TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
İKİNCİ BÖLÜM
KARAR
EMİRHAN TAŞ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2020/3816)
Karar Tarihi: 5/6/2024
Başkan
:
Basri BAĞCI
Üyeler
Rıdvan GÜLEÇ
Yıldız SEFERİNOĞLU
Kenan YAŞAR
Ömer ÇINAR
Raportör
C. Ece YALIM
Başvurucu
Emirhan TAŞ
Vekilleri
Av. Utku Çağrı AKTAY
Av. Adil AKTAY
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru; kamulaştırma bedeline işletilen faizin uzun süren yargılama nedeniyle değer kaybına uğratılması ve idare lehine vekâlet ücretine hükmedilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2. Başvurucuya ait Mersin ili, Tarsus ilçesi, Mithatpaşa Mahallesi, 3711 ada, 2parsel numaralı taşınmazın kamulaştırılmasına karar verilmiş; kıymet takdir komisyonunca tespit edilen bedel üzerinde anlaşma sağlanamaması üzerine Karayolları Genel Müdürlüğü (İdare) tarafından söz konusu taşınmazın kamulaştırılan kısmının kamulaştırma bedelinin tespiti ile başvurucu adına olan tapu kaydının iptaline ve İdare adına tescili ile yol olarak terkinine karar verilmesi talebiyle 20/11/2012 tarihinde dava açılmıştır.
3. Tarsus 3. Asliye Hukuk Mahkemesi (Mahkeme) tarafından 3/6/2014 tarihinde taşınmazın kamulaştırma bedelinin tespitine, kamulaştırılan kısmın başvurucu adına olan tapu kaydının iptali ile İdare adına tesciline karar verilmiştir.
4. Başvurucu; taşınmazın değerinin düşük belirlendiğini, İdare lehine vekâlet ücretine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, yargılamanın dört ay içinde bitirilmediği hâlde faize hükmedilmediğini belirterek temyiz kanun yoluna başvurmuş, Yargıtayca yapılan temyiz incelemesi sonucunda 24/1/2019 tarihinde onama kararı verilmiştir. Başvurucu, karar düzeltme talebinde bulunmuş; Yargıtayca 16/12/2019 tarihinde başvurucunun kamulaştırma bedeline faiz işletilmesine yönelik karar düzeltme talebinin kabulüyle kamulaştırma bedeline dava tarihinden dört ay sonraki günü takip eden 21/3/2013 tarihinden karar tarihi olan 3/6/2014 tarihine kadar yasal faiz uygulanmasına karar verilmiştir.
5. Başvurucu, nihai kararı 4/1/2020 tarihinde öğrendiğini belirterek 23/1/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
II. DEĞERLENDİRME
A. Kamulaştırma Bedeline İşletilen Faizin Değer Kaybına Uğratılması Yönünden Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
6. Başvurucu; yargılamanın uzun sürmesi nedeniyle kamulaştırma bedelinin faizinin değer kaybettiğini belirterek mülkiyet hakkının ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
7. Başvurucunun şikâyetleri mülkiyet hakkı kapsamında incelenmiştir.
8. Anayasa'nın 13., 35. ve 46. maddeleri uyarınca kamu yararı bulunması, kamulaştırma kararının kanunda gösterilen esas ve usullerine uyulması, gerçek karşılığın peşin ve nakden ödenmesi kamulaştırmanın anayasal ögeleridir. Kamulaştırılan taşınmazın gerçek karşılığı olan bedelinin tespiti ise uzman mahkemelerin ve Yargıtayın bu konudaki uzman dairelerinin yetki ve görevindedir. Mülkiyet hakkına yapılan müdahale ile ödenen bedel arasındaki ilişki yönünden Anayasa Mahkemesinin yapacağı tespit, orantılılık incelemesinden ibarettir (Mukadder Sağlam ve diğerleri, B. No: 2013/2511, 22/1/2015, § 49; Abdülkerim Çakmak ve diğerleri, B. No: 2014/1964, 23/2/2017, § 52).
9. Kamulaştırma yoluyla mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin orantılı olabilmesi için taşınmazın gerçek bedelinin malike ödenmesi ve ayrıca ödenen bedelin tespitinde esas alınan tarih ile ödeme tarihi arasında geçen dönemde gerçekleşen enflasyona nispetle taşınmazın hissedilir derecede değer kaybetmemiş olması gerekir (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 59). Ödenen tutarların enflasyonun etkilerinden arındırılarak güncelleştirilmesi yani kamulaştırma tarihi ile ödeme tarihi arasında geçen süredeki hissedilir değer kaybını telafi edecek biçimde faiz uygulanması, kamulaştırma bedelinin enflasyon karşısında değer kaybetmesini önleyebilecek bir araçtır (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, § 42).
10. Anayasa Mahkemesi, daha önce kamulaştırma bedelinin enflasyon karşısında değer kaybına uğratılmasını mülkiyet hakkına ölçüsüz bir müdahale olarak değerlendirmiştir (Mehmet Akdoğan ve diğerleri, §§ 38-65). Somut olayda da bu ilkelerden ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır.
11. Bu çerçevede somut olayda başvurucuya, taşınmazının kamulaştırılması sonucu İdare tarafından aleyhine açılan kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davasında belirlenen kamulaştırma bedelinin ödenmiş olmasına rağmen Mahkemece faize hükmedilmemesi nedeniyle faiz ödenmediği, kanun yolu incelemesi sonucunda yaklaşık beş yıl sonra söz konusu bedele yasal faiz işletilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır. Mahkeme kararının tesis edildiği tarih ile faiz ödemesine karar verildiği tarih arasında geçen dönemde gerçekleşen enflasyon oranları karşısında kamulaştırma bedeline ilişkin faiz miktarının dolayısıyla kamulaştırma bedelinin hissedilir/önemli derecede değer kaybetmesi, gerçekleşendeğer kaybının kamulaştırılan taşınmazın gerçek bedelinin malike ödenmesi imkânını ortadan kaldırdığı anlaşılmaktadır.
12. Yukarıdaki unsurlara göre kamulaştırma bedeline işletilen faizin enflasyon karşısında makul görülemeyecek bir oranda değer kaybına uğratılması nedeniyle yol açılan değer kaybı başvurucuya şahsi olarak aşırı bir külfet yüklemekte olup bu nedenle somut olayda müdahalenin mülkiyet hakkının korunması ile kamu yararı arasında olması gereken adil dengeyi bozduğu ve ölçülü olmadığı sonucuna varılmıştır.
13. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
B. Aleyhe Vekâlet Ücretine Hükmedilmesi Yönünden Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
14. Başvurucu, yapılan yargılama sonunda aleyhe vekâlet ücretine hükmedilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ve adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
15. Başvurucunun şikâyetleri mülkiyet hakkı kapsamında incelenmiştir.
16. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davalarında mülk sahibi aleyhine vekâlet ücretine hükmedilmesi şikâyetini Musa Tarhan/Türkiye (B. No: 12055/17, 23/10/2018) kararında incelemiştir. AİHM öncelikle başvurucunun kamulaştırma bedelini kısmen azaltan, masraf olarak ödenen para tutarının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’ne (Sözleşme) ek 1 No.lu Protokol'ün 1. maddesi kapsamında mülk teşkil ettiğini vurgulamıştır (Musa Tarhan/Türkiye, § 72). Kamulaştırma bedeline ilişkin davalar ile böyle bir yükümlülük içermeyen davalar arasındaki farka dikkat çekilmiştir. AHİM başvurucuya ödenecek kamulaştırma bedelinin belirlendiği davalarda devletin bir elle verdiğini yargılama giderlerinin tahsili yoluyla diğer bir elle almasının aslında bir paradoks olarak göründüğünü açıklanmıştır (Musa Tarhan/Türkiye, § 78). AİHM'e göre davalı tarafın yargılama masraflarını ödemesinin meşru bir amacı olsa da somut olayda başvurucunun kaybeden taraf olarak nitelendirilmesi zor gözükmektedir (Musa Tarhan/Türkiye, § 80). AHİM tarafından yapılan açıklamalar ışığında başvurucunun mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilirken (Musa Tarhan/Türkiye, §§ 88-89) giderim olarak aleyhe hükmedilen vekâlet ücretinin güncellenen bedel tutarındaki maddi tazminatın başvurucuya ödenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır (Musa Tarhan/Türkiye, § 94).
17. Anayasa Mahkemesi ise Sadettin Ekiz (B. No: 2016/9364, 9/5/2019) kararında kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili davasında başvurucu taşınmaz maliki aleyhine vekâlet ücretine hükmedilmesinin kamulaştırma bedelinde önemli ölçüde azalmaya yol açması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna ulaşmıştır.
18. Daire kamulaştırma bedel ve tescil davalarının kabul ile sonuçlanması hâlinde taşınmaz sahibi malik aleyhine vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiği yönündeki yerleşik içtihadını (birçok karar arasından bkz. Yargıtay 5. Hukuk Dairesi, E.2017/30560, K.2019/11254, 30/5/2019) değiştirmiştir. Anılan içtihat değişikliğine ilişkin ilk gelişme Yargıtay Hukuk Genel Kurulu (HGK/Kurul) kararıyla gerçekleşmiştir. Kurulun 14/5/2019 tarihli kararında öncelikle Musa Tarhan/Türkiye kararında yer alan tespitlere yer verilmiş, kamulaştırma işlemi sonrasında açılan davada taşınmaz malikinin davalı sıfatını kanuni düzenleme sonucu doğrudan kazandığı açıklanmıştır. Kararda kamulaştırma bedel ve tescil davasının kabul kararıyla sonuçlanması durumunda malike idare lehine vekâlet ücreti ödeme yükümlülüğü getirilmesinin vekâlet ücreti miktarı kadar eksik kamulaştırma bedeli ödenmesi sonucunu doğuracağı ifade edilmiştir. Son olarak belirtilen uygulama sonucunda kamulaştırma bedelinin eksik ödenmesiyle Anayasa’nın 46. maddesinde düzenlenen gerçek karşılığın ödenmesi ilkesinin ihlal edileceği açıklanmıştır. Devam eden süreçte Dairenin, AİHM'in Musa Tarhan/Türkiye ve Anayasa Mahkemesinin Sadettin Ekiz kararına atıf yaparak yerleşik içtihadını değiştirerek kamulaştırma bedel ve tescil davasında malik lehine vekâlet ücretine hükmedilmemesi gerektiği sonucuna vardığı görülmüştür. (birçok karar arasından bkz. Yargıtay 5. Hukuk Dairesi, E.2018/3310, K.2019/11688, 18/6/2019). Öte yandan Daire kamulaştırma bedel ve tescil davalarının kabulüne karar verilmesi hâlinde kamulaştırma bedelinden bağımsız olarak malik aleyhine vekâlet ücretine hükmedilmemesi gerektiğini içtihat etmiştir. Diğer bir anlatımla yeni içtihadıyla birlikte Dairenin bedel ve tescil davalarında vekâlet ücretinin kamulaştırma bedeline oranını dikkate almaksızın malik aleyhine vekâlet ücretine hükmedilmemesi gerektiğine karar verdiği anlaşılmıştır.
19. Kamu makamları kamulaştırma yoluyla, Anayasa'nın 35. ve 46. maddelerine dayalı olarak kamu yararı gereği ihtiyaç duyulan bir taşınmazı zorla edinmektedir. Bu çerçevede yine aynı hükümler uyarınca taşınmazın gerçek bedeli mülkten yoksun bırakılan başvurucuya ödenmek durumundadır. Kamulaştırılan taşınmazın değerinin belirlenmesi ise ilke olarak kamu makamlarının yükümlülüğündedir. Bu yükümlülük çerçevesinde yürütülen idari ve yargısal süreçlerdeki masrafların ise ancak haklı gösterilebilecek belirli şartların varlığı hâlinde mülk sahibine yükletilmesi mümkün görülebilir. Aksi hâlde yani bu masrafların her durumda taşınmazı kamulaştırıldığı hâlde mülk sahibine yükletilmesi başvurucuya aşırı bir külfet yüklenmesine yol açabileceği gibi kamulaştırma bedelinin gerçek değeri üzerinden ödenmesini de engellemiş olur. Anayasa Mahkemesi, haksız yere davanın açılmasına sebebiyet veren veya dava sırasında karşı tarafın gereksiz yere masraf yapmasına yol açan ilgili tarafın yargılama giderlerini ödemekle sorumlu tutulmasının müdahaleyi orantılı kılabileceğini kabul etmektedir (bazı farklarla birlikte bkz. Sadettin Ekiz, §§ 63-64).
20. Somut olayda İdare, başvurucuyla uzlaşma sağlanamadığını ileri sürerek kamulaştırma bedel ve tescil davası açmıştır. Kıymet takdir Komisyonunca 591.129,87 TL olarak belirlenen kamulaştırma bedelinin Mahkeme tarafından yapılan yargılama neticesinde 790.421,90 TL olduğu tespit edilmiştir. Dolayısıyla Mahkemece belirlenen kamulaştırma bedelinin İdarenin iddia ettiği tutardan fazla olduğunun anlaşılması sebebiyle başvurucunun davanın açılmasına sebebiyet verdiği söylenemez. Böylece başvurucunun İdarenin teklif ettiği bedeli reddederek idareyi dava açmaya zorladığı, kamulaştırma bedelinin taşınmazın gerçek değeri üzerinden tespit edilmesini sağladığı anlaşılmıştır.
21. Sonuç olarak taşınmazı kamulaştırılan başvurucunun satın alma usulündeki bedeli kabul etmediği olayda, Mahkemece kamulaştırma bedeli olarak kıymet takdir komisyonunca belirlenen miktardan daha yüksek bir bedelin tespit edilmesi başvurucunun İdarenin teklifini kabul etmemekte haksız olmadığını göstermektedir. Açıklanan tespite rağmen başvurucu aleyhine vekâlet ücretine hükmedilmesi kamulaştırma bedelinin gerçek değerin altında ödenmesine sebebiyet vermiştir. Bu bilgiler çerçevesinde kamulaştırma bedeli olarak Anayasa'nın 46. maddesinde öngörülen gerçek karşılığının ödendiği hususu tespit edilemediğinden başvurucunun taşınmazına yönelik müdahalenin Anayasa'nın 13., 35. ve 46. maddeleri ile 4/11/1983 tarihli ve 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu'nda belirtilen usule uymadığı ve mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin kanunilik ilkesini ihlal ettiği kanaatine ulaşılmıştır.
22. Açıklanan nedenlerle aleyhe vekâlet ücretine hükmedilmesi yönünden Anayasa’nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
23. Başvurucu, ihlalin tespiti ile maddi ve manevi tazminat taleplerinde bulunmuştur.
24. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
25. Öte yandan ihlalin niteliğine göre yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından başvurucunun tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. 1. Kamulaştırma bedeline işletilen faizin değer kaybına uğratılması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Aleyhe vekâlet ücreti hükmedilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. 1. Kamulaştırma bedeline işletilen faizin değer kaybına uğratılması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddia yönünden Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
2. Aleyhe vekâlet ücreti hükmedilmesi nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddia yönünden Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
C. Kararın bir örneğinin mülkiyet hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Tarsus 3. Asliye Hukuk Mahkemesine (E.2012/395, K.2014/251) GÖNDERİLMESİNE,
D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,
E. 446,90 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.246,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,
F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
G. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 5/6/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.