logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(İhsaniye Öztürk ve Ümran Öztürk [1. B.], B. No: 2020/6943, 30/7/2025, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

İHSANİYE ÖZTÜRK VE ÜMRAN ÖZTÜRK BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2020/6943)

 

Karar Tarihi: 30/7/2025

 

BİRİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Hasan Tahsin GÖKCAN

Üyeler

:

Yusuf Şevki HAKYEMEZ

 

 

Selahaddin MENTEŞ

 

 

Muhterem İNCE

 

 

Yılmaz AKÇİL

Raportör

:

Saliha AKSOY

Başvurucular

:

1. İhsaniye ÖZTÜRK

 

 

2. Ümran ÖZTÜRK

Vekili

:

Av. Birhan ARSLAN

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, tam yargı davasının süre aşımından reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Başvurucular, 18/8/2016 tarihinde Elazığ İl Emniyet Müdürlüğüne yapılan bombalı terör saldırısı sonucu şehit düşen polis memuru S.Ö.nün eşi ve çocuğudur.

A. Destekten Yoksun Kalma, Maddi ve Manevi Tazminat Davasına İlişkin Süreç (2020/6943)

3. Başvurucular, vefatın gerçekleşmesinden dolayı 3/1/1984 tarihli ve 2330 sayılı Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun kapsamında kendilerine destekten yoksun kalma, maddi ve manevi tazminat ödenmesi istemiyle 26/4/2017 tarihinde İçişleri Bakanlığı Nakdi Tazminat Komisyonu Başkanlığına (Nakdi Tazminat Komisyonu) başvurmuştur.

4. Emniyet Genel Müdürlüğünün 18/5/2017 tarihli yazısıyla, Nakdi Tazminat Komisyonu tarafından 19/8/2016 tarihli kararla kanuni mirasçılara gerekli ödemenin yapıldığı ve aylık bağlandığı belirtilerek talep reddedilmiştir.

5. Başvurucular, anılan işlemin iptali ile destekten yoksun kalma, maddi ve manevi tazminat istemiyle 12/6/2017 tarihinde dava açmıştır.

6. Elazığ 2. İdare Mahkemesi 20/9/2017 tarihli ve E.2017/576, K.2017/727 sayılı kararla dava dilekçesinin ilgili idari merciye tevdiine karar vermiştir. Mahkeme, kararının gerekçesinde idari eylem sonucu gerçekleştiği iddia edilen zararlar nedeniyle öncelikle ilgili idareye başvurulmasının zorunlu olduğunu belirtmiştir. Başvurucuların daha önce Emniyet Genel Müdürlüğüne yaptığı başvurunun sadece 2330 sayılı Kanun kapsamında nakdi tazminat ödenmesine yönelik olduğunu, açılan davanın 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 13.maddesi kapsamında kusursuz sorumluğa dayalı tazminat davası olduğunu, dava açılmadan önce zorunlu başvuru yolunun tüketilmediğini ifade etmiş; bu nedenle dava dilekçesi ve eklerinin merciine (Emniyet Genel Müdürlüğü) tevdiine karar vermiştir. Emniyet Genel Müdürlüğü karara ilişkin bir cevap vermemiştir.

7. Başvurucular bu defa 12/7/2018 tarihinde Nakdi Tazminat Komisyonuna hitaben yazdıkları dilekçe ile 2330 sayılı Kanun kapsamında ve ayrıca genel hükümlere göre kendilerine destekten yoksun kalma maddi ve manevi tazminat ödenmesi isteminde bulunmuştur. İdare talebi zımnen reddetmiştir.

8. Başvurucular, taleplerinin zımnenreddi üzerine 9/11/2018 tarihinde 2330 sayılı Kanun ve genel hükümler kapsamında ödenmek üzere maddi ve manevi tazminat istemiyle Elazığ 2. İdare Mahkemesi nezdinde ayrı bir dava açmış ve ilk açtıkları2017/576 sayılı dava dosyası ile bu davanın birleştirilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

9. Elazığ 2. İdare Mahkemesi 30/11/2018 tarihli kararıyla davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar vermiştir. Mahkeme kararının ilgili kısmı şöyledir:

"Mahkememizin E:2017/576 esasına kayden açılan dava dosyasındaki dava dilekçesinin, davacıların uyuşmazlık konusu idari eylemden kaynaklanan tazminat talebine ilişkin ilk başvuru olduğunun kabulü ile, Mahkememizce, söz konusu dilekçenin merciine(Emniyet Genel Müdürlüğü'ne) tevdi ve tebliğ edildiği 29.09.2017 tarihinden itibaren, başvurunun, altmış gün içinde cevap verilmemek suretiyle idarece zımnen reddedilmiş sayılması üzerine, zımni ret kararının oluştuğu tarih olan 28.11.2017 tarihinden itibaren işlemeye başlayan dava açma süresi içinde ve en geç 27.01.2017(hafta sonuna rastladığından 29.01.2018) günü mesai saati bitimine kadar dava açılması gerekirken bu süre geçirildikten sonra 09.11.2018 tarihinde açılan bu davanın süre aşımı nedeniyle esasının incelenmesine olanak bulunmamaktadır.

Öte yandan; davacıların 12.07.2018 tarihli başvurularının, E:2017/576 esasına kayıtlı davadan bağımsız olarak ayrı ve yeni bir başvuru olduğu kabul edilse dahi söz konusu ölüm olayının 18.08.2016 tarihinde gerçekleştiği dikkate alındığında bu başvurunun olay tarihinden itibaren bir yıllık süre geçirildikten sonra yapıldığı görülmekte olup bu itibarla, davacıların 12.07.2018 tarihinde yapmış oldukları başvurunun davalı idarece 10.09.2018 tarihinde zımnen reddedilmesinin dava açma süresini ihya etmeyeceği sonucuna varılmıştır."

10. İstinaf talebi, Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesinin28/11/2019 tarihli kararıyla reddedilerek hüküm kesinleşmiştir.

B. Tam Yargı Davasına İlişkin Süreç (2021/60128)

11. Başvurucular 9/4/2021 tarihinde, yakınları S.Ö.nün terör olayları sırasında şehit olması olayında idarenin gerekli güvenlik tedbirlerini almadığından bahisle hizmet kusuru bulunduğunu ileri sürerek uğradıkları maddi ve manevi zararın ödenmesi istemiyle İçişleri Bakanlığına başvurmuş; başvurularının zımnen reddedilmesi üzerine Elazığ 1. İdare Mahkemesinin 2021/1398 sayılı dosyası ile maddi ve manevi tazminat istemli dava açmıştır.

12. Elazığ 1. İdare Mahkemesi 2/7/2021 tarihli ve E.2021/1398, K.2021/757 sayılı kararıyla davanın süre aşımı nedeniyle reddine karar vermiştir. Mahkeme kararının ilgili kısmı şöyledir:

"...davacıların, 18.08.2016 tarihli olay nedeniyle uğradığını ileri sürdüğü zararın en geç davacılar yakınının şehit olması olayının gerçekleştiği 18.08.2016 tarihinde öğrenildiğinin kabulü gerektiği, o halde meydana geldiğiileri sürülen zararların tazmini için yukarıda yer alan 2577 sayılı Kanun'un 13.maddesi uyarınca bu tarihten itibaren 1 yıl içinde idare başvuru yapılması, bu başvurunun reddi/zımnen reddi üzerine 60 günlük dava açma süresi içerisinde dava açması gerekirken bir yıllık yasal başvuru süresi geçtikten sonra (yaklaşık 4 yıl 8 ay sonra)09.04.2021 tarihinde yapılan başvuru üzerine açılan davanın süresi içerisinde olmadığı kanaatine varılmıştır."

13. İstinaf istemi Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesinin 5/11/2021 tarihli kararıyla reddedilerek hüküm kesinleşmiştir.

14. Başvurucular, Elazığ 2. İdare Mahkemesi kararı hakkında 24/2/2020 tarihinde, Elazığ 1. İdare Mahkemesi kararı hakkında ise 13/12/2021 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

II. DEĞERLENDİRME

15. Aralarında konu ve kişi yönünden hukuki irtibat bulunan 2020/6943 numaralı başvuru ile 2021/60128 numaralı bireysel başvurunun birleştirilmesine karar verilmesi gerekir.

16. Anayasa Mahkemesi, olayların başvurucu tarafından yapılan hukuki nitelendirmesi ile bağlı olmayıp olay ve olguların hukuki tavsifini kendisi takdir eder. Somut olayda başvurucular bireysel başvuru formunda, hem destekten yoksun kalma tazminat davasının hem de tam yargı davasının süre aşımından reddedilmesinden şikâyet etmiştir. Derece mahkemelerince uyuşmazlığın esası incelenmediğinden başvurucuların tüm ihlal iddiaları adil yargılanma hakkının güvencelerinden biri olan mahkemeye erişim hakkı kapsamında incelenmiştir.

A. 2021/60128 Numaralı Bireysel Başvuru Yönünden

17. Başvurucular, yakınları S.Ö.nün ölümü nedeniyle uğradıkları maddi ve manevi zararın tahsili istemiyle açtıkları tam yargı davasının süre aşımından reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim haklarının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

18. Somut olayda başvurucular, yakınları S.Ö.nün terör olayları sırasında şehit olması nedeniyle, olayda idarenin gerekli güvenlik tedbirlerini almadığından bahisle hizmet kusuru bulunduğunu ileri sürerek uğradıkları maddi ve manevi zararın ödenmesi istemiyle 9/4/2021 tarihinde İçişleri Bakanlığına başvurmuştur. Başvurularının zımnen reddedilmesi üzerine başvurucular, Elazığ 1. İdare Mahkemesinin 2021/1398 sayılı dosyası ile maddi ve manevi tazminat talepli dava açmıştır. Mahkeme, başvurucuların en geç yakınlarının şehit olduğu 18/8/2016 tarihinde eylemden ve zarardan haberdar olduklarını, bu nedenle 2577 sayılı Kanun'un 13. maddesi uyarınca bu tarihten itibaren bir yıl içinde idareye başvurmaları gerektiğini vurgulamış ve bir yıllık yasal başvuru süresi geçtikten sonra yapılan başvuru üzerine açılan davanın süresinde olmadığı gerekçesiyle davayı reddetmiştir.

19. Yukarıdaki açıklamalar dikkate alındığında 2577 sayılı Kanun'un 13. maddesinde öngörülen bir yıllık sürenin başlangıcı olarak ölüm tarihinin esas alındığı görülmüştür. Başvurucular, derece mahkemelerine sundukları dilekçelerde hizmet kusuru ilkesine dayanarak zararlarının tazmin edilmesi talebinde bulunmuştur. Başvurucular, hizmet kusuru ile ilgili olarak başvurucunun görev yaptığı binada yeterli güvenlik tedbirinin alınmadığını ileri sürmüştür. Başvurucular, hizmet kusuruna ilişkin olarak bu iddia dışında kamu makamlarına atfedilebilir somut bir kusurdan ve eksiklikten bahsetmemiştir. Başvurucular, bireysel başvuru formunda yakınları S.Ö.nün vefatı nedeniyle oluşan zararları ve bu zararın hizmet kusurundan kaynaklandığını bir yıllık dava açma süresinden sonra öğrendikleri yönünde bir beyanda bulunmamıştır. Bu durumda derece mahkemelerinin 2577 sayılı Kanun'un 13. maddesinde öngörülen bir yıllık süreyi ölüm tarihinden başlatmalarının somut olayın koşulları bağlamında makul olmadığı söylenemez.

20. Tüm bunlar dikkate alındığında somut olayda dava açma süresinin ölüm tarihinden başlatılmasının başvurucuların mahkemeye erişim hakkını aşırı derecede güçleştiren bir yorum olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.

21. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik koşulları yönünden incelenmeksizin açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.

B. 2020/6943 Numaralı Bireysel Başvuru Yönünden

22. Başvurucular, yakınları S.Ö.nün ölümü nedeniyle uğradıkları destekten yoksun kalma, maddi ve manevi zararın tahsili istemiyle açtıkları tam yargı davasının süre aşımı nedeniyle reddedilmesinin mahkemeye erişim hakkını ihlal ettiğini ileri sürmüştür.

23. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

24. Anayasa'nın 36. maddesinin birinci fıkrasında, herkesin yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddiada bulunma ve savunma hakkına sahip olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla mahkemeye erişim hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğünün bir unsurudur. Diğer yandan Anayasa'nın 36. maddesine "adil yargılanma" ibaresinin eklenmesine ilişkin gerekçede, Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelerce de güvence altına alınan adil yargılanma hakkının madde metnine dâhil edildiği vurgulanmıştır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni (Sözleşme) yorumlayan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Sözleşme'nin 6. maddesinin (1) numaralı fıkrasının mahkemeye erişim hakkını içerdiğini belirtir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti. [2. B.], B. No: 2014/13156, 20/4/2017, § 34).

25. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan hak arama özgürlüğü, bir temel hak olmanın yanında diğer temel hak ve özgürlüklerden gereken şekilde yararlanılmayı ve bunların korunmasını sağlayan en etkili güvencelerden biridir. Bu bakımdan davanın bir mahkeme tarafından görülebilmesi ve kişinin adil yargılanma hakkı kapsamına giren güvencelerden faydalanabilmesi için ilk olarak kişiye iddialarını ortaya koyma imkânının tanınması gerekir. Diğer bir ifadeyle dava yoksa adil yargılanma hakkının sağladığı güvencelerden yararlanmak mümkün olmaz (Mohammed Aynosah [1. B.], B. No: 2013/8896, 23/2/2016, § 33).

26. Anayasa Mahkemesi, bireysel başvuru kapsamında yaptığı değerlendirmelerde mahkemeye erişim hakkının bir uyuşmazlığı mahkeme önüne taşıyabilmek ve uyuşmazlığın etkili bir şekilde karara bağlanmasını isteyebilmek anlamına geldiğini ifade etmiştir (Özkan Şen [2. B.], B. No: 2012/791, 7/11/2013, § 52).

27. Somut olayda başvuru konusu davanın süre aşımından reddedilmesi nedeniyle başvurucuların mahkemeye erişim hakkına yönelik bir müdahalede bulunulduğu anlaşılmıştır.

28. Adil yargılanma hakkının görünümlerinden biri olan mahkemeye erişim hakkı, mutlak bir hak olmayıp bu hakkın sınırlandırılması mümkündür. Ancak mahkemeye erişim hakkına müdahalede bulunulurken Anayasa'nın temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılmasına ilişkin genel ilkeleri düzenleyen 13. maddesinin gözönünde bulundurulması gerekir.

29. Yukarıda anılan müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen koşullara uygun olmadığı takdirde Anayasa’nın 36. maddesinin ihlalini teşkil edecektir.

30. Bu sebeple müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen ve somut başvuruya uygun düşen, kanun tarafından öngörülme, haklı bir sebebe dayanma, ölçülülük ilkesine aykırı olmama koşullarına uygun olup olmadığı belirlenmelidir.

31. Bu bakımdan öncelikle başvurucuların mahkemeye erişim haklarına yapılan müdahalenin kanuni dayanağı olup olmadığı incelenmelidir.

32. Hak ve özgürlüklerin, bunlara yapılacak müdahalelerin ve sınırlandırmaların kanunla düzenlenmesi bu haklara ve özgürlüklere keyfî müdahaleyi engelleyen, hukuk güvenliğini sağlayan demokratik hukuk devletinin en önemli unsurlarından biridir (Tahsin Erdoğan [2. B.], B. No: 2012/1246, 6/2/2014, § 60).

33. Müdahalenin kanuna dayalı olması öncelikle şeklî manada bir kanunun varlığını zorunlu kılar. Şeklî manada kanun, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) tarafından Anayasa'da belirtilen usule uygun olarak kanun adı altında çıkarılan düzenleyici yasama işlemidir. Hak ve özgürlüklere müdahale edilmesi ancak yasama organınca kanun adı altında çıkarılan düzenleyici işlemlerde müdahaleye imkân tanıyan bir hükmün bulunması şartına bağlıdır. TBMM tarafından çıkarılan şeklî anlamda bir kanun hükmünün bulunmaması hakka yapılan müdahaleyi anayasal temelden yoksun bırakır (Ali Hıdır Akyol ve diğerleri [GK], B. No: 2015/17510, 18/10/2017, § 56).

34. Kanunun varlığı kadar kanun metninin ve uygulamasının da bireylerin davranışlarının sonucunu öngörebileceği ölçüde hukuki belirlilik taşıması gerekir. Bir diğer ifadeyle kanunun kalitesi de kanunilik koşulunun sağlanıp sağlanmadığının tespitinde önemlidir (Necmiye Çiftçi ve diğerleri [1. B.], B. No: 2013/1301, 30/12/2014, § 55). Müdahalenin kanuna dayalı olması, iç hukukta müdahaleye ilişkin yeterince ulaşılabilir ve öngörülebilir kuralların bulunmasını gerektirir (Türkiye İş Bankası A.Ş. [GK], B. No: 2014/6192, 12/11/2014, § 44).

35. Bir uyuşmazlıkta uygulanacak hukuk kurallarının ve özellikle müdahalenin kanuni dayanağını oluşturan kanun hükümlerinin yorumlanması derece mahkemelerinin takdirindedir. Bununla birlikte mevzuatta öngörülen dava açma süresine ilişkin kuralların hukuka açıkça aykırı olarak yanlış uygulanması veya bu sürelerin hatalı hesaplanması nedeniyle kişilerin dava açma ya da kanun yollarına başvuru haklarını kullanmasına engel olunması mahkemeye erişim hakkını ihlal edebilir (Özbakım Özel Sağlık Hiz. İnş. Tur. San. ve Tic. Ltd. Şti., § 38). Derece mahkemelerince mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin kanuni dayanağını oluşturduğu ifade edilen hükümlerle ilgili olarak geliştirilen yorumların isabetli olup olmadığını denetlemek Anayasa Mahkemesinin görevi değildir. Bununla birlikte derece mahkemelerinin yorumlarının kanunun açık lafzıyla çelişki içinde olduğu veya kanun metni dikkate alındığında bireyler tarafından öngörülmesinin mümkün olmadığı sonucuna ulaşıldığı hâllerde mahkemeye erişim hakkına yapılan müdahalenin kanuni dayanağı olmadığı kanaatine varılması mümkündür (Ziya Özden [1. B.], B. No: 2016/67737, 19/11/2019, § 59).

36. Somut olayda başvurucular, Elazığ 2. İdare Mahkemesinin 2017/576 sayılı dosyasıyla ilk açtıkları tazminat davasında 2330 sayılı Kanun kapsamında kendilerine ödeme yapıldığını vurgulayarak ödenen destekten yoksun kalma tazminatının düşük olduğundan şikâyet etmiş ve gerçek zararın bilirkişi marifetiyle hesaplanarak taraflarına ödenmesini talep etmiştir. Başvurucular bu kapsamda Nakdi Tazminat Komisyonuna yaptıkları idari başvurunun reddedilmesi üzerine dava açmıştır. Mahkeme, davanın 2577 sayılı Kanun kapsamında açılan bir tazminat davası olduğunu ve idareye başvuru yapmaksızın davanın açıldığını belirterek başvurucuların iddialarını esastan incelemeksizin merciine tevdi kararıyla dosyayı Emniyet Genel Müdürlüğüne göndermiş; idarenin dilekçeye cevap vermemesi üzerine bunun zımni ret hükmünde olduğu ve zımni ret tarihinden itibaren süresinde dava açılmadığı gerekçesiyle davayı reddetmiştir. Bu noktada Mahkemenin başvurucuların dava dilekçesindeki taleplerine ilişkin yorumunun davanın sonucunu etkilediği görülmüştür.

37. Başvurucular, dava dilekçesinde (idari başvuru aşaması da dâhil olmak üzere) 2330 sayılı Kanun'dan kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatını talep ettiklerini, tazminat için 2330 sayılı Kanun uyarınca ihdas edilen komisyona başvurduklarını belirtmiştir. Mahkeme anılan uyuşmazlıkta 2577 sayılı Kanun'un ilgili hükmünü uygulamış ancak bu kapsamda Nakdi Tazminat Komisyonuna yapılan başvuruyu idari başvuru olarak kabul etmeyerek yeniden merciine tevdi kararı vermiştir. Mahkeme, müdahaleye dayanak oluşturan mevzuat hükmünü harekete geçiren maddi olgulara yönelik açık kanuni bir dayanak göstermeksizin ilk olarak merciine tevdi kararı vermiş, ardından süre aşımı yönünden davayı reddetmiştir. Kararda bu olağan dışı uygulamanın yerleşik bir içtihada dayandığı yönünde bir belirleme yoktur.

38. Bu bağlamda Mahkemenin 2330 sayılı Kanun'dan kaynaklanan tazminat davasının uygulanmasını sağlayan maddi olgulara yönelik yorumunun olağan anlamın dışında, öngörülemez bir şekilde gerçekleştiği ve bu yolla mahkemeye erişim hakkına yönelik olarak yapılan müdahalenin kanunilik şartını sağlamadığısonucuna ulaşılmıştır.

39. Açıklanan gerekçelerle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

40. Başvurucular, ihlalin tespiti ve yeniden yargılanma talebinde bulunmuştur.

41. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerinin yapması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2) [1. B.], B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

42. Öte yandan hak ihlali kararından Anayasa Mahkemesinin davanın sonucuyla ilgili olarak bir tutum sergilediği sonucu çıkarılmamalıdır. Anayasa Mahkemesince verilen hak ihlali kararı uyuşmazlığın sonuçlarından bağımsız olup davanın kabulüne, reddine ya da beraate veya mahkûmiyete karar verilmesi gerektiği anlamına gelmemektedir. Kural olarak yargılamanın her aşamasında olduğu gibi ihlalin sonuçlarını gidermek üzere yeniden yapılacak yargılama sonunda da delillerin dava ile ilişkisini kurma ve bunları değerlendirip sonuç çıkarma yetkisi ilgili mahkemelere aittir.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Başvuruların BİRLEŞTİRİLMESİNE,

B. 1. 2020/6943 numaralı bireysel başvuru yönünden mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

2. 2021/60128 numaralı bireysel başvuru yönünden mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,

C. Anayasa'nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkı kapsamındaki mahkemeye erişim hakkının 2020/6943 numaralı bireysel başvuru yönünden İHLAL EDİLDİĞİNE,

D. Kararın bir örneğinin adil yargılanma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Elazığ 2. İdare Mahkemesine (E.2018/520 ve K.2018/501) GÖNDERİLMESİNE,

E. 2020/6943 numaralı bireysel başvuru yönünden 446,90 TL harç ve 30.000 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 30.446,90 TL yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,

F. 2021/60128 numaralı bireysel başvuru yönünden yargılama giderinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA,

G. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 30/7/2025 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim Birinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(İhsaniye Öztürk ve Ümran Öztürk [1. B.], B. No: 2020/6943, 30/7/2025, § …)
   
Başvuru Adı İHSANİYE ÖZTÜRK VE ÜMRAN ÖZTÜRK
Başvuru No 2020/6943
Başvuru Tarihi 24/2/2020
Karar Tarihi 30/7/2025
Birleşen Başvurular 2022/60128

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, tam yargı davasının süre aşımından reddedilmesi nedeniyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Adil yargılanma hakkı (Medeni Hak ve Yükümlülükler) Mahkemeye erişim hakkı (idare) Açıkça Dayanaktan Yoksunluk
İhlal Yeniden yargılama
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi