıtlarının ortaya konulması hayati önemdedir (Ahmet Aslan, §§ 50-51; Bilal Celalettin Şaşmaz, § 50; Yahya Turgut, § 49).
21. O hâlde bir kimsenin FETÖ/PDY'ye üye olma suçundan cezalandırılabilmesi için örgütün niteliğini ve amaçlarını bildiği, örgütün bir parçası olmayı istediği ve örgütün hayatta kalmasına, amaçlarının gerçekleştirilmesine devamlı bir irade ile katkı sağladığının gösterilmesi gerekir. Bu gerekliliğin bir sonucu olarak Yargıtay terör örgütüne üye olma veya yardım etme suçlarının doğrudan kasıt ve özel saikle işlenebilen suçlar olduğu da gözetildiğinde FETÖ/PDY'nin gerçek yüzünü ortaya koyan operasyonlara başlandığını, bu yapının kamuoyu ve medya tarafından tartışılır hâle geldiğini, üst düzey hükûmet yetkilileri ve kamu görevlileri tarafından yapılan açıklamalarda paralel yapı veya terör örgütü olduğuna ilişkin tespitler ve uyarıların yapıldığını, Millî Güvenlik Kurulu tarafından da aynı değerlendirmelerin paylaşıldığı süreçten önce icra edilen faaliyetlerin nitelik, içerik ve mahiyeti itibarıyla terör örgütünün amacına hizmet ettiği ve sanıklarca da bunun bilindiği somut delil ve olgularla ortaya konulmadıkça örgütsel faaliyet kapsamında kabul edilemeyeceğini, kişilerin hukuki durumlarının kusurluluk ve hata bağlamında değerlendirilmesinde zaruret bulunduğunu ifade etmiştir. Başka bir deyişle Yargıtay bir kişinin söz konusu örgüte üye olma suçundan cezalandırılması için sempati ve iltisak boyutunu aşarak terör örgütü niteliğini ve amaçlarını bilerek örgüt üyesi olduğunu ispat etmeye yeterli delillere dayanılmasını şart koşmaktadır (Bilal Celalettin Şaşmaz, §§ 11-19, 51; Yahya Turgut, § 50).
22. Bu sebeple Yargıtay FETÖ/PDY davalarında da örgüte sadece sempati duymayı ya da örgütün amaçlarını, değerlerini, ideolojisini benimsemek, buna ilişkin yayınları okumak, bulundurmak, örgüt liderine saygı duymak gibi eylemleri terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyet için yeterli görmemektedir. Yargıtaya göre FETÖ/PDY üyesinin örgüte bilerek ve isteyerek katılması, katıldığı örgütün niteliğini ve amaçlarını bilmesi, terör örgütünün bir parçası olmayı istemesi, örgüte katılma iradesinin devamlılık arz etmesi, saikinin suç işlemek olması şartı aranmalıdır (Yargıtay kararı için bkz. Bilal Celalettin Şaşmaz, § 13; Yahya Turgut, § 51).
23. Yukarıdaki değerlendirmelerden hareket eden ve FETÖ/PDY'nin güvenlik güçlerince önemli ölçüde çözümlenen hiyerarşik yapılanmasını gözeten Yargıtay; üst düzeyde bulunan örgüt mensuplarının katıldığı örgütün niteliklerini, amaç ve yöntemlerini bildiğinin, suç işlemek saiki ile hareket ettiğinin, ayrıca örgüte katılma iradesinin devamlılık arz ettiğinin kabul edilmesi gerektiği sonucuna varmıştır. Yargıtay, FETÖ/PDY'nin oldukça uzun süre yasal zeminde faaliyet göstermesi ve nihai amacını gizli tutması nedeniyle özellikle sözde meşruiyet vitrini olarak kullanılan katlarıyla irtibatlı olduğu tespit edilen kişilerin örgütün nihai amacını bildiğinin ortaya konması gerektiğini kabul etmiştir (Bilal Celalettin Şaşmaz, §§ 11-13, 19; ayrıca bkz. Adnan Şen, § 114; İlhami Aksu [2. B.], B. No: 2018/36918, 15/6/2022, § 21; Yahya Turgut, § 52).
24. Yargı mercilerinin değerlendirmelerinden çıkan sonuca göre FETÖ/PDY'nin daha alt katlarıyla irtibatlı olduğu tespit edilen kişilerin -örgütün nihai amacını bildikleri ortaya konmadığı müddetçe- örgüte bir ahlak ve eğitim hareketi, gönüllüler hareketi, dinî bir cemaat olduğu zannı ile sempati duydukları, örgütle irtibat ve iltisaklı oldukları kabul edilmektedir. Terör örgütüne üye olma suçuna bağlanan ağır cezai yaptırımlar gözetildiğinde -örgütün nihai amacının herkesçe bilindiğinin kabul edilebileceği kesin bir tarih vermek yoluna gidilmemiş olmakla birlikte- örgütün nihai amacının herkesçe bilinir hâle geldiği olaylardan (Bilal Celalettin Şaşmaz, § 11) önce yasal zeminde faaliyet gösteren bir sivil toplum örgütüne bağlı olduğu düşüncesi ile hareket ederek hataya düşenler ile FETÖ/PDY'nin amaç ve yöntemlerini bilen örgüt mensuplarının birbirlerinden dikkatli bir şekilde ayrılması yoluna gidilmiştir (Bilal Celalettin Şaşmaz, § 54; Yahya Turgut, § 53).
25. Öte yandan vurgulamak gerekir ki bireysel başvuru yolunda Anayasa Mahkemesinin görevi bir yargılamanın sonucu itibarıyla adil olup olmadığını değerlendirmek değildir. Dolayısıyla başvurucular hakkında isnat edilen terör örgütü üyesi olma suçunun sübuta erip ermediği veya toplanan delillerin suçun sübutu için yeterli olup olmadığı meselesi, ilkesel olarak Anayasa Mahkemesinin ilgi alanı dışındadır (Metin Birdal, § 47; Yılmaz Çelik [GK], B. No: 2014/13117, 19/7/2018, § 45). Bundan başka bir ceza yargılamasında hangi delillerin hükme esas alınabileceği meselesi de esas itibarıyla Anayasa Mahkemesinin görev alanının dışındadır (Türk ceza muhakemesi hukuku uygulamasına ilişkin bazı değerlendirmeler için bkz. Metin Birdal, §§ 67-71; Yahya Turgut, § 54).
26. Somut olayda başvurucu hakkında yürütülen soruşturmada, 15 Temmuz 2016 tarihinde FETÖ/PDY tarafından gerçekleştirilen darbe teşebbüsünden sonra başvurucunun firari örgüt üyelerinin kullandıkları örgüte ait evlerde kalmaya devam ettiği, örgüt üyeleri arasında gizli haberleşmeyi sağlayan Eagle isimli uygulamayı kullandığı, telefonunda örgüt lideri hakkında internet aramaları yapıldığı ve "Zulme boyun eğmeyen Zaman okurlarına ithafen... özel klip" isimli video bulunduğu tespit edilmiştir. Bu süreçte başvurucu etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak istediğini beyan ederek örgüte ait evlerde darbe teşebbüsünden sonraki dönemde de "ev abiliği" yaptığını açıkça belirtmiştir. Başvurucu başvuru formunda söz konusu evlerin tespitine dair tutanağın zorla imzalattırıldığını ileri sürmüş ise de, formda bu konu hakkında herhangi bir açıklamaya yer vermemiş, müdafiinin de hazır bulunduğu kollukta verdiği ifadesinde ve sulh ceza hâkimliğindeki sorgusunda bu olgudan bahsetmemiş, aksine bahsi geçen savunmalarında isnat edilen suçla ilgili ayrıntılı bilgi vermiştir. Soruşturma kapsamında elde edilen delillere dayanılarak açılan kamu davasında açıklanan esas hakkındaki mütalaada bu gerekçelerle başvurucunun cezalandırılması talep edilmiş, Mahkeme darbe teşebbüsünden sonra örgüte ait evlerde kalması, örgütsel saikle örgüt içinde gizli haberleşmeyi sağlayan Eagle isimli uygulamayı kullanması, örgüt üyelerine hitap eden videonun telefonunda tespit edilmesi olgularına dayanarak başvurucunun mahkûmiyetine karar vermiştir.
27. Başvurucunun örgüt üyesi olma suçundan mahkûmiyetine karar veren Mahkemenin bu yorumunda kanun koyucunun yasak olarak belirlediği fiilin kapsamını suç ve cezaların kanuniliği ilkesine aykırı olacak şekilde genişlettiğinin, yorumun örgüt üyeliğine ilişkin kuralın özüyle çeliştiği ve öngörülemez olduğunun kabulü mümkün gözükmemektedir. Mahkeme, atılı suçun unsurlarını netleştirirken suçu düzenleyen kuralı öngörülebilir şekilde yorumlamış ve kuralın mahiyetine uygun davranma konusunda özen göstermiştir. Buna göre darbe teşebbüsünden sonraki süreçte dahi örgüte müzahir evlerde kalarak -kendi beyanına göre- örgüt içi gizli haberleşmeyi sağlamayı amaçlayan uygulamayı kullanan başvurucunun suç işlemek amacıyla hareket ettiği anlaşıldığından örgüt üyeliği suçunun unsurlarını bilebilecek konumda bulunduğuna ilişkin Mahkemenin vardığı sonucun temelsiz olduğu söylenemez. Dolayısıyla Anayasa'nın 38. maddesinde güvence altına alınan suçların ve cezaların kanuniliği ilkesine yönelik bir ihlalin bulunmadığının açık olduğu sonucuna ulaşılması gerekir.
28. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
29. Öte yandan başvurucu Bakanlık görüşüne karşı beyanında soruşturma aşamasında işkenceye maruz kaldığını, işkence ile elde edilen delillere göre karar verildiğini ileri sürmüş ise de başvuru formunda ileri sürülmeyen bu şikâyetlerin incelenmesi imkânı bulunmamaktadır. Aksinin kabulü hâlinde başvuru formunda sadece Anayasa maddelerine atıf yapılarak sonraki süreçte başvuru sonuçlandırılıncaya kadar ek dilekçelerle farklı ve bağımsız ihlal iddialarının dile getirilmesi mümkün hâle gelir. Bu da bireysel başvuru için öngörülen otuz günlük süre kuralını anlamsız hâle getirir (benzer yöndeki karar için bkz. Ümüt Demir [2.B.], B. No: 2012/1000, 18/9/2014, § 31).
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Suçta ve cezada kanunilik ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 27/2/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.