logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Esra Özkır [2.B.], B. No: 2020/37863, 27/2/2024, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ESRA ÖZKIR BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/37863)

 

Karar Tarihi: 27/2/2024

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Kadir ÖZKAYA

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

M. Emin KUZ

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

Raportör

:

Kübra KAYA

Başvurucu

:

Esra ÖZKIR

Vekili

:

Av. Erdi UÇAR

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, ilk derece mahkemesinin boşanma kararı yönünden kısmi kesinleştirme yapmaması nedeniyle evlenme hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

2. Başvurucu 10/11/2015 tarihli dilekçesiyle Antalya 6. Aile Mahkemesinde (Mahkeme) evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebine dayalı boşanma davası açmıştır. Başvurucu, boşanma ile birlikte maddi ve manevi tazminat, müşterek çocuğun velayeti, iştirak nafakası ve mal rejiminin tasfiye edilmesi taleplerinde bulunmuştur. Başvurucunun eşi (H.İ.) tarafından 8/12/2015 tarihinde evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebine dayalı karşı dava açılmıştır. H.İ. boşanma, maddi ve manevi tazminat ile müşterek çocuğun velayetinin kendisine verilmesi talebinde bulunmuştur. Mahkeme 1/2/2017 tarihinde tarafların boşanmalarına, maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine, müşterek çocuğun velayetinin başvurucuya verilmesine, müşterek çocuğun ihtiyaçları için başvurucuya iştirak nafakası ödenmesine, mal rejiminin tasfiyesi davasının tefrik edilmesine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; tarafların evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına eşit kusurlu davranışlarıyla sebep olduğu ve evliliğin devamında taraflar ve çocuk için bir menfaat kalmadığına işaret edilmiştir.

3. Başvurucu, anılan karara karşı 14/3/2017 tarihli dilekçesiyle Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesine (Daire) istinaf başvurusunda bulunmuştur. İstinaf dilekçesinde; Mahkemenin davaya ve karşı davaya ilişkin kararının istinaf incelemesi neticesinde tamamen kaldırılmasını, yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda davasının kabul edilmesini, karşı davanın ise reddedilmesini talep etmiştir. H.İ. 4/4/2017 tarihli istinaf dilekçesinde mahkeme kararının kaldırılarak Dairece yeniden yargılama yapılmasını talep etmiştir.

4. Daire 9/5/2017 tarihinde, mahkemelerin tüm kararlarının gerekçeli olmasının anayasal bir zorunluluk olduğunu belirterek davanın yeniden görülmesi için Mahkemesine gönderilmesine karar vermiştir.

5. Mahkemece 4/10/2017 tarihinde tarafların boşanmalarına, maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddine, müşterek çocuğun velayetinin başvurucuya verilmesine, müşterek çocuğun ihtiyaçları için başvurucuya iştirak nafakası ödenmesine karar verilmiştir. Başvurucu, anılan karara karşı 21/11/2017 tarihli dilekçesiyle Daire nezdinde istinaf başvurusunda bulunmuştur. Başvurucu istinaf dilekçesinde; karşı davanın reddine, maddi ve manevi tazminat taleplerinin kabulüne, daha yüksek miktarda iştirak nafakasına hükmedilmesini istemiştir. H.İ. 30/11/2017 tarihli istinaf dilekçesinde; davanın reddine, maddi ve manevi tazminat taleplerinin kabulüne, müşterek çocuğun velayetinin babasına verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

6. Daire 8/10/2018 tarihinde tarafların istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir. Başvurucu 26/11/2018 tarihli dilekçesiyle karşı davanın kabulü, kusur belirlemesi, tazminat taleplerinin reddi ve iştirak nafakasının miktarına ilişkin; H.İ. ise 17/12/2018 tarihli dilekçesiyle davanın kabulü, ferileri ve kendi tazminat taleplerinin reddine ilişkin olarak anılan karara karşı Yargıtay 2. Hukuk Dairesine (Yargıtay) temyiz başvurusunda bulunmuştur. Yargıtay 14/9/2020 tarihli kararıyla Mahkemenin 1/2/2017 tarihinde verdiği ilk hükümde davanın boşanma yönünden kabulüne ilişkin kısmın taraflarca istinaf edilmeden kesinleştiği, Dairece bu husus gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesinin yerinde olmadığı gerekçesiyle Dairenin 8/10/2018 tarihli kararının bozulmasına karar verilmiştir.

7. Yargıtayın bozma kararı sonrası Mahkemece 26/10/2020 tarihinde kesinleşme şerhi düzenlenerek kararın boşanma yönünden 15/3/2017 tarihinde kesinleştiği belirtilmiştir.

8. Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla erişilen bilgilere göre başvurucu tarafından 21/2/2020 tarihinde Antalya 5. Aile Mahkemesinde, H.İ. tarafından 19/5/2020 tarihinde Antalya 11. Aile Mahkemesinde olmak üzere başvurucu ve H.İ.nin birbirlerine karşı zina nedeniyle boşanma davası açtığı görülmüştür. Bozma sonrası üç davanın birleştirilerek yargılama sürecine devam edildiği tespit edilmiştir.

9. UYAP evrak işlem kütüğünde yapılan inceleme sonucunda tespit edildiği üzere başvurucu vekili, kesinleşme şerhini 27/10/2020 tarihinde gördükten sonra 24/11/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

II. DEĞERLENDİRME

A. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia Yönünden

10. Başvurucu, Mahkemenin boşanmaya ilişkin yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bakanlık görüşünde; başvurucu tarafından kararın boşanma yönünden kesinleştirilmesinin Mahkemeden talep edilmediği ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

11. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK] B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı neticesine varmıştır. Somut başvuruda, anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.

12. Dolayısıyla makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddia yönünden başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik nedenleri incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Evlenme Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia Yönünden

13. Başvurucu, mahkemenin kararı boşanma yönünden kesinleştirmemesi nedeniyle kanun yolu aşamasında H.İ. ile evli kaldıklarını, kendilerine yeni bir hayat kuramadıklarını, evlenme hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Bakanlık görüşünde; başvurucu her ne kadar boşanma yönünden kısmi kesinleştirme yapılmadığı için yargılama sürecinde evlenme hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ise de başvurucunun kendisinin Mahkemeden bu yönde bir talebinin olmadığı ifade edilmiştir. Başvurucu Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

14. Başvurucunun iddiaları Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkı kapsamındaki evlenme hakkı yönünden incelenmiştir.

15. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan evlenme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

16. Evlenme hakkı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (Sözleşme) 12. maddesinde ayrıca düzenlenmiş olup bu hak Sözleşme'nin 8. maddesinde yer verilen özel hayata ve aile hayatına saygı hakkı ile yakından ilişkilidir. Anayasa'da ise evlenme hakkı ile ilgili açık bir normatif düzenleme bulunmamaktadır. Bununla birlikte bu hakkın Anayasa'da yer verilen bazı hükümlerde mündemiç olduğunun kabulü mümkündür. Bu bağlamda Anayasa'nın 20. ve 41. maddeleri, evlenme ve aile kurma hakkı açısından önemli birer normatif dayanaktır. Zira evlenmek veya evlenmemek kişinin özel hayatının ve aile hayatının bir parçasını oluşturmakta, bu yönüyle söz konusu hak Anayasa'nın 20. maddesinde yer verilen özel ve aile hayatına saygı hakkının bir görünümünü oluşturmaktadır (D.K., B. No: 2015/11159, 25/9/2019 § 57).

17. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, uzun sürdüğü iddia edilen boşanma davası sürecinde başvurucunun yeni bir evlilik gerçekleştirmesine imkân sağlanmaması yönündeki şikâyetini evlilik hakkı yönünden de incelemiş ve boşanma işlemlerinin makul bir süre içinde tamamlanmaması gibi hakkın özünü zedeleyecek nitelikteki koşulların bazı durumlarda Sözleşme'nin 12. maddesi bağlamında sorun oluşturabileceğini belirtmiştir (Aresti Charalambous/Kıbrıs, § 56).

18. Anayasa Mahkemesi, S.A. kararında boşanma davasında verilen kararın kesinleştirmesine ilişkin işlemlerde evlenme hakkının özünü zedeleyecek şekilde gerekli özen yükümlülüğünün gösterilmemesi ve işlemlerin makul bir sürede tamamlanmaması nedeniyle başvurucunun evlenme/aile kurma hakkına ilişkin devlet tarafından üstlenilmesi gereken pozitif yükümlülüklerin yerine getirilmediğini değerlendirilmiştir (S.A., B. No: 2017/40199, 8/9/2020)

19. Somut olayda; Mahkemece dava ve karşı davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına ve boşanmanın ferilerine ilişkin karar verilmiştir. Tarafların istinaf kanun yoluna başvurması üzerine Dairece yapılan inceleme sonucunda kararın anayasal bir zorunluluk olan ilgili ve yeterli gerekçeden yoksun olması nedeniyle kaldırılmasına karar verilmiştir. Mahkemece tekrar karar verildikten sonra taraflarca yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir. Tarafların Daire kararına karşı yaptığı temyiz başvurusu sonucunda Yargıtayca mahkemenin kararının boşanma yönünden kesinleştirilmiş olması gerekirken Dairece bu hususun gözetilmemesi gerekçe gösterilerek bozma kararı verilmiştir. Yargıtay'ın bozma kararı sonrası Mahkemece kesinleştirme işlemi yapılmıştır.

20. Başvurucu, boşanma kararının kesinleştirilmemesi nedeniyle kanun yolu incelemesi sürecinde medeni halinin evli olarak görüldüğünü ifade etmiştir. Öte yandan, başvurucunun 14/3/2017 tarihli istinaf dilekçesi incelendiğinde; davaya ve karşı davaya ilişkin kararın istinaf incelemesi neticesinde tamamen kaldırılmasını, yeniden yargılama yapılarak talepleri doğrultusunda davasının kabul edilmesini, karşı davanın ise reddedilmesini talep ettiği, H.İ.nin 4/4/2017 tarihli istinaf dilekçesinde ise mahkemenin kararının kaldırılarak Dairece yeniden yargılama yapılmasını talep ettiği görülmektedir.

21. Somut olayda mahkeme kararının salt boşanmanın ferilerine ilişkin kısmı değil tamamı istinaf edilmiştir. Öte yandan boşanma kararı istinaf edilmeseydi dahi 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 355. maddesinde bölge adliye mahkemesine kamu düzenine aykırılık tespit ettiği durumda resen inceleme yapma yetkisi tanınmıştır. Somut olayda, Dairece kamu düzenine ilişkin bir mesele olarak mahkemelerin her türlü kararının gerekçeli olmasına ilişkin Anayasal zorunluluğa işaret edilerek mahkeme kararının kaldırıldığı görülmektedir.

22. Yargıtayca boşanma yönünden kısmi kesinleştirme yapılması gerekliliğine ilişkin bozma kararı verildikten sonra Mahkemece kesinleştirme işleminin yapıldığı ve başvurucu tarafından bu hususun bireysel başvuru konusu edildiği görülmektedir. Öncesinde başvurucunun Mahkemeden kısmi kesinleştirme yapılmasını talep ettiğine ilişkin bir belge tespit edilmemiştir.

23. Tarafların istinaf dilekçelerinde yer alan beyanları, 6100 sayılı Kanun'da bölge adliye mahkemelerine kamu düzenine ilişkin hususları resen gözetme yetkisinin verilmiş olması ve başvurucunun mahkemeden kararın boşanma yönünden kesinleştirilmesini talep ettiğine ilişkin bir belgenin tespit edilmediği dikkate alındığında; Mahkemece kısmi kesinleştirme yapılmamasının pozitif yükümlülüklerin yerine getirilmediği şeklinde yorumlanması kabul edilemez.

24. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkı kapsamındaki evlenme hakkının ihlal edilmediği sonucuna ulaşılmıştır.

III. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Özel hayata saygı hakkı kapsamındaki evlenme hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkı kapsamındaki evlenme hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 27/2/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal Olmadığı)
Künye
(Esra Özkır [2.B.], B. No: 2020/37863, 27/2/2024, § …)
   
Başvuru Adı ESRA ÖZKIR
Başvuru No 2020/37863
Başvuru Tarihi 24/11/2020
Karar Tarihi 27/2/2024

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, ilk derece mahkemesinin boşanma kararı yönünden kısmi kesinleştirme yapmaması nedeniyle evlenme hakkının, yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Makul sürede yargılanma hakkı (hukuk) Başvuru Yollarının Tüketilmemesi
Özel hayatın ve aile hayatının korunması hakkı Evlenme-Aile kurma İhlal Olmadığı
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi