TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
AYSEL TUĞLUK BAŞVURUSU (3)
(Başvuru Numarası: 2020/35100)
Karar Tarihi: 13/4/2022
Başkan y.
:
Hicabi DURSUN
Üyeler
Muammer TOPAL
Recai AKYEL
Selahaddin MENTEŞ
İrfan FİDAN
Raportör
Muzaffer KORKMAZ
Başvurucu
Aysel TUĞLUK
Vekilleri
Av. Serdar ÇELEBİ
Av. Reyhan YALÇINDAĞ BAYDEMİR
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutuklama tedbirinin hukuki olmaması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 16/11/2020 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
4. Başvuru formları ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
A. Başvurucu Hakkındaki İlk Soruşturmaya ve 28/12/2016 Tarihinde Uygulanan Tutuklama Tedbirine İlişkin Süreç
5. Başvurucu 12/6/2011 tarihinde Van'dan bağımsız olarak milletvekili seçilmiştir. Başvurucunun 7/6/2015 tarihinde yapılan 25. Dönem Milletvekili Seçimi'ne kadar devam eden milletvekilliği bu tarihte sona ermiştir.
6. Başvurucu, PKK/KCK ile bağlantısı olduğu suçlamasıyla hakkında Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca başlatılan soruşturma kapsamında 26/12/2016 tarihinde Diyarbakır'da yakalanarak gözaltına alınmıştır.
7. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı "kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren olguların ve tutuklama nedeninin bulunduğu... suçun vasıf ve mahiyeti, mevcut delil durumu, suça dair yasada yazılı cezanın üst haddi" gerekçesiyle başvurucuyu tutuklanması istemiyle Diyarbakır 3. Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir.
8. Diyarbakır 3. Sulh Ceza Hâkimliğinin 28/12/2016 tarihli kararı ile başvurucunun silahlı terör örgütü kurma veya yönetme suçundan tutuklanmasına karar verilmiştir.
9. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının 11/1/2017 tarihli iddianamesiyle, silahlı terör örgütü kurma veya yönetme suçundan başvurucunun cezalandırılması istemiyle aynı yer ağır ceza mahkemesinde kamu davası açılmıştır.
10. Başvurucu hakkındaki dava Diyarbakır 8. Ağır Ceza Mahkemesine tevzi edilmiş, 27/1/2017 tarihinde iddianamenin kabulüne karar verilmiş ve E.2017/98 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır. 1/2/2017 tarihinde yapılan tensip incelemesinde başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir. Aynı tarihte yapılan inceleme sonucunda Mahkeme, başvurucuya yüklenen örgüt yöneticiliği suçunun Ankara'da işlendiği gerekçesiyle davanın Ankara Ağır Ceza Mahkemesinde görülmesi gerektiğinden bahisle yetkisizlik kararı vermiştir.
11. Yetkisizlik kararı ile Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesine tevzi edilen dosya hakkında, yetkili mahkemenin Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesi olduğu gerekçesiyle karşı yetkisizlik kararı verilerek yetki uyuşmazlığının giderilmesi için dava dosyası Yargıtay 5. Ceza Dairesine gönderilmiştir. Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 11/4/2017 tarihli ilamıyla yetkili mahkemenin Ankara Ağır Ceza Mahkemesi olduğuna kesin olarak karar verilmiştir. Bu karar sonrasında dava dosyası yeniden Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesine gelmiş, E.2017/180 sayılı sıraya kaydı yapılmış ve bu dosya üzerinden yargılamaya devam edilmiştir. 26/4/2017 tarihinde yapılan tensip incelemesi sonunda başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir.
12. Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesinin 16/3/2018 tarihli kararıyla başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan 10 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına ve tutukluluk hâlinin devamına karar verilmiştir.
13. Başvurucu, verilen hükme karşı istinaf kanun yoluna başvurmuş; Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Ceza Dairesi 17/7/2018 tarihli kararıyla istinaf başvurusunu esastan reddetmiştir.
14. İstinaf başvurusunun reddi üzerine başvurucu, temyiz kanun yoluna başvurmuştur. Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2/12/2019 tarihli kararıyla hükmü onamış ve başvurucu hakkındaki mahkûmiyet kararı aynı tarihte kesinleşmiştir.
B. Somut Başvuruya Konu İkinci Soruşturmaya ve 12/10/2020 Tarihli Tutuklama Tedbirine İlişkin Süreç
15. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı (Başsavcılık) tarafından 6/10/2014-7/10/2014 tarihlerinde başlayıp sonraki günlerde birçok şehre yayılan ve çok sayıda kişinin hayatını kaybettiği veya yaralandığı şiddet olayları (Selahattin Demirtaş [GK], B. No: 2016/25189, 21/12/2017, §§ 24-30) dolayısıyla 9/10/2014 tarihinde bir (2014/146757 sayılı) soruşturma başlatılmıştır.
16. Soruşturmanın devamında Başsavcılık 12/10/2020 tarihinde -Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2017/180 sayılı dosyasında verilen 10 yıl hapis cezasının infazı kapsamında Kocaeli 1 No.lu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü bulunan- başvurucuyu devletin birliğini ve ülke bütünlüğü bozma, bir suçu gizlemek veya başka bir suçun delillerini gizlemek ya da yakalanmamak amacıyla öldürme, bir suçu gizlemek veya başka bir suçun delillerini gizlemek ya da yakalanmamak amacıyla öldürmeye teşebbüs, var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak yol kesmek suretiyle suç örgütüne yarar sağlamak maksadıyla gece vakti silahla birden fazla kişi ile yağma suçlarından tutuklanması istemiyle Ankara Sulh Ceza Hâkimliğine sevk etmiştir.
17. Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliği (Hâkimlik) aynı tarihte başvurucunun atılı suçlardan tutuklanmasına karar vermiştir. Kararın ilgili kısmı şöyledir:
"...6-8 Ekim 2014 tarihlerinde Türkiye'nin farklı şehirlerinde aynı anda koordine içerisinde uzun namlulu silahlar, patlayıcı maddeler, taş ve sopalar kullanılarak, barikat kurmak suretiyle yollar kesilerek kişilerin ölümüne, yaralanmasına, kamunun ve özel kişilerin mallarının zarar görmesine sebebiyet veren şiddet olaylarının PKK terör örgütü ve onun yurt dışı yapılanmasıyla işbirliği halinde koordine edildiği, Kobani'de belli bir etnik sınıfın mücadelesinin ön plana çıkarılarak ülkemizde gerçekleştirilecek hareket ve eylemler için kamuoyunda cesaret yaratılmaya çalışıldığı, HDP, DBP, HDK ve DTK eş başkanları, temsilcileri ve milletvekilleri tarafından bu kapsamda açıklamalar ve çağrılar yapıldığı hususunda dosya kapsamında tespitler ve medya paylaşım tutanakları bulunduğu, şüpheli [S.T.'nin] söz konusu olayların gerçekleştiği tarihte HDK(Halkların Demokratik Kongresi) sözde eş başkanı olarak görevli olduğu, kendisinin söz konusu kongrenin karar alma ve idare süreçlerindeki görevi sebebiyle gerçekleştirilen faaliyetlerden haberdar olduğunu kabulü gerektiği, panel ve haberlerde yapılan açıklamalar ve çağrılar, diğer yandan diğer şüpheli Aysel TUĞLUK'un yapılan açıklamalar ile paylaşılan sosyal medya içeriklerinin birbirine koşut olması ve bu hesaplar yönünden kamuoyuna yönelik bir yalanlamada bulunulmaması karşısında hesabın başka kişilerce ele geçirildiği şeklindeki savunmasına itibar edilmediği, taraf beyanları, teşhis tutanakları, olay görüntülerini içeren tutanaklar, dijital inceleme tutanakları, arama ve el koyma tutanakları, örgütsel irtibata ilişkin e-mail içerikleri birlikte değerlendirildiğinde şüpheliler [S.T.] ve Aysel TUĞLUK'un üzerlerine atılı devletin birliğini ve ülke bütünlüğü bozma, bir suçu gizlemek veya başka bir suçun delillerini gizlemek ya da yakalanmamak amacıyla öldürme, bir suçu gizlemek veya başka bir suçun delillerini gizlemek ya da yakalanmamak amacıyla öldürmeye teşebbüs, var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak, yol kesmek suretiyle suç örgütüne yarar sağlamak maksadıyla gece vakti silahla birden fazla kişi ile yağma suçlarını işlediklerine ilişkin kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren somut delillerin bulunduğu, soruşturmanın henüz tamamlanmadığı, başka suçlardan tutuklu ve hükümlü bulunan şüphelilerin salıverilmeleri halinde dosya kapsamında ifadelerine başvurulan tarafların beyanlarına etki edilmesi ihtimalinin varlığı, atılı suçlar için kanunda öngörülen cezanın alt ve üst sınırı, oluşa uygun verilecek ceza miktarı ile ülkemizin güney sınırlarında gerçekleşen olaylar sebebiyle sınırlar arası geçişinin kolaylıkla sağlanabilmesi karşısında yine tutuklu ve hükümlü bulundukları dosyalardan salıverildikleri takdirde kaçma şüphelerinin olduğu, adli kontrol tedbirlerinin yetersiz kalacağı ve tutuklama tedbirinin ise ölçülülük ilkesine uygun olduğu kanaatiyle CMK’nun 100. maddesi ile ilgili düzenlemeler ile AİHS 5. maddesindeki tutuklama şartları kapsamında isnat olunan suçlar ile orantılı olarak tedbir kapsamında şüphelilerin CMK'nun 101 ve devamı maddeleri uyarınca ayrı ayrı TUTUKLANMALARINA ... [karar verildi.]"
18. Başvurucu 17/10/2020 tarihinde tutuklama kararına itiraz etmiş, Ankara 6. Sulh Ceza Hâkimliğince 21/10/2020 tarihinde itirazın kesin olarak reddine karar verilmiştir.
19. Bu karar başvurucuya 22/10/2020 tarihinde tebliğ edilmiştir.
20. Başsavcılığın -başvurucuyla birlikte 108 şüpheli ve 2.676 müşteki/mağdurun yer aldığı- 30/12/2020 tarihli iddianamesi ile başvurucunun devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma, bir suçu gizlemek veya başka bir suçun delillerini gizlemek ya da yakalanmamak amacıyla öldürme ve öldürmeye teşebbüs etme, kasten yaralama, kamu malına zarar verme, hırsızlık, birden fazla kişi ile birlikte gece vaktinde suç örgütüne yarar sağlamak maksadıyla yağma, devletin egemenlik alametlerini aşağılama, çalışma hürriyetini ihlal etme ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarını işlediğinden bahisle cezalandırılması istemiyle aynı yer ağır ceza mahkemesinde kamu davası açılmıştır.
21. Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi 7/1/2021 tarihinde iddianamenin kabulüne karar vermiş ve E.2021/6 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır.
22. Başvurucu hakkındaki dava bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi önünde derdesttir.
23. Öte yandan Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün 11/2/2021 tarihli yazısında; başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2017/180 sayılı dosyasında verilen 10 yıl hapis cezasının infazına devam edildiği, somut başvuruya konu olan ve Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından verilen 12/10/2020 tarihli tutuklama kararının ise henüz infaz edilmediği belirtilmiştir.
IV. İLGİLİ HUKUK
24. İlgili hukuk için ayrıca bkz. Gülser Yıldırım (2) [GK], B. No: 2016/40170, 16/11/2017, §§ 64-89.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
25. Anayasa Mahkemesinin 13/4/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
26. Başvurucu; suç şüphesi ve bunu haklı kılan deliller olmamasına rağmen hakkında tutuklama kararı verildiğini, delilleri karartma tehlikesi ve kaçma şüphesinin de somut olayda mevcut olmadığını, tutuklama kararının ve bu karara itirazı üzerine verilen tutukluluğun devamına ilişkin kararın gerekçe içermediğini, tutuklama kararında daha önce suçlama konusu yapılan -28/12/2016 tarihli tutuklama tedbirinde- ve ifade hürriyeti kapsamında değerlendirilmesi gereken olgulara dayanıldığını, isnat edilen bu olguların gerçekleştiği tarihten çok uzun süre sonra siyasi bir amaçla tutuklandığını ve bu durumun ölçülü olmadığını, ayrıca soruşturma dosyasına erişiminin kısıtlandığını ve tutukluluğuna ilişkin kararların etkili itiraz güvencesi içermeyen ve bağımsız ve tarafsız hâkim ilkelerine aykırı olan sulh ceza hâkimliklerince verildiğini belirterek bu nedenlerle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının, siyasi faaliyette bulunma hakkının, adil yargılanma hakkının, örgütlenme hürriyetinin ve ifade hürriyetinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
27. Bakanlık görüşünde; başvurucu hakkında silahlı terör örgütüne üye olma suçundan Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2017/180 sayılı dosyasında verilen 10 yıl hapis cezasının infazına devam edildiği ancak 12/10/2020 tarihli tutuklama kararınınhenüz infaz edilmediği, bu nedenle Anayasa'nın 19. maddesinin üçüncü fıkrası kapsamında bir suç isnadına bağlı olarak tutma hâlinin mevcut olmadığı ve kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğinden bahsedilemeyeceği ileri sürülmüştür. Bakanlık ayrıca başvurucunun tutuklanmasının kanuni dayanağının bulunduğunu, tutuklama kararında atıf yapılan delillerin kuvvetli suç şüphesi oluşturduğunu, başvurucu hakkında uygulanan tutuklama tedbirinin meşru bir amacı içerdiğini ve ölçülü olduğunu ifade etmiştir.
28. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru formundaki açıklamalarını tekrarlamıştır.
B. Değerlendirme
29. Anayasa'nın 19. maddesi şöyledir:
"Herkes, kişi hürriyeti ve güvenliğine sahiptir.
Şekil ve şartları kanunda gösterilen :
Mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi; bir mahkeme kararının veya kanunda öngörülen bir yükümlülüğün gereği olarak ilgilinin yakalanması veya tutuklanması; bir küçüğün gözetim altında ıslahı veya yetkili merci önüne çıkarılması için verilen bir kararın yerine getirilmesi; toplum için tehlike teşkil eden bir akıl hastası, uyuşturucu madde veya alkol tutkunu, bir serseri veya hastalık yayabilecek bir kişinin bir müessesede tedavi, eğitim veya ıslahı için kanunda belirtilen esaslara uygun olarak alınan tedbirin yerine getirilmesi; usulüne aykırı şekilde ülkeye girmek isteyen veya giren, ya da hakkında sınır dışı etme yahut geri verme kararı verilen bir kişinin yakalanması veya tutuklanması; halleri dışında kimse hürriyetinden yoksun bırakılamaz.
Suçluluğu hakkında kuvvetli belirti bulunan kişiler, ancak kaçmalarını, delillerin yokedilmesini veya değiştirilmesini önlemek maksadıyla veya bunlar gibi tutuklamayı zorunlu kılan ve kanunda gösterilen diğer hallerde hâkim kararıyla tutuklanabilir. Hâkim kararı olmadan yakalama, ancak suçüstü halinde veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde yapılabilir; bunun şartlarını kanun gösterir.
Yakalanan veya tutuklanan kişilere, yakalama veya tutuklama sebepleri ve haklarındaki iddialar herhalde yazılı ve bunun hemen mümkün olmaması halinde sözlü olarak derhal, toplu suçlarda en geç hâkim huzuruna çıkarılıncaya kadar bildirilir.
(Değişik cümle: 3.10.2001-4709/4 md.) Yakalanan veya tutuklanan kişi, tutulma yerine en yakın mahkemeye gönderilmesi için gerekli süre hariç en geç kırksekiz saat ve toplu olarak işlenen suçlarda en çok dört gün içinde hâkim önüne çıkarılır. Kimse, bu süreler geçtikten sonra hâkim kararı olmaksızın hürriyetinden yoksun bırakılamaz. Bu süreler olağanüstü hal, sıkıyönetim ve savaş hallerinde uzatılabilir.
(Değişik: 3.10.2001-4709/4 md.) Kişinin yakalandığı veya tutuklandığı, yakınlarına derhal bildirilir.
Tutuklanan kişilerin, makul süre içinde yargılanmayı ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakları vardır. Serbest bırakılma ilgilinin yargılama süresince duruşmada hazır bulunmasını veya hükmün yerine getirilmesini sağlamak için bir güvenceye bağlanabilir.
Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir.
(Değişik: 3.10.2001-4709/4 md.) Bu esaslar dışında bir işleme tâbi tutulan kişilerin uğradıkları zarar, tazminat hukukunun genel prensiplerine göre, Devletçe ödenir."
30. Anayasa Mahkemesi olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013, § 16). Başvurucu, somut başvuruya konu 12/10/2020 tarihli tutuklama tedbirinin hukuka aykırı olması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini belirterek farklı suçlamalara dayanılıp aynı delillerle yeniden tutuklandığını ifade etmiştir. Başvurucunun bu bölümdeki iddialarının özünün 12/10/2020 tarihli tutuklama tedbirine dayandığı ve bu tedbirin hukukiliğine ilişkin olduğu görülmektedir. Bu durumda başvurucunun anılan şikâyetlerinin 12/10/2020 tarihli tutuklama tedbirinin hukukiliğiyle bağlantılı olarak Anayasa'nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı kapsamında incelenmesi gerekir.
1. Genel İlkeler
31. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkı devletin bireylerin özgürlüğüne keyfî olarak müdahale etmemesini güvence altına alan temel bir haktır (Erdem Gül ve Can Dündar [GK], B. No: 2015/18567, 25/2/2016, § 62).
32. Anayasa Mahkemesi, hürriyetten yoksun bırakma kavramını Anayasa'nın 19. maddesi kapsamında tanımlamıştır. Buna göre hürriyetten yoksun bırakma, bir kimsenin kısıtlı bir alanda ihmal edilemeyecek bir süre için tutulması ve bu kişinin söz konusu tutmaya rıza göstermemiş olması şeklinde ifade edilebilecek iki unsuru içermektedir (Cüneyt Kartal, B. No: 2013/6572, 20/3/2014, § 17).
33. Anayasa'nın 19. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına sahip olduğu ilke olarak konduktan sonra ikinci ve üçüncü fıkralarında, şekil ve şartları kanunda gösterilmek koşuluyla kişilerin hürriyetlerinden mahrum bırakılabileceği durumlar sınırlı olarak sayılmıştır (Murat Narman, B. No: 2012/1137, 2/7/2013, § 42). Devam eden fıkralarda ise hürriyetinden yoksun bırakılan kişiler bakımından güvencelere yer verilmiştir. Bu bağlamda maddenin dördüncü fıkrasında yakalama veya tutuklama sebepleri ile iddiaların bildirilmesi, beşinci fıkrasında gözaltı süresi, altıncı fıkrasında yakalama veya tutuklamanın yakınlara bildirilmesi, yedinci fıkrasında tutuklanan kişilerin makul sürede yargılanmayı ve soruşturma veya kovuşturma sırasında serbest bırakılmayı isteme hakkı, sekizinci fıkrasında hürriyetten yoksun bırakılmaya karşı yargı merciine başvurma hakkı, dokuzuncu fıkrasında tazminat hakkı güvence altına alınmıştır.
34. Anayasa'nın 19. maddesinin metni bir bütün olarak değerlendirildiğinde maddenin ikinci ve üçüncü fıkralarındaki sınırlama sebeplerinin kişilerin fiziksel özgürlüklerine ilişkin olduğu, ayrıca devam eden fıkralardaki güvencelerin de fiziki olarak hürriyetinden yoksun bırakılmış kişiler bakımından getirildiği görülmektedir. Dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının güvence altına aldığı şey, bireylerin yalnızca fiziksel özgürlüğüdür (Galip Öğüt [GK], B. No: 2014/5863, 1/3/2017, § 35).
35. Anayasa Mahkemesi, yakalama emirlerinin infaz edilmediği dönemde temel hak ve hürriyetlere yönelik bazı etkileri bulunsa da bu dönemde henüz kişilerin fiziksel özgürlükleri kısıtlanmamış olduğundan söz konusu etkilerin kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik bir müdahale olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığını belirtmiştir (Galip Öğüt, § 41). Aynı durum infaz edilmemiş veya infaza henüz konulmamış tutuklama kararları için de geçerlidir (Ferhat Encu, B. No: 2017/4576, 28/6/2018, § 53; İdris Baluken (4), B. No: 2020/8387, 11/3/2021, § 62).
2. İlkelerin Olaya Uygulanması
36. Somut olayda başvurucu, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının başlattığı bir soruşturmada silahlı terör örgütü kurma veya yönetme suçundan Diyarbakır 3. Sulh Ceza Hâkimliğinin 28/12/2016 tarihli kararıyla tutuklanmış; hakkında açılan kamu davasının sonucunda ise 10 yıl hapis cezasına mahkûm edilmiş ve bu hüküm kesinleşmiştir. Kesinleşen hapis cezasının infazı devam ederken Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen bir başka soruşturmada Ankara 5. Sulh Ceza Hâkimliğince devletin birliğini ve ülke bütünlüğü bozma, bir suçu gizlemek veya başka bir suçun delillerini gizlemek ya da yakalanmamak amacıyla öldürme, bir suçu gizlemek veya başka bir suçun delillerini gizlemek ya da yakalanmamak amacıyla öldürmeye teşebbüs, var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak yol kesmek suretiyle suç örgütüne yarar sağlamak maksadıyla gece vakti silahla birden fazla kişi ile yağma suçlarından başvurucunun 12/10/2020 tarihinde tutuklanmasına karar verilmiştir (bkz. § 17).
37. Diğer taraftan başvurunun konusunu oluşturan 12/10/2020 tarihli tutuklama kararının işleme konulmadığı ve Ankara 17. Ağır Ceza Mahkemesinin E.2017/180 sayılı dosyasında başvurucu hakkında verilen 10 yıl hapis cezasının infazına devam edildiği bildirilmiştir (bkz. § 23). Mezkûr suçlardan verilmiş bir tutuklama kararı bulunmakta ise de başvurucunun 12/10/2020 tarihli tutuklama kararı nedeniyle özgürlükten yoksun bırakılması söz konusu değildir. Sonuç olarak somut başvuruya konu edilen tutuklama kararına ilişkin olarak başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik bir müdahalede bulunulmamıştır (bkz. § 35).
38. Yukarıda ulaşılan sonuçlar karşısında başvurucunun tutuklama tedbiriyle bağlantılı olarak ileri sürdüğü soruşturma dosyasına erişiminin kısıtlandığı, tutukluluğuna ilişkin kararların etkili itiraz güvencesi içermeyen ve bağımsız ve tarafsız hâkim ilkelerine aykırı olan sulh ceza hâkimliklerince verildiği, siyasi amaçla tutuklandığı iddiaları ile siyasi faaliyette bulunma hakkının, adil yargılanma hakkının, örgütlenme hürriyetinin ve ifade hürriyetinin ihlal edildiği iddialarının incelenmesi mümkün görülmemiştir.
39. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 13/4/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.