TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
AVRUPA ELEKTRONİK YAYINCILIK A.Ş. VE YERKÖY RADYO TELEVİZYON YAYINCILIĞI REKLAM A.Ş. BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2020/8246)
Karar Tarihi: 17/7/2024
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
Selahaddin MENTEŞ
İrfan FİDAN
Muhterem İNCE
Raportör
Şeyda Nur ÜN
Başvurucular
1. Avrupa Elektronik Yayıncılık A.Ş.
Temsilcisi
Miraç YİĞİT
2. Yerköy Radyo ve Televizyon Yayıncılığı Reklam A.Ş.
Ömer KAYAASLAN
Vekilleri
Av. Emrah GENÇ
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru, arama ve elkoyma kararı verilmesi nedeniyle ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
A. Arka Plan Bilgisi
2. Türkiye'de özel radyo yayıncılığı anayasal ve kanuni engellere rağmen 1989 yılında başlamış, daha sonra 1993 yılında Anayasa'nın 133. maddesinin birinci fıkrasında yapılan değişiklik ve 13/4/1994 tarihli ve 3984 sayılı mülga Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun'un yürürlüğe girmesi ile radyo yayıncılığına hukuki bir zemin sağlanmıştır (İyi Haber Yayın Organizasyon Ticaret Anonim Şirketi ve diğerleri [GK], B. No: 2018/10782, 11/1/2024, § 8).
3. 3984 sayılı mülga Kanun'dan önce çok sayıda radyo kuruluşu, frekans kullanımı ve yayın içeriği yönünden denetimsiz olarak yayınlarını sürdürmekteydi. 3984 sayılı mülga Kanun ile radyo ve televizyon yayınlarının düzenlenmesine ve Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun (RTÜK/Üst Kurul) kuruluş, görev, yetki ve sorumluluklarına ilişkin esas ve usuller belirlenmiştir. Bunlara ilave olarak geçici maddelerde Kanun'un yürürlüğünden önceki durum da dikkate alınmış ve Kanun yürürlüğe girmeden önce fiilen radyo ve televizyon yayıncılığına başlamış olan özel kuruluşların yeni hukuki duruma intibakına ve yeni uygulamaya ilişkin düzenlemeler yapılmıştır. Kanun'un geçici 5. maddesinde üst kurulun oluşumunu takip eden en geç dört ay içinde öncelikle ihtiyaç duyduğu kanal ve frekans bantları planlamasını yaptıracağı belirtilmiştir (Bizim FM Radyo Yayıncılığı ve Reklamcılık A.Ş. [GK], B. No: 2014/11028, 18/10/2017, § 15).
4. 10/3/1995 tarihli ve 22223 sayılı Resmî Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Radyove Televizyon Kuruluşlarına Kanal veya Frekans Tahsisi Şartları ve Bunlara İlişkin İhale Usulleri ile Yayın Lisansı ve İzni Yönetmeliği'nin (Yönetmelik) geçici 1. maddesinde, Yönetmelik'in yürürlüğe girdiği tarihte yayında bulunan radyo ve televizyon istasyonlarının yeri, kullandığı frekans kanalı, en yüksek yayın gücü ve yayın saatlerinin bir ay içinde üst kurula bildirileceği belirtilmiş; geçici 3. maddesinde ise yayın kuruluşlarının üst kurul tarafından lisans başvurusu yapılmasına ilişkin genel duyuruyu izleyen bir ay içinde bu Yönetmelik'in ilgili hükümlerine uygun olarak lisans için başvurmak zorunda oldukları, bu süre içinde başvuruda bulunmayan kuruluşların istasyonlarının derhâl kapatılması esası getirilmiştir (İyi Haber Yayın Organizasyon Ticaret Anonim Şirketi ve diğerleri, § 10).
5. 3984 sayılı mülga Kanun'un yürürlüğe girmesinden sonra ulusal radyo ve televizyon frekans planı hazırlanmış ve hazırlanan yönetmelikler çerçevesinde yayın lisansı ve yayın izni verilmek üzere başvurular alınmıştır. Neticede Kanun'un öngördüğü şartlara uygun olarak 1.186 radyo kuruluşunun lisans başvuruları kabul edilmiş, bunların dışındaki radyo ve televizyonlar yayından men edilmiştir. Lisans başvurusu kabul edilen radyolar bu tarihten itibaren RTÜK'ün sıralama ihalesi yapmasını ve karasal yayın lisanslarının verilmesini beklemeye başlamıştır (Bizim FM Radyo Yayıncılığı ve Reklamcılık A.Ş., § 17).
6. 1994 yılından itibaren uygulanan 3984 sayılı Kanun, 15/2/2011 tarihli ve 6112 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayın Hizmetleri Hakkında Kanun’un yürürlüğe girmesi ile ilga edilmiştir. Yeni Kanun'da, karasal sayısal yayınla ilgili net ve kesin bir yol haritasına yer verilmiştir. 6112 sayılı Kanun’un geçici 4. maddesine göre RTÜK'ün radyo ve televizyon alanında frekans planlamalarını Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde yapması gerekmektedir. Kanun'un yürürlüğe girdiği tarihten dört yıl sonra yani 3/3/2015'te analog karasal yayınların sona erdirileceği belirtilmiştir. Karasal radyo yayınları için sıralama ihalesi ise analog televizyon yayınlarının kapatılmasının ardından altı ay içinde yapılacaktır. Başka bir deyişle karasal radyo yayınlarının sıralama ihalesi için son tarih 3/9/2015 olarak belirlenmiştir (İyi Haber Yayın Organizasyon Ticaret Anonim Şirketi ve diğerleri, § 8).
7. Anayasa Mahkemesi Bizim FM Radyo Yayıncılığı ve Reklamcılık A.Ş. kararında, 3984 sayılı mülga Kanun'un ve bu Kanun yerine getirilen 6112 sayılı Kanun’un emredici hükümlerine rağmen idarece bir sıralama ihalesi yapılmadığını tespit etmiştir. Dolayısıyla Türkiye'de hâlen karasal yayın yapan radyolar, 1995 öncesi yayına başlayan radyolar ile bu tarihten sonra idari kararlar veya mahkeme kararları ile yayına başlayan radyolardan oluşmaktadır. Başka bir deyişle 1995 yılından itibaren mevzuata uygun olarak gerçekleştirilmiş sıralama ihalesi ile kanal ve frekans tahsisi yapılmış bir radyo yayına başlamamıştır. Bu sebeple ilk kez veya yayınına ara verip yeniden yayın yapmak isteyen yayıncı kuruluşlar sıralama ihalesi yapılmadığı için yaklaşık yirmi sekiz yılı aşkın süredir beklemektedir (Bizim FM Radyo Yayıncılığı ve Reklamcılık A.Ş., §§ 59, 60).
B. 2020/8246 Numaralı Bireysel Başvuruya İlişkin Süreç
8. Başvurucu, "Radyo Kırkbeşlik" çağrı işaretiyle ve ulusal yayın (R1) izni uyarınca 1995 yılından bu yana kesintisiz radyo yayını yapmaktadır. RTÜK; başvurucu Şirketin Eskişehir il merkezine yönelik olarak izinsiz radyo yayıncılığı yaptığından bahisle 6112 sayılı Kanun'un 33/1. maddesi uyarınca yayın cihazlarına el konulması istemiyle Cumhuriyet başsavcılığına şikâyette bulunmuştur.
9. Akabinde Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığının talebi üzerine Eskişehir 3. Sulh Ceza Hâkimliği 27/1/2020 tarihinde başvurucu Şirketin yayın merkezinde arama yapılmasına ve arama sonucu ele geçirilecek suç unsurlarına el konulmasına karar vermiştir. Anılan karar üzerine 28/1/2020 tarihinde başvurucu Şirketin yayın merkezinde arama yapılmış ve yayın cihazlarına el konulmuştur.
10. Başvurucu, arama ve elkoyma kararına itiraz etmiştir. İtirazı inceleyen Eskişehir 1. Sulh Ceza Hâkimliği 31/1/2020 tarihli kararıyla itirazın kesin olarak reddine karar vermiştir.
11. Başvurucu, nihai kararı 10/2/2020 tarihinde öğrendikten sonra 5/3/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
C. 2020/11231 Numaralı Bireysel Başvuruya İlişkin Süreç
12. Başvurucu, almış olduğu yerel yayın (R3) izni uyarınca Yozgat'a yönelik olarak 1995 yılından bu yana kesintisiz radyo yayını yapmaktadır. Başvurucu ulusal yayın izni verilmesi istemiyle RTÜK'e başvurmuş ancak 11/12/2013 tarihli kararla başvurucunun başvurusu reddedilmiştir.
13. Başvurucu, RTÜK'ün ret kararına karşı iptal davası açmış; davanın görüldüğü Ankara 9. İdare Mahkemesi 22/2/2016 tarihinde davanın kabulüyle idari işlemin iptaline karar vermiştir. Kararın temyiz edilmesi üzerine Danıştay 13. Dairesi 27/4/2017 tarihinde temyiz isteminin reddi ile yerel mahkeme kararının onanmasına karar vermiştir. Anılan karara yönelik karar düzeltme talebinde bulunulmuş, Danıştay 13. Dairesi 23/7/2013 tarihinde karar düzeltme talebinin reddine karar vermiş ve söz konusu yerel mahkeme kararı kesinleşmiştir.
14. Akabinde RTÜK 6112 sayılı Kanun'un 33. maddesine muhalefet iddiasıyla Yozgat Cumhuriyet Başsavcılığına şikâyette bulunmuş ve başvurucu Şirket hakkında soruşturma başlatılmıştır. Soruşturma devam ederken Yozgat Cumhuriyet Başsavcılığının talebi üzerine Yozgat Sulh Ceza Hâkimliği 11/2/2020 tarihinde başvurucu Şirketin yayın merkezinde arama yapılmasına ve arama sonucu ele geçirilecek suç unsurlarına el konulmasına karar vermiştir. Karar gereği başvurucu Şirketin yayın merkezinde arama yapılmış ve yayın cihazlarına el konulmuştur.
15. Başvurucu, arama ve elkoyma kararına itiraz etmiştir. İtirazı inceleyen Sungurlu Sulh Ceza Hâkimliği 21/2/2020 tarihli kararıyla itirazın kesin olarak reddine karar vermiştir.
16. Başvurucu, nihai kararı 29/2/2020 tarihinde öğrendikten sonra 26/3/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
17. Başvuruların kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir. Konu yönünden hukuki irtibat bulunması nedeniyle 2020/11231 numaralı bireysel başvuru dosyasının 2020/8246 numaralı bireysel başvuru dosyası ile birleştirilmesine karar verilmesi gerekir.
II. DEĞERLENDİRME
18. Başvurucular genel olarak;
i. Türkiye'deki radyo yayıncılığının hâlen 3984 sayılı mülga Kanun ile getirilen geçici rejime dayalı olarak sürdürüldüğünü, RTÜK'ün gerekli idari düzenlemeleri yapmayarak 6112 sayılı Kanun'u etkin bir şekilde işletme yükümlülüğünü yerine getirmediğini, frekans tahsisi ve sıralama ihalesi yapılmadığını, bu nedenle yayın lisansı alamadıklarını, buna karşın RTÜK'ün hukuka aykırı bir şekilde arama ve elkoyma işlemi yaptırdığını,
ii. Bir an için izinsiz yayın yaptıkları kabul edilse dahi haklarında 6112 sayılı Kanun'un 33/2. maddesinin uygulanması gerektiğini ve söz konusu madde gereği yaptırım uygulanmadan önce Üst Kurul tarafından uyarı yapılmasının şart olduğunu, ancak kendilerine Üst Kurul tarafından herhangi bir uyarı yapılmaksızın arama ve elkoyma işlemi uygulandığını, bu hâliyle bile söz konusu kararların hukuka aykırı olduğunu,
iii. RTÜK'ün 3984 sayılı mülga Kanun ile oluşumundan bugüne kadar geçen sürede usulüne uygun bir sıralama ihalesi yapmamasının geçici rejime dayalı olarak yayınlarına devam eden yayın kuruluşları ile ilk kez veya yeniden yayın yapmak ya da mevcut yayın alanlarını genişletmek isteyen yayın kuruluşları arasında eşitsizliğe yol açtığını, geçici olan rejimin sürekli ve kalıcı hâle gelmesine neden olduğunu ifade etmiştir.
19. Adalet Bakanlığı (Bakanlık) görüşünde; başvuruya ilişkin olarak RTÜK Başkanlığından temin edilen görüş ve ilgili belgelerin başvurucuların şikâyetine ilişkin olarak yapılacak incelemede dikkate alınmak üzere ekte gönderildiği belirtilmiştir. Görüş yazısında; başvurucuların başta ifade ve basın özgürlüğü olmak üzere temel hak ve hürriyetlerinin ihlal edilip edilmediği konusunda yapılacak incelemede Anayasa ve ilgili mevzuat hükümleri ile somut olayın kendine özgü koşullarının da dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir.
20. Başvurular, ifade özgürlüğü ile basın özgürlüğü kapsamında incelenmiştir.
21. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan ifade özgürlüğü ile basın özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddiaların kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
22. Somut başvurularda başvurucuların yayın merkezinde arama yapılmış ve akabinde yayın cihazlarına el konulmuştur. Bu kapsamda Sulh Ceza Hâkimliği kararlarıyla başvurucuların ifade ve basın özgürlüklerine yönelik bir müdahalede bulunulmuştur.
23. Söz konusu müdahale, Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen şartları yerine getirmediği müddetçe Anayasa’nın 26. ve 28. maddelerinin ihlalini teşkil edecektir. Bu sebeple ilk olarak müdahalenin Anayasa’nın 13. maddesinde öngörülen kanunla sınırlama ölçütünü karşılayıp karşılamadığı ele alınacaktır.
24. Anayasa'nın 13. maddesinde yer alan kanunilik ölçütü sınırlamaya ilişkin kuralın erişilebilirliği ve öngörülebilirliği ile kesinliğini ifade eden belirliliğini garanti altına alır (Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası ve diğerleri [GK], B. No: 2014/920, 25/5/2017, § 55). Müdahalenin kanuna dayalı olması, iç hukukta müdahaleye ilişkin yeterince ulaşılabilir ve öngörülebilir kuralların bulunmasını gerektirmektedir (Türkiye İş Bankası A.Ş. [GK], B. No: 2014/6192, 12/11/2014, § 44). Kanunilik unsuru yönünden değerlendirme yapılırken derece mahkemelerince müdahaleye imkân tanıyan kanun hükümlerinin yorumu ve bu hükümlerin olaya uygulanması bariz takdir hatası ya da açık keyfîlik içermediği sürece bu alanda bir inceleme yapılması bireysel başvurunun amacıyla bağdaşmaz. Ancak yargı mercilerinin müdahaleye imkân tanıyan kanun hükmünü açık bir biçimde hatalı yorumladığının ve uyguladığının tespiti hâlinde müdahalenin kanunilik temelinden yoksun olduğu sonucuna ulaşılabilir (Ramazan Atay, B. No: 2017/26048, 29/1/2020, § 29).
25. Öte yandan mahkemelerce yapılan yorum ve uygulama da bir kuralın belirliliğini doğrudan doğruya etkilemektedir. Kanunun varlığı kadar kanunun hem metninin hem de uygulanmasının bireylerin davranışlarının sonucunu öngörebileceği kadar hukuki belirlilik taşıması önemlidir (Necmiye Çiftçi ve diğerleri, B. No: 2013/1301, 30/12/2014, § 55). Öyleyse Anayasa Mahkemesince yapılması gereken, incelemeye konu başvuru konusu normun yargı organlarınca yapılan yorumlarının kişilerce hangi davranışların yasaklanarak yaptırıma bağlandığını öngörebilmelerini sağlayacak belirlilikte olup olmadığının tespit edilmesidir (benzer değerlendirmeler için bkz. Hanifi Yaliçli [GK], B. No: 2014/5224, 10/6/2021, § 95).
26. Somut olayda başvurucuların yayın merkezinde arama yapılması ve yayın cihazlarına el konulmasına ilişkin kararlar 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 119. ve 127. maddeleri kapsamında verilmiş olmakla birlikte gerekçesi 6112 sayılı Kanun'un 33. maddesine dayanmaktadır. Söz konusu hükmün ilk fıkrasında "Üst Kuruldan yayın lisansı almadan veya yayınları Üst Kurul tarafından geçici olarak durdurulmasına ya da yayın lisansı iptal edilmesine rağmen yayın yapan gerçek kişiler ile tüzel kişiler hakkında 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 60 ıncı maddesindeki güvenlik tedbirlerinin uygulanacağı ve izinsiz olarak faaliyetine devam eden yayın cihaz ve tesislerinin Üst Kurulca mühürlenerek kapatılacağı" düzenlenmiştir. Yine hükmün ikinci fıkrasında da "Yayın lisansı olmasına rağmen lisans tipi dışında yayın yapan ve izinsiz verici tesis eden medya hizmet sağlayıcıların Üst Kurulca uyarılacağı, yapılan uyarıya rağmen izinsiz yayına devam edenler hakkında birinci fıkra hükmü uygulanacağı" belirtilmiştir.
27. 6112 sayılı Kanun'un 33. maddesinde düzenlenen hükümlerin usulüne uygun yayın lisansı almayan, usulüne uygun yayın lisansı aldıktan sonra lisansları durdurulan veya iptal edilen yayın kuruluşları ile usulüne uygun yayın lisansı aldıktan sonra söz konusu lisansa aykırı yayın yapan kuruluşlar hakkında uygulanacağı anlaşılmaktadır. Diğer bir deyişle anılan maddedeki hükümlerin uygulanabilmesi için Üst Kurul tarafından mevzuata uygun olarak lisans verme işlemlerinin gerçekleştirilmesi ve ancak yayın kuruluşlarının bu mevzuata aykırı şekilde lisans kullanmalarının söz konusu olması şarttır. O hâlde mevcut başvurularda Anayasa Mahkemesi, arama ve elkoyma kararlarına konu eylemlerin 6112 sayılı Kanun'un 33. maddesi kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceğine odaklanacaktır.
28. Mevcut başvurularda RTÜK'ün adli birimlerden arama ve elkoyma işlemi talep etmesinin gerekçesi başvurucuların yayın lisansı almaksızın yayın yaptıkları iddiasına dayanmaktadır. Sulh Ceza Hâkimliklerinin arama ve elkoymaya ilişkin kararlarında ise başvurucuların durumuna ve arama ve elkoyma kararlarının verilmesine ilişkin detaylı bir gerekçe yer almamaktadır. Başvurucular ise 1995 yılından itibaren geçici rejime istinaden kesintisiz yayın yaptıklarını, RTÜK'ün frekans tahsisine yönelik sıralama ihalesi yapmayarak yayın lisans izni vermediğini belirtmiştir.
29. Anayasa Mahkemesi Bizim FM Radyo Yayıncılığı ve Reklamcılık A.Ş. kararında, radyo yayını yapmak amacıyla yapılan başvuruların RTÜK tarafından frekans tahsisine ilişkin sıralama ihalesi yapılamadığı gerekçesiyle reddedilmesinin ve frekans tahsisi için gerekenlerin yapılmamasının düşüncenin iletilmesini ve dolaşımını gerçekleştiren yayın hakkını olumsuz olarak etkileyen yapısal bir sorun olduğunu tespit etmiştir (Bizim FM Radyo Yayıncılığı ve Reklamcılık A.Ş., § 65). Kararda, ilgili Kanun'da emredici hükümler bulunmasına rağmen geçici rejimin sonlandırılmamasının, fiilî olarak yayınlarına devam eden yayın kuruluşları ile yayın yapmak isteyen kuruluşlar arasında eşitsiz uygulamaların doğmasına neden olduğu ve bu durumun devam ettiği ifade edilmiştir (Bizim FM Radyo Yayıncılığı ve Reklamcılık A.Ş., § 61). Anayasa Mahkemesi bahsi geçen kararda ayrıca ilgili kanun ve yönetmelik hükümlerinin, idari kararların ve mahkeme kararlarının başvurucunun yayına başlaması için kendisine ne zaman radyo frekansı verileceğini yeterli derecede öngörmesine imkân vermediğine ve bir bütün olarak öngörülebilirlik şartını yerine getirmediğine de vurgu yapmıştır (Bizim FM Radyo Yayıncılığı ve Reklamcılık A.Ş., § 62). Son olarak frekans tahsisinin yapılamaması nedeniyle yeni kuruluşlara yayın izni verilmemesinin özellikle radyoculuk sektöründe rekabeti düşürme etkisine işaret edilmiş, bu kadar uzun bir zaman diliminde ulusal medyanın çeşitliliğinin korunması yönünde tedbirlerin alınmamış olmasının bu alandaki rekabeti engellediği ve demokratik bir toplumda yaşamsal önemdeki ifade ve basın özgürlüklerine zarar verdiği kabul edilmiştir (Bizim FM Radyo Yayıncılığı ve Reklamcılık A.Ş., § 64).
30. Bu bağlamda devletin medyada etkili çoğulculuğu sağlamak ve medya organlarının basın ve haber verme özgürlüğünü güvence altına almak için gerekli yasal ve idari düzenleme yapma ve var olan mevzuatı etkili bir şekilde işletme pozitif yükümlülüğünü yerine getirmediğini ifade eden Anayasa Mahkemesi, ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine karar vermiştir (Bizim FM Radyo Yayıncılığı ve Reklamcılık A.Ş., §§ 66-68).
31. Bizim FM Radyo Yayıncılığı ve Reklamcılık A.Ş. kararından sonra idare tarafından söz konusu yapısal sorunun giderilmesine yönelik olarak herhangi bir işlem yapılmadığını ve sorunun devam ettiğini tespit eden Anayasa Mahkemesi, İyi Haber Yayın Organizasyon Tic. A.Ş. (B. No: 2014/13819, 10/1/2018) ve Sabah Yıldızı Radyo ve Televizyon Yayın İletişim Reklam Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi (2) (B. No: 2015/3369, 8/2/2018) kararlarında da önceki içtihadını sürdürmüş, idare tarafından söz konusu yapısal sorunun giderilmesi için herhangi bir işlem yapılmadığını ve sorunun hâlen devam ettiğini gözeterek başvurucuların ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine karar vermiştir. Anayasa Mahkemesi aynı yöndeki kararını, Medya İzmir Basın Yayın Rek. San. ve Tic. A.Ş. (B. No: 2015/7019, 8/2/2018) ve Ömür Radyo Televizyon Ticaret Anonim Şirketi (B. No: 2015/14943, 21/2/2018) başvurularında da tekrarlamıştır.
32. Son olarak Anayasa Mahkemesi İyi Haber Yayın Organizasyon Ticaret Anonim Şirketi ve diğerleri kararında da önceki içtihadını sürdürmüş, yapısal sorunun varlığının tespit edildiği 18/10/2017 tarihli ilk karardan bu yana geçen sürede idarenin yapısal sorunun çözümüne yönelik kararlı bir irade ortaya koymadığını ve yapısal sorunun devam ettiğini belirterek başvurucuların ifade ve basın özgürlüklerinin ihlal edildiğine karar vermiştir.
33. Anılan kararlardan da anlaşılacağı üzere Anayasa kurallarının ve kanunların emredici hükümlerine rağmen karasal radyo yayıncılığı organize edilerek bu alanda frekansların hakkaniyete uygun bir yöntemle tahsislerinin sağlanması suretiyle bir düzen kurulmadığı için yapısal sorunun hâlen devam ettiği ortadadır (İyi Haber Yayın Organizasyon Ticaret Anonim Şirketi ve diğerleri, § 65).
34. Mevcut başvurular yönünden de söz konusu yapısal sorunun devam ettiği ve RTÜK'ün sıralama ihalesi yapma ve yayın lisans izni verme yükümlülüğünü yerine getirmediği görülmektedir. Bu kapsamda diğer yayın kuruluşları gibi mevcut başvurucuların da geçici rejim kapsamında yayınlarını sürdürdükleri ve Türkiye'de mevcut hiçbir yayın kuruluşunun hakkaniyete uygun bir yöntemle tahsis edilmiş bir yayın lisansının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte RTÜK başvurucuların izinsiz yayında bulunduklarından bahisle 6112 sayılı Kanun'un 33. maddesinde yer alan adli yaptırım hükümlerini işletmektedir. Anayasa Mahkemesinin birden çok kararıyla tespit ettiği üzere yayın kuruluşlarının mevzuata uygun yayın lisans iznine sahip olmaması, RTÜK'ün mevzuata uygun olarak frekans tahsisine yönelik sıralama ihalesi yapmaması ve lisans izni vermemesinden kaynaklanmaktadır.
35. Ancak yukarıda da belirtildiği üzere 6112 sayılı Kanun'un 33. maddesi usulüne uygun yayın lisansı almayan veya lisansı iptal edilen kuruluşlar için hüküm ihtiva etmektedir. Söz konusu hükmün uygulanabilmesi için öncelikle idare tarafından mevzuata uygun bir yayın lisans izninin verilmiş olması gerekmektedir. Ancak RTÜK'ün söz konusu lisans izni verilmesine ilişkin süreci işletme yükümlülüğünü hâlen yerine getirmediği ve yayın kuruluşlarının yayınlarını geçici rejim kapsamında sürdürdüğü gözönünde bulundurulduğunda yayıncı kuruluşların yayın lisansı olmaksızın yayınlarına devam etmelerinin kendilerinden değil idarenin uygulamasından kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Bu hâliyle mevcut başvurularda olduğu gibi idareden kaynaklı sebeplerle lisans izni olmayan kuruluşlar hakkında 6112 sayılı Kanun'un 33. maddesinin uygulanması mümkün görünmemektedir. Nitekim uzun yıllardan beri geçici rejim kapsamında yayınlarını sürdüren kuruluşların idareden kaynaklı uygulamalar sebebiyle ve lisans izni olmadığından bahisle adli yaptırıma maruz kalmaları öngörülemez bir durumdur.
36. Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen kanunilik ölçütüne ilişkin yukarıdaki ilkeler dikkate alındığında kanunda öngörülen normun kapsamına girmediği anlaşılan bir fiilin işlenmesini normun ihlali olarak gören bir yargısal yorumun öngörülebilirlik şartını sağladığı söylenemez (benzer yöndeki değerlendirmeler için bkz. Sercan Avşar, B. No: 2016/63088, 9/6/2021, § 52). Başvuruya konu arama ve elkoyma kararları yönünden; idarenin uzun yıllardır frekans tahsisine yönelik sıralama ihalesi yapmayıp yayın lisansı vermediği gözönünde bulundurulduğunda başvurucuların usulüne uygun yayın lisansı almaksızın yayın yaptığı ve bu kasıtla 6112 sayılı Kanun'un 33. maddesine aykırı hareket ettiği sonucuna varmak öngörülebilir değildir. Dolayısıyla başvuru konusu müdahalelerin Anayasa'nın 13. maddesinde öngörülen kanunilik şartını karşılamadığı sonucuna varılmıştır.
37. Açıklanan gerekçelerle Anayasa’nın 26. maddesinde güvence altına alınan ifade özgürlüğü ile Anayasa'nın 28. maddesinde güvence altına alınan basın özgürlüğünün ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
III. GİDERİM
38. Başvurucular, ihlalin tespiti ve yeniden yargılanma talebinde bulunmuştur. Başvurucular ayrıca 1.000.000 TL maddi ve 1.000.000 TL manevi tazminata karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
39. Başvurularda tespit edilen hak ihlallerinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (Mehmet Doğan, B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3), B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).
40. Ayrıca başvuruculara manevi zararları karşılığında net 50.000 TL manevi tazminatın ayrı ayrı ödenmesine karar verilmesi gerekir. Başvurucular, maddi zararlarına ilişkin olarak bilgi/belge sunmadığından maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvuruların BİRLEŞTİRİLMESİNE,
B. İfade özgürlüğü ile basın özgürlüğünün ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
C. Anayasa’nın 26. ve 28. maddelerinde güvence altına alınan ifade özgürlüğü ile basın özgürlüğünün İHLAL EDİLDİĞİNE,
D. Kararın birer örneğinin ifade özgürlüğü ile basın özgürlüğünün ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Eskişehir 3. Sulh Ceza Hâkimliği (2020/397 D.İş dosyası) ve Yozgat Sulh Ceza Hâkimliğine (2020/388 D. İş dosyası) GÖNDERİLMESİNE,
E. Başvuruculara net 50.000 TL manevi tazminatın AYRI AYRI ÖDENMESİNE, tazminata ilişkin diğer taleplerin REDDİNE,
F. Yargılama giderinden oluşan; 446,90 TL harcın başvuruculara AYRI AYRI ÖDENMESİNE, 18.800 TL vekâlet ücretinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,
G. Ödemenin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,
H. Kararın bir örneğinin Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 17/7/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.