TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
SERHAN TUHAN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2020/35978)
Karar Tarihi: 27/2/2024
Başkan
:
Kadir ÖZKAYA
Üyeler
Engin YILDIRIM
M. Emin KUZ
Rıdvan GÜLEÇ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Raportör
Mustafa Erdem ATLIHAN
Başvurucu
Serhan TUHAN
Vekili
Av. Levent KAYA
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, kolluk görevlilerinin uyguladığı fiziksel şiddetten dolayı yaralanma meydana gelmesi ve bu olaya ilişkin yapılan yargılama sonucunda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi nedeniyle insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvuruya konu olaya ilişkin üç polis memuru 29/10/2018 tarihli Yakalama Tutanağı düzenlemiştir. Tutanakta başvurucunun imzası da vardır. Bu tutanağa göre sahibi olduğu motorsikletteki eksikler nedeniyle ceza alan başvurucu, ceza fişi yazılırken polis memurlarına argo ve edepsiz sözler söylemiş; uyarılmasına rağmen eylemine devam edip bağırmaya başlamıştır. Bunun üzerine yakalanmak istenen başvurucu polislere direnmiştir. Biber gazıyla müdahale edilen başvurucu, kelepçe takılırken polislere hakarette ve tehditte bulunmuştur. Üzerinde bulunan bıçağa el konulan başvurucu, polis merkezine götürülmüştür.
3. Olay hakkında Antalya Cumhuriyet Başsavcılığının (Başsavcılık) başlattığı soruşturmada şüpheli sıfatıyla ifadesi alınan başvurucu; olay günü Antalya'da bir cadde üzerinde motosikletini park edip yemek yediği sırada dönerciye gelen, Yunus diye tabir edilen polis memurlarının motosikletinin plakasının olmaması ve piknikyaptığında kullandığı bıçağın motosikletinde bulunması nedeniyle ceza yazmak istediklerini, ekonomik durumunun kötü olduğunu söylemesi ve ceza yazmamalarını rica etmesi üzerine kendisine hakaret ettiklerini, direnmemesine rağmen biber gazı sıktıklarını, ellerini arkadan kelepçelediklerini ve kendisine fiziksel şiddet uyguladıklarını, bir polis memurunun edep yerine tekme attığını, diğer bir polis memurunun diziyle arkadan beline vurduğunu ileri sürmüş ve polis memurlarından şikâyetçi olmuştur.
4. Başvurucu hakkındaki sağlık raporları şöyledir:
i. Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesinden alınan 29/10/2018 tarihli Adli Olay Bildirim Formu'nda "Yüzün sağ tarafından sağ kulak, boyun ve ense sağ ... ...[okunamadı] kadar yaygın kızarıklık. Sol kulak ve sol ....[okunamadı] arkasında yer yer 1-2 adet kızarıklık. Peniste ağrı tarifliyor. BTM ile giderilir. Durum bildirir. Kati rapordur." tespitlerine yer verilmiştir.
ii. Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesinden alınan 30/10/2018 tarihli Adli Olay Bildirim Formu'nda darp veya cebir izi olmadığı belirtilmiştir.
5. Olay nedeniyle Başsavcılık ilki kolluk ihbar evrakı, diğerleriyse başvurucunun savcılığa sunduğu şikayet dilekçeleri nedeniyle üç ayrı soruşturma açmıştır. Bu soruşturmalara ilişkin aşamalar şöyledir:
- Başsavcılıkça kolluk ihbar evrakı üzerine başlatılan ilk soruşturma kapsamında olayın görüntülerine ilişkin olarak Komiser Yardımcısı S.T. ve polis memuru M.A.M. tarafından hazırlanan 30/10/2018 tarihli CD İnceleme Ve Çözümleme Tutanağı dosyaya kazandırılmıştır. Bu CD Tutanağı'nda Yunus diye tabir edilen polis memurlarınca başvurucuya kelepçe takılarak götürüldüğü dışında bir tespite yer verilmemiştir.
- Başsavcılık, yürütülen soruşturma neticesinde 16/11/2018 tarihli ek kovuşturmaya yer olmadığına dair kararla ve kamera görüntüsü incelemesinden polis memurlarının başvurucuya yönelik zor kullanma yetkisi kapsamında görevinin gerektirdiği ölçünün dışında kuvvet kullandıklarına dair eylemin tespit edilememesi ve müdahalenin başvurucunun direncini kırmaya yönelik olduğu gerekçesiyle kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar vermiştir. Bu karara karşı başvurucunun itiraz ettiği ileri sürülmediği gibi başvuru evrakında ve Ulusal Yargı Ağı Sistemi'ndeki (UYAP) soruşturma dosyasında da itiraza ilişkin bir belgeye rastlanmamıştır.
- Başsavcılık tarafından aynı soruşturma kapsamında düzenlenen 17/1/2019 tarihli iddianameyle, başvurucunun kamu görevlisine görevinden dolayı aleni hakaret, görevi yaptırmamak için direnme ve cinsel taciz suçlarını işlediğinden bahisle cezalandırılması amacıyla kamu davası açılmıştır.
- Başvurucu hakkında kamu görevlisine görevinden dolayı aleni hakaret, görevi yaptırmamak için direnme ve cinsel taciz suçlarını işlediğinden bahisle açılan kamu davasında Antalya 22. Asliye Ceza Mahkemesinin yaptığı yargılamada alınan 14/10/2019 tarihli raporda bilirkişi, başvurucunun kendisine ceza fişi kesildikten sonra bir süre polis memurlarından biriyle gülerek sohbet ettiği, daha sonra çevredekilere bir şeyler söylediği, ardından polis memuru S.S.nin başvurucunun ellerini arkadan kelepçelediği, başvurucunun direnmeksizin kollarını uzattığı, elleri kelepçeli olarak kaldırıma oturtulan başvurucunun kafasını polis memuru S.S.nin üç kere sertçe bastırdığı, bir ara ayağa kalkan başvurucunun kasıklarına sağ diziyle iki kere vurduğu, yere çöken başvurucunun sırtına da diziyle vurup biber gazı sıktığının görüntülerden belirlendiği ve rapor edildiği görülmüştür.
- Antalya 22. Asliye Ceza Mahkemesi yaptığı yargılama neticesinde 23/2/2022 tarihinde başvurucunun görevi yaptırmamak için direnme ve cinsel taciz suçları bakımından beraatine, hakaret suçu bakımından ise kendisine karşı işlenen kasten yaralama suçuna tepki olarak işlendiğinden ceza verilmesine yer olmadığına karar vermiştir. Antalya 22. Asliye Ceza Mahkemesi kesinleştiği görülen bu kararına gerekçe olarak yargılama kapsamında alınan bilirkişi raporunda başvurucunun polis memurları tarafından darbedildiğinin ve ellerinin arkadan kelepçelendiğinin görüldüğü, başvurucuya karşı kasten yaralama suçunu işledikleri gerekçesiyle polis memurlarının cezalandırılmalarına karar verildiği, dosyadaki tutanağı hazırlayan polis memurlarının resmî belgede sahtecilik suçunu -CD İnceleme Tutanağı'nın görüntülerin tahrif edilerek veya kısmen gözardı edilerek polis memurları lehine düzenlenmesi sebebiyle- işledikleri iddiasına ilişkin yargılamayı yapan Ağır Ceza Mahkemesinin beraat kararı vermesine rağmen karar gerekçesinde olay yerindeki görevli polis memurlarının başvurucuya karşı görevlerini aşan etkili eylemde bulundukları tespitine yer verdiğini göstermiştir.
- Başvurucu, vekili aracılığıyla 28/11/2018 tarihinde Başsavcılığa ilettiği dilekçeyle yukarıdaki soruşturmada alınan CD Tutanağı'nı hazırlayan Komiser Yardımcısı S.T. ve polis memuru M.A.M.den CD Tutanağı'nı taraflı hazırladıkları ve bazı görüntülere bilinçli olarak yer vermedikleri gerekçesiyle resmî belgede sahtecilik suçunu işledikleri yönünde şikâyetçi olmuştur. Başsavcılık, bu şikâyet üzerine başlatılan soruşturma kapsamında 14/12/2018 tarihli bilirkişi CD-DVD çözüm raporu alınmıştır. Bu raporda bir polis memurunun başvurucuya kelepçe taktığının, başvurucunun buna mukavemet göstermediğinin, buna rağmen polisin başvurucuyu kaldırıma diz çöktürdüğünü ve ara sıra başına bastırdığını, çömelmekten yorulan başvurucunun ayağa kalkması üzerine polisin başvurucunun kasıklarına tekme attığı ve tekrar çömeldikten sonra da diziyle omuzuna vurduğunun tespit edilmesi üzerine Başsavcılık 7/2/2019 tarihinde -şikâyet dilekçesinde CD Tutanağı'nı düzenleyen Komiser Yardımcısı S.T. ve polis memuru M.A.M.den yakınılmışsa da- polis memurları S.S. ve Y.S.nin başvurucuya tekme atarak basit tıbbi müdahaleyle tedavi edilebilecek şekilde başvurucuyu yaraladıkları gerekçesiyle basit yaralama suçundan cezalandırılmaları talebiyle iddianame düzenlemiştir.
- Antalya 28. Asliye Ceza Mahkemesi gerçekleştirilen yargılama neticesinde 21/9/2020 tarihinde sanık polis memurları S.S. ile Y.S.nin kasten basit yaralama suçunu işledikleri sonucuna varılarak 3.000 TL adli para cezasıyla cezalandırılmalarına ve sanık polis memuru Y.S. hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına (HAGB) karar verilmiştir. Bu kararı başvurucu vekili karar duruşmasında hazır bulunduğundan tefhim ile aynı tarihte öğrenmiştir. Karar sanık polis memuru S.S. yönünden kesindir. Sanık polis memuru Y.S. hakkındaki HAGB kararına karşı başvurucunun 25/9/2020 tarihinde ileri sürdüğü itiraz ise 13/11/2020 tarihinde reddedilmiş ve bu kararı başvurucu vekili 16/11/2020 tarihinde UYAP üzerinden öğrenmiştir. Başvurucu, ilk bireysel başvurusunu 11/11/2020 tarihinde, henüz sanık polis memuru Y.S. Hakkındaki HAGB kararına karşı ileri sürdüğü itirazı neticelenmeden gerçekleştirmiştir.
- Başvurucu vekili aracılığıyla 19/11/2018 tarihinde Başsavcılığa ilettiği dilekçe ile olay günü başvurucuya fiziksel şiddet uygulayan polis memurları Y.S., S.S. ve İ.D.den şikâyetçi olmuştur. Başsavcılık 27/2/2019 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir. Başsavcılık bu kararına gerekçe olarak iddialarla ilgili önceki soruşturmada ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğini, dolayısıyla yaralama olayı ile ilgili daha önceden yapılan bir soruşturma ve verilen karar olduğunu göstermiştir. Başvurucunun karara yaptığı itiraz, Antalya 22. Asliye Ceza Mahkemesi dosyasında yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen raporda olay görüntülerinde herhangi bir direnci olmamasına rağmen şüpheli polis memurlarının başvurucunun kafasına bastırdığının, dizleriyle kasıklarına vurduğunun ve biber gazı sıktığının tespit edilmesi nedeniyle Sulh Ceza Hâkimliğince kabul edilerek kovuşturmaya yer olmadığı kararı kaldırılmıştır.
- Başsavcılık, yeniden başlatılan soruşturma neticesinde 26/12/2019 tarihli ek kovuşturmaya yer olmadığına dair kararla ve bilirkişi tarafından çözümü yapılan kamera görüntülerinden başvurucuya karşı soruşturmaya konu yaralama eylemini gerçekleştiren şahsın, hakkında atılı suçtan iddianame tanzim edilecek S.S. olduğu ve polis memurları Y.S. ve İ.D.nin herhangi bir eylemi bulunmadığı gerekçesiyle kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar vermiştir. Bu karara karşı başvurucunun itiraz ettiği ileri sürülmediği gibi başvuru evrakında ve UYAP'taki soruşturma dosyasında itiraza ilişkin bir belgeye rastlanmamıştır.
- Başsavcılık aynı soruşturmada 27/12/2019 tarihli iddianameyle polis memuru S.S.nin başvurucuya karşı gerçekleştirdiği eylemleri nedeniyle kamu görevlisinin sahip olduğu nüfuzu kötüye kullanması suretiyle basit yaralama suçundan cezalandırılmasını istemiştir.
- Antalya 9. Asliye Ceza Mahkemesi, gerçekleştirdiği yargılama neticesinde 2/12/2020 tarihinde aynı olay ve aynı sanık hakkında Antalya 28. Asliye Ceza Mahkemesinde yargılama yapıldığı gerekçesiyle mükerrer açılan davanın reddine karar vermiş, bu karar istinaf incelemesi sonrası kesinleşmiştir. Başvurucu vekili istinaf kararını 3/1/2022 tarihinde öğrenmiş, kişi yönünden irtibat olması nedeniyle bu dosya ile birleştirilmesine karar verilen 2022/20233 numaralı ikinci bireysel başvuruyu 17/1/2022 tarihinde yapmıştır.
6. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
7. Kişi yönünden irtibatı olması nedeniyle 2022/20233 numaralı bireysel başvuru dosyasının bu dosya ile birleştirilmesine karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
8. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
A. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
9. Başvurucu; polis memurlarının kendisine fiziksel şiddet uyguladığını, bu fiziksel müdahalenin görüntülerle ve raporlarla net olarak ortaya konulduğunu, buna rağmen yargılama sonunda kamu görevlilerinden biri hakkında HAGB kararı, diğeri hakkında ise sadece adli para cezası verildiğini belirterek kötü muamele yasağının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bakanlık görüşünde, olayla ilgili yapılan soruşturma ve kovuşturma süreci özetlenerek Anayasa Mahkemesinin içtihadına yer verilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
10. Başvuru, kötü muamele yasağı kapsamında incelenmiştir.
11. Anayasa Mahkemesi S.D. ( B. No: 2013/3017, 16/12/2015, § 69)
kararında bir soruşturma veya yargılama sürecinde kovuşturmaya yer olmadığı, beraat, mahkûmiyet veya HAGB kararlarıyla farklı zamanlarda neticelenmiş aşamalar olması durumunda, anılan aşamaların tek bir olay bazında farklı kişilerin sorumluluklarına yönelik olduğu gözetildiğinde soruşturmaların bir bütün olarak değerlendirilmesi gerekebileceği sonucuna varmıştır. Somut başvuruda da başvuruya konu olayın tek bir olay olup soruşturmaların bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiği, başvurunun yine bir bütün olarak süresinde yapıldığının kabul edilmesi gerektiği değerlendirilmiştir.
12. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
13. Güç kullanmaya yetkili kamu görevlilerinin tutumu nedeniyle kendisine karşı güç kullanılması kesin olarak gerekli olmayan bir kişiye karşı fiziksel güce başvurmaları ilke olarak Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasını ihlal etmektedir. Kesin gerekli olduğu hâllerde bile güç, aşırıya kaçmadan kullanılmalı ve kişinin tutumuyla orantılı olmalıdır (Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015, §§ 81, 82).
14. Gözaltı veya tutukluluk gibi bireyin devletin kontrolü altında bulunduğu sırada bir yaralanma olayı meydana gelmişse bu olaya ilişkin olarak tatmin edici ve inandırıcı bir açıklama getirme yükümlülüğü yetkili makamlara aittir (S.D., B. No: 2013/3017, 16/12/2015, §§ 89, 90; Cengiz Kahraman ve Kenan Özyürek, B. No: 2013/8137, 20/4/2016, § 95). Bunun sebebi bu tür olaylarda gerçekleşme şartlarına ilişkin bilgilerin çoğunlukla yetkili makamların erişiminde olmasıdır (Ferit Kurt ve diğerleri, B. No: 2018/9957, 8/6/2021, § 74).
15. Anayasa’nın 17. maddesi -“Devletin temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddesindeki genel yükümlülükle birlikte yorumlandığında- bir kimsenin devlet görevlilerinin 17. maddenin üçüncü fıkrasını ihlal eden bir muamelesine uğradığına ilişkin savunulabilir bir iddiada bulunması hâlinde etkili bir soruşturma yürütülmesini gerektirir. Kötü muamelenin kasten yapıldığının ileri sürüldüğü durumlarda iddia hakkında ivedilikle bir ceza soruşturması başlatılmalıdır. Şikâyet olmadığında bile kişiye kötü muamelede bulunulduğuna ilişkin yeterince açık belirtiler varsa konuyla ilgili bir ceza soruşturması açılmalıdır. Soruşturmada olayı aydınlatabilecek ve sorumluların belirlenmesini sağlayabilecek tüm deliller toplanmalıdır. Dahası soruşturma süreci, gerektiği ölçüde kamu denetimine ve mağdurun erişimine açık olmalı; mağdur soruşturmaya etkili şekilde katılabilmeli; soruşturmada makul bir özen ve süratle hareket edilmelidir. Ayrıca yetkililer, soruşturmayı sonlandırmak için aceleci davranmamalı ve temelden yoksun sonuçlara dayanmamalıdır (Ali Rıza Özer ve diğerleri, §§ 101-103; S.D.,§§ 111-114; Veli Saçılık (2), B. No: 2018/24614, 18/10/2022, § 16).
16. Olası cezai sorumluluğun tespiti adına soruşturma sonrasında kovuşturma aşamasına geçilmiş ise bu aşama da Anayasa’nın 17. maddesinin gereklerine cevap verebilmelidir. Bütün kovuşturmaların mahkûmiyet veya belirli bir cezayla sonuçlanmasına yönelik kesin bir zorunluluk bulunmamaktadır ancak hiçbir koşul altında fiziksel ve ruhsal bütünlüğe yapılan ağır saldırıların cezasız kalmasına, affa ya da zamanaşımına uğramasına izin verilmemeli; sorumlulara yaptırım uygulamakta kararlı olunmalı ve suçun ağırlık derecesi ile hükmedilen ceza arasında açık bir orantısızlığın bulunmamasına dikkat edilmelidir. Aksi hâlde devlet, kişilerin fiziksel ve ruhsal bütünlüklerini idari ve yasal mevzuat aracılığıyla koruma konusundaki pozitif yükümlülüğünü yerine getirmemiş olur (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Şenol Gürkan, B. No: 2013/2438, 9/9/2015, §§ 84, 105).
17. Olay günü yol kenarında park ettiği motosikletinde eksikler olması nedeniyle trafik cezası kesilmek istenilen başvurucuyu bazı polis memurlarının basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaraladığı Mahkemece tespit edilerek bu sanıkların kasten yaralama suçunu işledikleri sonucuna varılmış ve adli para cezasıyla cezalandırılmalarına karar verilerek bir polis memuru hakkındaki mahkûmiyet hükmünün açıklanması geri bırakılmıştır.
18. Somut olayda yargı mercileri, kötü muamele yasağına yönelik ihlallerin önlenmesindeki önemli rollerine aykırı suretle yargılamanın makul bir özen ve süratle yürütülmesi konusunda göstermeleri gereken hassasiyeti göstermemiş ve sonuç olarak bir sanık hakkında adli para cezasına hükmedilirken diğer sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir. Bu sonucun, başvurucunun mağduriyetinin ortadan kaldırılmasında yetersiz kaldığı gibi benzer ihlallerin önlenebilmesi bakımından da caydırıcı olmadığı açıktır (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Fatmanur Cantürk, B. No: 2019/9503, 11/5/2023, § 42). Bu bakımdan kötü muamele yasağının maddi ve usul boyutları ihlal edilmiştir. Anayasa Mahkemesinin Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında yasaklanan muamelelerle ilgili değerlendirmelerine göre başvurucunun yaralanmasına neden olan muamele, insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir muamele olarak kabul edilebilir (bahsi geçen muamelelerle ilgili ayrıntılı açıklamalar için birçok karar arasından bkz. S.D., § 84-88; Cengiz Kahraman ve Kenan Özyürek, §§ 90-94).
19. Açıklanan gerekçe ile Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının maddi ve usul boyutlarının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Kişi Hürriyeti ve Güvenliği Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
20. Başvurucunun keyfî olarak özgürlüğünden yoksun bırakıldığı ifade ederek kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddiasının Hidayet Karaca [GK], B. No: 2015/144, 14/7/2015, §§ 53-64; İbrahim Sönmez ve Nazmiye Kaya, B. No: 2013/3193, 15/10/2015, §§ 34-47; Günay Dağ ve diğerleri [GK], B. No: 2013/1631, 17/12/2015, §§ 141-150) kararları doğrultusunda başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
21. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ve 100.000 TL tazminat talebinde bulunmuştur.
22. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği mahkemece yapılması gereken iş, ilgilinin talebini beklemeksizin Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı nedeniyle yeniden yargılama kararı vererek Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
23. İhlalin sonuçlarının bütünüyle ortadan kaldırılabilmesi için başvurucuya manevi zararları karşılığında talebi dikkate alınarak net 100.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. 1. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 17. maddesinin üçüncü fıkrasında güvence altına alınan insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamele yasağının maddi ve usul boyutunun İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın bir örneğinin insan haysiyeti ile bağdaşmayan muamele yasağının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılması amacıyla Antalya 28. Asliye Ceza Mahkemesine (E.2019/143, K.2020/379) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvurucuya net 100.000 TL manevi tazminat ÖDENMESİNE,
F. 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
G. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 27/2/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.