logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Jiyan Yağmur [2.B.], B. No: 2020/30060, 17/12/2024, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

JİYAN YAĞMUR BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/30060)

 

Karar Tarihi: 17/12/2024

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Ömer ÇINAR

 

 

Metin KIRATLI

Raportör

:

Duygu KALUKÇU

Başvurucu

:

Jiyan YAĞMUR

Vekili

:

Av. Eshat AKTAŞ

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, dava konusu edilen atanmama işlemi iptal edilmesine rağmen aynı davada söz konusu işlem nedeniyle mahrum kalınan parasal hakların tazminine dair talep hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi nedeniyle karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu, Van'ın Bahçesaray İlçe Devlet Hastanesine hemşire olarak yerleştirilmiştir.

3. Başvurucu hakkında 3/10/2016 tarihli ve 676 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname'nin (676 sayılı KHK) 74. maddesiyle 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’nun 48. maddesinin birinci fıkrasının (A) bendine eklenen (8) numaralı alt bent uyarınca güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yaptırılmıştır. Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasının olumsuz sonuçlanması nedeniyle başvurucunun ataması gerçekleştirilmemiştir.

4. Başvurucu, söz konusu işlemin iptali ve dava konusu işlem nedeniyle mahrum kaldığı özlük ve parasal haklarının yasal faiziyle ödenmesine karar verilmesi talebiyle 12/10/2018 tarihinde dava açmıştır. Dava dilekçesinde, hakkında açılan herhangi bir soruşturma ya da kovuşturma bulunmadığını belirtmiştir. Ayrıca adli sicil kaydının bulunmadığını ve mesleğinin kamu güvenliğini ilgilendiren bir yönünün olmadığını da ifade eden başvurucu, bu şartlar altında sadece arşiv araştırması yapılması gerektiğini ileri sürmüş ancak idarenin yetki aşımı yapmak ve kişisel verilerin güvenliğini ihlal etmek suretiyle güvenlik soruşturması yaptığını iddia etmiştir. Başvurucu, güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlanmasına yol açacak herhangi bir durum olmamasına rağmen haksız ve hukuka aykırı bir şekilde atamasının gerçekleştirilmemesinden yakınmıştır.

5. Ankara 7. İdare Mahkemesi (Mahkeme) 3/7/2018 tarihinde başvurucu hakkında arşiv araştırması ve güvenlik soruşturması sonucu yapılan tespitlere istinaden tesis edilen işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.

6. Başvurucu, davanın reddi kararına karşı istinaf kanun yoluna başvurmuş ve istinaf dilekçesinde davaya konu işleme dayanak mevzuat hükmünün Anayasa Mahkemesince iptal edildiğini belirterek dava dilekçesinde ileri sürdüğü itirazlarını yinelemiştir.

7. Ankara Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesi (Bölge İdare Mahkemesi)31/12/2019 tarihli kararı ile dava konusu işlemin iptaline, işlem nedeniyle mahrum kalınan parasal hakların ödenmesine yönelik talep hakkında ise karar verilmesine yer olmadığına hükmetmiştir. Kararda, dava konusu işlemin 657 sayılı Kanun'un 48. maddesinin birinci fıkrasının (A) bendine eklenen (8) numaralı alt bendi hükmüne dayanılarak tesis edildiği, Anayasa Mahkemesinin 24/7/2019 tarihli ve E.2018/73, K.2019/65 sayılı kararı ile anılan düzenlemenin iptal edilmiş olması karşısında bu düzenlemeye dayanılarak tesis edilen işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı belirtilmiştir. Mahkeme, ayrıca dava konusu işlemin iptal edilmiş olmasının başvurucunun doğrudan atanması sonucunu doğurmayacağını, başvurucunun durumunun davalı idarece makul bir süre içinde yeniden değerlendirmeye tabi tutulabileceğini ve bu değerlendirmenin sonucunda başvurucunun uyuşmazlığa konu kamu görevine atanıp atanamayacağına ilişkin yeniden bir işlem tesis edilebileceğini belirtmiş; bu itibarla dava konusu işlem nedeniyle mahrum kalınan parasal hakların tazminine yönelik talep hakkında bu aşamada karar verilmesine imkân bulunmadığını ifade etmiştir.

8. Nihai karar başvurucuya 16/6/2020 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu 16/7/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

II. DEĞERLENDİRME

9. Başvurucu, Mahkemenin özlük ve parasal haklarına yönelik herhangi bir değerlendirme ve inceleme yapmadan karar verdiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

10. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucunun şikâyetinin özünün, davaya konu ettiği talep hakkında verilen kararın uyuşmazlığın çözümüne dair bir değerlendirme içermemesine yönelik olduğu anlaşıldığından başvuru adil yargılanma hakkı kapsamındaki karar hakkı yönünden incelenmiştir.

11. Anayasa’nın 36. maddesinin ikinci fıkrasında, hiçbir mahkemenin görev ve yetkisi içindeki davaya bakmaktan kaçınamayacağı belirtilmiştir. Bu bağlamda Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı, kişilere davanın görüldüğü mahkemeden uyuşmazlığa ilişkin bir karar verilmesini isteme güvencesini de sağlar. Öte yandan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni (Sözleşme) yorumlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkeme hakkı şeklinde genel bir hakkı düzenlediğini kabul etmekte ve bu hakkın karar hakkını da içerdiğini ifade etmektedir (İbrahim Demiroğlu [GK], B. No: 2017/15698, 26/7/2019 § 54).

12. Demokratik bir toplumda vazgeçilmez bir hak niteliğindeki adil yargılanma hakkının güvencelerinden biri olan mahkeme hakkı uyuşmazlığın bir mahkeme önüne getirilebilmesini, dava konusu edilen uyuşmazlığa ilişkin esaslı iddia ve savunmaların yargı merciince incelenerek değerlendirilmesini ve bir karara bağlanmasını, ayrıca verilen kararın icra edilmesini gerektirir. Buna göre mahkeme hakkı; mahkemeye erişim hakkı, karar hakkı ve kararın icrası haklarını içerir. Karar hakkı genel itibarıyla mahkeme önüne getirilen uyuşmazlığın karara bağlanmasını isteme hakkını ifade eder. Zira dava hakkını kullanan bireyin asıl amacı uyuşmazlık konusu ettiği talebinin esasıyla ilgili olarak davanın sonunda bir karar elde edebilmektir. Bir başka ifadeyle dava sonucunda şayet bir karar elde edilemiyorsa dava açmanın da bir anlamı kalmayacaktır. Öte yandan karar hakkı bireylerin sadece yargılama sonucunda şeklî anlamda bir karar elde etmelerini güvence altına almaz. Bu hak aynı zamanda dava konusu edilen uyuşmazlığa ilişkin esaslı taleplerin yargı merciince bir sonuca bağlanmasını da gerektirir (bazı farklarla bkz. İbrahim Demiroğlu, § 55).

13. Mahkemenin önündeki uyuşmazlığı karara bağlarken taraflardan birinin iddia ve savunmasına bağlı kalarak buna karşı diğer tarafın öne sürdüğü esaslı itirazları tartışmadan yargılamayı sonuçlandırması hâlinde -ortada şeklî anlamda bir karar bulunsa bile- gerçek anlamda bir yargılama yapıldığından bahsedilemeyecektir. Bu durumda uyuşmazlığa karşı yargı yolunun teorik olarak açık olması pratikte bir anlam ifade etmeyecek, böylece karar hakkı ve dolayısıyla adil yargılanma hakkı bir yanılsamadan ibaret kalacaktır (benzer yöndeki değerlendirme için bkz. Berrin Baran Eker [GK], B. No: 2018/23568, 2/7/2020, § 56).

14. Mahkemenin önündeki uyuşmazlığın esasını incelememesi sadece adil yargılanma hakkını zedelemekle kalmaz, aynı zamanda davanın konusunu oluşturan medeni hakkın bağlantılı bulunduğu diğer (maddi) hak ve özgürlükler yönünden etkili başvuru hakkının ihlal edilmesine de yol açabilir. Yargısal başvuru yolları, çoğunlukla bir hak veya özgürlükle bağlantılı uyuşmazlıkların çözüme kavuşturulması amacıyla ihdas edilmiştir. Kişiler dava açmak suretiyle mahkemelerden hak ve özgürlükleriyle ilgili olarak yargısal koruma talep etmektedir. Bireylerin yargısal koruma taleplerine cevap vermek, bu bağlamda dava konusu uyuşmazlığın esasını inceleyerek iddia ve savunmaları değerlendirdikten sonra davayı karara bağlamak yargı mercilerinin anayasal yükümlülüğüdür.

15. Bununla birlikte öngörülen yükümlülüğün mutlak olmadığı da belirtilmelidir. Bu bağlamda karar hakkının görülmekte olan bir davanın yargılama usulü kuralları gereğince esasının incelenemeyeceği durumlara özgü olarak neticelenmiş olmasını da (düşme, açılmamış sayılma, karar verilmesine yer olmadığı, süre aşımı vb.) yasaklamadığı belirtilmelidir. Davanın usule ilişkin haklı bazı nedenlerle reddedilmesi, karar hakkı yönünden bir sorun oluşturmaz. Zira söz konusu hakkın sağladığı güvence bakımından önemli olan husus açıldığı sırada davanın -usule ilişkin sorunlar hariç- uyuşmazlığın esasını çözüme kavuşturma potansiyeline sahip olmasıdır (bazı farklarla bkz. İbrahim Demiroğlu, § 56).

16. Diğer yandan adil yargılanma hakkı davanın sonucuna yönelik bir güvence içermemektedir. Anılan hak yargılama sürecinin adil olarak yürütülmesini temin edecek birtakım usul güvenceleri sunmaktadır. Dolayısıyla bireysel başvuru incelemelerinde adil yargılanma hakkı kapsamında değerlendirme yapılırken davanın sonucuna ilişkin bir çıkarım yapılması mümkün değildir. Bununla birlikte adil yargılanma hakkı kapsamında karar hakkının gereği olarak mahkemelerin başvurucunun talepleri ile ilgili olarak etkili bir karar vermeleri zorunlu olup bireysel başvuru kapsamında bu husus irdelenecektir.

17. Başvuruya konu olayda Bölge İdare Mahkemesi, özlük ve parasal hak talebine yönelik olarak dava konusu işlemin iptali ile başvurucunun doğrudan atanması sonucunun doğmayacağı, İdarece başvurucu hakkında yeniden bir işlem tesis edilebileceğini belirterek dava konusu işlem nedeniyle mahrum kalınan parasal haklarının yasal faiziyle ödenmesine yönelik talep hakkında bu aşamada karar verilmesine yer olmadığına karar vermiştir.

18. Bölge İdare Mahkemesinin gerekçeli kararında atıfta bulunduğu Anayasa Mahkemesinin yukarıda sözü edilen iptal kararında güvenlik soruşturmasının hiçbir şekilde yapılmayacağının değil, güvenlik soruşturması detaylarının kanunda gösterilmesi, kişisel verilerin güvenliğine ve özel hayatın gizliliğine ilişkin güvenceleri sağlayan kuralların kanunda yer alması koşuluyla güvenlik soruşturmasının ve arşiv araştırmasının yapılabileceğinin ortaya konulduğu görülmektedir.

19. Bu durumda, tazminat ödenmesi için gerekli şartların oluşup oluşmadığını somut olayın hukuksal koşulları çerçevesinde değerlendirerek söz konusu talep hakkında bir hükme ulaştığı görülen Bölge İdare Mahkemesinin, yargısal fonksiyonun esasını oluşturan uyuşmazlığın içinde yer alan maddi ve hukuki sorunların bütünüyle ele alınması ve karara bağlanması işlevini yerine getirmediğinden söz edilemez. Bu itibarla adil yargılanma hakkı kapsamındaki karar hakkı yönünden bir ihlalin olmadığının açık olduğu sonucuna varılmıştır.

20. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki karar hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 17/12/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Jiyan Yağmur [2.B.], B. No: 2020/30060, 17/12/2024, § …)
   
Başvuru Adı JİYAN YAĞMUR
Başvuru No 2020/30060
Başvuru Tarihi 16/7/2020
Karar Tarihi 17/12/2024

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, dava konusu edilen atanmama işlemi iptal edilmesine rağmen aynı davada söz konusu işlem nedeniyle mahrum kalınan parasal hakların tazminine dair talep hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi nedeniyle karar hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Mahkemeye erişim hakkı (idare) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi