TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
GİZEM KAYA VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2020/30707)
Karar Tarihi: 11/6/2024
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Recai AKYEL
Selahaddin MENTEŞ
Muhterem İNCE
Yılmaz AKÇİL
Raportörler
Mahmut ATEŞ
Murat İlter DEVECİ
Başvurucular
1. Gizem KAYA
2. Güfer ÖZDEMİR
3. Yılmaz ÖZDEMİR
Başvurucular vekili
Av. Haluk Murat POYRAZ
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru; hükümlünün açık ceza infaz kurumuna ayrılış işlemlerinde, ceza infaz kurumundan firar etmesinde ve firardan sonra yakalanmasında kamu görevlilerinin ihmalkârlık göstermesi sonucu bir kişinin öldürülmesi ve ihmal iddiası hakkında etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Birinci başvurucunun kardeşi, diğer başvurucuların kızı olan C.Ö. 3/12/2019 tarihinde akşam saatlerinde, ikamet ettiği apartmana girdiği sırada bir erkek tarafından bıçaklanmış ve kaldırıldığı hastanede yapılan müdahaleye rağmen vefat etmiştir.
3. Olay hakkında derhâl bir ceza soruşturması başlatılmış ve fail olduğu tespit edilen Ö.A. 4/12/2019 tarihinde yakalanarak tutuklanmıştır. Yürütülen soruşturma ve kovuşturma süreçleri sonunda Ö.A., canavarca hisle kasten öldürme suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiştir. Bu karar kanun yolu incelemelerinden geçerek 5/10/2021 tarihinde kesinleşmiştir.
4. Ö.A. yargılama sürecindeki benzer savunmalarında özetle yetimhanede büyüdüğü için birtakım psikolojik sorunları olduğunu, bu nedenle anne ve babasıyla mutlu bir aile hayatı olan insanları gördüğünde onları öldürme isteği duyduğunu, ceza infaz kurumundan firar ettikten sonra birkaç kişiyi daha öldürme maksadıyla takip ettiğini ancak vazgeçtiğini, caddede yürürken tesadüfen gördüğü C.Ö.yü de bu şekilde takip ederek bir binaya girmesinin ardından öldürme maksadıyla göğsünden bıçakladığını, öldürmekten zevk aldığını ve eyleminden pişman olmadığını, serbest kalması hâlinde yeniden öldüreceğini beyan etmiştir.
5. Başvurucular 7/2/2020 tarihinde Ordu Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) verdikleri bir dilekçeyle olayın meydana gelmesinde kamu makamları ile görevlilerinin ihmali olduğunu öne sürmüşlerdir. Sözü edilen dilekçede Ö.A.nın açık ceza infaz kurumundan firar eden bir hükümlü olduğu belirtilerek gerekli şartları taşımadığı hâlde Ö.A.nın açık ceza infaz kurumuna ayrılmasına karar veren, firar etmemesi için gerekli önlemleri almayan, firarının ardından yakalanması için hızlı ve etkili bir çalışma yapmayan kamu görevlilerinin cezalandırılması gerektiği ifade edilmiştir.
6. Başsavcılık Ö.A.nın iyi hâl tespiti görüş bildirme ile açık ceza infaz kurumlarına ayrılma kararlarında imzası bulunan ceza infaz kurumu personeli, Ö.A.nın firar ettiği ceza infaz kurumunda olay tarihinde görevli olan personel, firarın ardından yakalama kararı düzenlenmesinde görevli olan adliye personeli ve yakalama kararının infazıyla görevli kolluk personeli hakkında soruşturma başlatmıştır. Soruşturma neticesinde 17/7/2020 tarihinde, belirtilen kamu görevlilerinin görevlerini ihmal ettikleri ya da kusurlu davrandıklarına dair delil bulunmadığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir. Bu karara yapılan itiraz 24/8/2020 tarihinde reddedilmiş ve karar kesinleşmiştir.
7. Başvurucular nihai kararı öğrenmelerinin ardından 17/9/2020 tarihinde bireysel başvuru yapmıştır.
8. İhmal iddiası hakkında yürütülen soruşturmayla ilgili dosya ile bu dosya içine alınan Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü Kontrolörler Kurulu Başkanlığı (Başkanlık) tarafından düzenlenen 13/12/2019 tarihli rapor ve Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı (Teftiş Kurulu) tarafından düzenlenen 24/2/2020 tarihli rapora göre Ö.A.nın ceza infaz kurumuna alınması ve C.Ö.yü öldürmesi arasında gerçekleşen olaylar özetle şöyledir:
1- Çocuğa karşı bıçakla kasten öldürmeye teşebbüs ve nitelikli hırsızlık dâhil 10 ayrı suçtan toplam 23 yıl 79 ay 148 gün kesinleşmiş hapis cezası bulunan Ö.A. 15/8/2005 tarihinde kapalı ceza infaz kurumuna alınmıştır. Şartlı tahliye tarihi 25/10/2024 olarak belirlenmiştir. Ö.A. firar ettiği 30/11/2019 tarihine kadar muhtelif kapalı ceza infaz kurumlarında tutulmuştur.
2- Rize Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutulduğu sırada açık ceza infaz kurumuna ayrılmasına karar verilen Ö.A. 20/2/2018 tarihinde yedi saat içinde açık ceza infaz kurumuna teslim olması koşuluyla serbest bırakılmıştır. Ö.A. belirtilen sürede açık ceza infaz kurumuna teslim olmayınca 24/2/2018 tarihinde yakalanmış ve firari sayılarak Ordu Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna gönderilmiştir. Ayrıca firar suçundan dolayı 2/3/2018 tarihinde Ö.A.ya 15 gün hücreye koyma disiplin cezası verilmiş ve bu ceza infaz edilmiştir. 15/5/2019 tarihinde Ordu Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Ö.A.nın infaz edilen hücre disiplin cezasının kaldırılmasına karar vermiştir.
3- 28/10/2019 tarihinde psikolog, sosyal çalışmacı, öğretmen ve kurum müdürünün de imzaları bulunan kararla Ö.A.nın iyi hâlli olması, mevzuatta öngörülen süre ve şartları sağlaması nedeniyle açık ceza infaz kurumuna ayrılmasına karar verilmiş ve Ö.A. açık ceza infaz kurumuna alınmıştır.
4- Ö.A. Ordu E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda barındırıldığı sırada 27/4/2018, 10/12/2018, 3/1/2019, 1/2/2019, 25/10/2019 tarihlerinde psikolog, 19/9/2018, 21/9/2018 ve 19/2/2018 tarihlerinde sosyal hizmet uzmanı ile görüşme yapmıştır. Bu görüşmeler nedeniyle düzenlenen evrakta Ö.A. hakkında iyi hâl kararı verilmesine engel bir değerlendirme bulunmamaktadır.
5- Teftiş Kurulunca yapılan soruşturmada Ö.A.nın aynı odada kaldığı hükümlülerin tanık sıfatıyla bilgisine başvurulmuştur. Bu kişilerin ifadesine göre Ö.A. cinayet işlemesi beklenmeyen, disiplin cezası almaktan çekinen, sakin, uyumlu, zararsız biridir. Ayrıca bu soruşturmada yer aldığı şekliyle Ö.A.nın zorunlu askerlik hizmeti, sağlık kurulu ve hekim raporlarında anti sosyal kişilik bozukluğu dışında herhangi bir mental rahatsızlığından söz edilmemiştir.
6- Ö.A. 30/11/2019 günü saat 21.32’de duvardan atlamak suretiyle tutulduğu açık ceza infaz kurumundan firar etmiştir. Firar ettiği 1/12/2019 günü saat 00.15’te (firardan 2 saat 43 dakika sonra) yapılan sayımda tespit edilmiş, durum 01.15’te telefonla kolluk görevlilerine bildirilmiş, ayrıca ilgili adli belgeler tanzim edilerek Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden Başsavcılığa gönderilmiştir. Nöbetçi Cumhuriyet savcısı ve kâtip tarafından onaylanan, firar olayı ve yakalama kararıyla ilgili olan evrak 1/12/2019 günü saat 18.28’de ulusal veri tabanına girmiştir.
7- Kolluk görevlileri, firarın kendilerine bildirilmesinden itibaren diğer kolluk birimlerine, otel ve sağlık kuruluşlarına bilgi vererek derhâl arama çalışmalarına başlamıştır. Bu kapsamda Ö.A.nın yakalanmasına kadar 1.800 personelle 548 kez uygulama yapılmış, bu uygulamalarda 2.091 kişi ve 1.747 araç sorgulanmıştır.
8- Başkanlıkça hazırlanan raporda Ö.A. hakkında iyi hâl kararı alınırken gerçekçi bir değerlendirmeden ziyade daha önce aldığı disiplin cezasının kaldırılmış olmasının gözetildiğine ve daha önce açık ceza infaz kurumuna ayrıldığında firar eden hükümlü hakkında mevzuatta öngörüldüğü şekliyle bir daha firar etmeyeceğine dair değerlendirme yapılmadığına işaret edilerek ihmali bulunan ilgili personel hakkında Başsavcılığa suç duyurusunda bulunulması gerektiği açıklanmıştır. Raporda ayrıca Ö.A.nın firar ettiği sırada ceza infaz kurumunda barındırılan 355 hükümlüye karşılık dört infaz koruma memurunun görev yaptığı, yeterli sayıda personel olmamasının bir güvenlik zafiyeti yarattığı tespitinde de bulunulmuştur.
9- Teftiş Kurulunca hazırlanan raporda ise bazı formların hiç doldurulmadığı, bazılarının ise eksik veya geç doldurulduğu tespit edilmesine rağmen Ö.A. hakkında iyi hâl ve açık ceza infaz kurumuna ayrılma kararlarını veren ilgililerin disiplin cezası verilmesini gerektiren ağırlıkta kusurlu eylemleri olmadığı, mevzuat gereği firara karşı engelleri ve dış güvenlik görevlisi bulunmayan açık ceza infaz kurumundan Ö.A.nın firar etmesinde ilgilerin kasıtlı ya da kusurlu davranışlarının olmadığı, firar sonrası ceza infaz kurumu personelinin makul sürede firarı tespit ederek kolluk görevlilerine bildirmesi karşısında disiplin cezasını gerektiren bir eylem olmadığı kanaati bildirilmiştir.
9. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
10. Başvurucular; Ö.A.nın daha önce ceza infaz kurumundan firar eden tehlikeli bir hükümlü olmasına rağmen hakkında iyi hâl ve açık ceza infaz kurumuna ayrılma kararları verildiğini, Ö.A.nın ceza infaz kurumundan firarını engellemek için yeterli önlem alınmadığını, Ö.A.nın firar etmesinin ardından yakalanması için hızla harekete geçilmediği gibi yol kontrolü yapılması, medya organlarından yararlanma gibi araçlara da başvurulmadığını, bu hususlarda yaptıkları şikâyetle ilgili etkili bir soruşturma yapılmadan kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini, tüm bu olaylar nedeniyle yaşam haklarının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
11. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde Ö.A.nın 2005 yılında girdiği ceza infaz kurumuna girişinden firar ederek C.Ö.yü öldürmesi nedeniyle hakkında yapılan kovuşturma işlemlerinin tamamlanmasına kadar geçen sürede gerçekleşen maddi olaylara ayrıntılı olarak anlatılmış; ayrıca Başkanlık incelemesi, Teftiş Kurulunun raporu, adli işlemlerde ihmali olduğu iddia edilen kamu görevlileri hakkındaki disiplin ve ceza soruşturmaları ile bu kişiler hakkında verilen kararlar hakkında ayrıntılı bilgilere yer verilmiştir.
12. Bakanlığın yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasının kabul edilebilirliği hakkındaki görüşünde özetle somut başvuruda başvurucuların kamu görevlilerinin ihmal düzeyinde kusurlu olduğunu iddia etmeleri karşısında hem idarenin mesuliyetini saptayabilecek hem de gerekirse zararlarının ödenmesini sağlayabilecek olan tazminat davası açma yolunu tüketmeden bireysel başvuruda bulunmaları nedeniyle başvurunun reddi gerektiği belirtilmiştir. Esas hakkındaki görüşünde ise başvurucuların tüm iddiaları hakkında etkili bir soruşturma yürütülerek nesnel bir değerlendirmeyle karar verildiği, ilgili kamu görevlileri hakkında resen disiplin soruşturmaları yapılarak tüm delillerin toplandığı ve neticede kamu görevlilerinin ceza davası açılacak ya da disiplin cezası verilmesini gerektirecek ağırlıkta bir eylemleri bulunmadığı saptandığından somut başvuruda yaşam hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerektiği ifade edilmiştir.
13. Başvurucular, Bakanlık görüşlerine karşı beyanlarında hak ihlali iddialarını gerekçeleriyle tekrar ederek soruşturmalar sırasında Ö.A.nın ceza infaz kurumunda kaldığı sırada hakkında gözlem ve sınıflandırma ile YARDM (Yapılandırılmış Ruhsal Değerlendirme ve Bireysel Müdahale Programı) formlarının eksiksiz ve zamanında tanzim edilmediğini, iyi hâli konusunda gerçekçi bir değerlendirme yapılmadığı gibi birçok eksiklik tespit edildiğini, Ö.A.nın açık ceza infaz kurumuna ayrılmasından C.Ö.yü öldürmesine kadar geçen sürede ceza infaz kurumu, adli merciler ve kolluk görevlilerinin zincirleme şekildeki ihmalleri sonucu yaşam hakkını koruma yükümlülüğünün ihlal edildiğini belirtmiştir. Başvurucular ayrıca böyle bir olayda ihmali olan kamu görevlileri hakkında caydırıcı cezalar verilmemesi durumunda aynı olayların tekrar etme ihtimali olduğunu, devletin yaşam hakkını korumak için etkili bir yargısal sistem kurma yükümlülüğünü tazminat ödenmesi suretiyle yerine getirmiş sayılamayacağını iddia etmiştir.
14. Başvuru, Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkı kapsamında incelenmiştir.
15. Anayasa’nın yaşam hakkını güvence altına alan 17. maddesinin kendisine yüklediği pozitif yükümlülükler uyarınca devlet; yetki alanındaki bireylerin yaşamlarını kamu görevlileri ile diğer bireylerin eylemlerinden hatta kişilerin kendi eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı koruma ödevi altındadır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, §§ 50, 51).
16. Koruma ödevinin yerine getirilebilmesi için devletin; yaşam hakkına yönelen tehdit ve risklere karşı caydırıcı ve koruyucu yasal ve idari çerçeve oluşturması (İpek Deniz ve diğerleri, B. No: 2013/1595, 21/4/2016, § 149; T.A. [GK], B. No: 2017/32972, 29/9/2021, § 135), bir kişinin yaşamına yönelik gerçek ve yakın bir tehlikenin bulunduğunun kamu makamlarınca bilindiği ya da bilinmesi gerektiği durumlarda organları veya görevlileri aracılığıyla makul ölçüler çerçevesinde ve bu tehlikenin gerçekleşmesini önleyebilecek şekilde önlemler alması (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 53; T.A., § 136) ve hatta önceden belirlenebilir bir veya daha fazla bireyin yaşamına yönelik bir tehdit söz konusu olmasa bile kişilerin yaşamını korumak için genel güvenlik tedbirleri alması gerekir (Mehmet Çetinkaya ve Maide Çetinkaya, B. No: 2013/1280, 28/5/2014, § 59). Öte yandan yetkili makamlardan yaşamla ilgili her türlü potansiyel tehdidin gerçekleşmesini önlemek için somut tedbirler alması beklenemeyeceği (Mehmet Çetinkaya ve Maide Çetinkaya, § 60) gibi özellikle insan davranışlarının öngörülemezliği, öncelikler ve kaynaklar değerlendirilerek yapılacak işlem veya yürütülecek faaliyet tercihi dikkate alındığında koruma yükümlülüğünün kamu makamları üzerinde aşırı yük oluşturacak şekilde yorumlanması da mümkün değildir. Ayrıca hak ve özgürlüklerin güvence altına alınması adına pek çok yöntem benimsenebilir ve mevzuatta düzenlenmiş herhangi bir tedbirin yerine getirilmesinde başarısız olunsa bile pozitif yükümlülükler diğer bir tedbirle yerine getirilebilir. Unutulmaması gerekir ki yaşam hakkının gerektirdiği pozitif yükümlülüklerin yerine getirilmesi kapsamında alınacak tedbirlerin belirlenmesi, idari ve yargısal makamların takdirindedir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 53; Bilal Turan ve diğerleri (2), B. No: 2013/2075, 4/12/2013, § 59; T.A., § 136, 137).
17. Pozitif yükümlülüğü kapsamında devletin yaşam hakkını korumak için oluşturulan yasal ve idari çerçevenin gereği gibi uygulanmasını ve bu hakka yönelik ihlallerin durdurulup cezalandırılmasını sağlayacak etkili bir yargısal sistem kurma yükümlülüğü de bulunmaktadır. Bu yükümlülük, kamusal olsun veya olmasın, yaşam hakkının tehlikeye girebileceği her türlü faaliyet bakımından geçerlidir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 52; T.A., § 134).
18. Yaşam hakkının ihlaline kasten sebebiyet verilmemiş ise etkili bir yargısal sistem kurma yönündeki pozitif yükümlülük her olayda mutlaka ceza davası açılmasını gerektirmez. Mağdurlara hukuki, idari hatta disiplinle ilgili hukuk yollarının açık olması yeterli olabilir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 59; Nafia Sevin Ergün Sefada ve diğerleri [GK], B. No: 2014/14844, 1/12/2016, § 63). Bununla birlikte ölüm kasıtlı olmayan bir eylemle meydana gelmesine rağmen olayda kamu makamlarının muhakeme hatası veya dikkatsizliği aşan bir kusurunun olduğu, yani olası sonuçların farkında olmalarına rağmen söz konusu makamların, kendilerine verilen yetkiler kapsamında yaşama yönelik gerçek ve yakın tehlikeyi bertaraf etmek için gerekli ve yeterli önlemleri almadığı durumlarda ilgililer diğer hukuk yollarına başvurmuş olsalar dahi bireylerin hayatının tehlikeye girmesine neden olan kişiler aleyhine hiçbir suçlamada bulunulmaması ya da bu kişilerin yargılanmaması yaşam hakkının ihlaline neden olabilir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 60).
19. Başvuruya konu olayda başvurucuların yakını C.Ö.yü kasten öldürdüğü yargısal makamlarca tespit edilen Ö.A.nın, işlediği çeşitli suçlar nedeniyle mahkûm olduğu toplam 23 yıl 79 ay 148 gün hapis cezası nedeniyle 15/8/2005 tarihinde kapalı ceza infaz kurumuna alındığı ve firar ettiği 30/11/2019 tarihine kadar muhtelif ceza infaz kurumlarında tutulduğu anlaşılmaktadır. Başvurucuların ihmal iddiaları hakkında yürütülen ceza soruşturması ile Başkanlıkça ve Teftiş Kurulunca hazırlanan raporlar Ö.A.nın, ceza infaz kurumuna alınması ile firar etmesi arasında geçen 14 yıl 3 ay 15 günlük süre zarfında -açık ceza infaz kurumuna teslim olması gereken 20/2/2018 ile yakalandığı 24/2/2018 arası dâhil- bir başkasının yaşamına veya fiziki varlığına zarar verdiğine ilişkin bir bilgiyi içermemektedir. Hatta Teftiş Kurulunca yürütülen soruşturma kapsamında ifadesine başvurulan Ö.A.nın oda arkadaşları; Ö.A.dan cinayet işlemesi beklenmeyen, disiplin cezası almaktan çekinen, sakin, uyumlu ve zararsız biri diyerek söz etmiştir. Ayrıca bahsi geçen soruşturmaya göre Ö.A.nın zorunlu askerlik hizmeti, sağlık kurulu ve hekim raporlarında antisosyal kişilik bozukluğu dışında herhangi bir mental rahatsızlığından söz edilmemiştir.
20. 20/2/2018 tarihinde yedi saat içinde açık ceza infaz kurumuna gitmesi koşuluyla serbest bırakılan Ö.A., süresi içinde açık ceza infaz kurumuna gitmeyince 24/2/2018 tarihinde yakalanarak Ordu Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna gönderilmiştir. Eylemi nedeniyle Ö.A.ya 15 gün hücreye koyma disiplin cezası verilmiş ve bu ceza infaz edilmiştir. Ordu Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutulduğu süre zarfında Ö.A.; 4 kez psikologla, üç kez sosyal hizmet uzmanıyla görüşmüştür.
21. Ö.A. 30/11/2019 tarihinde saat 21.32’de, tutulduğu açık ceza infaz kurumunun duvarından atlayarak firar etmiştir. 2 saat 43 dakika sonra yapılan sayımda firarın fark edilmesi üzerine kolluk kuvvetleri ile Başsavcılık durumdan haberdar edilmiştir. Ö.A.nın yakalanması amacıyla verilen yakalama kararı UYAP’a firardan 20 saat 56 dakika sonra kaydedilmiştir. Ö.A. firarından üç gün sonra C.Ö.yü öldürmüştür. Ö.A.nın yakalanmasına kadar geçen sürede 1.800 personelle 548 kez uygulama yapılmış, bu uygulamalarda 2.091 kişi ve 1.747 araç sorgulanmıştır.
22. Ölüm olayından sonra gerek Başkanlıkça gerek Teftiş Kurulunca idari tahkikatlar yürütülerek olayın meydana gelmesinde kamu makamları ile görevlilerinin kusurlarının bulunup bulunmadığı raporlanmıştır. Başkanlıkça hazırlanan raporda Ö.A. hakkındaki iyi hâl kararının alınmasında; daha önce aldığı disiplin cezasının kaldırılmış olmasının gözetildiğine, açık ceza infaz kurumuna ayrıldığında firar etmesine rağmen sözü edilen karar alınırken Ö.A.nın bir daha firar etmeyeceğine dair değerlendirme yapılmadığına, Ö.A.nın firar ettiği sırada ceza infaz kurumunda barındırılan 355 hükümlüye karşılık yalnızca dört infaz koruma memurunun görev yaptığına ve bu durumun güvenlik zafiyeti yarattığına işaret edilmiştir. Teftiş Kurulunca hazırlanan raporda ise düzenlenmesi gereken bazı formların hiç doldurulmadığı, bazı formların eksik veya geç doldurulduğu ancak Ö.A. hakkında iyi hâl ve açık ceza infaz kurumuna ayrılma kararlarını veren ilgililerin disiplin cezası verilmesini gerektiren ağırlıkta kusurlu eylemleri olmadığı, mevzuat gereği firara karşı engelleri ve dış güvenlik görevlisi bulunmayan açık ceza infaz kurumundan Ö.A.nın firar etmesinde ilgilerin kasıtlı ya da kusurlu davranışlarının olmadığı, ayrıca firar sonrası ceza infaz kurumu personelinin makul sürede firarı tespit ederek kolluk görevlilerine bildirdiği açıklanmıştır.
23. Başkanlık ve Teftiş Kurulu tarafından hazırlanan raporlarda bazı ihmallerden söz edildiği açıktır. Ne var ki Başsavcılıkça yürütülen ceza soruşturmasının kapsamı ile Başkanlıkça ve Teftiş Kurulunca hazırlanan raporlar; kamu makamlarının muhakeme hatası veya dikkatsizliği aşan bir kusurunun olduğunu, yani firar etmesi hâlinde Ö.A.nın başkalarının yaşamı için tehdit oluşturacağının farkında olmalarına rağmen kamu görevlilerinin Ö.A. hakkında iyi hâl kararı aldığını, firarı önlemek ve firarından sonra Ö.A.yı yakalamak için makul tedbirler almadığını göstermemektedir. Bu nedenle başvurucuların iddia ettikleri ihmali nitelikteki eylemlerin etkili yargısal sistem kurma yükümlülüğünün ceza soruşturmasını gerektirdiği istisnai hâllerden olmadığı, etkili yargısal sistem kurma yönündeki pozitif yükümlülüğün somut olayda hukuki tazmin yollarıyla da yerine getirilebileceği sonucuna varılmıştır. Başvurucular bu yolları tükettiklerine ilişkin bilgi ve belgeleri Anayasa Mahkemesine sunmadıkları için hukuk sisteminde mevcut yargısal yolların bireysel başvuru öncesinde tüketilmediği değerlendirilmiştir.
24 Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemiş olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
Selahattin MENTEŞ bu görüşe katılmamıştır.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA Selahattin MENTEŞ’İN karşıoyu ve OYÇOKLUĞUYLA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 11/6/2024 tarihinde karar verildi.
KARŞIOY GEREKÇESİ
Anayasa Mahkemesi 1. Bölüm 2020/30707 esas sayılı dosyada, sayın çoğunluk başvurucunun yaşam hakkı bağlamında yaşamı koruma yükümlülüğünü ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir.
Aşağıda açıkladığım sebeplerle başvurunun kabul edilebilir olduğuna ve yaşam hakkının ihlal edildiğine karar verilerek somut olay incelenip etkili soruşturma yükümlülüğü yerine getirilmesi amacıyla ihlal kararı verilmesi gerektiği düşüncesiyle sayın çoğunluğun görüşüne katılmadım.
Olay ve olgular mahkememizin gerekçeli kararında özetlenmiştir.
Başvuruya konu olay, tehlikeli hükümlünün açık ceza infaz kurumuna ayrılışı işlemleri ceza infaz kurumunda firarını engellenemeyişi, firarın ardından da yakalanamayacağı hususlarında kamu görevlilerinin ihmali bulunması nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkindir.
C. Ö 3/12/2019 günü akşam saatlerinde daha önce hiç tanımadığı herhangi bir husumetinin bulunmadığı kendi mahallelerinde yaşamayan bir şahıs tarafından bıçaklanarak öldürülmüştür. Olay nedeniyle başlatılan soruşturmada C.Ö'nün katil zanlısı yakalanarak tutuklanmış yapılan yargılama sonucunda da canavarca hisle kasten adam öldürme suçu sabit görülerek ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılmış karar istinaf ve temyiz aşamalarından geçerek kesinleşmiştir.
Bireysel başvuruya konu dava öldürmeyi gerçekleştiren Ö.A'nın kapalı cezaevinden açık cezaevine çıkış işlemleri ve açık ceza evindeki firar ile ilgili ihmali bulunan kamu görevlilerini bu eylemlerinden sorumluluğuna ilişkindir.
Başsavcılık cezaevi görevlileri ile ilgili yaptığı soruşturmada ilgililer hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir.
Anayasa Mahkemesi'nin yaşam hakkı kapsamında devletin sahip olduğu pozitif yükümlülükler açısından benimsediği temel yaklaşıma göre devletin sorumluluğunu gerektirebilecek şartlar altında gerçekleşen ölüm olaylarında Anayasa'nın 17. maddesi devlete, elindeki tüm imkânları kullanarak bu konuda ortaya konulmuş yasal ve idari çerçevenin yaşamı tehlikede olan kişileri korumak için gereği gibi uygulanmasını ve bu hakka yönelik ihlallerin durdurulup sorumluların ortaya çıkarılmasını sağlayacak etkili idari ve yargısal tedbirleri alma görevi yüklemektedir. Bu yükümlülük -kamusal olsun veya olmasın- yaşam hakkının tehlikeye girebileceği her türlü faaliyeti kapsamaktadır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 52).
Anayasa'nın 17. maddesi, devletin temel amaç ve görevlerini düzenleyen Anayasa'nın 5. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde devlete birtakım negatif ve pozitif yükümlülükler yükler (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 50).
Anılan pozitif yükümlülükler kapsamında devlet, yetki alanında bulunan tüm bireylerin yaşam hakkını kamu görevlilerinin, diğer bireylerin ve hatta kişinin kendi eylemlerinden kaynaklanabilecek risklere karşı koruma ödevi (yaşamı koruma yükümlülüğü) altındadır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 51). Sözü edilen koruma ödevini yerine getirilebilmesi için devletin başka hususlar yanında bir kişinin yaşamına yönelik gerçek ve yakın bir tehlikenin bulunduğunun kamu makamlarınca bilindiği ya da bilinmesi gerektiği durumlarda, görevlileri aracılığıyla makul ölçüler çerçevesinde ve tehlikenin gerçekleşmesini önleyebilecek şekilde önlemler alması (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 53) hatta önceden belirlenebilir bir veya daha fazla bireyin yaşamına yönelik bir tehdit söz konusu olmasa bile kişilerin yaşamını korumak için genel güvenlik tedbirleri alması gerekir.
Yukarıda belirtilen ilkeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde idarenin ölüm olayını gerçekleştiren Ö.A'nın kapalı cezaevinden açık cezaevine çıkış işlemlerindeki kamu görevlilerinin sorumlulukları, açık cezaevindeki firar eyleminden dolayı kamu görevlilerinin sorumlulukları Cumhuriyet Savcılıkları tarafından yeterince değerlendirilmemiştir. İdarenin kendi yaptığı tespitlerde Ö.A'nın iyi hal kararının gerçekçi bir değerlendirme yapılmadan verildiğini; verildiğine dair tespitlerde bulunmuştur. Ö.A'nın yargılama sürecindeki savunmasında "yetimhanede büyüdüğü için psikolojik sorunlarının bulunduğunu bir aile hayatı olan insanları gördüğünde onları öldürme istediği duyduğunu ceza evinden firar ettikten sonra birkaç kişiyi öldürme maksadıyla takip ettiğini ancak vazgeçtiğini caddede yürürken tesadüfen gördüğü C.Ö'yü bu şekilde takip ederek öldürdüğünü öldürmekten zevk aldığını eyleminden pişman olmadığını" savunmalarında ifade etmiştir. Ö.A'nın iyi hal kararının alınma sürecinde kamu görevlilerinin yetimhanede kalıp kalmadığını psikolojik sorunlarının ne düzeyde olduğunu cezaevinde kaldığı sürenin cezaevinden çıktıktan sonra suç işlemeyeceğine dair nasıl bir kanaat oluşturduğu konusunda kamu görevlilerinin görevin gerekliliği niteliği ve bilimselliği konusunda yeterli araştırma yapmadıklarını ortaya koymaktadır. Yine açık ceza evinde firarın bu şekilde tehlikeli bir hükümlü tarafında kolayca gerçekleştirilmesi açık cezaevleri bakımından cezaevi yönetiminin sorumluluğunu gerektirmektedir. Cumhuriyet Savcılığınca "tehlikeli hükümlü" statüsünde değerlendirilebilecek bir mahkumun cezaevinde mevzuatın aradığı nitelikte gözetlenemediği cezaevindeki hükümlü statüsünün tam belirlenemediğinden açık cezaevine ayrılmasının sağlandığı anlaşılmaktadır. Kamu makamlarınca bu süreçte görevli olan kamu görevlileri ile ilgili etkili bir soruşturma yükümlülüğü bulunmaktadır.
Yukarıda belirttiğim gerekçelerle yaşam hakkı bağlamında yaşamı koruma yükümlülüğünün ihlal edildiği gerekçesiyle sayın çoğunluğun görüşüne katılmadım.
Üye