TÜRKİYE CUMHURİYETİ
|
ANAYASA MAHKEMESİ
|
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
ŞERAFETTİN ÖZEL BAŞVURUSU
|
(Başvuru Numarası: 2020/6041)
|
|
Karar Tarihi: 8/2/2024
|
|
BİRİNCİ BÖLÜM
|
|
KARAR
|
|
Başkan
|
:
|
Hasan Tahsin GÖKCAN
|
Üyeler
|
:
|
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
|
|
|
Selahaddin MENTEŞ
|
|
|
İrfan FİDAN
|
|
|
Muhterem İNCE
|
Raportör
|
:
|
Ayşenur TUNCER
|
Başvurucu
|
:
|
Şerafettin ÖZEL
|
Vekili
|
:
|
Av. Ferhat BAYINDIR
|
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, devlet memurluğundan çıkarma cezasının iptali talebiyle açılan davanın reddedilmesi nedeniyle özel hayata saygı hakkının ve makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği iddialarına ilişkindir.
2. Başvurucu, Batman'da bulunan ilkokul ve ortaokul şeklinde hizmet veren bir devlet okulunda memur olarak görev yaptığı sırada aynı okulda öğrenci olan bir kişiye cinsel tacizde bulunduğu gerekçesiyle şikâyet edilmiştir. Başvurucu hakkında açılan disiplin soruşturması sonucunda 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125. maddesinin birinci fıkrasının (E) bendinin (g) alt bendi uyarınca devlet memurluğundan çıkarma cezası verilmiştir.
3. Başvurucu Millî Eğitim Bakanlığı Yüksek Disiplin Kurulunun 2/7/2014 tarihli kararıyla devlet memurluğundan çıkarılması üzerine anılan işlemin iptali talebiyle dava açmıştır. Batman İdare Mahkemesi (Mahkeme) 10/4/2015 tarihinde işlemin hukuka uygun olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Ret gerekçesinde Mahkeme; bir okulda memur olan başvurucunun sübuta eren ve İ.B. adlı öğrencinin boynunu kavrayarak kendine doğru çektikten sonra yanak/boyun bölgesinden öpmek ve omuz/sırt/bel bölgesini okşamak suretiyle gerçekleşen eyleminin, 657 sayılı Kanun'un 125. maddesinin birinci fıkrasının (E) bendinin (g) alt bendinde belirtilen "memurluk sıfatıyla bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak" hükmü kapsamına girdiği kanaatine ulaşıldığını belirtmiştir. Ayrıca başvurucunun memur olarak çalıştığı okulda okuyan öğrenciye yönelik hareketlerinin anılan kanun hükmü kapsamında kalması nedeniyle bu eylemlerin karşılığında tesis edilen "devlet memurluğundan çıkarma" cezasında hukuka aykırılık bulunmadığı ifade edilmiştir.
4. Başvurucunun temyiz başvurusu üzerine Danıştay Onikinci Dairesinin 22/2/2017 tarihli ilamıyla temyiz talebinin kabulüne ve mahkeme kararının bozulmasına karar verilmiştir. Karar gerekçesinde; soruşturma raporu ile olay yerini gören kamera kayıtlarının incelendiği, başvurucunun kız öğrenci ile yakınlaştığının görüldüğü ancak eylemin cinsel taciz boyutuna varmadığı kanaatine ulaşıldığı, başvurucu hakkındaki ceza davasında eylemin mağdurun rızası dışında gerçekleştiğine dair her türlü şüpheden uzak somut, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinden atılı suçu işlediğinin sabit olmaması nedeniyle beraat kararı verildiği belirtilmiştir. Sonuç olarak kararda başvurucunun memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunduğuna dair somut bir delilin olmadığı, kamera kaydı görüntülerine göre sübut bulan eylemin ise 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125. maddesinin birinci fıkrasının (E) bendinin (g) alt bendi kapsamında değerlendirilemeyeceği vurgulanmıştır. Bu itibarla, başvurucunun sübut bulmayan fiilinden dolayı tesis edilen dava konusu işlemin hukuka uygun olmadığı ve davanın reddi şeklinde verilen Mahkeme kararında ise hukuki isabet bulunmadığı kanaati belirtilmiştir. Millî Eğitim Bakanlığının karar düzeltme talebi aynı Dairenin 24/1/2018 tarihli kararıyla reddedilmiştir.
5. Mahkeme Danıştay Onikinci Dairesinin 22/2/2017 tarihli bozma kararına uymayarak önceki kararında direnmiştir. Başvurucunun direnme kararını temyiz etmesi üzerine Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 5/12/2018 tarihli kararıyla ileri sürülen temyiz nedenlerinin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı kanaatine varıldığı belirtilerek Mahkemece verilen kararın usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle temyiz talebinin reddine karar verilmiştir. Başvurucunun kararın düzeltilmesi talebi ise 13/11/2019 tarihinde reddedildiğinden Mahkemenin kararı kesinleşmiştir.
6. Başvurucu vekili, nihai hükmü 21/1/2020 tarihinde tebliğ aldıktan sonra 10/2/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
7. Başvurucunun devlet memurluğundan çıkarılmasına sebebiyet veren olaya ilişkin ayrıca ceza yargılaması yapılmıştır. Başvurucu hakkında Batman 2. Asliye Ceza Mahkemesinde (Ceza Mahkemesi) yapılan yargılama sonucunda başvurucunun mağduru öpmesi şeklinde sübut bulan eyleminin mağdurun rızası dışında gerçekleştiğine dair her türlü şüpheden uzak, somut, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği gerekçesiyle başvurucu hakkında beraat kararı verilmiştir. Kararın gerekçesinde başvurucunun mağduru yanağından öpmesi şeklindeki eyleminin sabit olduğu ancak on beş yaşından büyük ve on sekiz yaşından küçük olan mağdurun gerçekleştirilen eyleme yönelik rızası bulunup bulunmadığı hususunda şüphe oluştuğundan beraat kararı verildiği ifade edilmiştir. Başvurucu hakkındaki beraat kararı Yargıtayca 23/6/2016 tarihinde onanarak kesinleşmiştir.
8. Başvurunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.
II. DEĞERLENDİRME
9. Ödeme gücünden yoksun olduğunu belirten başvurucunun adli yardım talebinin kabulüne karar verilmesi gerekir (Mehmet Şerif Ay, B. No: 2012/1181, 17/9/2013).
A. Özel Hayata Saygı Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
10. Başvurucu; devlet memurluğundan çıkarma cezasına konu olan fiil nedeniyle açılan ceza davasında beraat kararı verildiğini, buna rağmen anılan cezaya ilişkin idari işlemin iptali talebiyle açılan davanın reddedildiğini belirterek özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; somut başvuruda idari yargı mercilerinin maddi olay ve olgular ile delilleri değerlendirdikleri, uyuşmazlıkla ilgili vardıkları sonucu ve kullandıkları takdir yetkisinin sebeplerini gerekçelendirdikleri ifade edilmiştir. Ayrıca Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri, Anayasa Mahkemesi kararları ve somut olayın kendine özgü koşullarının dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir. Başvurucu Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.
11. Somut olayda başvurucunun şikâyeti ceza yargılamasında beraat hükmü verilmesine rağmen Mahkeme tarafından devlet memurluğundan çıkarma cezasının iptali talebinin reddedildiği iddiasına ilişkindir. Kişilerin mesleki hayatlarının onların özel hayatlarıyla sıkı ilişkisinin olduğu ve meslek hayatına yönelik müdahalelerde özel hayata saygı hakkının gündeme geldiği yadsınamaz. Bununla birlikte öncelikle bu tür müdahalelerin hangi durumlarda özel hayata saygı hakkı kapsamında incelenmeye uygun olduğu veya başvuru konusu edilen uyuşmazlıkların hangilerinin bu bağlamda uygulanabilir kabul edileceği hususlarında belirlenen ölçütler dikkate alınarak değerlendirmeler yapılması gerekmektedir (Tamer Mahmutoğlu [GK], B. No: 2017/38953, 23/7/2020, § 82).
12. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
13. Bilindiği gibi ceza muhakemesi hukuku ile disiplin hukuku farklı kural ve ilkelere tabi disiplinlerdir. Disiplin hukuku; kurumun iç düzenini korumayı amaçlayan ve bunun için kamu görevlilerinin mevzuata, çalışma düzenine, hizmetin gereklerine aykırı fiillerine yönelik olarak uygulanacak yaptırımları ve bu yaptırımların uygulanmasındaki usul ve esasları düzenleyen bir hukuk alanıdır. Bazı hâllerde ise kamu görevlisinin fiili, ceza hukuku kapsamında suç tanımına uymasının yanı sıra disiplin hukuku yönünden de sorumluluk gerektiren bir mahiyet taşıyabilir (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Kürşat Eyol, B. No: 2012/665, 13/6/2013, § 30; Özcan Pektaş, B. No: 2013/6879, 2/12/2015, § 25; Galip Şahin, B. No: 2015/6075, 11/6/2018, § 45).
14. Öte yandan ceza muhakemesi sonucunda kişinin müsnet suçu işlemediğine dair hükümler dışında ceza mahkemesi hükmü, disiplin makamları açısından doğrudan bağlayıcı değildir. Ancak cezai sorumluluğu ortadan kalkmış olsa dahi aynı olaylar nedeniyle -daha hafif bir ispat külfeti temelinde- kişi hakkında başka tür bir sorumluluğun tesis edilmesinin önünde bir engel bulunmamaktadır (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Kürşat Eyol, § 30; Özcan Pektaş, § 25; Galip Şahin, § 46).
15. Başvuru konusu olayda başvurucu, ilkokul ve ortaokuldan oluşan devlet okulunda memur olarak görev yapmaktadır. Başvurucu, devlet memurluğundan çıkarma işleminin iptali talebiyle açtığı davada çıkarma işlemine konu eylem nedeniyle yapılan ceza yargılamasında beraat kararı verilmesine rağmen Mahkemece eylemin sabit görülerek işlemin hukuka uygun bulunmasından şikâyet etmektedir.
16. Disiplin işleminin denetlendiği yargı süreci ile ceza yargılaması arasında bağlantının bulunduğu açık olmakla birlikte başvuru konusu olayda hem disiplin soruşturması sürecinde hem de ceza yargılamasında delillerin toplandığı tespit edilmiştir. Ceza Mahkemesince başvurucunun mağduru yanağından öpmesi şeklindeki eylemin sabit olduğu belirlenerek beraat kararının gerekçesi (bkz. § 7) on beş yaşından büyük ve on sekiz yaşından küçük olan mağdurun gerçekleştirilen eyleme yönelik rızası bulunup bulunmadığı noktasında her türlü şüpheden uzak ve kesin delil elde edilememesine dayanmaktadır. Gerek mahkeme kararlarında gerekse disiplin makamlarının işlemlerinde ceza yargılamasına konu eylemlerle ilgili olarak değerlendirme yapıldığı gözlemlenmektedir.
17. Somut olayda devlet memuru olarak okulda çalışan başvurucu hakkında aynı okulda öğrenci olan çocuğa yönelik cinsel istismar suçundan yapılan ceza yargılaması sonucunda beraat kararı verilmiş ise de aynı olay nedeniyle yürütülen disiplin soruşturması neticesinde başvurucunun memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunduğu sonucuna varılarak başvurucu, devlet memurluğundan çıkarılmıştır. Bu işleme karşı açılan davada Mahkeme, başvurucu hakkındaki soruşturma raporunu, ifade tutanaklarını ve olay yerini gösteren kamera kayıtlarını incelemek suretiyle başvurucunun mağdura yönelik eylemlerini değerlendirmiştir. Anılan değerlendirmede başvurucunun ilkokul ve ortaokuldan oluşan devlet okulunda çalışan bir memur oluşu, başvurucunun görevinin önemi ile mağdurun durumu gözetilerek bir sonuca ulaşılmıştır.
18. Bunun yanında kararda başvurucu hakkında disiplin cezasına konu fiil nedeniyle yapılan ceza yargılamasında fiilin mağdurun rızası bulunmaksızın işlendiği yönünde her türlü şüpheden uzak, somut, kesin ve inandırıcı delil elde edilemediğinden verilen beraat kararının isnat edilen fiilin disiplin hukuku bakımından ayrıca değerlendirilmesine engel teşkil etmediği gibi verilmiş olan disiplin cezasını da hukuka aykırı hale getirmediği belirtilmiştir. Bu durumda disiplin yönünden memurluktan çıkarma cezasının hukuki denetimi yapılırken münhasıran ceza yargılaması kararına bağlı olmadan başvurucunun eyleminin disiplin hukuku çerçevesinde de değerlendirilerek eylemin yalnızca disiplin hukuku yönünden sübuta erdiği şeklinde oluşturulan Mahkeme gerekçesinin ilgili ve yeterli olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca Mahkeme kararında kişiyle ilgili eylem ve olgulara dayanıldığı, somut dava değerlendirilirken kişinin masumiyetini zedelemeye dönük ifadelerin de kullanılmadığı görülmüştür.
19. Sonuç olarak yargılama sürecinde bir avukat tarafından temsil edilen başvurucunun kararlara karşı kanuni yollara başvurabildiği, bu suretle meşru çıkarlarının korunması için söz konusu davaya gerekli olduğu ölçüde etkili katılımının sağlandığı, dava dosyasını inceleyip ayrıca bilgi ve belge sunabildiği, toplanan delillerden haberdar edildiği anlaşılmaktadır. Somut olay bakımından kamu makamlarının pozitif yükümlülüklerinin yerine getirilmediği söylenemeyeceğinden özel hayata saygı hakkının ihlal edilmediği sonucuna varılmıştır.
20. Açıklanan gerekçelerle Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edilmediğine karar verilmesi gerekir.
B. Makul Sürede Yargılanma Hakkının İhlal Edildiğine İlişkin İddia
21. Başvurucu, yargılamanın makul süre içinde tamamlanmamasından şikâyet etmektedir.
22. Anayasa Mahkemesi, olay ve olguları somut başvuru ile benzer nitelikte olan Veysi Ado ([GK] B. No: 2022/100837, 27/4/2023) kararında uygulanacak anayasal ilkeleri belirlemiştir. Bu çerçevede Anayasa Mahkemesi 9/1/2013 tarihli ve 6384 sayılı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Yapılmış Bazı Başvuruların Tazminat Ödenmek Suretiyle Çözümüne Dair Kanun'un geçici 2. maddesinde 28/3/2023 tarihli ve 7445 sayılı Kanun'un 40. maddesi ile yapılan değişikliğe göre 9/3/2023 tarihi (bu tarih dâhil) itibarıyla derdest olan, yargılamaların makul sürede sonuçlandırılmadığı iddialarıyla yapılan başvurulara ilişkin olarak Tazminat Komisyonuna başvuru yolu tüketilmeden yapılan başvurunun incelenmesinin bireysel başvurunun ikincil niteliği ile bağdaşmayacağı neticesine varmıştır.
23. Somut başvuruda, anılan kararda açıklanan ilkelerden ve ulaşılan sonuçtan ayrılmayı gerektiren bir durum bulunmamaktadır. Dolayısıyla makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddia yönünden başvurunun bu kısmının diğer kabul edilebilirlik sebepleri incelenmeksizin başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
III. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucunun adli yardım talebinin KABULÜNE,
B. 1. Özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın başvuru yollarının tüketilmemesi nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
C. Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının İHLAL EDİLMEDİĞİNE,
D. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 339. maddesinin (2) numaralı fıkrası uyarınca tahsil edilmesi mağduriyetine neden olacağından adli yardım talebi kabul edilen başvurucunun yargılama giderlerini ödemekten TAMAMEN MUAF TUTULMASINA,
E. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 8/2/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.