TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
FERHAT DEMİR BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2020/30559)
Karar Tarihi: 3/10/2024
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
İrfan FİDAN
Muhterem İNCE
Yılmaz AKÇİL
Raportör
Erdem Ender ÇINAR
Başvurucu
Ferhat DEMİR
Vekili
Av. Faruk BEDLEK
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, yurt dışına çıkma yasağı şeklindeki adli kontrol tedbirine karar verilmesi nedeniyle özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Almanya'da yaşayan başvurucu hakkında Berlin'de faaliyet gösteren Kürdistanlı Aileler Derneğinde sayman olarak faaliyet yürüttüğü iddiasıyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) silahlı terör örgütüne üye olma suçundan soruşturma başlatılmıştır. Anılan soruşturma kapsamında Başsavcılığın talebi üzerine Ankara 8. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından suçun niteliği ile mevcut delil durumu vurgulanarak başvurucu hakkında yurt dışına çıkış yasağı şeklinde adli kontrol tedbiri uygulanmasına 6/8/2020 tarihinde karar verilmiştir.
3. Başvurucunun anılan karara yirmi yedi yıldır Almanya'da ikamet ettiği, ailesinin ve işinin Almanya'da olduğu iddiasıyla yaptığı itiraz Ankara 1. Sulh Ceza Hâkimliğince kararda isabetsizlik olmadığı gerekçesiyle 19/8/2020 tarihinde reddedilmiştir.
4. Başvurucu, nihai kararı 3/9/2020 tarihinde öğrendikten sonra 15/9/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
5. Diğer taraftan Başsavcılıkça yürütülen soruşturma sonrası 20/1/2021 tarihinde iddianame düzenlenmiş, Ankara 21. Ağır Ceza Mahkemesinin 29/1/2021 tarihli yetkisizlik kararı üzerine ceza davası Şanlıurfa 5. Ağır Ceza Mahkemesinde (Ağır Ceza Mahkemesi) görülmüştür. Ağır Ceza Mahkemesi tensip zaptında yurt dışı çıkış yasağına ilişkin adli kontrol tedbirinin devamına karar vermiştir. Yapılan yargılama sonucunda 29/6/2021 tarihinde her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gerekçesiyle başvurucunun beraatine, ayrıca adli kontrol tedbirinin kaldırılmasına karar verilmiştir. Anılan karar istinaf başvurusunun esastan reddi kararı üzerine temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir.
6. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
7. Başvurucu; yurt dışına çıkış yasağının seyahat özgürlüğünü ihlal ettiğini, ayrıca eşi ve çocukları ile yirmi yedi yıldır Almanya'da yaşadığını ve bu ülkede kendisine ait bir iş yeri olduğunu, adli kontrol tedbiri nedeniyle aile bütünlüğünü sağlayamadığını, bu nedenle özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bununla birlikte savunması alınmadan dosya üzerinden karar verildiğini, bu durumun adil yargılanma hakkını ihlal ettiğini beyan etmiştir. Sulh Ceza Hâkimliğinin başka şüphelilerin sorgusunu yaparken kendisi hakkında dosya üzerinden karar vermesinin eşitlik ilkesine aykırı olduğunu belirtmiştir.
8. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, başvurucunun adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiasının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu ve yurt dışındaki işine gidememesinin özel hayatına etkilerini gösterir yeterlilikte olmadığı vurgulanarak başvurucunun iddiasını, temellendiremediği ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
9. Başvuruya konu yurt dışına çıkmama şeklindeki adli kontrol tedbirinin esas olarak yerleşme ve seyahat hürriyeti kapsamında kaldığı açıktır. Anayasa Mahkemesinin daha önceki kararlarında, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (Sözleşme) ek (4) No.lu Protokol’e Türkiye'nin taraf olmadığı hatırlatılarak anılan protokolde yer alan serbest dolaşım özgürlüğünün ortak koruma alanına girmediği açıklanmıştır (birçok karar arasından bkz. Mehmet Takımsu, B. No: 2016/63712, 7/11/2013, §§ 78-80; Sebahat Tuncel, B. No: 2012/1051, 20/2/2014, § 53; Fevzi Doğaner, B. No: 2014/6453, 20/12/2017, § 14; Onur Can Taştan [GK], B. No: 2018/32475, 27/10/2021, § 48). Bununla birlikte Anayasa Mahkemesi bireysel başvuru kapsamında olmayan bazı hakların ortak koruma alanı içinde yer alan temel haklarla esaslı şekilde ilişkili olması durumunda ilgili haklarla bağlantı kurularak inceleme yapılmasının mümkün olduğunu da açıklamıştır (ifade özgürlüğü bağlamında bkz. Özgür Sevgi Göral, B. No: 2014/12112, 4/10/2017; özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı bağlamında bkz. Şengül Tükel, B. No: 2018/12456, 12/1/2022, § 40). Nitekim Anayasa Mahkemesi Yağmur Erşan ([GK], B. No: 2018/36451, 27/10/2021) ve Onur Can Taştan kararlarında, esasen seyahat özgürlüğü kapsamında kalan pasaport iptalinin, Latife Akyüz ve Hakkı Gök kararlarında ise yurt dışına çıkış yasağı öngören adli kontrol tedbirinin belirli şartların varlığı hâlinde özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı kapsamında incelenebileceğini kabul etmiştir (ayrıntılı açıklamalar için bkz. Yağmur Erşan, §§ 39, 40, 47-51; Onur Can Taştan, §§ 39, 40, 47-51; Latife Akyüz, B. No: 2016/50822, 7/9/2021, 36-38 §§; Hakkı Gök, B. No: 2017/33469, 3/11/2022, §§ 31-33). Bu bağlamda söz konusu tedbirin de başvurucunun gelişimi ve sosyal, mesleki, ekonomik ve ailevi ilişkileri yönünden olumsuz etkilerinin ortaya konulması hâlinde özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı kapsamında değerlendirilmesi mümkündür.
10. Somut olayda başvurucunun uzun süredir ailesi ile Almanya'da yaşadığı ve çalıştığı gözetildiğinde bilhassa başvurucu hakkında uygulanan yurt dışına çıkamama şeklindeki tedbirin başvurucunun ailevi, sosyal ve mesleki ilişkilerine olumsuz etkisinin olduğunu kabul etmek gerekir. Anılan müdahalenin başvurucunun özel hayatını ciddi şekilde etkilemesi ve bu etkinin belirli bir ağırlık düzeyine ulaşması nedeniyle başvurunun özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı kapsamında incelenebilir nitelikte olduğu değerlendirilmiştir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Latife Akyüz, § 38; Hakkı Gök, § 33; Hasan Hüseyin Güney, B. No: 2019/32372, 23/5/2023, § 14).
11. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
12. Ailesiyle başka bir ülkede yerleşik olan başvurucu hakkında yurt dışına çıkış yasağı şeklinde adli kontrol tedbiri uygulanması özel hayata ve aile hayatına saygı hakkına müdahale oluşturmaktadır. Söz konusu müdahalenin 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (5271 sayılı Kanun) 109. maddesine istinaden gerçekleştirildiği görüldüğünden kanuni dayanağı bulunmaktadır. Ayrıca müdahalenin kamu düzeninin sağlanması meşru amacı ile yapıldığı görülmektedir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Latife Akyüz, §§ 43-45; Hasan Hüseyin Güney, § 16). Bu belirlemelerin ardından müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olup olmadığı irdelenecektir.
13. Genel olarak adli kontrol, işlediği iddia olunan bir suçtan dolayı şüpheli veya sanığın, tutuklama sebeplerinin varlığı hâlinde belirli yükümlülükler yüklenerek adli makam ve mercilerin denetimi ve kontrolü altına sokulmasıdır. Adli kontrol koruma tedbiri, tutuklamaya göre kişi özgürlüğünü daha az kısıtladığı ve sanık tutuklanmaksızın muhakemenin yapılabilmesini sağladığı için tutuklama yerine geçmek üzere ihdas edilmiştir. Böylelikle ilgili, bütünüyle özgürlüğünden yoksun bırakılmaksızın denetim altında tutulabilmektedir. Tutuklamaya alternatif bir koruma tedbiri olan adli kontrol, bu özelliğiyle tutuklamaya ancak istisnai hâllerde başvurulması kuralının işlerlik kazanmasına katkıda bulunmakta; tutuklamanın son çare olma özelliğini ortaya koymaktadır (Hülya Kar [GK], B. No: 2015/20360, 27/2/2019, §§ 18, 50; ayrıca bkz. Latife Akyüz, § 46; Hakkı Gök, § 42). Nitekim 5271 sayılı Kanun'un 109. maddesinde, aynı Kanun'un 100. maddesinde belirtilen tutuklama sebeplerinin varlığı hâlinde tutuklama yerine adli kontrol kararı verilebileceği açıkça düzenlenmiştir. Bu durumda anılan mevzuat hükümleri birlikte değerlendirildiğinde adli kontrol kararı verilebilmesi için kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut deliller ve bir tutuklama nedeni bulunmalıdır. Elbette uygulanan tedbirin hukuka uygun olduğunu söyleyebilmek için öncelikle suç şüphesi ve uygulanma nedeni denetime elverişli olacak şekilde yeterli bir gerekçeyle ortaya konulmalıdır (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Aret Demirci, B. No: 2018/30446, 8/2/2024, § 17).
14. Nitekim Anayasa Mahkemesi mahkemelerin koruma tedbiri kararlarında lehte ve aleyhte ileri sürülen bütün delilleri incelemek ve temel hak ve özgürlüklere yapılan müdahaleye katlanmayı gerektirecek nitelikte kamu yararını haklı kılan gerçek bir ihtiyacın varlığını göstermek zorunda olduklarını, süregelen koruma tedbirlerinin devamına ilişkin olarak verilen kararlarda da tedbirin devamını haklı kılan gerekçelerin gösterilmesi ve çatışan menfaatler arasında adil dengenin korunması gerektiğini ifade etmiştir (Hülya Kar, §§ 29, 30, 35; ayrıca bkz. Latife Akyüz, §§ 49-52, 56; Hakkı Gök, §§ 51, 52). Ayrıca Hülya Kar ve Latife Akyüz başvurularında başvuruya konu adli kontrol koruma tedbirinde olduğu gibi tüm koruma tedbirlerinin geçici olduğunu, herhangi bir tedbirin ilanihaye veya herhangi bir kriterden bağımsız olarak, süreklilik arz eder biçimde uygulanmasının mümkün olmadığını vurgulamış; süregelen bir koruma tedbirinin durumun gerektirdiğinden daha uzun sürdüğünün anlaşıldığı durumlarda tedbir nedeniyle müdahale edilen anayasal hakların ihlalinin söz konusu olabileceğini belirtmiştir. Anılan kararda, tedbirin türü ve kapsamı konusunda derece mahkemelerinin geniş takdir hakkının bulunduğunu ancak yürütülen bir soruşturma veya kovuşturma kapsamında alınan koruma tedbiri ile hedeflenen amaca ulaşmak için hakların daha az sınırlanmasını sağlayacak alternatif yolların bulunup bulunmadığının da dikkate alınması gerektiğini belirtmiştir (Hülya Kar, §§ 25-28, 44; Latife Akyüz, §§ 48-51, 58; Hakkı Gök, §§ 44-47, 54; Hasan Hüseyin Güney, § 17).
15. Bu bağlamda özellikle yurt dışına çıkamama şeklindeki adli kontrol tedbirine karar verilirken kişinin yurt dışındaki ailevi, kişisel ve mesleki bağları ile kişiye isnat edilen suçun niteliği, delil durumu ve mahkûmiyet hâlinde alacağı cezanın ağırlığı birlikte değerlendirilerek adli kontrol tedbirinden beklenen kamusal menfaat ile başvurucunun menfaatleri arasında adil bir dengenin kurulması ve bu durumun yeterli gerekçeyle açıklanması gerekir (benzer yöndeki karar için bkz. Hasan Hüseyin Güney, § 18).
16. Somut olayda başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan başlatılan soruşturma kapsamında 6/8/2020 tarihinde ifadesi alınmış ve aynı tarihte yurt dışına çıkış yasağı şeklinde adli kontrol tedbiri altına alınmasına karar verilmiştir. Devam eden süreçte iddianame düzenlenerek ceza davası açılmış, yetkisizlik kararı ile dosyanın Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş ve başvurucu hakkındaki adli kontrol kararı 29/6/2021 tarihli beraat kararına kadar devam etmiştir. Başvurucunun soruşturma ve kovuşturma evrelerinde -Almanya'da ailesiyle beraber yaşadığını ve bu ülkede işyerinin bulunduğunu vurgulayarak- tedbirin kaldırılmasını veya değiştirilmesini talep ettiği tespit edilmiştir.
17. Başvurucunun 6/8/2020 tarihinde ifadesinin alındığı gözetildiğinde başka hangi delillerin toplanması gerektiği, başvurucu hakkındaki adli kontrol tedbirinin soruşturma ve kovuşturmaya ne gibi bir faydası olacağı da açıklanmamıştır. Bunun yanı sıra tedbir kararı ile tedbirin devamına ilişkin kararlarda başvurucunun Almanya'daki kişisel, ailevi ve mesleki bağlarına yönelik itirazlarının tartışılmayarak tekrar içeren, genel ve soyut gerekçelerle taleplerin reddedildiği görülmüştür.
18. Başvurucu hakkında tatbik edilen yurt dışına çıkış yasağı şeklindeki koruma tedbiri ile başvurucunun özel hayatına ve aile hayatına saygı hakkına müdahale edilmiş, başvurucu, itirazlarını yargı makamlarına taşımış; buna karşın yargı makamları ilgili ve yeterli değerlendirmeler yapmaksızın başvurucunun taleplerini reddetmiştir. Tüm süreç birlikte değerlendirildiğinde yargı makamları tarafından başvurucunun yaşadığı ülkedeki bağları ile isnat edilen suçun vasfı, delil durumu ve muhtemel sonuç cezanın ağırlığı gözetilerek -muhakemenin sağlıklı yürütülmesi ve başvurucunun yargılamaya katılarak savunma hakkını kullanması amaçlarıyla uygulanan- tedbirden beklenen kamusal menfaat ile başvurucunun menfaatleri arasında adil bir denge kurulduğu söylenemez. Ayrıca müdahale konusu tedbire alternatif olabilecek tedbirlerin tartışılmadığı, başvurucunun özel ve aile hayatına yönelen müdahalenin olumsuz etkilerini azaltacak şekilde hızlı ve özenli bir ceza soruşturması yapılmadığı vurgulanmalıdır. Sonuç olarak yaklaşık bir yıl süren yurt dışı çıkış yasağı şeklindeki müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine ve ölçülülük ilkesine uygun olmadığı kanaatine varılmıştır (benzer yöndeki bir değerlendirme için bkz. Hasan Hüseyin Güney, § 21; ).
19. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşılmıştır.
III. GİDERİM
20. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ile 100.000 TL maddi ve 100.000 TL manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
21. Bireysel başvurudan sonra başvurucu hakkında beraat kararı verilerek yurt dışına çıkış yasağının kaldırıldığı belirlendiğinden tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmamaktadır.
22. Eski hâle getirme kuralı çerçevesinde ihlalin sonuçlarının bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için başvurucuya manevi zararları karşılığında net 30.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir. Başvurucu, maddi zarara ilişkin olarak bilgi ve belge sunmadığından maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata ve aile hayatına saygı hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Başvurucuya net 30.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
D. 446,90 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.446,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
E. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
F. Kararın bir örneğinin bilgi için Ankara 8. Sulh Ceza Hâkimliği (2020/832 Sorgu) ile Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE, 3/10/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.