TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANAYASA MAHKEMESİ
BİRİNCİ BÖLÜM
KARAR
ABDULKERİM YORGUN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU
(Başvuru Numarası: 2020/8733)
Karar Tarihi: 26/5/2022
Başkan
:
Hasan Tahsin GÖKCAN
Üyeler
Hicabi DURSUN
Recai AKYEL
Selahaddin MENTEŞ
İrfan FİDAN
Raportör
Nahit GEZGİN
Başvurucular
1. Abdulkerim YORGUN
2. İsmail YORGUN
3. Agit YORGUN
4. Esra YORGUN
5. Hanife KÜLTER
6. Kadriye YORGUN
7. Kazım YORGUN
8. Sedika YORGUN
Başvurucular Vekili
Rıdvan KÜLTER
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvuru, çocuğun cinsel saldırıya da maruz kalarak öldürülmesiyle sonuçlanan olayla ilgili olarak etkili bir ceza soruşturması yürütülmemesi nedeniyle yaşam hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru 27/2/2020 tarihinde yapılmıştır. Komisyon, başvurunun kabul edilebilirlik incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar vermiştir.
3. Başvuru belgelerinin bir örneği bilgi için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
4. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ilgili olaylar özetle şöyledir:
5. Olay tarihinde Şırnak'ta yaşayan başvurucular İsmail Yorgun ve başvurucu Sedika Yorgun'un kızları, diğer başvurucuların kardeşi altı yaşındaki E.Y. 13/12/1999 tarihinde inşaat hâlindeki boş bir binada cinsel saldırıya maruz kaldıktan sonra öldürülmüş olarak bulunmuştur.
6. Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığı (Cumhuriyet Başsavcılığı) aynı gün olayla ilgili olarak resen soruşturma başlatmıştır. Soruşturma kapsamında yapılan ölü muayenesi ve otopsi işlemleri neticesinde ölümün solunum ile dolaşım yetmezliği nedeniyle gerçekleştiği anlaşılmıştır. Ayrıca küçük çocuğun cinsel saldırıya maruz kaldığı da belirlenmiştir.
7. Soruşturmada şüpheli M.Z.K. 1/3/2000, diğer şüpheli C.T ile İ.B. 2/3/2000 günü gözaltına alınmıştır. C.T. ve İ.B. 6/3/2000 tarihinde tutuklanmış, diğer şüpheli ise serbest bırakılmıştır. Cumhuriyet Başsavcılığı tutuklu iki şüpheli hakkında cinsel saldırı ve kasten öldürme suçlarını işledikleri iddiasıyla 10/3/2000 tarihinde kamu davası açmıştır. Şırnak Ağır Ceza Mahkemesince yürütülen kovuşturmada, sanıkların tutukluluk hâllerine 30/5/2000 tarihinde son verilmiştir. Ağır Ceza Mahkemesi 5/2/2002 tarihinde mahkûmiyetlerine yeterli delil elde edilemediği gerekçesiyle sanıkların beraatine hükmetmiştir. Beraat hükümlerinin bir gerekçesi olarak da olay yerinden elde edilen biyolojik deliller ile sanıkların vücutlarından alınan örneklerin kriminal laboratuvar incelemelerinde uyumlu olmaması gösterilmiştir. Başvurucu İsmail Yorgun tarafından temyiz edilen bu hükümler, Yargıtay 1. Ceza Dairesi tarafından 19/3/2003 tarihinde onanmıştır. Ağır Ceza Mahkemesi, hükümlerin kesinleşmesi üzerine olayın fail veya faillerinin tespiti için Cumhuriyet Başsavcılığına yazı yazmıştır.
8. Bu kararla yeniden başlatılan soruşturmada Cumhuriyet Başsavcılığı, bu kez A.B. hakkında kamu davası açmıştır. Şırnak Ağır Ceza Mahkemesinde görülmeye başlanan kamu davasının Osmaniye'ye nakline karar verilmiştir. Osmaniye 1. Ağır Ceza Mahkemesince yürütülen kovuşturma sonucunda A.B.nin beraatine hükmedilmiş, hüküm Yargıtay 1. Ceza Dairesi tarafından onanmıştır. Hükmün kesinleşmesinden sonra Osmaniye 1. Ağır Ceza Mahkemesi de olayın fail veya faillerinin tespit edilmesi amacıyla dava dosyasını 29/6/2010 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığına göndermiştir.
9. Cumhuriyet Başsavcılığı fail veya faillerin yakalanabilmesi için 13/4/2011 tarihinde dava zamanaşımı süresince daimî arama kararı vermiş, arama kararını yerine getirmesi için Şırnak İl Emniyet Müdürlüğüne gönderip aramanın akıbeti hakkında her üç ayda bir düzenli bir şekilde bilgi verilmesini de Müdürlükten istemiştir.
10. Daimî arama kararına rağmen olayın fail ya da failleri belirlenememiştir.
11. Cumhuriyet Başsavcılığı, soruşturmada zamanaşımının 13/12/2019 tarihinde dolduğu gerekçesiyle 24/12/2019 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar vermiştir.
12. Başvurucuların bu karara itirazı, Şırnak Sulh Ceza Hâkimliğinin 7/2/2020 tarihli kararı ile reddedilmiştir.
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
13. Anayasa Mahkemesinin 26/5/2022 tarihinde yapmış olduğu toplantıda başvuru incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucuların İddiaları
14. Başvurucular, olayla ilgili olarak yürütülen soruşturmada daimî arama kararı verilmesinden sonra aradan geçen uzun zaman zarfında herhangi bir araştırma yapılmaması nedeniyle fail ya da faillerinin belirlenmesi yönünde umut verici bir gelişme yaşanmadığını ve soruşturmanın sürüncemede bırakılarak zamanaşımına uğratıldığını belirterek Anayasa'nın 17. maddesinde güvence altına alınan yaşam hakkının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
B. Değerlendirme
15. Anayasa’nın “Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” kenar başlıklı 17. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Herkes, yaşama, ... hakkına sahiptir.
16. Anayasa’nın “Devletin temel amaç ve görevleri” kenar başlıklı 5. maddesinin ilgili kısmı şöyledir:
“Devletin temel amaç ve görevleri... kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.”
17. Yaşam hakkının doğal niteliği gereği, yaşamını kaybeden kişi açısından bu hakka yönelik bir başvuru ancak yaşanan olay sonucunda ölen kişinin mağdur olan yakınları tarafından yapılabilecektir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, B. No: 2012/752, 17/9/2013, § 41). Başvurucular, olayda yaşamını yitiren çocuğun ebeveyni ve kardeşidir. Bu nedenle başvuruda başvuru ehliyeti açısından eksiklik bulunmamaktadır. Öte yandan başvuruda başvuru ehliyeti ile ilgili bir eksiklik olmamakla birlikte başvurunun süresinde yapılıp yapılmadığının belirlenmesi gerekir.
18. Öncelikle devletin yaşam hakkı kapsamındaki pozitif yükümlülüklerinin ayrıca usule ilişkin yönü bulunmakla birlikte bu usul yükümlülüğünün olayın niteliğine bağlı olarak cezai, hukuki ve idari nitelikte soruşturmalarla yerine getirilebileceği ancak kasıtlı eylemler sonucunda meydana gelen ölüm veya ölümcül yaralanmalarda, Anayasa'nın 5. maddesi ile birlikte yorumlanan Anayasa'nın 17. maddesi gereğince devletin sorumluların tespit edilmesi ile cezalandırılmalarını sağlayacak nitelikte bir cezai soruşturma yürütme yükümlülüğünün bulunduğu belirtilmelidir (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 55). Bu tür soruşturmaların temel amacı yaşam hakkını koruyan hukukun etkili bir şekilde uygulanması ve sorumluların hesap vermesini sağlamak olmalıdır (Serpil Kerimoğlu ve diğerleri, § 54).
19. Anayasa Mahkemesi içtihadına göre,
-Yaşam hakkı ile ilgili soruşturmanın etkili olup olmadığı yönünden incelenebilmesi için -mutlak surette gerekli olmasa da- makul bir süreyi aşmaması şartıyla soruşturmanın kamu makamları tarafından nasıl sonlandırılacağının beklenmesi bireysel başvuru ile getirilen koruma mekanizmasının ikincil niteliğine uygun olacaktır (Rahil Dink ve diğerleri, B. No: 2012/848, 17/7/2014, § 76; Hüseyin Caruş, B. No: 2013/7812, 6/10/2015, § 46).
- Ancak bir soruşturma başlatılmamışsa, başlatılmakla birlikte soruşturmada ilerleme yoksa veya soruşturma ilerleme kaydettikten sonra herhangi bir nedenle etkisiz hâl almışsa başvuruculardan soruşturmanın sonucunu beklemelerini istemek makul olmayacaktır. Böyle durumda başvurucular, etkili soruşturma yürütülmediğinin farkına vardıkları andan itibaren bireysel başvuruda bulunabilir (Rahil Dink ve diğerleri, § 77). Öte yandan başvurucuların etkili bir soruşturma yürütülmediğinin ne zaman farkına varmaları gerektiği doğal olarak her başvurunun kendine özgü şartlarına bağlı olarak değerlendirilecektir (Adle Azizoğlu ve Sadat Azizoğlu, B. No: 2014/15732, 24/1/2018, § 87).
- Bununla birlikte meselelerin çözüme kavuşturulması bakımından zaman (süre) çok önemli ise başvurucuların iddialarını -usulünce ve adil bir şekilde çözüme bağlanabilmesini sağlayabilmek için- gerekli süratle Anayasa Mahkemesi nezdinde dile getirilmeleri ödevi bulunduğunu belirtmek gerekir. Bu durum bilhassa temel haklar kapsamında belirli olayların soruşturulmasına yönelik herhangi bir yükümlülükle ilgili şikâyetler bakımından önemlidir. Çünkü aradan geçen zamanın -maddi delillerin kaybolup tanıkların olayı hatırlamaları da güçleştiğinde ya da kimi zaman mümkün olmadığında- sadece soruşturma yükümlülüğünün gereği gibi yerine getirilmesi üzerinde değil aynı zamanda Anayasa Mahkemesinin bireysel başvuruya ilişkin kendi incelemesinin anlamı ve sonuçları üzerinde de olumsuz bir etkisi olmaktadır. Bu nedenle bir olayda etkili soruşturma yürütülmeyeceği açık hâle gelince, başka deyişle devletin yükümlülüğünü yerine getirmediği bariz görünüm kazanınca başvurucuların derhâl harekete geçerek bireysel başvuruda bulunmaları gerekmektedir (Özeyir Kocakaya, B. No: 2014/1457, 14/11/2018, § 67).
20. Somut olaya bu yönüyle bakıldığında soruşturmada, bazı kişiler hakkında beraat hükümleri verilmesinin ardından 13/4/2011 tarihinde fail veya faillerin dava zamanaşımı süresinin dolmasına değin daimî aranmasına karar verilmiş ancak verilen karar kapsamında herhangi bir umut verici gelişme kaydedilmemiş, kararın verildiği tarihten itibaren bu yönde çaba gösterilmeyip soruşturmanın sürüncemede bırakıldığı başvurucular tarafından ileri sürülmüştür.
21. Bu durumda kimliği belirlenemeyen fail veya failler yönünden çok uzun süredir bir gelişme yaşanmayan soruşturmanın sorumluların tespit edilebilmesi bakımından bireysel başvuru yapılmasından uzun süre öncesinde etkisiz hâl aldığı, başvurucu ile yetkili makamlar arasında soruşturmanın etkililiği adına temas kurulmadığı, bu şekilde soruşturmada bireysel başvuru yapılmasının uzun zaman öncesinde etkililik adına ilerleme sağlanacağına dair hiçbir emare, umut verici gelişme veya olasılık olmadığı açıkça anlaşılmıştır. Başvurucular tarafından bu zaman zarfında herhangi gerekçe ileri sürerek aksi yönde haklı bir beklentiye girildiğine, dolayısıyla bireysel başvuruda bulunulması için makul bir süre beklendiğine ilişkin açıklamada bulunulmadığı hatta soruşturmanın daimî arama kararının verilmesinden sonraki aşamada sürüncemede bırakıldığının iddia edildiği görülmüştür. Dolayısıyla başvurucuların bireysel başvuruda bulunmalarından çok önce soruşturmanın etkisizliğini fark ettikleri ancak bireysel başvuruda bulunmak yerine soruşturmada bir gelişme kaydedilmesini veya bir karar verilmesini bekledikleri, olayın failinin belirlenemediği, soruşturmanın ise dava zamanaşımının gerçekleştiği gerekçesiyle sonlandırıldığı anlaşılmıştır. Bu itibarla somut olayın koşullarının benzer başvurularda varılan sonuçtan ayrılabilmeyi mümkün kılan bir unsurunun bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
22. Açıklanan gerekçelerle başvurunun diğer kabul edilebilirlik şartları yönünden incelenmeksizin süre aşımı nedeniyle kabul edilemez olduğuna karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Yaşam hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın süre aşımı nedeniyle KABUL EDİLEMEZ OLDUĞUNA,
B. Yargılama giderlerinin başvurucular üzerinde BIRAKILMASINA 26/5/2022 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.