TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
İSMAİL YILMAZ BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2020/38164)
|
|
Karar Tarihi: 27/5/2025
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
|
|
İrfan FİDAN
|
|
|
Muhterem İNCE
|
Raportör
|
:
|
İsmail ŞAHİN
|
Başvurucu
|
:
|
İsmail YILMAZ
|
Vekili
|
:
|
Av. Tansu ER KIDAK
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, müşterek çocukların velayetinin geç verilmesi nedeniyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu ve eşi arasında görülen boşanma davası sonucunda Eskişehir 3. Aile Mahkemesi (Mahkeme) 27/4/2017 tarihli kararıyla tarafların boşanmalarına ve çocukların annelerinin yanında mutlu olduğu, velayet hususunda verilen kararların her zaman değiştirilebileceği gerekçesiyle müşterek çocukların velayetinin anneye bırakılmasına karar vermiştir. Mahkeme ayrıca çocuklarla başvurucu arasında her ay iki hafta sonu, bayram günleri, ara tatillerde ve ağustos ayını kapsar şekilde kişisel ilişki kurulmasına da karar vermiştir.
3. Mahkeme gerekçesinde değinilen yargılama sırasında alınan sosyal inceleme raporunda; müşterek çocukların başvurucuyla düzenli görüştükleri, çocukların eğitimlerinde herhangi bir aksaklığın olmadığı, çocukların anneyle birlikte yaşadığı ortamda sağlıklı gelişimlerini sürdürdükleri, bakım ve gözetim sorumluluğunda herhangi bir ihmal olmadığı ve çocukların mevcut yaşam şartlarından memnun olduklarını ifade etmiş oldukları bu kapsamda çocukların velayet haklarının anne tarafından kullanılabileceği belirtilmiştir. Raporda ayrıca başvurucunun iddia ettiği gibi ilerleyen süreçte annenin, çocukların (özellikle N.M.nin) eğitim hayatlarını engelleme gibi bir tutumu olması hâlinde müşterek çocukların velayet haklarının değiştirilmesinin çocukların menfaatine olacağı kanaati bildirilmiştir.
4. Başvurucu; annenin vaktinin çoğunluğunu dergâhta geçirdiğini, müşterek çocukları da okul sonrası dergâha götürdüğünü ve bazı günler sabaha kadar dergâhta kaldıklarını, annenin çocuklara dini baskı uygulayarak çarşaf ve şalvar giymeye zorladığını ve karşı cinsten kişilerle konuşmalarını yasakladığını ayrıca okula düzenli göndermediğini ileri sürerek 29/6/2017 tarihinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
5. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi (Bölge Adliye Mahkemesi) 3/10/2018 tarihli kararında başvurucunun istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermiştir. Kararda; çocukların idrak çağında olup uzmanla yaptıkları görüşmede annelerinin yanında mevcut koşullarından memnun olduklarını ifade ettikleri, Mahkemece görüşüne başvurulan uzmanın da çocukların velayetinin anneye verilmesinin uygun olacağını bildirdiği, dosyada uzman görüşünden ayrılmayı gerekli kılan bir olgu ve delil de bulunmadığı gerekçesiyle müşterek çocukların velayetinin anneye verilmesinin doğru olduğu ifade edilmiştir.
6. Başvurucu; annenin çocukları okula göndermemekte ısrarcı olduğunu, bu konuda Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığına şikâyette bulunduğunu, dini baskılarını devam ettirdiğini, çocukların sosyal etkinliklere katılmakta ve karşı cinsle konuşmakta sorun yaşadıklarını, yaş gruplarına uygun olmayan kılık kıyafetlerinden dolayı diğer çocukların yanında dışlanmaya maruz kaldıklarını ileri sürerek 16/11/2018 tarihinde temyiz başvurusunda bulunmuştur.
7. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi (Daire) 2/7/2019 tarihinde velayet konusunda verilen hükmün bozulmasına karar vermiştir. Kararda; başvurucunun temyiz aşamasında küçük N. M.nin anne tarafından okula gönderilmediğine ilişkin Tepebaşı İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünün yazısı ile bu hususla ilgili anne hakkında Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığının soruşturma tutanaklarını eklediğini, velayetin kamu düzenine ilişkin olup karardan sonra gerçekleşen olayların dikkate alınması gerektiğini vurgulayarak psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacıdan oluşan uzmanlardan inceleme ve rapor istenip, iddia edilen okula gitmeme hususunda çocukların beyanı da alınarak velayet konusunda karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir.
8. Bozma ilamı sonrası Bölge Adliye Mahkemesince yeni bir sosyal inceleme raporu alınmış olup uzman görüşü doğrultusunda 20/2/2020 tarihinde çocukların velayetlerinin babaya bırakılmasına karar verilmiştir. 20/11/2019 tarihli sosyal inceleme raporunda; çocuk N.M.nin 4. sınıftan sonra eğitimine devam etmediği, başvurucunun bu konuda şikâyetçi olduktan sonra çocuğun hafızlık için kursa gitmeye başladığı ve annenin çocuğu eğitim konusunda ihmal ettiğinin düşünüldüğü tespiti yer almıştır. Raporda netice itibarıyla müşterek çocukların velayetlerinin başvurucuya verilmesinin çocukların yüksek yararına olacağı kanaati belirtilmiştir.
9. Anılan Bölge Adliye Mahkemesi kararı Daire tarafından 3/11/2020 tarihinde onanarak kesinleşmiştir.
10. Başvurucu, nihai hükmü 12/11/2020 tarihinde öğrendikten sonra 2/12/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
11. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
12. Başvurucu; velayet hususundaki iddialarının yargılama boyunca dinlenmediğini, Yargıtayın bozma ilamı sonrası velayet kendisine bırakılmış ise de sürecin yaklaşık üç yıllık bir zaman alması nedeniyle çocukların annelerinin yanında bulundukları dönemde eğitim hakkından mahrum bırakıldığını ve dini baskı altında kaldıklarını ileri sürmek suretiyle aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
13. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; başvuru konusu olaya ilişkin bilgilere yer verildikten sonra başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinde başvurucunun mağdur sıfatının bulunup bulunmadığı ve başvurucunun şikâyetlerinin kanun yolu şikâyeti kapsamında olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Başvurunun esasına ilişkin olarak ise başvurucunun aile hayatına saygı hakkının ihlal edilip edilmediği konusunda inceleme yapılırken görüşte yer verilen Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi kararları ve somut olayın kendine özgü şartlarının dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı bireysel başvuruda ileri sürdüğü hususları yinelemiştir.
14. Başvurucunun şikâyetinin özü müşterek çocukların üstün yararının gözönünde tutulmayarak velayetin kendisine üç yıllık bir süre sonra verilmesine ilişkin olduğu anlaşıldığından başvurucunun iddiaları bütün olarak aile hayatına saygı hakkı kapsamında incelenmiştir (benzer yönde değerlendirme için bkz. Bahadır Üney ve diğerleri [GK], B. No: 2018/4453, 10/3/2022, § 48). Velayet hakkına ve kişisel ilişki kurulmasına ilişkin uyuşmazlıklar, adil yargılanma hakkının ihlali iddialarına sıklıkla konu olmakla birlikte sürecin ivedi olarak yürütülmesi de dâhil olmak üzere ilgili prosedürlere ilişkin işlem ve eylemlerin aile hayatına saygı hakkı bağlamında meydana getirdiği sonuçlar dikkate alındığında söz konusu iddiaların aile hayatına saygı hakkı bağlamında ele alınması uygun görülmüştür (Marcus Frank Cerny [GK], B. No: 2013/5126, 2/7/2015, § 82; M.M.E. ve T.E. [2. B.], B. No: 2013/2910, 5/11/2015, § 137).
15. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
16. Aile hayatına saygı hakkı kapsamında devlet için söz konusu olan yükümlülük, sadece belirtilen hakka keyfî müdahaleden kaçınmakla sınırlı olmayıp öncelikli olan bu negatif yükümlülüğe ek olarak aile hayatına etkili bir biçimde saygının sağlanması bağlamında pozitif yükümlülükleri de içermektedir (N.Ö. [2. B.], B. No: 2014/19725, 19/11/2015, § 36).
17. Devletin pozitif tedbirler alma yükümlülüğü konusunda Anayasa’nın 20. ve 41. maddeleri, ebeveynin çocuğuyla bütünleşmesinin sağlanması amacıyla tedbirler alınmasını isteme hakkını ve kamusal makamların bu tür tedbirleri alma yükümlülüğünü içermektedir. 41. maddede her çocuğun üstün yararına aykırı olmadıkça anne, babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve sürdürme hakkına sahip olduğu açıkça belirtilmektedir (Murat Atılgan [2. B.], B. No: 2013/9047, 7/5/2015, § 26; Bahadır Üney ve diğerleri, § 51). Ebeveyn ile çocukların birlikte yaşama istekleri aile hayatının vazgeçilmez bir unsuru olup boşanma veya ayrılık davaları kapsamında aile ilişkisine müdahalede bulunulmuş olması, aile hayatını ortadan kaldırmaz. Ebeveyn ve çocuk arasındaki aile hayatı anne, babanın boşanma sürecinde ve boşanma kararı verildikten sonra da devam eder (bkz. Murat Altılgan, § 25; Bahadır Üney ve diğerleri, § 54).
18. Ebeveyn ve çocuk arasındaki aile hayatının tesisinde dikkate alınması gereken temel unsur çocuğun üstün yararıdır. Kamusal makamlar aile ilişkilerinin sürdürülebilirliği ve olayın tarafları arasında iş birliğinin tesisi noktasında kendilerinden beklenen en üstün gayreti göstermek zorunda olmakla birlikte bu alanda zorlayıcı tedbirlere başvurma yükümlülüğü tüm tarafların menfaati, özellikle de çocuğun üstün yararı karşısında sınırlı olmak durumundadır. Kamu makamlarının çocuğun üstün yararını daima dikkate alarak ve ebeveyn ile çocuğun menfaatleri arasındaki adil dengeyi gözeterek karar vermeleri gerekmektedir. Bununla birlikte kişisel ve ailevi durumların aileden aileye farklılık arz ettiği dikkate alındığında ilgili bütün bireylerin hakları arasında adil bir dengenin kurulması her somut olayın kendine özgü koşullarının incelenmesini gerektirmektedir (Ayşegül Pervane [2. B.], B. No: 2017/37155, 30/9/2020, § 37). Velayete ve çocukla kişisel ilişki kurulmasına ilişkin davalarda kamusal makamlarca alınacak tedbirlerin ya da verilecek kararların etkinliği ve yeterliliği, ilgili tedbirlerin ya da kararların mümkün olan en kısa sürede verilmesiyle yakından ilgilidir (M.M.E. ve T.E., § 125; Bahadır Üney ve diğerleri, § 52).
19. Bununla birlikte yargı mercilerinin çocukla ebeveyn arasındaki ilişkileri düzenleyen kararlarının gerekçeleri; psikolog, pedagog ve sosyal çalışmacı gibi konusunda uzman bilirkişiler tarafından hazırlanmış yeterli açıklıktaki bilimsel görüş ve raporlar ile hâlen bulunduğu yerdeki yaşantısına ilişkin gerekli araştırma ve incelemeyle elde edilen somut, nesnel verilere dayandırılmalıdır. Bu konudaki diğer önemli bir husus ise çocuğun beyanlarının alınmasıdır. Çocuğun dinlenebileceği uygun bir yaşa ve olgunluğa eriştiğinin anlaşılması hâlinde kişisel ilişki tesisi ve velayetle ilgili beyanları mahkeme tarafından mutlaka dikkate alınmalıdır (Bahadır Üney ve diğerleri, § 58).
20. Somut olayda başvurucu, çocukların annelerinin yanında bulundukları dönemde eğitim hakkından mahrum bırakıldığını ve dini baskı altında kaldıklarını belirterek velayetin kendisine geç verilmesinden yakınmaktadır. Boşanma davasının görüldüğü Mahkeme tarafından alınan ilk uzman görüşünde; müşterek çocukların eğitimlerinde herhangi bir aksaklığın olmadığı, çocukların annenin yanında temel bakım ve gözetimlerinin sağlandığı, çocukların velayet haklarının anne tarafından kullanılabileceği ve ilerleyen süreçte annenin çocukların eğitim hayatlarını engellemesi durumunda velayet haklarının değiştirilmesinin çocukların menfaatine olacağı tespitleri yer almaktadır. Yargılama sonucunda ilk olarak Mahkemece uzman görüşündeki tespitler dikkate alınarak velayetin anneye bırakılmasına karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesince yapılan istinaf incelemesinde de Mahkemece alınan uzman görüşüne değinilerek çocuklarının velayetinin anneye verilmesinin doğru olduğu ifade edilmek suretiyle istinaf başvurusunun reddine karar verildiği görülmektedir (bkz. §§ 2-5).
21. Başvurucu 16/11/2018 tarihli temyiz başvurusunda davalı annenin müşterek çocukları olan N.M.yi okula göndermediğini, bu konuda Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığına şikâyette bulunduğunu, çocuklarına dini baskılarını devam ettirdiğini ileri sürmüştür. Daire 2/7/2019 tarihinde, karardan sonra gerçekleşen olayların dikkate alınması gerektiğini ifade ederek iddia edilen okula gitmeme hususunda çocukların beyanı da alınarak uzman raporu aldırılıp velayet konusunda yeniden karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle bozma kararı vermiştir.
22. Daire kararında belirtildiği şekilde annenin çocuğunu okula göndermediği yönündeki sonradan ortaya çıkan durum da dikkate alınarak Bölge Adliye Mahkemesince yeni bir sosyal inceleme raporu alınmış olup müşterek çocuk N.M.nin eğitimi konusunda annenin ihmali olduğu konusundaki görüş doğrultusunda çocukların velayetlerinin babaya bırakılmasına 20/2/2020 tarihinde karar verilmiştir.
23. Yargılama konusu velayet davasının kendine özgü koşulları değerlendirildiğinde müşterek çocuk N.M.nin anne tarafından okula gönderilmediğine ilişkin yeni bir vakanın ortaya çıktığı tespit edildikten sonra Mahkemece en kısa sürede uzman görüşü alınıp bu doğrultuda velayetin başvurucu babaya verildiği görülmektedir. Bununla birlikte Mahkemece alınan sosyal inceleme raporlarında başvurucunun yargılama süresince çocuklarıyla düzenli şekilde görüştüğü ifade edilmekte ve başvurucunun çocuklarıyla görüşemediği yönünde bir iddiası da bulunmamaktadır. Nitekim Mahkeme tarafından da yargılama süresince müşterek çocukların başvurucuyla her ay iki hafta sonu, bayram günleri, ara tatillerde ve ağustos ayını kapsar şekilde kişisel ilişki kurulmasına karar verilmiştir. Netice itibarıyla somut olayda yargısal makamların çocuğun üstün yararını dikkate alarak ebeveyn ile çocuğun menfaatleri arasındaki adil dengeyi gözeterek karar verdikleri görülmektedir.
24. Bu açıklamalar çerçevesinde yargılama süreci bir bütün hâlinde değerlendirildiğinde ilgili yargı makamlarınca aile ilişkilerinin devamını sağlamaya yönelik bir tedbir olarak kişisel ilişki tesisine karar verildiği ve velayetin de yeni gelişen durum dikkate alınarak ivedi şekilde karara bağlanması noktasında gereken çabanın gösterildiği görülmüştür. Ayrıca uyuşmazlığın çözümünde çocuğun yararı ilkesi de gözetilerek tarafların koşullarına ilişkin olarak yapılan inceleme ve değerlendirmelerin yeterli olduğu, bariz takdir hatası ve keyfîlik içermediği değerlendirilmiştir. Zira Mahkemece yargılama süresince velayet hakkına sahip olmayan başvurucu ile çocuğun şahsi ilişkinin tesisi yönünde uygulanabilir ve etkili bir karar verildiği ayrıca başvurucunun çocuklara anne tarafından dini baskı uygulandığı ve okula gönderilmediği iddiası yönünden gerekli araştırmaların yapılarak uzman görüşlerine başvurulduğu bu kapsamda makul sayılabilecek bir sürede velayet konusunda karar verildiği belirlenmiştir.
25. Sonuç olarak yargı makamlarının aile hayatına saygı hakkının güvencelerini gözeterek pozitif yükümlülüklere uygun bir yargılama yaptıkları değerlendirildiğinden Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Aile hayatına saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
B. Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan aile hayatına saygı hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,
D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 27/5/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.