TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
SİNAN SELÇUK BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2021/773)
Karar Tarihi: 13/4/2022
Başkan y.
:
Hicabi DURSUN
Üyeler
Muammer TOPAL
Recai AKYEL
Selahaddin MENTEŞ
İrfan FİDAN
Raportör
Murat BAŞPINAR
Başvurucu
Sinan SELÇUK
Vekili
Av. Mehmet Nuri MECİTOĞLU
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılması, tutukluluğa itiraz ve tahliye taleplerine ilişkin kararların tebliğ edilmemesi nedenleriyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının; soruşturma sürecindeki birtakım uygulamalar nedeniyle de adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 29/12/2020 tarihinde yapılmıştır.
3. Başvuru, başvuru formu ve eklerinin idari yönden yapılan ön incelemesinden sonra Komisyona sunulmuştur.
4. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına ve başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmiştir.
5. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık görüşünü bildirmiştir.
6. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmuştur.
III. OLAY VE OLGULAR
7. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde ilgili olaylar özetle şöyledir:
8. Başvurucu, Körfez Cumhuriyet Başsavcılığınca (Başsavcılık) başlatılan bir soruşturma kapsamında Başsavcılığın talimatıyla 14/12/2019 tarihinde gözaltına alınmıştır.
9. Başsavcılık 14/12/2019 tarihinde başvurucuyu uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapma veya sağlama suçundan tutuklanması istemiyle sulh ceza hâkimliğine sevk etmiştir.
10. Körfez Sulh Ceza Hâkimliği aynı tarihte başvurucunun uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapma veya sağlama suçundan tutuklanmasına karar vermiştir.
11. Soruşturma evresinde başvurucunun tutukluluk durumu ve tahliye talepleri birçok kez değerlendirilmiştir. Bu kapsamda Körfez Sulh Ceza Hâkimliği 10/1/2020, 6/2/2020 ve 26/2/2020 tarihlerinde başvurucu müdafiinin katıldığı; 26/3/2020, 22/4/2020, 21/5/2020 ve 18/6/2020 tarihlerinde iseSes ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) yoluyla başvurucunun da katıldığı duruşmalarda tutukluluk durumunu değerlendirmiş ve başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.
12. Körfez Cumhuriyet Başsavcılığı 6/7/2020 tarihinde Düzce Cumhuriyet Başsavcılığının yetkili olduğu değerlendirmesiyle yetkisizlik kararı vermiş ve soruşturma dosyasını yetki tespiti için Sakarya Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesine göndermiştir.
13. Sakarya 3. Ağır Ceza Mahkemesi 8/7/2020 tarihinde, Körfez Cumhuriyet Başsavcılığının 6/7/2020 tarihli yetkisizlik kararındaki gerekçelerin yerinde olduğunu belirterek soruşturmada Düzce Cumhuriyet Başsavcılığının yetkili olduğuna ve soruşturma evraklarının Düzce Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar vermiştir.
14. Düzce Cumhuriyet Başsavcılığının talebi üzerine Düzce 2. Sulh Ceza Hâkimliği 16/7/2020 tarihinde başvurucunun SEGBİS yoluyla katıldığı duruşmada tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.
15. Düzce Cumhuriyet Başsavcılığı başvurucu hakkında 17/7/2020 tarihli iddianameyle uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapma veya sağlama suçundan cezalandırılması istemiyle aynı yer ağır ceza mahkemesinde dava açmıştır.
16. Düzce 1. Ağır Ceza Mahkemesi (Mahkeme) 6/8/2020 tarihinde iddianameyi kabul etmiş ve E.2020/196 sayılı dosya üzerinden kovuşturma aşaması başlamıştır. Mahkeme aynı tarihte yaptığı tensip incelemesiyle birlikte başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına da karar vermiştir. Mahkeme anılan kararda başvurucunun tutukluluk durumunun 3/9/2020 tarihinde incelenmesine ve dosya bu amaçla ele alındığında gerekli görüldüğü takdirde otuzar günlük yasal süreler gözetilerek yeniden inceleme günü belirlenmesine karar vermiştir.
17. Mahkeme, tensip incelemesinde alınan karar gereği 3/9/2020 ve 2/10/2020 tarihlerinde dosya üzerinden başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.
18. Mahkeme 23/10/2020 tarihinde yaptığı ilk duruşmada başvurucunun ve müdafilerinin esasa ilişkin savunmalarını almış, ayrıca tutukluğa dair söyleyeceklerini dinlemiş ve duruşma sonunda başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir. Mahkeme anılan duruşmada ayrıca başvurucunun tutukluluk durumunun 18/11/2020 tarihinde gözden geçirilmesine ve dosya bu amaçla ele alındığında gerekli görüldüğü takdirde otuzar günlük yasal süreler gözetilerek yeniden inceleme günü belirlenmesine karar vermiştir.
19. Mahkeme; bir önceki duruşmada alınan karar gereğince 18/11/2020, 14/12/2020, 11/1/2021, 8/2/2021 ve 8/3/2021 tarihlerinde dosya üzerinden başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.
20. Başvurucunun anılan kararlardan 23/10/2020 ve 18/11//2020 tarihli tutukluluk hâlinin devamına dair kararlara karşı yaptığı itirazlar, Düzce 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 11/12/2020 tarihinde reddedilmiştir.
21. Başvurucu, itirazın reddine dair kararın 14/12/2020 tarihinde tebliğ edildiğini beyan ederek 29/12/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
22. Mahkeme 23/3/2021 tarihli ikinci duruşmada başvurucunun ve müdafilerinin esasa ilişkin savunmalarını almış, ayrıca tutukluğa dair söyleyeceklerini dinlemiş ve duruşma sonunda başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir. Mahkeme anılan duruşmada ayrıca başvurucunun tutukluluk durumunun 19/4/2021 tarihinde gözden geçirilmesine ve dosya bu amaçla ele alındığında gerekli görüldüğü takdirde otuzar günlük yasal süreler gözetilerek yeniden inceleme günü belirlenmesine karar vermiştir.
23. Mahkeme 29/6/2021 tarihli duruşmada başvurucunun uyuşturucu madde ticareti yapma veya sağlama suçundan 15 yıl hapis ve 187.500 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına, ayrıca hükümle birlikte tutukluluk hâlinin devamına karar vermiştir.
24. Başvurucunun mahkûmiyet hükmüne karşı yaptığı istinaf başvurusu Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesinin 14/9/2021 tarihli kararıyla esastan reddedilmiştir.
25. Başvurucu, anılan karara karşı temyiz yoluna başvurmuş olup dava bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla Yargıtay aşamasında derdesttir.
IV. İLGİLİ HUKUK
26. İlgili hukuk için bkz. Kadir Ayhan, B. No: 2020/20083, 10/3/2021, §§ 20-32; Yavuz Cengiz, B. No: 2019/37138, 15/6/2021, §§ 23-30.
V. İNCELEME VE GEREKÇE
27. Anayasa Mahkemesinin 13/4/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddialar
1. Tutukluluk İncelemelerinin Hâkim/Mahkeme Önüne Çıkarılmaksızın Yapıldığına İlişkin İddia
a. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü
28. Başvurucu; hakkında Düzce 1. Ağır Ceza Mahkemesinde dava açıldıktan sonra yapılan tutukluluk incelemelerinin hâkim veya mahkeme önüne çıkarılmadan, SEGBİS'le bağlantısı veya müdafiinin katılımı sağlanmadan yapıldığını belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
29. Bakanlık görüşünde; Anayasa Mahkemesince bu tür ihlal iddiaları bakımından öncelikle aynı giderim imkânını sağlayan başvuru yollarının tüketilmesi ve bunlardan sonuç alınamaması hâlinde bireysel başvuruda bulunulması gerektiği, 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141. maddesinde belirtilen dava yolunun başvurucunun durumuna uygun, telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yolu olduğu tespitinin yapılmış olduğu ve başvuru yollarının tüketilmediği sonucuna varıldığı belirtilerek başvurucunun 5271 sayılı Kanun'un 141. ve devamı maddelerince tazminat davası açma imkânı bulunması ve bu yönde herhangi bir tazminat davasının da açılmamış olması hususlarının başvurunun kabul edilebilirliği yönünden yapılacak incelemede dikkate alınması gerektiği değerlendirilmektedir.
30. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru formundaki iddialarını tekrarlayarak Bakanlık görüşünü kabul etmediğini ifade etmiştir.
b. Değerlendirme
31. Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası şöyledir:
"Her ne sebeple olursa olsun, hürriyeti kısıtlanan kişi, kısa sürede durumu hakkında karar verilmesini ve bu kısıtlamanın kanuna aykırılığı halinde hemen serbest bırakılmasını sağlamak amacıyla yetkili bir yargı merciine başvurma hakkına sahiptir."
32. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, B. No: 2012/969, 18/9/2013 § 16). Somut olayda başvurucunun yargılamayı yapan Mahkemece tutukluluk durumunun uzunca bir süre dosya üzerinden incelenmesine karar verilmesi nedeniyle tutukluluğa ilişkin itirazlarını etkili şekilde ileri süremediğinden şikâyet ettiği anlaşılmaktadır. Bu itibarla başvurucunun şikâyetinin Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrası bağlamında incelenmesi gerekir.
33. Anayasa'nın Anayasa Mahkemesinin görev ve yetkilerini düzenleyen 148. maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi şöyledir:
"Başvuruda bulunabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması şarttır."
34. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru hakkı" kenar başlıklı 45. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
"İhlale neden olduğu ileri sürülen işlem, eylem ya da ihmal için kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamının bireysel başvuru yapılmadan önce tüketilmiş olması gerekir."
35. Anılan Anayasa ve Kanun hükümlerine göre bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurabilmek için olağan kanun yollarının tüketilmiş olması gerekir. Temel hak ve özgürlüklere saygı, devletin tüm organlarının anayasal ödevi olup bu ödevin ihmal edilmesi nedeniyle ortaya çıkan hak ihlallerinin düzeltilmesi idari ve yargısal makamların görevidir. Bu nedenle temel hak ve özgürlüklerin ihlal edildiği iddialarının öncelikle derece mahkemeleri önünde ileri sürülmesi, bu makamlar tarafından değerlendirilmesi ve bir çözüme kavuşturulması esastır. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru, iddia edilen hak ihlallerinin derece mahkemelerince düzeltilmemesi hâlinde başvurulabilecek ikincil nitelikte bir hak arama yoludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, B. No: 2012/403, 26/3/2013, §§ 16, 17).
36. Anayasa Mahkemesi Ulaş Kaya ve Adnan Ataman (B. No: 2013/4128, 18/11/2015) kararında olağan dönemde başvurucunun tutukluluk hâlinin 3 ay 17 gün boyunca duruşma yapılmaksızın dosya üzerinden yapılan incelemeler sonucunda verilen kararlar ile devam ettirilmesinin Anayasa'nın 19. maddesinin sekizinci fıkrasını ihlal ettiği sonucuna varmıştır (Ulaş Kaya ve Adnan Ataman, § 61).
37. Anayasa Mahkemesi Kadir Ayhan (B. No: 2020/20083, 10/3/2021) ve Yavuz Cengiz (B. No: 2019/37138, 15/6/2021) kararlarında ise aynı mahiyetteki şikâyetlere ilişkin yaptığı incelemelerde, başvurucunun inceleme tarihi itibarıyla hâkim/mahkeme önüne çıkarılmış olması hususunu nazara alarak verilecek bir ihlal kararının başvurucunun yeniden hâkim önüne çıkarılmasını sağlamayacağını ve serbest kalması sonucunu doğurmayacağını belirtmiş; bu durumda yalnızca kişinin uzun süre hâkim/mahkeme önüne çıkarılmamasıyla ilgili bir hak ihlalinin tespiti ve gerekiyorsa belli bir miktar tazminata hükmedilmesiyle yetinileceği sonucuna varmıştır.
38. Öte yandan Anayasa Mahkemesi anılan kararda bu tür ihlal iddiaları bakımından öncelikle aynı giderim imkânını sağlayan başvuru yollarının tüketilmesi ve bunlardan sonuç alınamaması hâlinde bireysel başvuruda bulunulması gerektiğini belirterek 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinde belirtilen dava yolunun başvurucunun durumuna uygun, telafi kabiliyetini haiz, etkili bir hukuk yolu olduğu tespitini yapmış ve başvuru yollarının tüketilmediği sonucuna varmıştır.
39. Somut olayda soruşturma evresinde en son 16/7/2020 tarihinde başvurucunun tutukluluk hâlinin devamına karar verildikten 3 ay 7 gün sonra 23/10/2020 tarihli ilk duruşmada ve devamında 5 ay sonra 23/3/2021 tarihli ikinci duruşmada başvurucu ve müdafii mahkeme önüne çıkmış ve tutukluluğa yönelik itirazlarını etkili bir biçimde ileri sürme fırsatına sahip olmuştur (bkz. §§ 14, 18, 22) Dolayısıyla somut başvuru yönünden anılan kararlardan (bkz. § 37) ayrılmayı gerektiren bir durum söz konusu değildir.
40. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapıldığına ilişkin iddiası ile ilgili olarak olağan başvuru yolları tüketilmeden bireysel başvuru yapıldığı anlaşıldığından başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Tutukluluğa İtiraz ve Tahliye Taleplerinin İncelemesinde Alınan Kararların Tebliğ Edilmediğine İlişkin İddia
41. Başvurucu, tutukluluğun devamına dair verilen kararlara itiraz ettiğini vetahliye taleplerinde bulunduğunu ancak itiraz ya da tahliye talepleri sonucunda verilen nihai kararların kendisine tebliğ edilmediğini belirterek kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
42. Bakanlık görüşünde, benzer başvurularda Anayasa Mahkemesince 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesi uyarınca tazminat talebinde bulunulmadan bireysel başvuru konusu yapıldığından başvuru yollarının tüketilmediği sonucuna varıldığı belirtilerek mevcut başvurunun kabul edilemezliği konusunda belirtilen görüşün dikkate alınmasının uygun olacağı değerlendirilmektedir. Bakanlık esas yönünden ise başvurucunun gerek soruşturma gerekse kovuşturma aşamasında müdafi vasıtasıyla tahliye taleplerinde bulunma hakkının her aşamada vaki olduğu, Savcılık mütalaalarını ve tutukluluğun devamı kararlarını inceleme imkânının bulunduğu, bu konuda 5271 sayılı Kanun uyarınca herhangi bir sınırlama da olmadığı gözönüne alındığında tutukluluk incelemeleri sonucunda verilen kararların tebliğ edilmediği yönündeki iddiaların açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez bulunmasına karar verilmesi gerektiği kanaatindedir.
43. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanında başvuru formundaki iddialarını tekrarlayarak Bakanlık görüşünü kabul etmediğini ifade etmiştir.
44. Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, §§ 16, 17).
45. 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (k) bendi yakalanan veya tutuklanan kişilere, yakalama ve tutuklama işlemine karşı kanunda öngörülen başvuru imkânlarından yararlandırılmamaları durumunda maddi ve manevi her türlü zararlarının tazminini isteyebilmelerine imkân sağlamaktadır. Anayasa Mahkemesi, tutukluluğa itirazın geç değerlendirildiği ya da sürüncemede bırakıldığı şikâyetleri ile ilgili olarak bireysel başvurunun incelendiği tarih itibarıyla tahliyesine karar verilmiş veya hükümlü hâle gelmiş başvurucular yönünden asıl dava sonuçlanmamış da olsa 5271 sayılı Kanun'un 141. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (k) bendinde öngörülen yolun tüketilmesi gereken etkili bir hukuk yolu olduğu sonucuna varmıştır (tahliye olmuş başvurucular yönünden bkz. Cafer Yıldız, B. No: 2014/9308, 9/1/2018, §§ 37-40; Yaşar Saçlı, B. No: 2014/9311, 24/1/2018, §§ 37-40; hükümlü hâle gelmiş başvurucular yönünden bkz. Ali Efendi Peksak, B. No: 2017/29428, 17/7/2019, §§ 101-112; Özgür Arıbaş, B. No: 2015/2394, 31/10/2018, §§ 57-60). Somut olayda 29/6/2021 tarihinde mahkûmiyetine (bkz. § 23) karar verilen başvurucunun bu kapsamda kalan iddiaları bakımından anılan kararlardan ayrılmayı gerektiren bir durum mevcut değildir.
46. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Adil Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
1. Başvurucunun İddiaları
47. Başvurucu; tutukluluk incelemelerinin soruşturma aşamasında özel müdafiine ulaşılmadan baroca atanan müdafiler huzurunda yapıldığını, reddi hâkim talepleri hakkında karar verilmeden tutukluluk durumunun incelendiğini, yaptığı şikâyet ve suç duyurularından henüz sonuç alamadığını ve özel müdafiinin iradesi dışında yetkisiz müdafilerle işlemlerin yürütüldüğünü belirterek Anayasa'nın 36. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
2. Değerlendirme
48. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder (Tahir Canan, § 16). Başvurucunun iddialarının adil yargılanma hakkının güvencelerinden olan savunma hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
49. Bireysel başvuru yolunun ikincil niteliği gereği Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilmek için öncelikle olağan kanun yollarının tüketilmesi zorunludur (Ayşe Zıraman ve Cennet Yeşilyurt, §§ 16, 17).
50. Somut olayda, Anayasa Mahkemesince inceleme yapıldığı tarih itibarıyla başvurucu hakkındaki dava ilk derece mahkemesinde devam etmektedir. Başvurucunun hakkındaki soruşturma ve kovuşturma süreçlerinde yapılan uygulamalar nedeniyle adil yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkin şikâyetlerini yargılama sırasında, kanun yollarında ileri sürebilme ve ileri sürmüş ise şikâyetlerinin bu aşamalarda incelenme imkânı bulunmaktadır. Bu çerçevede başvurucu tarafından yargılama ve sonrasında istinaf/temyiz süreçleri beklenmeden ileri sürülen adil yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki şikâyetlerin bireysel başvuruya konu edildiği görülmüştür. Dolayısıyla olağan başvuru yolları tüketilmeden yapılan bireysel başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincillik niteliği ile bağdaşmadığı sonucuna varılmıştır.
51. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
VI. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Tutukluluk incelemelerinin hâkim/mahkeme önüne çıkarılmaksızın yapılması dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Tutukluluğa itiraz ve tahliye taleplerinin incelemesinde verilen kararların kendisine tebliğ edilmemesi dolayısıyla kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
3. Adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddiaların başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 13/4/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.