logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(E.M.İ. [2.B.], B. No: 2020/3061, 17/12/2024, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

E.M.İ. BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/3061)

 

Karar Tarihi: 17/12/2024

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 GİZLİLİK TALEBİ KABUL

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Metin KIRATLI

Raportör

:

Gülsüm Gizem GÜRSOY

Başvurucu

:

E.M.İ.

Vekili

:

Av. Atilla KART

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru; başvurucunun vakıf senedi tescilinin iptali talebiyle açtığı davanın reddedilmesi nedeniyle örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 22/1/2020 tarihinde yapılmıştır.

3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir. Bölüm Başkanı tarafından başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.

4. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı süresinde beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

6. Başvurucunun kurucularından biri olduğu İslam Tarih, Sanat ve Kültürünü Araştırma (İSAR) Vakfı kuruluş senedi 25/6/1990 tarihinde noter huzurunda düzenlenmiştir. Bu kapsamda İstanbul 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin 17/7/1990 tarihli kararıyla vakfın tesciline karar verilmiştir. Vakıf senedinde yer alan ilgili maddeler şöyledir:

" Madde 5- Vakfın mal varlığı, kurucuların ortaya koyduğu 40.000 USD (Amerikan Doları) nakittir.

...

Madde 8 - Vakfın Organları:

a. Mütevelli Heyeti

b. Yönetim Kurulu

c. Denetleme Kurulu'dur.

Madde 9- Vakıf Mütevelli Heyeti aşağıda yazılı üyelerden oluşur.

A- Tabii Üyeler:

a. İki kurucu üye

 ...

Madde 10- Vakıf mütevelli heyeti, en geç üç yılda bir, tabii başkanı olan kurucu üye H.A.nın başkanlığında toplanır. Eğer tabii başkan veya yetkili temsilcisi gelememiş ise en yaşlı üye başkanlığında açılış yapılır ve toplantı başkanlık divanı teşkil ettirilir. Mütevelli heyeti tavsiye mahiyetinde yönetim kuruluna hedef ve program gösterir. Vakıf denetleme kurulu ve yönetim kurulu için ikişer asil ve ikişer yedek olmak üzere dörder üye seçer. Kararlar toplantıya iştirak eden üye sayısının ekseriyetiyle alınır. Mütevelli heyetinin toplantı tarihi yönetim kurulunca belirlenir. Yönetim kurulunun oybirliği ile alacağı karar üzerine mütevelli heyeti olağanüstü toplantıya da çağrılabilir. Toplantının gündemi yönetim kurulunca teklif edilip, mütevelli heyet tarafından tasdik edilir.

Madde 11- Yönetim Kurulu;

a) Kurucu tabii üye,

b) İslam Konferansı Teşkilatı Genel Sekreteri'nin tayin edeceği bir kişi,

c) İstanbul, İslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi'nin tayin edeceği bir kişi,

d) Mütevelli heyetin kendi arasından seçeceği iki kişiden meydana gelir.

Kurucu üye yönetim kurulunun tabii başkanıdır. Ayrıca yönetim kurulu kendi içinden bir başkan vekili ve bir genel sekreter seçer... Yönetim kurulunun görev süresi üç yıldır. Yönetim kuruluna aynı kişiler tekrar seçilebilirler. Boşalan üyeliklere belirtilen esaslar dahilinde yenisi atanır. Yönetim kurulu üyeliği fahridir, ücret ödenmez...

Madde 14- Vakfın kurucuları;

a- 1943 doğumlu [İ. oğlu E.İ.] (başvurucu)

 b- 1941 doğumlu [A. Oğlu H.A.] dır.

Vakfın kurucularının bu senetteki hak ve selahiyetleri hayat boyu devam eder. İsteğe bağlı olarak bu sıfatlarından çekilebilirler. Çekilmeleri halinde önceden noter kanalı ile tayin ettikleri kişiler kurucuların aynı hak ve selahiyeti ile yerini doldurur."

7. İSAR Vakfı 29/11/2012 tarihli yönetim kurulu toplantısında vakıf senedinin 10. ve 11. maddelerinde değişiklik yapılmasına karar vermiştir. Başvurucunun başkanlık ettiği yönetim kurulunun aldığı karar doğrultusunda Vakfın kuruluş senedinin 10. ve 11. maddeleri 18/12/2012 tarihinde noter huzurunda tadil edilerek değiştirilmiştir. Maddelerin değişen hâlinin ilgili kısmı şöyledir:

"Madde 10- Mütevelli heyeti, vakfın seçim ve tavsiye organı olup, yönetim kurulunun daveti üzerine en geç 3 yılda bir olağan olarak toplanır. Ayrıca yönetim kurulunun oybirliği ile alacağı kararla her zaman olağanüstü toplanır. Toplantıları yönetmek üzere her toplantı için üç kişilik bir divan oluşturulur. Kararlarını toplantıya iştirak eden üyelerin ekseriyetiyle alır. Toplantı tarihi, yeri, saati, gündemi, toplantı gününden en az yedi gün önce imza karşılığı veya üyelerce ulaşacak şekilde telefon, e-mail, fax veya taahhütlü mektupla bildirilir. Mütevelli heyet, yönetim kurulu ve denetim kurulu asil ve yedek üyelerini seçer.

Madde 11- Yönetim kurulu, mütevelli heyetçe üç yıllığına seçilecek bir başkan, dört asil ve iki yedek üyeden oluşur. Üyelerinin çoğunluğunun mütevelli heyet üyesi olması mecburidir. Aynı kişiler tekrar seçilebilirler. Yönetim kurulu ilk toplantısında bir başkan, bir başkan vekili ve bir genel sekreter seçerek görev taksimi yapar. Kurucu [E.İ.] (başvurucu) hayat boyu yönetim kurulunun tabii başkanıdır. Herhangi bir sebeple yönetim kurulu üyeliği sona eren üyenin yerine, ayrılan üyenin süresi ile sınırlı olarak oy sırasına göre yedek üyeler göreve çağrılır. Yönetim kurulu üyeliği fahridir."

8. İSAR Vakfı 19/12/2012 tarihinde açtığı davayla vakıf senedinin tadil edilen kısmının tescilini talep etmiştir. İstanbul 4. Asliye Hukuk Mahkemesi 19/9/2013 tarihinde davanın kabulüne karar vermiş, anılan karar temyiz edilmeksizin 3/1/2014 tarihinde kesinleşmiştir. Gerekçeli kararda bilirkişi raporu aldırıldığı, raporda değişikliğe ilişkin yönetim kurulu kararının vakıf senedine uygun olarak tesis edildiğinin bildirildiği belirtilmiştir. Kararda; bilirkişi raporu doğrultusunda 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu'nun 112. ve 27/9/2008 tarihli ve 27010 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Vakıflar Yönetmeliği'nin (Vakıflar Yönetmeliği) 14. maddesi uyarınca yönetim değişikliği için aranan haklı sebep kavramının gerçekleştiğinin kabul edilebileceği, bu bağlamda vakıf değişikliği tasarısının tesciline karar verilebileceği değerlendirilmiştir.

9. İSAR Vakfı 19/12/2014 tarihli toplantısında Vakıf senedinin bazı maddelerinde değişiklik yapılmasına karar vermiştir. Başvuruya konu değiştirilen senet maddeleri şöyledir:

"Madde 11- Yönetim kurulu IRCICA'nın görevlendireceği TC uyruklu bir üye ile mütevelli heyetçe üç yıllığına seçilen 4 asil, 2 yedek üyeden oluşur. Yönetim kurulu üyelerinin çoğunluğunun mütevelli heyet üyesi olması zorunludur. Yönetim kurulu ilk toplantısında başkan, bir başkan vekili ve bir de genel sekreter seçer, diğer üyelerin görev taksimini yapar. Yönetim kurulu görev süresi içinde salt çoğunluğun kararıyla görev dağılımına ilişkin kararını yenileyebilir. Yönetim kurulu başkanının başkanlığında toplantı yapar, başkanın olmadığı durumlarda başkan vekili toplantıya başkanlık yapar. Görev süresi bitmeden herhangi bir sebeple yönetim kurulu üyeliği sona eren üyenin yerine sırasına göre yedek üye göreve çağrılır. Yönetim kurulu üyeliği fahridir.

Madde 14- Vakfın kurucuları

a) 1943 doğumlu [E. İ] (başvurucu).

 b)1941 doğumlu H.A.dır. Vakfın kurucularının bu senetteki kuruculuk unvanı ile mütevelli heyet üyelikleri hayat boyu devam eder."

10. Anılan değişiklikler 24/12/2014 tarihinde noter huzurunda tadil ettirilmiştir. Başvurucu, bu değişikliklerin yok hükmünde olduğu gerekçesiyle yönetim kurulu kararına muhalefet şerhi koyduğunu 28/12/2014 tarihinde noter aracılığıyla yönetim kuruluna tebliğ etmiştir.

11. Başvurucu 19/12/2014 ve 9/3/2015 tarihlerinde açtığı ve birleştirilen davalarda; 19/12/2014 tarihinde vakıf senedinde yapılan tadil hükümlerinin vakıf resmî senedine aykırı olduğu gerekçesiyle vakıf yönetim kurulu kararlarının iptalini talep etmiştir. Başvurucu; dava dilekçelerinde yönetim kurulunun vakıf senedinde anılan değişikleri yapma yetkisi olmadığını, yapılan değişikliklerin yok hükmünde olduğunu belirtmiş; her iki davanın İstanbul 24. Asliye Hukuk Mahkemesi dosyasında birleştirilmesine karar verilmiştir.

12. Davalılar, mahkeme dosyasına sunduğu cevap dilekçesinde Vakıf resmî senedinde değişiklik yapma yetkileri bulunmadığı iddiasının yasal dayanağının olmadığını belirtmiştir. Davalılar 29/11/2012 tarihinde vakıf senedinde yapılan değişiklikle; "Yönetim kurulu, mütevelli heyetçe üç yıllığına seçilecek bir başkan, dört asil ve iki yedek üyeden oluşur. Kurucu [E.İ.] (başvurucu). hayat boyu yönetim kurulunun tabii başkanıdır." şeklindeki düzenlemenin başvurucunun bundan sonra onursal başkan olduğu anlamına geldiğinin açık olduğunu ileri sürmüştür. Davalılara göre aksinin kabulü hâlinde hem başvurucunun hem seçilmiş başkanın aynı anda yönetim kurulu başkanı olması mümkün değildir. Davalılar, vakıf senedinde yapılan değişiklikler ile aldıkları yetki doğrultusunda hareket ettiklerini, anılan değişikliklerle vakfın daha etkin çalışmasının sağlandığını, bu değişikliklerin vakfın kuruluşundan bu güne kadarki çalışmalardan edinilen tecrübenin vakfın daha etkili çalışmasına katkı sağlamak amaçlı olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.

13. Yargılamayı yapan İstanbul 24. Asliye Hukuk Mahkemesi dosyası içinde yer alan 11/2/2016 tarihli bilirkişi raporunun ilgili kısmı şöyledir:

"... Vakıf senedi dürüstlük kuralına uygun olarak yorumlandığında iki farklı yorum benimsenebilir. Bunlardan birincisi lafza uygun olarak iki başkanın yer aldığıdır. Biri seçilen öteki ise tabii başkandır. Ancak bu durumda elbette yönetime ilişkin pratik sorunlar ortaya çıkabilir. Öteki yorum biçimi ise bir başkanın seçileceği ancak [İ.]'nin (başvurucu) da tabii bir üye olarak devam edeceğidir. Bu son durumda tabii bir üye olduğu için üye olmanın verdiği bütün yetkilere sahip olacaktır. Öte yandan ikinci yorum vakfın işleyişi açısından daha pratik olabilir... [İ.]'nin (başvurucu) onursal üye statüsüne getirildiği yönündeki yorum ise bizce kabul görmeyecek bir yorumdur. Diğer taraftan bir başkanın seçileceği yönünde bir irade de metinde yansımasını bulmuştur. Bu seçim iradesi de yok sayılmaz....Bu gibi durumlarda iki görüşü bağdaştıran objektif ve dürüstlük kuralına ve kanuna uygun yorum en isabetli yorum olarak kabul edilebilir... Ortaya çıkan bu karmaşıklıkların giderilmesi için Medeni Kanun'un 112. maddesinde bir değişiklik yoluna gidilmesi isabetli olacaktır..."

14. Yargılamayı yapan İstanbul 24. Asliye Hukuk Mahkemesi dosyası içerisinde yer alan 20/2/2017 tarihli bilirkişi raporunun ilgili kısmı şöyledir:

"... Uyuşmazlığa ilişkin değerlendirmede bulunurken ilk hareket noktası Vakfın kurucusu vakfedenin iradesinin önemi olacaktır... Vakfın senedi yorumlanırken kurucu iradenin ve vakıf senedinin tamamının göz önünde tutulması zorunlu olup, değişiklik sonrasında mevcut senet hükmü yorumlanırken sadece davanın değil diğer kurucunun da iradesinin göz önünde tutulması gerektiği şüpheden uzaktır.... Yeni senet metninde [E.İ.] (başvurucu) hayatı boyunca vakfın yönetim kurulu başkanı olduğu' hükmü yer almakta olup, dava konusu uyuşmazlığın çözümünde bu hükmün yorumu ve yönetim kurulunun kendi arasından başkan seçeceği şeklindeki değişiklikle nasıl bağdaştırılacağı sorunu ortaya çıkmaktadır.

...senette yer alan davacının tabii başkan olduğuna ilişkin ifadeden söz konusu şahsın onursal başkan olduğu kanaatine ulaşılmış olmakla birlikte, davacının vakıf kurucusu olduğu, vakıf senedinin 14. maddesinde 'vakıf kurucularının bu senetteki hak ve salahiyetleri hayat boyu devam eder. İsteğe bağlı olarak bu sıfatlarından çekilebilirler. Çekilmeleri halinde önceden noter kanalı ile tayin ettikleri kişiler kurucuları anı hak ve salahiyeti ile yerini doldurur' hükmünün yer aldığı göz önünde tutulduğunda, senet metninin yönetim kuruluna ilişkin 11. madde hükmü değişse bile 14. madde yürürlükte olduğundan ve kurucu iradeye saygı gereği davacının yönetim kurulu üyeliğine ilişkin hakların devam etmesi gerektiği kanaatlerine ulaşılmıştır.

Sonuç olarak yönetim kurulu üyelerinin kendi arasından başkan, başkan vekili ve genel sekreter seçeceği bu nedenle [E.İ.]'nin (başvurucu) tabii başkan olduğu şeklindeki hükmün onursal başkan olarak anlaşılması gerektiği, ancak senedin 14. maddesinin senedin değişiklik gerekçesi ile birlikte yorumlandığında davacı kurucu üyenin yönetim kurulu üyesi olduğu ve yönetim kurulu üyelerine ilişkin haklardan yararlanacağı... sonucuna ulaşılmıştır".

15. Yargılamayı yapan İstanbul 24. Asliye Hukuk Mahkemesi 30/5/2017 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Gerekçeli kararın ilgili kısmı şöyledir:

"her iki bilirkişi raporunda da toplantıların hukuka aykırı olmayıp alınan kararların mütevelliyetini güçlendirici, makul ve kurucu zihniyete aykırı olmayan kararlar olduğu, tespiti yapılmış olması, öte yandan davacının vakfın tek kurucusu olmayıp diğer kurucu[H.A.nın] dosya içerisinde yer alan 22 Aralık 2015 tarihli mektubunda '...konuya açıklık getirmek amacıyla belirtmek isterim ki biz o zamanki iki kurucu bu vakıfla ilgili olarak onun kuruluş anındaki kendi görevlerimiz dolayısı ile yerine getirmiş olduğumuz işlevin dışında hiçbir şahsi ya da başka hak veya ayrıcalığa veya vakıf bünyesindeki hiçbir statüye sahip değiliz' şeklindeki ifadelerinden vakfın kuruluş anında günün geçerli mevzuatı gereği vakfın kurulabilmesi için davacı ve dava dışı [H.A.nın] kişisel hak ve vasıflarından bağımsız olarak vakfın kurucusu statüsünde yer aldıkları, bu durum karşısında davacı kurucuya ömür boyu vakıf başkanlığı görevi veren maddenin değiştirilmesinde kurucu iradenin göz ardı edildiği iddiasının dinlenilmeyeceği anlaşılmakla... davanın reddine karar verilmiştir."

16. Anılan karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 4/10/2018 tarihli kararıyla istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"... Dava tarihinden önce yapılan ve 3/1/2014 tarihinde kesinleşen dava konusu vakfa ait vakıf senedinin 11. maddesindeki değişikliğin kurucu iradeye, vakıf senedindeki düzenlemelerin bütününe, özellikle yönetmeliğin 14. maddesindeki düzenlemeye aykırı olmadığı, demokratik katılım ve seçim usulünün benimsenmesinin temel hak ve özgürlükler bakımından yerinde olduğu, 14. maddeye göre davacı dışında bir kurucu üye daha bulunduğu, tabii başkanlık sıfatının vakıf senedinin ilk halindeki 11. madde bakımından her ikisine de ait olacağı, yönetim kurulu başkanının yanında ayrıca bir tabii başkanın bulunmasının vakfın yönetiminde demokratik kurallara aykırı olarak sıkıntılar ve zorluklar doğuracağı,3/1/2014 tarihinde kesinleşen vakıf senedindeki 11. madde değişikliğinin bu sakıncaları ortadan kaldırarak sağlıklı bir yönetimi amaçladığı, kaldı ki vakıf senedinin 14. maddesinin son fıkrasına göre kurucuların ölümünün dahi haklarını tam olarak sona erdiren bir durum olmadığı, bu düzenlemeye göre kurucuların istediği zaman çekilerek haklarını seçecekleri herhangi bir kişiye devredebilecekleri ve devrettikleri kişinin de aynı şartlar ve haklar dahilinde bu sıfatlarını devam ettirecekleri, tabii başkanlık sıfatının onursal başkanlığı ifade ettiği, değişiklikten önceki 14.maddede vakfın kurucularının bu senetteki hak ve selahiyetlerinin hayat boyu devam edeceği düzenlemesinin mütevelli heyet üyeliğini amaçladığı, vakıf senedinde iki başkanlı bir yönetim modeli tasarlanmadığı tespit edilmiştir".

17. Bölge Adliye Mahkemesi kararı temyiz edilmiştir. Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 11/6/2019 tarihinde kararı onamıştır. Yargıtay kararının ilgili kısmı şöyledir:

"...Taraflar arasındaki uyuşmazlığın çıkış noktası 'Yönetim Kurulu' başlıklı 11.madde metninden kaynaklanmaktadır. Davacı [E.M.İ.]'nun vakfın yönetim kurulu başkanı olduğu tarihlerde vakfın yetkili karar organı olan mütevelli heyetince alınan karar gereği senet metninde değişikliğe gidilmiştir. Vakıf senedinin değişiklikten önceki 11.maddesi aynen; 'Yönetim Kurulu';

a) Kurucu tabii üye,

 b) İslam Konferansı Teşkilatı Genel Sekreteri'nin tayin edeceği bir kişi,

 c) İstanbul, İslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi'nin tayin edeceği bir kişi,

 d) Mütevelli heyetin kendi arasından seçeceği iki kişiden meydana gelir.

 Kurucu üye Yönetim Kurulunun tabii başkanıdır. Ayrıca Yönetim Kurulu kendi içinden bir Başkan Vekili ve bir Genel Sekreter seçer...'

şeklinde iken yapılan değişlik ve mahkemenin tescil kararından sonra; 'Yönetim Kurulu,

Mütevelli Heyetçe üç yıllığına seçilecek bir başkan, dört asil ve iki yedek üyeden oluşur.

Üyelerinin çoğunluğunun Mütevelli Heyet üyesi olması mecburidir. Aynı kişiler tekrar

seçilebilirler.

Yönetim Kurulu ilk toplantısında bir başkan, bir başkan vekili ve bir genel sekreter seçerek görev taksimi yapar. Kurucu [E.İ.] (başvurucu) hayat boyu Yönetim Kurulunun tabii başkanıdır...' yönünde düzenlenmiştir. Değişiklikten önceki madde metninde kurucu üyenin yönetim kurulunun tabii başkanı olduğu, ayrıca yönetim kurulunun kendi içinden bir Başkan Vekili ve bir Genel Sekreter seçeceği düzenlemesi mevcut iken, değişiklik sonrası maddenin ikinci bendine göre mütevelli heyetçe seçilen yönetim kurulunun ilk toplantısında bir başkan, bir başkan vekili ve bir genel sekreter seçerek görev taksimi yapacağı, kurucu [E.İ.]'nin (başvurucu) hayat boyu Yönetim Kurulu'nun tabii başkanı olacağı düzenlenmiştir. Değişiklik öncesi ve sonrası madde metinleri karşılaştırıldığında, değişiklik ile ilk defa yönetim kurulunun kendi arasından bir başkan seçmesi düzenlemesinin getirildiği, dolayısı ile mütevelli heyetinin iradesinin yönetim kuruluna seçilenlerin kendi aralarından bir başkan seçmesi yönünde tezahür ettiği, davacının da değişiklik yapılan tarih itibari ile vakfın yönetim kurulu başkanı olduğu, bu düzenlemeye karşı çıkmadığı gibi değişikliğin tescili içinde verilen vekaletname ile tescil davası açıldığı, dolayısı ile yönetim kurulunun kendi arasından bir başkan seçmesi yönündeki değişiklik iradesine üstünlük tanımak gerektiği dikkate alınarak, Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına..."

18. Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 30/10/2019 tarihinde karar düzeltme isteminin reddine karar vermiştir.

19. Nihai karar başvurucuya 25/12/2019 tarihinde tebliğ edilmiştir. Başvurucu 22/1/2020 tarihinde süresinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

A. Ulusal Hukuk

1. İlgili Mevzuat

20. 4721 sayılı Kanun'un "Vakıflar" başlıklı üçüncü bölümünün "Tanımı" kenar başlıklı 101. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Vakıflar, gerçek veya tüzel kişilerin yeterli mal ve hakları belirli ve sürekli bir amaca özgülemeleriyle oluşan tüzel kişiliğe sahip mal topluluklarıdır.

Bir malvarlığının bütünü veya gerçekleşmiş ya da gerçekleşeceği anlaşılan her türlü geliri veya ekonomik değeri olan haklar vakfedilebilir."

21. 4721 sayılı Kanun'un "Kuruluş şekli" kenar başlıklı 102. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Vakıf kurma iradesi, resmî senetle veya ölüme bağlı tasarrufla açıklanır. Vakıf, yerleşim yeri mahkemesi nezdinde tutulan sicile tescil ile tüzel kişilik kazanır..."

22. 4721 sayılı Kanun'un "Tescil ve ilan" kenar başlıklı 104. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Tesciline karar verilen vakıf, vakfın yerleşim yeri mahkemesi nezdinde tutulan sicile tescil edilir; ayrıca Vakıflar Genel Müdürlüğünde tutulan merkezî sicile kaydolunur..."

23. 4721 sayılı Kanun'un "Mal ve hakların kazanılması ve sorumluluk" kenar başlıklı 105. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Özgülenen malların mülkiyeti ile haklar, tüzel kişiliğin kazanılmasıyla vakfa geçer..."

24. 20/2/2008 tarihli ve 5737 sayılı Vakıflar Kanunu'nun 3. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Bu Kanunun uygulanmasında;

Vakıflar: Mazbut, mülhak, cemaat ve esnaf vakıfları ile yeni vakıfları,

Vakfiye: Mazbut, mülhak ve cemaat vakıflarının malvarlığını, vakıf şartlarını ve vakfedenin isteklerini içeren belgeleri,

...

Vakıf senedi: Mülga 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi ile 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu hükümlerine göre kurulan vakıfların, malvarlığını ve vakıf şartlarını içeren belgeyi,

...

ifade eder."

25. 4721 sayılı Kanun'un "B.Vakıf senedi" başlıklı "I.İçeriği" kenar başlıklı 106. maddesi şöyledir:

"Vakıf senedinde vakfın adı, amacı, bu amaca özgülenen mal ve haklar, vakfın örgütlenme ve yönetim şekli ile yerleşim yeri gösterilir."

26. 4721 sayılı Kanun'un "D. Vakfın örgütü" başlıklı 109. maddesi şöyledir:

"Vakfın bir yönetim organının bulunması zorunludur. Vakfeden, vakıf senedinde gerekli gördüğü başka organları da gösterebilir."

27. 4721 sayılı Kanun'un "Yönetimin değiştirilmesi" kenar başlıklı 112. maddesi şöyledir:

"Haklı sebepler varsa mahkeme, vakfın yönetim organı veya denetim makamının istemi üzerine diğerinin yazılı görüşünü aldıktan sonra vakfın örgütünü, yönetimini ve işleyişini değiştirebilir.

Mahkeme, denetim makamının başvurusu üzerine, duruşma yaparak yöneticileri görevden alabilir ve vakıf senedinde başka bir hüküm yoksa yenisini seçebilir."

28. 4721 sayılı Kanun'un "Amacın ve malların değiştirilmesi" kenar başlıklı 113. maddesi şöyledir:

"Durum ve koşullardaki değişmeler yüzünden vakıf senedinde yazılı amaca bağlı kalınması vakfedenin arzusuna açıkça uymayacak hâle gelmiş ise mahkeme, vakfın yönetim organı veya denetim makamının başvurusu üzerine diğerinin yazılı görüşünü aldıktan sonra vakfın amacını değiştirebilir.

Amacın gerçekleşmesini önemli ölçüde güçleştiren veya engelleyen koşulların ve yükümlülüklerin kaldırılmasında veya değiştirilmesinde de aynı hüküm uygulanır.

Amaca özgülenen mal ve hakların daha yararlı olanları ile değiştirilmesini veya paraya çevrilmesini haklı kılan sebepler varsa mahkeme, vakfın yönetim organı veya denetim makamının başvurusu üzerine diğerinin yazılı görüşünü aldıktan sonra gerekli değişikliğe izin verebilir."

29. 27/9/2008 tarihli ve 27010 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanan Vakıflar Yönetmeliği'nin "İdare şeklinin değiştirilmesi" kenar başlıklı 14. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"(1) Haklı sebepler varsa mahkeme, vakfın yönetim organı veya Genel Müdürlüğün istemi üzerine diğerinin yazılı görüşünü aldıktan sonra vakfın örgütünü, yönetimini ve işleyişini değiştirebilir."

2. Yargıtay İçtihadı

30. Yargıtay 8. Hukuk Dairesinin 21/9/2017 tarihli ve E.2014/14394, K.2017/11296 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:

"...Dava, H. Vakfı'nın kuruluş senedinde yapılan değişikliğin tescili istemine ilişkin olup, davaya konu edilen değişiklikler vakfın yönetim biçiminin değiştirilmesi niteliğindedir. Öncelikle belirtmek gerekir ki, vakıf hukukunda esas olan vakfın kuruluş senedine yansıyan kurucu iradenin -yasaların buyurucu hükümlerine aykırı olmamak şartıyla- olduğu gibi korunması ve sürdürülmesidir. 4721sayılı Türk Medeni Kanununun 112. maddesi uyarınca bir vakfın yönetim biçiminin değiştirilmesi(örgütünde, yönetiminde ve işleyişinde değişiklik yapılabilmesi) için, vakfın amaçlarını gerçekleştirebilmesi ve faaliyetlerini devam ettirebilmesi açısından böyle bir değişiklik konusunda haklı nedenlerin bulunması gerekir. Ancak bu şartın gerçekleşmesi durumunda vakıf yönetim organının veya denetim makamının başvurusu üzerine mahkemece diğerinin yazılı görüşü de alındıktan sonra vakfın yönetim biçimi değiştirilebilir."

B. Uluslararası Hukuk

31. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM); Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 11. maddesinin vakıf kurma hakkını da içerdiğinin altını çizmiştir. AİHM, bir vakfın kurulması durumunda, vatandaşlar için kamu menfaati alanında müştereken hareket etmek amacıyla vakfın hizmetine ayrılmış bir mülkle donatılmış tüzel bir kişilik oluşturma imkânının, örgütlenme özgürlüğünün en önemli yönlerinden birini teşkil ettiğini vurgulamıştır (Bilim Araştırma Vakfı ve diğerleri/Türkiye, B. No: 13848/10, 9/2/2021, § 57).

V. İNCELEME VE GEREKÇE

32. Anayasa Mahkemesinin 17/12/2024 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

33. Başvurucu; kurucusu olduğu vakfın senedinde "ömür boyu yönetim kurulu başkanı" olacağına dair hükmün, kurucu iradeye aykırı olarak vakıf yönetimi tarafından değiştirildiğini, bu hususun mahkemelerce gözardı edildiğini belirterek adil yargılanma, maddi ve manevi varlığın korunması, mülkiyet hakları ile örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiğini öne sürmüştür.

34. Bakanlık görüşünde, başvurucunun ihlal iddiaları konusunda inceleme yapılırken Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi içtihatları ve somut olayın kendine özgü koşulları dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir.

35. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı bireysel başvuru formunda ileri sürdüğü hususları tekrarlamıştır.

B. Değerlendirme

36. Anayasa’nın “Dernek kurma hürriyeti” kenar başlıklı 33. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Herkes, önceden izin almaksızın dernek kurma ve bunlara üye olma ya da üyelikten çıkma hürriyetine sahiptir.

Hiç kimse bir derneğe üye olmaya ve dernekte üye kalmaya zorlanamaz.

Dernek kurma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunda gösterilir.

...

Bu madde hükümleri vakıflarla ilgili olarak da uygulanır."

37. Anayasa'nın 33. maddesinde herkesin bir derneğe üye olma özgürlüğüne sahip olduğu belirtilmiştir. Anılan madde hükümlerinin vakıflarla ilgili olarak da uygulanacağı belirlenmiştir. Başvurucunun kurucusu olduğu vakfın senedinde değişiklik yapılarak yönetim kurulu başkanlığına son verilmiştir. Dolayısıyla eldeki başvurunun örgütlenme özgürlüğü kapsamında incelenmesi gerekmektedir.

1. Kabul Edilebilirlik Yönünden

38. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

2. Esas Yönünden

a. Genel İlkeler

39. Örgütlenme özgürlüğü, bireylerin kendi menfaatlerini korumak için kendilerini temsil eden kolektif bir oluşum içinde bir araya gelme özgürlüğünü ifade etmektedir. Örgütlenme özgürlüğü, bireylere topluluk hâlinde siyasal, kültürel, sosyal ve ekonomik amaçlarını gerçekleştirme imkânı sağlar. Örgütlenme özgürlüğünün temeli, hiç kuşkusuz ifade özgürlüğüdür. İfade özgürlüğü düşünceyi korkmadan, engellenmeden açıklama ve yayma özgürlüğünün yanı sıra bu düşünceler çerçevesinde örgütlenme, kişi toplulukları oluşturma hakkını da kapsamaktadır (dernek hakkı yönünden bkz. Hint Aseel Hayvanları Koruma ve Geliştirme Derneği ve Hikmet Neğuç, B. No: 2014/4711, 22/2/2017, § 41). Demokrasilerde vatandaşların bir araya gelerek ortak amaçları gerçekleştirebileceği örgütlerin varlığı sağlıklı bir toplumun önemli bir bileşenidir. Demokrasilerde böyle bir örgüt, devlet tarafından saygı gösterilmesi ve korunması gereken temel haklara sahiptir (Ahmet Parmaksız, [GK], B. No: 2017/29263, 22/5/2019, § 72; sendika hakkı yönünden bkz. Tayfun Cengiz, B. No: 2013/8463, 18/9/2014 § 31).

40. Anayasa'nın 33. maddesinde düzenlenen örgütlenme özgürlüğü hakkın etkin bir şekilde kullanılması bağlamında devlete birtakım pozitif yükümlülükler yüklemektedir. Devlete yüklenen pozitif yükümlülükler, bu haklara ilişkin davalarda kamusal makamlarca verilecek kararların etkinliği ve yeterliliği ile yakından alakalıdır (benzer değerlendirmeler için bkz. M.M.E. ve T.E., B. No: 2013/2910, 5/11/2015, § 125; İlknur Kızıltoprak, B. No: 2015/11579, 18/4/2019, § 76). Öte yandan üçüncü kişiler tarafından örgütlenme özgürlüğüne müdahale edilmesi durumunda müdahaleye karşı itirazların öne sürülebileceği ve müdahalenin sonuçlarının giderilmesi açısından gerçek ve etkili koruma temin edecek hukuksal mekanizmaların oluşturulması, savunma ve iddialarını yetkili makamlar önünde ortaya koyabilme olanağının tanınması, gerekiyorsa tazminat ve benzeri giderimler için dava açma imkânının getirilmesi devletin pozitif yükümlülüklerindendir ( farklı haklar bağlamında benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Muharrem Çimen, [GK], B. No: 2016/5002, 23/3/2023, §§ 39, 40; Barış Adıgüzel, B. No: 2016/15802, 8/9/2021, §30; Anıl Pınar ve Ömer Bilge, B. No: 2014/15627, 5/10/2017,§ 37;Bekir Yazıcı [GK], B. No: 2013/3044, 17/12/2015, § 71; Kemal Kılıç [GK], B. No: 2019/16400, 28/7/2022, § 59). Devletin söz konusu yükümlülüklerini yerine getirip getirmediğinin denetimi ise yürütülen sürecin bütününe bakılarak yapılmalıdır.

41. Yargı mercilerinin olayın koşullarını değerlendirmek açısından daha avantajlı konumda bulunduğu açıktır. Anayasa Mahkemesinin rolü ise bu kuralların yorumunun Anayasa’ya uygun olup olmadığını belirlemekle sınırlıdır. Önemle değinmek gerekir ki uyuşmazlık ne kadar Anayasa’da yer alan temel hak ve hürriyetleri ilgilendirirse Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuru kapsamında bu hak veya hürriyete ilişkin sınırlama ölçütlerini ve güvencelerini denetleme yetkisi o kadar artar. Anayasa Mahkemesinin temel görevi, Anayasa’da yer alan hükümlerin yeknesak ve doğru bir biçimde uygulanmasını sağlamaktır. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi, yargı mercileri tarafından izlenen usulü denetlemek ve özellikle mahkemelerin Anayasa’nın 33. maddesindeki güvenceleri gözetip gözetmediğini belirlemekle yetinmektedir. Dolayısıyla yapılan incelemede, onların yeri alınmamakta; kamusal makamların süreç içindeki tutumları örgütlenme özgürlüğü bağlamındaki usule ilişkin güvenceler açısından değerlendirilmektedir (sendika hakkı bağlamında benzer değerlendirmeler için bkz. Türkiye Gıda ve Şeker Sanayi İşçileri Sendikası, B. No: 2016/13328, 19/11/2020, § 40; Türkiye Petrol, Kimya ve Lastik Sanayi İşçileri Sendikası, B. No: 2016/13531, 15/12/2020, § 40; Ahmet Sefa Topuz ve diğerleri, B. No: 2016/16056, 21/4/2021, § 57; Muharrem Çimen, § 42).

42. Bununla birlikte örgütlenme özgürlüğünün gerektirdiği pozitif yükümlülüklerin yerine getirildiğinden söz edilebilmesi için her iki tarafın menfaatlerinin de mümkün olduğunca dengelenmesi ve taraflardan biri aleyhine ölçüsüz bir sonuca yol açılmaması gerekir. Menfaatler dengesinin kurulmasında taraflardan biri aleyhine bireysel olarak aşırı ve olağan dışı bir külfetin yüklenmesi, pozitif yükümlülüklerin ihlali sonucunu doğurabilir. Olayın bütün koşulları ve taraflara tanınan tüm imkânlar ile tarafların tutum ve davranışları gözönünde bulundurularak menfaatlerin adil bir şekilde dengelenip dengelenmediği değerlendirilmelidir (Faik Tari ve Sultan Tari, B. No: 2014/12321, 20/7/2017, § 52; Kemal Kılıç, § 61). Bu noktada Anayasa Mahkemesinin yapacağı inceleme, başvurucunun vakıf senedinin tescilinin iptali talebiyle açtığı davalarda devletin pozitif yükümlülüğünün gerektirdiği şekilde yargısal bir değerlendirme yapılıp yapılmadığı ve özellikle yargı mercilerinin kararlarının konuyla ilgili ve yeterli gerekçe içerip içermediğine ilişkindir.

b. İlkelerin Olaya Uygulanması

43. Eldeki başvuruda başvurucu, vakıf senedinin kurucu iradeye aykırı olarak değiştirilerek yönetim kurulu başkanlığına haksız bir biçimde son verildiğinden yakınmıştır. Vakıf yönetimi ise 2012 yılında yapılan değişiklikle başkan seçimi yetkisinin kendilerine verildiğini, iki başkanlı bir yönetim olamayacağından başvurucunun onursal başkan hâline geldiğini belirtmiştir.

44. Vakıflar, gerçek ya da tüzel kişilerin yeterli mal ve haklarını belirli ve sürekli bir amaca özgülemeleriyle oluşan tüzel kişiliğe sahip örgütlerdir. Vakıfların amacı ve örgüt yapısı vakfedenin isteğine göre şekillenir. Bu amaç ve örgüt yapısı vakıf senedinde belirlenir ve kural olarak vakıf kurulduktan sonra vakıf senedinde değişikliğe gidilemez. Çünkü vakfın amacı doğrultusunda varlığını sürdürmesi ve vakıf örgütünün de bu amacı gerçekleştirmeye yönelik faaliyette bulunması esastır. Dolayısıyla vakıf senedinde kuruluş senedine yansıyan kurucu irade hilafına değişiklik yapılmaması gerekir.

45. Vakıf senedinde ne şekilde değişiklik yapılabileceği ise 4721 sayılı Kanun'un ilgili maddelerinde düzenlenmiştir (bkz. § 27-28).Buna göre4721sayılı Kanun'un 112. maddesi uyarınca bir vakfınyönetim biçiminin değiştirilmesi (örgütünde,yönetiminde ve işleyişinde değişiklik yapılabilmesi) için vakfın amaçlarını gerçekleştirebilmesi vefaaliyetlerini devam ettirebilmesi açısından böyle bir değişiklik konusunda haklı nedenlerin bulunması gerekir.

46. Somut olayda başvurucu, vakfın kurucularından biridir. Vakfın kuruluş senedinde başvurucunun ömür boyu yönetim kurulunun tabii başkanı olduğu belirlenmiştir. Bunun yanı sıra vakıf yönetiminin kendi içerisinden bir başkan vekili ve bir genel sekreter seçeceği düzenlemesine yer verilmiştir. Vakıf yönetim kurulu 2012 yılında başvurucunun yönetim kurulunun tabii başkanı olduğu yanı sıra yönetim kurulunun kendi içerisinden bir başkan bir başkan vekili ve bir genel sekreter seçeceği şeklinde vakıf senedinde değişiklik yapmıştır. Başvurucu da bu değişiklik yapıldığı sırada vakfın yönetim kurulu başkanıdır ve değişikliğe herhangi bir itirazda bulunmamıştır. Anılan değişiklik "4721 sayılı Kanun'un 112. maddesi kapsamında haklı sebep kavramının gerçekleştiği" gerekçesiyle mahkemece tescil edilerek kesinleşmiştir.

47. Yönetim kurulu 2014 yılındaki toplantıda tekrar vakıf senedinin değiştirilmesine karar vermiş, vakıf yönetiminin bir başkan, bir başkan vekili ve bir genel sekreter seçeceğini; başvurucunun kuruculuk unvanı ile mütevelli heyet üyeliğinin hayat boyu devam edeceğini belirlemiştir. Başvurucu bu değişikliğin kurucu irade hilafına dolayısıyla yok hükmünde olduğunu ileri sürmüştür.

48. O hâlde mahkeme kararlarında başvurucunun bireysel örgütlenme özgürlüğü ile vakfın kolektif örgütlenme özgürlüğünün dengelenip dengelenmediğine bakılmalıdır. Başvurucunun bireysel örgütlenme özgürlüğüne ilişkin temel şikâyeti, kurucu iradeye aykırı olarak yönetim kurulu başkanlığının sona erdirilmesidir. İlk derece mahkemesi kararında vakıf senedinde 2012 yılında yapılan değişiklik sonrası başvurucunun statüsünün onursal başkanlığa dönüştüğü, vakıf yönetiminin kendi içinden seçimle bir başkan seçmesinin vakıf yönetimini güçlendirici mahiyette olduğu ve kurucu iradeye aykırılık olmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Bölge Adliye Mahkemesi de aynı hususları tekrarlayarak vakıf senedinde iki başkanlı bir sistemin tasarlanmadığı, başvurucunun onursal başkan olarak kabul edilmesi gerektiği ve bu değişikliğin vakfın daha demokratik yönetilmesini sağladığının altı çizilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi kararının temyiz edilmesi üzerine Yargıtay kararında da ilk derece ve Bölge Adliye Mahkeme kararlarındaki gerekçeler uygun bulunmuş, başvurucunun 2014 tarihindeki değişikliğe imkân sağlayan 2012 tarihli değişiklikte yönetim kurulunda yer aldığı ve bu değişikliğe onay verdiği bu nedenle kurucu iradenin gözardı edildiğinin söylenemeyeceği, yönetim kurulunun kendi arasından bir başkan seçmesi yönündeki değişiklik iradesine üstünlük tanımak gerektiği vurgulanmıştır.

49. Anlatılanlar kapsamında mahkemelerin başvurucunun vakıf senedinde değişikliğe onay vermesi sonucunda onursal başkana dönüştüğüne ve bu durumun kurucu iradeye aykırılık teşkil etmediğine karar vermesinde başvurucunun bireysel örgütlenme özgürlüğü ile vakfın kolektif örgütlenme özgürlüğü arasında dengeleme yapılmadığı söylenemeyecektir. Bu itibarla başvurucunun ileri sürdüğü iddiaların mahkemelerce ilgili ve yeterli bir gerekçe ile karşılandığı, verilen kararlarda belirtilen tespit ve gerekçeler itibarıyla yargısal makamlarca anayasal anlamda takdir yetkisinin sınırının aşılmadığı ve yargısal sistemin olayda etkili bir şekilde işletildiği görülmüştür. Dolayısıyla örgütlenme özgürlüğü çerçevesinde devletin pozitif yükümlülüklerinin olayın şartları altında yerine getirildiği sonucuna varılmıştır.

50. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 33. maddesinde güvence altına alınan örgütlenme özgürlüğünün ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Kamuya açık belgelerde başvurucunun kimliğinin gizli tutulması talebinin KABULÜNE,

B. Örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

C. Anayasa’nın 33. maddesinde güvence altına alınan örgütlenme özgürlüğünün İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

D. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 17/12/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal Olmadığı)
Künye
(E.M.İ. [2.B.], B. No: 2020/3061, 17/12/2024, § …)
   
Başvuru Adı E.M.İ.
Başvuru No 2020/3061
Başvuru Tarihi 22/1/2020
Karar Tarihi 17/12/2024

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, başvurucunun vakıf senedi tescilinin iptali talebiyle açtığı davanın reddedilmesi nedeniyle örgütlenme özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Örgütlenme özgürlüğü Örgütlenme İhlal Olmadığı

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Kanun 4721 Türk Medeni Kanunu 101
102
104
105
106
109
112
113
5737 Vakıflar Kanunu 3
Yönetmelik 27/9/2008 Vakıflar Yönetmeliği 14
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi