TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
İBRAHİM DURGUT BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2020/33234)
|
|
Karar Tarihi: 14/5/2025
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Recai AKYEL
|
|
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
|
|
İrfan FİDAN
|
Raportör
|
:
|
Mustafa Erdem ATLIHAN
|
Başvurucu
|
:
|
İbrahim DURGUT
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, ceza infaz kurumu nakil aracındaki olumsuz koşullar ile adliye nezarethanesi ve nakil aracında kelepçeli olarak tutulma nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu, Fetullahçı Terör Örgütü/Paralel Devlet Yapılanması (FETÖ/PDY) soruşturması kapsamında 3/10/2017 tarihinde tutuklanarak Hatay T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna yerleştirilmiştir. 30/7/2019 tarihine kadar bu Kurumda barındırılan başvurucu, 30/7/2019-8/2/2023 tarihleri arasında Türkoğlu 1 No.lu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda kalmış ve 8/2/2023 tarihinde Antalya S Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna nakledilmiştir. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden yapılan incelemede başvurucunun 25/6/2023 tarihinde denetimli serbestliğe ayrılarak tahliye olduğu görülmüştür.
3. Başvurucu 26/2/2020 tarihli dilekçe ile yargılamasının yapılabilmesi için tutuklu olarak bulunduğu Hatay T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumundan Hatay Adliyesine götürüldüğü 26/10/2017 ve 21/12/2017 tarihlerinde nakil için kullanılan ve tabutluk olarak anılan aracın fiziki şartları nedeniyle moralinin bozulduğunu, mide bulantısı ve baş ağrısı gibi sıkıntılar yaşadığını, götürüldüğü adliye nezarethanesinde ise duruşmayı elleri kelepçeli olarak beklediğini, 30/7/2019 tarihinde nakledildiği Türkoğlu 1 No.lu L Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna da temmuz sıcağında dar oturma alanı bulunan, yetersiz havalandırması ve ışığı olan aynı tip araçla elleri kelepçeli olarak götürüldüğünü, bu şartlar altında 3,5-4 saat kadar süren yolculuğun kendisine ızdırap verdiğini ileri sürerek Hatay Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) ilgili kamu görevlileri hakkında şikâyette bulunmuştur.
4. Başsavcılık 18/3/2020 tarihli kararıyla başvurucunun 30/7/2019 tarihinde gerçekleştirilen ceza infaz kurumları arasında nakline ilişkin şikâyetleri bakımından soruşturmanın Türkoğlu Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılması gerektiği gerekçesiyle yetkisizlik kararı vermiştir. Başvurucu, Başsavcılığın verdiği karar sonrası şikâyetin bu kısmına ilişkin soruşturma sürecinin akıbetine ilişkin herhangi bir açıklamada bulunmamıştır.
5. Başsavcılık olayda herhangi bir suç ve suç unsuru bulunmadığı gerekçesiyle 2/6/2020 tarihinde soruşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Başvurucunun anılan karara yaptığı itirazı Sulh Ceza Hâkimliğince 21/9/2020 tarihinde kesin olarak reddedilmiştir. Başvurucu, nihai kararı 1/10/2020 tarihinde öğrendikten sonra 5/10/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
6. Başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
7. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
8. Başvurucu, uygun fiziki şartlar taşımayan bir araç içinde naklinin gerçekleştirilmesi, hem yapılacak duruşmayı beklerken adliye nezarethanesinde hem de iki infaz kurumu arasında nakil işleminin yapıldığı araç içinde ellerindeki kelepçenin çözülmemesi ve yaşananlar hakkında yaptığı şikâyet üzerine başlatılan soruşturmanın etkili şekilde yürütülmemesi nedeniyle kötü muamele yasağı ile adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, Anayasa Mahkemesinin verdiği bazı kararlara yer verilmiş; inceleme yapılırken Anayasa'nın ve mevzuatın ilgili hükümlerinin, Anayasa Mahkemesi içtihadının ve somut olayın kendine özgü şartlarının dikkate alınması gerektiği ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
9. Başvuru, kötü muamele yasağı kapsamında ve "Nakil Aracındaki Tutulma Koşullarına İlişkin İddia" ile "Kelepçeli Olarak Tutulma ve Bekletilmeye İlişkin İddia" başlıkları altında incelenmiştir.
A. Nakil Aracındaki Tutulma Koşullarına İlişkin İddia
10. Başvurucu; farklı nedenlerle ikisi kısa süreli (ceza infaz kurumu ile aynı ilin adliye binası arasında), üçüncüsü ise nispeten uzun bir süreyle bindirildiği, nakil için kullanılan aracın dar olup ışık ve hava almaması nedeniyle moralinin bozulduğundan, midesinin bulanıp başının ağrıdığından bahsetmiş; iki Ceza İnfaz Kurumu arasındaki nakli sırasında ise yolculuğun uzun olması ve yaz aylarında gerçekleşmesi nedeniyle aracın fiziki şartlarının yetersizliğinin kendisine ızdırap verecek bir seviyeye ulaştığını ifade etmiştir. Somut olayda başvurucu, nakiller süresince kamu görevlileri tarafından kasıtlı olarak kötü muameleye maruz bırakıldığını ileri sürmemiş, salt nakil için kullanılan aracın fiziki şartlarından şikâyetçi olmuştur.
11. Temel hak ve özgürlüklere saygı devletin tüm organlarının uyması gereken bir ilke olup bu ilkeye uygun davranılmadığı takdirde ortaya çıkan ihlale karşı öncelikle yetkili idari mercilere ve derece mahkemelerine başvurulmalıdır. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği, Anayasa Mahkemesine başvuruda bulunulabilmesi için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur. Başvurucunun bireysel başvuru konusu şikâyetini öncelikle ve süresinde yetkili idari ve yargısal mercilere usulüne uygun olarak iletmesi, bu konuda sahip olduğu bilgi ve delilleri zamanında bu makamlara sunması, bu süreçte dava ve başvurusunu takip etmek için gerekli özeni göstermiş olması gerekir. İddia edilen hak ihlallerinin bu olağan denetim mekanizması içinde giderilememesi durumunda bireysel başvuru yoluna gidilebilir (İsmail Buğra İşlek, B. No: 2013/1177, 26/3/2013, § 17; Bayram Gök, B. No: 2012/946, 26/3/2013, § 18).
12. Başvuru yollarının tüketilmesi gereğinden söz edilebilmesi için öncelikle hukuk sisteminde hakkının ihlal edildiğini iddia eden kişinin başvurabileceği idari veya yargısal bir hukuki yol öngörülmüş olmalıdır. Ayrıca bu hukuki yol iddia edilen ihlali tespit ederek ihlalin sonuçlarını giderici, etkili ve başvurucu açısından makul bir çabayla ulaşılabilir nitelikte olmalı ve sadece kâğıt üzerinde kalmayıp fiilen de işlerliğe sahip bulunmalıdır (Fatma Yıldırım, B. No: 2014/6577, 16/2/2017, § 39). Bununla birlikte soyut olarak makul bir başarı sunma kapasitesi olan bir yolun uygulamada başarıya ulaşmayacağına dair şüphe, o başvuru yolunun tüketilmemesini haklı kılmaz (Sait Orçan, B. No: 2016/29085, 19/7/2017, § 36). Ayrıca yasal düzenlemeyle oluşturulan ve kanunun nesnel anlamına bakıldığında var olduğu hususunda bir tereddüt uyandırmayan bir hukuksal yolun fiilen denenmemiş veya kullanılmamış olması, söz konusu yolun etkili olmadığı veya bulunmadığı sonucuna ulaşılabilmesi bakımından yeterli olmaz. Burada asıl dikkate alınması gereken şey, tazminat ödendiğini gösteren karardan ziyade tazminat ödenemeyeceğini ifade eden kararın var olup olmadığıdır. Teorik düzeyde tazminat için elverişli bir başvuru yolunun fiilen etkisiz olduğu sonucuna ancak mahkemelerin ilgili yolun tutulma koşulları nedeniyle oluşan zararların giderilmesini kapsamadığı temeline dayalı olarak reddetmeleri hâlinde varılabilir (B.T. [GK], B. No: 2014/15769, 30/11/2017, §§ 46, 52).
13. Başvurucunun başvuru yollarının tüketilmesi noktasında kendisinden beklenebilecek her şeyi yerine getirip getirmediği başvurunun özellikleri dikkate alınarak incelenmelidir (S.S.A., B. No: 2013/2355, 7/11/2013, §§ 27, 28). Ancak somut olayın koşulları itibarıyla başvuru yollarının tüketilmesinin yarar sağlamayacağı durumda veya etkili olmadığının anlaşılması hâlinde anılan yollar tüketilmeden yapılan bir başvuru incelenebilir (Şehap Korkmaz, B. No: 2013/8975, 23/7/2014, § 33).
14. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan kötü muamele yasağının mutlak nitelikli olmasından ötürü bu yasak açısından sağlanması gereken başvuru yolunun etkili olduğundan söz edilebilmesi için bunun ihlali önleyici ve bazı durumlarda cezalandırıcı olabilmesi, ayrıca gerektiğinde tamamlayıcı bir unsur olarak makul bir tazmin imkânı sunabilmesi gerekir. Aksi takdirde bu tür ihlaller açısından sadece tazmin yollarının öngörülmüş olması, bu tür muamelelere maruz kalan kişilere yapılanları kısmen veya zımnen meşrulaştırmış ve devletin tutma koşullarını Anayasa’nın güvence altına aldığı standartlara yükseltme yükümlülüğünü kabul edilemez bir şekilde azaltmış olacaktır (K.A. [GK], B. No: 2014/13044, 11/11/2015, §§ 72, 73). Bununla birlikte kişinin ihlal iddialarına konu yerden ayrılmış olması durumunda tutma hâli de sona ereceğinden tutmadan kaynaklanan ihlalin devam ettiğinden söz edilemez. Bu durumda tutulma hâli sona eren kişinin tutulma koşullarının geleceğe yönelik olarak düzeltilmesini istemesinde hukuki yararı kalmayacaktır. Bu itibarla sözü edilen hâlde ihlali önleyici ya da tutulma koşullarının geleceğe yönelik olarak düzeltilmesini temin edici hukuk yollarına başvurulması anlamını yitirmekte, bu durumda uğranılan zararları tazmin edici mekanizmaların varlığı yeterli hâle gelmektedir. Dolayısıyla şikâyet edilen koşulların sona erdiği durumda bu koşullara ilişkin şikâyet bakımından etkili hukuk mekanizmasının tazminat yolu olduğu söylenebilir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. B.T. § 49).
15. Somut olayda başvurucunun şikayet ettiği koşullar devam etmediğinden başvurucu için tutulma koşullarından doğan zararların tazmini için tazminat yollarının varlığı gerekli ve yeterlidir. Başvurucu, bu yollara başvurduğuna ilişkin bilgi ve belge sunmamış; bu yolların etkisiz olduğunu da iddia etmemiştir. Bu nedenle hukuk sisteminde mevcut yargısal tüketilmeden başvuru yapıldığı sonucuna varılmıştır.
16. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Kelepçeli Tutulma ve Bekletilmeye İlişkin İddia
17. Başvurucu; 26/10/2017 ve 21/12/2017 tarihlerinde olmak üzere iki defa yargılamasının yapılabilmesi için götürüldüğü adliye nezarethanesinde duruşmanın başlamasını elleri kelepçeli olarak bekletildiğini, 30/7/2019 tarihinde gerçekleşen nakil boyunca yine kelepçeli olarak tutulduğunu ileri sürmüştür.
18. Bir muamelenin Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasının kapsamına girebilmesi için asgari bir ağırlık eşiğine (derecesine) ulaşması gerekir. Asgari ağırlık eşiğine ulaşılıp ulaşılmadığı konusunda yapılacak değerlendirmede muamelenin süresi, mağdurun üzerinde bıraktığı fiziksel ve ruhsal etki ile mağdurun cinsiyeti, yaşı ve sağlık durumu gibi somut olaydaki tüm etkenler dikkate alınmalıdır (Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, § 75).
19. Hukuka uygun olarak tutulan bir kişiye kaçmasının ya da kendisine veya başkasına zarar vermesinin önlenmesi amacıyla kelepçe takılması yahut bu kişide aynı amaçlarla hareketi kısıtlayıcı başka araçların kullanılması, makul ölçüde gerekli olanının ötesinde bir güç kullanımı veya kişinin kelepçeli hâlinin kamuya teşhir edilmesi amacı olmadığı sürece-kural olarak- Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrası yönünden sorun oluşturmamaktadır. Tutmanın haksız olduğunun sonradan anlaşılması da sonucu değiştirmez. Bununla birlikte sözü edilen zorlayıcı tedbire başvurulması, kendisine kelepçe takılan kişinin fiziksel veya ruhsal durumu ve/veya tedbirin kişideki fiziksel yahut ruhsal etkileri nedeniyle asgari ağırlık eşiğine ulaşabilir (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Kazim Aksoy (2), B. No: 2015/8409, 4/7/2019, § 38; Ö.U., B. No: 2016/62587, 23/6/2020, §§ 32, 33, 35).
20. Başvurucu, kelepçeli hâlinin kamuya teşhir edilmesi amacıyla kelepçe takıldığını, kelepçe tedbirine başvurulmasının fiziksel ya da ruhsal bütünlüğünü olumsuz etkilediğini veya kelepçe takılmasına engel herhangi bir sağlık problemi olduğunu iddia etmemiştir. Bu nedenle hakkında verilmiş tutuklama kararı gereğince ceza infaz kurumunda barındırılan başvurucuya infaz kurumu dışında bulunduğu anlarda hareketlerinin kısıtlanması amacıyla kelepçe takılmasının -nakil güvenliğinin sağlanması gerekçesi de dikkate alındığında- makul bir tedbir olduğu ve söz konusu tedbirin kötü muamele yasağının ihlali için aranan asgari ağırlık eşiğine ulaşmadığı sonucuna varılmıştır.
21. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. 1. Nakil aracındaki tutulma koşullarından dolayı kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Kelepçeli tutulma ve bekletilmeden dolayı kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyete neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 14/5/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.