logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Mehmet Selim Doğan [1.B.], B. No: 2020/22429, 13/12/2023, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

MEHMET SELİM DOĞAN BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/22429)

 

Karar Tarihi: 13/12/2023

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Muammer TOPAL

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

İrfan FİDAN

 

 

Muhterem İNCE

Raportör

:

Mücahit AYDIN

Başvurucu

:

Mehmet Selim DOĞAN

Vekili

:

Av. Tayfur GÖKTAŞ

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, tıbbi ihmal sonucu zarara uğranılması nedeniyle maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucu, soğuk algınlığı şikâyetiyle 3/1/2016 tarihinde Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Sema Yazar Semt Polikliniğine müracaat etmiştir. Muayene sonrası doktor tarafından iğne yazılmış ve sağlık görevlisince başvurucunun sol bacağına enjeksiyon yapılmıştır. Başvurucunun bacağında uyuşma başlamış, sağlık görevlileri bunun normal olduğunu ve geçeceğini söylemiştir. Uyuşukluk şiddetinin artması üzerine başvurucu ertesi gün tekrar hastaneye gitmiş ancak uyuşukluğun birkaç gün içinde geçeceği söylenmiştir. Başvurucu uyuşukluğun artması ve ayağının üzerine basamaması nedeniyle iki gün sonra tekrar hastaneye müracaat etmiş ve nöroloji kliniğine yönlendirilmiştir. Burada yapılan tetkiklerden bir sonuç alınamamış ve başvurucuya %18 oranında engelli raporu verilmiştir. Başvurucu bacağını kullanamaz duruma gelmesi üzerine özel bir tıp merkezinde bir ay boyunca fizik tedavi görmüş ancak şikâyeti geçmemiştir.

3. Başvurucu bacağını kullanamaz duruma gelmesi nedeniyle uğradığı zararların tazmin edilmesi talebiyle Sağlık Bakanlığına başvurmuş, cevap alamaması üzerine 13/6/2016 tarihinde Antalya 4. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) tam yargı davası açmıştır. Dava dilekçesinde başvurucu; daha önce bacağıyla ilgili bir sağlık sorunu yaşamadığını, soğuk algınlığı şikâyetiyle gittiği hastaneden bacağını kullanamaz durumda döndüğünü, yanlış tedavi/hizmet kusuru sonucu vücut bütünlüğünün zarar gördüğünü, çalışma gücünden yoksun kaldığını, evli ve bir çocuğu olduğunu ve kirada oturduğunu, bu yüzden büyük mağduriyet yaşadığını belirtmiştir. Hâlen tedavi olmaya çalıştığını ve tedavi masraflarını karşıladığını ancak engellilik hâlinin devam ettiğini ifade eden başvurucu, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 1.000 TL maddi, 500.000 TL manevi tazminat isteminde bulunmuştur.

4. Yargılama sürecinde Adli Tıp Kurumu (ATK) 2. İhtisas Kurulu tarafından hazırlanan 31/3/2017 tarihli raporda; enjeksiyonla uygulanan ilaçların doku içi yayılımı ile sinir hasarına neden olabileceklerinin tıbben bilindiği, enjeksiyonların tekniğine uygun şekilde yapılması durumunda dahi öngörülemeyecek ve önlenemeyecek sonuçlara yol açabildiği belirtilmiştir. Raporda başvurucuya akut tonsillit nedeniyle intramüsküler enjeksiyon yapıldığı tespit edilmiş ve mevcut durumun her türlü özene rağmen oluşabilecek herhangi bir kusur ve ihmalden kaynaklanmayan komplikasyon olarak nitelendirilmiştir. Enjeksiyonun yapılış tekniği ve uygulanan bölgenin uyumsuzluğu yönünden tıbbi bir delil de tanımlanmadığı ifade edilen raporda enjeksiyonu uygulayan sağlık görevlisine herhangi bir kusur izafe edilemeyeceği sonucuna varılmıştır.

5. Mahkeme başvurucunun itirazlarını yerinde görmeyerek anılan raporu hükme esas almış ve 26/6/2018 tarihinde davanın reddine karar vermiştir. Karar gerekçesinde; doğduğu belirtilen zararın idarenin kusurundan kaynaklandığı hususunun açık şekilde ortaya konulamadığı, dolayısıyla söz konusu zararın meydana gelmesinde idareye atfedilecek bir kusur bulunmadığı ifade edilmiştir.

6. Başvurucu, kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesi talebiyle istinaf başvurusunda bulunmuştur. Konya Bölge İdare Mahkemesi 4. İdari Dava Dairesince (Daire), Mahkeme kararının kaldırılmasına, dava konusu işlemin kısmen kaldırılmasına, davanın kısmen kabulü kısmen reddine, takdiren 50.000 TL manevi tazminatın dava tarihi olan 13/6/2016 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle başvurucuya ödenmesine karar verilmiştir. Karar gerekçesinde; başvurucunun enjeksiyon öncesi söz konusu tıbbi uygulamanın olası risk ve sonuçları hakkında bilgilendirilmediği, mevzuat uyarınca imzalı aydınlatılmış onam belgesi alma yükümlülüğünün yerine getirilmediği, bu nedenle idarenin başvurucunun maruz kaldığı manevi ve psikolojik ızdıraptan dolayı sorumluluğu olduğu ifade edilmiştir.

7. Temyiz incelemesinde, hükmedilen tazminat tutarına dava tarihinden değil idareye başvuru tarihinden itibaren faiz işletilmesi gerektiği belirtilerek Dairenin kararı 14/5/2020 tarihinde düzeltilerek onanmış ve karar kesinleşmiştir.

8. Başvurucu nihai hükmü 15/7/2020 tarihinde öğrendikten sonra 10/8/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

9. Başvurucu; soğuk algınlığı şikâyetiyle gittiği hastanede yapılan hatalı enjeksiyon sonucu engelli hâle geldiğini, bilirkişi raporunun bilimsel değil varsayımsal değerlendirmeler içerdiğini ancak bilirkişi raporuna itirazlarının kabul edilmediğini, yargılama sürecinde ileri sürdüğü iddia ve delillerin dikkate alınmadığını belirtmiştir. Engellilik hâli nedeniyle büyük üzüntü ve iş gücü kaybı yaşamasına karşın maddi tazminat talebinin reddedildiğini, manevi tazminat talebinin ise kısmen kabul edildiğini ifade eden başvurucu hukuk devleti ilkesinin, sağlıklı yaşama hakkının, adil yargılanma hakkının ve maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde, kabul edilebilirlik incelemesinde iddiaların kanun yolu şikayeti niteliğinde olup olmadığının dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir. Esasa ilişkin ise ilgili mevzuata ve Anayasa Mahkemesi içtihadına yer verilerek başvuru incelenirken Anayasa'nın, anılan mevzuat ve içtihadın yanı sıra somut olayın kendine özgü koşullarının değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Başvurucu, Bakanlığın görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

10. Başvuru maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkı kapsamında incelenmiştir.

11. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

12. Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrasında herkesin maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu belirtilmektedir. Bu kapsamda anılan Anayasa hükmü ile kişinin maddi ve manevi varlığının bütünlüğü gerek kamusal yetkilerle donatılmış kişilerin gerekse özel kişilerin müdahalelerine karşı güvence altına alınmıştır (Özkan Şen, B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 40).

13. Anayasa’nın 17. maddesinin amacı, esas olarak bireylerin maddi ve manevi varlığına karşı devlet tarafından yapılabilecek keyfî müdahalelerin önlenmesidir. Bunun yanı sıra devletin tıbbi müdahaleler nedeniyle kişilerin maddi ve manevi varlığını etkili olarak koruma ve maddi ve manevi varlığına saygı gösterme şeklinde pozitif yükümlülüğü de bulunmaktadır (Ahmet Acartürk, B. No: 2013/2084, 15/10/2015, § 49). Nitekim Anayasa’nın 56. maddesinde de belirtildiği üzere pozitif yükümlülük, sağlık alanında yürütülen faaliyetleri de kapsamaktadır (İlker Başer ve diğerleri, B. No: 2013/1943, 9/9/2015, § 44).

14. Maddi ve manevi varlığı koruma hakkı kapsamında hukuki sorumluluğu ortaya koymak için adli ve idari yargıda açılacak tazminat davalarında makul derecede dikkatli ve özenli inceleme şartının yerine getirilmesi gerekmektedir. Derece mahkemelerinin bu tür olaylara ilişkin yürüttükleri yargılamalarda Anayasa’nın 17. maddesinin gerektirdiği seviyede derinlik ve özenle bir inceleme yapıp yapmadıklarının ya da ne ölçüde yaptıklarının da Anayasa Mahkemesi tarafından değerlendirilmesi gerekmektedir. Zira derece mahkemeleri tarafından bu konuda gösterilecek hassasiyet, yürürlükteki yargı sisteminin daha sonra ortaya çıkabilecek benzer hak ihlallerinin önlenmesinde sahip olduğu önemli rolün zarar görmesine engel olacaktır (Yasin Çıldır, B. No: 2013/8147, 14/4/2016, § 57; Tevfik Gayretli, B. No: 2014/18266, 25/1/2018, § 32).

15. Diğer taraftan belirtmek gerekir ki olaylara ilişkin delillerin değerlendirilmesi öncelikle idari ve yargısal makamların ödevidir. Aynı şekilde başvuru dosyasında bulunan tıbbi bilgi ve belgelerden hareketle bilirkişilerin vardığı sonuçların doğruluğu hakkında fikir yürütmek Anayasa Mahkemesinin görevi değildir (Mehmet Çolakoğlu, B. No: 2014/15355, 21/2/2018, § 47). Ancak kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkı kapsamında yerine getirmek zorunda olduğu usul yükümlülüklerinin somut olayda yerine getirilip getirilmediğinin nesnel bir şekilde değerlendirilmesi için ilgili anayasal kurallar bağlamında derece mahkemelerinin kendilerine tanınmış takdir yetkileri çerçevesinde hareket edip etmediklerinin denetlenmesi gerekir. Bu bağlamda müdahaleyi haklı göstermek için öne sürülen gerekçelerin ilgili ve yeterli olup olmadığı incelenmelidir (Murat Atılgan, B. No: 2013/9047, 7/5/2015 § 44).

16. Bu bağlamda derece mahkemelerinin gerekçeleri, tarafların kanun yoluna başvuru imkânını etkili şekilde kullanabilmesini sağlayacak surette ayrıntılı olarak ortaya konulmalı; ulaşılan sonuçlar yeterli açıklıktaki bilimsel görüş ve raporlar gibi somut, nesnel verilere dayandırılmalıdır (Murat Atılgan, § 45).

17. Ayrıca tıbbi müdahaleden önce kişinin gerektiği şekilde bilgilendirilerek rızasının alınmaması, kişinin maddi ve manevi varlığını koruma hakkının ihlaline sebep olabilir. İstisnai hâller dışında tıbbi müdahale, ilgili kişinin ancak bilgilendirilip rızası alındıktan sonra yapılabilir. Hastaların durumun farkında olarak karar verebilmelerini sağlamak için uygulanması düşünülen tedavi ve bununla bağlantılı riskler hakkında kendilerine bilgi verilmiş olmalıdır. Bunun yanı sıra yapılan bilgilendirme ile tıbbi müdahale arasında hastanın sağlıklı bir kanaate varmasını sağlayacak kadar uygun bir zaman aralığı bırakılmış olmalıdır (Ahmet Acartürk, § 56).

18. Başvurucunun şikâyetlerinin özü, soğuk algınlığı şikâyetiyle gittiği hastanede sağlık görevlilerinin hatalı enjeksiyon uygulaması, gerekli mesleki özeni göstermemeleri ve tedavinin riskleri konusunda aydınlatılmış onamının alınmaması nedenleriyle sağlık sorunlarıyla karşı karşıya kalmasına ilişkindir.

19. Somut olaya konu tıbbi müdahaleyle ilgili olarak Mahkemece ATK'dan bilirkişi raporu talep edilmiş ve bu doğrultuda aralarında nöroloji ve ortopedi uzmanlarının da bulunduğu beş uzman hekim tarafından rapor hazırlandığı görülmüştür. Söz konusu raporun başvurucuya uygulanan tedavi ve sonrasında yaşadığı sağlık sorunlarına ilişkin belge ve raporların incelenmesi suretiyle düzenlendiği ve sonuç olarak başvurucunun yaşadığı sağlık sorunlarının herhangi bir kusur ve ihmalden kaynaklanmayan komplikasyon olduğu yönünde görüş bildirildiği anlaşılmaktadır. Mahkeme, anılan bilirkişi raporuna dayanmış ve uygulanan tedavide sağlık görevlilerine kusur atfedilemeyeceği yönünde değerlendirme yapmıştır. Hükme esas alınan raporda, tarafların iddialarının başvurucu hakkında düzenlenen tıbbi belgelerdeki bulgular ve genel tıp kuralları gözetilerek değerlendirildiği görülmektedir. Buna göre hekim kusurunun bulunduğuna ilişkin iddia yönünden yapılan yargılamada yeterli somut bulgu ve tespitlere yer verilerek başvurucunun iddialarının bu yönüyle ayrıntılı bir biçimde tartışıldığı ve karşılandığı söylenebilir.

20. Bununla birlikte başvurucunun söz konusu tıbbi müdahalenin yöntemi ve riskleri konusunda aydınlatılmadığına ve müdahale için rızasının doğru şekilde alınmadığına ilişkin iddiasının ayrıca değerlendirilmesi gerekecektir.

21. Mevzuatta hasta hakları, tıbbi işlemlerden önce kişilerin bu işlemler ve sonuçları hakkında aydınlatılması yükümlülüğü ile Sağlık Bakanlığının tıbbi hizmetler sunan kurumlar üzerindeki denetim görevi konusunda oldukça ayrıntılı ve yeterli düzenlemeler mevcuttur (Ahmet Acartürk, § 66). Ancak bu düzenlemelerin teorik olarak mevcut olması yeterli olmayıp Anayasa'nın 17. maddesindeki güvencelerin sağlanabilmesi için pratikte de etkin bir şekilde uygulanması gerekmektedir (Mehmet Çolakoğlu, § 49; Sultan Bulut ve diğerleri, B. No: 2017/37430, 20/10/2021, § 54).

22. Mevzuatta belirtildiği üzere tıbbi müdahalelerde hastanın müdahalenin yöntemine, kapsamına ve risklerine yönelik bilgilendirilmesi ve aydınlatılmış onamının alınması gerekir. Tıbbi müdahalede bulunulacak kişinin öncelikle neye rıza gösterdiğini bilmesi gerekir ki bu da ancak hastanın somut olaya uygun yeterli bilgilendirme ile diğer bir ifadeyle aydınlatılması ile mümkün olabilir. Buradan hareketle doktor ile hastası arasındaki ilişkinin güvene dayalı bir ilişki olduğu da gözetildiğinde doktorun hastaya bilgi sunma, bilgiyi anlaşılır kılma ve birlikte en doğru karara varacak şekilde süreci yönetme yükümlülüğü olduğu vurgulanmalıdır (Sultan Bulut ve diğerleri, § 55).

23. Somut olayda, başvurucunun enjeksiyon öncesi söz konusu tıbbi uygulamanın olası risk ve sonuçları hakkında bilgilendirilmediği, mevzuat uyarınca imzalı aydınlatılmış onam belgesi alma yükümlülüğünün yerine getirilmediği Dairece tespit edilmiştir. Bu nedenle idarenin başvurucunun maruz kaldığı manevi ve psikolojik ızdıraptan dolayı sorumluluğu olduğu belirtilerek toplamda 50.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmiştir. Aydınlatılmış rızanın alınmaması nedeniyle hizmet kusurunun bulunduğu derece mahkemelerinin kararlarıyla ortaya konulduğundan bu hususta herhangi bir tartışma bulunmamaktadır. Bu durumda Anayasa Mahkemesinin yapacağı inceleme, hizmet kusurunun giderilmesi amacıyla hükmedilen manevi tazminat miktarı ile maddi tazminata ilişkin talebin reddedildiği hususları dikkate alınarak başvurucuya yeterli bir giderim sağlanıp sağlanmadığı ile sınırlı olacaktır (benzer yöndeki karar için bkz. İlker Arslan, B. No: 2019/36858, 23/11/2022, §§ 41-44).

24. Dairece 50.000 TL olarak belirlenen manevi tazminat miktarı ile davanın koşulları ve başvurucunun uğradığı zararlar arasında orantısızlık bulunduğu değerlendirilmektedir. Zira 3/1/2016 tarihinde gerçekleştirilen tedavi sonrasında başvurucunun özel sağlık kuruluşunda tıbbi destek aldığı ancak tedavi olamadığı, sol bacağının engellilik hâlinin devam ettiği, iş gücü kaybına uğradığı, sağlık durumunun günlük yaşantısına önemli derecede etki ettiği ve bu hususlar gözetildiğinde hükmedilen manevi tazminat miktarının düşük olduğu görülmektedir. Söz konusu miktar Anayasa Mahkemesinin benzer davalarda belirlediği tazminat miktarına göre de düşüktür.

25. Öte yandan açıkça tespit edilen hizmet kusuruna rağmen Daire tarafından maddi tazminat talebi yönünden bir değerlendirme yapılmadığı görülmektedir. İlgili ve yeterli bir gerekçe ortaya koyulmaksızın maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi başvurucunun zararlarının yeterli şekilde tazmin edilememesine neden olmuştur. Gerek takdir edilen manevi tazminat miktarının düşük olduğu gerekse maddi tazminat talebinin tartışılmaksızın reddedildiği hususları birlikte değerlendirildiğinde başvurucunun mağduriyetine ilişkin yeterli giderimin sağlanamadığı sonucuna varılmaktadır. Bu durumda başvuruya konu davada verilen kararın ihlalin giderilmesi bakımından yetersiz olduğu değerlendirildiğinden başvurucunun maddi ve manevi varlığının korunması hakkı bakımından devletin pozitif yükümlülüğünün yerine getirildiği söylenemeyecektir.

26. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında güvence altına alınan maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

27. Başvurucu; ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ve miktar belirtmeksizin maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

28. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

29. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasının yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Antalya 4. İdare Mahkemesine (E.2016/733, K.2018/412) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucunun tazminat taleplerinin REDDİNE,

E. 446,90 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.246,90 TL yargılama giderinin başvurucuya ÖDENMESİNE,

F. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucunun Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin bilgi için Konya Bölge İdare Mahkemesi 4. İdari Dava Dairesi (E.2018/1631, K.2019/678) ile Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 13/12/2023 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Mehmet Selim Doğan [1.B.], B. No: 2020/22429, 13/12/2023, § …)
   
Başvuru Adı MEHMET SELİM DOĞAN
Başvuru No 2020/22429
Başvuru Tarihi 10/8/2020
Karar Tarihi 13/12/2023

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, tıbbi ihmal sonucu zarara uğranılması nedeniyle maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Maddi ve manevi varlığın korunması hakkı Tıbbi ihmal-Tıbbi uygulamalar İhlal Yeniden yargılama
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi