logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Ahmet Gödük [2. B.], B. No: 2020/31774, 29/7/2025, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

AHMET GÖDÜK BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/31774)

 

Karar Tarihi: 29/7/2025

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Kenan YAŞAR

 

 

Ömer ÇINAR

 

 

Metin KIRATLI

Raportör

:

Mustafa Erdem ATLIHAN

Başvurucu

:

Ahmet GÖDÜK

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, gözaltında fiziksel şiddete maruz kalınması ve olay hakkında etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanmasına (FETÖ/PDY) üye olduğu gerekçesiyle 16/1/2018 tarihinde yakalanarak gözaltına alınmış; 29/1/2018 tarihinde tutuklanmıştır (15 Temmuz darbe girişimine ilişkin arka plan bilgisi için bkz. Aydın Yavuz ve diğerleri [GK], B. No: 2016/22169, 20/6/2017). Başvurucu, aynı suçtan mahkûm edilmiş olup hükümlü sıfatıyla ceza infaz kurumunda bulunmaktadır.

3. Kolluk görevlilerince düzenlenen ve başvurucunun da imzasını taşıyan 16/1/2018 tarihli Olay, Yakalama ve Muhafaza Altına Alma Tutanağı'na göre FETÖ/PDY soruşturması kapsamında aranan şüpheli şahısların yakalanması amacıyla yapılan çalışmalar kapsamında alınan istihbarat nedeniyle olay günü bir halk otobüsü takibe alınmış ve durakta otobüsten inen başvurucu ve yanında bulunan bir diğer şüpheliye polis tanıtma kartları gösterilerek kimliklerinin istenmesi üzerine bu iki şahıs kaçmaya başlamıştır. Kısa süreli kovalamaca esnasında yakalanan şahısların polislere direnmesi nedeniyle bu direnci kıracak ölçüde, kademeli olarak fiziksel güç kullanılmıştır. Tutanağa göre başvurucunun üzerinden Y.E. isimli şahıs adına düzenlenmiş bir kimlik çıkmış, başvurucu bu kimliği nüfus müdürlüğü önünde bulduğunu, üzerine fotoğrafını yapıştırarak bir seneden beri kullandığını iddia etmiştir.

4. Başvurucu, terör örgütü üyesi olma suçu kapsamında 21/1/2018 tarihinde kolluk tarafından müdafii eşliğinde alınan ifadesinde ve 29/1/2018 tarihinde sulh ceza hâkimliği tarafından yine müdafii eşliğinde gerçekleştirilen sorgusunda, yakalandığı sırada ve sonrasında kolluk görevlilerinin fiziksel şiddetine uğradığına ilişkin bir şikâyet ileri sürmemiştir.

5. Başvurucu 21/5/2018 tarihinde gözaltında kötü muamele gördüğü iddiasıyla İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) şikâyette bulunmuştur. Başvurucu; şikâyetinde özetle olay günü daha otobüsten inip birkaç adım atmadan yedi sekiz kişinin üzerine saldırıp fiziksel ve sözlü şiddet uygulamaya başladıklarını, kapkaççı olduklarını sandığı şahısların ellerine arkadan kelepçe takmaları üzerine polis olduklarını anladığını, fiziksel ve sözlü şiddetin bindirildiği polis aracında, sağlık muayenesi ve evinde yapılan arama sırasında da devam ettiğini ileri sürmüştür. İddiasına göre ev aramasından sonra Antalya Kaçakçılıkla Mücadele Şube Müdürlüğüne (KOM) götürülen başvurucu, burada tutulduğu odada bir gün boyunca aç ve susuz olarak bekletilmiş; odaya girip çıkan polis memurlarının fiziksel şiddetine ve hakaretine maruz kalmıştır. Başvurucu, polis memuru A.nın tekme ve yumrukları yüzünden sol gözünün, ellerine ayakkabı ile basılması yüzünden de ellerinin şişip morardığını, polis memuru S.nin kulaklarından tutup başını dolaplara ve yerlere vurmasından dolayı sol kulağının arkasının parçalandığını, polis memuru M.nin defalarca tokat atıp tecavüz edileceği ve vücuduna şişe sokulacağı yönünde tehdit ettiğini ileri sürmüştür. Başvurucu, nezarethaneye gelen doktorlara uğradığı fiziksel şiddeti anlattığını, doktorların rapor yazıp kendisini hastaneye sevk ettiklerini söylediklerini ancak polislerin raporlarda böyle bir kayıt olmadığını söyleyerek hastaneye götürmediklerini, sekiz dokuz gün sonra yani gözündeki ve kulağındaki fiziksel şiddet emareleri geçtikten sonra hastaneye götürüldüğünü iddia etmiştir. Gözaltındaki 11. ve 14. gün götürüldüğü doktorların da şikâyetlerini dinlemediğini ve raporlarına geçirmediğini, tutuklandıktan sonra ceza infaz kurumuna girişte olayları anlattığı ceza infaz kurumu doktorunun da "Sadece elinde bir iz kalmış." diyerek rapora bu bulguyu yazabileceğini söylediğini ifade etmiştir. Başvurucu yakalanma anından itibaren kendisine fiziksel şiddet uygulayan tüm polis memurlarından ve şikâyetlerini raporlara geçirmeyen doktorlardan şikâyetçi olduğunu belirterek yakalandığı yerde bulunan işyeri kameralarının ve KOM binası kameralarının kayıtlarının incelenmesini talep ettiğini belirtmiştir.

6. Başvurucu hakkındaki sağlık raporları şöyledir:

i. Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesinden alınan 16/1/2018 tarihli ve 1722 protokol numaralı saati okunamayan adli olay bildirim formunda "Boyunda çizgisel 5 cm.lik sıyrık. BTM [basit tıbbi müdahale] ile giderilebilir." tespitine yer verilmiştir.

ii. Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesinden alınan 16/1/2018 (geliş saati 21.11 olarak gösterilen), 17/1/2018 ve 18/1/2018 tarihli formlarda sol kulak kepçesi arkasında birkaç yerde eskiye ait kabuklanmış yara olduğu tespitine yer verilmiştir.

iii. Yine aynı hastaneden alınan 19/1/2018 tarihli forma "18/1/2018 tarihli ifadede bahsedilen sol kulak kepçesi arkadaki abrayonda [sıyrık] gerileme mevcut, sol gözde [konjonktivit] [gözün beyaz ve şeffaf bölümünü ve göz kapaklarının içini kapsayan tabakanın (konjonktivanın) enfeksiyon veya alerjiden kaynaklı iltihaplanma] tespit edilmiştir ve tedaviye başlanmıştır." ve 20/1/2018 tarihli formda "sol kulak kepçesi arkasındaki azalmış eski krutlanma [kabuklanma] mevcut." notu düşülmüştür.

iv. Başvurucu hakkında 21/1/2018-28/1/2018 tarih aralığında ve günlük olarak düzenlenen sekiz formda darp ve cebir izine rastlanmadığı belirtilmiştir.

7. Başsavcılık, şikâyet üzerine kolluğa yazdığı müzekkerelerle gözaltındayken başvurucu hakkında alınan doktor raporlarının gönderilmesini, özellikle polis memurları A., M. ve S. başta olmak üzere başvurucunun ifadesini alan KOM Şubede görevli polis memurlarının ifadelerinin alınmasını istemiştir. Başsavcılık daha sonra şüpheli polis memurlarının ifadesinin alınmasına ilişkin müzekkerenin gereği yerine getirilmeksizin iadesini talep etmiştir.

8. Başsavcılık 16/10/2018 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiş; bu kararına gerekçe olarak başvurucunun yakalandığı gün alınan sağlık raporunda tespit edilen küçük çaplı sıyrığın yakalanmasına direnmesi üzerine polislerin kademeli güç kullanarak kendisini etkisiz hâle getirdikleri sırada meydana geldiğini, başvurucunun polislerin darp ve cebrine maruz kaldığına dair herhangi bir bulguya rastlanamadığını göstermiştir. Başvurucunun anılan karara yaptığı itirazı Antalya 4. Sulh Ceza Hâkimliği 9/1/2019 tarihinde kesin olarak reddetmiştir.

9. Başvurucu, nihai kararı 24/9/2020 tarihinde öğrendikten sonra 2/10/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

10. Komisyon, adli yardım talebinin kabulüne ve başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

II. DEĞERLENDİRME

11. Başvurucu; yakalanma anında ve gözaltında tutulduğu dönemde fiziksel şiddete uğradığını, vücudunun çeşitli bölgelerinden yaralandığını, sözlü/psikolojik şiddet gördüğünü, kendisini muayene eden doktorların yaralanmalarını raporlara yansıtmadığını ileri sürmüştür. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; konuya ilişkin insan hakları yargısı içtihadı sunulduktan sonra başvurucunun gözaltına alınmasından uzun bir süre sonra kötü muamele iddiasında bulunduğu, bu süreçte doktor raporlarının incelendiği, adli makamların tespitinden ve ulaştığı sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum olmadığı ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyan dilekçesinde başvuru formundaki iddialarını yinelemiştir.

12. Başvuru, Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağı kapsamında incelenmiştir.

13. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

14. İnsan onurunun korunması amacıyla Anayasa'nın 17. maddesinin ilk fıkrasında maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkı güvence altına alınmış; aynı maddenin üçüncü fıkrasıyla da kişilere işkence ve eziyet yapılması, kişilerin insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulması yasaklanmıştır. Bu yasak için herhangi bir istisnanın kabul edilmemesi ve Anayasa'nın 15. maddesinde savaş, seferberlik veya olağanüstü hâllerde de maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne dokunulamayacağının ifade edilmesi, yasağın mutlak niteliğini ortaya koymaktadır. Bununla birlikte yasak, tüm kötü muamele durumlarını kapsamaz. Bir muamelenin Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının kapsamına girebilmesi, asgari bir ağırlık derecesine (ciddiyet seviyesine) ulaşmasına bağlıdır. Asgari ağırlık derecesine ulaşılıp ulaşılmadığı görecelidir ve somut olayın koşullarının değerlendirilmesiyle belirlenir. Yapılacak değerlendirmede muamelenin süresi, fiziksel ve ruhsal etkileri ile mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu gibi etkenler önem taşır. Bu etkenlere ardındaki kasıt veya saik ile birlikte muamelenin amacı da eklenebilir. Ayrıca gerilimin ve duyguların yükseldiği atmosfer gibi muamelenin yapıldığı bağlam da dikkate alınması gereken diğer bir etkendir (Cezmi Demir ve diğerleri [1. B.], B. No: 2013/293, 17/7/2014, §§ 80, 83; Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, §§ 72, 74, 75).

15. Güç kullanmaya yetkili kamu görevlilerinin, tutumu nedeniyle kendisine karşı güç kullanılması kesin olarak gerekli olmayan bir kişiye karşı fiziksel güce başvurmaları, kişi üzerindeki etkisi ne olursa olsun ilke olarak Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasını ihlal eder. Kesin gerekli olduğu hâllerde de güç, aşırıya kaçmadan kullanılmalı ve kişinin tutumuyla orantılı olmalıdır (Ali Rıza Özer ve diğerleri, § 81).

16. Güç kullanımına ilişkin bu ilkeler, güç kullanmaya yetkili kamu görevlilerinin hukuka uygun olarak verdikleri emre karşı etkin (aktif) veya edilgin (pasif) direniş gösterilmesi hâlinde de geçerlidir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Arif Haldun Soygür [2. B.], B. No: 2013/2659, 15/10/2015, §§ 51, 52).

17. Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasıyla yasaklanan muamelelerin varlığına ilişkin iddialar, uygun delillerle desteklenmelidir. Bu delillerin değerlendirilmesinde ise sözü edilen delillerin iddiayı makul şüphenin ötesinde ispat edip etmediği gözetilmelidir. Bununla birlikte yeterince ciddi, açık ve tutarlı emareler ya da aksi ispat edilemeyen birtakım karineler de iddianın ispatı için yeterli kanıt teşkil edebilir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Cezmi Demir ve diğerleri, § 95; Ali Rıza Özer ve diğerleri, § 83).

18. Kişinin gözaltı veya tutukluluk gibi devletin kontrolü altında bulunduğu sırada yaralanması hâlinde yetkili makamlar, bu olaya ilişkin tatmin edici ve inandırıcı bir açıklama getirmekle yükümlüdür (S.D. [1. B.], B. No: 2013/3017, 16/12/2015, §§ 89, 90; Cengiz Kahraman ve Kenan Özyürek [1. B.], B. No: 2013/8137, 20/4/2016, § 95) zira bu tür olayların gerçekleşme koşullarına ilişkin bilgiler çoğunlukla yetkili makamların erişimindedir (Ferit Kurt ve diğerleri [2. B.], B. No: 2018/9957, 8/6/2021, § 74).

19. Anayasa'nın 17. maddesi; "Devletin temel amaç ve görevleri" kenar başlıklı 5. maddedeki genel yükümlülükle birlikte yorumlandığında, bireyin bir devlet görevlisinin hukuka aykırı ve Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasını ihlal eden bir muamelesine uğradığına ilişkin savunulabilir iddiası hakkında etkili bir soruşturma yürütülmesini gerektirir. Kötü muamelenin kasten yapıldığının ileri sürüldüğü durumlarda iddia hakkında ivedilikle bir ceza soruşturması başlatılmalıdır. Şikâyet olmadığında bile kişiye kötü muamelede bulunulduğuna ilişkin yeterince açık belirtiler varsa konuyla ilgili bir ceza soruşturması açılmalıdır. Ceza soruşturmasının Anayasa'nın 17. maddesinin gerektirdiği şekilde etkili olduğunun kabul edilebilmesi için soruşturmayı yürüten kişiler olaya karışan kişilerden bağımsız olmalı, soruşturmada olayı aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek tüm deliller toplanmalıdır. Dahası soruşturma süreci gerektiği ölçüde kamu denetimine açık olmalı, mağdur soruşturmaya etkili şekilde katılabilmeli ve soruşturmada makul bir özen ve süratle hareket edilmelidir. Yetkililer, soruşturmayı sonlandırmak için aceleci davranmamalı ve temelden yoksun sonuçlara dayanmamalıdır (Tahir Canan [1. B.], B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 25; Cezmi Demir ve diğerleri, §§ 111, 112, 114-117; Ali Rıza Özer ve diğerleri, §§ 101-103). Ayrıca soruşturma sonunda verilen karar, kullanılan gücün gerekliliği ve orantılılığıyla ilgili bir değerlendirme içermelidir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Cebrail Bektaş ve Yüksel Şahin [2. B.], B. No: 2015/4787, 25/9/2019, § 64).

20. Başvuruya konu olayda kolluk tutanağına göre, FETÖ/PDY soruşturması kapsamında aranan şüpheli şahısların yakalanması amacıyla yapılan çalışmalar kapsamında alınan istihbarat nedeniyle olay günü bir halk otobüsü takibe alınmıştır. Durakta otobüsten indikleri anda kolluk görevlilerince kendilerinden kimlikleri istenmesi üzerine kaçmaya başlayan başvurucu ve yanında bulunan diğer bir şahıs kısa süreli bir takipten sonra yakalanmışlar ve bu esnada polislere karşı gösterdikleri direncin kırılması için kendilerine kademeli olarak güç kullanılmıştır. Başvuruya konu edilen olay hakkında yürütülen soruşturmada başvurucunun yakalandığı gün alınan sağlık raporunda tespit edilen küçük çaplı sıyrığın yakalanmasına direnmesi üzerine polislerin kademeli güç kullanarak kendisini etkisiz hâle getirdikleri sırada meydana geldiğinin kabul edildiği ve bu şekilde kamu görevlilerinin kullandığı gücün gerekli ve başvurucunun tutumuyla orantılı olduğu gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş olduğu görülmüştür. Bu durumda kötü muamele yasağının maddi boyutu kapsamında incelenmesi gereken husus, kullanılan gücün başvurucunun davranışından dolayı kesin olarak gerekli olup olmadığı, gerekli ise güç kullanımında aşırıya kaçılıp kaçılmadığı yahut kullanılan güç ile güç kullanımının amacı arasında orantı bulunup bulunmadığıdır.

21. Başvurucu, otobüsten indiği anda kendisine saldıran ve ilk anda kapkaççı olduklarını düşündüğü şahısların polis olduklarını ellerinin aynı şahıslar tarafından kelepçelendiğinde anladığını; kolluk görevlilerince bindirildiği polis aracında, sağlık muayenesinde, evinde yapılan arama sırasında ve götürüldüğü KOM binasında polis memurlarının fiziksel ve sözlü şiddetine maruz kaldığını ileri sürmüştür. Yakalanması anında kolluk görevlilerine karşı direnç gösterip göstermediğine ilişkin ve bindirildiği polis aracında ya da sağlık muayenesi ile evinde yapılan arama sırasında kendisine uygulandığını iddia ettiği fiziksel şiddetin şekli hakkında herhangi bir açıklama yapmamış olan başvurucu, götürüldüğü KOM binasında bir polis memurunun tekme ve yumrukları yüzünden sol gözünün, ellerine ayakkabı ile basılması nedeniyle de ellerinin şişip morardığını, bir diğer polis memurunun ise kulaklarından tutup başını dolaplara ve yerlere vurmasından dolayı sol kulağının arkasının parçalandığını iddia etmiştir.

22. Başvurucu tarafından ilk anda kapkaççı olduklarını sandığı ve sonrasında polis olduklarını anladığını ifade ettiği kolluk görevlilerine karşı direnç gösterip göstermediğine ilişkin herhangi bir açıklama yapılmamış olması da gözetildiğinde, vücudundaki iz ve emarelerin niteliği de nazara alınmak suretiyle olay günü kolluk görevlilerince düzenlenen ve başvurucunun da imzasını taşıyan tutanağa değer atfedilmek suretiyle başvurucunun yakalanmasına direndiğini kabul etmiş olan Başsavcılığın ulaştığı bu sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir neden bulunmadığı değerlendirilmiştir. Bu hâlde başvurucunun yakalanmasına direnmesi nedeniyle somut olayda kolluk görevlilerince zor kullanılmasının kaçınılmaz hâle geldiği kamu makamlarınca ortaya konulmuştur.

23. Bu aşamadan sonra kötü muamele yasağının ihlal edilmemesi bakımından kullanılan gücün orantılı olması şartı aranmaktadır. Kendisine polis tanıtma kartları da gösterilmek suretiyle kimliğinin istenmesi üzerine kaçmaya başlayan ve kısa bir kovalama sonrası tutulan başvurucunun yakalanmasına karşı gösterdiği direncin kırılması için uygulanan ve sadece boynunda çizgisel sıyrık oluşturacak nitelikte ve basit tıbbi müdahale ile giderilecek düzeyde yaralanmasına neden olan müdahalede kullanılan gücün orantılı olduğu sonucuna varılmıştır.

24. Diğer taraftan başvurucu hakkında 16/1/2018-28/1/2018 tarihleri arasını kapsayacak şekilde düzenlenen genel adli muayene raporlarında sadece boyunda çizgisel sıyrık ve sol kulak kepçesi arkasında birkaç yerde eskiye ait kabuklanmış yara tespitlerine yer verilmiş olması karşısında, başvurucunun yakalanması sonrası bindirildiği polis aracı içinde, evinde yapılan aramada ve sonrasında götürüldüğü KOM binasında tekme, yumruk, tokat, ellerine ayakkabı ile basılması ve kulaklarından tutularak başının dolaplarla yerlere vurulması suretiyle aşırı fiziksel şiddet gördüğü, kalıcı şekilde yaralandığı iddialarının örtüştüğü de söylenemeyecektir.

25. Yine başvurucunun sözlü/psikolojik şiddet iddialarını destekleyen bir veri de dosya kapsamında bulunmamaktadır.

26. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının maddi boyutunun ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

27. Başvurucu şikâyeti hakkında etkili bir soruşturma yürütülmediğini ileri sürmüşse de ifade ve sorgusu müdafii eşliğinde yapılan başvurucu ile müdafiinin bu aşamalarda kötü muameleyle ilgili bir iddiada bulunmadığı ya da suç duyurusunda bulunmadıkları görülmüştür. Bunun yanında başvurucu tarafından kötü muamele iddialarının özen yükümlülüğü ile bağdaşmayacak şekilde, gözaltına alınmanın üzerinden uzun bir süre (dört ayı aşkın bir süre) geçtikten sonra şikâyete konu edilmesi soruşturma kapsamında alınacak yeni bir sağlık raporuyla ya da varsa olaya ilişkin kamera görüntüleriyle iddiaların gerçekliğini denetleyebilme imkânını Başsavcılığın elinden almıştır.

28. Başvurucunun şikâyeti üzerine derhal soruşturmaya başlayan Başsavcılık, başvurucunun tüm iddialarını incelemiş, delilleri toplamış ve bu delillerin değerlendirilmesi sonucunda polis memurlarının başvurucuya yönelik zor kullanma yetkisinin sınırını aştığına ilişkin olarak soruşturmaya devam edilmesi ve kamu davası açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilmediği gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Sonuç olarak etkili soruşturma yükümlülüğünün yalnızca uygun araçların kullanılması yükümlülüğü olduğu ve Anayasa'nın 17. maddesinin kişilere üçüncü kişileri yargılatma ve cezalandırma hakkı vermediği de gözetilerek başvurucunun yaralanma olayına ilişkin etkili bir soruşturma yürütüldüğü, Başsavcılıkça elde edilen delillerin hukuki olarak yorumlanmasında Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan yasakla korunan hakkı zedeleyecek mahiyette bir değerlendirme yapılmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

29. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının usul boyutunun ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Kötü muamele yasağının maddi ve usul boyutunun ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan kötü muamele yasağının maddi ve usul boyutunun İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 29/7/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal Olmadığı)
Künye
(Ahmet Gödük [2. B.], B. No: 2020/31774, 29/7/2025, § …)
   
Başvuru Adı AHMET GÖDÜK
Başvuru No 2020/31774
Başvuru Tarihi 5/10/2020
Karar Tarihi 29/7/2025

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, gözaltında fiziksel şiddete maruz kalınması ve olay hakkında etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Kötü muamele yasağı Yakalama ve/veya gözaltı sırasında güç kullanımı İhlal Olmadığı
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi