TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
ABDÜLKADİR KÖKEN BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2020/4257)
Karar Tarihi: 13/12/2023
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Muammer TOPAL
Selahaddin MENTEŞ
İrfan FİDAN
Muhterem İNCE
Raportör
Hüseyin Ozan ADIYAMAN
Başvurucu
Abdülkadir KÖKEN
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru; gözaltında tutulma süresince fiziksel, sözlü ve psikolojik şiddet niteliğinde eylemlere maruz kalınması, bu iddialar hakkında etkili soruşturma yürütülmemesi ve gözaltında tutma şartlarının yetersizliği nedeniyle kötü muamele yasağının ve gözaltı süresinin keyfî olarak uzatılması nedeniyle kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2. Başvurucu, silahlı terör örgütü (FETÖ) üyeliği isnadıyla hakkında yürütülen soruşturma kapsamında 1/8/2016 tarihinde gözaltına alınmıştır. Yirmi iki gün gözaltında kalan başvurucunun 22/8/2016 tarihinde anılan suçtan tutuklanmasına karar verilmiştir. Yargılama sonunda başvurucunun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan mahkûmiyetine hükmedilmiş ve bu hüküm temyiz incelemesinden geçerek kesinleşmiştir.
3. Başvurucu 22/8/2016 tarihli sorgusunda, ayrıntılı bir açıklama yapmaksızın gözaltında fiziksel şiddet gördüğünü ve buna ilişkin sağlık raporu düzenlenmediğini beyan etmiştir.
4. Başvurucu 27/8/2018 tarihli dilekçeyle gözaltında kaldığı sürede kolluk görevlilerinin kötü muamele niteliğindeki eylemlerine maruz kaldığını ileri sürerek Zonguldak Cumhuriyet Başsavcılığına (Başsavcılık) suç duyurusunda bulunmuştur. Dilekçede başvurucu, belli bir şekilde ifade vermesi için kolluk görevlilerinin kendisine baskı yaptığını, bu kapsamda hakaret ve tehdit içeren söylemlerde bulundukları gibi tekme ve yumruklar ile vurduklarını ileri sürmüştür. Başvurucu ayrıca yirmi iki gün gözaltında kaldığına vurgu yaparak yaralarının iyileşmesinden sonra adli rapor aldırıldığından darp izlerinin tespit edilemediğini belirtmiştir. Şikâyet dilekçesinde başvurucunun gözaltında bulunduğu sürede iki kez fiziksel şiddet gördüğü, bunlardan ilkinin gözaltının ikinci günü, diğerinin de bundan sonraki bir gün gerçekleştiği açıklanmıştır.
5. Başvurucunun dilekçesi üzerine Başsavcılıkça soruşturma başlatılmıştır. Başsavcılık, soruşturma kapsamında başvurucunun gözaltına girişi ve çıkışı ile tutuklama kararına göre ceza infaz kurumuna girişi sırasında düzenlenen adli raporlara ulaşmıştır. Ayrıca 22/8/2016 tarihinde gözaltından çıkış ve ceza infaz kurumuna giriş sırasında başvurucunun vücudunda darp ve cebir izi bulunmadığını tespit eden doktorların tanık sıfatıyla ifadeleri tespit edilmiştir.
6. Başvurucu hakkında düzenlenen sağlık raporlarında herhangi bir darp izi tespit edilmemiştir. Ayrıca 22/8/2016 tarihli sağlık raporlarını düzenleyen doktorlar da başvurucunun detaylı muayenesinin yapıldığını, darp ve cebir izine rastlanmadığını beyan etmiştir.
7. Soruşturma kapsamında başvurucunun yirmi iki gün gözaltına kaldığı dikkate alınarak sağlıklı bir kişinin herhangi bir cisim kullanılmaksızın fiziksel şiddete maruz kalması hâlinde, vücudunda meydana gelen yaraların gözle görülemeyecek şekilde ne kadar sürede iyileşeceğinin değerlendirilmesi için Zonguldak Adli Tıp Şube Müdürlüğüne (Adli Tıp Kurumu) müzekkere yazılmıştır. Adli Tıp Kurumu 27/6/2019 tarihli yazısında özetle yetişkin ve sağlıklı bir bireyde çıplak elle meydana getirilen travma sonucu oluşan cilt lezyonlarının gözle görülemeyecek şekilde kaybolması için gereken sürenin travmanın şiddeti ve uygulandığı vücut bölgesine bağlı olarak değişmekle birlikte üç haftayı bulabileceğini bildirmiştir.
8. Soruşturma sonunda özetle; düzenlenen sağlık raporlarında fiziksel şiddet uygulandığına dair herhangi bir bulguya rastlanmadığına, saklanma süresinin dolmasından sonra şikâyette bulunulması nedeniyle kamera kayıtlarının silindiğine, olayı gören tanığın bulunmadığına vurgu yapılarak başvurucunun soyut iddiası dışında bir delil bulunmadığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiştir. Başvurucunun karara yönelik itirazı da sulh ceza hâkimliği tarafından reddedilmiştir.
9. Başvurucu, nihai kararı 30/12/2019 tarihinde tebellüğ etmesinin ardından 22/1/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
10. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
II. DEĞERLENDİRME
11. Ödeme gücünden yoksun olduğu anlaşılan başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir.
A. Kötü Muamele Yasağının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
12. Başvurucu;
i. Yirmi iki gün boyunca gözaltına kaldığını, gözaltında tutulmaya başlandığı ikinci ve üçüncü günde kolluk görevlilerinin kendisini darbettiklerini, tehdit ve hakaret niteliğinde söylemlerde bulunduklarını, gözaltında kaldığı süre boyunca müdafi olmaksızın belirli bir şekilde ifade vermeye zorlandığını,
ii. Gözaltında bulunduğu süreçte muayene edilmediğini ve hakkında rapor düzenlenmediğini,
iii. Gözaltının sona ermesi sebebiyle düzenlenen sağlık raporunda vücudunda oluşan yaralanmalara yer verilmediğini,
iv. Sorgu ve yargılamada gözaltında kolluk görevlilerinin kötü muamele niteliğinde eylemlerde bulunduklarını belirtmesine rağmen herhangi bir araştırma yapılmadığını,
v. Olaya ilişkin etkili bir ceza soruşturması yürütülmediğini ileri sürmüştür.
13. Konuya ilişkin insan hakları yargısı içtihadını sunan Adalet Bakanlığı (Bakanlık), adli makamların tespitinden ve ulaştığı sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir neden bulunmadığını beyan etmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
14. Başvurunun bu kısmı kötü muamele yasağı kapsamında incelenmiştir.
15. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan maddi ve manevi varlığı koruma ve geliştirme hakkına saygı gösterme yükümlülüğü öncelikle negatif yükümlülük olarak kamu otoritelerinin kişilerin fiziksel ve ruhsal olarak zarar görmelerine neden olmamalarını gerektirdiği gibi ayrıca pozitif yükümlülük olarak devlete kişilerin işkenceye veya eziyete ya da insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir ceza veya muameleye maruz bırakılmalarını engelleyecek tedbirler alma ödevi yüklemektedir. Devletin kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı kapsamında sahip olduğu pozitif yükümlülüğün usule ilişkin boyutu çerçevesinde bireyin bir devlet görevlisi tarafından hukuka aykırı olarak ve Anayasa’nın 17. maddesini ihlal eder biçimde bir muameleye tabi tutulduğuna ilişkin savunulabilir bir iddiasının bulunması hâlinde olay hakkında etkili bir soruşturmanın yürütülmesi gerekmektedir (Cezmi Demir ve diğerleri, B. No: 2013/293, 17/7/2014, Ali Rıza Özer ve diğerleri [GK], B. No: 2013/3924, 6/1/2015). Diğer taraftan kötü muameleye maruz kalması nedeniyle mağdur olduğunu ileri süren kişilerin kötü muamele yasağı kapsamına giren ağırlıkta bir muamele görmüş olabileceklerini gösteren emareleri ve delilleri sunmaları gerektiğini belirtmek gerekir. Bu kapsamda mağdur olduğunu ileri süren kişilerin olgulara dayanmayan yetersiz açıklamaları, iddialarının delillerle desteklenmemesi hatta kimi zaman delillerin uyumsuzluğu, kötü muamelenin yapıldığı yer, zaman ve diğer konulardaki çelişkili ifadeleri gibi hususlar kötü muamelenin gerçekliğini şüpheye düşürür. Bu durumda iddiaların savunabilir olduğundan, dolayısıyla bu iddialara ilişkin derhâl resmî bir soruşturma başlatılması gerekliliğinden söz edilemeyecektir. Bu gibi durumlar -iddiaların güçlü bir dayanak ile birlikte yetkili merciler nezdinde dile getirilmemesi- söz konusu olduğunda mağdur olduğunu ileri süren kişilerin etkili bir soruşturma yürütülmesine ilişkin meşru (haklı) bir beklentiye girebileceklerinin söylenebilmesi de mümkün değildir (Beyza Metin, B. No: 2014/19426, 12/12/2018).
16. Somut olayda başvurucu, silahlı terör örgütüne üye olma suçu şüphesi ile gözaltına alınmıştır. Başvurucu, kendisine fiziksel şiddet uygulandığını ve bu kapsamda yaralandığını ileri sürmekte ise de gözaltının sona erdiği gün düzenlenen sağlık raporlarında darp ve cebir izine rastlandığı yönünde bir bulgu elde edilmediği görülmüştür. Raporları düzenleyen doktorlar, başvurucunun detaylı muayenesinin yapıldığını ve darp ve cebir izine rastlanmadığını beyan etmiştir (bkz. § 6).
17. Bununla birlikte başvurucu, gözaltının yirmi iki gün sürmesi nedeniyle yara izlerinin kaybolduğunu ifade etmiştir. Adli Tıp Kurumu 27/6/2019 tarihli yazısında, başvurucunun anlatımına uygun şekilde ortaya çıkabilecek lezyonların iyileşme süresinin üç haftayı bulabileceğini açıklamıştır (bkz. § 7). Başvurucunun gözaltı süresince iki kez darp edildiğini iddia ettiği dikkate alındığında fiziksel şiddete bağlı olarak ortaya çıkan lezyonların gözaltından çıkış tarihinde alınan sağlık raporlarında tespit edilmesinin mümkün olduğu değerlendirilmiştir. Kaldı ki başvurucu da başvuru formunda, darbedilmesi sebebiyle oluşan yaralanmasından kalan izleri gözaltının sona ermesi nedeniyle muayenesini gerçekleştiren doktora göstermesine rağmen adli rapora işlenmediğinden yakınmıştır.
18. Dolayısıyla başvurucunun beyanına göre gözaltından çıkış muayenesi yapılırken vücudunda yaralanmaya bağlı izler bulunmaktadır. Buna karşın gözaltının sona erdiği tarihte farklı doktorlar tarafından düzenlenen iki ayrı sağlık raporunda da başvurucunun vücudunda fiziksel şiddete bağlı bir lezyonun tespit edilmediği açıklanmıştır. Raporları düzenleyen doktorlar ifadelerinde, başvurucunun detaylı muayenesinin yapıldığını, başvurucuda darp ve cebir izine rastlanmadığını beyan etmiştir.
19. Öte yandan başvurucu 22/8/2016 tarihli sorgusunda gözaltında fiziksel şiddete maruz kaldığını ifade etmişse de değerlendirme yapılabilecek somut bir olay anlatımında bulunmamıştır. Buna göre başvurucu, kötü muameleye maruz kaldığına ilişkin olarak ilk kez gözaltı hâlinin sona ermesinden 2 yıl 5 gün sonra şikâyette bulunmuştur. Dolayısıyla maruz kaldığını iddia ettiği kötü muamele yasağı ihlallerinden yaklaşık iki yıl sonra Cumhuriyet Başsavcılığına müracaat eden başvurucunun, olayların ortaya çıkarılması için üzerine düşen özen yükümlülüğünü yerine getirdiği söylenemez. Nitekim aradan geçen süre nedeniyle soruşturmada yeniden doktor raporu alınması ve güvenlik kamerası kayıtlarının temin edilmesi de mümkün olmamıştır.
20. Yukarıdaki belirlemelere göre başvurucu fiziksel şiddete uğradığı iddialarını destekleyen somut bir delil ortaya koyamamıştır. Yine dosya kapsamında başvurucunun sözlü ve psikolojik şiddet iddialarını destekleyen bir bulgu da bulunmamaktadır. Tüm bu tespitlere göre başvurucunun kötü muameleye maruz kaldığına ilişkin savunulabilir bir iddia ortaya koyamadığı sonucuna ulaşılmıştır.
21. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
B. Diğer İhlal İddiaları
22. Başvurucunun gözaltının hukuki olmadığına ilişkin iddiasının Hikmet Kopar ve diğerleri ([GK], B. No: 2014/14061, 8/4/2015, §§ 64-72) kararı doğrultusunda; gözaltında tutma şartlarının yetersizliği nedeniyle kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın Nebahat Baysal Gül (B. No: 2016/14634, 28/5/2019) kararı doğrultusunda başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. 1. Kötü muamele yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
2. Diğer ihlal iddialarının başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA 13/12/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.