TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
PORLAND PORSELEN SANAYİ VE TİCARET A.Ş.BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2020/8339)
Karar Tarihi: 19/11/2024
R.G. Tarih ve Sayı: 15/4/2025 - 32871
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Recai AKYEL
Yusuf Şevki HAKYEMEZ
İrfan FİDAN
Yılmaz AKÇİL
Raportör
Osman KODAL
Başvurucu
Porland Porselen Sanayi ve Ticaret A.Ş.
Vekili
Av. Mihran AKSAK UYSAL
I. BAŞVURUNUN ÖZETİ
1. Başvuru; tasarımın benzer olması, yenilik ve ayırt edici özellik içermemesi nedeniyle yapılan başvuruyla ilgili olarak Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu tarafından verilen kararın iptali davasında içtihada aykırı şekilde karar verilmesi nedeniyle hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
2. Başvurucu Şirket kullanmakta olduğu endüstriyel tasarımın adına tescil edilmesi için Türk Patent ve Marka Kurumuna başvuruda bulunmuş, başvuru üzerine tescili talep edilen tasarım bültende yayımlanmış, bunun üzerine diğer şirket Paşabahçe A.Ş. kendisi tarafından kullanılan ve tescilli olan çay tabağına ilişkin 2012/00190-5 numaralı tasarım ile başvurucu Şirket tarafından tescili talep edilen 2014/06924-1 sayılı tasarımın aynı veya benzer olması, ayırt edici özelliğinin olmaması nedeniyle Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu (YİDK) bünyesinde itiraz etmiştir. YİDK 14/12/2015 tarihinde Paşabahçe A.Ş.nin itirazını reddetmiştir. Bunun üzerine Paşabahçe A.Ş. itirazın reddine ilişkin 14/12/2015 tarihli YİDK kararının iptali için dava açmıştır. Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi (Mahkeme) 24/11/2016 tarihinde başvurucunun tescilini talep ettiği 2014/06924-1 sayılı endüstriyel tasarımın yeni ve ayırt edici nitelikte olduğu, YİDK kararının isabetli olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar vermiş; bunun üzerine davacı Paşabahçe A.Ş. istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
3. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi (İstinaf Mahkemesi) istinaf aşamasında mevcut bilirkişi raporunun yeterli ve denetime elverişli olmadığını belirterek bilirkişi raporu almış, 19/12/2018 tarihinde davacı Paşabahçe A.Ş.nin istinaf başvurusunu kabul etmiş, mahkeme kararını kaldırmış, davanın kabulüne karar vermiştir. Başvurucu Şirket ve davalı Türk Patent ve Marka Kurumu vekili temyiz kanun yoluna başvurmuş, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 11/12/2019tarihinde İstinaf Mahkemesinin kararını onamıştır.
4. Nihai karar, başvurucu Şirkete 22/1/2020 tarihinde tebliğ edilmiş; başvurucu Şirket 21/2/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
II. İLGİLİ HUKUK
5. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15/11/2013 tarihli ve E.2013/11-97 ve K.2013/1580 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
"...
Somut olaydaki dava da bu kapsamda açılan bir TPE YİDK kararının iptali davası olup, 554 sayılı KHK’nin 43.maddesinde düzenlenen hükümsüzlük davasından farklıdır. Zira; ülkemizde tasarım tescilleri bakımından yayıma dayalı itiraz sistemi benimsenmiştir. Çünkü esas incelemeyi yapmak oldukça zaman alıcı ve masraflı bir iştir. Kaldı ki, esas inceleme sistemini benimseyen ülkelerde bu incelemeye tabi tutulan tasarımların birçoğu daha sonra mahkemeler tarafından özgün olmadığı gerekçesiyle iptal edilmektedir. Bu da göstermektedir ki, pratikte esas inceleme sağlıklı bir şekilde zaten yapılamamaktadır. Bu inceleme esasen uyuşmazlık halinde mahkemeler önünde yapılabilmektedir.
...
İtiraz üzerine TPE YİDK tarafından verilen karara karşı açılan iptal davasında yapılması gereken inceleme, 554 Sayılı KHK’nin 43.maddesinde düzenlenen hükümsüzlük davasından farklı olarak, TPE YİDK önüne sunulan gerekçe ve belgeler çerçevesinde bu kurum tarafından verilen kararın, kararın verildiği anda kurum nezdinde mevcut olan delillere göre kurum tarafından varılan sonucun hukuka uygunluğunun denetimiyle sınırlı olup, dünyanın herhangi bir yerinde kamuya sunulmuş tasarımların res'en araştırılarak inceleme yapılmasını bu iptal davasında beklemek usule ve yasaya uygun düşmez. Zira, yukarıda ayrıntılı olarak açıklandığı üzere ülkemizde uygulanan yayına dayalı itiraz sistemi ve 554 Sayılı KHK hükümleri bunu gerektirmektedir.
Bu durumda, Türk Patent Enstitüsü Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun kararına karşı açılan iptal davasında, itiraz sahibinin Enstitüye sunduğu itiraz gerekçeleri ve belgeleri ile sınırlı bir inceleme yapılması yerinde görüldüğünden, aynı hususa işaret eden direnme kararı usul ve yasaya uygun olup onanması gereklidir.
..."
6. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 1/3/2023 tarihli ve E.2021/11-975 ve K.2023/143 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalı [A.Ş]tarafından yapılan çoklu tasarım başvurusuna konu tasarımların yenilik ve ayırt edicilik unsurunun belirlenmesi noktasında mahkemece aldırılan bilirkişi raporunun karar vermeye yeterli olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınmasının gerekli olup olmadığı noktalarında toplanmaktadır.
10. Ayırt edici nitelik incelemesi, bir kalite testi olmayıp farklılık testidir. Bu nedenle bir tasarımın teknolojik ya da sanatsal açıdan diğerlerine göre daha düşük düzeyde olması onun ayırt ediciliğini etkilemez. Ayrıca ayırt edici nitelik araştırması yapılırken farklılıklara bakılmakla birlikte ağırlık, kıyaslanan tasarımların ortak özelliklerine verilecektir.
11. Her ne kadar mutlak yenilik ve ayırt edicilik unsurları tasarımı oluşturan temel şartlar olsa da 554 sayılı KHK döneminde tasarım başvuruları bu unsurlar incelenmeksizin yayımlanmaktaydı. Başka bir deyişle 554 sayılı KHK döneminde tasarım başvurularında TÜRKPATENT sadece şekli bir inceleme yapmakta; 554 sayılı KHK'nın 26 ve 28 inci maddelerinde gösterilen şekli bilgi ve belgelerin eksik olup olmadığını ve başvurunun 554 sayılı KHK'nın 3 üncü maddesinde belirtilen tasarım tanımına uygun olup olmadığını incelemekteydi. Tasarımın tesciline itiraz edilmesi üzerine ise TÜRKPATENT YİDK tarafından esasa ilişkin olarak inceleme yapılmakta, tescil edilen tasarımın mutlak yenilik ve ayırt edicilik unsurunun bulunup bulunmadığı araştırılmaktaydı. 6769 sayılı Kanun'un yürürlüğe girmesiyle birlikte TÜRKPATENT tarafından artık başvuru sırasında yenilik incelemesi resen yapılacaktır. Başka bir deyişle 6769 sayılı Kanun'un 64 üncü maddesinin altıncı fıkrası gereğince TÜRKPATENT resen yaptığı araştırmada tasarımın yeni olmadığını belirlerse başvuruyu reddedecektir.
12. Hem 554 sayılı KHK döneminde tasarımın tesciline itiraz üzerine hem de 6769 sayılı Kanun döneminde başvuru sırasında TÜRKPATENT'in yapması gereken yenilik incelemesi mutlak yenilik incelemesidir. Başka bir deyişle TÜRKPATENT itiraz dilekçesinde sunulan belge ve bilgiler haricinde resen mutlak yenilik incelemesi yapacak ve tasarımın aynısının, başvuru veya rüçhan tarihinden önce dünyanın herhangi bir yerinde kamuya sunulmuş olup olmadığını kendiliğinden araştıracaktır. Aynı şekilde hem TÜRKPATENT YİDK kararına itiraz davasında hem de 554 sayılı KHK'nın 43 üncü maddesi kapsamında açılan tasarımın hükümsüzlüğüne yönelik davalarda bilirkişiler dosya kapsamında yer alan bilgi ve belgeler haricinde de araştırma yaparak dava konusu tasarımın mutlak yenilik unsuruna sahip olup olmadığını belirleyeceklerdir. Zira patent, faydalı model ve tasarımlarda mutlak yenilik unsuru kamu düzenine ilişkin olduğundan hem TÜRKPATENT hem de mahkemeler tarafından mutlak yenilik incelemesinin resen yapılması zorunludur.
14. Hemen belirtilmelidir ki yenilik ve ayırt edicilik incelemesi, özel veya teknik bilgiyi gerektiren bir husus olması nedeniyle bilirkişi marifetiyle yapılması gerekmektedir. Başka bir deyişle yenilik ve ayırt edicilik unsurunun incelemesi genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukukî bilgiyle çözümlenmesi mümkün olmayan bir durumdur.
16. Yukarıda da belirtildiği üzere bir tasarımın tescil edilebilmesi için 554 sayılı KHK'nın 6 ncı maddesi gereğince mutlak yenilik unsurunu taşıması ve 554 sayılı KHK'nın 7 nci maddesi gereğince ayırt edicilik unsurunun bulunması gerekmektedir. Mahkemece aldırılan bilirkişi raporunda, dosya kapsamında bulunan davacının sunduğu tasarımlar ile davalının tasarım başvurusu arasında benzerlik karşılaştırması yapılmış, neticede davalının çoklu tasarımının 30 sıra numaralı tasarımı haricinde diğerlerinin benzer olduğu kanaatine varılmıştır. Ancak bilirkişi raporunun sonuç kısmında hiçbir gerekçe belirtilmeden davalının çoklu tasarımının 30 sıra numaralı tasarımı haricinde diğer tasarımların yeni ve ayırt edici olmadığı belirtilerek iptal koşullarının oluştuğu yönünde görüş bildirilmiştir. Oysa tasarımların karşılaştırılmasında yapılacak inceleme, benzerlik incelemesinden ziyade esasa yönelik olarak yenilik ve ayırt edicilik unsurlarının bulunup bulunmadığı incelemesidir. Dolayısıyla bilirkişi raporunda 554 sayılı KHK'nın aradığı şekilde mutlak yenilik incelemesi yapılmadığı gibi ayırt edicilik unsurunun incelenmesinde de karşılaştırılan tasarımların farklılıklarından çok ortak özelliklerinin değerlendirilmesine ağırlık verilmediği ve tasarımcının tasarımı geliştirme açısından ne kadar seçenek özgürlüğüne sahip olup olmadığının araştırılmamıştır.
17. Bu itibarla mahkemece, davalının tasarımlarının mutlak yenilik unsurunun bulunup bulunmadığının dosyadaki bilgi ve belgeler haricinde resen tespit edileceği, yine ayırt edicilik unsuru yönünden yapılacak incelemenin ise dosyadaki bilgi ve belgelerle sınırlı olarak yapılacağı gözetilerek yeni bir bilirkişi heyetinden yukarıda belirtilen hususları içerecek şekilde rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir.
7. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 29/3/2023 tarihli ve E.2021/11-943 ve K.2023/288 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
11. Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; tasarım başvurusuna itiraz üzerine YİDK tarafından yapılacak yenilik incelemesinde itiraz dilekçesinde yer alan itiraz gerekçeleri ve belgeleri ile sınırlı olarak mı inceleme yapılacağı yoksa itiraz dilekçesinde yer alan itiraz gerekçeleri ve belgeler yanında resen yapılacak araştırma neticesinde elde edilen bilgi ve belgeler gözetilerek mutlak yenilik incelemesi mi yapılacağı noktasında toplanmaktadır.
23. Hem 554 sayılı KHK döneminde tasarımın tesciline itiraz üzerine hem de 6769 sayılı SMK döneminde başvuru sırasında TÜRKPATENT'in yapması gereken yenilik incelemesi mutlak yenilik incelemesidir. Başka bir deyişle TÜRKPATENT itiraz dilekçesinde sunulan belge ve bilgiler haricinde resen mutlak yenilik incelemesi yapacak ve tasarımın aynısının, başvuru veya rüçhan tarihinden önce dünyanın herhangi bir yerinde kamuya sunulmuş olup olmadığını kendiliğinden araştıracaktır. Aynı şekilde hem TÜRKPATENT YİDK kararına itiraz davasında hem de 554 sayılı KHK'nın 43 üncü maddesi kapsamında açılan tasarımın hükümsüzlüğüne yönelik davalarda bilirkişiler dosya kapsamında yer alan bilgi ve belgeler haricinde de araştırma yaparak dava konusu tasarımın mutlak yenilik unsuruna sahip olup olmadığını belirleyeceklerdir. Zira patent, faydalı model ve tasarımlarda mutlak yenilik unsuru kamu düzenine ilişkin olduğundan hem TÜRKPATENT hem de mahkemeler tarafından mutlak yenilik incelemesinin resen yapılması zorunludur.
....
25. Hemen belirtilmelidir ki yenilik ve ayırt edicilik incelemesi, özel veya teknik bilgiyi gerektiren bir husus olması nedeniyle bilirkişi marifetiyle yapılması gerekmektedir. Başka bir deyişle yenilik ve ayırt edicilik unsurunun incelemesi genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgiyle çözümlenmesi mümkün olmayan bir durumdur.
28. Yukarıda da belirtildiği üzere bir tasarımın tescil edilebilmesi için 554 sayılı KHK'nın 6 ncı maddesi gereğince mutlak yenilik unsurunu taşıması ve 554 sayılı KHK'nın 7 nci maddesi gereğince ayırt edicilik unsurunun bulunması gerekmektedir. Dolayısıyla sadece YİDK kararına itiraz davasında değil, tasarım başvurusuna itiraz üzerine de YİDK tarafından mutlak yenilik incelemesi yapılması gerekir. Aksine itiraz üzerine YİDK tarafından sadece muteriz tarafından sunulan bilgi ve belgeler kapsamında yenilik incelemesi yapılacağına dair kabul, tasarım hukukunda mutlak yenilik unsurunun kamu düzenine ilişkin olması ilkesiyle bağdaşmaz.
29. Bu itibarla mahkemece, bilirkişi raporunda 554 sayılı KHK'nın aradığı şekilde mutlak yenilik incelemesi yapıldığı ve tasarımın mutlak yenilik unsuruna sahip olmadığının tespit edildiği gözetilerek esasında itiraz üzerine YİDK tarafından da mutlak yenilik incelemesinin muteriz tarafından sunulan bilgi ve belgeler haricinde de yapılması gerektiği kabul edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir.
30. Hâl böyle olunca Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uymak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
8. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 24/04/2017 tarihli ve E.2015/13749, K. 2017/2336 sayılı kararının ilgili kısmı şöyledir:
Dava, TPE YİDK kararının iptali istemine ilişkindir. Yukarıda yapılan özetten de anlaşılacağı üzere mahkemece, davalı şirketin tasarım başvurusuna itiraz aşamasında sunduğu delillerin, davacının tasarım başvurusunun yeni ve ayırt edici olmadığını ispatlar mahiyette bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, 554 sayılı KHK ile mutlak yenilik kriteri benimsendiğinden, bu hususun mahkemece re’sen dikkate alınarak, tarafların bildirdikleri delillerle birlikte anılan KHK’nin 5 ila 10. maddeleri hükümleri göz önüne alınmak suretiyle ve somut uyuşmazlık koşulları itibariyle de gerektiğinde bilirkişi görüşü alınarak çözüme kavuşturulması gerekmektedir. O halde, mahkemece, davalı şirketin gerek itiraz aşamasında gerekse yargılama sırasında sunduğu bütün deliller de değerlendirilmek suretiyle dava konusu tasarımın yenilik unsuruna sahip olup olmadığına, bir başka deyişle, o tasarımın dünyanın herhangi bir yerinde kamuya sunulmuş bulunup bulunmadığına ilişkin bilirkişi raporuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yargılama aşamasında sunulan delillerin değerlendirilmesi sonucu oluşan bilirkişi görüşüne itibar edilmeksizin yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
III. DEĞERLENDİRME
9. Başvurucu Şirket; İstinaf Mahkemesinin dosyadaki mevcut delillere göre inceleme yapması gerekirken resen bilirkişi raporu aldığını, sınırlı inceleme yetkisini aştığını, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun bu tür davalarda incelemenin sınırlı olduğuna ilişkin kararının olduğunu, İstinaf Mahkemesinin kararının bu kararla çeliştiğini belirterek adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür. Başvuru belgelerinin bir örneği, bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
10. Başvuru, adil yargılanma hakkının güvencelerinden biri olan hakkaniyete uygun yargılanma hakkı kapsamında incelenmiştir.
11. Anayasa'nın 148. maddesinin dördüncü fıkrasında kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin şikâyetlerin bireysel başvuruda incelenemeyeceği belirtilmiştir. Bu kapsamda ilke olarak mahkemeler önünde dava konusu yapılmış maddi olay ve olguların kanıtlanması, delillerin değerlendirilmesi, hukuk kurallarının yorumlanması ve uygulanması ile uyuşmazlık konusunda varılan sonucun adil olup olmaması bireysel başvuru konusu olamaz. Ancak bireysel başvuru kapsamındaki hak ve özgürlüklere müdahale teşkil eden, bariz takdir hatası veya açık bir keyfîlik içeren tespit ve sonuçlar bu kapsamda değildir (konuya ilişkin birçok karar arasından bkz. Ahmet Sağlam, B. No: 2013/3351, 18/9/2013).
12. Ancak temel hak ve özgürlüklere müdahalenin söz konusu olduğu durumlarda derece mahkemelerinin takdir ve değerlendirmelerinin Anayasa'daki güvencelere etkisini nihai olarak değerlendirecek merci Anayasa Mahkemesidir. Bu itibarla Anayasa'da öngörülen güvenceler dikkate alınarak bireysel başvuru kapsamındaki temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilip edilmediğine ilişkin herhangi bir inceleme kanun yolunda gözetilmesi gereken hususun incelenmesi olarak nitelendirilemez (Şahin Alpay (2) [GK], B. No: 2018/3007, 15/3/2018, § 53).
13. Diğer taraftan Anayasa Mahkemesi, çok istisnai durumlarda temel hak ve özgürlüklerden biri ile doğrudan ilgili olmayan bir şikâyeti kanun yolunda gözetilmesi gereken hususlara ilişkin yasak kapsamına girmeden inceleyebilir. Açık bir keyfîlik nedeniyle yargılamanın hakkaniyetinin temelden sarsıldığı ve adil yargılanma hakkı kapsamındaki usule ilişkin güvencelerin anlamsız hâle geldiği çok istisnai hâllerde aslında yargılamanın sonucuna ilişkin olan bu durumun bizatihi kendisi usule ilişkin bir güvenceye dönüşmüş olur. Dolayısıyla Anayasa Mahkemesinin derece mahkemelerinin değerlendirmelerinin usule ilişkin güvenceleri anlamsız hâle getirip getirmediğini ve açık bir keyfîlik nedeniyle yargılamanın hakkaniyetinin temelden sarsılıp sarsılmadığını incelemesi yargılamanın sonucunu değerlendirdiği anlamına gelmez. Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi, derece mahkemelerinin delillerle ilgili değerlendirmelerine ancak açık bir keyfîlik ve adil yargılanma hakkı kapsamındaki usule ilişkin güvenceleri anlamsız hâle getiren bir uygulama varsa müdahale edebilecektir (Ferhat Kara [GK], B. No: 2018/15231, 4/6/2020, § 149; M.B. [GK], B. No: 2018/37392, 23/7/2020, § 83).
14. Hukuk kurallarının ne şekilde yorumlanacağı veya birden fazla yorumunun mümkün olduğu durumlarda bu yorumlardan hangisinin benimseneceği derece mahkemelerinin yetkisindedir. Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruda derece mahkemelerince benimsenen yorumlardan birine üstünlük tanıması veya derece mahkemelerinin yerine geçerek hukuk kurallarını yorumlaması bireysel başvurunun amacıyla bağdaşmaz. Anayasa Mahkemesinin kanunilik ilkesi bağlamındaki görevi, hukuk kurallarının birden fazla yorumunun varlığının hukuki belirlilik ve öngörülebilirliği etkileyip etkilemediğini tespit etmektir (Mehmet Arif Madenci, B. No: 2014/13916, 12/1/2017, § 81).
15. Öte yandan mahkemelerin münferit bazı olaylarda farklı kararlar vermesi hukuki belirsizliğin ve öngörülemezliğin oluştuğunun söylenebilmesi için yeterli olmayıp içtihat farklılığının derinleşmiş ve müzmin hâle gelmiş olması gerekir. Ayrıca spesifik bazı olaylarda verilmiş farklı kararlar olduğundan hareketle içtihat farklılığının derinleştiği ve süregelen bir boyut kazandığı da kabul edilemez. Anayasa Mahkemesinin bir konuyla ilgili olarak verilmiş tüm mahkeme kararlarını yeknesak hâle getirme gibi bir işlevi olmadığı gibi mahkeme kararlarındaki hukuka aykırılıkları giderme ödevi de yoktur (Selahattin Bayri, B. No: 2018/32374, 15/9/2021, § 42).
16. Başvuruya konu davada tasarımın mutlak yenilik kriterini taşıyıp taşımadığının belirlenebilmesi için bilirkişi raporunun alınmasının gerekli olup olmadığı veya bu tür davalarda bilirkişi raporunun alınıp alınamayacağına ilişkin hususlarda karar verme yetkisi, hukuk kurallarını öncelikle yorumlama hakkına sahip olan derece mahkemelerinin sorumluluğundadır. Anayasa Mahkemesinin görevi derece mahkemesinin yorumlarının açıkça keyfî veya bariz takdir hatası içerecek nitelikte olup olmadığını incelemekten ibarettir.
17. Somut olayda başvurucu Şirket, kullanmakta olduğu tasarımın tescili için Türk Patent ve Marka Kurumuna başvurmuş, Paşabahçe A.Ş. tescili talep edilen tasarımının kullandığı tasarımla aynı veya benzer nitelikte olduğu, ayırt edici özelliği bulunmadığı gerekçesiyle Türk Patent ve Marka Kurumuna itirazda bulunmuş, YİDK itirazı reddetmiştir. Bunun üzerine Paşabahçe A.Ş. 14/12/2015 tarihli YİDK kararının iptali için dava açmıştır, Mahkeme, davayı reddetmiş; İstinaf Mahkemesi ise mevcut bilirkişi raporunda tasarımın mutlak yenilik kriteri taşıyıp taşımadığına ilişkin tespit bulunmadığından yeniden bilirkişi raporu almıştır. İstinaf Mahkemesi, aldığı bilirkişi raporu doğrultusunda tasarımın mutlak yenilik kriterini sağlamadığı gerekçesiyle mahkemenin kararını kaldırmış ve davanın kabulüne karar vermiştir. Söz konusu bu karar da temyiz incelemesinden geçerek kesinleşmiştir.
18. 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 356. maddesinin (2) numaralı fıkrasında duruşma sonunda bölge adliye mahkemesinin istinaf başvurusunu esastan reddetmek veya ilk derece mahkemesi hükmünü kaldırarak yeniden hüküm kurmak dâhil gerekli kararları vereceği belirtilmiştir. Kanun'un 357. maddesinde istinaf aşamasında yapılamayacak işlemler gösterilmiş olup anılan maddede istinaf aşamasında bilirkişi raporu alınamayacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamaktadır. Somut olayda İstinaf Mahkemesi, söz konusu uyuşmazlığın çözümü için gerekli olduğunu düşündüğü ve bu bağlamda dava konusu tasarımın mutlak yenilik kriterini haiz olup olmadığının tespiti amacıyla bilirkişi raporu almıştır. İstinaf Mahkemesi tarafından alınan 05/11/2018 tarihli ek bilirkişi raporunda da dava konusu tasarımın mutlak yenilik kriterini taşımadığı belirtilmiştir.
19. Bu itibarla ilk derece mahkemesinin kararının hukuka aykırı olması durumunda İstinaf Mahkemesinin kararı kaldırıp yeniden yargılama yapabileceği ve karar verebileceği hususları gözetildiğinde tasarımın mutlak yenilik kriterine; haiz olup olmadığının tespiti için bilirkişi raporu alınması yönündeki İstinaf Mahkemesinin değerlendirmesinin açık bir keyfîlik veya bariz takdir hatası içerdiği söylenemez.
20. Diğer taraftan başvurucu Şirket, aynı konuya ilişkin farklı kararlar verildiğinden de yakınmış ve bu kapsamda Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 15/11/2013 tarihli kararını emsal göstermiştir.
21. Öncelikle adil yargılanma hakkının hukuk kuralının davanın başvurucu lehine sonuçlanmasını temin eden yorumunun esas alınmasını güvence altına almadığı hatırlatılmalıdır. Uyuşmazlığa uygulanacak hukuk kurallarının yorumlanması yukarıda belirtildiği gibi derece mahkemelerinin takdirindedir (M.B., § 84). Öte yandan aynı nitelikteki uyuşmazlıkla ilgili olarak değişik mahkemelerin farklı kararlar vermesi de tek başına adil yargılanma hakkını ihlal etmemektedir. Anayasa Mahkemesinin açıkça keyfî olmayan veya bariz takdir hatası da içermeyen bir yorumdan dolayı adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine hükmedebilmesi için bu yorumun yerleşik hâle gelen bir içtihattan saptığına veya derinleşmiş ve süregelen bir nitelik kazanan içtihat farklılığına dayandığına ikna olması gerekir (Selahattin Bayri, § 47).
22. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun başvurucunun emsal gösterdiği15/11/2013 tarihli kararında YİDK kararının iptali davasında yapılması gereken incelemenin hükümsüzlük davasından farklı olduğu, anılan kurum tarafından verilen kararın mevcut olan delillere göre kurum tarafından varılan sonucun hukuka uygunluğunun denetimiyle sınırlı olduğu, iptal davasında resen araştırma yapmanın usule ve kanuna aykırı olduğu belirtilmiştir. Ancak emsal olarak gösterilen bu kararla içtihadın bu şekilde yerleştiği söylenemez. İçtihadın yerleşik hâle gelip gelmediğinin tespiti bakımından içtihat mahkemesi olan Yargıtayın diğer kararlarına bakıldığında Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin başvuruya konu İstinaf Mahkemesinin kararı ile aynı yönde kararları da olduğu görülmüştür (bkz § 6-8).
23. Öte yandan, İstinaf Mahkemesi verdiği kararında vardığı sonuca hangi nedenle ulaşıldığının başvurucu ve üçüncü kişiler tarafından objektif olarak anlaşılmasına imkân verecek yeterli gerekçe sunmaktadır. Bununla birlikte başvurucu Şirket görüş ayrılığının yerleşik ve müzmin hâle geldiğini de gösterememiştir. Derinleşmiş içtihat farklılığından söz edilebilmesi için görüş ayrılıklarının uzun yıllardır devam ettiğinin ortaya konulmuş olması gerekir (Selahattin Bayri, § 49). Somut olayda bu konudaki görüş ayrılığının uzun yıllardır süregeldiği gösterilemediğinden derinleşmiş ve müzmin hâle gelmiş içtihat farklılığından söz edilemez.
24. Özetle eldeki başvuruda İstinaf Mahkemesinin, kanun yolu aşamasında söz konusu tasarımın mutlak yenilik kriterine haiz olup olmadığının tespiti için bilirkişi raporu alınması yönündeki değerlendirmesi açıkça keyfîlik veya bariz takdir hatası içermediği gibi başvurucu tarafından da bu yorumun derinleşmiş ve süregelen bir nitelik kazanan içtihat farklılığına dayandığı gösterilebilmiş değildir. Bu nedenle başvurucunun iddialarının kanun yolu şikâyeti niteliğinde olduğu değerlendirilmiştir.
25. Açıklanan gerekçelerle başvurunun açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
IV. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Hakkaniyete uygun yargılanma hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucu üzerinde BIRAKILMASINA 19/11/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.