TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
SEBAHAT TUNCEL BAŞVURUSU (6)
(Başvuru Numarası: 2020/38364)
Karar Tarihi: 11/6/2024
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Recai AKYEL
Selahaddin MENTEŞ
Muhterem İNCE
Yılmaz AKÇİL
Raportör
Şahap KAYMAK
Başvurucu
Sebahat TUNCEL
Vekilleri
Av. Hatice Ezgi GÜNGÖRDÜ
Av. Ruken GÜLAĞACI
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, ceza infaz kurumu disiplin kurulu kararına karşı yapılan şikâyette infaz hâkimliği kararına yönelik Cumhuriyet savcısı tarafından yapılan itirazdan başvurucunun haberdar edilmemesi nedeniyle silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesinin, itiraz merci kararının esaslı iddiaları karşılamaması nedeniyle gerekçeli karar hakkının ve başvurucuya hücre cezası verilmesi nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2. Başvurucu, 22/7/2007 tarihinde yapılan seçimlerde Demokratik Toplum Partisinden ve 12/6/2011 tarihinde yapılan seçimlerde ise Barış ve Demokrasi Partisinden İstanbul milletvekili seçilmiştir. Başvurucu daha sonra Demokratik Bölgeler Partisine katılmış ve bu partinin eş genel başkanı olmuştur. Başvurucu tutuklandığı tarihte ve hâlen milletvekili değildir.
3. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında Halkların Demokratik Partisi Eş Genel Başkanı S.D. ve bazı milletvekilleri hakkında uygulanan gözaltı kararlarını protesto etmek için 4/11/2016 tarihinde Diyarbakır'da adliye binası önünde toplanan kalabalığın içinde bulunan başvurucu, çıkan olaylar esnasında terör örgütü propagandası yapmak suçlamasıyla gözaltına alınmış ve hakkında soruşturma başlatılmıştır.
4. Başvurucu, silahlı terör örgütüne üye olma suçundan Diyarbakır 2. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından 6/11/2016 tarihinde verilen tutuklama kararının infazı kapsamında tutuklanmıştır.
5. Başvurucuya 23/12/2019 tarihinde avukat görüşüne çıkacağı bildirilmiş, başvurucunun oda kapısı önünde yapılan üst araması esnasında ayakkabısını çıkarmadan sallaması üzerine aramanın bir bütün olduğu ve ayakkabısının kontrol edilmesi gerektiği başvurucuya söylenmiştir. Başvurucunun aramayı kabul etmeyerek avukata çıkmak istemediğini ve odasına girmek istediğini söylediği ve odasına alındığı esnada "Bu gerizekalılar beni avukata almadı" şeklindeki kurum görevlilerine hakaret ettiğinden bahisle aramaya karşı çıkmak, kurum görevlilerine uygunsuz söz söyleyerek davranışta bulunmak ve kurum görevlilerine hakarette bulunmak fiilleri nedeniyle başvurucu hakkında 24/12/2019 tarihinde disiplin soruşturması başlatılmıştır.
6. Kocaeli 1 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü Disiplin Kurulu Başkanlığı (Disiplin Kurulu) 31/12/2019 tarihli kararıyla, başvurucuyu 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun'un 44. maddesinin (2) numaralı fıkrasının (j) bendinde belirtilen "Kurum personeline hakarette ve tehditte bulunmak" fiiline istinaden 3 (üç) gün hücre hapis cezası ile cezalandırmıştır.
7. Başvurucu, anılan karara karşı Kocaeli İnfaz Hâkimliğine (Hâkimlik) şikâyette bulunmuştur. Hâkimlik 19/10/2020 tarihli kararıyla -Cumhuriyet savcısının mütalaasına aykırı olarak- şikâyeti kabul etmiş ve Disiplin Kurulu kararını kaldırmıştır.
8. Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığınca anılan karara karşı 26/10/2020 tarihinde itiraz edilmiştir. Kocaeli 1. Ağır Ceza Mahkemesi (Ağır Ceza Mahkemesi) dosya üzerinden yaptığı inceleme sonunda 5/11/2020 tarihli kararıyla Cumhuriyet savcısının itirazını kabul etmiş ve başvurucunun şikâyetinin kesin olarak reddine karar vermiştir.
9. İtiraz merciinin kesin nitelikteki kararı başvurucuya 11/11/2020 tarihinde tebliğ edilmiş, başvurucu 15/12/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
II. DEĞERLENDİRME
10. Yargılama sürecinde nihai karar olan Ağır Ceza Mahkemesinin Cumhuriyet savcısının itirazını kabul ederek Hâkimlik kararını kaldırdığı ve başvurucunun yaptığı itirazı kesin olarak reddettiği 5/11/2020 tarihli karar, ceza infaz kurumu görevlileri tarafından başvurucuya 11/11/2020 tarihinde tebliğ edilmiştir. Diğer taraftan 5/11/2020 tarihli nihai kararın başvurucu vekiline ise e-tebligat yoluyla yapılan tebliğ mazbatasında "Tebligat, alıcının hesabına iletilmesini müteakip mevzuat gereği belirlenen süre sonunda otomatik olarak okundu sayıldı." şeklindeki delil kaydının 15/11/2020 tarihinde oluşturulmak suretiyle tebliğ edildiği görülmektedir. Bu durumda öncelikle bireysel başvurunun süresinde yapılıp yapılmadığı meselesi yönünden başvuru tarihi itibarıyla ceza infaz kurumunda bulunan başvurucu açısından nihai hükmün hangi tarihte öğrenilmiş sayılacağının incelenmesi gerekmektedir.
11. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un "Bireysel başvuru usulü" kenar başlıklı 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten; başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir. Haklı bir mazereti nedeniyle süresi içinde başvuramayanlar, mazeretin kalktığı tarihten itibaren onbeş gün içinde ve mazeretlerini belgeleyen delillerle birlikte başvurabilirler [...]"
12. Anayasa Mahkemesi İçtüzüğü'nün (İçtüzük) "Başvuru süresi ve mazeret" kenar başlıklı 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası şöyledir:
"Bireysel başvurunun, başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemişse ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir."
13. Bireysel başvurunun ön şartlarından biri de otuz günlük süre kuralıdır. Sürenin başvurunun her aşamasında dikkate alınması gerekir (Deniz Baykal, B. No: 2013/7521, 4/12/2013, § 32).
14. Bireysel başvurunun süre koşuluna bağlanmasıyla hukuki istikrarın sağlanması hedeflenmiştir. Dolayısıyla anayasal bir hak arama yolu olan bireysel başvurunun yapılması için belli sürelerin öngörülmesi hukuki istikrar ilkesinin bir gereğidir ve bu süre bireysel başvuru yapılmasını imkânsız kılacak ölçüde kısa olmadıkça bireysel başvuru hakkına aykırılık oluşturmaz (Hüseyin Aşkan, B. No: 2017/15649, 21/7/2020, § 21).
15. Bireysel başvuruların 6216 sayılı Kanun'un 47. maddesinin (5) numaralı fıkrası ile İçtüzük'ün 64. maddesinin (1) numaralı fıkrası uyarınca, başvuru yollarının tüketildiği tarihten, başvuru yolu öngörülmemiş ise ihlalin öğrenildiği tarihten itibaren otuz gün içinde yapılması gerekir. Anılan düzenlemelerde başvuru yolu öngörülen durumlarda bireysel başvuru süresinin başlangıcına ilişkin olarak başvuru yollarının tüketildiği tarihten söz edilmekte ise de haberdar olunmayan bir hususta başvuru yapılamayacağı dikkate alınarak bu ibare nihai kararın gerekçesinin öğrenildiği tarih olarak anlaşılmalıdır (A.C. ve diğerleri, [GK], B. No: 2013/1827, 25/2/2016, § 25).
16. Bireysel başvuru süresi bakımından tebligat, öğrenme şekillerinden sadece bir tanesi olup, yegâne öğrenme şekli değildir. Pek tabii tebliğ edilmesi gereken kararlarla ilgili başvurularda öncelikle tebligat yapılıp yapılmadığına bakılacaktır. Ancak bu tebligatın vekil (müdafi) yerine müvekkile (sanık) yapılması, kararı tebellüğ eden kişinin ihlalin öğrenilmiş olduğu sonucunu değiştirmez (Mehmet Ali Kurtuldu, B. No: 2013/5504, 28/5/2014, § 27). Ancak öğrenme, gerekçeli kararın tebliği ile sınırlı olarak gerçekleşmez; başka şekillerde de öğrenme söz konusu olabilir. Başvurucunun nihai kararın gerekçesini dava dosyasını incelemek suretiyle öğrenmesi mümkündür. Bu doğrultuda dosyadan suret alınması gibi hâllerde başvurucunun gerekçeli kararı öğrendiği kabul edilebilir. Başvurucuların nihai kararın gerekçesini öğrendiklerini beyan ettikleri tarih de bireysel başvuru süresinin başlangıcı olarak ele alınabilir (İlyas Türedi, B. No: 2013/1267, 13/6/2013, §§ 21, 22).
17. Bireysel başvuruda sürenin başlangıcı yukarıda ayrıntılı olarak belirtildiği gibi tebligatla değil başvuru yolları tüketildikten sonra veya başvuru yolu öngörülmemişse ne şekilde olduğu gözetilmeksizin nihai hükmün bu bağlamda ihlalin öğrenilmesiyle başlamaktadır. Vekille takip edilen işlerde de öğrenmenin asıl kişi veya vekil tarafından gerçekleşmesinde sürenin başlangıcı açısından herhangi bir fark söz konusu değildir. Bu bağlamda başvuru süresinin başlangıcı, hak ihlaline maruz kaldığını iddia eden kişinin bu durumu bizzat veya vekilinin öğrendiği tarih kabul edilmektedir. Başka bir ifade ile bireysel başvuruda başvuru süresinin başlangıcı başvurucu ve/veya vekili olması fark etmeksizin hangisi tarafından öğrenilirse öğrenilsin ilk öğrenilme tarihinden itibaren başlamaktadır (Kadir Turgut, B. No: 2014/4985, 6/7/2017, § 25).
18. Diğer yandan somut olayın koşullarında başvurucunun nihai karardan daha erken bir tarihte haberdar olması gerektiğinin değerlendirilmesi durumunda Anayasa Mahkemesi, başvuru süresinin başlangıcı için bu tarihi de esas alabilir (Ögeday Akın, B. No: 2014/2345, 10/6/2015, § 38).
19. Bu durumda başvurucunun bireysel başvuru konusu yargılama sürecine ilişkin nihai karardan ceza infaz kurumu görevlileri tarafından bir suret kendisine verilmek suretiyle 11/11/2020 tarihinde haberdar olduğu, tebliğ-tebellüğ belgesinin de başvurucu ile infaz koruma memuru tarafından aynı tarihte imzalandığı anlaşılmıştır. Başvurucu nihai kararı öğrendiği 11/11/2020 tarihinden itibaren otuz günlük bireysel başvuru süresinin son günü olan 11/12/2020 tarihine kadar bireysel başvuruda bulunması gerekirken bu süre geçtikten sonra 15/12/2020 tarihinde başvuruda bulunmuştur. Başvurucu, başvuru formunda usulsüz tebligat yapıldığına ilişkin herhangi bir iddia ileri sürmemiş, ayrıca süreye ilişkin herhangi bir mazeret de sunmamıştır. Dolayısıyla başvurucunun otuz günlük bireysel başvuru süresinin son günü olan 11/12/2020 tarihinden sonra 15/12/2020 tarihinde başvurusunu gerçekleştirdiği sonucuna ulaşılmıştır.
20. Açıklanan gerekçelerle başvurunun süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurunun süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 11/6/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.