logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Özbak Geri Dönüşüm Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. (2) [2. B.], B. No: 2020/39066, 17/9/2025, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ÖZBAK GERİ DÖNÜŞÜM SANAYİ VE TİCARET LTD. ŞTİ. BAŞVURUSU (2)

(Başvuru Numarası: 2020/39066)

 

Karar Tarihi: 17/9/2025

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Metin KIRATLI

Raportör

:

C. Ece YALIM

Başvurucu

:

Özbak Geri Dönüşüm Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.

Vekili

:

Av. Recep ÇERÇİ

 

I. BAŞVURUNUN KONUSU

1. Başvuru, idari para cezası verilmesine bağlı olarak aynı fiil nedeniyle yeniden yargılanmama veya cezalandırmama ilkesi ile mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

II. BAŞVURU SÜRECİ

2. Başvuru 21/12/2020 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, kabul edilebilirlik konusunda oybirliği sağlanamadığından kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.

3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına (Bakanlık) gönderilmiştir. Bakanlık, görüşünü bildirmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

III. OLAY VE OLGULAR

4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:

5. Başvurucu, Niğde Bor Karma Organize Sanayi Bölgesi'nde atık yağ geri dönüşümü alanında faaliyet gösteren bir şirkettir.

6. Niğde Valiliği (Valilik) kurum ve kuruluşlarına, Türkiye Büyük Millet Meclisine, Başbakanlık İletişim Merkezine (BİMER) ve Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezine (CİMER) il geneline rahatsız edici bir kokunun yayıldığına dair çok sayıda şikâyetin iletilmesi üzerine inceleme başlatılarak Niğde Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü (İdare) görevlilerince Niğde'deki Kızılca Deresi'nden numune alınmıştır. Başvurucu Şirketin çalışanı Ş.E. tarafından Niğde'deki Kızılca Deresi'ne 27/6/2016 tarihinde gece saat 02:00 civarında kasten kimyasal atık döküldüğü alınan numunelerde yapılan analizler sonucunda ve görgü tanıklarının beyanı alınarak Niğde İl Emniyet Müdürlüğü tarafından tespit edilmiştir.

7. İdare tarafından çevreyi kasten kirleten sorumlular hakkında suç duyurusunda bulunulmasına karar verilmiştir.

8. Başvurucu Şirkete Niğde'deki Kızılca Deresi'ne tehlikeli atık boşaltarak çevreyi kirlettiği ve bu fiilinin 9/8/1983 tarihli ve 2872 sayılı Çevre Kanunu'nun 20. maddesinin (v) bendini ihlal ettiği gerekçesiyle 2.148.132 TL idari para cezası verilmiştir. İdarece para cezası miktarına 30/3/2005 tarihli ve 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun 17. maddesinin (7) numaralı fıkrasında yer alan yeniden değerleme oranı uygulanarak 2016 takvim yılı için 613.752 TL tutarında alt sınır, 6.137.679 TL tutarında üst sınır belirlenmiş; aynı maddenin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen "...idarî para cezasının miktarı belirlenirken işlenen kabahatin haksızlık içeriği ile failin kusuru ve ekonomik durumu birlikte gözönünde bulundurulur." hükmü uyarınca alt sınırdan uzaklaşılmıştır. İdare alt sınırdan uzaklaşılmasında çok sayıda vatandaşın hastaneye müracaatta bulunması, resmî kurumlara çok sayıda şikâyetin gelmesi gibi sebepleri dikkate aldığını belirtmiştir.

9. Başvurucu Şirket 25/8/2016 tarihinde söz konusu işlemin haksız olduğu iddiasıyla iptali ve yürütmenin durdurulması istemiyle Aksaray İdare Mahkemesinde (İdare Mahkemesi) dava açmıştır. Başvurucu, dava dilekçesinde atık yağ geri kazanım işlemlerinden dolayı ortaya çıkan atıkların herhangi bir yere dökülmesinin söz konusu olmadığını, analiz sonucunun tek başına delil teşkil etmeyeceğini ileri sürmüştür.

10. İdare cevap dilekçesinde; 27/6/2016 tarihinde saat 02:00 sıralarında il merkezini yoğun bir şekilde kaplayan keskin ve rahatsız edici koku nedeniyle vatandaşlardan gelen şikâyetler üzerine derhâl araştırma yapıldığını, kokunun il merkezinden geçen Kızılca Deresi'ne evsafı bilinmeyen sıvı atığın kanuna aykırı olarak dökülmesinden kaynaklandığının anlaşıldığını, atık deşarjı yapılan yerden saat 05:30'da atık numunesi alındığını ve numunenin analizi sonucunda tehlikeli atık olarak tespit edildiğini, görgü tanıklarının başvurucu Şirketin çalışanı Ş.E.nin tehlikeli atığı dereye boşalttığını beyan ettiğini, Ş.E.yi teşhis ettiklerine dair Canlı Teşhis Tutanağı düzenlendiğini belirtmiştir. İdare cevap dilekçesinde ayrıca numune analizisonuçlarının başvurucu Şirketten alınan numune ile örtüştüğünü, başvurucu Şirkete ait aracın Plaka Tanıma Sistemi (PTS) kayıtlarının Emniyet Müdürlüğünce incelenmesi sonucunda olay esnasında aracın Niğde'de bulunduğunu, başvurucu Şirket tesislerinin giriş ve çıkışlarının açık ve kamera kayıtları altında olduğunu beyan etmesine rağmen olay gününe ait kamera kayıtlarına dair yapılan incelemeler neticesinde kayıtların silindiğinin anlaşıldığını ifade etmiştir. İdare uygulanan idari para cezası tutarının belirlenmesinde çok sayıda vatandaşınşikâyetinin olmasının ve sağlık kuruluşlarının acil servislerine başvurarak tedavi görmek zorunda bırakılmalarının dikkate alındığını da vurgulamıştır.

11. İdare Mahkemesi 28/11/2016 tarihinde ceza miktarının yüksek olmasından dolayı işlemin icrası hâlinde davacı Şirket bakımından telafisi güç zararlar meydana gelebileceğinden 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 27. maddesinde öngörülen koşulların bir arada bulunması nedeniyle yürütmenin durdurulması hakkındaki istemin kabulüne karar vermiştir.

12. İdare Mahkemesi 25/5/2017 tarihinde oyçokluğu ile davanın reddine karar vermiştir. İdare Mahkemesi gerekçesinde özetle atık yağ geri dönüşüm tesisi olarak faaliyet gösteren başvurucu Şirketin Kızılca Deresi'ne tehlikeli atık boşaltarak çevreyi kirlettiğinin yapılan tespitler sonucunda sabit olduğunun anlaşıldığını, mevzuat hükümleri uyarınca uygulanan dava konusu idari para cezasında hukuka aykırılık bulunmadığını belirtmiştir. İdare Mahkemesi ayrıca başvurucu Şirketin cezanın ölçülü olmadığını ileri sürmesine karşın uyuşmazlık konusu eyleminin çevre ve insan sağlığı açısından doğurduğu olumsuz sonuçların önemine dikkat çekmiştir.

13. Anılan karardaki karşıoyda; başvurucu Şirket hakkında ilk defa tespit yapılması, Şirketin sermaye yapısı ve ekonomik ölçeği gibi hususlar dikkate alınmadan, orantılılık ilkesine uyulmadan kuruluş sermayesi 100.000 TL olan başvurucu Şirkete sermayesinin çok üstünde ceza uygulanmasının caydırıcılığın ötesinde Şirketin faaliyetlerine engel olma sonucunu doğurabileceğinden işlemin hukuka aykırı olduğu görüşü belirtilmiştir.

14. Bu karara karşı başvurucu Şirket istinaf kanun yoluna başvurmuştur. Başvurucu istinaf dilekçesinde; ödenmesi gereken idari para cezasının çok yüksek olduğunu, atık yağları işlemek ve geri dönüştürmek üzere satın aldıklarını, bu nedenle dereye dökmelerinin söz konusu olmadığını, idari yaptırımı gerektiren fiilin kendileri tarafından gerçekleştirildiğinin ispat edilemediğini belirtmiştir. Konya Bölge İdare Mahkemesi 2. İdari Dava Dairesi (Bölge İdare Mahkemesi) 9/5/2018 tarihinde istinaf başvurusunun esastan reddine oyçokluğu ile karar vermiştir. Bölge İdare Mahkemesi kararında, İdare Mahkemesi kararının ve dayandığı gerekçenin usul ve kanuna uygun olduğunu belirtmiştir.

15. Anılan karara yönelik karşıoyda, 5326 sayılı Kanun'un "Genel kanun niteliği" başlıklı 3. maddesinde genel hükümlerin idari para cezası gerektiren bütün fiiller hakkında uygulanacağının, 15. maddesinin (3) numaralı fıkrasında ise bir fiilin hem kabahat hem de suç olarak tanımlanmış olması hâlinde sadece suçtan dolayı yaptırım uygulanabileceğinin düzenlendiği belirtilmiş; dava konusu idari para cezasına esas alınan eylemin aynı zamanda suç teşkil ettiği iddiasıyla davacı Şirket yetkilileri hakkında kamu davasının açıldığı, para cezasına konu eylemin hem suç hem dekabahat olarak tanımlandığı, bu durumda ancak suçtan dolayı yaptırım uygulanmasının mümkün olduğu belirtilmiştir. Karşıoyda ayrıca 5326 sayılı Kanun uyarınca para cezası yaptırımının ancak suçtan dolayı yaptırım uygulanamadığı hâllerde, örneğin takipsizlik, beraat kararı verilmesi gibi durumlarda uygulanabileceği, bu nedenle idarece ceza yargılaması devam ettiği sürece başvurucu Şirket hakkında idari para cezası uygulanmasında hukuka uygunluk bulunmadığı değerlendirilmiştir. Karşıoyda ayrıca her ne kadar 2872 sayılı Kanun'un 27. maddesinde "Bu Kanunda yazılı fiiller hakkında verilecek idari nitelikteki cezalar, bu fiiller için diğer kanunlarda yazılı cezaların uygulanmasına engel olmaz." hükmüne yer verilmişse de 5326 sayılı Kanun'un 3. maddesinde idari para cezası gerektiren tüm kabahatler için bağlayıcı bir özel hüküm ihdas edildiği, buna göre her durumda genel yasa niteliğini haiz olan 5326 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanacağı, aynı zamanda suç teşkil ettiği iddiasıyla ceza yargılamasına konu olan eylem nedeniyle davacı Şirkete idari para cezası kesilmesine dair işlemde hukuka uygunluk bulunmadığı belirtilmiştir.

16. Niğde Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan soruşturmanın sonucunda Niğde 4. Asliye Ceza Mahkemesinde açılan kamu davasında başvurucu Şirket yetkilisi M.Ö. hakkında çevreyi kasten kirletme suçundan mahkûmiyet kararı verilmiş, hükmün açıklanması geri bırakılmıştır. Anılan karar 11/6/2019 tarihinde kesinleşmiştir.

17. Başvurucu, istinaf başvurusunun esastan reddine dair karara karşı temyiz kanun yoluna başvurmuş; temyiz dilekçesinde istinaf başvuru dilekçesi ile benzer şikâyetleri dile getirmiştir. Danıştay 6. Daire tarafından Bölge İdare Mahkemesi kararının hukuka ve usule uygun olduğu belirtilerek 6/10/2020 tarihinde kararın onanmasına kesin olarak karar verilmiştir.

18. Başvurucu, nihai hükmü 28/11/2020 tarihinde öğrendikten sonra 21/12/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

IV. İLGİLİ HUKUK

19. 2872 sayılı Kanun'un "Amaç" başlıklı 1. maddesi şöyledir:

"Bu Kanunun amacı, bütün canlıların ortak varlığı olan çevrenin, sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda korunmasını sağlamaktır."

20. 2872 sayılı Kanun'un "Kirletme yasağı" başlıklı 8. maddesi şöyledir:

"Her türlü atık ve artığı, çevreye zarar verecek şekilde, ilgili yönetmeliklerde belirlenen standartlara ve yöntemlere aykırı olarak doğrudan ve dolaylı biçimde alıcı ortama vermek, depolamak, taşımak, uzaklaştırmak ve benzeri faaliyetlerde bulunmak yasaktır.

Kirlenme ihtimalinin bulunduğu durumlarda ilgililer kirlenmeyi önlemekle; kirlenmenin meydana geldiği hallerde kirleten, kirlenmeyi durdurmak, kirlenmenin etkilerini gidermek veya azaltmak için gerekli tedbirleri almakla yükümlüdürler."

21. 2872 sayılı Kanun'un "İdari nitelikteki cezalar" başlıklı 20. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"İdarî nitelikteki cezalar şunlardır:

...

v) Bu Kanunda ve ilgili yönetmeliklerde öngörülen yasaklara veya sınırlamalara aykırı olarak tehlikeli atıkları toplayan, ayıran, geçici ve ara depolama yapan, geri kazanan, yeniden kullanan, taşıyan, ambalajlayan, etiketleyen, bertaraf eden ve ömrü dolan tehlikeli atık bertaraf tesislerini kurallara uygun olarak kapatmayanlara 100.000 Türk Lirasından (2.786.491 TL) 1.000.000 Türk Lirasına (27.865.872 TL) kadar idarî para cezası verilir.

...

Bu maddenin (ı) bendinin (1), (2), (3) ve (4) numaralı alt bentleri ile (k), (l), (r), (s), (t), (u), (v) ve (y) bentlerinde öngörülen idarî para cezaları kurum, kuruluş ve işletmelere üç katı olarak verilir.

..."

22. 2872 sayılı Kanun'un "Diğer kanunlarda yazılı cezalar" başlıklı 27. maddesi şöyledir:

"Bu Kanunda yazılı fiiller hakkında verilecek idari nitelikteki cezalar, bu fiiller için diğer kanunlarda yazılı cezaların uygulanmasına engel olmaz."

23. 2872 sayılı Kanun'un "Kirletenin sorumluluğu" başlıklı 28. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

"Çevreyi kirletenler ve çevreye zarar verenler sebep oldukları kirlenme ve bozulmadan doğan zararlardan dolayı kusur şartı aranmaksızın sorumludurlar.

..."

24. 5326 sayılı Kanun'un "Genel kanun niteliği" başlıklı 3. maddesi şöyledir:

"(1) Bu Kanunun;

a) İdarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümleri, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde,

b) Diğer genel hükümleri, idarî para cezası veya mülkiyetin kamuya geçirilmesi yaptırımını gerektiren bütün fiiller hakkında,

uygulanır."

25. 5326 sayılı Kanun'un "İçtima" başlıklı 15. maddesi şöyledir:

"(1) Bir fiil ile birden fazla kabahatin işlenmesi halinde bu kabahatlere ilişkin tanımlarda sadece idarî para cezası öngörülmüşse, en ağır idarî para cezası verilir. Bu kabahatlerle ilgili olarak kanunda idarî para cezasından başka idarî yaptırımlar da öngörülmüş ise, bu yaptırımların her birinin uygulanmasına karar verilir.

 (2) Aynı kabahatin birden fazla işlenmesi halinde her bir kabahatle ilgili olarak ayrı ayrı idarî para cezası verilir. Kesintisiz fiille işlenebilen kabahatlerde, bu nedenle idarî yaptırım kararı verilinceye kadar fiil tek sayılır.

 (3) Bir fiil hem kabahat hem de suç olarak tanımlanmış ise, sadece suçtan dolayı yaptırım uygulanabilir. Ancak, suçtan dolayı yaptırım uygulanamayan hallerde kabahat dolayısıyla yaptırım uygulanır."

26. 5326 sayılı Kanun'un "İdarî para cezası" başlıklı 17. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:

" (1) İdarî para cezası, maktu veya nispi olabilir.

 (2) İdarî para cezası, kanunda alt ve üst sınırı gösterilmek suretiyle de belirlenebilir. Bu durumda, idarî para cezasının miktarı belirlenirken işlenen kabahatin haksızlık içeriği ile failin kusuru ve ekonomik durumu birlikte göz önünde bulundurulur.

...

 (7) İdarî para cezaları her takvim yılı başından geçerli olmak üzere o yıl için 4.1.1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi hükümleri uyarınca tespit ve ilân edilen yeniden değerleme oranında artırılarak uygulanır. Bu suretle idarî para cezasının hesabında bir Türk Lirasının küsuru dikkate alınmaz. Bu fıkra hükmü, nispi nitelikteki idarî para cezaları açısından uygulanmaz."

V. İNCELEME VE GEREKÇE

27. Anayasa Mahkemesinin 17/9/2025 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:

A. Aynı Fiil Nedeniyle Yeniden Yargılanmama veya Cezalandırmama İlkesinin İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

28. Başvurucu Şirket; bir fiilin hem kabahat hem suç olarak tanımlanması durumunda yalnızca suçtan ötürü yaptırım uygulanabileceği hâlde aynı fiilden dolayı haksız şekilde idari yaptırım uygulandığını, Şirket yetkilisi hakkında çevreyi kasten kirletme suçundan mahkûmiyet kararı verildiğini, aynı fiil nedeniyle yeniden yargılanmama veya cezalandırmama ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

29. Bakanlık görüşünde, Şirket yöneticisi hakkında çevreyi kasten kirletme suçundan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesinin aynı fiilden dolayı iki kez yargılanmama ilkesine aykırı olmadığı değerlendirilmiştir.

2. Değerlendirme

30. Anayasa'nın iddianın değerlendirilmesinde dayanak alınacak 36. maddesinin birinci fıkrası şöyledir:

"Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir."

31. Aynı fiil nedeniyle yeniden yargılanmama veya cezalandırmama (ne bis in idem) ilkesi gereğince kişi aynı fiil nedeniyle birden fazla yargılanamaz veya cezalandırılamaz. Ancak bu ilke mutlak olmayıp korunan hukuki yararı, unsurları, amacı ve neticesinin farklı olması nedeniyle ayrı hukuk disiplinleri kapsamında aynı fiilin farklı şekillerde mütalaa edilmesi mümkündür. Bu ilke sadece ceza davalarına ilişkin olduğu için aynı fiilden dolayı ceza soruşturmasının yanında ayrıca hukuk davası veya disiplin soruşturması açılmasına engel teşkil etmez. Dolayısıyla bir fiilin söz konusu hukuk disiplinlerinin öngördüğü farklı yaptırımlarla cezalandırılması "Aynı fiilden dolayı iki kez yargılama olmaz." ilkesine aykırılık oluşturmaz (bazı değişikliklerle birlikte bkz. AYM, E.2017/28, K.2017/107, 31/5/2017, § 15).

32. Aynı fiilden dolayı yeniden yargılanmama veya cezalandırmama ilkesinin uygulanabilmesi için hukuka aykırı fiillere bağlanan iki ayrı cezanın birlikte uygulanıp uygulanmadığı ve dolayısıyla aynı kişinin iki kere yaptırıma tabi tutulması sonucuna yol açılıp açılmadığı değerlendirilmelidir. Ayrıca ne bis in idem ilkesine uygunluk yönünden müdahalenin yol açtığı söz konusu mükerrerliğin aynı fiilden kaynaklanıp kaynaklanmadığı hususunun da irdelenmesi gerekir (AYM, E.2017/95, K.2017/119, 12/7/2017, § 13).

33. Somut olayda Kızılca Deresi'ne tehlikeli atık boşaltılması nedeniyle başvurucu Şirket aleyhine 2872 sayılı Kanun'a göre idari yaptırım uygulanmıştır. Bunun yanında başvurucu Şirketin yetkilisine çevreyi kasten kirletmek suçundan cezalandırılması talebiyle ceza davası açılmış ve yapılan yargılama sonucunda Şirket yetkilisinin atılı suçtan mahkûmiyetine hükmedilerek hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiştir. Bir başka deyişle her iki takibat farklı kişiler hakkında yürütülmüş, idari takibat sonucunda başvurucu Şirket aleyhine idari yaptırım uygulanmış, Şirket yetkilisi hakkında ise cezai takibat yapılmıştır.

34. Yukarıda açıklanan ilkeler somut olayla birlikte değerlendirildiğinde idari süreç sonunda idari para cezasının başvurucu Şirket aleyhine, adli süreç sonunda mahkûmiyet kararının başvurucu Şirketin yetkilisi aleyhine verilmesi nedeniyle başvurucunun ihlal iddiasının aynı fiil nedeniyle iki kez yargılanmama veya cezalandırmama ilkesi kapsamına girmediği anlaşılmıştır.

35. Açıklanan gerekçelerle başvurunun bu kısmının konu bakımından yetkisizlik nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. Mülkiyet Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia

1. Başvurucunun İddiaları ve Bakanlık Görüşü

36. Başvurucu Şirket; yetkilisi hakkında ceza yargılamasının devam ettiğini, 100.000 TL kuruluş sermayesine sahip bir şirket olduğunu, atık yağları geri dönüştürerek bunların tekrar ekonomiye kazandırılmasını sağladığını, aleyhine uygulanan idari para cezasının çok yüksek olması nedeniyle iflasa sürükleneceğini, bu durumun ölçülülük ilkesine aykırı olduğunu ileri sürmüştür.

37. Bakanlık görüşünde; idari para cezasının çevre ve insan sağlığı, kamu menfaatleri dikkate alındığında ölçülülük ilkesine aykırı olmadığı ve yargı mercileri tarafından denetlenerek kesinleştiği belirtilmiştir.

2. Değerlendirme

38. Anayasa'nın "Mülkiyet hakkı" başlıklı 35. maddesi şöyledir:

"Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir.

Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir.

Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz."

39. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucunun şikâyetinin özü, idari para cezası uygulanması nedeniyle mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkindir. Başvurucunun ölçülülük ilkesi bağlamında ileri sürdüğü iddiaların mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin ölçülülüğü kapsamında incelenmesinin uygun olacağı değerlendirilmiştir.

a. Kabul Edilebilirlik Yönünden

40. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

b. Esas Yönünden

i. Mülkün Varlığı

41. İdari para cezası uygulanmasıyla başvurucunun mal varlığında eksilmeye yol açıldığı kuşkusuz olduğuna göre bu paranın başvurucu açısından mülk teşkil ettiği açıktır (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Orhan Gürel [2. B.], B. No: 2015/15358, 24/5/2018, § 43; Mustafa Taş [1. B.], B. No: 2017/23968, 31/10/2018, § 35; Ö. Ltd. Şti. [1. B.], B. No: 2018/18975, 15/9/2021, § 40).

ii. Müdahalenin Varlığı ve Türü

42. Anayasa'nın 35. maddesi ile mülkiyet hakkına temas eden diğer hükümleri birlikte değerlendirildiğinde Anayasa'nın mülkiyet hakkına müdahaleyle ilgili üç kural ihtiva ettiği görülmektedir. Buna göre Anayasa'nın 35. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin mülkiyet hakkına sahip olduğu belirtilmek suretiyle mülkten barışçıl yararlanma hakkına yer verilmiş; ikinci fıkrasında da mülkten barışçıl yararlanma hakkına müdahalenin çerçevesi belirlenmiştir. Maddenin ikinci fıkrasında genel olarak mülkiyet hakkının hangi koşullarda sınırlanabileceği belirlenerek aynı zamanda mülkten yoksun bırakmanın şartlarının genel çerçevesi de çizilmiştir. Maddenin son fıkrasında ise mülkiyet hakkının kullanımının toplum yararına aykırı olamayacağı kurala bağlanmak suretiyle devletin mülkiyetin kullanımını kontrol etmesine ve düzenlemesine imkân sağlanmıştır. Anayasa'nın diğer bazı maddelerinde de devlet tarafından mülkiyetin kontrolüne imkân tanıyan özel hükümlere yer verilmiştir. Ayrıca belirtmek gerekir ki mülkten yoksun bırakma ve mülkiyetin düzenlenmesi, mülkiyet hakkına müdahalenin özel biçimleridir (Recep Tarhan ve Afife Tarhan [1. B.], B. No: 2014/1546, 2/2/2017, §§ 55-58).

43. Somut olayda başvurucu Şirketin çevreyi kirletmesi nedeniyle aleyhine idari para cezası uygulanmıştır. Söz konusumüdahale ile çevrenin korunması amaçlanmaktadır. Bu durumda başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin mülkiyetin kamu yararına kullanımının kontrolüne veya düzenlenmesine ilişkin üçüncü kural çerçevesinde incelenmesi gerekir.

iii. Müdahalenin İhlal Oluşturup Oluşturmadığı

44. Anayasa'nın 13. maddesi şöyledir:

"Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz."

45. Anayasa'nın 35. maddesinde mülkiyet hakkı sınırsız bir hak olarak düzenlenmemiş, bu hakkın kamu yararı amacıyla ve kanunla sınırlandırılabileceği öngörülmüştür. Mülkiyet hakkına müdahalede bulunulurken Anayasa'nın temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri düzenleyen 13. maddesinin de gözönünde tutulması gerekmektedir. Dolayısıyla mülkiyet hakkına yönelik müdahalenin Anayasa'ya uygun olabilmesi için müdahalenin kanuna dayanması, kamu yararı amacı taşıması ve ayrıca ölçülülük ilkesi gözetilerek yapılması gerekmektedir (Recep Tarhan ve Afife Tarhan, § 62).

 (1) Kanunilik

46. Mülkiyet hakkına yönelik müdahalelerde ilk incelenmesi gereken ölçüt kanuna dayalı olma ölçütüdür. Bu ölçütün sağlanmadığı tespit edildiğinde diğer ölçütler bakımından inceleme yapılmaksızın mülkiyet hakkının ihlal edildiği sonucuna varılacaktır. Müdahalenin kanuna dayalı olması, müdahaleye ilişkin yeterince ulaşılabilir, belirli ve öngörülebilir kanun hükümlerinin bulunmasını gerektirmektedir (Türkiye İş Bankası A.Ş. [GK], B. No: 2014/6192, 12/11/2014, § 44; Ford Motor Company [2. B.], B. No: 2014/13518, 26/10/2017, § 49; Necmiye Çiftçi ve diğerleri [1. B.], B. No: 2013/1301, 30/12/2014, § 55).

47. Somut olayda çevreyi kirlettiği belirtilen başvurucu Şirketin idari para cezasından sorumlu tutulmasının dayanağının 2872 sayılı Kanun'un 20. maddesinin (v) bendi ile 5326 sayılı Kanun'un 17. maddesinin (7) numaralı fıkrası olduğu dikkate alındığında başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin kanuna dayalı olduğu kuşkusuzdur.

 (2) Meşru Amaç

48. Anayasa'nın 13. ve 35. maddeleri uyarınca mülkiyet hakkı ancak kamu yararı amacıyla sınırlandırılabilir. Kamu yararı kavramı, mülkiyet hakkının kamu yararının gerektirdiği durumlarda sınırlandırılmasına imkân verdiğinden, bir sınırlandırma amacı olmasının yanı sıra mülkiyet hakkının kamu yararı amacı dışında sınırlanamayacağını öngörerek ve bu anlamda bir sınırlama sınırı oluşturarak mülkiyet hakkını etkin bir şekilde korumaktadır. Kamu yararı kavramı, devlet organlarının takdir yetkisini de beraberinde getiren bir kavram olup objektif bir tanıma elverişli olmayan bu ölçütün her somut olay temelinde ayrıca değerlendirilmesi gerekir (Nusrat Külah [2. B.], B. No: 2013/6151, 21/4/2016, §§ 53, 56; Yunis Ağlar [1. B.], B. No: 2013/1239, 20/3/2014, §§ 28, 29).

49. Anayasa'nın 56. maddesinde, herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu düzenlenmiş; çevreyi geliştirmenin, çevre sağlığını korumanın ve çevre kirliliğini önlemenin devlet ve vatandaşların ödevi olduğu belirtilmiştir (AYM, E.2010/51, K.2011/137, 12/10/2011).

50. Buna göre çevrenin geliştirilmesine, çevre sağlığının korunmasına ve çevre kirlenmesinin önlenmesine yönelik tedbirleri almak devletin temel ödevlerindendir. Bu amaçla devlet, çevrenin korunmasını sağlamak için etkili bir hukuk düzeni oluşturmakla yükümlüdür (AYM, E.2019/35, K.2019/53, 26/6/2019, § 20).

51. Bu bağlamda çevrenin korunması amacıyla çevre mevzuatına aykırılıkların yaptırıma tabi tutulmasında kamu yararı amacı bulunduğu kuşkusuzdur. Dolayısıyla somut olayda atık yağın dökülmesi sonucuçevrenin kirletilmesi nedeniyle başvurucu Şirketin idari para cezasından sorumlu tutulmasında kamu yararına dayalı meşru bir amacın olduğu anlaşılmıştır.

 (3) Ölçülülük

 (a) Genel İlkeler

52. Son olarak kamu makamlarınca başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahaleyle gerçekleştirilmek istenen amaç ile bu amacı gerçekleştirmek için kullanılan araçlar arasında makul bir ölçülülük ilişkisinin olup olmadığı değerlendirilmelidir.

53. Ölçülülük ilkesi elverişlilik, gereklilik ve orantılılık olmak üzere üç alt ilkeden oluşmaktadır. Elverişlilik öngörülen müdahalenin ulaşılmak istenen amacı gerçekleştirmeye elverişli olmasını, gereklilik ulaşılmak istenen amaç bakımından müdahalenin zorunlu olmasını yani aynı amaca daha hafif bir müdahale ile ulaşılmasının mümkün olmamasını, orantılılık ise bireyin hakkına yapılan müdahale ile ulaşılmak istenen amaç arasında makul bir dengenin gözetilmesi gerekliliğini ifade etmektedir (AYM, E.2011/111, K.2012/56, 11/4/2012; E.2014/176, K.2015/53, 27/5/2015; E.2016/13, K.2016/127, 22/6/2016, § 18; Mehmet Akdoğan ve diğerleri [1. B.], B. No: 2013/817, 19/12/2013, § 38).

54. Mülkiyet hakkına yapılan bir müdahalenin Anayasa'nın 13. ve 35. maddelerine göre ölçülü olabilmesi için her şeyden önce bu tedbirin öngörülen kamu yararı amacını gerçekleştirmeye elverişli olması zorunludur. Diğer taraftan müdahalede bulunulurken takip edilen kamu yararı amacını gerçekleştirmeye en uygun aracın seçilmesi gerekmektedir. Bu alanda hangi araçların tercih edileceği ise öncelikli olarak daha isabetli karar verebilecek konumda olan ilgili kamu makamlarının yetkisindedir. Bu nedenle hangi aracın tercih edileceğinin belirlenmesi hususunda idarelerin belli ölçüde takdir yetkisi bulunmaktadır. Ne var ki seçilen aracın gerekliliğine ilişkin olarak idarelerin sahip olduğu takdir yetkisi sınırsız değildir. Tercih edilen aracın müdahaleyi ulaşılmak istenen amaca nazaran bariz bir biçimde ağırlaştırması durumunda Anayasa Mahkemesince müdahalenin gerekli olmadığı sonucuna ulaşılması mümkündür. Ancak Anayasa Mahkemesinin bu kapsamda yapacağı denetim, seçilen aracın isabet derecesine yönelik olmayıp hak ve özgürlükler üzerinde oluşturduğu müdahalenin ağırlığına dönüktür (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Hamdi Akın İpek [2. B.], B. No: 2015/17763, 24/5/2018, § 108; Hanife Ensaroğlu [1. B.], B. No: 2014/14195, 20/9/2017, § 67).

55. Diğer taraftan hukuk devletinde; ceza ve ceza yerine geçen güvenlik tedbirlerine ilişkin kurallar Anayasa'ya aykırı olmamak üzere ülkenin sosyal, kültürel yapısı, ahlaki değerleri ve ekonomik hayatın gereksinimlerini gözönüne alan suç politikasına göre belirlenir. Kanun koyucu, izlediği suç politikası gereği bazı fiilleri ceza hukuku alanından çıkarabileceği gibi korudukları hukuki yararları ve neden olduğu sonuçları esas alarak birtakım suçları farklı yaptırımlara da tabi kılabilir. Kanun koyucunun bu konudaki tercih ve takdirinin yerindeliğinin incelenmesi, anayasal denetimin kapsamı dışında kalmaktadır (AYM, E.2017/170, K.2018/77, 5/7/2018).

56. Bununla birlikte orantılılık ilkesi gereği kişilerin mülkiyet hakkının sınırlandırılması hâlinde elde edilmek istenen kamu yararı ile bireyin hakları arasında adil bir dengenin kurulması gerekmektedir. Bu adil denge, başvurucunun şahsi olarak aşırı bir yüke katlandığının tespit edilmesi durumunda bozulmuş olacaktır. Müdahalenin orantılılığını değerlendirirken Anayasa Mahkemesi; bir taraftan ulaşılmak istenen meşru amacın önemini, diğer taraftan da müdahalenin niteliğini, başvurucunun ve kamu otoritelerinin davranışlarını gözönünde bulundurarak başvurucuya yüklenen külfeti dikkate alacaktır (bazı değişikliklerle birlikte bkz. Arif Güven [2. B.], B. No: 2014/13966, 15/2/2017, §§ 58, 60).

57. Anayasa'nın 35. maddesi usule ilişkin açık bir güvenceden söz etmemektedir. Bununla birlikte mülkiyet hakkının gerçek anlamda korunabilmesi bakımından bu madde, Anayasa Mahkemesinin çeşitli kararlarında da ifade edildiği üzere mülk sahibine müdahalenin kanun dışı veya keyfî ya da makul olmayan şekilde uygulandığına ilişkin savunma ve itirazlarını sorumlu makamlar önünde etkin bir biçimde ortaya koyabilme olanağının tanınması güvencesini kapsamaktadır. Bu değerlendirme ise uygulanan sürecin bütününe bakılarak yapılmalıdır (Züliye Öztürk [1. B.], B. No: 2014/1734, 14/9/2017, § 64; Bekir Yazıcı [GK], B. No: 2013/3044, 17/12/2015, § 71).

 (b) İlkelerin Olaya Uygulanması

58. Başvurucu, atık yağları geri dönüştürerek tekrar ekonomiye kazandırılmasını sağladığını, yüksek miktarda para cezasından sorumlu tutulmasının iflasa sürüklenmesine neden olacağını belirtmiş; başvuru formunda genel olarak sorumlu tutulduğu bedelin yüksek oluşundan yakınmış ancak yargılama sürecinin aksine bireysel başvuru aşamasında çevreye zarar verdiği belirtilen eylemi gerçekleştirmediğini ileri sürmemiş, formda bu konuda bir şikâyette bulunmamıştır.

59. Öncelikle başvurucuya idari para cezası kararına karşı iddia ve savunmalarını etkin bir biçimde ortaya koyabilme olanağının tanınıp tanınmadığı değerlendirilmelidir. Yargılama aşamasında kendisini avukat ile temsil ettiren başvurucunun önce idare mahkemesinde dava açtığı, davanın reddine ilişkin karara karşı da istinaf ve temyiz kanun yollarına başvurduğu, kendisine söz konusu idari yaptırım kararına karşı iddia ve savunmalarını etkin bir biçimde ortaya koyabilme olanağının tanındığı anlaşılmaktadır.

60. Başvurucu Şirket idari para cezası miktarının yüksek olması nedeniyle cezanın ölçüsüzlüğünden yakınmaktadır.

61. 2872 sayılı Kanun'un 20. maddesinin (v) bendinde çevrenin kirletilmesi nedeniyle uygulanacak para cezasının alt ve üst sınırları belirlenmiş, idareye bu konuda bir takdir yetkisi verilmiştir. İdare, takdir yetkisini kullanarak para cezasının miktarının belirlenmesinde alt sınırdan uzaklaşmak zorunda kaldığını belirtmiş; alt sınırdan uzaklaşmasına gerekçe olarak Kızılca Deresi'ne atılan kimyasal atık nedeniyle oluşan kötü kokudan dolayı Niğde'de Valilik, BİMER ve CİMER'e çok sayıda müracaat olmasını, bazı vatandaşların sağlık kuruluşlarına başvurarak tedavi olmak zorunda kalmalarını göstermiştir. İdare 5326 sayılı Kanun'un ilgili maddesinde belirtilen "işlenen kabahatin haksızlık içeriği ile failin kusuru" unsurlarının takdir yetkisi çerçevesinde değerlendirildiğini belirtmiştir.

62. Anayasa'nın 56. maddesinin birinci fıkrası ise "Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir." denilmek suretiyle toplumun temiz ve düzenli bir çevrede yaşama hakkını güvence altına almıştır. Ayrıca aynı maddenin ikinci fıkrasında "...çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir." şeklindeki düzenlemeyle de devlete ve bireylere çevrenin korunmasına ilişkin bazı ödevler yüklemiştir. Bu çerçevede düzenli ve sağlıklı bir çevrede yaşanmasına ilişkin olarak kamu otoritelerinin aldığı tedbirler toplumun sağlığını korumak, dolayısıyla kamu düzenini sağlamak için bir zorunluluktur.

63. Nitekim kanun koyucu çevre kirliliğinin önlenmesi amacıyla 2872 sayılı Kanun'un 28. maddesinde, çevreyi kirletenlerin kusur şartı olmaksızın sorumlu tutulacağını düzenlemiş; aynı Kanun'un 20. maddesinde çevreyi kirletme eylemi idari para cezası yaptırımına tabi tutulmuştur. Somut olayda da başvurucu Şirket aleyhine idari para cezası tesis edilmesiyle çevre kirliliğinin engellenmesi amaçlanmaktadır.Çevrenin korunmasının toplum açısından arz ettiği önem gözönüne alındığında çevrenin kasten kirletilmesinin idari yaptırıma bağlanması gerekliliği kuşkusuzdur. Bunun yanında devletin idari yaptırım düzenlenmesi ve uygulanması alanında geniş bir takdir yetkisinin olduğu da dikkate alınmalıdır. Ayrıca idari yaptırım kararı verilmesine yol açan fiilin başvurucunun kusurundan kaynaklandığı, somut olayda kamu makamlarının özensiz bir tutum veya davranışının ise söz konusu olmadığı da gözetilmelidir. Her ne kadar başvurucu Şirket, idari para cezası miktarının Şirket üzerinde yıkıcı etkisi olduğundansöz etmişse de ileri sürdüğü verilerin tek başına ekonomik durumunda idari para cezasının nasıl bir etkiye yol açtığını belirlemeye yeterli olmadığı, ölçülülük karşılaştırması yapmaya elverişli bir bilgi veya belge sunmadığı anlaşılmaktadır.

64. Bu durumda başvurucunun mülkiyet hakkına yapılan müdahalenin içerdiği kamu yararı amacı ile karşılaştırıldığında başvurucunun mülkiyet hakkı ile kamu yararı arasında olması gereken adil dengenin bozulmadığı ve müdahalenin ölçülü olduğu sonucuna varılmıştır.

65. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.

VI. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. 1. Aynı fiil nedeniyle yeniden yargılanmama veya cezalandırmama ilkesinin ihlal edildiğine ilişkin iddianın konu bakımından yetkisizlik nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

2. Mülkiyet hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa'nın 35. maddesinde güvence altına alınan mülkiyet hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,

C. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA,

D. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 17/9/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal Olmadığı)
Künye
(Özbak Geri Dönüşüm Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti. (2) [2. B.], B. No: 2020/39066, 17/9/2025, § …)
   
Başvuru Adı ÖZBAK GERİ DÖNÜŞÜM SANAYİ VE TİCARET LTD. ŞTİ. (2)
Başvuru No 2020/39066
Başvuru Tarihi 21/12/2020
Karar Tarihi 17/9/2025

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, idari para cezası verilmesine bağlı olarak aynı fiil nedeniyle yeniden yargılanmama veya cezalandırmama ilkesi ile mülkiyet hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Suç İsnadı) Aynı suçtan dolayı iki kez yargılanmama ve cezalandırılmama hakkı (ceza) Konu Bakımından Yetkisizlik
Mülkiyet hakkı Para Cezası İhlal Olmadığı

IV. İLGİLİ HUKUK



Mevzuat Türü Mevzuat Tarihi/Numarası - İsmi Madde Numarası
Anayasa 2872 Çevre Kanunu 1
8
20
27
Kanun 5326 Kabahatler Kanunu 3
15
17
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi