TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
FIRAT BULUT BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2020/39653)
Karar Tarihi: 16/5/2024
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Selahaddin MENTEŞ
İrfan FİDAN
Yılmaz AKÇİL
Raportör
Mehmet Yavuz YAŞAR
Başvurucu
Fırat BULUT
Vekili
Av. Mahmut VEFA
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, idari işlemin iptaline yönelik yargı kararının uygulanmaması nedeniyle kararın icrası hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
A. Bireysel Başvurudan Önceki Süreç
2. Başvurucunun babası olan F.B. 1994 yılında Diyarbakır ili, Lice ilçesi, Kaniya Sipi mevkiinde güvenlik kuvvetlerince gözaltına alınmış olup bu tarihten sonra kendisinden haber alınamamıştır. Başvurucunun ailesine bu olay sebebiyle 17/7/2004 tarihli ve 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun kapsamına giren maddi zararlarının karşılanması amacıyla 23/6/2016 tarihli Diyarbakır Valiliği Zarar Tespit Komisyonu kararı ile 32.640,65-TL tazminat ödenmiştir. Bu karar çerçevesinde hazırlanan sulhname başvurucu ve ailesi tarafından imzalanmıştır.
3. Başvurucu daha sonra Diyarbakır Valiliğinden, babasının vefatı nedeniyle 12/4/1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun ek 1. maddesi uyarınca istihdam talebinde bulunmuştur. Yapılan başvuru Diyarbakır Valiliği Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü tarafından yapılan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması bilgileri gerekçe gösterilerek 27/6/2018 tarihli işlemle reddedilmiştir.
4. Başvurucu hiçbir terör örgütü ile ilgisinin bulunmadığını ve hakkında herhangi bir adli soruşturma da olmadığını belirterek Valilik işleminin iptali talebiyle dava açmıştır. Diyarbakır 3. İdare Mahkemesinde (İdare Mahkemesi) görülen davada 15/3/2019 tarihli kararla işlemin iptaline hükmedilmiştir. Kararın gerekçesinde, yapılan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırmasında devletin güvenliğini tehlikeye düşürebilecek yasa dışı ideolojik bir görüşü benimsediği veya kurumun güvenliğini ihlal edebilecek tutum ve davranışlar içerisinde bulunduğunu ortaya koyan hukuken kabul edilebilir somut bir tespite yer verilmediği belirtilmiştir. Buna göre başvurucu hakkında sadece istihbari mahiyette bilgilerin gönderildiği, bu bilgilerin somut delillerce desteklenmediği sürece adli veya idari işlemlere dayanak teşkil etmeyeceği vurgulanmış ve başvurucunun 3713 sayılı Kanun'un ek 1. maddesi uyarınca istihdam talebinin reddine yönelik tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
5. Karara karşı Diyarbakır Valiliğince yapılan istinaf talebi Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesinin 30/6/2021 tarihli kararıyla reddedilmiş ve karar kesinleşmiştir.
B. Bireysel Başvuru Süreci
6. İdare Mahkemesinin anılan kararı üzerine başvurucu 3713 sayılı Kanun'un ek 1. maddesi kapsamında Devlet Personel Başkanlığınca 19/9/2019 tarihinde yapılan atama kurası sonuçlarına göre Diyarbakır Adliyesine memur olarak yerleştirilmiştir. Ancak başvurucunun atanması, Adalet Bakanlığı Memur Sınav, Atama ve Nakil Yönetmeliği'nin "Özel Şartlar" başlıklı 6. maddesinde öngörülen arşiv araştırması olumlu olmak şartını taşımadığı gerekçesiyle Adalet Bakanlığı (İdare) Personel Genel Müdürlüğünün 19/12/2019 tarihli işlemiyle uygun görülmemiştir.
7. Başvurucu, İdare işleminin iptali ve dava konusu işlem nedeniyle mahrum kaldığı özlük ve parasal haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi talebiyle 22/1/2020 tarihinde dava açmıştır. Dava dilekçesinde, hakkında açılan herhangi bir soruşturma ya da kovuşturma bulunmadığını belirtmiştir. Ayrıca adli sicil kaydının bulunmadığını da eklemiştir. Güvenlik soruşturmasının olumsuz olarak sonuçlanmasına yol açacak herhangi bir durum olmamasına rağmen haksız ve hukuka aykırı bir şekilde atamasının gerçekleştirilmemesinden yakınmıştır.
8. Ankara 9. İdare Mahkemesi (Mahkeme) 11/11/2020 tarihli kararıyla dava konusu işlemin iptaline, işlem nedeniyle mahrum kalınan parasal hakların ödenmesine yönelik talep hakkında ise karar verilmesine yer olmadığına hükmetmiştir. Kararda, dava konusu işlemin 26/10/1994 tarihli ve 4045 sayılı Güvenlik Soruşturması, Bazı Nedenlerle Görevlerine Son Verilen Kamu Personeli ile Kamu Görevine Alınmayanların Haklarının Geri Verilmesine İlişkin Kanun hükmüne dayanılarak tesis edildiği belirtilerek Anayasa Mahkemesinin 19/2/2020 tarihli ve E.2018/163, K.2020/13 sayılı kararı ile anılan düzenlemenin iptal edilmesi nedeniyle bu düzenlemeye dayanılarak tesis edilen işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı belirtilmiştir. Mahkeme ayrıca, dava konusu işlemin iptali ile başvurucunun doğrudan atanması sonucunun doğmayacağını, başvurucunun durumunun davalı idarece makul bir süre içinde yeniden değerlendirmeye tabi tutulabileceğini ve bu değerlendirmenin sonucunda başvurucunun uyuşmazlığa konu kamu görevine atanıp atanamayacağına ilişkin yeniden bir işlem tesis edilebileceğini belirterek dava konusu işlem nedeniyle mahrum kalınan parasal hakların yasal faiziyle birlikte ödenmesine yönelik talep hakkında bu aşamada karar verilmesine imkân bulunmadığının altını çizmiştir.
9. Karara karşı İdare tarafından yapılan istinaf talebi Ankara Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesinin 8/9/2021 tarihli kararıyla reddedilmiş ve karar kesinleşmiştir.
10. İdare, anılan Mahkeme kararı üzerine 4/12/2020 tarihli işlemle, kararın uygulanması için Atama İşlemleri Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanun Teklifinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde yasalaşmasına kadar bekleneceğini belirtmiştir.
11. İdarenin belirtilen kararının başvurucuya 8/12/2020 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine başvurucu yargı kararlarının uygulanmadığı iddiasıyla 16/12/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
12. Komisyonca başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
C. Bireysel Başvurudan Sonraki Süreç
13. 7/4/2021 tarihli ve 7315 sayılı Güvenlik Soruşturması ve Arşiv Araştırması Kanunu 17/4/2021 tarihli ve 31457 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmiş ve 26/10/1994 tarihli ve 4045 sayılı Güvenlik Soruşturması, Bazı Nedenlerle Görevlerine Son Verilen Kamu Personeli ile Kamu Görevine Alınmayanların Haklarının Geri Verilmesine ve 1402 Numaralı Sıkıyönetim Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun'u yürürlükten kaldırmıştır. 7315 sayılı Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten itibaren kişilerin güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması bu Kanun kapsamında yapılmaktadır.
14. Mahkeme kararı gereğince İdare tarafından başvurucunun durumu 7315 sayılı Kanun'a göre yeniden değerlendirilmiş ve 21/12/2021 tarihli işlemle güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması sonucunun olumsuz olması nedeniyle atanması uygun görülmemiştir.
15. Başvurucunun, yeniden yapılan değerlendirme üzerine tesis edilen bu işlemin iptali talebiyle açtığı dava Ankara 15. İdare Mahkemesince 20/4/2022 tarihli kararla reddedilmiştir. Kararın gerekçesinde, 7315 sayılı Kanun kapsamında yapılan inceleme ile başvurucunun PKK/KCK terör örgütü adına kırsal alanda silahlı faaliyet yürüten örgüt mensuplarına bağlı olarak kurye/işbirlikçilik faaliyetinde bulunduğunun tespit edildiğinin altı çizilmiştir. Ayrıca İdarenin kişinin "Görevin gerektirdiği niteliklerle ilgili kolluk kuvvetleri ve istihbarat ünitelerindeki olgusal verilerinin" ve "Terör örgütleri veya suç işlemek amacıyla kurulan örgütlerle eylem birliği, irtibat ve iltisak içinde olup olmadığının" değerlendirilmesinde takdir yetkisinin bulunduğu vurgulanmıştır. Gerekçede son olarak, başvurucu ve ailesi hakkındaki bilgiler gözönüne alındığında PKK/KCK terör örgütüyle irtibat veya iltisakının bulunduğu belirtilerek dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
16. Başvurucu tarafından karara karşı yapılan istinaf talebi, Ankara Bölge İdare Mahkemesi 1. İdari Dava Dairesinin 19/10/2022 tarihli kararıyla reddedilmiş ve karar kesinleşmiştir. Kesinleşmiş bu karara karşı başvurucu tarafından Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunulmamıştır.
II. DEĞERLENDİRME
17. Başvurucu; lehine olan yargı kararının idare tarafından uygulanmadığını, hukuk devletinde yargı kararlarının uygulandığında anlam kazanacağını, bu nedenle yargı kararının icra edilmemesi sonucu haklarının ve çalışma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmektedir.
18. Anayasa Mahkemesi olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Başvurucunun yukarıda yer verilen şikâyetlerinin niteliği gözetildiğinde ihlal iddiaları adil yargılanma hakkı kapsamındaki kararın icrası hakkı yönünden incelenmiştir.
19. 30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 48. maddesinin (2) numaralı fıkrasında açıkça dayanaktan yoksun başvuruların Anayasa Mahkemesince kabul edilemezliğine karar verilebileceği belirtilmiştir. Bu bağlamda başvurucunun ihlal iddialarını temellendiremediği, temel haklara yönelik bir müdahalenin olmadığı veya müdahalenin meşru olduğu açık olan başvurular ile karmaşık veya zorlama şikâyetlerden ibaret başvurular açıkça dayanaktan yoksun kabul edilebilir (Hikmet Balabanoğlu, B. No: 2012/1334, 17/9/2013, § 24).
20. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında; herkesin yargı organlarına davacı veya davalı olarak başvurabilme ve bunun doğal sonucu olarak da iddia, savunma ve adil yargılanma hakkı güvence altına alınmıştır. Anılan maddeyle güvence altına alınan adil yargılanma hakkı, kendisi bir temel hak niteliği taşımasının ötesinde diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir. Bu bağlamda Anayasa'nın yasama ve yürütme organları ile idarenin mahkeme kararlarına uyma zorunluluğunu ve mahkeme kararlarının değiştirilemeyeceği ile uygulanmasının geciktirilemeyeceğini ifade eden 138. maddesinin de adil yargılanma hakkının kapsamının belirlenmesinde gözetilmesi gerektiği açıktır (Arman Mazman, B. No: 2013/1752, 26/6/2014, § 57).
21. Anayasa’nın 36. maddesinde ifade edilen hak arama özgürlüğü ve adil yargılanma hakkı, sadece yargı mercileri önünde davacı ve davalı olarak iddia ve savunmada bulunma hakkını değil yargılama sonunda hakkı olanı elde etmeyi de kapsayan bir haktır (AYM, E.2009/27, K.2010/9, 14/1/2010).
22. Kararın icrası hakkı; mahkemeye erişim hakkı ve karar hakkı ile birlikte adil yargılanma hakkının güvencelerinden olan mahkeme hakkının bir unsurunu oluşturmaktadır. (Filiz Fırat, B. No: 2014/10305, 5/12/2017, § 29). Mahkeme kararlarının uygulanması yargılamanın dışında olmakla birlikte onu tamamlayan ve yargılamanın sonuç doğurmasını sağlayan bir unsurdur. Karar uygulanmazsa yargılamanın da bir anlamı olmayacaktır. Bu nedenle yargı kararlarının uygulanması mahkeme hakkı kapsamında değerlendirilmektedir. Buna göre yargılama sonucunda mahkemenin bir karar vermiş olması yeterli değildir, ayrıca bu kararın etkili bir şekilde uygulanması da gerekir. Hukuk sisteminde, nihai mahkeme kararlarını taraflardan birinin aleyhine sonuç doğuracak şekilde uygulanamaz hâle getiren düzenlemeler bulunması veya mahkeme kararlarının icrasının herhangi bir şekilde engellenmesi hâllerinde mahkeme hakkı da anlamını yitirecektir (benzer yöndeki değerlendirmeler için Ahmet Yıldırım, B. No: 2012/144, 2/10/2013, § 28).
23. Kural olarak mahkeme kararlarının uygulanması, ilam zamanaşımı dolmadığı sürece her zaman talep edilebilir. Bu yöndeki bir talebe rağmen mahkeme kararı uygulanmamışsa olumsuz kamu gücü işleminden kaynaklanan bir süregelen ihlalden söz edilebilir. Bu durumda başvurucu, mahkeme kararının uygulanması talebini müteakiben makul bir süre bekledikten sonra Anayasa Mahkemesine bireysel başvuruda bulunabilir. Başvurucunun talebinden vazgeçtiği ya da takipsiz bıraktığı anlaşılmadıkça bu tür başvuruların süresinde yapıldığını kabul etmek gerekir (Ahmet Yıldırım, § 29).
24. Somut başvuruda başvurucunun iptal kararı sonrası talebinin reddedildiğini öğrenmesinin ardından yaptığı bireysel başvurunun süresinde olduğu kabul edilmiştir.
25. Olayda, ilk Mahkeme hükmü üzerine karar uygulanmış ve başvurucu Adalet Bakanlığına memur kadrosuyla yerleştirilmiş ancak daha sonra kurum tarafından özel şartlar kapsamında yeniden güvenlik soruşturması yapılmış ve olumsuz sonuçlanması üzerine yeniden dava açılmıştır.
26. Kararın icrası hakkının ihlal edildiği iddiasına konu edilen hükmün uygulanıp uygulanmadığının anlaşılabilmesi için hükmün içeriğinin saptanması gerekir. Bu bağlamda hükmün gerekçesinde yer alan hukuki değerlendirmenin belirleyici olacağı izahtan varestedir. Somut olayda uygulanmadığı ileri sürülen Mahkemenin 11/11/2020 tarihli iptal kararının gerekçesinde öz olarak dava konusu işlemin dayanağı yasa kuralının Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi nedeniyle dava konusu işlemin iptali yönünde verilen kararın davacının hiçbir işleme gerek olmadan doğrudan kamu görevine atanması sonucunu doğurmayacağı, yeterli güvenceleri sağlayacak yeni bir yasal düzenleme yapılması durumuna göre davacının durumunun davalı idarece makul bir süre içinde yeniden değerlendirmeye tabi tutularak, bu değerlendirmenin sonucunda davacının uyuşmazlığa konu kamu görevine atanıp atanamayacağına ilişkin yeniden bir işlem tesis edileceği ifade edilmektedir. Başka bir ifadeyle anılan iptal kararı, Anayasa Mahkemesi kararı ile Anayasa'ya aykırı bulunarak iptal edilen 4045 sayılı Kanun'un 1. maddesinin 2. fıkrasına dayanılarak tesis edilen dava konusu işlemin hukuka aykırılığını tespit etmektedir. Bununla birlikte iptal kararı güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlandırılmasına neden olan olguya dair bir irdeleme, esasa dair bir değerlendirme içermemektedir.
27. Bu hâle göre idari işlemi, tesis edilmesine ilişkin usuli süreç yönünden hukuka aykırı bularak iptal eden hükmün idareye ilk tesis edildiği andan itibaren işlemin hukuki varlığını ortadan kaldırmak yönünde bir yükümlülük yüklediği açık ise de idarenin yargı kararında belirtilen usule ilişkin eksiklikleri gidererek aynı içerikte yeni bir işlem tesis etmesi mümkündür. Nitekim somut vakada idarenin, iptal kararına istinaden yeni bir Değerlendirme Komisyonu teşkil ederek 21/12/2021 tarihinde; başvurucunun güvenlik soruşturmasının olumsuz sonuçlandığına yönelik, yargı denetimine açık yeni bir idari işlem tesis ettiği dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.
28. Somut olayda başvurucunun, hakkındaki ilk iptal kararına konu güvenlik soruşturmasının dayanağı olan Kanun hükmünün Anayasa Mahkemesince iptal edildiğinden atanma süreci kapsamında yeni Kanun kapsamındaki kriterlere göre yeniden değerlendirmeye tabi tutulduğu ve bu kapsamda bir sonuca ulaşıldığı görülmüştür.
29. Bu itibarla Mahkeme tarafından verilen iptal kararının uygulanmadığından söz edilemeyeceğinden kararın icrası hakkına yönelik bir ihlalin olmadığının açık olduğu sonucuna varılmıştır.
30. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adil yargılanma hakkı kapsamındaki kararın icrası hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 16/5/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.