logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Özcan Akbay [2.B.], B. No: 2020/34367, 30/3/2022, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ÖZCAN AKBAY BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/34367)

 

Karar Tarihi: 30/3/2022

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Basri BAĞCI

 

 

Kenan YAŞAR

Raportör

:

Nahit GEZGİN

Başvurucu

:

Özcan AKBAY

Temsilcisi(Veli)

:

Sami AKBAY

Vekili

:

Av. Eren KESKİN

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, bir çocuğun kolluk görevlilerince öldürücü nitelikte darbedilmesiyle sonuçlanan olayla ilgili olarak etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 2/11/2020 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.

4. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.

III. OLAY VE OLGULAR

5. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

6. Olay tarihinde sekiz yaşında olan başvurucu, ailesiyle Bağcılar'da yaşamaktadır. Bağıcılarda 1/1/2012 tarihinde, başka bölgede ölümler ile sonuçlanan ve güvenlik güçlerinin gereksiz ve orantısız güç kullanmasıyla sebep oldukları iddia edilen olayı protesto amacıyla eylemler gerçekleştirilmiştir. Eylemler, başvurucunun yaşadığı sokağa taşmış; çikolata almak için mahalle bakkalına giden başvurucu, göstericiler ile gösteriye müdahale etmekte olan kolluk görevlileri arasında kalmıştır. Olayın sonraki seyrine ilişkin anlatımlarına göre başvurucu, yaşananlardan korkarak evine doğru kaçmaya başladığı sırada kasklı bir polis memurunca coplanmış, başına ve omzuna darbe almıştır.

7. Başvurucunun götürüldüğü Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesinde başvurucu hakkında adli rapor düzenlenmiştir. Bakırköy Adli Tıp Şube Müdürlüğünün 9/1/2012 tarihli raporuna göre başvurucunun köprücük kemiği ile kafatasında kırık meydana gelmiştir. Kafatasındaki kırık, çökme kırığı niteliğindedir. Aynı rapora göre başvurucu, yaralanması nedeniyle hayati tehlike geçirmiştir ve vücudundaki kırıkların hayat fonksiyonlarına etkisi ağır derecededir.

8. Olayın bildirilmesiyle soruşturma başlatan Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının (Başsavcılık) olayın meydana geldiği sokağa ilişkin güvenlik kamerası araştırması bir sonuç vermemiştir. Başsavcılık, tedavisinden bir süre sonra başvurucunun şikâyetlerini dinlemiştir. Başvurucu, gösteriler sırasında bazı çocukların polislere taş atmasıyla polislerin çocukları kovalamaya başladığını, olup bitenlerden korkup kaçmaya çalışırken arkasından yaklaşan kasklı bir polis memurunun kafasına ve omuzlarına copla vurduğunu ileri sürmüş; sorumlulardan şikâyetçi olmuştur.

9. Başvurucunun olay sırasında gittiğini söylediği bakkal, soruşturmada, olay günü ve saatinde başvurucunun gelip gelmediğini hatırlamadığını çünkü birçok çocuğun bakkala gelip gittiğini söylemiştir.

10. Başsavcılık, Bağcılar İlçe Emniyet Müdürlüğünde görevli tüm memurlar hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. 30/1/2012 tarihinde verilen kararda, olayın şüphelisi olarak herhangi memur belirtilmemiş; ayrıca başvurucunun iddiaları inandırıcı görülmemiştir. Kararda, başvurucunun yaralanması sonucu götürüldüğü hastanede tutulan ilk kayıtlarda yaralanmanın gerekçesinin "yüksekten düşme" şeklinde açıklandığı, olayın gerçekleştiği sokaktaki bakkalın ifadesi dikkate alınarak bir suçun işlediğini gösterir, dolayısıyla kamu davası açmaya yeterli kanıt bulunmadığı sonucuna varıldığı ifade edilmiştir.

11. Başvurucu, bu karara itiraz etmiştir. İtirazını inceleyen İstanbul 20. Ağır Ceza Mahkemesi (Ağır Ceza Mahkemesi) 7/5/2012 tarihinde, Adli Tıp Kurumunun raporunu ve hastanece düzenlenen adli raporda darp iddiasıyla hastanenin acil polikliniğine başvurulduğunun belirtildiğini dikkate alarak başvurucunun iddiasının oluşa uygun olduğu, bölgede görevli polis memurlarının emniyet müdürlüğünden sorularak elde edilmesi gerekli delillerin araştırılması, araştırmalara rağmen failin saptanamaması hâlinde ise soruşturmada daimî arama kararı verilmesi gerektiği kanaatine vardığını açıklayarak kovuşturmaya yer olmadığına kararını kaldırmıştır.

12. Bu karar sonucunda yeni bir dosya numarası üzerinden yürütülen soruşturmada 5/6/2012 tarihinde, olayın faillerinin dava zamanaşımı süresince aranmasına (daimî arama) karar verilmiştir. Başvuru dosyasında; Başsavcılığın bu karar öncesinde olay yerinde görevli polis memurlarını araştırdığına, ayrıca aramanın olaya karıştığı ileri sürülen kolluk görevlileri dışındaki görevlilerce gerçekleştirildiğine ilişkin bir bilgi veya belge yer almamaktadır.

13. Bakanlık görüşü ve bireysel başvuru formunda belirtildiğine göre derdest olan soruşturmada fail ya da failler belirlenebilmiş değildir.

14. Olayın ulusal yayın yapan gazetede haberleştirilmesi üzerine İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü, olayın disiplin hükümleri yönünden araştırılıp soruşturulması için Esenler İlçe Emniyet Müdürlüğünde görevli emniyet müdürünü 25/1/2012 tarihinde görevlendirmiştir. Bu kapsamda göstericilere Bağcılar İlçe Emniyet Müdürlüğü ekiplerinin mi yoksa Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğüne bağlı memurların mı müdahale ettiğinin öncelikle araştırılması, başvurucuyu yaralayan memurun tespit edilip ifadesini vermek üzere Esenler İlçe Emniyet Müdürlüğüne başvurmasının sağlanması istenmiştir. Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü, olaylarayaklaşık 150 Çevik Kuvvet polisinin müdahale ettiğini, memurun eşkâli verilmediğinden çok sayıdaki memur içinden belirlenebilmesinin mümkün olmadığını belirterek görevli memur listesini göndermiştir. Esenler İlçe Emniyet Müdürlüğü Disiplin Büro Amirliği 23/2/2012 tarihinde hazırladığı araştırma raporunda, başvurucuyu yaralayan memurun belirlenememesi nedeniyle dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesini önermiştir.

15. İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü yapılan araştırmalar neticesinde konusu suç teşkil edecek eyleme karışan emniyet görevlisi bulunmadığı, Başsavcılığın kararının da bu doğrultuda olduğu, ayrıca disiplin soruşturmasına konu olabilecek herhangi bir harekete de rastlanmayıp soruşturma açılmasına gerek olmadığı gerekçesiyle dosyanın getirilen öneri üzerine de işlemden kaldırılmasına 17/3/2012 tarihinde karar vermiştir.

IV. İNCELEME VE GEREKÇE

16. Anayasa Mahkemesinin 30/3/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

17. Başvurucu; olayla ilgili olarak yürütülen soruşturmada aradan geçen uzun zaman zarfında herhangi bir araştırma yapılmaması nedeniyle olay failinin belirlenebileceği yönünde umut verici gelişme yaşanmadığını, soruşturma dosyasının uzun zamandır dolap raflarında bekletildiğini, olaydan sonra kısmi hafıza kaybı ve travma yaşadığını belirterek Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

18. Bakanlık görüşünde öncelikle başvurucunun olayla ilgili olarak idareye aleyhine tazminat davası açmaması nedeniyle tüketilmesi gerekli başvuru yollarının kullanılmadığının değerlendirildiği ifade edilmiş, ayrıca ceza soruşturması ile ilgili olarak yukarıda yer verilen bilgilerle uyumlu açıklamalara yer verilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne cevaplarında başvuru formundaki iddialarını yinelemiştir.

B. Değerlendirme

19. Anayasa’nın “Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” kenar başlıklı 17. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

 “Herkes, yaşama, ... hakkına sahiptir.

20. Anayasa’nın “Devletin temel amaç ve görevleri kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

“Devletin temel amaç ve görevleri... kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”

21. Anayasa Mahkemesi olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucunun iddialarının özü, kolluk tarafından öldürücü şekilde darbedilmesiyle sonuçlanan olayla ilgili olarak etkili bir ceza soruşturması yürütülmediğidir. Somut olayda başvurucuya uygulandığı ileri sürülen şiddet sonucu bir ölümün meydana gelmediği gözetilerek başvurunun öncelikle yaşam hakkı kapsamında incelenip incelenemeyeceğinin değerlendirilmesi gerekir.

22. Ölümün gerçekleşmediği bazı hâllerde de başvuru; kişiye karşı kullanılan gücün derecesi, türü, kullanımının ardında yatan niyet ve amaç ile maruz kalınan eylemin mağdurun fiziki bütünlüğü üzerindeki sonuçları gibi hususlar hep birlikte değerlendirilerek yaşam hakkı kapsamında incelenebilir (Mehmet Karadağ, B. No: 2013/2030, 26/6/2014, § 20; Mustafa Çelik ve Siyahmet Şeran, B. No: 2014/7227, 12/1/2017, § 69; Yasin Ağca, B. No: 2014/13163, 11/5/2017, § 110). Somut olayın gerçekleştiği tarihte sekiz yaşında olan başvurucunun maruz kaldığını ileri sürdüğü şiddetin derecesi, fiziki bütünlüğü üzerindeki etkileri, hayatını tehlikeye atması ile başvurucuya olaydan sonra uygulanan tedavi süreci dikkate alındığında iddiaların yaşam hakkı kapsamında ve hak kapsamındaki etkili ceza soruşturması yürütülmesi yükümlülüğü bağlamında incelenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır (benzer olaya ilişkin değerlendirme için bkz. Seyfullah Turan ve diğerleri, B. No: 2014/1982, 9/11/2017).

23. Diğer taraftan başvurunun süresinde yapılıp yapılmadığının belirlenmesi gerekir.

24. Öncelikle devletin yaşam hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüklerinin ayrıca usule ilişkin yönü bulunmakla birlikte bu usul yükümlülüğünün olayın niteliğine bağlı olarak cezai, hukuki ve idari nitelikte soruşturmalarla yerine getirilebileceği ancak kasıtlı eylemler sonucunda meydana gelen ölüm veya ölümcül yaralanmalarda, Anayasa'nın 5. maddesi ile birlikte yorumlanan Anayasa'nın 17. maddesi gereğince devletin sorumluların tespit edilmesi ile cezalandırılmalarını sağlayacak nitelikte bir cezai soruşturma yürütme yükümlülüğünün bulunduğu belirtilmelidir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri,§ 55). Bu tür soruşturmaların temel amacı yaşam hakkını koruyan hukukun etkili bir şekilde uygulanması ve sorumluların hesap vermesini sağlamak olmalıdır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 54).

25. Anayasa Mahkemesi içtihadına göre;

- Yaşam hakkı ile ilgili soruşturmanın etkili olup olmadığı yönünden incelenebilmesi için -mutlak surette gerekli olmasa da- makul bir süreyi aşmaması şartıyla soruşturmanın kamu makamları tarafından nasıl sonlandırılacağının beklenmesi bireysel başvuru ile getirilen koruma mekanizmasının ikincil niteliğine uygun olacaktır (Rahil Dink ve diğerleri, B. No: 2012/848, 17/7/2014, § 76).

- Ancak bir soruşturma başlatılmamışsa, başlatılmakla birlikte soruşturmada ilerleme yoksa veya soruşturma ilerleme kaydettikten sonra herhangi bir nedenle etkisiz hâl almışsa başvuruculardan soruşturmanın sonucunu beklemelerini istemek makul olmayacaktır. Böyle durumda başvurucular, etkili soruşturma yürütülmediğinin farkına vardıkları andan itibaren bireysel başvuruda bulunabilirler (Rahil Dink ve diğerleri, § 77). Öte yandan başvurucuların etkili bir soruşturma yürütülmediğinin ne zaman farkına varmaları gerektiği doğal olarak her başvurunun kendine özgü şartlarına bağlı olarak değerlendirilecektir (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu, B. No: 2014/15732, 24/1/2018, § 87).

- Bununla birlikte meselelerin çözüme kavuşturulması bakımından zaman (süre) çok önemli ise başvurucuların iddialarını -usulünce ve adil bir şekilde çözüme bağlanabilmesini sağlanabilmesi için- gerekli süratle Anayasa Mahkemesi nezdinde dile getirmeleri ödevi bulunduğunu belirtmek gerekir. Bu durum bilhassa temel haklar kapsamında belirli olayların soruşturulmasına yönelik herhangi bir yükümlülükle ilgili şikâyetler bakımından önemlidir. Çünkü aradan geçen zamanın -maddi delillerin kaybolup tanıkların olayı hatırlamaları da güçleştiğinde ya da kimi zaman mümkün olmadığında- sadece soruşturma yükümlülüğünün gereği gibi yerine getirilmesi üzerinde değil aynı zamanda Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruya ilişkin kendi incelemesinin anlamı ve sonuçları üzerinde de olumsuz bir etkisi olmaktadır. Bu nedenle bir olayda etkili soruşturma yürütülmeyeceği açık hâle gelince, başka deyişle devletin yükümlülüğünü yerine getirmediği bariz görünüm kazanınca başvurucuların derhâl harekete geçerek bireysel başvuruda bulunmaları gerekmektedir (Özeyir Kocakaya, B. No: 2014/1457, 14/11/2018, § 67).

26. Somut olaya bu yönüyle bakıldığında soruşturmada, kolluk görevlileri hakkında verilen kovuşturmaya yer olmadığına kararının Ağır Ceza Mahkemesince kaldırılmasından sonra 5/6/2012 tarihinde, faillerin dava zamanaşımı süresinin dolmasına değin aranmasına karar verildiği ancak verilen karar kapsamında herhangi umut verici gelişme kaydedilmediğinin, aslında soruşturmada kararın verildiği tarihten itibaren bu yönde çaba gösterilmediğinin hatta yetkililerin soruşturma dosyasını dava zamanaşımı süresi dolmasına rağmen dolap raflarında bekletmekten öteye giden bir tutumlarının olmadığının başvurucu tarafından ileri sürüldüğü anlaşılmıştır.

27. Bu durumda kimliği belirlenemeyen fail veya failler yönünden çok uzun süredir bir gelişme yaşanmayan soruşturmanın sorumluların tespit edilebilmesi bakımından bireysel başvuru yapılmasından uzun süre öncesinde etkisiz hâl aldığı, başvurucu ile yetkili makamlar arasında soruşturmanın etkililiği adına temas kurulmadığı, bu şekilde soruşturmada bireysel başvuru yapılmadan uzun zaman önce etkililik adına ilerleme sağlanacağına dair hiçbir emare, umut verici gelişme veya olasılık olmadığı açıkça anlaşılmıştır. Başvurucunun da bu zaman zarfında herhangi gerekçe ileri sürerek aksi yönde haklı bir beklentiye girdiğine, bireysel başvuruda bulunmak için makul bir süre beklediğine ilişkin açıklamada bulunmadığı görülmüştür. Dolayısıyla somut olayın koşullarının benzer başvurularda varılan sonuçtan ayrılabilmeyi mümkün kılan bir unsuru olmadığı kanaatine varılmıştır.

28. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

V. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 30/3/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Kabul Edilemezlik vd.
Künye
(Özcan Akbay [2.B.], B. No: 2020/34367, 30/3/2022, § …)
   
Başvuru Adı ÖZCAN AKBAY
Başvuru No 2020/34367
Başvuru Tarihi 2/11/2020
Karar Tarihi 30/3/2022

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, bir çocuğun kolluk görevlilerince öldürücü nitelikte darbedilmesiyle sonuçlanan olayla ilgili olarak etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Yaşam hakkı Güvenlik güçlerinin ölümcül güç kullanması Süre Aşımı
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi