logo
Bireysel Başvuru Kararları Kullanıcı Kılavuzu English

(Ğanime Yayman ve diğerleri [2.B.], B. No: 2021/1039, 18/9/2024, § …)
Kararlar Bilgi Bankasında yayınlanan karar metni
editöryal düzeltmelere tabi tutulmuş olabilir.
   


 

 

 

 

TÜRKİYE CUMHURİYETİ

ANAYASA MAHKEMESİ

 

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

ĞANİME YAYMAN VE DİĞERLERİ BAŞVURUSU

(Başvuru Numarası: 2021/1039)

 

Karar Tarihi: 18/9/2024

 

İKİNCİ BÖLÜM

 

KARAR

 

 

Başkan

:

Basri BAĞCI

Üyeler

:

Engin YILDIRIM

 

 

Rıdvan GÜLEÇ

 

 

Yıldız SEFERİNOĞLU

 

 

Metin KIRATLI

Raportör

:

Çağlar ÖNCEL

Başvurucular

:

1. Ğanime YAYMAN

 

 

2. Selhattin YAYMAN

 

 

3. Evindar YAYMAN

 

 

4. Mehmet YAYMAN

 

 

5. Servet YAYMAN

Başvurucular Vekili

:

Av. Arzu PAMUKÇU YÖRDEM

 

I. BAŞVURUNUN ÖZETİ

1. Başvuru, tıbbi ihmal sonucu zarara uğranılması nedeniyle maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

2. Birinci başvurucu sırt ve bel ağrısı şikâyetiyle Diyarbakır Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesine (Hastane) başvurmuştur. Akabinde yapılan muayene ve tetkikler sonucunda bel bölgesinde kist oluştuğu belirlenen başvurucuya 11/5/2015 tarihinde cerrahi müdahalede bulunulmuştur.

3. Anılan müdahale sonrasında birinci başvurucunun bel bölgesinde felç oluştuğundan yürüyemeyecek duruma gelmiştir. Hastanede ve çeşitli sağlık kuruluşlarında yatılı olarak tedavi gören başvurucuya uygulanan tedavilerden bir sonuç elde edilememiş ve Diyarbakır Selahattin Eyyubi Devlet Hastanesinin 16/2/2016 tarihli raporu uyarınca birinci başvurucunun %92 oranında engelli olduğu tespit edilmiştir.

4. Başvurucular 10/8/2016 tarihinde Diyarbakır 3. İdare Mahkemesinde (Mahkeme) tam yargı davası açmıştır. Başvurucular dava dilekçesinde; ameliyatı gerçekleştiren sağlık görevlilerinin hatalı müdahaleleri sonucunda dört çocuk annesi olan birinci başvurucunun engelli hâle geldiğini, hayatını bakıcı yardımı ile sürdürebildiğini belirterek tüm başvurucular için toplam 200.000 TL maddi ve 124.200 TL manevi tazminatın ödenmesini talep etmiştir.

5. Mahkeme dosyayı bilirkişi incelemesi için Adli Tıp Kurumuna (ATK) göndermiştir. ATK 2. İhtisas Kurulunun 23/3/2018 tarihli raporunda; sağlık görevlilerinin uygulamalarının tıp bilimince genel kabul görmüş ilke ve kurallara uygun olduğu, birinci başvurucuda meydana gelen neticenin bu tür ameliyatlardan sonra her türlü dikkat ve özene rağmen ortaya çıkabilen -herhangi bir tıbbi kusur ya da ihmalden kaynaklanmayan- komplikasyon olarak nitelendirilmesi nedeniyle ilgili sağlık çalışanlarına atfı kabil kusur bulunmadığı bildirilmiştir. Başvurucular anılan rapora itiraz ederek, raporda Hastane kayıtlarının değerlendirilmediğini, başvurucuda oluşan felç hâlinin inceleme konusu yapılmadığını ileri sürerek ATK Genel Kurulundan rapor alınmasını talep etmiştir. Başvurucular ayrıca cerrahi müdahale öncesinde alınan aydınlatılmış onamın yetersiz olduğunu bildirmiştir.

6. Mahkeme 12/6/2018 tarihinde başvurucuların maddi tazminat talebinin reddine, manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile başvurucular lehine toplam 55.000 TL tazminat ödenmesine karar vermiştir. Kararın gerekçesinde; ATK raporunda yer verilen tespitlerin bilimsel açıdan yeterli olması nedeniyle başvurucuların itirazının reddine karar verildiği, anılan raporda sağlık görevlilerinin kusurunun bulunmadığının belirlenmesi dikkate alınarak maddi tazminat talebinin reddedildiği belirtilmiştir. Gerekçede ayrıca, aydınlatılmış onam belgesinde bilgilendirmeyi yapan hekimin kaşe ve imza kısmının boş olduğu gibi hastanın şuurunun açık olmasına rağmen ameliyat ve komplikasyonları ile ilgili bilgilendirmenin eşine yapıldığı vurgulanarak illiyet bağı ve zararın oluşmasında idarenin kusuru bulunmasa da aydınlatma yükümlülüğünün ihlali nedeniyle başvuruculara manevi tazminat ödenmesi gerektiği belirtilmiştir.

7. Başvurucular istinaf talebinde bulunmuştur. İstinaf dilekçesinde; dosyada mevcut heyet raporları ile ATK raporu arasında çelişkiler bulunmasına rağmen ATK Genel Kurulundan rapor alınmadığı, maddi tazminat talebinin reddedilmesinin hukuka aykırı olduğu ve hükmedilen manevi tazminat miktarının yetersiz olduğu ileri sürülmüştür. Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesi (Daire) 14/10/2020 tarihinde Mahkemenin kararının usul ve yasaya uygun olduğu gerekçesiyle istinaf talebinin reddine kesin olarak vermiştir.

8. Başvurucular nihai kararı 6/12/2020 tarihinde tebliğ aldıktan sonra 25/12/2020 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

9. Komisyonca başvurucunun kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin Bölüm tarafından yapılmasına karar verilmiştir.

II. DEĞERLENDİRME

10. Başvurucular, sağlık görevlilerinin hatalı tıbbi müdahaleleri nedeniyle birinci başvurucunun engelli hâle geldiğini, yaşamını başkalarının desteği olmadan sürdürmesinin mümkün olmadığını belirtmiştir. Ayrıca tıbbi müdahale öncesinde bu operasyonun muhtemel sonuçları konusunda hiçbir açıklama yapılmadığını ifade eden başvurucular kendisine bilgi verildiği belirtilen ikinci başvurucunun okuma yazma bilmemesi ve aydınlatılmış onam formunun somut olaya özgü olarak hazırlanmaması nedeniyle hukuken geçerlilik taşımadığını vurgulamıştır. Başvurucular, Mahkemenin raporlar arasındaki çelişkiyi gidermeden karar verdiğini ve birinci başvurucunun yatağa bağımlı hâle gelmesi nedeniyle ailenin maddi ve manevi olarak büyük acılar yaşadığını belirterek maddi ve manevi varlığının korunması ve geliştirilmesi hakkının, adil yargılanma hakkının, eşitlik ilkesinin, özel hayata saygı hakkının ve etkili başvuru hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.

11. Bakanlık görüşünde; başvurucuların ihlal iddialarını dayanak teşkil eden hususların ATK raporu ile incelendiği ve nihayetinde idareye atfı kabil bir kusurun bulunmadığı belirtilmiştir. Ayrıca, yapılacak incelemede Anayasa, mevzuat hükümleri ve tespitlerin dikkate alınması gerektiği bildirilmiştir. Başvurucu, Bakanlık görüşüne karşı beyanda bulunmamıştır.

12. Başvuru, Anayasa'nın 17. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkı kapsamında incelenmiştir.

13. Açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.

14. Yaşam hakkını güvence altına alan Anayasa'nın 17. maddesi, devletin temel amaç ve görevlerini düzenleyen Anayasa'nın 5. maddesiyle birlikte değerlendirildiğinde devlete, negatif yükümlülükler yanında egemenliği altındaki kişilerin yaşamlarının korunması için bazı pozitif yükümlülükler de yükler. Anılan pozitif yükümlülükler sağlık alanında yürütülen faaliyetler için de geçerlidir. Nitekim Anayasa’nın 56. maddesinde; herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğu, devletin “herkesin hayatını beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak … amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini” düzenleyeceği ve bu görevini kamu kesimindeki ve özel kesimdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getireceği kurala bağlanmıştır. Bu sebeple devlet, sağlık hizmetlerini -ister kamu ister özel sağlık kuruluşları tarafından yerine getirilsin- hastaların yaşamlarının korunmasına yönelik gerekli tedbirlerin alınabilmesini sağlayacak şekilde düzenlemek zorundadır. Şüphesiz anılan düzenlemeler, sağlık personellerinin sahip olmaları gereken yüksek mesleki standartları da içermelidir (Ayhan Keçeli ve diğerleri, B. No: 2019/24231, 23/2/2022, §§ 80-81).

15. Maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkı kapsamında hukuki sorumluluğu ortaya koymak adına adli ve idari yargıda açılacak tazminat davalarının makul derecede dikkatli ve özenli inceleme şartını yerine getirmesi gerekmektedir. Mahkemelerin bu tür olaylara ilişkin yürüttükleri yargılamalarda Anayasa’nın 17. maddesinin gerektirdiği seviyede derinlik ve özenle bir inceleme yapıp yapmadıklarının ya da ne ölçüde yaptıklarının da Anayasa Mahkemesi tarafından değerlendirilmesi gerekmektedir. Zira mahkemeler tarafından bu konuda gösterilecek hassasiyet, yürürlükteki yargı sisteminin daha sonra ortaya çıkabilecek benzer hak ihlallerinin önlenmesinde sahip olduğu önemli rolün zarar görmesine engel olacaktır (Yasin Çıldır, B. No: 2013/8147, 14/4/2016, § 57; Tevfik Gayretli, B. No: 2014/18266, 25/1/2018, § 32).

16. Başvurucuların şikâyetlerinin özü, hatalı tıbbi müdahale sonucunda maddi ve manevi olarak zarara uğramalarına ilişkindir.

17. Somut olayda Mahkemece ATK 2. İhtisas Kurulundan bilirkişi raporu alındığı görülmüştür. 23/3/2018 tarihli raporda; başvurucuya yönelik ameliyatın gereklilik taşıdığı, oluşan neticenin komplikasyon olduğu, komplikasyona yönelik olarak yapılan tüm işlemlerin tıp kurallarına uygun olduğu belirtilmiştir. Ayrıca Hastanede yapılan tüm tanı, tedavi ve takip işlemlerinin tıp biliminin genel kabul görmüş ilke ve kurallarına uygun olduğu, idarenin kusurunun bulunmadığı bildirilmiştir.

18. Mahkeme, olayda ilgili hekimlerin ve Hastanenin kusurunun bulunmadığı yönünde görüş bildiren bilirkişi raporuna dayanarak maddi tazminat talebinin reddine karar vermiştir. Başvurucuların istinaf dilekçesinde yargılama sürecinden önce alınan raporlar ile ATK raporu arasında çelişkiler bulunduğunu ileri sürmelerine rağmen itirazlarına dayanak olguları somut olarak ortaya koymadıkları değerlendirildiğinde bu iddia yönünden yargı mercilerinin gerekçelerinin yeterli olduğu ve takdir hatası bulunmadığı söylenebilir. Ayrıca yargılama sürecinde bir avukat tarafından temsil edilen başvurucuların bilirkişi raporuna ve kararlara karşı kanuni yollara başvurabildiği, bu suretle meşru çıkarlarının korunması için söz konusu davaya gerekli olduğu ölçüde etkili katılımının sağlandığı, dava dosyasını inceleyip ayrıca bilgi ve belge sunabildiği, toplanan delillerden haberdar edildiği anlaşılmaktadır.

19. Öte yandan başvurucular somut olayda usulüne uygun şekilde rızalarının alınmadığını, cerrahi müdahaleye özgü bilgiler verilmeden matbu ifadeler taşıyan bir belgeye okuma yazma bilmeyen ikinci başvurucunun parmak izinin alınmasının hukuka aykırı olduğunu ileri sürmüşlerdir. Nitekim yargı mercilerince aydınlatılmış onamın usul ve yasaya uygun olarak düzenlenmemesi nedeniyle idarenin kusurlu olduğu belirlenerek başvurucuların maruz kaldığı manevi ve psikolojik ızdırap nedeniyle toplamda 55.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmiştir. Aydınlatılmış rızanın alınmaması nedeniyle hizmet kusurunun bulunduğu yargı mercilerinin kararlarıyla ortaya konulduğundan bu hususta herhangi bir tartışma bulunmamaktadır. Bu durumda Anayasa Mahkemesinin yapacağı inceleme, hizmet kusurunun giderilmesi amacıyla hükmedilen manevi tazminat miktarı ile maddi tazminata ilişkin talebin reddedildiği hususları dikkate alınarak başvurucuya yeterli bir giderim sağlanıp sağlanmadığı ile sınırlı olacaktır (benzer yöndeki karar için bkz. İlker Arslan, B. No: 2019/36858, 23/11/2022, §§ 41-44).

20. Yargı mercilerince 55.000 TL olarak belirlenen manevi tazminat miktarı ile davanın koşulları ve başvurucuların uğradığı zararlar arasında orantısızlık bulunduğu değerlendirilmektedir. Zira 11/5/2015 tarihinde gerçekleştirilen cerrahi müdahale sonrasında birinci başvurucunun birçok sağlık kuruluşunda uzun süre yatılı tedavi gördüğü ancak anılan tedavilerden sonuç alınamaması nedeniyle hayatını yatağa bağımlı halde sürdürdüğü ve engel oranı gözetildiğinde hükmedilen manevi tazminat miktarının düşük olduğu görülmektedir. Söz konusu miktar Anayasa Mahkemesinin benzer davalarda belirlediği tazminat miktarına göre de düşüktür (aynı yöndeki değerlendirmeler için bkz. Mehmet Selim Doğan, B. No: 2020/22429, 13/12/2023, § 24).

21. Öte yandan açıkça tespit edilen hizmet kusuruna rağmen Daire tarafından maddi tazminat talebi yönünden bir değerlendirme yapılmadığı görülmektedir. İlgili ve yeterli bir gerekçe ortaya koyulmaksızın maddi tazminat talebinin reddine karar verilmesi başvurucuların zararlarının yeterli şekilde tazmin edilememesine neden olmuştur. Gerek takdir edilen manevi tazminat miktarının düşük olduğu gerekse maddi tazminat talebinin tartışılmaksızın reddedildiği hususları birlikte değerlendirildiğinde başvurucuların mağduriyetine ilişkin yeterli giderimin sağlanamadığı sonucuna varılmaktadır. Bu durumda başvuruya konu davada verilen kararın ihlalin giderilmesi bakımından yetersiz olduğu değerlendirildiğinden başvurucuların maddi ve manevi varlığının korunması hakkı bakımından devletin pozitif yükümlülüğünün yerine getirildiği söylenemeyecektir.

22. Açıklanan gerekçelerle başvurucuların Anayasa’nın 17. maddesinin birinci fıkrasında güvence altına alınan maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.

III. GİDERİM

23. Başvurucular ihlalin tespiti, yeniden yargılama yapılması ve miktar belirtmeksizin maddi/manevi tazminat talebinde bulunmuştur.

24. Başvuruda tespit edilen hak ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmaktadır. Bu kapsamda kararın gönderildiği yargı mercilerince yapılması gereken iş, yeniden yargılama işlemlerini başlatmak ve Anayasa Mahkemesini ihlal sonucuna ulaştıran nedenleri gideren, ihlal kararında belirtilen ilkelere uygun yeni bir karar vermektir (30/3/2011 tarihli ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun'un 50. maddesinin (2) numaralı fıkrasında düzenlenen bireysel başvuruya özgü yeniden yargılama kurumunun özelliklerine ilişkin kapsamlı açıklamalar için bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, §§ 54-60; Aligül Alkaya ve diğerleri (2), B. No: 2016/12506, 7/11/2019, §§ 53-60, 66; Kadri Enis Berberoğlu (3) [GK], B. No: 2020/32949, 21/1/2021, §§ 93-100).

25. İhlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılamanın yeterli bir giderim sağlayacağı anlaşıldığından tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.

IV. HÜKÜM

Açıklanan gerekçelerle;

A. Maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,

B. Anayasa’nın 17. maddesinde güvence altına alınan maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,

C. Kararın bir örneğinin maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere Diyarbakır 3. İdare Mahkemesine (E.2016/909, K.2018/1041) GÖNDERİLMESİNE,

D. Başvurucuların tazminat taleplerinin REDDİNE,

E. 446,90 TL harç ve 18.800 TL vekâlet ücretinden oluşan toplam 19.246,90 TL yargılama giderinin başvuruculara MÜŞTEREKEN ÖDENMESİNE,

F. Ödemelerin kararın tebliğini takiben başvurucuların Hazine ve Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına, ödemede gecikme olması hâlinde bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal FAİZ UYGULANMASINA,

G. Kararın bir örneğinin bilgi için Gaziantep Bölge İdare Mahkemesi 3. İdari Dava Dairesi (E.2018/7293, K.2020/1187) ile Adalet Bakanlığına GÖNDERİLMESİNE 18/9/2024 tarihinde OYBİRLİĞİYLE karar verildi.

I. KARAR KİMLİK BİLGİLERİ

Kararı Veren Birim İkinci Bölüm
Karar Türü (Başvuru Sonucu) Esas (İhlal)
Künye
(Ğanime Yayman ve diğerleri [2.B.], B. No: 2021/1039, 18/9/2024, § …)
   
Başvuru Adı ĞANİME YAYMAN VE DİĞERLERİ
Başvuru No 2021/1039
Başvuru Tarihi 25/12/2020
Karar Tarihi 18/9/2024

II. BAŞVURU KONUSU


Başvuru, tıbbi ihmal sonucu zarara uğranılması nedeniyle maddi ve manevi varlığın korunması ve geliştirilmesi hakkının ihlal edildiği iddiasına ilişkindir.

III. İNCELEME SONUÇLARI


Hak Müdahale İddiası Sonuç Giderim
Maddi ve manevi varlığın korunması hakkı Tıbbi ihmal-Tıbbi uygulamalar İhlal Yeniden yargılama
  • pdf
  • udf
  • word
  • whatsapp
  • yazdir
T.C. Anayasa Mahkemesi